Bizi Takip Edin

RUSYA

Rusya Dışişleri Bakanlığı ‘neo-Nazizm ve ırkçılığın tezahürleri’ne dair rapor yayınladı

Yayınlanma

Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı tarafından “Nazizmin yüceltilmesi, neo-Nazizmin yayılması ve ırkçılığın, ırk ayrımcılığının, yabancı düşmanlığının ve onlarla bağlantılı hoşgörüsüzlüğün çağdaş biçimlerinin tırmanmasına katkıda bulunan diğer uygulama türlerinin yayılmasıyla ilgili durum hakkında bir rapor” yayınlandı.

İlgili raporda, “aleni çifte standartlar ve rövanşist duygulardan kaynaklanan olumsuz eğilimlerin” her geçen yıl giderek daha istikrarlı hale geldiği vurgulanırken, 2023’ün de istisna olmadığı belirtiliyor.

Tarihin tahrif edildiği ve SSCB’nin Nazizm’e karşı zaferin kazanılmasındaki ve modern bir uluslararası ilişkiler sistemi oluşturulmasındaki rolünün çarpıtıldığı ifade edilirken, bu yöndeki kampanyaların yalnızca güçlü bir ivme kazanmakla kalmadığı, aynı zamanda kamusal söylemde açıkça propaganda edilmeye başlandığı belirtiliyor.

Kanada Parlamentosu’nda eski Nazi askerinin ayakta alkışlanması hatırlatılarak, böyle bir “figür”ün kamuoyu önünde ilk kez alkışlandığına tanıklık ettik deniliyor.

Avrupa ve Atlantik’in “kurallara dayalı düzen” anlayışında Sovyet mirasıyla mücadele etmek için, “doğru vatanseverliğin” standartları haline gelen radikallerin ve diğer aşırılıkçıların aktif olarak devreye sokulduğu söylenen raporda, “Rusya, bu devletlerin hükümetlerinin oynadığı rollerin kendi halklarının çıkarlarına zarar verdiğine dair giderek daha fazla kanıt görmektedir” ifadesine yer veriliyor.

Rapor şöyle devam ediyor:

“Şubat 2022’de, kolektif Batı’nın Rusofobik faaliyetleri, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’yı silahsızlandırmaya ve Donbass’ın sivil nüfusunu korumaya yönelik özel askeri harekata başlamasının ardından ek bir ivme ve gerekçeler elde etti. Uygulama açısından bu, Ruslara karşı topyekün bir ayrımcılığa yol açtı. 2023 yılında da olaylar aynı senaryoya göre gelişmeye devam etmektedir.

Küresel toplumun üyelerinin mutlak çoğunluğunun, Nazizmin yüceltilmesine karşı koyma konusunda Rusya’nın yaklaşımlarını paylaşması önemlidir. Bu, BM Genel Kurulu’nun ezici bir çoğunlukla kabul ettiği ve Rusya’nın dünyanın tüm bölgelerinden geniş yelpazedeki eş yazarlarla birlikte her yıl BM Genel Kurulu’nun görüşüne sunduğu ‘Nazizmin yüceltilmesi, neo-Nazizmin yayılması ve ırkçılığın, ırk ayrımcılığının, yabancı düşmanlığının ve onlarla bağlantılı hoşgörüsüzlüğün çağdaş biçimlerinin tırmanmasına katkıda bulunan diğer uygulama türlerinin yüceltilmesiyle mücadele’ konulu kararıyla her yıl teyit edilmektedir.”

En endişe verici durumun ise, resmi makamların “Rus dilini ve Rus kültürünü kamusal yaşamın her alanından tamamen çıkarmak için her türlü çabayı gösterdiği Baltık ülkeleri ve Ukrayna’da ortaya çıktığı” ifade ediliyor.

Rapor şöyle devam ediyor:

Bununla birlikte Nazizm’i rehabilite etme ve yüceltme girişimlerine en çok ABD, Kanada, bazı Avrupa Birliği ülkeleri ve Japonya’da rastlanmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı’nın olaylarını ve sonuçlarını yeniden yazmakla aktif şekilde uğraşana Amerika Birleşik Devletleri’ni özellikle vurgulamakta fayda var. Hangi partili olduğundan bağımsız olarak Amerikan resmi makamları, yerel medya ve uzman topluluğu, Hitler Almanyası’nın bozguna uğratılmasında SSCB’nin önemli katkısını görmezden gelerek Nazizm’e karşı kazanılan zaferde yalnızca ABD ve Batılı müttefiklerinin rolünü vurgulamaktadır.

Son yıllarda, resmi makamlarda ve medyadaki Rusya karşıtı söylemler ışığında ABD’de Rusofobik duygularda belirgin bir artış oldu. Beyaz Saray temsilcilerinin, Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin ve yasa yapıcıların konuşmalarında, Rusya’ya sürekli olarak ‘saldırgan’ ve ‘yayılmacı’ bir dış politika izlemekle, Amerika’nın iç işlerine müdahale etmekle, ülke içinde insan haklarını ihlal etmekle ve dünya çapında ‘otoriter rejimleri’ desteklemekle ilgili suçlamalar yöneltildi.

Amerikan makamları, son yıllarda defalarca kolluk kuvvetlerinin zalimce ve haksız eylemlerinin kurbanı olan Rus medyasının temsilcilerine baskı yapmaya devam etmektedir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere uluslararası yapıların ve STK’ların eleştiri odağında kalmayı sürdüren insan hakları ve temel özgürlüklerin ihlaline ilişkin çok sayıda vakaya rağmen ABD, diğer ülkeleri insan hakları ‘ihlalleri’ konusunda ‘suçlamaya’, her ne kadar böyle kabul edilmeye dair tüm ahlaki haklarını uzun zaman önce kaybetmiş olsalar da kendini dünyada özgürlüklerin ‘baş savunucusu’ olarak tanıtmaya devam etmektedir.

Washington, Rusya’nın Nazizm’in yüceltilmesiyle mücadeleye yönelik yıllık BM Genel Kurulu kararı aleyhinde yorulmadan oy vermekte ve aynı zamanda bu inisiyatife yönelik geniş uluslararası desteğin engellenmesi için diğer ülkelere baskı yapmaya çalışmaktadır.

Raporda belirtilen eğilimler ve tezahürler, Rusya tarafından savunulan, ırk ayrımcılığı ve Nazizmin yüceltilmesi ile ilgili bu tür tezahürlerin gerçek demokrasinin ve insan haklarının temel değerlerine doğrudan bir tehdit oluşturduğu ve uluslararası ve bölgesel güvenlik ve istikrara ciddi bir tehdit oluşturduğu tezini doğrulamaktadır.”

Raporun tam metni için: https://mid.ru/ru/foreign_policy/humanitarian_cooperation/1918450/?lang=ru#_Toc150529486

RUSYA

Rusya’da ‘çocuksuz yaşam tarzını teşvik eden propagandaya’ yasak

Yayınlanma

Rusya, çocuksuz yaşam tarzını teşvik eden içeriklerin medyada yer almasını yasaklayan bir yasa çıkardı. Yasa, nüfus düşüşünü önlemeyi ve geleneksel aile değerlerini korumayı hedefliyor.

Rusya, ülkenin “felaket” boyutundaki demografik gerilemesine karşı tüm medyada çocuksuz yaşam tarzını teşvik eden içeriklere yasak getirdi. Söz konusu yasa, alt parlamento kanadı Duma’da kabul edildi.

Film, televizyon, reklam ve sosyal medyada doğum karşıtı mesajları içeren bu tür içeriklere yönelik yasak kapsamında, kuralları ihlal edenlere 420 bin rubleye kadar para cezası uygulanacak.

Devlet görevlileri ise ihlal durumunda bu cezanın iki katıyla karşılaşacak.

TASS ajansının aktardığına göre yasanın kabul edilmesinin ardından Duma Başkanı Vyaçeslav Volodin, “Yeni nesil Rusların geleneksel aile değerlerine odaklanarak büyümeleri için her türlü önlemi almak zorundayız,” açıklamasında bulundu.

Yasa ayrıca, transseksüel ideolojinin etkin olduğu ülkelerde yaşayan kişilerin, Rusya vatandaşı çocukları evlat edinmesini de kısıtlıyor.

Cinsiyet değişikliğinin yasal olduğu ülkelerde tıbbi müdahale veya resmî belgelerin değiştirilmesi yoluyla cinsiyetini değiştirmiş ebeveynler, artık Rusya vatandaşı çocukları evlat edinemeyecek.

Volodin, “Rus çocukların yurt dışına evlat verilmesi durumunda cinsiyet değişikliğine yönelik her türlü müdahaleyi engellemek büyük önem taşıyor,” ifadelerini kullandı.

Daha önce Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya’nın demografik sorunlarını hükümetin en üst düzeyinde ele alınması gereken “felaket” bir durum olarak nitelendirmişti.

Rusya’nın doğum oranı şu anda yalnızca 1,49 düzeyinde ve bu oran, kadın başına 2,1 olması gereken nüfus yenileme seviyesinin oldukça altında. Birleşmiş Milletler (BM), önümüzdeki 50 yıl içinde nüfusun yüzde 17 oranında düşeceğini tahmin ediyor.

Rusya’da doğum oranı son 25 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda.

BM’den Rusya’nın demografi sorununa dair karamsar tahmin

Okumaya Devam Et

RUSYA

Milyarderlerden Rusya Merkez Bankası’na ‘özel döviz kuru’ çağrısı

Yayınlanma

Rusya Sanayiciler ve Girişimciler Birliği, rubledeki dalgalanmaların ekonomik istikrarı tehdit ettiğini belirterek Merkez Bankası’ndan büyük şirketlere “özel döviz kurları” belirlemesini talep etti. Bu girişim, SSCB dönemindeki çoklu döviz kuru sistemine benzer bir uygulamayı yeniden gündeme taşıyor.

Rusya Sanayiciler ve Girişimciler Birliği (RSPP), dalgalı kur politikasının sona erdirilerek büyük dış ticaret şirketlerine özel döviz kurları sağlanması gerektiğini savundu.

Forbes listesinde yer alan milyarderlerin de yönetim kurulunda bulunduğu, ülkenin en büyük iş dünyası örgütü olan RSPP, bu öneriyi resmi olarak Merkez Bankası’na iletti.

RSPP’ye göre, Rus bankaları ve Moskova Borsası’na uygulanan yaptırımlar nedeniyle dalgalı kur politikası “geçerliliğini yitirdi” ve döviz kurlarındaki sert dalgalanmalar ekonomiyi zor duruma sokuyor: Savaşın ilk günlerinde dolar 120 rubleye kadar yükselirken, kısa süre sonra 50 rubleye geriledi, 2023 yazında tekrar 100 rubleye çıktı, ardından 85’e düştü ve şimdi yeniden 100 ruble sınırına yaklaşıyor.

Vedomosti gazetesinin aktardığına göre RSPP, bu ani değişimlerin rublenin “cazibesini azalttığını” belirterek, Merkez Bankası’nın “dış ticari faaliyet katılımcıları için döviz kuru hedeflemesi” gerektiğini ifade etti.

Merkez Bankası yaptırımlar nedeniyle dolar ve avro üzerinden işlem yapamıyor. Bu nedenle RSPP, döviz kurlarını düzenlemek için uluslararası döviz erişimi olan bankaların sürece dahil edilmesi gerektiğini kaydetti.

Bu adımın piyasadaki arz-talep dalgalanmalarını yumuşatacağı düşünülüyor.

Ekonomist Sergey Hestanov, gazeteye verdiği demeçte söz konusu uygulamanın Sovyetler Birliği’nde kullanılan bir yöntem olduğunu ve günümüzde İran gibi bazı ülkelerde örneklerinin bulunduğunu anımsattı.

Örneğin Venezuela’da devletle yakın ilişkileri olan şirketler, karaborsa fiyatının 5 ila 50 kat altında dolar temin edebiliyor.

Hestanov’a göre, “bu tür bir sistemde bazı şirketlerin daha avantajlı döviz kurlarına ayrıcalıklı erişimi” kaçınılmaz olarak iktisadi çelişkileri derinleştirebilir. Bu nedenle uzman, “kritik ithalatla ilgili acil sorunlar” olmadığı sürece RSPP’nin önerisinin başarı şansı görmediğini ifade etti.

BKS World of Investments baş ekonomisti İlya Fedorov ise, Merkez Bankası’nın döviz rezervleriyle ruble kurunu kontrol etme imkânının sınırlı olduğuna dikkat çekti.

Her ne kadar Merkez Bankası 631 milyar dolarlık altın ve döviz rezervine sahip olduğunu açıklasa da bu miktarın neredeyse yarısı -yaklaşık 300 milyar dolar- Batı ülkelerinde bloke edilmiş durumda.

Kalan rezervlerin üçte ikisi de (208 milyar dolar) likit olmayan altın olarak bulunuyor ve Merkez Bankası’nın Çin yuanı cinsinden elinde yalnızca 100 milyar dolar değerinde gerçek döviz rezervi mevcut.

Rusya Merkez Bankası, faiz oranını yüzde 21’e yükseltti

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rus milyarderler Trump dönemine hazırlanıyor

Yayınlanma

Rus iş dünyasının önde gelen isimleri, hükümetin Rusya ekonomisi için öngördüğü iyimser büyüme tahminlerini gerçekçi bulmadıklarını ve Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak Rusya’ya uygulanan yaptırımları kaldırmasını beklemediklerini öne sürdü.

Bloomberg, büyük ölçekli Rus şirketlerini yöneten milyarderler ve iş insanları ile yapılan görüşmeler sonucunda bu yönde bir habere yer verdi.

Hükümetin planına göre, Rusya ekonomisi bu yıl yüzde 3,9 oranında büyüyecek (2023’teki yüzde 3,6 büyüme sonrasında). Büyüme oranı 2025’te hafif bir düşüşle yüzde 2,5’e gerileyecek, ardından tekrar artacak: 2026’da yüzde 2,6, 2027’de yüzde 2,8, 2028-2030 yılları arasında ise yıllık ortalama yüzde 3 seviyesinde olacak.

Ancak Bloomberg‘in haberine göre, Rusya’nın en zengin sermayedarları bu büyüme rakamlarının ulaşılabilir olduğuna inanmıyor.

Milyarderler, ülke ekonomisinin zor bir dönemden geçtiğini ve Batılı şirketlerin ülkeden ayrılmasının özellikle makine ve teknoloji sektörlerinde üretim tabanını zayıflattığını düşünüyor.

İthal ikame süreçleri yavaş ilerlerken, yüz binlerce kişinin askere alınması iş gücü açığını artırarak durumu daha da kötüleştirdi.

Habere göre, Trump’ın 24 saat içinde bir “anlaşma” sözü vermesine rağmen milyarderlerin çoğu savaşın yakın zamanda sona ereceğinden şüpheli.

Ayrıca, Rusya’nın yaptırımların kalkacağına dair beklenti taşımadığı ve dünya çapında en fazla yaptırım uygulanan ülke olarak İran ve Kuzey Kore’yi geçtiği belirtildi.

Stockholm School of Economics uzmanları, kısa vadede Rusya ekonomisinin “mutlak bir çöküş” riski altında olmadığını, ancak “orta ve uzun vadede görünümün karamsar” olduğunu iddia etti.

Uluslararası Para Fonu ise önümüzdeki yılın başında Rusya’nın GSYİH büyüme oranının üç kat yavaşlayarak yüzde 1,3’e düşeceğini ve on yılın sonunda yıllık yüzde 1 seviyesine kadar gerileyeceğini öngörüyor.

Rusya Merkez Bankası’nın tahminlerine göre ise ekonomi 2025’te sadece yüzde 0,5 ila 1 oranında büyüme gösterecek ve özel tüketim ile yatırım artışı sıfırlanabilir.

Yaptırımlar nedeniyle petrol dışındaki diğer önemli kaynak bazlı sektörler zorlanmaya başladı. Gazprom çeyrek yüzyıldan bu yana ilk kez zarar ederken, kömür şirketleri ihracatta ciddi bir düşüş yaşadı.

İş dünyasının yeni karşılaştığı bir başka sorun ise Merkez Bankası’nın faiz oranlarını ekonominin 20 yıldan uzun süredir görmediği bir seviyeye çıkarması oldu.

Milyarderler Oleg Deripaska ve Aleksey Mordaşov, Merkez Bankası’nı bu konuda kamuya açık bir şekilde eleştirirken, diğer sermayedarlar Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina’nın, büyük savunma harcamaları karşısında enflasyonu dizginlemek için yeterli araçlara sahip olmadığını ifade etti.

Bloomberg’e konuşan milyarderlerden biri, hükümetin savaşı “özel bir askeri harekât” olarak değil, savaş olarak kabul etmesi durumunda, yüksek enflasyonu halka anlatmanın daha kolay olabileceğini savundu.

Rusya’nın neoliberal elitleri savaştan etkilendi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English