Bizi Takip Edin

Avrupa

Polonya yeni yıla ‘LGBT’ tartışması ile girdi

Yayınlanma

Polonya’nın muhafazakâr iktidar partisi Hukuk ve Adalet (PiS), yeni yıla LGBT tartışmalarının göbeğinde merhaba dedi.

Tartışmanın odağında devlet kanalı TVP’nin ekranlara getirdiği yılbaşı gösterisi yer alıyor. ABD’li pop grubu Black Eyed Peas’in üyeleri, gösteriye gökkuşağı renklerinin yer aldığı pazubantlarla çıktı. Gösterinin ardından grubun üyesi “Will.I.am” PiS’i eleştirdi, “Biz Black Eyed Peas’iz… Black Eyed Peace de diyebilirsiniz çünkü barıştan, eşitlikten, uyumdan yanayız. Biz Black Eyed PiS değiliz,” dedi.

Kanal, PiS’in son yıllardaki ‘LGBT ideolojisi’ karşıtı kampanyasına desteği ile biliniyordu. 

8,3 milyon kişinin izlediği tahmin edilen TV programı iktidar koalisyonunda sarsıntı yarattı. PiS’in katı muhafazakâr koalisyon ortağı Birleşik Polonya (Solidarna Polska) sert tepki göstererek, programı ‘rezillik’ olarak nitelendirdi ve ‘sapkınlığın kutlanmasını’ kınadı.

Eski Spice Girls üyesi Melanie C, TVP’nin yılbaşı gösterisine ‘desteklediği topluluklarla uyumlu olmayan meseleler’ nedeniyle katılmaktan vazgeçmişti. Şarkıcı, LGBT haklarına verdiği destekle biliniyor.

İktidarın küçük ortağı tepkili

Polonya’nın kış tatili gölgesi Zakopane’de yapılan gösteri 1 milyon dolara mal oldu. Black Eyed Peas üyeleri, gösteri esnasında ‘Where Is the Love?’ (Aşk Nerede?) isimli şarkılarını ‘Yahudiler, Afrika kökenli halklar ve LGBTQ+’lar gibi nefrete maruz kalan topluluklara’ ithaf ettiler.

Black Eyed Peas’in performansı hükümette de tepki yarattı. Adalet Bakan Yardımcısı Marcin Warchoł, Twitter hesabından tepki göstererek, “TVP2’de LGBT propagandası. REZİLLİK! Bu Rüyaların Yeni Yılı değil, Sapkınlığın Yeni Yılı,” dedi.

Tarım Bakan Yardımcısı Janusz Kowalski de, 1 milyon dolara devlet kanalında ‘homopropaganda’ yapıldığını ileri sürdü.

Birleşik Polonya’nın çıkardığı sese rağmen PiS cephesinde ihtiyat hakim. PiS milletvekili ve bizdeki RTÜK benzeri Ulusal Medya Konseyi üyesi Joanna Lichocka, Birleşik Polonya mensuplarına ‘yılbaşında şampanya içmelerini’ ve siyasetten uzak durmalarını tavsiye etti.

Yılbaşı konserinin sunucusu Tomasz Kammel de sahnedeki her şeyin, sanatçıların giydikleri kıyafetin dahi önceden planlanmış olduğunu söyledi.

PiS, ‘LGBT ideolojisi’ne karşı

2015’ten bu yana iktidarda bulunan PiS, özellikle 2019 ve 2020 seçimlerinde, ‘LGBT ideolojisi’ adını verdiği değerler bütününe karşı kampanya başlatmıştı. PiS, ‘yabancı değer yargıları’ olarak nitelendirdiği ‘LGB ideolojisi’nin Polonyalıları, Polonyalıların değerlerini, aileyi ve hatta devleti tehdit ettiğini ileri sürüyor.

TVP de ‘LGBT ideolojisi’ne yönelik programlara imza atıyor. Kanalda, Polonya’daki LGBT topluluklarının ‘hedeflerini, yöntemlerini ve arkalarındaki parayı’ ifşa eden yayınlar gündem olmuştu.

TVP’nin 2020 yılında yayınladığı LGBT karşıtı ‘İstila’ isimli yarım saatlik bir belgesel, mahkeme kararıyla YouTube’dan kaldırılmıştı.

Avrupa

Polonya’da Tusk, hükümetini şimdilik kurtardı

Yayınlanma

Polonya Başbakanı Donald Tusk, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayının yenilgisinin ardından desteğini pekiştirmek için çağrıda bulunduğu güven oylamasından kurtuldu.

Çarşamba günü Tusk hükümeti, iktidar koalisyonundaki 242 milletvekilinin tamamı ve bir bağımsız milletvekilinin desteğini alırken, 210 milletvekili karşı oy kullandı.

Başbakan, muhalefeti hızla bastırmak ve parlamentoda hâlâ çoğunluğa sahip olduğunu göstermek için oylamaya gitmişti. Oylamanın ardından Tusk, sonucun “bu hükümetin devam edip etmeyeceği” konusundaki önceki spekülasyonları yalanladığını söyledi.

Oylamadan önce parlamentoda yaptığı konuşmada Tusk, iktidar koalisyonuna 2027’deki parlamento seçimlerini kazanmak için saflarını sıklaştırma ve “harekete geçme” çağrısında bulundu.

Tusk, “Bu odadaki her birimiz zaferin tadını ve yenilginin acısını biliriz, ama ben teslim olmak kelimesini bilmiyorum,” dedi.

Tusk, sağcı muhalefet adayı Karol Nawrocki’nin 1 Haziran’da cumhurbaşkanı seçilip iktidar koalisyonunun önde gelen adayı ve Varşova Belediye Başkanı Rafał Trzaskowski’yi yenince güven oylaması çağrısında bulundu.

Çarşamba günü, muhalefetteki Hukuk ve Adalet (PiS) milletvekilleri, Tusk’un konuşmasını es geçerek, parti kurucusu ve Tusk’un uzun süredir düşmanı olan Jarosław Kaczyński’nin parlamento binası önünde düzenlediği basın toplantısına katıldı.

Kaczyński, güven oylamasını “önemli ama önceden belirlenmiş” olarak nitelendirdi.

Polonya’nın “bir kez daha bağımsızlığını kaybetmesini” engellemek için Tusk’a karşı mücadelesini sürdüreceğini vaat eden Kaczyński, başbakanın yabancı güçlerin kuklası olduğu yönündeki eski iddialarını yineledi.

Kaczyński, “Bu siyasi gündemin tamamına katılmıyoruz ve onu iyi, Polonya’ya yakışan bir siyasetle değiştirmek için elimizden geleni yapacağız,” dedi.

İktidar koalisyonu, Polonya’nın 460 sandalyeli alt meclisi Sejm’de 242 sandalyeye sahip ve bir sonraki parlamento seçimleri 2027’de yapılacak. Erken seçimler ancak 307 milletvekilinin çoğunluğunun parlamentoyu feshetmeye karar vermesi halinde yapılabilir.

Başbakan, koalisyon milletvekillerine “takım oyununun ne anlama geldiğini anlamaları” çağrısında bulunurken, gelecek ay kabine değişikliği yapma sözü verdi.

Kaczyński ise, “Daha iyiye gitmeyecek koşullar altında 2,5 yıl çok zorlu bir dönem bizi bekliyor,” diye karşı çıktı.

Cumhurbaşkanı seçimlerinde yenilginin ardından, çiftçi yanlısı Polonya Halk Partisi’nin (PSL) üst düzey milletvekili Marek Sawicki, Tusk’a istifa çağrısında bulunmuştu.

Tusk’un bir diğer ortağı merkezci Polonya 2050’nin lideri Szymon Hołownia, koalisyon anlaşmasının yeniden müzakere edilmesini isterken, partisinin çarşamba günü başbakanı destekleyeceğini açıkladı.

Nawrocki’nin zaferi, Tusk’un cumhurbaşkanlığı sarayındaki müttefiki ile reform gündemini sıfırlama planını suya düşürdü. Polonya’da cumhurbaşkanları yasa tasarılarını veto edebilir. Bu yetki, Nawrocki’den daha ılımlı olarak görülen ama Tusk’un yargı reformlarını engelleyen PiS adayı Andrzej Duda tarafından da kullanılmıştı.

Bu reformların vaadi, Avrupa Komisyonu’nun, önceki PiS liderliğindeki hükümetle hukukun üstünlüğü konusunda yaşanan anlaşmazlık nedeniyle dondurulan milyarlarca avroluk AB fonunu serbest bırakma kararının da temelini oluşturmuştu.

Tusk çarşamba günü, Nawrocki’nin yasama gündemine muhalefet edeceğini, ama cumhurbaşkanıyla işbirliği yapmaya hazır olduğunu belirtti.

Tusk, “Ne pahasına olursa olsun çatışma aramayacağım. Hukuki kaosu sona erdirmek için kimse benim kadar istekli değil,” dedi.

Tusk, müttefiklerini kontrol altında tutmak için “siyasi hayatta kalma stratejisine” de güveniyor. Polonya seçim yasasına göre, partiler parlamentoya girebilmek için oyların en az yüzde 5’ini almak zorunda. Son anketler, bazı koalisyon üyelerinin bu eşiği aşmakta zorlanabileceğini gösteriyor.

Örneğin Hołownia cumhurbaşkanlığına aday oldu, fakat ilk turda yüzde 5’in biraz altında oy aldı. 

Son anketler, PiS’in aşırı sağcı Konfederasyon’un desteğiyle erken seçimlerde iktidara dönebileceğini gösteriyor. Bu da Tusk’un ortaklarının onu terk etmemesi için bir başka motivasyon faktörü.

Okumaya Devam Et

Asya

BYD, Avrupa’da elektrikli otomobillerdeki fiyat savaşını küçük otomobillere de taşıdı

Yayınlanma

BYD, Çinli otomobil üreticilerinin Avrupa’da fiyat savaşını kompakt otomobil segmentine taşırken, İngiltere’de en ucuz ve en küçük elektrikli aracını piyasaya sürdü.

Başlangıç fiyatı 18.650 sterlin olan Dolphin Surf, BYD’nin popüler Seagull hatchback modelinin İngiliz versiyonu. Bu model, dünyanın en büyük otomobil pazarında yaşanan fiyat savaşının ardından yapılan son indirimlerle Çin’de İngiltere fiyatının üçte birinden daha ucuza, 6.000 sterlinin altında satılıyor.

BYD’nin başkan yardımcısı Stella Li, Roma’da düzenlenen lansman etkinliğinde, elektrikli araçların Avrupa’da kompakt otomobillerde yaygınlaşacağını ve küçük otomobillerde elektrikli araçlara geçişin büyük spor araçlara göre daha yavaş olduğunu belirtti.

Önde gelen elektrikli araç üreticisi BYD, geçen ay Japon küçük otomobil pazarına giriş yapacağını duyurdu ve gelecek yıl düşük maliyetli, batarya ile çalışan bir kei otomobil piyasaya sürmeyi planladığını açıkladı. Kutu şeklindeki minik otomobil, Japonya’da 2,9 milyon yen (20.700 dolar) fiyatla satılan kompakt Dolphin modelinden daha ucuz olacak.

Dolphin Surf’ün birkaç hafta önce 23.000 avronun altında bir fiyatla Avrupa’da piyasaya sürülmesinden önce bile, Renault 5, Citroën ë-C3 ve Dacia Spring gibi rakip kompakt elektrikli araçlar benzer veya daha düşük fiyatlarla piyasaya çıkmıştı.

Çinli markalar, özellikle Brüksel’in geçen yıldan bu yana Çin yapımı elektrikli araçların ithalatına daha yüksek gümrük vergileri uygulamaya başlamasıyla, Avrupa’da kendi iç pazarlarına göre daha kısıtlı bir fiyatlandırma stratejisi benimsedi.

Yine de BYD’nin Avrupa’daki tüm otomobil segmentlerine yayılması, yurt dışı büyümesini hızlandıracak. Schmidt Automotive Research’e göre, BYD ve diğer Çinli markaların İngiltere ve Avrupa kıtasındaki pazar payı, 2024’ün ilk çeyreğinde yüzde 2,9’dan 2025’in ilk dört ayında yüzde 4,8’e çıktı.

Çin elektrikli araçlarına daha yüksek gümrük vergileri uygulamayan İngiltere, şu anda Batı Avrupa’ya giren tüm Çin markalı modellerin neredeyse üçte birini oluşturuyor.

İngiltere’nin çevrimiçi pazar yeri Auto Trader’a göre, Ocak ve Nisan ayları arasında satışa sunulan Çin elektrikli araçların stokları bir önceki yıla göre on kat artarak 3.300’ü aştı. Bu rakam, bir önceki yılın aynı dönemindeki %0,2’ye kıyasla, pazardaki yeni araç stokunun yaklaşık %3’ünü oluşturdu.

Analistler, Batılı otomobil üreticilerinin, gümrük vergilerinden kaçınmak için Avrupa’da yerel üretimi artıran Çinli rakipleriyle rekabet edebilmek için daha ucuz lityum demir fosfat piller kullandıkları için, daha küçük elektrikli otomobillerin fiyatlarında daha fazla düşüş olabileceğini belirtiyor.

Renault ve Volkswagen, araç geliştirmeyi hızlandırmak ve gelecek yıl piyasaya sürülmesi planlanan kompakt elektrikli araçların maliyetlerini düşürmek için Çin’in mühendislik uzmanlığının yanı sıra Çin’de üretilen bileşenleri kullanıyor.

Otomotiv analisti Matthias Schmidt, “Bu araçlar piyasaya çıkmaya başladığında fiyatlarda düşüş göreceğiz” dedi.

Stellantis destekli Çinli otomobil üreticisi Leapmotor’un kıdemli başkan yardımcısı Cao Li Çarşamba günü gazetecilere verdiği demeçte, elektrikli araçlar ile benzinli araçların fiyatlarının birbirine yaklaşmasının Avrupa pazarında genel bir eğilim olduğunu söyledi.

Bazı Çinli otomobil yöneticileri, kendi pazarlarında yaşanan şiddetli fiyat savaşının Avrupa’ya sıçrayabileceğinden korkuyor. Ancak Çin ile AB arasında tırmanan ticaret gerilimleri, Avrupa’daki fiyat dinamiklerini değiştireceği düşünülüyor.

Pekin ve otomobil üreticileri, AB tarifelerinin yerine gönüllü fiyat kontrol sistemi getirmeyi teklif etti, ancak Brüksel’in bu asgari fiyatlandırma yaklaşımını kabul edip etmeyeceği henüz belli değil.

Müzakerelere yakın kaynaklar, Pekin’in önceki görüşmelerde modelden bağımsız olarak 35.000 avroluk bir asgari fiyat teklif ettiğini söyledi. Bu seviyede, BYD ve Leapmotor gibi daha ucuz otomobiller piyasadan çıkarılacaktır.

Ancak analistler, fiyat indirimleri Avrupa’da daha sınırlı olsa bile, tüketicilerin Çinli üreticilerin yüksek kaliteli teknolojisi ve yazılımı nedeniyle bu araçlara yöneleceğini belirtiyor.

Örneğin BYD’nin Başkan Yardımcısı Li, Belçika basınına verdiği demeçte, Çinli grubun süper hızlı şarj teknolojisini önümüzdeki 12 ay içinde Avrupa’ya getirmeyi planladığını söyledi.

Çin’deki fiyat savaşı, yerli otomobil endüstrisi için yıkıcı olarak değerlendirilirken, İngiltere ve Avrupa’da artan rekabet, hala salgın öncesi seviyelerin altında olan araç talebini artırmaya yardımcı olabilir.

Auto Trader’ın ticari direktörü Ian Plummer, “Pazarımızda görülen artan rekabet ve bazı yeni öne çıkan oyuncular, kısa vadede otomobil alıcıları için olumlu olacak ve orta vadede de daha fazla inovasyon ve pazar büyümesini tetikleyecek daha geniş fiyat baskısı yaratacaktır” dedi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Polonya, Almanya ile sınır kontrollerini başlatmayı düşünüyor

Yayınlanma

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Berlin’in “yasadışı” olarak sınırı geçen göçmenleri geri göndermesine yanıt olarak Polonya’nın Almanya sınırında “kısmi kontroller” getirmesinin “çok muhtemel” olduğunu açıkladı.

Dün hükümetine güvenoyu verilmesi öncesinde parlamentoda yaptığı konuşmada Tusk, Polonya hükümetinin suç dalgasından sorumlu tuttuğu Gürcistan vatandaşlarının vizesiz seyahatini kısıtlamak veya sonlandırmak için diğer Avrupa Birliği ülkelerinden destek istediğini de açıkladı.

Normal zamanlarda, Polonya ve Almanya’nın her ikisi de Avrupa Schengen serbest seyahat bölgesinde yer aldığından, iki ülke arasındaki sınırda kontrol yapılmaz. Fakat 2023 yılında Almanya, göçmenlerin yasadışı girişini önlemek amacıyla sınırın kendi tarafında kontrolleri yeniden başlatmıştı.

Bu durum, hem sınırı geçen insanlara ek yük getirmesi hem de Almanya’nın giriş hakkı olmayan binlerce göçmeni sınırdan geri göndermesi nedeniyle Polonya’nın eleştirilerine yol açtı.

Polonya’nın ana muhalefet partisi milli muhafazakâr Hukuk ve Adalet (PiS), Almanya’nın göçmenleri geri göndermesine karşı protesto gösterileri düzenledi.

Parti, Tusk hükümetini bu konuda çok yumuşak davranmakla suçluyor fakat bu tür geri gönderilmeler PiS’in iktidarda olduğu dönemde de gerçekleşmişti.

Çarşamba günü parlamentoda konuşan Tusk, “Şansölye Friedrich Merz’in yeni hükümetine, Polonya tarafında, Polonya’ya herhangi bir göçmeni gönderme girişimini çok eleştirel ve çok kapsamlı bir şekilde kontrol edeceğimizi” aktardıklarını söyledi.

Polsat News’in aktardığına göre Tusk, “Sadece Almanlara değil, sınır komşumuz olan diğer ülkelere de, sınırdaki durumun ve baskının tırmanması halinde geçici kontroller getirme kararını tereddüt etmeden alacağımı bildirdim,” dedi.

“Bu yaz Almanya sınırında bu tür kısmi kontroller getirilmesi çok muhtemel,” diyen Tusk, bunların neyi içereceği veya tam olarak ne zaman uygulanacağı konusunda ayrıntılı bilgi vermedi.

Tusk, bu tür önlemlerin sınır çevresinde yaşayan Polonyalılar, özellikle de bir tarafta ikamet edip diğer tarafta çalışanlar için zorluklar yaratacağını kabul etti ve hükümetin bu kişilerin mağduriyetini en aza indirmek için elinden geleni yapacağını söyledi.

Bu yılın mart ayında Tusk, Polonya’nın sığınmacıların ilk koruma başvurusunda bulundukları üye ülkeye geri gönderilmesine izin veren AB’nin Dublin Yönetmeliğine uymayı bırakacağını açıklamıştı. Ne var ki, şu ana kadar hükümeti bu yönde bir adım atmadı.

Çarşamba günü parlamentoda yaptığı konuşmada Tusk, Gürcistan vatandaşlarının AB’ye vizesiz seyahatini sınırlamak veya hatta tamamen askıya almak için AB üye ülkeleri arasında “gerekli çoğunluğu oluşturmaya” çalıştığını da açıkladı.

Radio Zet’in aktardığına göre, başbakan, “Gürcülerin üçte biri değerlerimizi paylaşmak istiyor… Fakat standartlara uymayan ülkelerle vizesiz seyahatin sınırlandırılmasından yanayım,” dedi.

Bu yılın başlarında, Tusk hükümeti, özellikle Gürcistan’dan gelen göçmenler tarafından işlenen “ithal suç” dalgasının arttığını ileri sürerek, bu suçlara karşı sert önlemler aldı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English