Bizi Takip Edin

AVRUPA

Rus savaş gemisi Kuzey Buz Denizi’nde bir Norveç gemisine ateş açtı

Yayınlanma

Bir Rus savaş gemisi, Norveçli bir balıkçı gemisinden Kuzey Buz Denizi’ndeki bölgeyi terk etmesini talep etti. Norveç gemisi bu isteği yerine getirmeyince, uyarı ateşi açıldı.

Olayı anlatan geminin kaptanı Eystein Orten, kendisi ve beş kişilik mürettebatının 12 Eylül’de Rus Donanması’na ait Amiral Levçenko adlı büyük anti-denizaltı gemisiyle karşılaştığını ifade etti.

Politico‘nun aktardığına göre Orten, “Telsizden arandım: ‘Bu bir Rus savaş gemisi, bölgeyi terk etmeniz gerekiyor’ denildi. Ben de bunun söz konusu olmadığını söyledim,” ifadelerini kullandı.

Bunun üzerine 163 metrelik savaş gemisi, 15 metrelik balıkçı teknesine doğru hızla ilerleyerek korna çaldı ve Norveç gemisinin yakınında suda patlayan bir uyarı ateşi açtı.

“Çok büyük bir patlamaydı, teknemiz sarsıldı,” diyen Orten, hızla yüzerek güvenli bir mesafeye uzaklaştıklarını da sözlerine ekledi.

Bununla beraber Norveç Genelkurmay Başkanlığı sözcüsü, Rus savaş gemisi ile Norveç balıkçı teknesi arasında telsiz görüşmeleri yapıldığını, ancak herhangi bir uyarı ateşi kaydedilmediğini doğruladı.

Olay, Norveç ile Rusya arasındaki Barents Denizi’nde, Norveç’in münhasır ekonomik bölgesinde meydana geldi. Rusya ordusu daha önce de Norveç ekonomik bölgesinde tatbikatlar yapıyordu.

Geçtiğimiz hafta Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’nın Kuzey Kutbu’nda NATO ile olası bir çatışmaya hazırlıklı olduğunu bildirmişti. Lavrov, “NATO’nun Kuzey Kutbu’ndaki olası krizlerle ilgili tatbikatları artırdığını görüyoruz. Ülkemiz, askeri, siyasi ve askeri-teknik açıdan çıkarlarını savunmaya tamamen hazırdır,” demişti.

Kuzey Kutbu, toprakları sekiz ülke; Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka, Kanada, ABD, İzlanda ve Rusya arasında paylaşılıyor. Rusya hariç belirtilen ülkelerin tamamı NATO üyesi.

FP: NATO Kuzey Kutbu’nda hâlâ zayıf

AVRUPA

Alman hükümetinden kritik otomotiv toplantısı

Yayınlanma

Almanya’da Federal Ekonomi Bakanı Robert Habeck (Yeşiller) zor durumdaki otomotiv sektörüne destek sözü verdi.

Habeck 23 Eylül Pazartesi akşamı üst düzey sektör temsilcileriyle gerçekleştirdiği video konferansın ardından yaptığı açıklamada, “Sektörden gelen ortak mesaj, pazar için uzun vadeli sinyallere ihtiyacımız olduğu yönündeydi,” dedi.

Fakat Handelsblatt’ın aktardığına göre bakan zirvenin ardından alım primleri gibi herhangi bir somut önlem açıklamadı. Bununla birlikte Habeck, gelecekte alınacak herhangi bir tedbirin “geriye dönük olarak uygulanacağını” açıkça belirtti. Federal hükümetle görüşmeler şimdi bir sonraki tura geçecek.

Bakan toplantıda, otomotiv endüstrisine AB düzeyinde destek sözü verdi. Sektör temsilcileri, filo limitleri olarak adlandırılan ortalama CO2 emisyonu spesifikasyonlarının bir yıl öne çekilerek revize edilmesini istiyor. Habeck bu talebi “memnuniyetle yerine getireceğini” söyledi.

Alman sanayi devleri Habeck’in karşısına çıktı

Habeck öğleden sonra sanayi birliği VDA, IG Metall sendikası temsilcileri ve Volkswagen, BMW, Mercedes, Tesla Almanya, Bosch, Continental ve ZF’nin üst düzey yöneticileriyle bir araya geldi.

Ekonomi Bakanlığı yetkilileri de otomobil üreticilerinde devam eden satış ve kârlılık krizinden giderek daha fazla endişe duymaya başladılar ve Alman otomobil üreticilerini desteklemenin yollarını arıyorlar.

Handelsblatt’a göre sonuçta, içten yanmalı motorlardan elektrikli araçlara geçişin gözle görülür bir şekilde destek kaybettiği anlaşılıyor.

Çin ile olası bir ticaret savaşı da gündemdeydi

Çin’den ithal edilen elektrikli otomobiller ve özellikle de AB’nin bu ithalata uyguladığı özel gümrük vergileri de toplantıda önemli bir konuydu. Zira bu vergiler Çin’de üretim yapan Alman üreticileri de etkiliyor.

Buna ek olarak sektör, Çin hükümetinin, otomotiv şirketlerinin önemli satış pazarına erişimi daha da zorlaştıracak karşı önlemlerinden korkuyor.

Bu nedenle Habeck’in, cezalandırıcı tarifeler içermeyen ticaret koşullarına ilişkin siyasi bir anlaşma lehinde konuşması şaşırtıcı değildi.

Sektör daha fazla şarj istasyonu istiyor

Sektör ayrıca Ekonomi Bakanının yapılacaklar listesine daha iyi bir şarj altyapısı maddesini de ekledi.

Kabine, elektrikli motorlu şirket aracı alımları için vergi avantajları ve daha uygun amortisman seçeneklerini gözeten bir program başlattı. 

Buna ek olarak, şu anda Federal Meclis’te benzin istasyonlarına şarj istasyonları kurma zorunluluğu getirecek bir yasa tartışılıyor.

Volkswagen’in sorunlarına çözüm ufukta görünmüyor

Fakat bunların özellikle Volkswagen’deki sorunlara karşı yeterli olması pek mümkün görünmüyor.

Alman hükümeti 2023 sonbaharında elektrikli otomobiller için satın alma primini geçici olarak iptal ettiğinde, üreticiler fiyatları düşürmüştü. 

Fakat Handelsblatt’a göre hükümetin bu kararının kamuoyuna birçoklarını caydıran bir sinyal gönderdiği anlaşılıyor.

Geçtiğimiz hafta SPD liderliğindeki Saarland eyalet hükümeti, satın alma priminin yeniden uygulamaya konulması için bir Federal Konsey girişimi başlattı.

Federal Meclis’teki SPD parlamento grubu, insanları içten yanmalı motorlardan elektrikli araçlara geçmeye teşvik etmek amacıyla hurdaya ayırma planının yeniden uygulamaya konmasını talep ediyor.

Fakat Habeck’in bakanlığı bunun bir seçenek olmayacağını belirtti. İkramiye bütçedeki ödenek yetersizliği nedeniyle kaldırılmıştı ve şimdi açıklar daha da büyük.

Filo sınırları hakkında tartışma

FDP’li Maliye Bakanı Christian Lindner ise üreticiler için filo sınırlarının yumuşatılmasını önermişti. AB düzenlemeleri şirketleri belli bir ölçüde iklim açısından nötr araçlar üretmekle yükümlü kılıyor.

Fakat neredeyse tüm Alman üreticilerin, elektrikli otomobillerin satış rakamlarının düşük olması nedeniyle yakında daha da katılaşacak olan AB sınırlarını kaçırması muhtemel.

İçeriden bir kaynağa göre, Alman araç devleri önümüzdeki aylarda yüksek cezalarla karşı karşıya kalabilirler.

Bununla birlikte filo limitlerinin yumuşatılması yeşil Federal Çevre Bakanlığı için bir seçenek gibi görünmüyor. Bakanlık, otomobil üreticilerinin uyum açıklarını her zaman hedef yılda kapattıklarını savudu.

Öte yandan Habeck’e yakın çevreler cezaların yaratabileceği riskin farkında. Bu nedenle devletin devreye girip sektörü rahatlatabileceği yönünde düşünceler var. Fakat bu durumda da karmaşık bir bütçe sorunu ortaya çıkıyor ve federal hükümetin en önemli anlaşmazlık başlıklarından biri de bütçe.

Çin’e gümrük tarifesi oylaması yarın

Öte yandan AB, Çin’de üretilen elektrikli araçlara yönelik gümrük tarifeleri ile ilgili yarın bir oylama yapacak.

POLITICO’da yer alan habere göre 10 ülke gümrük vergilerini destekliyor. En büyük destek, ilk etapta sübvansiyon karşıtı soruşturmanın başlatılması için başarılı bir lobi faaliyeti yürüten Fransa’dan geldi. İtalya ve İspanya da aynı görüşte.

Komisyon ayrıca iki ülkenin (Çekya ve Yunanistan) sessizliğini de onay olarak yorumlayarak toplam sayıyı 12’ye çıkarmış durumda.

Ağırlıklı olarak değerlendirildiğinde bu rakam AB nüfusunun yüzde 60’ından fazlasının vergi lehinde olduğu anlamına geliyor.

Büyük bir otomobil endüstrisine sahip olan Çekya’nın zor durumda kalması halinde karşı oy kullanabileceği düşünülüyor.

“Karşı” kampta ise şimdilik sadece dört ülke yer alıyor. Kıbrıs, Malta, Macaristan ve Slovakya da Çin’e yeni vergilere karşı.

Geri kalan 11 ülke ise şu anda çekimser. POLITICO, Berlin’in de “kararsız” kampında yer aldığını yazıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya’da Commerzbank gerilimi artıyor

Yayınlanma

Alman Şansölyesi Olaf Scholz, İtalyan kredi kuruluşu UniCredit’in hisselerini yüzde 9’dan yüzde 21’e çıkardığını açıklamasının ardından bu kredi verenin Commerzbank’ı devralmasına karşı olduğunu açıkladı.

UniCredit pazartesi günü Commerzbank hisselerinin yüzde 11,5’inde daha pozisyon aldığını açıkladı. UniCredit, daha önce bankada bulunan yüzde 9’luk hissesinin yarısını Alman hükümetinden aldığını duyurmuştu.

Scholz pazartesi günü New York’a yaptığı bir ziyaret sırasında Reuters’e verdiği demeçte “dostça olmayan saldırıların [ve] düşmanca devralmaların bankalar için iyi bir şey olmadığını ve bu nedenle Alman hükümetinin kendisini açıkça konumlandırdığını” söyledi.

UniCredit CEO’su Andrea Orcel daha önce yaptığı açıklamada hükümetin desteği olmadan Commerzbank ile birleşme yoluna gitmeyeceğini söylemişti.

Alman hükümetinden UniCredit’e “devralmaya karşıyız” uyarısı

UniCredit uzun süredir Commerzbank’ı potansiyel bir hedef olarak görse de, İtalyan bankasının büyük bir hissedar olarak ortaya çıkması Almanya’daki kurumları hazırlıksız yakaladı ve sınır ötesi bir birleşmeye karşı siyasi muhalefeti alevlendirdi.

UniCredit’in pazartesi günü yaptığı açıklamanın ardından FT’ye konuşan bir hükümet yetkilisi Berlin’in “Commerzbank’ın bağımsızlığa yönelik stratejisini desteklediğini” belirterek, “Bir devralmayı desteklemiyoruz ve UniCredit’i bu konuda bilgilendirdik,” dedi.

Unicredit’in son hisse alımı ve Berlin’in sert yanıtı, Commerzbank’ın en büyük iki hissedarı arasındaki sert anlaşmazlıkta keskin bir tırmanışa işaret ediyor.

İtalyan kreditör, Alman devletinden daha fazla hisse sahibi olacak

Orcel son hamlesini, Berlin’in cuma günü Commerzbank’ta kalan yüzde 12’lik hissesini planlandığı gibi satmayacağını açıklamasının ardından, bir devralmaya karşı artan iç muhalefete bir yanıt olarak yaptı.

UniCredit’in hisselerini yüzde 10’un üzerine çıkarmak için Avrupa Merkez Bankası’nın onayına ihtiyacı olmasına rağmen, yüzde 11.5’lik hisseyi “gerekli onaylar alınana kadar” alım satımın gerçekleşmeyeceği şekilde satın aldı.

Onay alması halinde UniCredit, Commerzbank’ın en büyük hissedarı olarak Alman devletini geride bırakacak ve Alman hükümeti üzerindeki baskıyı artıracak.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi olan ve FT’ye konuşan kişiler, UniCredit’in yüzde 9 hisseyi aldıktan sonra Alman hükümetinden defalarca görüşme talebinde bulunduğunu ama Berlin’in bunu reddettiğini söyledi.

Roma, UniCredit’in işlemlerini meşru görüyor

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani pazartesi günü yaptığı açıklamada UniCredit’in eylemlerinin “fazlasıyla meşru” olduğunu savundu.

Roma ayrıca, UniCredit’in merkezi İtalya’da kaldığı sürece devralma işleminden yana olduğunun sinyalini verdi.

Pazartesi günü erken işlemlerde yüzde 5’ten fazla değer kaybeden Commerzbank hisseleri, UniCredit’in açıklamasının ardından hızla toparlandı.

Hisse senedi, UniCredit’in bu ayın başlarında ilk hissesini oluşturmasından bu yana yaklaşık yüzde 24 artış gösterdi.

UniCredit hisseleri pazartesi günü yüzde 2,5 değer kaybetse de, hisselerinin neredeyse iki hafta önce kamuoyuna açıklanmasından önceki seviyesinden daha yüksek işlem görüyor.

Mali krizden sonra bir ilk olabilir

Commerzbank’ın üst yönetiminin düşüncelerini bilen bir kişi, UniCredit’in son hamlesinin Orcel’in daha önce yaptığı, “ne düşmanca bir devralma peşinde koşacağı ne de Alman hükümetinin iradesine karşı Commerzbank’ı satın alacağı” yönündeki açıklamalarıyla nasıl örtüştüğünün hemen anlaşılmadığını söyledi.

Commerzbank FT’ye yaptığı açıklamada UniCredit’in hamlesini “not aldığını” ve yönetim kurullarının “stratejik seçenekleri sorumlu bir şekilde değerlendirmeye her zaman açık” olduğunu söyledi.

İki grup arasında gerçekleşecek bir birleşme, finansal krizden bu yana Avrupa’da gerçekleşen ilk önemli sınır ötesi banka anlaşması olacak ve kıtanın parçalanmış sektöründe daha fazla konsolidasyon için potansiyel bir katalizör görevi görecek.

Orcel, İtalyan kredi kuruluşunu sektörün konsolidasyonu için bir araç haline getirme potansiyeli ile Avrupalı rakiplerini satın almayı hedefliyor.

CDU liderinden ve sendikalardan Berlin’e tepki

Fakat Commerzbank’a yönelik hamlesi Almanya’da tepkilere neden oldu ve politikacılar ile işçi sendikaları tam bir devralmaya karşı çıktı. 

Commerzbank yöneticileri Alman hükümetini UniCredit ile kurulacak bir ortaklığın küçük ve orta ölçekli Mittelstand şirketlerine kredi verilmesini engelleyebileceği konusunda uyarırken, sendikalar da işten çıkarma ihtimalini gündeme getirdi.

Ana muhalefetteki CDU’nun lideri Friedrich Merz de UniCredit’in son hamlesini sert bir şekilde eleştirdi ve Commerzbank’ın İtalyanlar tarafından devralınmasının “Alman bankacılık sektörü için bir felaket” olacağını söyledi.

Alman hükümeti içerisinde kopukluk iddiası

UniCredit ve Alman hükümeti, hisse alımı öncesinde Berlin’le hangi bilgilerin paylaşıldığı konusunda anlaşmazlık yaşıyor.

Orcel, UniCredit’in Commerzbank hisselerindeki mevcut pozisyonunu, toplam pozisyonunu yüzde 9’a çıkaran ve bankayı oyuna sokan hisseleri satın almadan önce Alman hükümetine bildirdiğini açıkladı. 

Berlin’deki yetkililer ise FT’ye son dakikaya kadar kendilerine bilgi verilmediğini savundu. Görüşmelere yakın kişiler, Alman hükümeti içinde anlaşmazlıklar ve iletişim kopukluğu olduğunu söyledi.

Konu hakkında bilgi sahibi iki kişi, Berlin’in kalan hisselerinin satışı konusunda müzakerelere katılmayı reddetmesinin UniCredit’in stratejisinde bir değişikliğe yol açtığını söyledi.

İtalyan bankası pazartesi günü yaptığı açıklamada, artan hissesini duyururken, “Commerzbank’ta, Almanya’nın ve bankanın daha geniş paydaşlarının yararı için tek başına ya da UniCredit bünyesinde ortaya çıkarılabilecek önemli bir değer olduğunu” söyledi.

Pozisyonunun büyük bir kısmının “hisselerini korumak, iştirakini aşağı yönlü olarak satmak ya da hisselerini daha da artırmak için tam esneklik ve opsiyonellik sağlamak” amacıyla “koruma altına alındığını” da söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ukrayna, Kırım Köprüsü’nün yıkılması talebiyle Lahey’e gitti

Yayınlanma

Ukrayna, Rusya’yı Azak Denizi ve Kerç Boğazı üzerindeki kontrolü yasa dışı yollardan ele geçirmeye çalışmakla suçladı. Kiev’in avukatları, Lahey’deki mahkemede yaptığı açıklamada, Kırım Köprüsü’nün bu su bölgesine erişim sağlayan bir kapı görevi gördüğünü ve yıkılması gerektiğini savundu.

Ukrayna daha önce Kırım ile Rusya arasında hem ulaşım hem de sembolik bir bağlantı görevi gören Kırım (Kerç) Köprüsü’nü iki kez sabote etmeye çalışmıştı. Şimdi ise bu köprüyü hukuki yollardan ortadan kaldırmayı hedefliyor.

AP’nin haberine göre Ukrayna’nın avukatı Anton Korineviç, Lahey’deki Daimî Tahkim Mahkemesi’nin ilk oturumunda şunları söyledi: “Rusya, Azak Denizi’ni ve Kerç Boğazı’nı ele geçirmek istiyor. Bu nedenle buralara büyük bir kapı inşa edip uluslararası gemilerin girişini engelliyor, ancak küçük Rus nehir gemilerinin geçişine izin veriyor.”

Dava, Kırım’ın referandum ile Rusya’ya bağlanmasından iki yıl sonra, 2016’da açılmıştı.

Ukrayna, Rusya’yı köprü inşa ederek BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni ihlal etmekle, Ukraynalı balıkçıları geleneksel balıkçılıktan menetmekle, çevreye zarar vermekle ve sualtı arkeolojik alanlarını yağmalamakla suçluyor.

AP’nin haberine göre Korineviç, mahkeme heyetine “Köprü yasa dışıdır ve yıkılması gerekmektedir. Rusya, bu davanın tahkim mahkemesinin yetki alanına girmediğini iddia ediyor,” dedi.

Rusya’nın avukatı Gennadiy Kuzmin ise hakemlerin aksi yönde karar vermeleri durumunda Kiev’in iddialarını reddetmeleri gerektiğini söyleyerek “Ukrayna’nın bu davada öne sürdüğü suçlamalar tamamen temelsiz ve yersiz. Bu dava, Rusya’nın ‘iç sularını’ ilgilendiriyor,” ifadelerini kullandı.

İç sular rejimi, denizin kıyı ile karasuları, bitişik bölge, münhasır ekonomik bölge ve sahanlık sınırlarının yer aldığı ‘taban çizgisi’ arasındaki kısmı kapsıyor ve bu alan BM Sözleşmesi’ne göre değil, devlet tarafından belirleniyor.

Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasından sonra 19 kilometrelik köprü, yarımadanın Rusya’ya entegrasyonunda önemli bir rol oynadı. Rus sermayedar Arkadiy Rotenberg’e ait Stroygazmontaj şirketi, Şubat 2016’da başlayan inşaatı üstlendi.

Ukrayna istihbaratı, köprüyü sabote etmek için iki ayrı saldırı düzenledi. 8 Ekim 2022’de (Putin’in doğum gününden bir gün sonra) köprüde patlatılan bir kamyon, karayolunun iki açıklığının çökmesine ve demiryolu bölümünde büyük bir yangına yol açtı. 17 Temmuz 2023’te ise bir patlama otoyol açıklıklarından birini yok etti. Saldırılarda siviller hayatını kaybetti.

Hollandalı şirketlere Kırım Köprüsü’nün inşasına yardım ettikleri gerekçesiyle para cezası

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English