Avrupa
Orta Avrupa’da ‘domino etkisi’: Sınır kontrolleri artırılıyor

Polonya hükümetinin Slovakya ile olan sınır kontrollerini sıkılaştırmasının ardından Orta Avrupa ülkeleri benzer hamlelere başladı.
Polonya ve Slovakya ile sınır komşusu Çekya da, doğu komşusu Slovakya ile olan sınırdaki kontrolleri sıkılaştırdığını ilan etti.
Çek İçişleri Bakanı Vít Rakušan, “Polonya, Pazartesi günü Polonya İçişleri Bakanından gelen bir telefonla, Salı gecesi Slovak-Polonya sınırında kontrollerin başlatılacağı konusunda bizi bilgilendirdi. Salı günü operasyonel bir tepki vermemiz gerekiyordu. Aksi takdirde, tüm yasadışı göç akımları mantıksal olarak Çek Cumhuriyetine yönelecektir,” dedi.
Çek Başbakanı Petr Fiala kontrollere gerekçe olarak göçmen sayısını gösterirken, İçişleri Bakanı farklı bir açıklama yaptı. Rakušan’a göre Slovakya’dan Çekya’ya gelen ‘yasadışı göçmenlerin’ sayısı bir önceki yıla göre önemli ölçüde düşük, dolayısıyla bu nedenle daha katı bir yaklaşım benimsemeye gerek yok. Fakat Rakušan, Polonya’nın tedbirlerine işaret ederek, ‘bölgede istikrarı sağlamak ve vatandaşları yasadışı göçten korumak’ için Polonya ve Avusturya ile işbirliği yapmak gereksiniminin doğduğunu savundu.
Avusturya da kulübe katıldı
Çekya’nın açıklamasının hemen ardından Avusturya’dan da sınır kontrollerine ilişkin duyuru geldi. Viyana, komşusu Slovakya ile sınır kontrollerini yeniden başlatarak, ‘yasadışı göç’teki artış nedeniyle Avrupa’nın Schengen serbest dolaşım bölgesi koşullarını askıya alan son Orta Avrupa ülkesi oldu.
Avusturya İçişleri Bakanı Gerhard Karner, bu kararın Çek Cumhuriyeti ve Polonya ile birlikte gece yarısı yürürlüğe giren ‘koordineli bir eylemin’ parçası olduğunu söyledi. Uygulama başlangıçta 10 gün sürecek.
Viyana’da bir basın toplantısı düzenleyen Karner, “Sınır bölgemizde şimdiye kadar ara sıra yapılan kontroller, [sabit] sınır noktası kontrollerine yoğunlaştırılacak,” dedi.
Avusturya’nın ‘zayıf bir giriş noktası haline gelmeyi göze alamayacağını’ savunan bakan, diğer ülkelerde bu tür kontroller uygulandıktan sonra kaçakçıların çok hızlı tepki verdiklerini ve rotalarını değiştirdiklerini söyledi.
Avusturya, artan göç endişeleri nedeniyle geçen yıl Aralık ayında Romanya ve Bulgaristan’ın Schengen bölgesine katılımını tartışmalı bir şekilde veto etmişti. Bükreş geçen ay Viyana’ya tazminat davası açma tehdidiyle karşılık verdi.
Orta Avrupa’daki ‘göç duvarı’ Schengen’i yok ediyor
Avusturya, daha önce Schengen üyeleri Macaristan ve Slovenya ile olan sınırlarında da kontrol başlatmıştı. Son önlemlerin Orta Avrupa’da 1.500 km’lik bir ‘göç duvarı’ oluşturduğu görülüyor.
Almanya ve Fransa da kendi sınırlarında geçici kontroller başlatarak Schengen’in merkezindeki serbest dolaşımı zorlaştırdı. Schengen ülkelerinin üçte biri şu anda sınır kontrollerini yürürlüğe koymuş durumda.
Slovakya’da Fico etkisi
Slovakya’da geçen hafta sonu yapılan seçimleri kazanan eski başbakan Robert Fico ve partisi Smer, şimdi diğer iki ‘göç karşıtı’ partiyle iktidar koalisyonu kurmayı tartışıyor.
Çarşamba günü geç saatlerde Slovak geçici hükümeti, Fico’nun seçim vaatlerinden birini yerine getirerek, son göçmen akınını durdurmak için Macaristan sınırında kısıtlamalar ilan etti.
Şu anki Slovakya Başbakanı Ludovit Odor ise yaptığı açıklamada, “Göçün dış sınırlar için Avrupalı bir çözüme ihtiyacı var. Eğer bir ülke kendi sınırını daha fazla korumaya başlarsa, bu hepimizin bedelini ödeyeceği kademeli bir etkiye yol açacak ve sonuç çok belirsiz olacak,” uyarısında bulundu.
Avrupa
ABD, Kuzey Avrupa’da Rusya’ya karşı askeri varlığını artırıyor

ABD, Rusya’ya karşı Kuzey Avrupa’daki askeri varlığını önemli ölçüde güçlendiriyor. NATO’nun kuzeydoğu kanadını daha “ölümcül” kılmayı amaçlayan Washington, Finlandiya ve İsveç’in katılımıyla stratejik önemi artan bölgede müttefik entegrasyonunu derinleştirmeyi hedefliyor.
ABD, Rusya’nın Finlandiya ve Baltık ülkeleri sınırlarına yakın bölgelerde askeri üsler inşa etmesine karşılık Kuzey Avrupa’daki askeri varlığını artırıyor.
The Wall Street Journal‘ın (WSJ) haberine göre Washington, ittifakın kuzeydoğu kanadını tahkim ederek NATO’yu daha “ölümcül” hale getirmeyi hedefliyor.
Bu çabaların merkezinde, Donald Trump yönetiminin ABD’nin NATO’ya bağlılığı konusunda Avrupa’da şüpheler uyandıran açıklamalarına rağmen Amerikan ordusu bulunuyor.
Stratejik odak: Kuzey Kutbu ve Baltıklar
WSJ‘ye göre ABD’nin askeri planlamasının odağında, deniz ticaret yollarına, topraklara ve enerji kaynaklarına erişimleri yeni jeopolitik çatışmalar çağında Batı için hayati önem taşıyacak olan Kuzey Kutbu ve Baltık ülkeleri bulunuyor.
ABD’nin askeri varlığını artırma ve tatbikatlar yoluyla görevleri yerine getirme hedefi ikili: Moskova’yı “caydırmak” ve NATO’nun yeni üyeleri Finlandiya ile İsveç dahil olmak üzere Avrupa’nın bu stratejik köşesindeki müttefikleri daha sıkı bir şekilde entegre etmek.
Bölge ülkeleri, Avrupa’nın yeniden silahlanma ve savunma harcamalarını artırma çabalarını teşvik ediyor.
Amerikalı generalden mesaj: ‘Emirler değişmedi”
ABD Avrupa ve Afrika Ordusu Harekat Komutanı Yardımcısı Tuğgeneral Andrew Saslav, WSJ‘ye yaptığı açıklamada, “ABD ordusunun komutanı olarak aldığım emirler değişmedi,” dedi.
Saslav, ABD’nin NATO’ya gelecekteki katılımı sorusunun “aklından çıkmadığını” ancak “siyasi rüzgarlar ve emir olmayan mesajlarla dikkatini dağıtmak için bu işi çok uzun zamandır yaptığını” da sözlerine ekledi.
Rusya’dan karşı hamle: Leningrad Askeri Bölgesi güçlendiriliyor
Rusya, 2024’te yeniden kurulan Leningrad Askeri Bölgesi’ni NATO’ya karşı bir üs haline getirmeyi planlıyor.
Finlandiya ve Baltık ülkeleri sınırlarına yakın bölgelerde askeri üsler, silah ve teçhizat depoları ile on binlerce askeri yönetecek bir ordu karargahı inşa ediliyor.
Küçük tugaylar yaklaşık üç kat büyütülerek 10 bin kişilik tümenlere dönüştürülecek.
Finlandiya ve Norveç sınırları boyunca, ayrıca St. Petersburg’un güneyinden Estonya sınırına kadar yeni demiryolu hatları döşeniyor ve mevcut hatlar genişletiliyor.
‘Rusya, Baltıklar için yakında hazır olabilir’
Öte yandan Carnegie Rusya ve Avrasya Çalışmaları Merkezi Berlin’den Michael Kofman, “Rus ordusunun Baltık ülkelerine karşı ne kadar sürede sınırlı bir operasyon düzenleyebileceğini sorarsanız, cevap ‘çok yakında’ olabilir,” değerlendirmesinde bulundu.
Yakın zamanda gerçekleştirilen üç haftalık tatbikatlar sırasında Amerikan ve İngiliz birlikleri, Kuzey Avrupa ve Baltık ülkelerinden birimlerle birlikte bölgedeki olası askeri harekat senaryoları üzerinde çalıştı.
Bu senaryolar arasında gerçek mühimmatlı atış talimleri, insansız hava araçlarıyla kan ikmali ve Norveç’te Kuzey Kutup Dairesi’nin ötesine hava indirme operasyonları da yer aldı.
Norveç Savunma Araştırmaları Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olan ve ülke silahlı kuvvetlerine danışmanlık yapan Christian Atland, “Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi olmasıyla birlikte artık Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzeyinde kesintisiz bir NATO toprağına sahibiz. İttifakın kuzey ülkeleriyle genişlemesi, bu bölgede bir askeri kriz veya çatışma durumunda Baltık ülkelerine takviye kuvvetlerin gönderilmesini de kolaylaştırdı,” yorumunu yaptı.
Baltık’ın kalbi Gotland neden kritik?
Kuzey Avrupa’nın stratejik açıdan en önemli yerlerinden biri, Baltık Denizi’nin ortasında yer alan ve hava ile deniz operasyonlarında hakimiyet kurmak için keşif teçhizatı ve uzun menzilli silahların konuşlandırılabileceği İsveç’e ait Gotland Adası.
İsveç’in eski Savunma Bakanı Mikael Byden, geçen yıl Moskova’nın Gotland’ı “iki gözüyle de” izlediği iddiasında bulunmuştu.
Alaska’daki Ted Stevens Arktik Güvenlik Çalışmaları Merkezi’nin İsveç şubesi başkanı Stefan Lundqvist, adanın kilit askeri-stratejik konumu nedeniyle bir çatışmanın ilk aşamasında muharebe sahası haline gelmesinin muhtemel olduğunu belirtti.
Lundqvist, “Rusya’nın Baltık Denizi’ndeki stratejik konumu çok zayıf olduğu için, herhangi bir çatışmada derhal Baltık ülkeleri, Finlandiya ve Polonya’daki kilit liman bölgelerini ele geçirmeye çalışacaktır,” diye ekledi.
Yakın zamanda yapılan tatbikatlar sırasında Amerikan deniz piyadeleri, Norveç’te HIMARS füze sistemiyle atış yaptıktan birkaç saat sonra bu sistemle Gotland Adası’na çıkarma yaptı. Adada atışlarını tamamlayan birlikler, hızla Finlandiya’ya kaydırıldı.
Avrupa
AB silahlanma programı Avrupa Parlamentosu’nu bypass etti

Ortak tedarik anlaşmalarını finanse etmek için hazırlanan tarihi AB silahlanma kredisi programı, Avrupa Parlamentosu’nu (AP) atlayarak çarşamba günü bakanlar tarafından nihai olarak onaylandı.
Genel İşler Konseyi’nin onayı, 150 milyar avroluk ortak kredi programı “Avrupa için Güvenlik Eylemi” (SAFE) için tartışmalı onay sürecinin son aşamasını oluşturdu.
Nisan ayında Avrupa Komisyonu, Parlamentoyu atlamak için acil durum maddesini devreye sokmuştu, ki bu da SAFE’nin nihai metni üzerindeki müzakerelerin doğrudan Konsey’e taşınması anlamına geliyordu.
Macaristan çarşamba günü Konsey’de program oylamasında çekimser kaldı.
SAFE programı, mart ayında Komisyon tarafından Avrupa savunma sanayisini canlandırmak ve askeri teçhizat ve mühimmat üretimini artırmak için hazırlanan daha geniş planın finansman kısmı olarak ortaya atılmıştı.
Metne göre, savunma projeleri için SAFE programından fon talebinde bulunmak için en az üç ülke bir araya gelmeli. Projeler, mühimmat ve füze siparişlerinden askeri insansız hava araçları veya elektronik savaş teçhizatına kadar her şeyi içerebilir.
Ukrayna ve Norveç de SAFE programına dahil edildi ve nihai metin, Birleşik Krallık gibi diğer ülkelerin de Komisyon ile anlaşmalar yaparak programa katılabilmesi için bir mekanizma oluşturuyor.
Komisyon, bu projelerle askeri kabiliyet eksikliklerini gidermeyi ve Avrupa’nın dünyanın diğer bölgelerinde, özellikle ABD’de üretilen askeri teçhizata bağımlılığını azaltmayı amaçlıyor.
AB, 800 milyar avroluk yeniden silahlanma bütçesini nasıl finanse edecek?
800 milyar avroluk yeniden silahlanma planı
SAFE yönetmeliği, 2030 yılına kadar 800 milyar avroluk bir yeniden silahlanma planının parçası olarak Avrupa’nın savunma kapasitesini güçlendirmek için 2030 yılına kadar düşük faizli krediler sağlıyor.
AB şirketleri, finanse edilen her projede en az %65 katılım oranını korumak zorunda ve dış yüklenicilerin rolü %15-35 ile sınırlandırıldı.
Öte yandan Komisyon’un Parlamento’yu bypass etme kararı öfkeye yol açtı ve Parlamento Başkanı Roberta Metsola, bu ayın başlarında Komisyon ve Konsey başkanlığına gönderdiği mektupta Konsey’i mahkemeye dava etmekle tehdit etti.
AP milletvekilleri, nisan ayında gizli oylamayla Komisyon’un Parlamento’yu atlatma kararını reddeden hukuki görüşü oybirliğiyle destekledi.
AP, 2 ay içinde Brüksel’e karşı yasal yollara başvurabilir
Euractiv’in elde ettiği hukuki görüşe göre, Parlamento SAFE planının ikiye bölünmesini önerdi. İlk bölüm acil durum prosedürü kapsamında borçlanma ve borç vermeyi içerirken, planın endüstriyel unsurları olağan prosedür kapsamında ilerleyecekti.
Euractiv, Metsola’nın mektuba şu ana kadar yanıt almadığını öğrendi.
Konsey SAFE önerisini kabul ettiğine göre, Parlamento’nun yasal itirazda bulunmak için yaklaşık iki ayı var ve AB’nin en yüksek mahkemesinin kararını vermek için iki yılı olacak.
SAFE programının nihai metnine göre, ülkeler ortak tedarik tekliflerini hazırlamak, savunma sanayi ortaklarını belirlemek ve Avrupa Komisyonu’ndan kredi talep etmek için altı ay süreye sahip olacak.
Savunma Komiseri Andrius Kubilius geçen hafta, nihai taleplerin kasım ayında sunulması gerektiğini söyledi.
AB ve Birleşik Krallık savunma anlaşması planlarına son şeklini verecek
Üçüncü ülkelerin AB ile anlaşma imzalaması gerekecek
SAFE programına katılmak ve ortak projelere dahil olmak isteyen üçüncü ülkeler de bu süre zarfında Komisyon ile ikili bir anlaşma imzalamaları gerekecek.
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, geçtiğimiz günlerde AB ile Güvenlik ve Savunma Ortaklığı anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşma, İngiliz savunma şirketlerinin 150 milyar avroluk SAFE programına erişimini sağlamak için gerekli ilk adımdı. İngiliz yetkililer, “birkaç hafta içinde” AB ile ikinci bir ikili anlaşma imzalamayı umduklarını söylediler.
SAFE programından sağlanan fonlar, Komisyon tarafından katılımcı ülkelere 45 yıllık krediler şeklinde aktarılacak.
Metne göre, ülkelerin teklifleri Komisyon tarafından inceledikten sonra, Konsey’in bunları onaylamak için 30 Haziran 2027’ye kadar zamanı olacak.
Konsey’in onayını aldıktan sonra, ülkeler Komisyon’a ödeme taleplerini sunmaya başlayabilecek ve Komisyon da 150 milyar avroyu borçlanmak için sermaye piyasalarına başvuracak. Komisyon’un katılımcı ülkelere kredi ödemeleri 30 Aralık 2030’a kadar yapılacak.
Yunanistan, Türkiye’nin fonlara erişimine ‘casus belli’ şartı koştu
Almanya’nın müdahalesi, Türkiye’nin fona katılımının önünü açtı
SAFE’ye Türkiye’nin katılımı ihtimali, özellikle Yunan hükümeti tarafından şüpheyle karşılanıyordu.
Türkiye’nin katılımı, yönetmeliğin 17. maddesi uyarınca ayrı bir AB-Türkiye ikili anlaşması gerektiriyor.
Yunanistan, bu tür anlaşmaların oybirliğiyle kararlaştırılması gerektiğini savunarak AB Antlaşması’nın 212 ve 218. maddelerine atıfta bulunuyor, fakat bu maddeler Konsey’in Hukuk Servisi ve Almanya’nın muhalefeti nedeniyle yönetmelikte açıkça belirtilmedi.
Kathimerini’ye göre Avrupa Komisyonu, Yunanistan’a 212. maddenin aday ülke anlaşmaları için yasal dayanak teşkil edeceğini garanti etti. Yunanistan, yanlış yorumlamaları önlemek için Daimi Temsilciler Komitesi’ne ek bir ulusal beyanname sundu.
Türk savunma sanayii, insansız hava araçları, zırhlı araçlar ve mühimmatı Avrupa’daki ortaklarına pazarlamayı hedefliyor. Almanya, İtalya, İspanya ve Polonya gibi önemli AB ülkeleri, Türkiye’nin Avrupa savunma girişimlerine katılımını destekliyor.
Türkiye, Baykar’ın İtalya’nın Piaggio Aerospace şirketini satın alması ve İspanya ile Hürjet eğitim uçağı anlaşmaları da dahil olmak üzere, SAFE çerçevesi dışında ikili savunma işbirliğine halihazırda başladı.
Avrupa
İskandinav ülkelerinden ABD ve Rusya’ya mesajlar

Pazartesi günü Finlandiya’nın Turku kentinde düzenlenen İskandinav zirvesinde, bölge liderleri güvenlik işbirliği ve siyasi kararlılık konusunda ortak bir mesaj vererek Washington ve Moskova’ya güçlü bir jeopolitik sinyal gönderdi.
Zirveye ev sahipliği yapan Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo, hava sahası ihlalleri ve yakınlardaki Hogland adasındaki askeri yığınak dahil olmak üzere Baltık Denizinde arttığını iddia ettiği “Rus provokasyonlarına” dikkat çekti.
Orpo, “Rusya uzun vadeli bir tehdittir. Fakat biz korkmuyoruz, hazırlıklıyız ve dirençliyiz,” dedi.
Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre de, Donald Trump’ın ABD’nin Kuzey Kutbu topraklarını satın alabileceği yönündeki geçmişteki önerisine doğrudan yanıt vererek, Grönland ve Danimarka’ya kesin destek verdi.
Støre, “Arktik, düzenlemelere tabi bir bölgedir ve deniz hukuku geçerlidir. Grönland ve Danimarka’nın arkasındayız,” dedi.
Bu yılki zirve, önceki toplantılardan farklı bir tonla gerçekleşti ve Grönland ile Faroe Adaları’nın özerk bölgeleri zirveye davet edildi. Bu sembolik hamle, İskandinav birliğini güçlendiren ve dış etkilere karşı direnişi pekiştiren bir adım olarak değerlendirildi.
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, İskandinav ülkelerinin kolektif gücünü vurgulayarak, onları günümüz küresel ekonomisinde “ağır bir oyuncu” olarak nitelendirdi ve “Birlikte, dünyanın 12. büyük ekonomisiyiz. Ortak sesimiz ağırlık taşıyor,” dedi.
Önemli bir jest olarak, İskandinav ülkeleri, son zamanlarda Kuzey Avrupa’nın güvenliğine artan ilgi gösteren Polonya ve Almanya gibi benzer görüşlü ülkelerle işbirliği yapma isteği doğrultusunda, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’i de zirveye davet etti.
-
Amerika5 gün önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Dünya Basını2 gün önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Söyleşi2 hafta önce
‘Alman medyası hükümetin halkla ilişkiler departmanı gibidir’
-
Görüş4 gün önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Dünya Basını1 hafta önce
Fas, Batı Afrika’da imparatorluk inşa ediyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
Eski ABD Büyükelçisi Jeffrey: Şaraa’yı Esad’a karşı koruduk
-
Görüş1 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Ortadoğu1 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm