Bizi Takip Edin

AVRUPA

Rusya ile rekabet Avrupalı ​​gübre üreticilerini yıkım korkusuna sürükledi

Yayınlanma

Financial Times (FT) gazetesinde yer alan makalede, Rusya ile rekabetin Avrupalı gübre üreticilerini yıkım korkusuyla karşı karşıya bıraktığı belirtildi.

Makaleye göre Avrupalı üreticiler, Rusya üretimi gübredeki fiyatların kendilerini Avrupa pazarından çıkmaya zorlamasından korkuyor.

Almanya’nın en büyük gübre tedarikçisi SKW Stickstoffwerke Piesteritz’in CEO’su Peter Zingr, gazeteye verdiği demeçte, “Rusya’dan gelen ve bizim gübrelerimizden çok daha ucuz olan gübrelerin akınına uğruyoruz; bunun basit bir nedeni var: Rusya’daki üreticiler doğalgazı bizim üreticilerimize kıyasla üç kuruşa satın alıyor,” dedi.

Zingr, politikacıların bu soruna karşı hiçbir şey yapmadıklarını, bunun da Avrupa’nın üretim kapasitesini azaltma riski yarattığını ve AB’nin gıda güvenliğini tehdit ettiğini belirtti.

Norveç’in en büyük tarımsal gübre üreticisi Yara’nın başkanı Svein Ture Holseter de Rus gübresine olası bağımlılık konusunda uyarıda bulundu.

Gazete, gübre sorununun Rusya’ya yönelik yaptırımların bir yan etkisi haline geldiğine işaret etti.

Ukrayna’ya dönük askeri müdahalenin ardından pek çok Avrupa ülkesi, Rusya’dan doğalgaz alımını durdurdu ve bu da enerji fiyatlarının artmasına neden oldu.

Aynı zamanda, olası kıtlıkları önlemek için Rusya’dan gübresi alımları da devam etti. Sonuç olarak, Avrupalı gübre üreticileri Rusya’dan ithal edilen gübrelerle rekabet etme fırsatını kaybetti.

AB’nin istatistik kurumu Eurostat’a göre Rusya, AB tarafından kullanılan ürenin yaklaşık üçte birini üretiyor.

AB, Rusya’dan gübre ithalatını Aralık 2022’den bu yana en yüksek seviyeye çıkardı

AVRUPA

Economist: Ukrayna’nın temerrüde düşmemek için bir ayı kaldı

Yayınlanma

Ukrayna ekonomisindeki gerileme savaşın ilk yılına kıyasla yavaşlamış olsa da ülkenin yurt dışından finansmana ihtiyacı var. The Economist, Ukrayna’nın uluslararası kreditörlerle yürüttüğü ve 1 Ağustos’a kadar tamamlanması beklenen müzakereleri ele alarak, ülkenin temerrüde düşebileceği uyarısını yaptı.

Rusya’nın askeri müdahalesinin başından bu yana, Ukrayna’nın devlet tahvillerini satın alan yabancı alacaklılar (yatırım fonları, bankalar ve hükümetler dahil) Ukraynalı yetkililerle mevcut borç ödemelerini yapmamalarına izin verecekleri konusunda anlaştı.

Ukrayna, borç yükümlülüklerini her zamanki gibi yerine getirecek olsaydı, bunu yapmak için her yıl GSYİH’sinin yüzde 15’ini harcamak zorunda kalacaktı. Dergiye göre bu ödemeler, savunmadan sonra hükümet harcamalarının en büyük ikinci kalemi haline gelecek.

Moratoryum 1 Ağustos’ta sona eriyor ve Ukraynalı yetkililer şu anda kreditörlerle görüşmelerini sürdürüyor.

Haziran ayı ortasında ülkenin Maliye Bakanı Sergey Marçenko henüz bir uzlaşmaya varılmadığını bildirmişti. Müzakerelerin ana konusu Ukrayna’nın yaklaşık 20 milyar dolar değerindeki borç yükümlülüklerinin yeniden yapılandırılması.

Maliye Bakanlığı, kreditörlere borcun mevcut değerinin yüzde 60’ını, yani 2024-2027 yıllarında ödemesi gereken yaklaşık 12 milyar doları silmeyi teklif etti. Ülkenin tahvil sahipleri ise bu teklifi kabul etmedi ve borcun sadece yüzde 22’sini silmeye hazır olduklarını açıkladı.

Ukrayna’ya yönelik mali yardım programlarında aktif olarak yer alan önemli bir küresel finans kuruluşu olan Uluslararası Para Fonu (IMF), ülkenin sunduğu şartlarda (yani borcunun yüzde 60’ının iptali ile) yeniden yapılandırma fikrini destekliyor.

IMF’nin mali yardım programı, Ukrayna’nın sıkı bütçe disiplinine uyması ve kamu borcunu azaltmaya çalışması gerektiğini ima ediyor; şu anda GSYİH’nin yüzde 90’ını aşan borç, IMF’nin planına göre 2033 yılına kadar yüzde 60’a düşürülmeli.

IMF, borç affının Ukrayna’nın ‘iki yakasını bir araya getirmesine’ yardımcı olacağına inanıyor. Özel kreditörler ise IMF ekonomistlerinin analizlerinin güncel olmadığını düşünerek bu konuda şüpheci davranıyor.

Borç affı konusunda şimdi bir anlaşmaya varılamazsa Ukrayna’nın önünde sadece iki seçenek kalacak. İlk seçenek, alacaklılardan borç ödemelerine ilişkin mevcut moratoryumun uzatılmasını talep etmek, ikinci seçenek ise temerrüde düşmek.

Dergi, kulağa ne kadar radikal gelirse gelsin, yeniden yapılandırma ile arasında büyük bir fark olmadığını söyledi; her iki senaryoda da alacaklılar herhangi bir ödeme görmeyecek.

Buna ek olarak, ülkeler genelde temerrüde düşmekten kaçınmaya çalışırlar, böylece finans piyasasına dönmeleri ve tahvillerini satarak yeniden borçlanmaları daha kolay olur.

Ancak Ukrayna’nın bunu hızlı bir şekilde yapması pek mümkün değil: Ülke, savaş nedeniyle sermaye piyasalarından çekilmek zorunda kaldı.

Dolayısıyla uzun vadede (en azından savaş devam ederken) temerrüde düşmenin yatırım çekme şansı üzerinde fazla bir etkisi olmayacak.

Ukrayna’nın alacaklılarının (başta Avrupa Birliği ve ABD olmak üzere) hükümetleri borç ödemelerine ilişkin moratoryumu uzatmayı kabul ederken, özel sektör daha temkinli davranıyor.

Normal bir durumda, bir ülkenin borçlarını yeniden yapılandırmayı kabul ederken, alacaklılar ülkedeki ekonomik durumun iyileşeceği üzerine bahse girer. Ancak söz konusu olan savaşan bir devlet olduğunda, bu artık yeterli değil.

Dergiye konuşan Ukraynalı bir tahvil sahibi, “Sonuçta ülkenin borçlarını ödeyebilmesi için varlığını sürdürmesi gerekiyor,” ifadelerini kullandı.

Bu bağlamda, özel alacaklılar için Batılı hükümetlerin ülkeyi finansal olarak desteklemeye devam etmesini, sadece silah değil cari harcamalar için de para sağlamasını temin etmek özellikle önemli.

Ukraynalı borç sahiplerinin bir diğer korkusu da ülkenin gelecekteki toparlanma süreciyle ilgili. Ukrayna’nın müttefikleri ve IMF, savaş sona erdikten ve borçlar silindikten sonra devletin mali piyasalara dönebileceğini vaat ediyor ancak yatırımcılar bunun gerçekçi olduğundan şüphe duyuyor.

Mevcut yeniden yapılandırmayı Ukrayna’ya yardım yükünü vergi mükelleflerinden finans sektörüne kaydırmanın bir yolu olarak görüyorlar ve Batılı hükümetlerin bunu yapmak için daha pek çok girişimde bulunması muhtemel.

Economist‘e göre bir diğer sorun da ülkeyi yeniden inşa etmenin yatırımcılar açısından kârlı olmayacağı. Dolayısıyla Ukrayna’nın uzun bir süre boyunca sadece özel yatırımlara değil, Batılı ülkelerin yardımına da ihtiyacı olacak. Ülkenin, ülkeyi yeniden inşa edecek insanları eğitmesi ve altyapıyı yeniden inşa etmesi gerekecek.

Bu arada, borçların yeniden yapılandırılması meselesi, hükümetler ve finans sektörünün birbirlerine güvenmediklerini gösteriyor ki bu da yardım sağlanmasını daha da zorlaştırabilir.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Meloni partisinin saflarında faşizme yer olmadığını söyledi

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni 2 Temmuz Salı günü İtalya’nın Kardeşleri partisine, ülkenin faşist geçmişini “putlaştıran” herkesi saflarından çıkarması gerektiğini söyledi.

Meloni’nin çağrısı, geçtiğimiz hafta gizli bir medya soruşturması kapsamında partisinin gençlik kolları üyelerinin faşist selamlar verdiği ve “Sieg Heil” sloganları attığı bir videonun yayınlanmasının ardından geldi.

Parti liderlerine gönderdiği mektupta Meloni, eylemlerinin grubun itibarına zarar vermesinden dolayı “kızgın ve üzgün” olduğunu söyledi. Mektupta, “İtalya’nın Kardeşleri’nde ırkçılığa ya da antisemitizme yer olmadığı gibi, 20. yüzyılın totaliter rejimlerine nostalji duyanlara ya da aptalca folklorun herhangi bir tezahürüne de yer yoktur,” diye yazdı. 

Görevlerinin, “kapsamını anlamamış olanların onu mahvetmesine izin verilemeyecek kadar büyük” olduğunu savunan Meloni, son yıllarda “aşırı sağla” arasına mesafe koymaya çalışıyor ve partisinin “ana akım muhafazakâr” olduğunu söylüyor.

Geçtiğimiz hafta videoyu yayınlayan gazetenin “gizli yöntemlerini” kınayan Meloni, salı günü yaptığı açıklamada partisinin “şeffaf ve tutarlı” olması gerektiğini söyledi.

Meloni, “İtalya’nın Kardeşleri’nin özel davranışlarıyla uyuşmayan bir kamu imajı olabileceğine inanan herkes ne olduğumuzu anlamıyor ve bu nedenle aramızda hoş karşılanmıyor,” dedi.

Fanpage isimli yayın, İtalya’nın faşist lideri Benito Mussolini’ye atıfta bulunan “Duce” sloganı atan gençlik üyelerinin kliplerini yayınlamıştı. Ayrıca bir grup sohbetinde birinin, “Yahudiler bir ırktır ve onlardan nefret ediyorum,” dediği de görülüyordu.

Haberin ikinci bölümünün yayınlanmasının ardından geçen hafta iki gençlik örgütü üyesi istifa etti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

CDU’dan Les Républicains’e “Le Pen” desteği

Yayınlanma

Alman Hıristiyan Demokratlarının (CDU) dış politika sözcüsü Jürgen Hardt Euractiv’e yaptığı açıklamada, CDU’nun, aynı AP grubunda yer aldıkları Fransız muhafazakâr partisi Les Républicains’in (LR), Fransız yasama seçimlerinin ikinci turunda Ulusal Birlik ile sol koalisyon Yeni Halk Cephesi’nin karşı karşıya gelmesi halinde cordon sanitaire (güvenlik kordonu) çağrısında bulunmama kararını anlayışla karşıladığını söyledi.

Hardt, “Les Républicains’in mevcut durumda ne Rassemblement National’i [Ulusal Birlik] ne de radikal solu destekleyemeyeceğini anlayabiliyorum, zira her iki kamp da devlet için bir tehdit oluşturuyor,” dedi.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçtiğimiz ay yapılan Avrupa seçimlerinde RN karşısında aldığı ağır yenilginin ardından yapılan erken genel seçimlerin pazar günkü ilk turunda muhafazakâr LR sadece %6,57 oy alabildi.

Bir zamanlar ülkenin en büyük sağ partisi olan LR, RN ile Macron’un Rönesans hareketi arasında kalarak yıllar içinde siyasi zemin kaybetti.

Cumhurbaşkanının Ulusal Meclisi feshedeceğini ve yeni seçimlere gidileceğini açıklamasından birkaç gün sonra, partinin lideri Eric Ciotti’nin diğer LR yetkililerine danışmadan RN ile bir seçim anlaşması yaptığını açıklamasıyla parti fiilen ikiye bölündü.

Bu durum CDU’nun müttefiklerinin, her ikisinin de üyesi olduğu “merkez sağ” Avrupa Halk Partisi’nden (EPP) ihraç edilebilecekleri uyarısında bulunmalarına yol açtı.

Pazar günü RN’nin ilk turda tarihi bir üstünlük sağlamasının ardından LR üyeleri ikinci tur için herhangi bir oylama talimatı vermeme konusunda da anlaştı.

RN adayının Yeni Halk Cephesi’nden başka bir adaya karşı yarışması durumunda muhafazakârlar “aşırı sağcı” adaya karşı oy verme çağrısı yapmayacaklar, yani cordon sanitaire artık bir parti politikası değil.

Hardt böyle bir stratejinin “anlaşılabilir” olduğunu söylerken, kararı seçmenlere bırakmak ile aşırı sağa açıkça oy verilmesi çağrısında bulunmak arasında ayrım yaptı.

Sözcü, “LR, RN’nin ikinci turda seçilmesi için çağrıda bulunsaydı, EPP’deki konumlarının ciddi bir şekilde sorgulanması gerekirdi,” dedi.

LR’nin önde gelen AP üyesi, aynı zamanda geçen hafta EPP grubunun başkan yardımcısı ve parti saymanı seçilen François-Xavier Bellamy, kampanyanın başlarında “aşırı sağı” hiçbir zaman açıkça desteklememiş olmasına rağmen “elbette RN’yi sola tercih edeceğini” söylemişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English