Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Polonya Cumhurbaşkanı Çin’de Xi Jinping ile bir araya geldi

Yayınlanma

Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, devlet ziyareti için cumartesi günü geldiği Pekin’de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile bir araya geldi. CGTN’in haberine göre iki lider pazartesi günü Pekin’de düzenlenen imza törenine katıldı.

Xi görüşmede, “İkili değişimler ve işbirliği her alanda genişledi ve derinleşti ve her iki ülke halkına da fayda sağladı. Çin, Barış İçinde Bir Arada Yaşamanın Beş İlkesini korumak, diplomatik ilişkilerin kurulması üzerine verilen taahhütleri yerine getirmek ve ilişkiyi daha yükseklere taşımak için Polonya ile birlikte çalışacaktır” ifadelerini kullandı.

Polonyalı lider, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine de odaklanan görüşmeler sırasında Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ve Polonya’nın Belarus sınırındaki kriz konusunu gündeme getirdiğini söyledi.

Duda daha sonra şunları söyledi: “Başkan’ın [Xi] bana dostum demesi sayesinde, ki bu benim için büyük bir onurdur, Başkan ile birlikte [Polonya-Çin] ilişkilerinin geliştirilmesine katkıda bulunabildiğim için çok mutluyum.”

Görevdeki ikinci ve son döneminin gelecek yıl sona ereceğini kaydeden Duda, “bu ilişkilerin gelecekte de inşa edileceğini…[ve] her zaman ortak ideallere…[ve] karşılıklı saygıya dayanacağını umduğunu” belirtti.

Uzmanlar çarşamba gününe kadar sürecek bu ziyaretin Çin-Polonya ilişkilerinin güçlenmesine ve iki ülkenin ekonomik işbirliğinin artmasına yardımcı olacağı görüşünde.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in daveti üzerine Duda ve eşi Agata Kornhauser-Duda cumartesi günü Pekin’e geldi. Çin Merkez Televizyonu’nun haberine göre Duda ve eşi havaalanında Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Deng Li ve diğer yetkililer tarafından karşılandı.

Duda’nın ziyarette Çin’e seyahat eden Polonyalılar için vize muafiyeti isteyeceği ve ticari ilişkileri dengelemek için Polonya’nın Çin’e ihracatını artırmanın yollarını arayacağı düşünülüyor.

Polonya Devlet İstatistikleri, geçen yıl ülkenin ithalatının %13.9’unun Çin’den yapıldığını, Polonya’nın Çin’e ihracatının ise bu miktarın sadece bir kısmı olduğunu açıkladı.

Ziyaret sırasında bazı ticaret anlaşmalarının imzalanması bekleniyor.

Çarşamba günü ise Duda, Polonya-Çin ekonomik forumuna katılmak üzere finans merkezi Şangay’a uçacak.

Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden Lin Jian geçen hafta perşembe günü düzenlenen rutin basın brifinginde Xi’nin ziyareti sırasında Duda ile Çin-Polonya ilişkilerinin gelecekteki gelişiminin haritasını çıkarmak üzere görüşmelerde bulunacağını, ortak kaygı duyulan konularda derinlemesine görüş alışverişinde bulunacağını ve işbirliği belgelerinin imza törenine birlikte katılacaklarını söyledi.

Lin, Çin’in bu ziyareti siyasi karşılıklı güveni derinleştirmek, çeşitli alanlarda değişim ve işbirliğini genişletmek, Kuşak ve Yol Girişimi ve Çin’in Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle işbirliği konusunda ortaklaşa yüksek kaliteli işbirliğine öncülük etmek ve Çin-Polonya kapsamlı stratejik ortaklığının çağrışımını sürekli olarak zenginleştirmek için bir fırsat olarak değerlendirmek üzere Polonya ile birlikte çalışmaya hazır olduğunu belirtti.

Pekin Dış Araştırmalar Üniversitesi Bölgesel ve Küresel Yönetişim Akademisi profesörlerinden Cui Hongjian pazar günü Global Times’a verdiği demeçte, Çin ile Orta ve Doğu Avrupa arasındaki ilişkilerin bu yıl istikrarını koruduğunu ve Polonya’nın bu ziyareti hem siyasi hem de ekonomik alanlarda işbirliğini artırmanın bir yolu olarak gördüğünü söyledi.

Cui, Çin ile işbirliğini geliştirmenin sadece Polonya’nın ekonomisine fayda sağlamakla kalmayıp aynı zamanda Varşova’nın AB içinde de etkisini artırmasına yardımcı olacağını söyledi. Cui, Polonya ve ABD’nin son yıllarda yakın temas halinde olmalarına rağmen Duda’nın ziyaretinin Doğu Avrupa ülkesinin Çin ile de yakın ilişkiler kurmak için dengeli bir diplomasi arayışında olduğunu gösterdiğini kaydetti.

Çinli uzmanlar da Pekin ve Brüksel’in karmaşık bir ilişki içinde olduğunu ve AB’nin Çin’e karşı potansiyel bir ticaret savaşı başlatmakla tehdit ettiğini, Polonya’nın Çin ve blok arasındaki ikili ilişkilerin müzakere edilmesinde olumlu bir rol oynayabileceğini söyledi.

Polonya’nın eski başbakan yardımcısı Janusz Piechocinski, Global Times’a verdiği bir röportajda, “Çin küresel ekonominin güçlü bir motoru olmaya devam edecek. Çin ile ticaret savaşları talebi azaltabilir ve ticaretin genişlemesi için fırsatları sınırlayabilir. Daha fazla işbirliğine ve daha az çatışmaya, korumacı önlemler yoluyla sorunları ağırlaştırmak yerine çözmeyi amaçlayan daha pratik bir diyaloğa ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.

Uzmanlar Duda’nın ziyareti sırasında Rusya-Ukrayna krizinin de gündeme geleceğini tahmin ediyor, zira Polonya tüm ağırlığını Ukrayna’nın arkasına koymuş durumda. Çin’in Ukrayna krizine ilişkin tutumu Polonya’dan farklı olsa da Pekin krizin başından bu yana Varşova ile yakın temasını sürdürüyor. Bu yılın mart ayında Çin Hükümetinin Avrasya İşleri Özel Temsilcisi Li Hui, Ukrayna krizine siyasi bir çözüm bulmak amacıyla ikinci tur mekik diplomasisine başlamış ve bu kapsamda Polonya’yı da ziyaret etmişti.

Duda’nın Çin’e yaptığı bu ziyaret Polonya Cumhurbaşkanı olarak gerçekleştirdiği üçüncü ziyaret. İlki Kasım 2015’te gerçekleşmiş, ardından Şubat 2022’de Pekin Kış Olimpiyatlarının açılış törenine katılan tek seçilmiş AB lideri olmuştu. Xi de 2016 yılında Polonya’yı ziyaret etmişti.

Duda, cuma günü özel Radyo Zet’e verdiği mülakatta “Çin ile dostane ilişkiler sürdürmeye çalışıyorum, Polonya’nın Çin ile her zaman iyi ilişkileri olmuştur ve bunun devam etmesini istiyorum” dedi.

DİPLOMASİ

Rusya’nın Sudan’daki stratejik üs planları çıkmaza girdi

Yayınlanma

Rusya, Sudan’da Kızıldeniz kıyısında stratejik bir deniz üssü kurma çabalarını sürdürüyor. Ancak Sudanlı yetkililer, ABD ve Batı’nın tepkilerinden çekinerek Rusya’nın önerilerini geri çevirdi.

Rusya, Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesinden sonra burada bulunan deniz üssünü kaybetme ihtimaline karşı, Afrika’da stratejik bir deniz üssü edinmek için Sudan üzerindeki girişimlerini sürdürüyor.

Fakat, Sudan’daki mevcut yetkililer, Moskova ile silah ve petrol ürünleri alımı konusunda anlaşmalar yapmış olsalar da ülkede devam eden iç savaş ve uluslararası dengeler nedeniyle Rusya’ya yeşil ışık yakmıyor.

Rusya ile Sudan arasında Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan’da bir deniz üssü kurulmasına yönelik anlaşma 2019 yılında imzalanmıştı.

Ancak, ülkede iç savaşın patlak vermesi nedeniyle bu anlaşma hiçbir zaman resmen onaylanmadı. Moskova başlangıçta Sudan’daki isyancı güçlerden Hızlı Destek Kuvvetlerine (HDK) Wagner üzerinden destek verdi.

Daha sonra hükümet birliklerini destekleme stratejisine geçti. Şubat 2024’te Rus Büyükelçi Andrey Çernovol, deniz üssü projesinin süresiz olarak ertelendiğini açıkladı.

Bloomberg’e konuşan Sudanlı istihbarat yetkilileri ve Batılı diplomatik kaynaklar, çatışmaların devam ettiği başkent Hartum dahil pek çok bölgede Rusya ve İran’ın, Port Sudan’da askeri üs kurma konusunda Sudan hükümetiyle müzakereler yürüttüğünü belirtti.

Sudanlı yetkililer, ABD ve Batılı ülkelerin olası tepkilerinden çekindikleri için Rusya’nın sunduğu ileri teknoloji ürünü S-400 hava savunma sistemleri gibi teklifleri geri çevirdi.

Rusya, Sudan’daki varlığını artırma çabalarını iktisadi ve askeri yardımlarla destekliyor.

Sudan’ın askeri lideri Abdülfettah el-Burhan’ın yardımcısı Melik Ağar, Haziran 2024’te Rusya’yı ziyaret ederek Kızıldeniz kıyısında bir yakıt ikmal istasyonu kurulması karşılığında silah alımı görüşmeleri gerçekleştirdi.

Ardından, Sudan’a Rus silah sevkiyatları başladı. Liman yetkilileri, bu tür birkaç sevkiyatın son aylarda gerçekleştiğini bildirdi.

Rusya ayrıca, Sudan’a yakıt sevkiyatını yedi aylık bir aranın ardından yeniden başlattı. Nisan ile ekim ayları arasında Sudan’a 2,8 milyon varil dizel ve benzin ihraç eden Rusya, Sudan’ın toplam yakıt ithalatının yüzde 47’sini karşılamış oldu.

Kasım ayı sonunda Sudan Enerji Bakanlığı, Gazprom yöneticileriyle petrol altyapısının yeniden inşası, yeni boru hatları ve bir rafineri kurulması gibi konuları görüştü.

Rusya’nın Sudan ordusuna istihbarat desteği sağladığı da iddialar arasında. Conflict Observatory araştırmacılarından Justin Lynch, Rusya’nın hem ekonomik hem stratejik çıkarları doğrultusunda Kızıldeniz’de bir deniz üssü kurmaya yönelik çabalarını şu sözlerle yorumladı:

“Rusya, Kızıldeniz’de bir üsse ve bu üs üzerinden para kazanmaya ihtiyaç duyuyor. Orduyla iş birliği yapmak hem silah satışı hem de Port Sudan’da bir tesis elde etmek açısından stratejik bir hamle.”

Rus askeri uzman Viktor Murahovskiy ise, bu deniz üssünün Sovyet döneminden bu yana Afrika’daki ilk deniz üssü olacağını belirterek, Rusya’nın Süveyş Kanalı güzergahını kontrol etme ve Hint Okyanusu’nda kalıcı bir varlık sağlama amacını vurguladı.

Rusya’nın Suriye’deki üslerinin akıbeti ne olacak?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Reuters: Ukrayna’ya askeri yardım koordinasyonunu ABD yerine NATO üstlendi

Yayınlanma

Reuters ajansına konuşan bir kaynağa göre, ABD, Ukrayna’ya yönelik Batı ülkelerinin askeri yardımlarının koordinasyon görevini Kuzey Atlantik İttifakı’na (NATO) devretti.

Bu adım, önceden planlanmış olmasına rağmen birkaç ay ertelenmişti.

Ajans, bu kararın NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermeden “savaşta daha aktif bir rol üstlenmesini” sağlayacağını belirtti.

Fakat diplomatlar, ABD’nin Kiev’e en büyük askeri desteği sağlamaya devam etmesi nedeniyle bu değişikliğin etkisinin sınırlı kalabileceğini ifade etti.

Ajans ayrıca, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşını hızla sona erdirmek istediğini, ancak bunu başarmak için nasıl bir yol izleyeceğini henüz açıklamadığını anımsattı.

NATO ülkeleri, temmuz ayında Washington’da düzenlenen bir zirvede, Ukrayna’ya askeri yardım sevkiyatının koordinasyonunun NATO’ya devredilmesine karar verdi.

Bu yeni yapı, NATO Güvenlik Yardım ve Eğitim Misyonu (NSATU) olarak adlandırılıyor ve yaklaşık 700 kişilik bir personel kadrosuna sahip.

Misyonun merkezi, Almanya’nın Wiesbaden kentindeki bir ABD üssünde bulunuyor.

McFaul: Ukrayna, topraklardan feragat karşılığında NATO üyeliğine ikna edilmeli

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English