Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

PYD, HTŞ ile masaya oturmaya hazır: “Onlar kendi yerlerinde olsun, biz kendi yerimizde”

Yayınlanma

salih müslim

PKK’nın Suriye’deki kolu Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) Başkanlık Konseyi üyesi Salih Müslim, Suriye’deki yeni süreçte Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) örgütüyle diyaloğa açık olduklarını söyledi.

PYD’nin eski eş genel başkanı Müslim, “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” dedi.

Telefon yoluyla BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Müslim, “HTŞ’nin çok güzel laflar ettiğini, bunları pratiğe uygulamasını beklediklerini” belirtti.

Türkiye’nin denetimindeki Suriye Milli Ordusu (SMO) oluşumunun Münbiç gibi yerlerdeki PYD’nin silahlı gücü Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) yönelik saldırıları nedeniyle Türkiye’ye tepki gösteren Müslim, bununla birlikte Ankara ile iletişime hazır olduklarını da söyledi.

Müslim, HTŞ’ye yaklaşımlarını anlatırken, geçmişte HTŞ’nin öncülü El Nusra ile çatışmaları olduğunu, o dönemden onları tanıdıklarını belirtti: “Biz onlarla Nusra Cephesi iken; Kobani’de, Serekaniye’de, Afrin’de çatışıyorduk. Birbirimizi iyi tanıyoruz. Teknik olarak görüşmeler oluyordu, bize yol veriyorlardı, biz yol veriyorduk, öyle şeyler oluyordu. Ahmed El Şara yani Colani… 2012’den onlar Nusra Cephesi iken onları biliyorduk.”

“Halep’te bize mesaj yolladılar…”

Müslim, son süreçte örgüt ile aralarında siyasi müzakerelerin yaşanmadığını ancak HTŞ’nin Halep operasyonu sırasında YPG’ye mesaj yolladığını söyledi: “Halep meselesinde olumlu davrandılar. ‘Onlara saldırmak istemiyoruz’ diye haber yolladılar. Gerçekten de uzak durdular. Olumlu bir şey. Umarız devam eder. Ama bütün Suriye için veya Suriye’nin politik çözümleri için şimdiye kadar bir görüşmemiz olmadı.”

Müslim, HTŞ’yi Suriye’nin parçası olarak gördüklerini söyledi: “Biz kim bizimle oturmayı kabul ederse diyaloğa hazırız. HTŞ’ye gelince, onlar da Suriye’nin bir parçasıdır. Düşüncesi, ideolojisi ne olursa olsun bir arada yaşamak istiyoruz; Suriye’nin içinde, istikrar içinde. Onlar kendi yerlerinde olsun, biz kendi yerimizde olalım.”

Geçmişte yaşananları düşündüklerinde HTŞ ile ilgili kaygıları olup olmadıklarına dair soruya ise şu yanıtı verdi Müslim: “Çok güzel laflar ediyorlar. Kardeşlikten vs. bahsediyorlar. Bunların pratiğe uygulanması konusunda geçmişe baktığımızda kaygılarımız var tabii, pratikte bunların ispatlamaları gerekiyor.”

Birçok ülkenin HTŞ’yi “terör örgütü” olarak tanımladığının hatırlatılması üzerine Müslim, “Söylem olarak şimdi öyle bir şey görmüyoruz. Beraber yaşayabiliriz. Gerçekten bir çözüme yönelirse, biz kabul ederiz. Ama kalkıp, ‘Hilafet kuracağım, herkes Müslüman olacak, bazı Yezidileri öldürüp cennete gideceğiz vs.’ gibi bir tutum olursa tabii o zaman terörist kalır.”

“HTŞ’ye bu aşamada bir fırsat verildi. Eğer bu fırsatı kullanırsa, eğer değiştiğini kanıtlarsa, eğer bu kardeşlik, kapsayıcılık söylemlerinde samimiyse biz de ona olumlu adım atarız. Ama eğer değilse de karşı karşıya geliriz.”

Müslim, “Deyrizor’da bazı IŞİD mensuplarının kendilerine saldırılar düzenlediğini ve saldırıları HTŞ adına yaptıklarını söylediklerini” savundu ve HTŞ’nin bunu önlemesi gerektiğini söyledi.

Müslim, genel olarak Suriye’de başlayan geçiş sürecinde nasıl bir rol üstlenmeyi hedefledikleri konusunda ise geçmişteki Birleşmiş Milletler (BM) nezdindeki Cenevre görüşmelerine PYD’nin davet edilmediğini hatırlattı ve “bunun bir hata olduğunu” söyledi.

Müslim, şöyle devam etti: “Herkes 2254’ten (BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye ile ilgili kararı) bahsediyordu. Şimdi tekrar o çabalardan bahsediliyor. Şimdi sen Kuzey Doğu Suriye’yi ihmal edemezsin. Onların temsilcileri var, burada özerk yönetim var, silahlı güçleri var. Eğer bir sorunu çözmek istiyorsan bütün tarafları bir masa etrafında toplarsın. Çözümü düşünen güçler, uluslararası güçler, Birleşmiş Milletler, diğer ülkeler, hegemon güçler eğer gerçekten çözüm istiyorlarsa o zaman hepimizin bir masada olması gerekiyor.”

“Niye Münbiç’e saldırıyorsun”

Müslim, SMO oluşumunun kendi çizgilerindeki silahlı güçlere yönelik saldırılarını eleştirdi: “Bu saldırılar, örneğin bu Münbiç’teki saldırılar neyin nesi oluyor? Niye saldırıyorsunuz? Biz mecbur kaldık, 120 bin kişiyi başka yerlere naklettik ki bunların hepsi Afrin’den göç etmiş insanlar.”

PYD’nin de SMO ile ateşkes yönünde bir iletişimin olup olamayacağını sorusu üzerine Müslim, “bunun Türkiye’ye bağlı olduğunu” belirtti ve “saldırıların Türkiye’nin yönlendirmesiyle yapıldığını” savundu. Bu grupları “Kürt düşmanlığıyla” suçlayan Müslim, mensupları için ise “Bu bölgeden değiller” dedi.

“PYD’nin Türkiye ile son dönemde doğrudan veya dolaylı bir iletişimi oldu mu” sorusuna “Hayır” yanıtını veren Müslim, “Çünkü Türkiye istemiyor. Türkiye ile bir iletişim kanalı girişimi benim bilgim dahilinde değil ama bazıları dolaylı olarak yani arabulucularla bazı haberler yollanıyor dedi. Ama nasıl olduğunu bilmiyorum” diye ekledi.

Müslim, “Ankara ile iletişim mümkün mü?” sorusuna ise “Türkiye isterse biz varız” dedi.

‘ABD güçlerinin ayrılmasını beklemiyorum’

Suriye’nin yeni döneminde merak edilenlerden biri de ABD’de Donald Trump’ın göreve başlayacağı da düşünüldüğünde Suriye’deki ABD güçlerinin geleceği.

PYD, ABD’nin Suriye’deki en önemli müttefiki konumunda.

Müslim, bu ilişkinin geleceğiyle ilgili soruları yanıtlarken “çıkarlara” vurgu yaptı: “DAEŞ’e karşı savaşta beraber bir şeyler yaptık. Şimdiye kadar biz dürüst kaldık. Onlar da dürüst kaldı. Bu devam ediyor. Çekilebilirler ama bu bizim yok olacağımız manasına gelmez. Biz önceden de vardık. Ama Amerikan politikaları uzun vadelidir, bir başkanlıkla değişecek şey değildir. ABD’nin Ortadoğu’ dan çekileceğini sanmıyorum.”

Müslim bu durumda aralarındaki işbirliğinin sürüp sürmeyeceğine ilişkin ise “Onların çıkarları öyle istiyor. Kendi çıkarları için; bizim kara gözümüz için değil. Bizimkisi bir çıkar ilişkisi. Onların çıkarları bizim çıkarlarımızın da yararınadır diye düşünüyorum” yorumunu yaptı.

ORTADOĞU

Hamas, Muhammed Sinvar liderliğinde küllerinden doğuyor

Yayınlanma

Wall Street Journal’da (WSJ) yer alan habere göre Hamas, Muhammed Sinvar önderliğinde yeniden yapılanmaya ve İsrail’i bir yıpratma savaşına çekmeye çalışıyor.

Geçen sonbaharda İsrail’in, Hamas lideri ve 7 Ekim saldırılarının stratejik planlayıcısı Yahya Sinvar’ı öldürmesi, örgüt için ağır bir darbe oldu ancak örgütü çökertemedi ve liderlik koltuğunu Yahya Sinvar’ın kardeşi Muhammed Sinvar devraldı. Sinvar örgütü yeniden yapılandırmaya çalışıyor.

İsrail’in 15 ay süren harekâtı, Gazze’deki Hamas kalesini büyük ölçüde tahrip etti. Binlerce savaşçı ve lider öldürüldü, örgütün yeniden silahlanmasını engellemek için sınır kapıları kapatıldı. 7 Ekim 2023’te İsrail’e saldıran Hamas’ın donanımlı kadroları ciddi şekilde zayıfladı. Buna rağmen Gazze’deki çatışmalar yeni gönüllü militanların ortaya çıkmasına yol açtı. WSJ’ye göre patlamamış mühimmatlar, Hamas’ın savaşçıları tarafından el yapımı bombalara dönüştürülerek İsrail’e yönelik saldırılarda kullanılıyor.

Geçen hafta Beyt Hanun bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 10 İsrail askeri hayatını kaybetti. Hamas, son iki hafta içinde İsrail’e yaklaşık 20 roket fırlattı.

Hamas’ın yeni militan toplama hızı Sinvar yönetiminde devam eden çatışmaların İsrail için yeni bir zorluk teşkil ettiğine dikkat çekilen haberde “(İsrail) Ordusu Gazze’de örgütü vurdu ama aylardır daha önce militanlardan temizlediği bölgelere dönüp yeni çatışmalarda militanları tekrar karşısına almak zorunda kalıyor. Bu döngü, İsrail askerlerini yoran ve Gazze’de hala rehin tutulan kişileri tehlikeye atmaya devam eden bir savaşı sona erdirmenin zorluğuna işaret ediyor” denildi.

İsrail Savunma Kuvvetleri’nden emekli Tuğgeneral Amir Avivi, “Hamas’ın kendini yeniden inşa etme hızının, İsrail ordusunun onları yok etme hızından daha yüksek olduğu bir durumdayız. Muhammed Sinvar her şeyi yönetiyor” dedi.

Yahya Sinvar’ın ölümünün ardından Doha’daki Hamas liderleri kolektif bir liderlik önerdi, ancak Gazze’deki militanlar bu kararı tanımadı. Şu anda liderlik koltuğunda bulunan Muhammed Sinvar, 50 yaşlarında ve genç yaşta Hamas’a katılmış bir isim. Yirmi yıldan fazla bir süreyi İsrail hapishanesinde geçiren abisinin aksine Muhammed Sinvar, İsrail hapishanesinde önemli bir süre geçirmedi ve İsrail’in güvenlik kurumları tarafından daha az tanınıyor. Haberde, İsrail’e karşı birçok saldırıdan sorumlu olduğu belirtilen Sinvar’ın, örgüt içinde “Gölge” lakabıyla anıldığı ifade ediliyor.

Gazze’deki savaşı yöneten Güney Komutanlığı’ndan üst düzey bir İsrailli yetkili “Onu bulmak için çok çalışıyoruz” dedi.

Habere göre İsrail ordusu Hamas’ın son birkaç ay içinde yüzlerce kişiyi silah altına aldığını ve silah altına almaların başta kuzey olmak üzere tüm Gazze’de gerçekleştiğini söylüyor. Arap yetkililer ise İsrail’in kendilerine bu sayının binlerle ifade edilebileceğini söylediğini belirtiyor. Yeni savaşçılar deneyimsiz olsalar da sadece birkaç savaşçıdan oluşan küçük hücreler halinde vur-kaç saldırıları düzenliyorlar. Çok az askeri eğitim gerektiren silahlar ve tanksavar kullanıyorlar.

Militanların bazen insani yardımları çaldığını ya da sivilleri militan grupla birlikte çalışmaya ikna ettiğini iddia eden Arap yetkililere göre Hamas yeni militanları, aileleri için daha fazla gıda, yardım ve tıbbi bakım vaatleriyle saflarına katıyor. WSJ, cenaze ve dua toplantılarının da genç erkekleri örgüte çekmek için kullanıldığını öne sürüyor.

Öte yandan Doha’da yürütülen ateşkes ve esir takası müzakerelerine aracılık eden Arap yetkililere göre Muhammed Sinvar, kalıcı bir ateşkes konusunda en az abisi kadar inatçı olduğunu kanıtladı.

Muhammed Sinvar geçen yılın sonlarında arabuluculara gönderdiği bir mesajında “Hamas kendi şartlarını dikte edebilecek çok güçlü bir konumda” demişti. Bir başka mesajında da şöyle yazmıştı: “Eğer tüm Gazzelilerin acılarını sona erdirecek, kanlarını ve fedakarlıklarını haklı çıkaracak kapsamlı bir anlaşma olmazsa Hamas mücadelesine devam edecektir.”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise Hamas yok edilene kadar savaşın devam edeceğini söylüyor.  Ancak WSJ’nin değerlendirmesine göre, İsrail ordusu ve uluslararası gözlemciler, Hamas’ın yeniden organize olma kapasitesine dikkat çekiyor.

“İsrail’in Hamas’ın kökünü kazımakta yaşadığı zorluk, örgütün hem Gazze’de hem de yurtdışındaki birçok üst düzey liderini öldürme başarısı ve Lübnan’da Hizbullah’ı yenilgiye uğratmasıyla tezat oluşturuyor” ifadelerinin kullanıldığı haberde ABD’nin İsrail Büyükelçisi Jack Lew’in “Hamas’ın yok edilmesini hedef olarak belirlemenin hata olduğu” açıklamasına da yer verildi.

Tel Aviv merkezli düşünce kuruluşu Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Yoel Guzansky de “Hamas çok büyük bir darbe aldı ama hala orada. Adam toplayacaklar, yeniden silahlanacaklar” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Hamas’ı saf dışı bırakmak için İsrail’i savaştan sonra Gazze Şeridi’ni yönetmek için bir plan hazırlamaya zorladığının hatırlatıldığı haberde İsrail’in güvenlik kurumlarındaki pek çok kişinin de aynı fikirde olduğuna dikkat çekildi: “Hükümetin Hamas’ın Gazze’nin bazı bölümleri üzerindeki kontrolüne karşı koyabilecek yeni bir yönetim oluşturmasını istiyorlar ve Filistin Yönetimi tek gerçekçi seçenek olarak görülüyor.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Katar, nihai anlaşma metnini taraflara iletti

Yayınlanma

İsrail ve Hamas arasında Gazze’deki savaşı sona erdirme amacıyla yürütülen müzakerelerde önemli bir ilerleme kaydedildiği bildirildi. Reuters’a konuşan bir yetkili, Katar’ın bugün taraflara nihai anlaşma taslağı sunduğunu açıkladı. Öncesinde Doha’da yapılan toplantılara İsrail’in Mossad ve Şin Bet teşkilatlarının şefleri, Mısır İstihbarat Başkanı, Katar Başbakanı ve ABD’nin yeni başkanı seçilen Donald Trump’ın özel elçisi Steve Witkoff da katıldı.

Kritik 24 saat

Yetkili, görüşmelerin bu sabah erken saatlere kadar sürdüğünü ve anlaşmaya varılması için önümüzdeki 24 saatin kritik olduğunu ifade etti. İsrail’in Kan radyosu, tarafların taslağı aldığını ve İsrail heyetinin liderlerini bilgilendirdiğini duyurdu. Ancak hem İsrail hem de Hamas, taslak üzerinde nihai bir mutabakat sağlandığını henüz teyit etmedi.

Taslağın, ateşkesin sağlanması ve rehinelerin serbest bırakılmasını içerdiği öğrenildi. Üst düzey bir İsrailli yetkili, Hamas’ın teklife olumlu yanıt vermesi halinde birkaç gün içinde anlaşmaya varılabileceğini söyledi. Filistinli bir yetkili ise Doha’dan gelen bilgilerin umut verici olduğunu ve taraflar arasındaki farklılıkların azaldığını belirtti.

Trump ve Biden’ın baskısı

Donald Trump, göreve başlamadan önce Hamas’ın elindeki rehinelerin serbest bırakılmaması halinde sert yaptırımlar uygulayacağını duyurmuştu. Görev süresinin son günlerini geçiren Başkan Joe Biden ise ayrılmadan önce anlaşmaya varılması için yoğun çaba harcadı. Pazar günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile telefon görüşmesi yapan Biden, ateşkesin sağlanması ve insani yardımların artırılması konusundaki ihtiyaçları vurguladı.

Gazze’de çatışmaların başladığı Ekim 2023’ten bu yana, Filistinli sağlık yetkililerine göre 46.000’den fazla kişi hayatını kaybetti, yerleşim bölgeleri büyük ölçüde harabeye döndü ve insani kriz derinleşti. Taraflar, rehinelerin ve tutukluların karşılıklı serbest bırakılması konusunda büyük ölçüde mutabık kalsa da anlaşmanın savaşın sona ermesini sağlayacak şartları konusundaki görüş ayrılıkları devam ediyor. Hamas, İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesini isterken, İsrail savaşın ancak Hamas’ın tasfiyesiyle biteceğini savunuyor.

İsrail’in sert milliyetçi Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, önerilen anlaşmayı “teslimiyet” ve “ulusal güvenlik için bir felaket” olarak niteleyerek eleştirdi.

Görüşmelerin sonucunun önümüzdeki günlerde netleşmesi bekleniyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Suriye’ye Pepsi ve Pringles akını

Yayınlanma

şam dükkan

Esad döneminin sona ermesi ve yeni yönetimin ülkeyi küresel ekonomiye entegre etmeye dönük adımları sonrası Suriye ithal malların akınına uğradı.

Şam Ticaret Odaları Başkanı Bassel Hamwi, HTŞ liderliğindeki silahlı güçlerin Esad’ı devirmesinden sadece üç gün sonra Reuters’a verdiği mülakatta, “Rekabete dayalı bir serbest piyasa sistemi olacak” demişti. O günden bugüne Heyet-i Tahrir Şam’ın (HTŞ) liderliğindeki yeni Suriye yönetimi serbest piyasa modelini uygun bir dizi adım attı.

HTŞ patronlara Suriye’de “serbest piyasa ekonomisi” ve “küresel ekonomiye entegrasyon” sözü verdi

Financial Times’ta (FT) yer alan habere göre Esad dönemindeki dolar kısıtlamalarının, yüksek gümrük vergilerinin ve haraçların kaldırılması yabancı mallarda patlamaya yol açtı, ithal Batı ve bölge malları dükkanları doldurdu.

Habere göre Şam çevresindeki dükkanlar Türk yapımı şişelenmiş sular, Suudi Arabistan’da üretilen bulyonlar, Lübnan menşeli süt tozları ve Twix, Snickers gibi batı çikolata markalarıyla doldu. Şehrin merkezindeki bir süpermarkette, bir duvar tamamen Pringles’a ayrılmıştı.

Bir süpermarket çalışanı “Burada gördüğünüz her ithal ürün yeni” dedi ve insanların en çok peynir küpleri ve Pepsi gibi içecekler konusunda heyecanlı olduğunu ekledi: “Eskiden sattığımız her şey Suriyelilerin ürettiği ürünlerdi.”

Esad, 2013 yılından beri Suriye lirasını güçlendirmek amacıyla yabancı para birimi kullanımı suç kapsamına alırken devlet gelirlerini artırmak amacıyla gümrük verdilerini yükseltmişti. Örneğin, geçen yıl iPhone’lara yaklaşık 900 dolarlık bir gümrük vergisi uygulanıyordu.

Bu durum, Suriyelileri yerel olarak üretilen mallara bağımlı hale getirdi ve yerli üretilemeyen ürünler için Lübnan’dan yapılan kaçakçılığın yayılmasına neden oldu. Uluslararası yaptırımlar ise izolasyonu daha da kötüleştirdi.

HTŞ liderliğindeki yeni hükümet ise dolarla yapılan işlemlere izin verdi ve cumartesi günü, gümrük tarifelerinde %50 ila %60 indirime gitti. Ayrıca, hammadde ithalatında daha düşük tarifenin uygulanacağı böylece yerel üreticilerin korunacağını duyurdu.

İç Ticaret Bakanı Mahir Halil el-Hasan bu ay devlet haber ajansı Sana’ya verdiği demeçte “Bu dönemdeki ana görevimiz ekonominin atardamarlarına kan pompalamak, kurumları korumak ve vatandaşlara hizmet etmektir” dedi.

Yıllardır Türkiye’den HTŞ’nin kontrolündeki İdlib’e akan ithal mallar, ülkenin geri kalanına ve araçların sınırdan çoğunlukla kontrolsüz geçtiği Lübnan’dan da geçmeye başladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English