Bizi Takip Edin

Ortadoğu

Suriye’nin diplomasi turu  

Yayınlanma

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Miktad, Suudi Arabistan’ın ardından Cezayir’e ve oradan da Tunus’a geçti. Arap ülkelerini ziyaretlerinde Miktad’ın birincil gündemi Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşü oldu.

19 Mayıs’ta yapılacak Arap Birliği zirvesi öncesi Suriye’nin diplomasi atağı sürüyor. Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Miktad, Suriye’nin Arap Birliği üyeliğini sıkı bir şekilde destekleyen Cezayir’de hem dışişleri bakanı ile hem de cumhurbaşkanı ile görüştü. Miktad, Cezayir temaslarının ardından Tunus’a geçti. Miktad’ın Arap ülkeleri turu geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan’la başlamıştı.

Cezayir

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Miktad’ın Kuzey Afrika’daki ilk durağı Cezayir oldu. Miktad, Cezayirli mevkidaşı Ahmed Attaf ile bir araya geldi.

Ziyarette, Arap – Arap ilişkileri, Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşü, deprem sonrası yürütülen insani yardım faaliyetlerinin yanı sıra Filistin sorunu da ele alındı.

Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun da Mikdad’ı Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’in Cezayir’deki elçisi olarak kabul etti.

Geçtiğimiz yıl Arap Birliği zirvesine ev sahipliği yapan Cezayir Suriye’nin birliğe dönüşü için yoğun çaba göstermişti. Ancak geçtiğimiz yıl başta Katar olmaz üzere bazı Arap ülkelerinin itirazları giderilememişti.

Tunus

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad’ın Cezayir’den sonraki durağı Tunus oldu. Miktad, Tunus Dışişleri Bakanı Nebil Ammar ile bir araya geldi.

Tunus Cumhurbaşkanlığın 9 Şubat’ta, Cumhurbaşkanı Kays Said’in, Suriye’deki diplomatik misyonları yeniden faaliyete geçirme kararını duyurmuştu. 4 Nisan’da ise Cumhurbaşkanı Said’in Suriye’ye büyükelçi atanması için işlemlerin başlatılması talimatı verdiği açıklanmıştı.

İki ülkenin diplomatik ilişkileri Tunus’un aldığı kararla 2012 yılında kopmuştu.

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın 11 yıl aradan sonra Tunus’u ziyaret ettiği sırada Nahda lideri Gannuşi gözaltına alındı. Müslüman Kardeşlerin liderlerinden Gannuşi’nin göz altına alınmasının Miktad’ın ziyaretine denk gelmesi dikkat çekti.

Suudi Arabistan

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, 12 yıl aradan sonra Suriye’nin başkenti Şam’ı ziyaret etti. Suudi Dışişleri Bakanı, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la bir araya geldi.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Riyad’ın, Suriye’deki krizi barışçıl yollarla çözmekte kararlı olduğu ve Suriye’nin birliğini, güvenliğini, istikrarını ve Arap kimliğini korumak istediği belirtildi.

Geçtiğimiz hafta Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Miktad, Suudi meslektaşı Faysal bin Ferhan’ın daveti üzerine Cidde kentine gitmişti.

Suudi Dışişleri Bakanı bin Ferhan’ın Şam ziyaretiyle ilişkilerde yeni bir dönemin kapısının aralanması bekleniyor. Şam’ın Arap dünyasıyla normalleşme gündeminde Suudi Arabistan’ın ekonomik ve nüfus gücüyle ayrı bir ağırlığı bulunuyor. İki ülke arasında Suriyeli göçmenler, yabancı savaşçıların varlığı ve oluşturduğu tehditlere kadar bir dizi ortak gündem bulunuyor.

Siyasi zeminde ise hem Şam’ın hem de Riyad’ın Müslüman Kardeşler örgütünü milli güvenlik tehdidi olarak görmesi, iki devletin en önemli ortak paydalarından.

Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşüne itirazlar 

Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönüşüne Katar’ın itirazlarının devam ettiği belirtiliyor. Katar’la birlikte Fas’ın da itiraz eden ülkeler arasında olduğu kaydediliyor. Amerikan medyasına göre en az beş Arap ülkesi, Suriye’nin siyasi muhalefeti kabul etmediği koşullarda Arap Birliği’ne dönüşünü onaylamaaycak. Arap dünyasında İran ile vardığı anlaşma ile bölgesel krizleri çözmeye liderlik iddiasında olan Suudi Arabistan ise kendi ev sahipliğinde yapılacak olan Arap Birliği zirvesinde Suriye konusunda da inisiyatif almak istiyor.

Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüş gündemine olan itirazları gidermek için sadece Şam’ın değil Abu Dabi ve Riyad’ın da bu yönde çalışmalar yürüteceği yoğun bir diplomasi gündemi bekleniyor.

Diplomasi

İsrail’den Macron’a ‘Yahudi devletine karşı Haçlı Seferi’ suçlaması

Yayınlanma

Yisrael Katz

Tel Aviv yönetimi, Filistin devletini tanımanın ahlaki sorumluluk olduğunu söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’a İsrail’e karşı “Yahudi devletine karşı Haçlı Seferi düzenleme” suçlaması yöneltti.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, resmi ziyaret için gittiği Singapur’da, İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili konuştu.

Filistin devletinin tanınmasının ahlaki bir görev ve siyasi bir gereklilik olduğunu vurgulayan Macron, bu tanımanın gerçekleşmesi için yerine getirilmesini beklediği koşullardan bahsetti. Macron bu bağlamda, Filistin devletinin İsrail’i ve bu ülkenin güven içinde yaşama hakkını tanıması, Hamas’ın silahsızlanması, Hamas’ın Filistin yönetimine katılmaması ve esirlerin serbest bırakılması gibi koşulları anlattı.

İsrail’in gelecek saat ve günler içinde Gazze Şeridi’ndeki insani duruma uygun bir çözüm sunmaması halinde Macron, bu ülkeye karşı daha sert bir ortak tutum sergilenmesi gerektiğini vurguladı.

Macron, böyle bir durumda Avrupa Birliği’nin (AB) kendi kurallarına uyması, insan haklarına saygıyı ön koşul sayan süreçleri sona erdirmesi ve yaptırım uygulaması gerekeceğini belirtti, “Ancak İsrail’in tutumunu değiştireceğine ve sonunda insani bir çözüm olacağına dair umudum var” dedi.

“Onlar kağıt üzerinde biz sahada…”

Macron’a ilk tepki İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz’tan geldi. Katz, işgal altındaki Batı Şeria’da 22 yeni yerleşim biriminin onaylanmasının Macron’a mesaj olduğunu söyledi.

Batı Şeria’da gasp edilen Filistin toprakları üzerinde inşasına onay verilen 22 yeni yasa dışı yerleşim biriminden biri olan Sa-Nur’a giden Katz, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bu (22 yasa dışı yerleşimin inşasına onay verilmesi) Macron ve arkadaşlarına açık bir mesaj. Onlar, Filistin’i kağıt üzerinde tanıyacak ve biz sahada Yahudi İsrail devletini kuracağız. O kâğıt (Filistin’i tanıma kararı) tarihin çöp kutusuna atılacak” ifadelerini kullandı.

Haçlı Seferi suçlaması

İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın, X hesabından yapılan açıklamada ise Macron’un İsrail’in Gazze’de neden olduğu insani felakete ilişkin söylediklerinin gerçeği yansıtmadığı iddia edildi.

İsrail’den Avrupa’ya ilhak tehdidi: Filistin’i tanırsanız…

Macron’u “Yahudi devleti İsrail’e karşı Haçlı Seferi düzenlemekle” suçlayan Bakanlık, Gazze’de ablukanın olmadığını, İsrail’in yardım girişini kolaylaştırdığını ileri sürdü.

Açıklamada, ABD-İsrail güdümündeki Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın faaliyetleri övüldü ve 900 tır yardımın Gazze’ye giriş yaptığı söylendi. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler’e (BM) ait tırlardaki yardımların beklediğini belirten Bakanlık böylece bu yardımların dağıtılmadığını kabul etti.

Fransa’nın Hamas’a baskı uygulaması gerektiği buna karşın Macron’un Filistin devletinin kurulması için çaba sarf ettiği ve “bu devletin milli gününün ise 7 Ekim olacağı” ileri sürüldü.

Dışişleri de ilhakla tehdit etmişti

İsrail kabinesi, Batı Şeria’da gasp edilen Filistin toprakları üzerinde 22 yeni yasa dışı yerleşim biriminin kurulmasına onay vermişti.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar da aralarında Fransa ve İngiltere’nin de bulunduğu ülkelerin Filistin’i tanıması halinde Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşim birimleri ile Ürdün Vadisi’ni tek taraflı ilhak edebilecekleri tehdidinde bulunmuştu.

İsrail’in işgali altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te gasbedilen Filistin toprakları üzerinde 250’ye yakın yasa dışı yerleşim birimi bulunuyor.

Filistin kentlerini hatta köylerini bile birbirinden ayrılan bu yasa dışı yerleşim birimleri, bölgedeki işgali daha da derinleştiriyor.

Bu yasa dışı yerleşim birimlerindeki Filistin topraklarını gasp eden İsrailliler, Batı Şeria’da sık sık Filistinlilerin köylerine saldırıyor, evleri, araçların yanı sıra tarım arazilerini ateşe veriyor, zeytin ağaçlarını kesiyor.

Yasa dışı saldırıları nedeniyle Batı Şeria’da işgalin boyunduruğu altındaki Filistinlilerin hayatı daha da güç hale geliyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

ABD’nin, İsrail ile İran konusundaki işbirliğini askıya aldığı iddiası

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın, İran’ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırının, Tahran yönetimi ile devam eden görüşmeleri olumsuz etkileyeceği endişesiyle ABD’nin İsrail ile İran konusundaki askeri koordinasyonun durdurulması talimatını verdiği iddia edildi.

İsrail’in Kanal 12 televizyonunun haberine göre, Trump’ın yakın zamanda telefonda görüştüğü “İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu İran’ın nükleer tesislerine tek taraflı saldırı düzenlememesi konusunda açık bir dille” uyardığı öne sürüldü.

Trump’ın Netanyahu’ya şu an İran’ın nükleer tesislerine saldırmanın zamanlamasının “uygunsuz” olduğunu belirterek bu yönde bir saldırının “İsrail’in güvenlik çıkarlarına da hizmet eden (İran ile) güçlü bir nükleer anlaşmaya varma şansını zedeleyebileceğini” söylediği kaydedildi.

ABD Başkanı Trump’ın, ABD ordusuna, İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarla ilgili olarak İsrail ile her türlü askeri işbirliğinin dondurulması talimatını verdiği belirtildi.

İsrail’in başta füze savunma sistemleri olmak üzere ABD’nin askeri işbirliğine ciddi ihtiyaç duyduğu kaydedilen haberde, İran’ın nükleer tesislerine saldırı meselesinde askeri işbirliğinin dondurulmasının İsrail’in tek taraflı bir çatışmaya girişmesini son derece “riskli hale getirdiği” aktarıldı.

Trump ile Netanyahu arasındaki son telefon görüşmesinin, İran konusunda “temel anlaşmazlıklarla dolu olduğu” bildirildi.

Görüşmede Trump’ın diplomatik çözüme bağlılığını belirterek İran ile İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarını da karşılayan “iyi bir anlaşmaya” ulaşılabileceğine inandığını söylediği bilgisi paylaşıldı.

Umman’ın aracılığıyla ABD ile İran arasında nükleer anlaşmaya varılması için müzakereler yürütülüyor. Müzakerelerin 5. turu 23 Mayıs’ta İtalya’nın başkenti Roma’da yapılmıştı.

Trump, 26 Mayıs’taki açıklamasında, İran ile nükleer müzakerelerde “önemli ilerleme” kaydedildiğini belirterek kısa süre içinde görüşmelerden olumlu haberler gelebileceğini söylemişti.

ABD Başkanı dün yaptığı açıklamada da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya “İran’la nükleer müzakereleri bozabilecek karşı adımlar atmaması” konusunda uyarıda bulunduğunu ifade etmişti.

WSJ: İsrail, ABD’nin olası tavizinden endişeli

Öte yandan Wall Street Journal’ın (WSJ) haberine göre, İsrail, ABD’nin nükleer müzakerelerde kendi açısından “kırmızı çizgi” olarak gördüğü bazı temel maddelerden taviz verebileceği endişesini taşıyor. Bu maddelerden en önemlisi, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurma şartı.

İsrailli yetkililer, ABD’nin bu talebi geri çekerek daha sınırlı ve kapsamı dar bir anlaşmaya razı olmasından endişe ediyor.

Başbakan Netanyahu, daha önce defalarca, “kötü bir anlaşma, hiç anlaşma olmamasından daha kötüdür” uyarısında bulunmuştu. Ancak WSJ’nin İsrailli güvenlik uzmanlarına dayandırdığı analizlere göre, İsrail’in ABD desteği olmadan tek taraflı bir askeri operasyon başlatması da oldukça zor görünüyor.

İki ülkenin yeni bir nükleer anlaşmaya nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda tam anlamıyla uzlaşamadığını belirten ismi açıklanmayan üst düzey bir ABD’li yetkili, “Bu konuda İsrail ile bazı görüş ayrılıklarımız var” dedi.

Ancak aynı yetkili, İran’ın anlaşma yapmayı reddetmesi halinde ABD’nin ileride İsrail’in olası bir askeri müdahalesine destek verebileceğinin sinyallerini de verdi: “Eğer [İran] bir anlaşma istemiyorsa, o zaman biz de [İsrail’in adımını] destekleyebiliriz.”

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Suudi Arabistan’dan İran’a nükleer anlaşma uyarısı

Yayınlanma

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman’ın geçen ay Tahran’daki temaslarında İranlı yetkililere, ABD Başkanı Donald Trump’ın nükleer anlaşma teklifini ciddiye almaları gerektiği uyarısında bulunduğu iddia edildi. Suudi ve İranlı kaynaklara göre, bu teklifin kabul edilmesi, İsrail ile olası bir savaşın önüne geçmenin tek yolu olabilir.

Reuters’ta yer alan habere göre Suudi Kralı Selman bin Abdülaziz, bölgedeki istikrarsızlığın derinleşmesinden endişe duyarak oğlu Prens Halid’i, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e bir uyarı mesajı iletmek üzere Tahran’a gönderdi. Bu ziyaret, Suudi Arabistan’dan İran’a son 20 yılda yapılan en üst düzey resmi temas olarak kayda geçti.

17 Nisan’da Tahran’daki cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde gerçekleşen toplantıya, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi de katıldı.

Trump’ın nükleer anlaşma için sabrı olmadığı mesajını iletti

Prens Halid’in ziyareti basında yer alsa da Kral Selman’ın gizli mesajının içeriği daha önce ortaya çıkmamıştı. Dört farklı kaynağa göre Trump’ın ilk döneminde Washington büyükelçiliği yapan Prens Halid, İranlı yetkililere Trump’ın uzun süren müzakerelere sabrı olmadığını açıkça iletti.

İsrail basını: Trump, Netanyahu’ya saksı muamelesi yaptı

Bu mesajın iletilmesinden yaklaşık bir hafta önce ABD Başkanı, İran ile nükleer anlaşma için müzakerelerin başladığını sürpriz şekilde açıklamıştı. Bu açıklamayı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Washington ziyareti sırasında yaptı. Netanyahu, nükleer tesislere saldırılar için destek arıyordu.

“Diplomasi penceresi daralıyor”

Tahran’daki toplantıda Prens Halid, Trump yönetiminin hızlıca bir anlaşmaya varmak istediğini, bu fırsatın kısa sürede kapanabileceğini söyledi. Körfez kaynaklarına göre, Suudi bakan, ABD ile anlaşmaya varmanın, görüşmelerin çökmesi durumunda İsrail’in askeri saldırısıyla karşı karşıya kalmaktan daha iyi bir seçenek olduğunu ifade etti.

Zaten Gazze ve Lübnan’daki son çatışmalarla yıpranan bölgenin, yeni bir gerilim dalgasını kaldıramayacağını belirten Prens Halid, hem Suudi Arabistan’ın hem de komşu ülkelerin ekonomik hedeflerinin tehlikeye gireceğini vurguladı.

Tahran: Anlaşmaya istekliyiz ama uranyum zenginleştirmeden vazgeçmeyiz

Toplantıda İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın, Batı yaptırımlarının kaldırılmasıyla ekonomik baskının hafifletilmesini sağlayacak bir nükleer anlaşmaya sıcak baktığını söylediği aktarıldı. Ancak İranlı yetkililer, Trump yönetiminin öngörülemez tutumundan rahatsız olduklarını ve uranyum zenginleştirme konusunda tam bir taviz vermeye hazır olmadıklarını belirtti.

Trump, daha önce diplomasi başarısız olursa askeri güç kullanma tehdidinde bulunmuştu. İran ise, sivil amaçlı nükleer faaliyetlerini tamamen sona erdirmesini içeren talepleri reddediyor.

Reuters, İran’ın ABD’nin dondurulmuş varlıklarını serbest bırakması ve sivil amaçlı uranyum zenginleştirme hakkını tanıması halinde uranyum zenginleştirme faaliyetlerini geçici süre dondurmayı değerlendirebileceğini ileri sürmüştü. Ancak İran Dışişleri Bakanlığı bu iddiayı yalanladı.

Suudi Arabistan, ABD’ye İran’a saldırı için üs vermeyecek

Kaynaklara göre Prens Halid, İranlı yetkililere, Riyad’ın bölgesel tansiyonu artıracak her türlü eylemden kaçınmalarını beklediğini iletti. Ayrıca, Trump’ın Biden ve Obama’ya kıyasla çok daha sert karşılık verebileceğini de vurguladı.

Bununla birlikte Prens Halid, olası bir askeri müdahale durumunda Suudi topraklarının veya hava sahasının ABD ya da İsrail tarafından kullanılmasına izin verilmeyeceği garantisini verdi.

Trump: Anlaşma yapın, yoksa sonuçlarına katlanırsınız

Beyaz Saray, Suudi uyarısından haberdar olup olmadığını doğrudan yanıtlamasa da Sözcü Karoline Leavitt, “Başkan Trump çok net konuştu: Anlaşma yapın, yoksa ciddi sonuçlarla yüzleşirsiniz. Ve dünya onu ciddiye alıyor” dedi.

Trump, çarşamba günü yaptığı açıklamada, geçen hafta Netanyahu’yu nükleer görüşmeleri bozacak adımlardan kaçınması konusunda uyardığını ve “Taraflar artık çözüme çok yakın” dediğini belirtti.

İran’ın bölgesel etkisi geriliyor

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın kardeşi olan Prens Halid’in ziyareti, Suudi Arabistan ile İran arasında 2023 yılında Çin arabuluculuğunda sağlanan normalleşme sonrası ilk üst düzey temas oldu. Bu süreç, iki ülke arasındaki onlarca yıllık düşmanlığı yumuşatmıştı.

Ancak son dönemde İran’ın bölgedeki etkisi, İsrail’in Gazze’de Hamas’a, Lübnan’da Hizbullah’a ve Suriye’de Beşar Esad yönetimine karşı düzenlediği saldırılarla ciddi ölçüde sarsıldı. Batı yaptırımları da İran’ın petrole dayalı ekonomisini derin şekilde etkiledi.

Carnegie Orta Doğu Merkezi’nden İran uzmanı Mohanad Hage Ali’ye göre, Tahran’ın zayıflığının Suudi Arabistan’a diplomatik nüfuzunu kullanma ve bölgesel bir çatışmayı önleme fırsatı verdiğini söyledi.

Ali Reuters’a verdiği demeçte, “Savaş ve İran ile çatışmanın kendileri, ekonomik vizyonları ve hedefleri üzerinde olumsuz etkileri olacağı için savaşı önlemek istiyorlar” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English