Bizi Takip Edin

AMERİKA

Politico’dan ‘çip savaşı’ uyarısı: Washington durmazsa uçurumdan yuvarlanır

Yayınlanma

Washington yönetimi, Amerikan teknolojisine erişimlerini kısıtlamak amacıyla 36 Çinli şirketi kara listeye ekledi. Ülkenin en büyük flash bellek çip üreticisi YMTC ile yapay zeka ve çip endüstrisindeki 21 büyük Çinli firma da ABD’nin kara listeye eklediği şirketler arasında yer aldı.

ABD Ticaret Bakanlığı tarafından duyurulan karar, Washington’un  küresel yüksek teknoloji tedarik zincirinin yönünü değiştirerek, Çin’i engellemeye yönelik son çabasına işaret ediyor.

Ticaret Bakanlığı yetkilisi Alan Estevez konuyla ilgili açıklamasında, Çin’e yönelik kısıtlamaların ABD’nin ulusal güvenliğini korumaya yönelik adımlar olduğunu savundu.

Sözde ‘Varlık Listesi’ diye adlandırılan kara listeye alınanlar arasında en dikkat çeken ise, Çin flash bellek pazarının en büyük oyuncusu ve NAND flash bellek pazarının yüzde 5 ila 6’sını kontrol ettiği tahmin edilen Wuhan merkezli Yangtze Memory Technologies şirketi. Hatta Apple daha önce ürünleri için YMTC’nin çiplerini kullanmayı düşünüyordu. Ancak ‘ulusal güvenlik’ endişeleri nedeniyle bu engellendi. ABD ayrıca, dünyanın en büyük güvenlik kamerası tedarikçilerinden biri olan Tiandy’yi de listeye ekledi.

Ticaret kara listesine alınan şirketlere ABD merkezli şirketlerin teknoloji satmaları, alınması çok zor ihracat lisanslarına bağlanıyor. Ticaret Bakanlığı, listedeki 36 şirketten 21’ine, ABD menşeli teknolojileri başka ülkelerden almalarını engellemek için de doğrudan yabancı ürün kuralını uyguladı.

Çin savunma sanayii hedefte

Bu şirketlerden bazıları Çin’in savunma sanayisini destekleyen hükümet kuruluşlarıyla yakın bağları olan şirketler. Bu bağlamda kararın, Çin savunma sanayiini hedef aldığı yorumu da yapılıyor.

Bu yeni karar, Washington’un ekim ayında Pekin’in üst düzey ABD çip teknolojisi, ekipmanı edinme kabiliyetini kısıtlayan ve hatta ABD vatandaşlarının belirli firmalarda çalışmasını engelleyen ihracat kontrolleri güncellemesini takip etti.

Pekin: Çok taraflı ticaret sistemine geri dönün

Çin Ticaret Bakanlığı Sözcüsü, ABD’nin ihracat kısıtlamaları getirdiği varlık listesine 36 Çin şirketinin dâhil edilmesine tepki gösterdi.

Sözcü, son yıllarda ABD’nin iki ülkenin şirketleri arasındaki normal ticari işlemler ve temasları görmezden gelerek iki ülkenin ilgili çevrelerinin taleplerini dinlemeden ‘ulusal güvenlik’ kavramını genelleştirdiğini ve ihracat kısıtlamalarını rastgele uyguladığını savundu.

ABD’nin devlet gücüyle Çinli firma ve kuruluşlarını kuşatmasının, piyasadaki çarpıklık ve ekonomik hegemonya davranışını gösterdiğini dile getiren Sözcü, bu durumun ticari işbirliğinin yanı sıra piyasa kuralını ve uluslararası ticaret düzenini bozduğunu vurguladı.

Çin Ticaret Bakanlığı Sözcüsü, ABD’yi “bu yanlıştan geri dönüp”, “Dünya Ticaret Örgütü’nün başrol oynadığı çok taraflı ticaret sistemine geri dönmeye” çağırdı. Açıklamada ayrıca, ABD’nin girişimine karşı Çin’in gerekli tedbirler alarak Çin firmaları ve kuruluşlarının yasal ve rasyonel çıkarlarını koruyacağı vurgulandı.

ABD’li şirketler rahatsız

Biden yönetiminin Çin çip endüstrisine yönelik kısıtlamalarından doğrudan etkilenecek olan ABD’li şirketler ise durumunda rahatsız.

Fierce Electronics’e ismini vermeden konuşan çip sektörü yöneticileri, Çin’e satılan yarı iletken ürünlere yönelik sert önlemlerin fikri mülkiyete ve yeteneklere erişim kaybına yol açabileceği ve hatta önümüzdeki yıllarda daha acımasız bir ticaret savaşının temeli haline gelebileceği endişesini dile getirdiler.

Diğer bir çip endüstrisi yetkilisi ise “1,2 milyar nüfuslu bir ülkeyi düşmanımız haline getirmenin hiçbir yararı olmaz” dedi.

Uzmanlar, Biden’ın 52 milyar dolarlık teşvik paketinin yerel üretimi teşvik etse de, Çin’e daha az çip ve çip yapım ekipmanı satışıyla gelirlerin kaybedilmesinin yanı sıra Çin’deki araştırmacılarla serbest fikir alışverişinin yavaş yavaş azalacağına dair uzun vadeli endişelerini dile getirdiler.

Böyle bir içe dönüşün Doğu-Batı ayrılığını artırırken, küresel teknoloji ekosisteminin avantajlarının da kaybolmasına yol açacağı ifade ediliyor.

Global Semiconductor Alliance’ın CEO’su Jodi Shelton da, Çin’den ayrışmanın tehlikeli olduğuna işaret ederek, “Hepimiz bu işte birlikteyiz” dedi.

Ağustos ayında ilk duyurulan kısıtlamalardan sonra BBC’ye konuşan Wedbush Securities yatırım şirketi analistlerinden Dan Ives de, kısıtlamaları ABD teknoloji devlerinden Nvidia için “mideye atılan bir yumruk” olarak nitelendirmiş ve bu durumun Çin ile jeopolitik gerginlikleri körükleyeceğini kaydetmişti.

Politico: Bu hamle geri teper

Politico’da yayınlanan bir analizde ise, Washington’ın Çin ile onlarca yıllık teknolojik bütünleşmeyi tersine çevirmek gibi zorlu bir işe giriştiği ve bu hamlenin geri tepmesinin muhtemel olduğu vurgulandı.

Yazıda, Washinton’ın Çin’e karşı teknoloji hamleleri kastedilerek, Amerika’nın Soğuk Savaş’tan bu yana “en zor ve tehlikeli” uluslararası meydan okumalarından birine giriştiği söyleniyor.

Birbirine onlarca yıldır bağlı olan teknolojilerin ayrışması politikasının ise, çok ileri gittiği takdirde, “ABD ekonomisini aşağı çekeceği, müttefikleri uzaklaştıracağı, iklim değişikliği gibi küresel krizleri ele alma çabalarını engelleyeceği ve yıkıcı bir savaş olasılığını artıracağı” kaydediliyor.

ABD liderlerinin politikalarının aşırılığa kaçmaya başladığı vurgulanan yazıda, hararetle Çin ile ayrışmayı savunan Şahinlerin ülkenin mevcut yaklaşımına öncülük ettiği kaydediliyor.

Çin teknolojisine getirilen kısıtlamaların, belirli ölçülere uyduğu ve Amerika’nın kendi teknolojisini güçlendirmeye hizmet ettiği zaman anlamlı olduğu söylenen analizde, ancak bugün Washington’ın bu unsurları pek de dikkate almadan, büyük riskler alarak “büyük bir haçlı seferine niyetli olduğu” yorumu yapılıyor.

Parçalanan bir ekonomik düzene yol açar

Washington’daki panik havası ise şöyle tasvir ediliyor: “Pek çok ABD’li yetkili ve analist, her Çinli firmanın başka bir ‘Huawei’ olduğunu, her Çin teknolojisinin Amerika’nın kalbine doğrultulmuş dolu bir silah olduğunu ve Washington’un elindeki her kısıtlayıcı aracın hala yeterince kullanılmadığını düşünüyor.”

 Gittikçe sertleşen bu hamleler sonucunda, Amerikalıların ve müttefiklerinin yakında kendilerini “dikkatsizce kırılan tedarik zincirleri ve parçalanan bir ekonomik düzen” içinde bulabileceği uyarısı yapılıyor.

“Daha yavaş inovasyon, daha yüksek enflasyon, dost ülkeler arasında daha zorlu ticaret ve gelişmekte olan bir Asya süper gücüyle artan istikrarsızlıkla karşı karşıya kalabilirler. Ayrışma ne kadar hızlanırsa, kontrol edilmesi o kadar zorlaşır. Girdaptan nasıl bir dünyanın çıkacağını bildiğine inanan biri varsa, kendini kandırıyor demektir.”

‘Çin’in çığır açan başarıları yol açtı’

Washington’un küresel teknoloji ticaretindeki politikasını değiştirerek Silikon Vadisi’nden tekno-milliyetçiliği – teknolojinin küresel piyasa güçleri yerine devlet tarafından yönlendirilmesi ve kullanılması gerektiği fikri – benimsemeye kaydığı belirtilirken, Çin’in 5G ve yapay zeka gibi gelişmekte olan stratejik sektörlerdeki “çığır açan başarısının” bu sonuca yol açtığı kaydediliyor.

ABD’li politika yapıcıların mevcut gidişatı sorgulaması gerektiği vurgulanırken, Washington’ın Çin’den ayrışma konusunda “bir durma noktası olmalı” ifadesi kullanılıyor. Her yeni kısıtlayıcı önlemin aşırıya kaçma riskini yükselttiği ve ABD kısıtlamalarının yavaşlamak yerine giderek hızlandığı belirtilen yazı şu uyarı ile son buluyor: “Washington bir nefes alıp dengesini sağlamazsa uçurumdan yuvarlanabilir.”

Çip Savaşı

Küresel hegemonyasının en önemli araçlarından biri olan teknoloji üstünlüğünü Çin’e kaptıran ABD, özellikle de yapay zeka ve yarı iletkenler alanında Çin ile rekabeti esas alan bir dizi yaptırımı devreye soktu.

ABD şu anda, otomobillerden cep telefonlarına kadar her şeyin anahtarı olan küresel yarı iletken üretiminde yaklaşık yüzde 10’luk paya sahip. Bu pay 1990’larda yüzde 40 civarında idi. Küresel üretimin yaklaşık 4’te 3’ü ise coğrafi olarak Tayvan, Güney Kore ve Çin’de yoğunlaşmış durumda.

ABD’li şirketler, küresel bir mikroçip sıkıntısı ile karşı karşıyalar ve bu durum üretimi de yavaşlatıyor. Biden yönetimi yarı iletkenlerin üretiminde Çin’e olan bağımlılığının azaltmak ve yerel yarı iletken endüstrisini geliştirmek için yaklaşık 52 milyar dolarlık desteğin yanı sıra ‘Çip ve Bilim Yasası’nı yürürlüğe soktu.

Washington yönetimi, ağustosta onaylanarak yürürlüğe giren bu yasayla, ülkede yarı iletkenlerin üretimini geliştirmek amacıyla üretim tesisi kuracak şirketlere mali destek ve vergi indirimi sağlayacağını duyurmuştu.

Ancak yasa, teşviklerden yararlanmak isteyen şirketlere, Çin’deki üretim tesislerinin teknolojik kapasitesini geliştirmeme şartı getiriyor. ABD Ticaret Bakanlığı da Amerikan şirketlerine çip üretimi için gereken malzeme, makine ve donanımın Çin’e ihracatı için lisans şartı getirmişti.

Ticaret Bakanlığı ayrıca, ekim başında aralarında Çin’in en büyük hafıza çipi üreticisi Yangzte Memory Technologies ile en büyük yarı iletken donanım üreticisi Naura Technology Group’un bulunduğu 31 şirket ve kurumun İhracat Kontrol Listesi’ne alındığını bildirmişti.

Bu kısıtlamalar, Washington’ın Pekin’in bu alandaki etkisini sınırlama hedefiyle hareket ettiğine işaret ediyor. ABD, Çin ile rekabette en önemli silahlardan birini, yerli üretime dayalı yüksek teknoloji olarak görüyor.

Washington’ın, bu yorumu destekleyen bir diğer hamlesi de yakın zamanda yarı iletken yapımında kullanılan ekipmanların Çin’e ihracatını engellemek için Japonya ve Hollanda’ya baskı yapması oldu.

ABD’li yetkililer, ekim başından bu yana müttefiklerini yeni ihracat kontrol önlemlerine uymamaları halinde, en küçük miktarda dahi olsa ABD teknolojisi içeren yabancı ekipmanların Çin’e satışını yasaklamakla tehdit ediyor.

Çinli yetkililer ise ABD’nin bu hamlelerini tipik ‘Soğuk Savaş’ zihniyeti olarak yorumluyor.

AMERİKA

Joseph Nye, Çin’e karşı ABD-Japonya ittifakını güçlendirmeyi önerdi

Yayınlanma

Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler teorilerinde neoliberal kurumsalcılığın temsilcilerinden Joseph Nye, cuma günü yaptığı açıklamada, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın ikinci döneminde gümrük tarifeleri konusundaki öngörülemezliğini uluslararası müzakerelerde bir pazarlık taktiği olarak kullanacağını söyledi.

Nye, Nikkei ve ABD Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi tarafından düzenlenen bir güvenlik sempozyumunda konuştu.

Nye, Trump’ın “öngörülemezliği pazarlıktaki en önemli silahı olarak gördüğünü” söyledi.

Oturumda konuşan eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage da “‘Transaksiyonel’ bir başkan bekleyebilirsiniz” dedi.

Trump seçim kampanyası sırasında Çin’den yapılan ithalata %60, diğer ülkelerden yapılan ithalata ise %10 ila %20 oranında gümrük vergisi getirme sözü vermişti. Armitage, “[Trump] bunu çok sık ve çok yüksek sesle söylediği için göreceğimiz ilk şey gümrük tarifeleri olacak” dedi ve ekledi: “Trump’ın gümrük tarifeleri ve bunların gerçekte ne anlama geldiği konusunda hiçbir fikri yok.”

Aynı zamanda Harvard Üniversitesi John F. Kennedy School eski dekanı olan Nye, ticaret hukukunun bir başkana ulusal güvenlik gerekçesiyle gümrük vergisi uygulama yetkisi verdiğini ancak bunun çelik ya da otomobilin ötesinde kozmetik gibi ürünlere nasıl uygulanabileceğinin belirsiz olduğunu belirtti.

“Bence %60 gümrük vergisi ilan edecekleri bir şey görmeniz muhtemel,” dedi ve ekledi: “Ancak [Çin Devlet Başkanı] Xi Jinping ile bir anlaşma yapmaya çalışması da ihtimal dışı değil.”

Nye, örneğin ABD’de yatırım yapma sözü karşılığında belirli malları ya da alanları muaf tutan bir anlaşma yapılabileceğini söyledi.

“[Trump] hem pastayı yemeyi hem de pastadan yemeyi seviyor. ‘X’e %60 gümrük vergisi koydum’ diyecek ama sonra Y ve Z’nin pazarlık konusu yapılmadığını ve %5’in üzerinde gümrük vergisi olmadığını göreceksiniz.”

Trump’ın “Önce Amerika” şeklindeki diplomatik tutumu sorulduğunda Armitage, “Bay Trump’ın dünya genelinde başka herhangi bir ilişki için gerçek duygular beslediğini sanmıyorum” dedi.

“Yönetiminde dost ve müttefiklerle daha iyi ilişkiler geliştirmek isteyen insanlar olacaktır, ama bunu çözmek biraz zaman alacak. En az ilk altı ay içinde retorik dışında büyük değişiklikler beklemiyorum” diye devam etti.

Çin’e karşı Japonya kartı

Bu arada Nye, “ABD’de Çin’e karşı durma konusunda iki partiden de çok güçlü bir destek var ve bu da Japonya’nın kesinlikle kilit bir müttefik olduğu anlamına geliyor” dedi.

Bununla birlikte Nye, “Trump [Japonya’dan] örneğin daha fazla katkı ve ev sahibi ülke desteği isteyebilir ya da belirli ticaret alanlarında bazı tavizler talep edebilir” diye ekledi.

Nye ayrıca Japon yumuşak gücünün rolünü de vurguladı. Japonya’nın özellikle altyapı projelerine odaklanan uluslararası yardımlarına atıfta bulunarak, Güney Pasifik adaları da dahil olmak üzere Çin’in bölgedeki Kuşak ve Yol Girişimine meydan okumak için “Japonya’nın ABD’den daha uygun olduğunu” söyledi.

Armitage, Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba’ya bir öneri olarak şunları söyledi: “Bay Trump’ın dostu olmaya çalışmayın. Sadece uygun bir ilişki kurmaya çalışın. … Anladığım kadarıyla uluslararası alanda hiç kimse Trump’ın dostu değil.”

Nye, Çin’in Japonya ve ABD için zorluklar teşkil ettiğini, bu nedenle Washington ve Tokyo’nun “kaderlerinin birlikte kalmak olduğunu” söyledi. “Temel olarak, daha geniş jeopolitik durum, ABD-Japonya ittifakının dünyadaki en önemli ittifak olarak kalacağı anlamına geliyor” dedi.

ABD-Çin ilişkileri üzerine bir başka oturumda, yakın zamana kadar Başkan Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Konseyi’ndeki öne çıkan Çin uzmanlarından biri olan Rush Doshi, Trump’ın Çin politikası ile Trump’ın ekibinin politikasının “tam olarak aynı şey olmadığına” dikkat çekti.

Doshi, Trump’ın ilk döneminde ekibinin iki partili uzlaşıya dayalı “rekabetçi bir yaklaşım” benimsediğini, Trump’ın kendisinin ise “daha işlemsel, daha çok kendi bireysel öngörülemezliğine dayalı” bir yaklaşım benimsediğini ve bunun da bazen ekibinin yaklaşımını baltaladığını söyledi.

Asya güvenliği alanında kıdemli araştırmacı ve Çin Güç Projesi direktörü Bonny Lin ise, ikinci Trump yönetiminin “çok daha keskin bir çerçeveye ve Çin’e daha keskin bir odaklanmaya” sahip olmasını beklediğini belirtti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Biden, Trump dönmeden önce TSMC’ye 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini kesinleştirdi

Yayınlanma

Biden yönetimi, seçilmiş başkan Donald Trump’ın göreve gelmesinden iki ay önce Taiwan Semiconductor Manufacturing Co. (TSMC) şirketine 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini tamamladı.

Üst düzey yönetim yetkilileri, paranın şirketin proje kilometre taşlarına ulaşmasına bağlı olarak aşamalı olarak ödeneceğini, ancak TSMC’nin bu yılın sonuna kadar en az 1 milyar dolar almasının beklendiğini söyledi.

TSMC Arizona’daki üç fabrikada 3 nanometre, 2 nm ve A16 çipleri üretecek ve şirketin ABD’deki toplam yatırımı 65 milyar dolara ulaşacak.

Arizona’daki ilk fabrikada 4 nm ve 5 nm çipler de üretilecek ve 2025 yılının ilk yarısında yüksek hacimli üretime başlanacak. İkinci fabrikada üretimin 2028’de, üçüncü fabrikada ise on yılın sonunda başlaması planlanıyor.

Nanometre, bir çip üzerindeki transistörler arasındaki mesafeyi ifade ediyor. Daha küçük bir sayı genellikle daha gelişmiş ve güçlü bir çipe işaret etmekte.

ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo perşembe günü düzenlenen bir brifingde gazetecilere yaptığı açıklamada, “İlk kez bu öncü çipleri ABD’de üreteceğimizi söyleyebileceğiz” dedi.

Raimondo, “TSMC, çip [üretiminin] verimliliğinin önemli bir göstergesi olan verim oranlarının Arizona’da da Tayvan’da olduğu kadar iyi olduğunu doğruladı” dedi. “Bu inanılmaz bir şey. Bunu yapmak inanılmaz derecede zor … ve burada ilk kez yapılıyor” diye ekledi.

TSMC, 6.6 milyar dolarlık hibenin yanı sıra 5 milyar dolarlık kredi de alacak ve sermaye harcamalarının %25’ine kadar yatırım vergisi kredisi talep edebilecek.

Tayvanlı şirket, 8,5 milyar dolar hibe alan Intel’in ardından Çip Yasası’ndan yararlanan en büyük ikinci şirket konumunda. Güney Koreli Samsung ise 6.4 milyar dolarla üçüncü en büyük hibeyi alacak.

Biden’ın Ticaret Bakanlığı, 39 milyar dolarlık Çip Yasası üretim fonunun 36 milyar dolardan fazlası için ön şartnameleri açıkladı. TSMC, şu ana kadar nihai şartlara ulaşan sadece ikinci proje. Kesinleşen diğer tek Çip Yasası fonu, 123 milyon dolar ile ödüllendirilen ABD’li yarı iletken üreticisi Polar Semiconductors.

Trump’ın dönüşü, yarı iletken üretimini ülkeye taşımayı amaçlayan Çip Yasası’nın geleceğine gölge düşürdü. Seçilmiş başkan anlaşmayı eleştirerek “çok kötü” olarak nitelendirdi ve bunun yerine yarı iletken üretimini ABD’ye çekmek için gümrük tarifelerini kullanmayı önerdi.

Nikkei Asia’ya konuşan üst düzey bir yönetim yetkilisi, nihai anlaşmaların imzalanmasının Trump yönetimine şartları değiştirmek için çok az alan bıraktığını çünkü “bunun bağlayıcı bir sözleşme olduğunu” söyledi. “Yani şirket kilometre taşlarını yerine getirdiği sürece, hükümetin ilerlemesi için sözleşmeye bağlı bir anlaşma” dedi.

Beyaz Saray ulusal ekonomi danışmanı ve Çip Uygulama Yönlendirme Konseyi eş başkanı Lael Brainard’a göre ufukta benzer hamleler var. Brainard perşembe günü gazetecilere verdiği demeçte, “Önümüzdeki iki ay boyunca, Ticaret Bakanlığı’nın daha fazla ödülü sonuçlandırdığını görmeye devam edeceksiniz ve bugüne kadar kaydedilen ilerlemenin on yılın sonuna kadar devam etmesini sağlayacağız” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’tan bir kez daha Ukrayna’daki savaşı bitime sözü

Yayınlanma

ABD seçimlerinden galip çıkan Donald Trump, bir kez daha yönetiminin öncelikli hedeflerinden birinin Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek olacağını duyurdu.

Trump, Florida’daki Mar-a-Lago malikanesinde düzenlenen galada şu açıklamalarda bulundu: “Rusya ve Ukrayna konusunda çok sıkı çalışacağız. Bu savaş sona ermeli. Üç gün içinde binlerce insanın, çoğu asker, hayatını kaybettiğine dair haberler gördüm. Ancak ister asker olsun ister şehirlerdeki insanlar, bu konuda çaba sarf edeceğiz.”

Trump’ın sözcüsü Karoline Leavitt, daha önce yaptığı bir açıklamada Trump’ın, 20 Ocak 2025’teki yemin töreninin ardından “ilk gün” Rusya ve Ukrayna temsilcilerini müzakere masasına oturtmayı planladığını belirtmişti.

Bloomberg‘in kaynakları, Trump’ın Ukrayna politikasını, göreve başlamadan iki ay önce şekillendirmeye başladığını söyledi.

Trump, seçim kampanyası sırasında defalarca, göreve geldikten kısa bir süre sonra Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşı sona erdireceğini iddia etmişti. Hatta bu savaşı “bir gün içinde” bitirebileceğini söylemişti.

Ancak Trump, Kiev’i barışçıl diyaloğu reddetmesi durumunda askeri yardımı kesmekle tehdit etmek ve Moskova’yı, çatışmayı çözmek istemediği takdirde Ukrayna’yı daha fazla silahlandırmakla uyarmak gibi çifte ültimatomların ötesinde somut bir plan sunmadı.

Trump’ın danışmanları, mevcut cephe hattındaki askeri çatışmanı dondurmayı ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını en az 20 yıl boyunca reddetmesini önerdi. Fakat Trump, henüz Ukrayna’daki savaşı sona erdirecek somut bir planı onaylamadı.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English