Amerika
Trumpizmin iktisadi aklı – 1: Stephen Miran ve doların devalüasyonu planı

ABD Başkanı Donald Trump’ın yeni bir ticaret savaşı başlatarak tüm küresel ekonomiyi vuran gümrük vergileri uygulaması, Türkiye’de de zamanında çok duyduğumuz “rasyonel olmayan iktisat politikaları” çığlıklarının atılmasına neden oldu.
Buna göre Trump çılgın bir otokrat olduğu için bilgisizlikten bu tarifeleri bu şekilde uygulamayı istemişti. Veya “yeni Keynesçi” ünlü iktisatçı Paul Krugman’ın dediği gibi, Trump ticaret söz konusu olduğunda “çıldırmıştı” ve “habis aptallık” dünya ekonomisini öldürebilirdi.
Trump’a geniş bir bilgi ve büyük bir akıl atfediyor değilim, zaten yazının geri kalanında buna işaret edeceğim. Üstelik tarifelerin belirlenme usulünde basbayağı “çocukça” bir taraf var, buna daha önce değinmiştik. Dahası, dizinin ilerleyen bölümlerinde, “Trumponomics”e getirilen ciddi itirazları ve stratejinin çelişkilerini de vurgulayacağız.
Ne var ki, Trump’ın aklının ermeyeceği şeyler var ve bunları için de “danışman” takımı devreye giriyor. Trump, çılgın bir otokrata değilse de züccaciye dükkanına giren cahil ve kör bir file benzetilse daha doğru olur; ona bu yüzden ihtiyaç var: kırıp dökmesi için.
Dolayısıyla bir haftada trilyonlarca dolar paranın hisse senedi piyasalarından buhar olup uçmasının arkasında, kısmen bir “akıl” olduğunu düşündürecek işaretler buluyoruz. Tarihte benzer örnekler de yok değil. Büyük Buhran’daki Başkan Herbert Hoover anılarında, kendi Hazine Bakanı Andrew Mellon’un şöyle dediğini aktarıyordu:
“İşgücünü tasfiye edin, hisse senetlerini tasfiye edin, çiftçileri tasfiye edin, gayrimenkulleri tasfiye edin. . . . [Buhran] sistemdeki çürümüşlüğü temizleyecek. Yüksek yaşam maliyetleri ve yüksek yaşam seviyesi düşecek. İnsanlar daha çok çalışacak, daha ahlaklı bir hayat yaşayacak. Değerler ayarlanacak ve girişimci insanlar işinde daha az ehil olan insanların enkazlarını kaldıracak.”
Başdanışman Miran ve doların aşırı değerli olması sorunsalı
Küresel tarifeleri resmi olarak duyuran Beyaz Saray özetinden çıkan sonuç, aslında sık sık dile getirilen, görünürdeki politika setine işaret ediyordu: Adına küreselleşme denen süreç, özellikle imalat sanayisi söz konusu olduğunda artık ABD’nin ve Amerikan işçilerinin çıkarlarına hizmet etmiyordu. Üretimin yeniden ülke içine taşınması (reshoring) ve içeride vergi indirimleri için bunlar yapılıyordu.
Bu da elbette işin görünen kısmı. Görünenin yüzeyini kazımak istediğimizde, Trump’ın Beyaz Saray’ında esas olarak üç isim “iktisadi akıl” bağlamında öne çıkıyor: Beyaz Saray Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanı Stephen Miran, Hazine Bakanı Scott Bessent, Ticaret Temsilcisi Peter Navarro.
Bu yazıda, 30 milyar dolarlık hedge fonu yöneticisi Hudson Bay Capital’de stratejist olarak çalışan Miran’ın, kasım ayında Trump seçildikten hemen sonra yayınlanan 41 sayfalık bir rapordan bahsedeceğim.
“Küresel Ticaret Sisteminin Yeniden Yapılandırılması için Kılavuz” başlıklı memorandumda Miran, “piyasaları” gümrük tarifelerinin uygulanabilir olduğuna ikna etmeye çalışıyordu.
“Küresel ticaret sisteminde reform yapma” ve “Amerikan sanayisini dünyanın geri kalanı karşısında daha adil bir zemine oturtma arzusu”nun, Trump için on yıllardır “tutarlı bir tema” olduğunu hatırlatarak giriş yapan Miran, “Uluslararası ticaret ve finans sistemlerinde kuşaklar boyu sürecek bir değişimin eşiğinde olabiliriz,” sözleri ile bugünlerin sinyallerini veriyor.
Stratejist, “Bu politikaların önemli olumsuz sonuçlar doğurmadan uygulanabileceği bir yol var, fakat bu yol dar,” diyerek işlerinin kolay olmadığını kabul ederek başlıyor.
Fakat dananın kuyruğunun koptuğu yer şurası:
“İktisadi dengesizliklerin temelinde uluslararası ticaretin dengelenmesini engelleyen doların aşırı değerlenmesi yatmaktadır ve bu aşırı değerlenme rezerv varlıklara yönelik esnek olmayan talepten kaynaklanmaktadır. Küresel GSYİH büyüdükçe, ABD için rezerv varlıkların ve savunma şemsiyesinin finansmanı giderek daha külfetli hale gelmekte, imalat ve ticarete konu olan sektörler maliyetlerin yükünü taşımaktadır.”
Bu tür bir aşırı değerlenme ABD ihracatını daha az rekabetçi kılıyor, ithalatı daha ucuz hale getiriyor ve Amerikan imalatını baltalıyor. Temel argüman seti bu.
Dolara ilişkin bu değerlendirmenin zannedildiğinden daha yaygın olduğunu not edip geçiyorum, bu konuyu yakın zamanda iktisatçı Radhika Desai ile konuşmuştuk. Başkan Yardımcısı JD Vance’in de benzer düşüncelere sahip olduğunu, doların bu aşırı değerli olma halinin de küresel rezerv para olma niteliğinden kaynaklandığını düşündüğünü okumuştuk.
Zaten tarifelerin tek başına uygulanmasının pek bir işe yaramayacağına dair Miran ve Bessent gibi isimler arasında bir konsensüs olduğunu göreceğiz. Nitekim Miran, dolar ile yabancı para birimleri arasında da bir “ayarlama”, kur düzenlemesi istediğini yazıyor:
“Para birimi telafisi [currency offset] ticaret akışlarındaki uyumluluğu engelleyebilse de, tarifelerin nihai olarak gerçek satın alma gücü ve refahı azalan tarifeye tabi ülke tarafından finanse edildiğini ve elde edilen gelirin rezerv varlık sağlanması için yük paylaşımını iyileştirdiğini göstermektedir.”
Dolayısıyla tarifelerin olumsuz yanları ile döviz paritesinin ayarlanmasının olumlu yanları birbirini götürecek. Harvard’da iktisat doktorası yapan Miran’a bakılırsa, böylece Amerikalı tüketicilerin satın alma gücü etkilenmeyecek; fakat Amerikan tarifeleri ile boğuşan ihracatçı ülkelerin vatandaşları para birimlerindeki hareketin bir sonucu olarak daha yoksul hale geldiğinden, ihracatçı ülke verginin ‘bedelini’ ödeyecek ya da yükünü taşıyacak, ABD Hazinesi ise geliri toplayacak.
Sorunun kaynağı: Doların rezerv para olması musibeti
Miran, “ticaret perspektifinden bakıldığında”, doların aşırı değerlenmesinin nedeni olarak “büyük ölçüde dolar varlıklarının dünyanın rezerv para birimi olarak işlev görmesini” gösteriyor. JD Vance’in argümanıyla uyumlu.
ABD dünyaya rezerv varlıklar sağladığı için, dolar ve ABD Hazine tahvillerine, ticareti dengelemek veya riske göre ayarlanmış getirileri optimize etmekten kaynaklanmayan bir talep oluyor. Bu rezerv işlevleri uluslararası ticareti kolaylaştırmaya hizmet ediyor ve getiri maksimizasyonundan ziyade genellikle “politika nedenleriyle” (örneğin rezerv veya para birimi yönetimi veya varlık fonları) tutulan büyük tasarruf havuzları için bir araç sağlıyor.
Dolayısıyla dolar ve Amerikan tahvillerine yönelik rezerv talebinin büyük bir kısmı iktisadi veya yatırım temellerine göre esnek değil. Miran şöyle bir örnek veriyor: Mikronezya ve Polinezya arasındaki ticareti teminat altına almak için satın alınan Hazine tahvilleri, ABD’nin ticaret dengesinden, son istihdam raporundan veya Hazine tahvillerinin Alman Bund’larına [devlet tahvilleri] kıyasla göreceli getirisinden bağımsız olarak satın alınıyor.
Bu tür olgular, diyor danışman, Belçikalı iktisatçı Robert Triffin’e atfen “Triffin dünyası” olarak tanımlanabilecek bir durumu yansıtıyor: Triffin dünyasında rezerv varlıklar küresel para arzının bir biçimi ve bunlara olan talep, rezerv sağlayan ülkenin iç ticaret dengesi ya da kâr getirme özelliklerinin değil, küresel ticaret ve tasarrufların bir fonksiyonu olarak beliriyor.
Bu modelde Amerika çok fazla ithalat yaptığı için büyük cari açıklar vermiyor, fakat rezerv varlık sağlamak ve küresel büyümeyi kolaylaştırmak amacıyla Amerikan devlet tahvili ihraç etmek zorunda olduğu için çok fazla ithalat yapıyor.
Saadet ve ızdırap: Finansın yükselişi, imalatın çöküşü
Miran’a göre rezerv ülke statüsünün üç önemli sonucu var: Bir miktar daha ucuz borçlanma, daha pahalı para birimi ve finansal sistem aracılığıyla güvenlik hedeflerini takip etme yeteneği.
Bu aşırı değerlenme, diye devam ediyor Miran, Amerikan imalat sektörüne ağır bir yük getirirken, ekonominin finansallaşmış sektörlerine zengin Amerikalıların yararına olacak şekilde fayda sağlıyor. Hedge fonu yöneticisi, kapitalizmin son 40 yılına damga vuran finansallaşma eğilimini bir solcuymuşçasına topa tutar gibi görünüyor.
Daha sonra, meselenin bir “krize yanıt” olduğu anlaşılıyor. Doların rezerv olma niteliği, kriz anlarında imalat ve ihracat sektörlerini daha da zorluyor. Rezerv varlık “güvenli” olduğu için dolar resesyonlar sırasında değer kazanıyor. Buna karşın, diğer ülkelerin para birimleri iktisadi gerileme dönemlerinde değer kaybetme eğiliminde.
Bu da toplam talepte bir düşüş yaşandığında, ihracat sektörlerindeki acının rekabet gücünün keskin bir şekilde erozyona uğramasıyla daha da arttığı anlamına geliyor. Bu nedenle ABD’deki resesyonlar sırasında imalat sektöründeki istihdam hızla düşüyor ve sonrasında da önemli ölçüde toparlanamıyor.
Rezerv para olmanın ikilemi
Fakat bir sorun var: Başkan Trump doların rezerv statüsünden memnun ve hatta doları rezerv amaçlı kullanmayı bırakma eğilimi gösteren ülkeleri, bilhassa da BRICS grubunu, cezalandırmakla tehdit etti.
Bu gerilim nasıl çözülecek? Miran’a göre “ticaret ve güvenlik ortakları arasında yük paylaşımını artırmaya yönelik bir dizi politika” ile çözülecek. Biraz uzun olsa da olduğu gibi aktarıyorum:
“Trump Yönetimi, doların küresel rezerv para birimi olarak kullanılmasına son vermeye çalışmak yerine, diğer ülkelerin rezerv konumumuzdan elde ettikleri faydaların bir kısmını geri almanın yollarını bulmaya çalışabilir. Toplam talebin diğer ülkelerden Amerika’ya yeniden yönlendirilmesi, ABD Hazinesi’ne gelir artışı ya da bunların bir kombinasyonu, Amerika’nın büyüyen küresel ekonomi için rezerv varlık sağlamanın artan maliyetini karşılamasına yardımcı olabilir. Trump Yönetimi’nin ticaret politikası ile güvenlik politikasını giderek daha fazla iç içe geçirmesi, rezerv varlıkların sağlanması ile güvenlik şemsiyesini birbirine bağlı görmesi ve bunlar için yük paylaşımına birlikte yaklaşması muhtemeldir.”
Yukarıda rezerv ülke statüsünde olmanın üç unsuruna değinmiştik. Bunlardan biri de finansal akışları kontrol edebilme kapasitesiydi. Miran’a göre, imalar ve ihracat kapasitesindeki düşüşün yarattığı olumsuzluklar, ABD’nin küresel finans dünyasını kontrol etmesinin getirdiği olumluluklarla dengeleniyordu. Finansal kontrol, ABD’ye ulusal güvenlik hedeflerine minimum maliyetle ulaşmasını sağlayan bir “jeopolitik avantaj” sağlıyordu. Amerika “liberal demokrasilere” küresel bir savunma kalkanı sağlıyor ve bunun karşılığında rezerv statüsünün faydalarını elde ediyordu. Yani rezerv statüsü, zaten öteden beri ulusal güvenlik meselesi ile iç içe geçmişti.
İşte Trump, bu avantajların külfete dönüştüğü (veya öyle görüldüğü) bir döneme yanıt Miran’a göre. Danışman iktisatçı, “Bu bağlantı, Başkan Trump’ın neden diğer ülkelerin aynı anda hem savunma hem de ticarette Amerika’dan faydalandığını düşündüğünü açıklamaya yardımcı oluyor: savunma şemsiyesi ve ticaret açıklarımız para birimi aracılığıyla birbirine bağlı,” diye yazıyor ve devam ediyor:
“Triffin dünyasında, Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel GSYİH ve askeri güç içindeki payı küçüldükçe bu [küresel] düzenleme daha da zorlaşmaktadır. Küresel GSYİH’nin Amerikan GSYİH’sini geçmesiyle birlikte Amerika’nın üzerindeki iktisadi yükler arttıkça, Amerika’nın küresel güvenliği finanse etmesi daha da zorlaşır, çünkü cari açık büyür ve ekipman üretme kabiliyetimizin altı oyulur. Büyüyen uluslararası açık, Amerikan ihracat sektörü üzerindeki artan baskı ve bunun sonucunda ortaya çıkan sosyo-iktisadi sorunlar nedeniyle bir sorundur.”
İki kez ölmek mümkün mü?
ABD statükoyu artık omuzlayamıyor veya omuzlamak istemiyor, dolayısıyla onu değiştirmek istiyor. Miran’ın ilk tespiti bu.
ABD doları büyük ölçüde rezerv varlıktır çünkü Amerika “istikrar, likidite, piyasa derinliği ve hukukun üstünlüğünü” sağlıyor. Tüm bunlar, Amerika’yı dünya çapında fiziksel güç uygulayabilecek kadar güçlü kılan ve küresel uluslararası düzeni şekillendirmesine ve savunmasına olanak tanıyan özelliklerle ilgili. İkinci tespiti de bu.
Rezerv para statüsü ile ulusal güvenlik arasındaki iç içe geçmişliğin tarihi çok eskilere dayanıyor. Dolayısıyla Trump yönetimi küresel ticaret sistemini yeniden şekillendirdikçe bu bağlantılar daha da belirgin hale gelecek. Tespitlerin üçüncüsü ise bu. Dolayısıyla yaşadığımız şey basitçe doları (ve ABD’yi) içe kapatma olmaz, olamaz.
Hem gümrük tarifeleri hem de kur politikası, Amerikan imalatının rekabet gücünü artırmayı ve böylece sanayi tabanını güçlendirmeyi ve dünyanın geri kalanından gelen toplam talebi ve istihdamı ABD’ye tahsis etmeyi amaçlıyor.
Miran, tekstil gibi emek-yoğun sektörlerin Bangladeş gibi ülkelerden geri gelmeyeceğinin altını çiziyor. Tarifeler yüksek katma değerli mamüllerde Amerikan egemenliğini korumayı, imalatın ülke dışına çıkmaya devam etmesini engellemeyi ve pazarlarını Amerikan ihracatına açmak veya Amerikan fikri mülkiyet haklarını korumak için diğer ülkelerden anlaşmalar sağlamak için müzakere kozu elde etmeyi hedefliyor. Ulusal güvenlikle iç içe geçmiş sektörler arasında ise yarı iletkenler ve farmasötikler yer alıyor.
Ama çelişki ortada duruyor. Miran her şeye rağmen Trump yönetimine güveniyor. Çelişkiyi kabul edecek cesareti gösteriyor ve şöyle yazıyor:
“Doların ABD imalat sektörü üzerindeki ağırlığına rağmen, Başkan Trump doların küresel rezerv para birimi olma statüsüne verdiği değeri vurgulamış ve dolardan uzaklaşan ülkeleri cezalandırmakla tehdit etmiştir. Bu gerilimin, doların statüsünü korumayı amaçlayan ama ticaret ortaklarımızla yük paylaşımını iyileştiren politikalarla çözülmesini bekliyorum. Uluslararası ticaret politikası, rezerv konumumuzun ticaret ortaklarına sağladığı faydaların bir kısmını yeniden elde etmeye ve bu iktisadi yük paylaşımını savunma yükü paylaşımıyla ilişkilendirmeye çalışacaktır. Her ne kadar Triffin etkileri imalat sektörünü olumsuz etkilese de, Amerika’nın sistem içindeki konumunu sistemi tahrip etmeden iyileştirmeye yönelik girişimler olacaktır.”
Yeniden yapılandırmanın yük paylaşımı ayağı
Stephen Miran, Beyaz Saray Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanı olarak yaptığı ilk konuşmasında da kasım ayında yazdığı makaledeki temaları işledi.
Miran’ın işlediği yeni tema ise yük paylaşımında hangi kalemlerin yer alacağıydı. Miran, ABD’nin onlarca yıldır sağladığı küresel “kamu mallarının” maliyetini diğer ülkelerin daha fazla üstlenmesini istiyordu.
Miran tarafından dile getirilen Trumpizmin iktisadi zihin dünyasında ABD, dünyanın geri kalanı tarafından yeterli bir karşılık almadan küresel rezerv para birimi ve dünya çapında bir savunma şemsiyesi sağladığı için bir “enayi” olagelmişti.
Başkan Miran, Hudson Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada, “Başkan Trump, ister ulusal güvenlik ister ticaret alanında olsun, diğer ulusların bizim kanımız, terimiz ve gözyaşımız üzerinden bedavacılık yapmasına artık göz yummayacağını açıkça ortaya koydu,” diyor.
Daha önce değindiğimiz gibi, Amerikalı diplomatlar ve iktisatçılar tarafından uzun zamandır bir güç kaynağı olarak görülen ABD dolarının küresel finans ve ticaretteki üstünlüğünün olumsuz yanları olduğunu da savunan Miran, “Dolara olan talebin borçlanma oranlarımızı düşük tuttuğu doğru olsa da, aynı zamanda döviz piyasalarını da çarpıttı. Bu süreç şirketlerimize ve işçilerimize gereksiz yükler getirerek ürünlerini ve emeklerini küresel sahnede rekabet edemez hale getirdi,” ifadelerini kullanıyor.
Finansal hegemonya iyi ama bize yükü çok fazla, diyor. Başka ülkelerin Amerikan varlıklarına yatırım yapıp kendi para birimlerini manipüle ettiğini ve bu sayede ihracat mallarını ucuzlattıklarını öne sürüyor. Hatta daha da ileri gidiyor ve 2008 krizinden önce Çin’in mortgage piyasasındaki borçlarını artırarak balonun oluşmasına odun taşıdığını söyleyerek, finansal çöküşten Pekin’i sorumlu tutuyor.
Miran, yük paylaşımı için beş seçenek öne sürüyor:
- Birincisi, diğer ülkeler misilleme yapmadan ABD’ye ihracatlarında gümrük vergilerini kabul eder ve ABD Hazinesi’ne kamu mallarının finansmanı için gelir sağlar.
- İkinci olarak, pazarlarını açarak ve Amerika’dan daha fazla alım yaparak adil olmayan ve zararlı ticaret uygulamalarını durdururlar.
- Üçüncüsü, savunma harcamalarını ve ABD’den tedariklerini artırır, daha fazla ABD malı satın alarak Amerikan askerlerinin yükünü hafifletebilir ve ABD’de istihdam yaratırlar.
- Dördüncüsü, Amerika’da yatırım yapıp fabrikalar kurarlar. Mallarını bu ülkede üretirlerse gümrük vergileriyle karşılaşmazlar.
- Beşincisi, Hazine’ye “çek yazarak” ABD’nin küresel kamu mallarını finanse etmesine yardımcı olurlar.
Miran konuşmasını şöyle bitiriyor:
“Yük paylaşımı Amerika Birleşik Devletleri’nin onlarca yıl boyunca özgür dünyaya liderlik etmeye devam etmesini sağlayabilir. Bu sadece adalet için değil, aynı zamanda uygulanabilirlik için de bir zorunluluktur. İmalat sektörümüzü yeniden inşa etmezsek, güvenliğimiz ve mali piyasalarımızı desteklemek için ihtiyaç duyduğumuz güvenliği sağlamakta zorlanacağız. Dünya hâlâ Amerikan savunma şemsiyesine ve ticaret sistemine sahip olabilir, fakat bunlar için adil payını ödemeye başlamalıdır.”
Meali: Dünya kapitalist sistemindeki tıkanıklığın aşılması, ABD’nin sermaye birikimini garanti altına almadaki jandarma rolüne devam edebilmesi ve tek tek ülkelerdeki mülk sahibi sınıfların çıkarlarını koruyabilmesi için, Amerikan ekonomisinin yeniden inşasına dünyanın tamamı –diğer tüm kapitalistler de!– dahil olmalı.
Bir sonraki yazıda, Hazine Bakanı Scott Bessent’in neler dediğine bakacağız.
Amerika
Musk-Trump kavgası: Tesla 153 milyar dolar değer kaybetti

Tesla, Donald Trump ve Elon Musk arasındaki gerginliğin tırmanmasıyla perşembe günü rekor bir satış dalgası yaşadı.
ABD Başkanının Musk’ın şirketleriyle olan ABD hükümeti sözleşmelerini feshedebileceğini işaret etmesinin ardından, elektrikli araç grubunun hisseleri yüzde 14’ün üzerinde değer kaybederek piyasa değerinden 153 milyar dolar sildi.
Trump, Truth Social platformunda, “Bütçemizde milyarlarca dolar tasarruf etmenin en kolay yolu, Elon’un devlet sübvansiyonlarını ve sözleşmelerini feshetmek,” diye yazdı.
Perşembe günkü düşüşle Tesla’nın hisse fiyatı yılbaşından bu yana yüzde 25 değer kaybetti.
Dünyanın en güçlü iki adamı arasındaki kavga, Musk’ın X’te defalarca yaptığı iğneleyici yorumlar ve Trump’ın, seçimlerden bu yana yakın müttefiki olan milyarderin “zayıfladığını” söylemesiyle devam etti.
Tesla hisselerinin satışı ABD borsalarında yankı buldu ve S&P 500 ile teknoloji ağırlıklı Nasdaq Composite endeksleri günü sırasıyla yüzde 0,5 ve yüzde 0,8 düşüşle kapattı. Her iki endeks de Trump ve Musk’ın hakaretler savurmaya başladığı öğle saatlerinde düşüşe geçti.
SpaceX ve Starlink değer kazandı
Tesla yatırımcıları birkaç ay boyunca inişli çıkışlı bir dönem geçirdi. Hisse senetleri, Trump’ın ikinci başkanlık dönemini kazanmasının ardından geçen yılın son çeyreğinde güçlü bir yükseliş yaşadı, fakat Trump’ın ticaret savaşının tetiklediği genel piyasa satışları nedeniyle aralık ortasından mart başına kadar düşüş yaşadı.
Musk’ın uzay keşif grubu SpaceX ve uydu geniş bant ağı iştiraki Starlink’in hisseleri, Tesla’nın düşüşüyle birlikte perşembe günü yükseldi. AST SpaceMobile yüzde 7,5 değer kazanırken, iletişim grubu EchoStar yüzde 17,4 sıçradı.
Musk’ın, Devlet Verimliliği Departmanı’nın (DOGE) başkanı olarak federal hükümet harcamalarında yaptığı kesintiler de tepkiyi beraberinde getirdi. Tesla patronu, işlerine yönelik “geri tepme”yi suçlayarak mayıs sonunda hükümet görevinden istifa etti.
Bazı yatırımcılar, Musk ve Trump’ın önceki dostane ilişkilerine rağmen, piyasanın bu kavgayı öngörmesi gerektiğini söyledi. Ünlü kısa vadeli satıcı Jim Chanos, X’te bunun “Şimdiye kadarki en öngörülebilir ayrılık” olduğunu söyledi.
Bannon’dan SpaceX’i devletleştirme ve Musk’ı sınır dışı etme çağrısı
Daha önce vize tartışması nedeniyle Musk ile ağır bir kavgaya tutuşan MAGA ideoloğu Steve Bannon, Trump’a SpaceX’e el koyma çağrısı yaptı.
Bannon, “War Room Live” programında, Trump’ın SpaceX’i kontrol altına almak için Kore Savaşı döneminden kalma milli güvenlik seferberlik yasası olan Savunma Üretim Yasasını kullanmak üzere bir başkanlık kararnamesi imzalaması gerektiğini söyledi.
Bannon, “ABD hükümeti onu ele geçirmeli,” dedi ve yönetimin ayrıca Musk’ın güvenlik iznini iptal etmesi ve soruşturma sonuçlanana kadar Musk’ın şirketleriyle tüm federal sözleşmeleri askıya alması gerektiğini savundu.
MAGA ideoloğu, Başkana Tesla liderinin sınır dışı edilme işlemlerini başlatması için de çağrıda bulundu. Bannon, “Elon Musk yasadışı. O da gitmeli,” dedi. Güney Afrika doğumlu Musk, yirmi yılı aşkın süredir ABD vatandaşı.
Musk ise Bannon’ın çağrılarına X’te verdiği yanıtta, “Bannon zirve geri zekalıdır,” dedi.
Steve Bannon, Elon Musk’a ‘ırkçı’ dedi, MAGA’dan atma sözü verdi
MAGA’daki bölünme ayyuka çıktı: JD Vance sesleri
Öte yandan Musk-Trump kavgası, Amerika’yı Yeniden Büyük Yap (MAGA) koalisyonundaki çatlakları da tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.
Musk’ın, daha önce Başkana destek veren seçmen kitlesinde Trump aleyhine derin bir yara açabileceği düşünülüyor.
Örneğin, Musk’ın sosyal platformu X’te 1,2 milyon takipçisi olan sağcı influencer Ian Miles Cheong, Musk ve Trump arasındaki mücadele için “Paramı Elon’a yatırıyorum,” diye bir paylaşım yaptı.
Cheong ayrıca, “Trump görevden alınmalı ve JD Vance onun yerini almalı,” dedi.
30 dakikadan az bir süre sonra Musk, Cheong’un paylaşımını tek kelimeyle “Evet” ekleyerek yeniden paylaştı.
‘Büyük, güzel yasaya’ ne olacak?
Trump ve Musk arasındaki kişisel kavga sürerken, bombanın fitilinin Trump’ın Kongre’ye getirdiği harcama tasarısı üzerinden ateşlendiğini hatırlatmak gerekiyor.
The Hill’deki değerlendirmeye göre kavga, bazı Kongre Cumhuriyetçilerinin Musk’a olan öfkelerini daha açık bir şekilde dile getirmeye istekli hale getirebilir. Bu öfke bir süredir artıyordu.
Fakat Musk, tasarıya yönelik eleştirilerini sürdürüyor ve bu tutumu, Cumhuriyetçi Parti liderlerini rahatsız edecek.
Musk, bir dizi sosyal medya paylaşımında sadece Trump’ı değil, Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson ve Senato Çoğunluk Lideri John Thune’yi de hedef aldı ve hükümet harcamalarının kontrolden çıkmasının tehlikelerini dile getirdikleri geçmiş yorumlarını yeniden gündeme getirdi.
Kongre Bütçe Ofisine göre, bütçe tasarısının mevcut haliyle 10 yıl içinde 2,4 trilyon dolarlık ek bütçe açığı yaratması bekleniyor.
Musk, kendine özgü ateşli üslubuyla perşembe öğleden sonra yaptığı paylaşımlardan birinde, “Kongre Amerika’yı iflasa sürüklüyor!” iddiasında bulundu.
Kongre’deki Cumhuriyetçiler genel olarak Musk’tan çok Trump’a sadık.
Fakat Musk’ın tasarıyı batırmak için yeterli sayıda Cumhuriyetçi üyeyi kendi safına çekmesi son derece olası.
Elon Musk’tan Trump’a suçlama: Epstein dosyası neden gizli tutuluyor?
Politico: Trump, Musk ile olası bir yumuşamanın sinyali verdi
Öte yandan kavganın bir ateşkes ve “detant”, yani yumuşama ile şimdilik sona ereceğini ileri sürenler de var.
Başkan Trump, Elon Musk ile sosyal medyada bir gün süren atışmaların ardından perşembe günü POLITICO ile yaptığı röportajda kayıtsız bir tavır sergiledi.
Bundan ayrı olarak, Beyaz Saray danışmanları, gerginliğin tırmanmasını önlemek için başkanın Musk’a yönelik kamuoyu eleştirilerini yumuşatması için uğraştıktan sonra, barışı sağlamak için Tesla’nın milyarder CEO’su ile cuma günü bir telefon görüşmesi ayarladı.
Trump, bir zamanlar en büyük destekçisiyle yaşadığı kamuoyuna mal olan ayrılık hakkında POLITICO’ya verdiği kısa demeçte, “Oh, sorun yok. Her şey çok iyi gidiyor, hiç bu kadar iyi olmamıştı,” dedi.
Trump destekçisi hedge fon yöneticisi Bill Ackman da dahil olmak üzere yardımcılar ve müttefikler gerginliği yatıştırmak için aceleyle harekete geçti ve Musk da buna sıcak bakıyor gibi görünüyor.
Ackman, “@realDonaldTrump ve @elonmusk’ı destekliyorum ve onlar da büyük ülkemizin iyiliği için barış yapmalılar,” diye yazdı.
Musk da Ackman’a, “Haksız değilsin,” diye yanıt verdi.
Amerika
Elon Musk’tan Trump’a suçlama: Epstein dosyası neden gizli tutuluyor?

Elon Musk, ABD Başkanı Donald Trump’ı Jeffrey Epstein davasındaki belgelerde adının geçtiğini iddia ederek çocukların cinsel istismarına karışmakla suçladı ve belgelerin bu yüzden açıklanmadığını öne sürdü. Trump ise Musk’ı devlet desteklerini kesmekle tehdit ederek, milyarderin ABD Hükümet Verimliliği Dairesi (DOGE) başkanlığından ayrılması sonrası başlayan çatışmada karşılıklı suçlamalar devam etti.
Amerikalı milyarder Elon Musk, ABD Başkanı Donald Trump’ı Jeffrey Epstein davasındaki belgelerde adının geçtiğini öne sürerek çocukların cinsel istismarına karıştığını iddia etti ve bu durumun belgelerin hala kamuoyuna açıklanmamasının nedeni olduğunu belirtti.
Gerilim, Musk’ın ABD Hükümet Verimliliği Dairesi (DOGE) başkanlığından ayrılmasının ardından karşılıklı sert açıklamalarla yükselmişti.
SpaceX’in kurucusu Musk, Trump’ın seçim zaferinde kendi desteğinin kilit rol oynadığını savundu.
Musk, X’teki paylaşımında, “Ben olmasaydım Trump kaybederdi, Demokratlar Temsilciler Meclisi’ni kontrol ederdi ve Cumhuriyetçiler Senato’da 49’a karşı sadece 51 sandalyeye sahip olurdu,” ifadelerini kullandı.
Time to drop the really big bomb:@realDonaldTrump is in the Epstein files. That is the real reason they have not been made public.
Have a nice day, DJT!
— Elon Musk (@elonmusk) June 5, 2025
Trump’tan Musk’a sert yanıt ve tehdit
Donald Trump, Elon Musk’ın suçlamalarına sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yanıt verdi. Trump, bütçeden “milyarlarca dolar” tasarruf etmek amacıyla Musk’ın faaliyetleriyle ilgili tüm devlet sübvansiyonlarını ve sözleşmelerini durdurma tehdidinde bulundu.
Trump, “Biden’ın bunu neden yapmadığına hep şaşırmışımdır,” diye ekledi.
Basın mensuplarına konuşan Trump, Musk’ta hayal kırıklığına uğradığını belirterek seçimleri onun yardımı olmadan da kazanabileceğini vurguladı.
Trump, Musk’ın DOGE başkanlığı görevini özlediğini ve bu yüzden girişimcinin davranışlarının “düşmanca” bir hâl alabileceğini öne sürdü.
Truth Social’daki bir başka paylaşımında başkan, Musk’ın “çıldırdığını” ifade etti. ABD Başkanı, iş insanının “tükenme noktasında” olduğunu ve kendisinin ondan yönetimden ayrılmasını istediğini belirtti.
Trump ayrıca, Musk’ı “birkaç ay içinde” elektrikli araçlara yönelik devlet desteğinin sona erdirileceği konusunda bilgilendirdiğini ve bu önlemin satışların artışını teşvik ettiğini ifade etti.
Trump, “Herkesi bu gereksiz arabaları almaya zorlayan elektrikli araç lisansını elinden aldım ve o da çıldırdı,” diye yazdı.
İkili arasındaki açık çatışma, Musk’ın devlet görevinden ayrılmasının hemen ardından başladı.
Trump, 1 Haziran’da Musk’ın müttefiki ve SpaceX projelerine yatırım yapan Jared Isaacman’ın NASA başkanlığı adaylığını geri çektiğini duyurdu.
Bunun üzerine Musk, 4 Haziran’da federal bütçeyi “iğrenç bir kepazelik” olarak nitelendirerek tamamen gözden geçirilmesi çağrısında bulundu. Trump ise belgeyi imzaladığını ve Musk’ın projenin tüm detaylarından önceden haberdar olduğunu belirtti.
Jeffrey Epstein olayının geçmişi
Musk’ın bahsettiği Jeffrey Epstein, 2019 yılında hapishanede ölmüştü. Resmi açıklamaya göre ölüm nedeni intihardı.
Soruşturma, Epstein’ın reşit olmayanları evlerine ve özel adasına çekerek ticaretini yaptığına ve burada Amerikan ve dünya elitlerinin temsilcileri tarafından cinsel istismara uğradıklarına inanıyor.
Donald Trump, ikinci seçim kampanyası sırasında Lex Fridman’a verdiği bir röportajda Epstein’ın adasını ziyaret eden etkili kişilerin listesini yayınlama sözü vermişti.
Daha sonra, Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesinin ardından bir dizi Amerikalı senatör, başkanı dava belgelerin gizliliğini kaldırmaya çağırdı. Ancak bu gerçekleşmedi.
Amerika
Trump’tan yeni çok ülkeli seyahat yasağı

ABD Başkanı Donald Trump çarşamba günü, ulusal güvenlik risklerini gerekçe göstererek 19 ülkeden gelen kişilere yönelik kapsamlı bir yeni seyahat yasağı getirdi.
Yasak, Afganistan, Burma, Çad, Kongo Cumhuriyeti, Ekvator Ginesi, Eritre, Haiti, İran, Libya, Somali, Sudan ve Yemen’den gelen kişilerin ABD’ye girişini tamamen kısıtlıyor. Başkan ayrıca Burundi, Küba, Laos, Sierra Leone, Togo, Türkmenistan ve Venezuela vatandaşlarının ABD’ye girişini kısmen kısıtlıyor ve sınırlandırıyor.
Yönetimin seyahat yasağı, ziyaretçilerin ve vize başvuru sahiplerinin güvenlik incelemesinin imkansız olduğu ve ulusal güvenliğe tehdit oluşturduğu ülkeleri belirlemeleri talimatını veren ilk günkü başkanlık kararnamesinin ardından aylardır hazırlık aşamasındaydı.
Kapsamlı planlama, Beyaz Saray’ın yasal engelleri aşma çabalarını gösteriyor: Trump’ın 2017’de çoğunluğu Müslüman ülkeleri hedef alan seyahat yasağı, bir dizi mahkeme yenilgisinin ardından nihayetinde hafifletilmiş bir versiyonuyla yürürlüğe girmişti.
Trump, Beyaz Saray tarafından yayınlanan bir videoda, “Bize zarar vermek isteyenlerin ülkemize girmesine izin vermeyeceğiz ve Amerika’nın güvenliğini sağlamaktan bizi hiçbir şey alıkoyamaz,” dedi.
Yasak, mevcut vize sahipleri, yasal daimi ikamet edenler, belirli vize kategorileri ve hükümetin ABD’nin ulusal çıkarlarına hizmet ettiğini belirlediği kişileri kapsamıyor.
Trump, Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun “yüksek riskli bölgeler” hakkında bir güvenlik incelemesi yaptığını ve hangi ülkelere yeni kısıtlamalar getirilmesi gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunduğunu söyledi.
Başkan, yönetimin terörist faaliyetler, vize güvenliği işbirliği, bir ülkenin yolcuların kimliklerini doğrulama yeteneği, vatandaşların sabıka kayıtlarının tutulması ve yasadışı vize süresini aşma oranları gibi faktörleri incelediğini de sözlerine ekledi.
Planlamaya aşina olan ve isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan bir ABD’li yetkiliye göre, Beyaz Saray çok daha uzun bir ülke listesi hazırlamayı düşünmüştü.
Trump çarşamba günü yaptığı açıklamada, ülkelerin koşullarını iyileştirip ABD’nin güvenlik standartlarını karşılaması halinde listenin değiştirilebileceğini, risk teşkil eden diğer ülkelerin ise listeye eklenebileceğini söyledi.
Trump’ın bu kararı, Colorado eyaletinin Boulder kentinde bir adamın İsrail yanlısı protestoculara molotof kokteyli atıp “derme çatma bir alev makinesi” kullanarak terör endişelerini artırmasından sadece birkaç gün sonra geldi.
İç Güvenlik Bakanlığına (DHS) göre, Mısır vatandaşı Mohamed Soliman, 2022 yılında göçmen olmayan vizeyle ABD’ye giriş yaptı ve vizesinin süresi 2023 yılında doldu.
DHS’ye göre, Soliman 2022’de sığınma başvurusunda da bulunmuştu. Beyaz Saray, bu olayı kontrolsüz göçün ulusal güvenliğe nasıl bir tehdit oluşturduğunun bir örneği olarak öne çıkarırken, Soliman federal ve eyalet nefret suçlarıyla suçlandı.
Trump yönetimi, Soliman’ın ailesi olan eşi ve beş çocuğunu sınır dışı etmek için hızlıca harekete geçti, ama Kaliforniya’daki bir federal yargıç bu çabaları geçici olarak engelledi. Aile salı günü Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Birimi tarafından gözaltına alındı.
Trump, göçmenliği uzun süredir ulusal güvenlik meselesi olarak nitelendiriyor ve ikinci döneminde, belgesiz göçmenleri ülkeden hızla çıkarmak ve göçmenliği “istila” olarak ilan etmek için bu argümana daha da fazla ağırlık veriyor.
Beyaz Saray’dan mahkeme salonlarındaki Adalet Bakanlığı avukatlarına kadar, Trump yönetimi, başkanın ulusal güvenlik üzerindeki doğal yetkisi nedeniyle, ABD için önemli bir risk teşkil eden kişileri tek taraflı olarak belirleme yetkisine sahip olduğunu savunuyor.
Trump, Beyaz Saray tarafından yayınlanan ve yasağı duyuran videoda, “Colorado’nun Boulder kentinde meydana gelen son terör saldırısı, uygun şekilde güvenlik kontrolünden geçmemiş yabancı uyrukluların yanı sıra, geçici ziyaretçi olarak gelip vizelerinin süresini aşanların ülkemiz için oluşturduğu aşırı tehlikeyi bir kez daha ortaya koydu. Onları istemiyoruz. 21. yüzyılda, dünyanın dört bir yanından gelen tehlikeli yerlerden gelen yabancı vize süresini aşan kişiler tarafından birbiri ardına terör saldırıları gerçekleştirildi,” diyor.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Diplomasi2 hafta önce
Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?
-
Görüş2 hafta önce
Rusya ile müzakerelerde aklıselimin galip gelme ihtimali
-
Söyleşi2 hafta önce
Eski AP Türkiye Raportörü Kati Piri Harici’ye konuştu: AB’nin tutarlı bir Türkiye stratejisi yok
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 1
-
Avrupa6 gün önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor