Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Sivil katliamına ‘uyardım’ kılıfı

Yayınlanma

İsrail, Gazze’nin kuzeyindeki 1,1 milyon Filistinliden 24 saat içinde Gazze’nin güneyine geçmesini istedi. BM bu kadar kalabalık nüfusun 24 saat içinde bölgeye boşaltmasının imkansızlığına dikkat çekti. İsrail’in yaşanan ve yaşanacak olan sivil katliamının sorumluluğundan kurtulmak için bu duyuruyu yaptığı değerlendiriliyor.

İsrail ordusu, abluka altındaki Gazze Şeridi’nin kuzeyinde yaşayan ve yaklaşık 1,1 milyon kişiden oluştuğu belirtilen Filistinlilerden bölgenin güneyine geçmelerini istedi.

İsrail ordusu (IDF) yaptığı yazılı açıklamada, Hamas’ın askeri kanadı İzeddin el-Kassam Tugayları üyelerinin Gazze’de tüneller ve evlerin altının yanı sıra sivillerin yaşadığı binalarda gizlendiğini savundu. Hamas’ın silahlı kanadının İsrail’e savaş açtığı belirtilen açıklamada, “Gazze şehri askeri operasyonların yapıldığı bir bölgedir. IDF, Gazze Şehri’ndeki tüm sivillerin kendi güvenlikleri ve korunmaları için güneydeki evlerinden tahliye edilmesi ve haritada gösterildiği gibi Gazze Vadisi’nin güneyindeki bölgeye taşınması çağrısında bulunuyor. Bu tahliye sizin güvenliğiniz içindir” ifadeleri kullanıldı.

Gazzeliler buldukları araç ve bazıları da eşek arabalarıyla güneye doğru gitmeye çalışıyor. Foto: Doaa Albaz/AA

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), İsrail saldırıları altındaki Gazze Şeridi’nde bir milyon kişinin gidecek güvenli yeri olmadığını duyurdu.

UNICEF MENA’nın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: “Gazze’den gelen görüntüler korkunç. Kurbanlar arasında çok sayıda çocuk var. Bir milyon kişinin gideceği güvenli bir yeri yok. Bu kabul edilemez, şiddet derhal son bulmalı.”

BBC’nin Kudüs’teki muhabiri Tom Bateman da İsrail’in Gazze’deki sivil halka yönelik tahliye çağrısının hayata geçirilmesinin “imkânsız” olduğunu belirtti. BBC Türkçe’nin haberine göre Bateman’ın sahadan aktardıkları şöyle: “1.1 milyon kişinin 24 saatte evlerini terk etmesi imkansız. Bu her saat 40 bin kişinin tahliye edilmesi anlamına geliyor. Birleşmiş Milletler, İsrail’in tahliye çağrısının, Gazze’deki BM okullarında ve BM yönetimindeki sağlık merkezlerinde kalanları da kapsadığını açıklıyor. Bu nedenle İsrail’den, bir kaosa neden olacağı için tahliye çağrısını geri çekmelerini istediler. Sahada ise Kızıl Haç ve Birleşmiş Milletler’in insani yardım ekiplerinin güneye doğru indiklerine dair işaretler var bu da olası bir tahliye için hazırlık anlamına geliyor olabilir. Bu kadar yaşlı, çocuk, hastanede bulunanlar, bombardımandan kaçanlar ve sığınanlar göz önüne alındığında, hali hazırda aşırı bir nüfusun 24 saat içinde böylesi bir tahliye emrini hayata geçirmeye çalışması kaos yaratacaktır.”

İsrail’den BM’ye: vaaz verme

BM’nin tahliye emrini geri çekmesini istemesine İsrail tepki gösterdi.  İsrail’in BM Büyükelçisi Gilad Erdan, İsrail’in Gazze halkına erken uyarıda bulunduğunu ve Hamas’a yönelik askeri operasyonuna “dahil olmayanlara verilen zararı en aza indirmeye” çalıştığını savundu. “BM, Hamas’ın silahlandırılmasına ve Gazze Şeridi’ndeki sivil nüfusu ve sivil altyapıyı silahları ve cinayetleri için saklanma yeri olarak kullanmasına uzun yıllardır göz yumuyor” dedi. Erdan, “Şimdi de vatandaşları Hamas teröristleri tarafından katledilen İsrail’in yanında durmak yerine İsrail’e vaaz veriyor. BM’nin artık rehineleri geri getirmeye, Hamas’ı kınamaya ve İsrail’in kendisini savunma hakkını desteklemeye odaklanması daha iyi olur” ifadelerini kullandı.

İsrail ordusu Gazze sınırına tank ve zırhlı araç sevkiyatını yoğun bir şekilde sürdürüyor. Foto: Turgut Alp Boyraz/AA

6 günde 6 bin bomba

Öte yandan Libya’daki eski bir Birleşmiş Milletler (BM) savaş suçları soruşturmacısı olan askeri danışman ve uluslararası alanda Uzman Marc Garlasco, Washington Post’a verdiği röportajda, ABD’nin Afganistan’a bir yılda attığı bombayı İsrail’in, çok daha küçük ve yoğun nüfuslu bir bölge olan Gazze’ye bir haftada attığını belirtti. Aynı zamanda Uluslararası Ceza Soruşturmaları Enstitüsü’nde eğitmen olarak görev yapan ve şu anda Ukrayna’daki savaş suçlarıyla ilgili oluşturulan ekiplere eğitim veren Garlasco, İsrail-Filistin çatışmasında hataların büyüyeceğini söyledi.

Garlasco, “İsrail, Gazze’ye 6 günde 6 bin bomba attı. Afganistan’daki savaş sırasında bir yılda en fazla atılan bomba ve diğer mühimmatların sayısı 7 bin 423 civarında. Ayrıca BM raporuna göre NATO, Libya’daki tüm savaş boyunca 7 bin 600’den fazla bomba ve roket atıldığını açıkladı” dedi.

İsrail’in Gazze Limanı’na düzenlediği bir saldırıda beyaz fosfor kullandığını gösteren görüntüler üzerine bazı soru işaretlerinin oluştuğunu yazdı. Gazetede, “The Washington Post tarafından doğrulanan ve çarşamba günü çekilen bir videoda, iki top mermisinin ateşlendiği ve sonra beyaz duman yükseldiği görülüyor. Tartışmalı bu mühimmat sivillere karşı kullanıldığında ciddi zarara yol açabilir” ifadesine yer verildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) de dün yaptığı açıklamada, İsrail’in, Gazze ve Lübnan’daki askeri operasyonlarında beyaz fosfor kullandığını belirterek, nüfusun yoğun olduğu bölgelerde beyaz fosfor kullanımının hukuka aykırı olduğunu vurgulamıştı.

ORTADOĞU

ABD’nin ateşkes önerisinden sonra Hamaney’in danışmanı Lübnan’da

Yayınlanma

ABD’nin Hizbullah ile İsrail arasında ateşkes sağlanması için Lübnan’a anlaşma önerisini sunmasından saatler sonra İran lideri Ali Hamaney’in Başdanışmanı ve Lübnan Özel Temsilcisi Ali Laricani, Lübnan’da Başbakan Necib Mikati ve Meclis Başkanı Nebih Berri ile ayrı ayrı görüştü.

Lübnan medyası, ABD’nin Beyrut Büyükelçisi Lisa Johnson’ın, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri’ye, İsrail ordusu ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanması amacıyla bir anlaşma taslağı teslim ettiğini yazdı.

Trump’a “hediye” mi sahadaki gerçek mi?

El Cedid televizyonunun isimsiz kaynaklardan aktardığına göre Johnson, ABD elçisi Amos Hochstein adına Meclis Başkanı Berri’ye BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararına dayanan bir anlaşma taslağı veya çözüm önerisi sundu. Anlaşmanın ayrıntılarına değinmeyen El Cedid kanalı, “Berri’nin Hizbullah ile istişare ettikten sonra öneri hakkında yanıt vereceğini” aktardı.

Anlaşma önerisinin Lübnan’a sunulmasından saatler sonra Hamaney’in danışmanı Beyrut’a geldi.

Lübnan Başbakanı Mikati’nin ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre Laricani ve beraberindeki heyet, Mikati tarafından kabul edildi. Toplantıda Mikati, “1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararının uygulanması, ulusal birliğin desteklenmesi ve Lübnanlılar arasında hassasiyet oluşturacak ve bir tarafı diğerinin aleyhine olacak şekilde kayıracak pozisyonlar alınmaması bakımından Lübnan devletinin duruşunun desteklenmesi gerektiğini” vurguladı.

Katz’ın “Hizbullah” açıklaması Halevi’yi bile şaşırttı

Laricani ise ülkeye yönelik saldırıların durdurulması, ateşkes sağlanması ve 1701 sayılı BMGK kararının uygulanmasının Lübnan hükümetinin önceliği olduğunu bildiklerini, İran’ın Lübnan hükümeti tarafından alınan her türlü kararı ve Lübnanlıların üzerinde mutabık kaldığı bir cumhurbaşkanının seçilmesini desteklediğini ifade etti.

Lübnan Meclis Başkanı Berri’nin ofisinden yapılan açıklamada ise görüşmede bölgedeki genel durum, İsrail’in Lübnan’a yönelik devam eden saldırganlığı ve mülteciler meselelerinin ele alındığı aktarıldı.

“Hiçbir şeyi bozmak istemiyoruz”

Laricani, görüşme sonrasında basına yaptığı açıklamada, İsrail’in saldırganlığından kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılması için Lübnanlı yetkililerle istişarelerde bulunduğunu belirtti.

İsrail ordusu Lübnan’da savaşmak istemiyor

ABD’nin, İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanması amacıyla BMGK’nın 1701 sayılı kararına dayanan anlaşmanın taslağını Lübnan Meclis Başkanı Berri’ye sunmasının ardından İran’ın bu anlaşmayı bozmak isteyip istemediğinin sorulması üzerine Laricani, “Hiçbir şeyi bozmak istemiyoruz. Çözümler arıyoruz. Lübnan’ı her koşulda destekliyoruz. Durumu bozanlar Netanyahu ve çetesi. Dostlarınızı ve düşmanlarınızı tanıyın” dedi.

Laricani, Lübnanlı yetkililerin ve Hizbullah’ın kabul ettiği her anlaşmayı desteklediklerini belirterek İran lideri Hamaney’in mesajını Lübnan Meclis Başkanı Berri’ye ilettiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

7 bin Haredi’nin askere çağrılmasına onay: “Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etti”

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ordunun 7 bin ultra-Ortodoks Yahudi’yi (Haredi) askere çağırma kararını onayladı. Netanyahu’nun Haredi partilerinden koalisyon ortakları öfkeli.

Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Bakan Katz’ın, 7 bin Haredi’nin askere çağrılması kararını onayladığı belirtildi. Haredileri askerlik görevine çağıran emirlerin İsrail ordusunca 17 Kasım Pazar gününden itibaren kademeli olarak gönderileceği kaydedildi.

Gallant’ın kovulmasının perde arkası: Orduya “haddini bildirme” hamlesi

Eski Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın, görevden alınmadan bir gün önce imzaladığı bu kararın Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından göreve getirilen Katz tarafından uygulamaya konulup konulmayacağı tartışılıyordu.

Yedioth Ahronoth gazetesinin 4 Kasım’da yayımlanan haberinde, Gazze Şeridi ve Lübnan’a saldırılarına devam eden İsrail ordusunun, 7 bin askeri göreve çağırmaya ihtiyacı olduğu aktarılmıştı.

İsrail’de Harediler, zorunlu askere alınmalarına karşı askerlik şubelerinin önünde sık sık protestolar düzenliyor.

Netanyahu’nun ultra-Ortodoks koalisyon ortakları, haziran ayında Yüksek Mahkeme’nin on yıllardır yürürlükte olan muafiyetleri kaldırmasının ardından, Yeşiva öğrencileri ve Haredi topluluğunun diğer üyeleri için askerlik muafiyetlerini düzenleyen bir yasanın çıkarılması için baskı yaptı.

Netanyahu hükümetinde “Haredi” krizinde yeni perde

Haredi partileri Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas, bu uzun süredir devam eden askerlik muafiyetini yasalaştıracak bir tasarının önündeki en büyük engelin Savunma Bakanı Gallant ve Başsavcı Gali Baharav-Miara olduğunu iddia etti.

Katz’ın, Haredilere askerlik kararını uygulamaya koymasının ardından, Birleşik Tevrat Yahudiliği partisinden üst düzey bir yetkili, “Ortaya çıktı ki mesele başsavcı ya da Gallant değil, Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etmeye karar verdi” dedi.

Harediler İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor

Çoğu dini gerekçelerle askere gitmeyi reddeden Harediler, 9 milyonluk ülkede nüfusun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor. Ülkedeki Haredi Yahudilerinin büyük çoğunluğu Batı Kudüs’teki Meaşerim Mahallesi’nde ve başkent Tel Aviv yakınlarındaki Bney Brak kentinde yaşıyor. Haredi Yahudilerin çoğu, orduda dinlerinin gerektirdiği şekilde yaşayamayacakları gerekçesiyle askerlik yapmayı reddediyor. Kadın ve erkekler için İsrail’de 3 yıl zorunlu askerlik hizmeti bulunuyor.

“Düşman ordusunda askerlik yapmayız” diyen Harediler polisle çatıştı

Ultra-Ortodoks Yahudilik inancına sahip Harediler ise 26 yaşına kadar Tevrat Kurslarında (Yeşiva) eğitim almaları halinde askerlikten muaf tutuluyor. İsrail’de koalisyon ortağı Haredi partiler, “Tevrat eğitiminin temel hak olduğu” yönünde bir kanunu geçirerek temsil ettikleri kesimin askerlikten muaf tutulmasını yasal güvence altına almak istiyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

BM Özel Komitesinden “Gazze” raporu: Soykırım tanımıyla uyuşuyor

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler (BM) Özel Komitesi’nin yayımladığı raporda, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” belirtildi. Hamas da İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde 41 günde 2 bin Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

İsrail’in, işgali altındaki topraklarda, Filistinli ve diğer Arap halklarına yönelik insan haklarını etkileyen uygulamaları araştıran BM Özel Komitesi raporu yayımlandı.

Ekim 2023-Temmuz 2024 döneminde yapılan incelemelere dayanan raporda, Gazze’deki kitlesel sivil kayıplar ve Filistinlilere “kasıtlı” olarak dayatılan yaşamı tehdit eden koşullara dikkat çekildi. Raporda, söz konusu koşullar göz önüne alındığında İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” kaydedildi.

İsrailli yetkililerin, Filistinlileri, yiyecek ve su gibi yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakan politikaları “açıkça” desteklediği belirtilerek şu ifade kullanıldı: “İnsani yardımın sistematik ve hukuksuz şekilde engellenmesi, İsrail’in, yardımları siyasi ve askeri kazanımlar için araçsallaştırma niyetini açıkça ortaya koymaktadır.”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) bağlayıcı kararlarına rağmen insani yardımların engellendiğinin belirtildiği raporda, “İsrail kasıtlı olarak ölüme ve açlığa neden olmakta, açlığı bir savaş yöntemi olarak kullanmakta ve Filistin halkını toplu olarak cezalandırmaktadır” değerlendirmesi yer aldı.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

Raporda ayrıca, İsrail’in “kapsamlı bombalama” saldırılarının, Gazze’deki temel hizmetleri “yok ettiği” ve insan sağlığına kalıcı etkileri olacak “çevre felaketine” neden olduğu kaydedildi.

İsrail’in yapay zekâ destekli hedef sistemlerine ilişkin endişelerin de yer aldığı raporda, “(Bu durum), İsrail’in sivil ayrımı yapma ve sivil ölümlerini önlemek için yeterli önlemleri alma yükümlülüğünü göz ardı ettiğini göstermektedir” denildi.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210’u çocuk, 11 bin 742’si kadın olmak üzere 43 bin 736 Filistinli öldü, 103 bin 370 kişi yaralandı.

Enkaz altında hala binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

“Generallerin Planı” kapsamında 41 günde 2 bin kişi katledildi

Öte yandan Hamas’tan yapılan açıklamada, İsrail ordusunun 41 gündür Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olan Cibaliya, Beyt Hanun ve Beyt Lahiya’ya sürdürdüğü kuşatmasına ilişkin bilgi verildi.

İsrail’in 41 gündür kuşatma uygulayıp kara ve hava saldırıları düzenlediği Gazze’nin kuzeyinde, 2 bin Filistinlinin yaşamını yitirdiği, 6 bin kişinin yaralandığı ve yüzlerce kişinin enkaz altında kaldığı bildirildi.

Gazze’nin kuzeyinde yaşayan 80 bin Filistinlinin kuşatma altında mahsur kaldığına dikkat çekilen açıklamada, İsrail’in bölgede soykırım ve etnik temizlik gerçekleştirdiği kaydedildi.

“Generallerin Planı”nın mimarı: Ya teslim olacak ya açlıktan ölecekler

Açıklamada, “İsrail ordusu tüm barınma merkezlerini ve hastaneleri hedef aldı, sağlık personelini alıkoydu, ambulansları imha etti, tıbbi ve insani yardımların girişini engelledi” ifadesi kullanıldı.

Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olarak bilinen Beyt Lahiya, Beyt Hanun ve Cibaliya’nın nüfusu 200 bin olarak tahmin edilirken, bunların yarısından fazlasının Gazze kentine göçe zorlandığı biliniyor.

Bu adımın, daha önce İsrail basınına yansıyan ve “Generaller Planı” olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yeri hazırlığı yapmak amacıyla Filistinlilerin Gazze’nin kuzeyinden tahliye edilmesi adına atıldığı düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English