Bizi Takip Edin

Amerika

Politico, Biden’ın Ukrayna’ya F-16 kararının perde arkasını yazdı

Yayınlanma

Uzun süredir Ukrayna’nın F-16 savaş uçakları talebine olumsuz cevap veren Beyaz Saray, bu tutumunu değiştirdi ve pilotların eğitimine başlanacağını açıkladı.

Politico, Joe Biden yönetiminin tavır değişikliğinin perde arkasını yazdı. Makalede, önce ayak sürüyüp sonra askeri yardımı artırmanın ‘bilindik bir modelin hamlesi’ olduğuna dikkat çekiliyor ve şöyle deniyor: “Jetlerle ilgili karar, Ukrayna’ya yönelik askeri yardımların artarak devam ettiği bilindik bir modelin son hamlesi. Batı defalarca başlangıçta gelişmiş teçhizat göndermekte direnmiş ama aylar sonra yumuşamıştır. Bu süreç geçen yıl tam ölçekli işgalin başlamasının ardından Stinger uçaksavar füzeleri, Aralık ayında Patriot füze savunma sistemi, Ocak ayında M1 Abrams tankları ve şimdi de F-16’larla devam ediyor.”

Savaş uçağı hazırlığı aylardır yapılıyordu

Biden yönetimi, kimi müttefikleri tarafından gelişmiş askeri sistemleri Kiev’e vermeyerek savaşı uzatmakla suçlansa da, ABD’li yetkililer, aşamalı yaklaşımın Ukrayna’ya savaş alanında ihtiyaç duyduğu kapasiteyi hızlı bir şekilde kazandırmak ve tırmanmayı önlemek için hesaplanmış bir stratejinin parçası olduğunu ileri sürüyor.

Nitekim ABD Hava Kuvvetleri Sekreteri Frank Kendall Pazartesi günü gazetecilere verdiği demeçte eğitim programına atıfta bulunarak, “Çalışmalar devam ediyordu. Kesinlikle daha erken başlayabilirdik, fakat çok daha yüksek öncelikler vardı ve bazıları tarafından bizim açımızdan tırmandırıcı bir eylem olarak görüldü,” dedi.

Pilot eğitimi çabalarını destekleme kararının haftalar süren diplomasi ve tartışmaların ürünü olduğuna dikkat çeken Politico, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın geçen Kasım ayında Kiev ve Polonya’yı ziyaret ettikten sonra Ukrayna hava kuvvetlerinin uzun vadeli modernizasyonunu nasıl destekleyebileceğini düşünmeye başladığına dikkat çekiyor. Makalede aktarıldığına göre o zamanlar bile mesele F-16’ların verilip verilmeyeceği değil, ne zaman verileceği idi.

Antony Blinken etkisi

Geçtiğimiz haftalarda Batı, Ukrayna’nın karşı saldırı için ihtiyaç duyduğu teçhizatın büyük çoğunluğunu teslim etmeyi tamamlayınca üst düzey yetkililer savaş uçakları konusunu yeniden gündeme getirdi. Bir başka etken de Ukraynalıların diğer karmaşık teçhizat konusunda hızlı bir çalışma sergileyerek Yüksek Hareket Kabiliyetli Topçu Roket Sistemleri ve Patriot hava savunma rampaları konusundaki eğitimlerini beklenenden çok daha hızlı tamamlamaları oldu.

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir ABD’li yetkili, Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Biden’ı F-16’lar konusunda yumuşamaya ikna etmede kilit rol oynadığını söylüyor. Politico şöyle yazıyor: “Blinken geçtiğimiz yıl boyunca, Batı Ukrayna’ya daha fazla askeri yardımda bulunurken bile Rusya’nın retoriğin ötesine nadiren geçtiğini gözlemlemişti. Baş diplomat aynı zamanda Ukrayna’nın uzun vadeli ihtiyaçlarını da düşünüyor zira Rusya şimdi savaştan vazgeçse bile Kiev için öngörülebilir gelecekte bir tehdit oluşturmaya devam edecek.”

Almanya’da toplantı belirleyici oldu

Savaş uçağı konusu geçtiğimiz ay ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in ev sahipliğinde Almanya’daki Ramstein Hava Üssünde düzenlenen uluslararası toplantıda gündeme geldi.

Politico’ya göre toplantı sırasında Austin’in muhatapları F-16’lar konusunda Ukraynalıları eğitmek için izin istedi. Austin daha sonra konuyu Ulusal Güvenlik Konseyine taşıdı ve konsey üyeleri oybirliğiyle eğitime devam etmenin mantıklı olduğuna karar verdi.

Bir Pentagon yetkilisi, “Bu uçaklar yaklaşan karşı saldırı için uygun olmasa da, Bakan Austin Ukrayna’nın bir noktada dördüncü nesil hava kabiliyetine sahip olması gerektiğine inanıyordu, bu nedenle eğitime devam etmek mantıklıydı,” diyor.

Makalede, ABD’nin önce pilot eğitimi, sonra F-16 teslimi yolunu izleyeceği vurgulanıyor. Sullivan’ın G7 zirvesinden önce Londra’ya yaptığı ziyarette bu iki kademeli yaklaşımı İngiliz, Alman ve Fransız yetkililere de aktardığı, sonrasında Hollandalı ve Polonyalı yetkililerle de telefonda görüştüğü belirtiliyor.

F-16 meselesi savaş sonrası Ukrayna ordusu için de kritik

Kendall ve diğer üst düzey yetkililer, Ukrayna’nın F-16’lara kavuşmasının aylar alacağının altını çiziyorlar. Fakat savaş sürerken alınan bu karar, Ukrayna ordusunun savaşın ötesindeki gelecekte nasıl görüneceği ile ilgili bir tartışmaya da işaret ediyor. Nitekim Kendall, “Ukrayna bağımsız bir ulus olarak kalmaya devam edecek ve eksiksiz bir askeri yetenekler paketine ihtiyaç duyacak. Dolayısıyla bu ordunun neye benzeyebileceği ve neleri içerebileceği konusunda daha uzun vadeli düşünmeye başlamanın zamanı geldi,” diyor.

Kırım’da savaş tırmanabilir

Ukrayna’nın bu kapsamda ilk etapta 40 ila 50 F-16 istediği belirtiliyor. Biden, Ukrayna’dan savaş uçaklarını Rusya içerisinde kullanmayacaklarına dair söz aldığını söylese de, Kırım’a ilişkin tutum işleri karıştırıyor. Jetlerin Ukrayna toprakları içerisindeki Rus askerlerine karşı kullanılmasına ABD yeşil ışık yakıyor ve Kırım da Ukrayna toprağı olarak tanınıyor.

Amerika

Trump, Signal skandalını ortaya çıkaran Goldberg ile görüşecek

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Signal sohbet skandalının ardından The Atlantic’in genel yayın yönetmeni Jeffrey Goldberg ile röportaj yapmak üzere bir araya geleceğini söyledi.

Goldberg, üst düzey Beyaz Saray yetkililerinin yer aldığı grup sohbetine yanlışlıkla eklendiğini ortaya çıkardıktan sonra, Trump yönetiminin hassas bilgileri ele alma yeteneğinin sorgulanmasına yol açtı.

Trump, Truth Social’da yaptığı paylaşımda, “Bu röportajı meraktan ve kendimle rekabet etmek için yapıyorum, sadece The Atlantic’in ‘doğru’ olup olmadığını görmek için,” dedi.

The Atlantic muhabirleri Michael Scherer ve Ashley Parker da röportaja katılacak. Parker ve Scherer, Trump yönetimi hakkındaki haberleri derinleştirmek için Ocak ayında The Atlantic’e katıldı. İkisi de daha önce Washington Post’ta çalışıyordu.

ABD’de ‘Signalgate’ skandalı büyüyor

Trump, röportajın “Bu yüzyılın en önemli başkanı” başlığını taşıyacağını söyledi. Başkan, “Benim bakış açıma göre, ne kadar kötü olabilir ki, ben KAZANDIM!” diye yazdı.

Goldberg, mart ayında Trump yönetiminin üst düzey yetkililerinin Yemen’deki hava saldırılarını tartıştığı ve planladığı bir sohbet grubuna eklenmişti.

Beyaz Saray, mesajların gerçekliğini doğrulamış, fakat Goldberg’in haberinin doğru olduğunu reddetmişti.

Goldberg, ulusal güvenlik gerekçesiyle başlangıçta mesaj dizisindeki bazı ayrıntıları açıklamakta tereddüt etmişti, fakat Beyaz Saray, mesajların gizli bilgi veya savaş planları içermediğini açıkladıktan sonra sohbetin tamamını yayınladı.

Olay, Savunma Bakanı Pete Hegseth’e yönelik eleştirileri ateşledi, özellikle de Hegseth’in Yemen’deki saldırılarla ilgili bilgileri ayrı bir Signal sohbetinde eşi, kardeşi ve kişisel avukatıyla da paylaştığı haberler çıktıktan sonra.

Okumaya Devam Et

Amerika

Pentagon, transseksüel askerleri tespit edecek

Yayınlanma

ABD ordusu ve Pentagon, transseksüel askerleri nasıl bulup tespit edeceklerini ve ordudan uzaklaştırmak için nasıl bir yol izleyeceklerini 30 gün içinde belirlemek zorunda.

Bu zorlu görev, askerlerin kendi kendilerini ihbar etmelerine veya meslektaşlarını ispiyonlamalarına bağlı olabilir.

Pentagon’un Çarşamba günü geç saatlerde bir davaya yanıt olarak sunduğu bir notun ardından perşembe günü Savunma Bakanlığı yetkililerine gönderilen bir memoranda, ordunun 26 Mart’a kadar “cinsiyet disforisi” (cinsel kimlik bozukluğu) teşhisi konulan veya tedavi gören askerleri tespit etmek için prosedürler oluşturması emredildi.

Ardından, bu askerleri ordudan uzaklaştırmaya başlamak için 30 gün süreleri olacak.

Bu emir, Başkan Donald Trump’un göreve başladıktan kısa bir süre sonra imzaladığı, transseksüel bireylerin orduda hizmet etmesini yasaklamaya yönelik adımları belirleyen başkanlık kararnamesini genişletiyor. Bu kararname mahkemede itiraz edilmişti.

Üst düzey bir savunma yetkilisi perşembe günü, şu anda aktif görevde, Ulusal Muhafız ve Yedek Kuvvetlerde “cinsiyet disforisi” teşhisi konulan yaklaşık 4.200 asker olduğunu düşündüklerini söyledi.

Personel meselelerini tartışmak için ismini vermek istemeyen yetkili, 2015 ile 2024 yılları arasında psikoterapi, cinsiyet kimliğini doğrulayan hormon tedavisi, cinsiyet kimliğini doğrulayan ameliyatlar ve diğer tedaviler için toplam maliyetin yaklaşık 52 milyon dolar olduğunu söyledi.

Amerikan ordusunda yaklaşık 2,1 milyon asker görev yapıyor.

Trump ve Savunma Bakanı Pete Hegseth, tıbbi durumlarının askeri standartlara uymadığını savunarak onları ortadan kaldırmak için çalışıyor.

Personel müsteşarı Darin Selnick, yeni notunda, “Cinsiyet disforisi tanısı almış, geçmişi olan veya buna uygun semptomlar gösteren bireylerin tıbbi, cerrahi ve ruh sağlığı kısıtlamaları, askerlik hizmeti için gerekli olan yüksek zihinsel ve fiziksel standartlarla bağdaşmamaktadır,” dedi.

Memorandumda, “ordunun ölümcüllüğü ve bütünlüğünün”, transseksüel personelin kendilerini tanımladıkları cinsiyete geçiş sürecinde yaşadıklarıyla “uyumsuz” olduğu iddia ediliyor ve cinsiyetin “değişmez, bir kişinin hayatı boyunca sabit” olduğu belirtiliyor.

Trump’ın başkanlık kararnamesine karşı dava açan altı transseksüel askerin avukatları, mahkeme dosyalarında, bu kararnamenin transseksüel kişilere karşı açıkça “düşmanlık” ifade ettiğini ve onları “eşit olmayan ve gereksiz” olarak nitelendirerek, diğer askerlerin ve halkın gözünde onları aşağıladığını savundu.

İnsan Hakları Kampanyası’nın hukuk işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Sarah Warbelow, yeni politikanın askerleri zor durumda bıraktığını ve transseksüel askerleri kendilerini ifşa etmeye zorladığını söyledi.

Warbellow, “Birdenbire kendinizi ifşa etmek zorunda kalacaksınız. Diğer insanlar sizi ifşa etmek zorunda kalacak. Eğer orduda transseksüel olduğunuzu bilen bir en iyi arkadaşınız varsa, bu yeni yönergeye göre, o arkadaşınız, eğer transseksüel bir kadınsanız, bugünden itibaren size [erkek kişi zamiri] ‘o’ ve ‘efendim’ diye hitap etmek zorunda kalacak,” dedi.

Askerler, “arkadaşlarının güvenliği ile doğrudan emirlere uymamak arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyor” diyen Warbelow, transseksüel askerlerin, kendilerini ifşa etmemeleri halinde cezalandırılabileceklerini bildikleri için kendilerini ifşa etme baskısı hissedebileceklerini de sözlerine ekledi.

Perşembe günü, ABD yetkilileri, ilk rakamlara göre Donanmada yaklaşık 600, Kara Kuvvetlerinde 300 ila 500 ve Deniz Piyadelerinde 50’den az transseksüel askerin hızlı bir şekilde tespit edilebileceğini söyledi. Yetkililer, bireylerin örneğin belgelenmiş tıbbi tedavilerle tespit edilebileceğini ve bu sayının muhtemelen artacağını kabul etti.

Fakat yetkililer, bazı askerlerin geçiş sürecinden sonra orduya katılmış olabileceği ve kendilerini tanımlayabilecek tıbbi veya cerrahi işlemlerden geçmemiş olabileceği için ilk rakamların gerçek toplam rakamların altında olabileceğini belirtti.

Yetkililer ayrıca, kayıtlardan neyi ayırt edebilecekleri ve neyi rapor edebilecekleri konusunda sağlık gizliliği yasalarıyla sınırlı olabilecekleri konusunda uyarıda bulundu.

LGBT konularını araştıran Palm Center tarafından 2018 yılında yapılan bağımsız bir araştırmada, 2 milyondan fazla askerin arasında tahmini 14.000 transseksüel asker olduğu tahmin edildi.

Pentagon’un yeni politikası iki istisna öngörüyor: Askere alınmak isteyen transseksüel personel, savaş faaliyetlerini doğrudan desteklediğini vaka bazında kanıtlayabilirse veya cinsiyet disforisi teşhisi konmuş mevcut bir asker, belirli bir savaş ihtiyacını desteklediğini ve kimlikle özdeşleştirdiği cinsiyete geçiş yapmadığını kanıtlayabilir ve 36 ay boyunca “klinik olarak önemli bir sıkıntı yaşamadan” biyolojik cinsiyetinde istikrarlı olduğunu kanıtlayabilirse.

Cinsiyet disforisi, bir kişinin biyolojik cinsiyeti ile cinsiyet kimliği uyuşmadığında ortaya çıkıyor.

Muafiyet verilmesi durumunda, başvuru sahibi tuvaletler, yatakhaneler ve hatta “efendim” veya “hanımefendi” gibi resmi hitaplarda sadece biyolojik cinsiyetinin tanınması gibi bir durumla karşı karşıya kalacak.

Warbelow, transseksüel askerlerin, askerlik hizmetlerini etkileyebilecek herhangi bir adım atmadan önce, ordudan ve komutanlarından ek açıklama beklemeleri gerektiğini söyledi ve devam eden davaların bu politikayı etkileyebileceğini de belirtti.

Okumaya Devam Et

Amerika

Kokainin yasallaşmasını savunan Kolombiya liderine bağımlılık suçlaması

Yayınlanma

Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Álvaro Leyva, ülkenin Devlet Başkanı Gustavo Petro’yu uyuşturucu bağımlısı olmakla suçladı. Leyva, suçlamasını Petro’nun Haziran 2023’teki Paris ziyareti sırasında iki gün boyunca ‘kaybolmasına’ dayandırırken, Petro daha önce yaptığı açıklamada tek bağımlılığının kahve olduğunu belirtmişti.

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, ülkenin eski Dışişleri Bakanı Álvaro Leyva tarafından uyuşturucu bağımlısı olmakla suçlandı.

Leyva’nın suçlaması, Petro’nun kısa süre önce kokain satışının yasallaştırılması çağrısı yapmasının ardından geldi.

Petro, kokainin “viskiden daha kötü olmadığını” ve “şarap gibi” talep göreceğini savunmuştu.

Petro’nun kendisi ise daha önce tek bağımlılığının kahve olduğunu söylemişti.

Levya’ya göre, bu suçlamanın temelinde Petro’nun Haziran 2023’te Kolombiya heyetinin Fransa’ya yaptığı resmi ziyaret sırasında Paris’te iki gün boyunca “kaybolması” yatıyor.

Financial Times gazetesinin aktardığına göre eski Dışişleri Bakanı, X platformunda yayımladığı açık mektupta, “İşte Paris’te uyuşturucu sorunlarınız olduğunu doğrulayabildim. Maalesef iyileşmeniz gerçekleşmedi,” diye yazdı.

Hangi uyuşturucudan bahsettiğini belirtmeyen Leyva, Ağustos 2022’den itibaren yaklaşık iki yıl boyunca Petro’nun ilk dışişleri bakanı olarak görev yapmıştı.

Mektubunda, “Çok sık yalnızlık, endişe, depresyon ve üstesinden gelmesi zor diğer durumlar yaşadığınız iyi biliniyor,” ifadelerini kullandı.

Daha önce, Kasım 2023’te araştırmacı gazeteci María Jimena Duzán, Petro’nun “sık sık ortadan kaybolmasının” gizli tutmak istediği bir bağımlılıktan kaynaklandığını yazmıştı.

Petro, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “Tek bağımlılığım sabahları içtiğim kahve,” diye yanıt vermişti.

Devlet Başkanı, önemli toplantılara sık sık geç kalması veya katılmaması, hatta bazen günlerce kamuoyunun gözünden kaybolmasıyla biliniyor.

Şubat ayında Petro, ülkede kokain satışının yasallaştırılması çağrısı yaparak, kokainin “viskiden hiçbir farkı olmadığını” ve “şarap gibi” talep göreceğini belirtmişti.

Bundan önce, Kolombiya İçişleri Bakanı Armando Benedetti de kendi uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelesini anlatmıştı.

Kolombiya, dünyanın en büyük kokain üreticisi ve Petro’nun devlet başkanlığı döneminde bu uyuşturucunun üretim hacimleri son yirmi yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi istatistiklerine göre, 2023 yılında Kolombiya’da 2 bin 664 ton saf kokain üretildi (bir önceki yıla göre yüzde 53 artış).

Ülkede kokain yapımında kullanılan koka bitkisinin ekim alanı 253 bin hektara yükselerek neredeyse Lüksemburg’un yüzölçümüne ulaştı.

Petro, Ağustos 2022’de devlet başkanlığı görevine başladı. Sol ve merkez sol siyasi güçleri bir araya getiren “Kolombiya İçin Tarihi Pakt” ittifakından aday olan Petro, ikinci tur seçimlerini az farkla kazanmıştı.

Kolombiya’da yerel seçimlerde Başkan Petro’ya darbe

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English