Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Tucker Carlson: Biden yönetimi Putin’i öldürmeye çalıştı

Yayınlanma

ABD’li gazeteci Tucker Carlson, Biden yönetiminin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i öldürmeyi planladığını ve Kuzey Akım boru hattı saldırısına karıştığını iddia etti. Carlson, Putin ve diğer Rus figürlerle yaptığı röportajların ardından Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in kendisini görmezden geldiğini de belirtti.

ABD’li gazeteci Tucker Carlson, Başkan Joe Biden liderliğindeki Amerikan yönetiminin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i “ortadan kaldırmayı” hedeflediğini öne sürdü.

Carlson, gazeteci ve siyaset analisti Matt Taibbi ile yaptığı röportajda, “Örneğin, ABD eski Dışişleri Bakanı Tony Blinken, Putin’i öldürmeye çalışarak gerçek bir savaş peşindeydi. Biden yönetiminin yaptığı şey buydu,” ifadelerini kullandı.

Röportaj, Carlson’un X (eski Twitter) hesabından paylaşıldı. Carlson, bu tür girişimleri “delilik” olarak nitelendirdi ancak iddialarını destekleyecek somut kanıt sunmadı.

Carlson, açıklamalarına şu sözlerle devam etti: “Biden yönetimi, ‘koruyucu bir kalkan’ olarak ‘kaos’a ihtiyaç duyuyordu ve Washington’un politikası da buna dayanıyordu. Bu tam bir çılgınlık! Böyle bir durumda Rusya’yı kim yönetecekti? Yabancıların anlamakta zorlandığı karmaşık bir ülkedeki nükleer stoklara ne olurdu?”

Gazeteci, ABD’nin Kuzey Akım gaz boru hattına düzenlenen saldırıyla da bağlantılı olduğuna da işaret etti: “ABD, Rusya’dan Batı Avrupa’ya uzanan bu boru hattının sabotajının arkasındaydı. Artık bunun doğru olduğunu söyleyebiliriz.”

Carlson, Şubat 2024’te Vladimir Putin ile Rusya-ABD ilişkileri, Ukrayna savaşı ve NATO konularını ele alan iki saatlik bir röportaj gerçekleştirmişti.

Rus lider, bu görüşmede Ukrayna’daki askeri müdahalenin hedeflerine ulaşılamadığını dolaylı olarak kabul ederek Ukrayna ile müzakerelere açık olduğunu belirtmişti.

Gazeteci, daha sonra Rus ideolog Aleksandr Dugin, milyarder Andrey Melniçenko ile Telegram’ın kurucusu Pavel Durov ile de görüştü.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile röportaj taleplerine ise yanıt alamadığını açıkladı.

Carlson, Kongre üyesi Marjorie Taylor Greene aracılığıyla iletilen tüm taleplerin Zelenskiy tarafından görmezden alındığını vurguladı: “Kendisinin pozisyonunu açıklaması için birçok kez başvurduk. Tabii ki, bunları reddetti.”

DİPLOMASİ

AB, vergilerden kaçınmak için Trump’a “işbirliği paketi” teklif edecek

Yayınlanma

AB Ticaret Şefi Maroš Šefčovič salı günü, ABD Başkanı Donald Trump’la “barışı satın alabileceğini” ve giderek büyüyen bir ticaret savaşını önleyebileceğini umduğu bir paketle Washington’a uçtu.

POLITICO’nun haberine göre Trump’ın gümrük vergilerini önlemek amacıyla yeni yönetime bir “işbirliği paketi” vaat eden Šefčovič’in çarşamba günü (19 Şubat) ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick, ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer ve Trump’ın ekonomi başdanışmanı Kevin Hassett ile bir araya gelmesi bekleniyor.

Ziyaret, Trump’ın önümüzdeki ay çelik ve alüminyum üzerindeki vergileri yeniden yürürlüğe koyacağını söylemesinin ardından, blok için tehlikeli bir zamanda gerçekleşiyor. Trump ayrıca, başta otomobil endüstrisi olmak üzere Avrupalı ihracatçılara zarar verecek karşılıklı gümrük vergileri uygulama yönünde bir adım attı. 

Brüksel son dört yılını ticaret silahlarını güçlendirmekle geçirirken, öncelikle Trump ile bir anlaşma yapmayı denemek istiyor. POLITICO’ya göre AB’nin çantasında 4 ana öneri yer alıyor.

1. Amerikan LNG’si daha fazla satın almak

Bunlardan ilki, ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithalatını artırmak. Trump’ın Amerika’nın AB ile olan 198 milyar avroluk ticaret açığı konusundaki takıntısı, bloğa milyarlarca dolara mal olabilecek ağır gümrük vergileri uygulama tehditlerinin merkezinde yer alıyor. 

Fakat Trump’ın aynı anda daha fazla fosil gazı için daha fazla sondaj sözü vermesi, Avrupa ülkelerinin Atlantik ötesinden daha fazla yakıt satın alarak bir ticaret savaşı olasılığını önleyebileceği umutlarını artırdı.

Fakat uygulamada Almanya gibi AB ülkeleri, bloğun mevcut hacimlere ek olarak ne kadar daha Amerikan LNG’si satın alabileceğini sorguluyor. En azından bir AB ülkesi, enerji güvenliği adına Amerikan LNG kargolarını daha uygun fiyatlı hale getirmek için bir sübvansiyon programı fikrini ortaya atıyor.

Bu arada sektör temsilcileri, Trump’ın ülkesinde çevre standartlarını düşürmeye hazırlandığı ve enerji devlerinin kural değişikliklerinden faydalanmaları halinde Avrupa ülkelerinden ağır para cezalarıyla karşılaşabilecekleri göz önüne alındığında, AB paketinin metan emisyonları nedeniyle Amerikan yakıtı ithalatçılarını cezalandırmama taahhüdü içermesi için baskı yapıyor.

2. Amerikan otomobillerine gümrük indirimi

İkincisi, AB’nin Amerika otomobilleri üzerindeki gümrük vergisini azaltma taahhüdü. Trump’ın AB’ye yönelik şikâyetlerinin merkezinde otomobiller ve AB’nin araçlara uyguladığı yüzde 10’luk ithalat vergisi yer alıyor.

ABD’de yüzde 2,5 gümrük vergisi var, fakat bu oran hafif kamyonlar için keskin bir şekilde yüzde 25’e yükseliyor.

Trump’ın gümrük tehdidine en bariz cevap, otomobil üreticisi BMW ve Avrupa Parlamentosu’nun (AP) uluslararası ticaret komitesi başkanı Bernd Lange’nin savunduğu bir yaklaşımla, bloğun gümrük vergilerini ABD’ninkilerle eşleşecek şekilde düşürmek olacak.

Ne var ki küresel ticaret kuralları uyarınca AB’nin gümrük vergilerinde yapılacak herhangi bir indirimin tüm ticaret ortaklarına uygulanması gerekecek.

Bu durum, elektrikli araç üreticilerinin yeni pazar arayışında olduğu Çin için bir kazanç anlamına geliyor. Avrupa Komisyonu, sübvansiyon karşıtı soruşturmasının ardından geçen yıl Çin malı elektrikli araçlara yeni vergiler getirmişti.

3. Pekin ile mücadelede Brüksel-Washington ortaklığı

AB’nin Trump’a sunacağı tekliflerden üçüncüsü, Çin’e karşı AB-ABD ortaklığı.

POLITICO’da yer alan habere göre Brüksel’deki yetkililer Trump’ın seçim kampanyasında göründüğü gibi bir “Çin şahini” olmayabileceğini anlamaya başladılar.

Trump’ın Pekin’e yönelik ilk yumuşak hamleleri, Brüksel’in Washington ile daha iyi uyum sağlayacağı görüşünden hareketle Çin’in pazar kapma uygulamalarına karşı ortak mücadele için adımlar atan AB’de alarm zillerinin çalmasına neden oluyor.

Šefčovič, yapay zeka, yarı iletkenler ya da kuantum teknolojisi gibi kilit teknolojilerde dışarıya yapılan yatırımların denetlenmesi gibi konularda AB’nin ekonomik güvenliğe odaklanmasının güçlendirilmesini önermişti.

Trump’ın ilk dönemini yansıtacak bir başka hamleyle Brüksel, Çin’in şirketlere sübvansiyonlar sağlaması ya da Batılı firmaları kamu ihalelerinden dışlaması gibi piyasa dışı uygulamalarıyla mücadelede ABD ile işbirliği yapmak istiyor.

2023 yılında Washington ve Brüksel, Çin gibi piyasa dışı ekonomilerden çelik ve alüminyum ithalatına vergi uygulayacak bir “yeşil” metaller kulübü kurmayı denemiş ama başarısız olmuştu.

Eğer iki taraf Sürdürülebilir Çelik ve Alüminyum Küresel Düzenlemesi üzerinde anlaşabilirse, Trump’ın ilk dönemine kadar uzanan gümrük vergisi kavgası da son bulabilir.

4. Amerikan silahlarına yatırım

Avrupa ülkelerinin daha fazla Amerikan silahı satın almasını sağlamak, Trump yönetiminin Avrupa’dan asker çekme fikriyle flört ettiği ve AB ülkelerine defalarca savunma harcamalarını artırma çağrısında bulunduğu bir dönemde, bloğun kendi güvenliği konusunda ciddi olduğuna ikna etme avantajına sahip olacaktır.

Almanya ve İtalya’da ilgi gören bu yaklaşım geçtiğimiz kasım ayında Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde tarafından da dile getirilmiş ve Lagarde AB ülkelerinin “uyumlu” bir yaklaşımla kendi üretemedikleri silah sistemlerini satın alabileceklerini söylemişti.

Fakat bu fikir, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un AB’nin “stratejik özerkliğinin” en güçlü savunucusu ve Dassault gibi ulusal savunma şampiyonlarının güçlü bir destekçisi olduğu Fransa’da muhtemelen dirençle karşılaşacak.

Bu arada Washington geçen hafta Avrupa’ya silah sevkiyatını hızlandırma sözü verdi.

AB, teknoloji şirketleri konusunda tutumunu değiştirmiyor

Öte yandan Brüksel, Washington ve teknoloji şirketlerinin şikayet konusu olan Büyük Teknoloji’ye yönelik regülasyonlar konusunda geri adım atmayı düşünmüyor.

Üst düzey bir Avrupalı milletvekiline göre, Washington’dan gelen uyarılara rağmen AB, çoğu Amerikalı olan büyük teknoloji şirketlerini düzenleme yolundan sapma niyetinde değil ve teknoloji mevzuatı konusunda müzakereye açık olmayacak.

Bloğun X ve Amazon gibi ABD’li teknoloji devlerini yöneten üç ana kural kitabının (Yapay Zeka Yasası, Dijital Hizmetler Yasası ve Dijital Piyasalar Yasası) uygulanması, bir ticaret çatışmasında Washington’u yatıştırmak için esnetilmeyecek.

AP’nin ABD delegasyonu başkanı Brando Benifei, “Bu yaklaşımı kabul edemeyiz, çünkü mevzuatımızın bir müzakerenin parçası olduğunu düşünmüyoruz,” dedi.

Benifei, POLITICO’ya verdiği mülakatta AB’nin bu nedenle ABD politikasında değişiklik talep etmediğini vurguladı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD heyeti, Riyad’daki müzakereleri ‘olumlu’ buldu

Yayınlanma

ABD ve Rusya heyetleri Riyad’da bir araya gelerek Ukrayna’daki durumu ele aldı. Görüşmelerin ardından ABD, toplantının yapıcı geçtiğini belirtirken, Reuters ve Fox News kaynaklı haberlerde olası işbirliği alanları ve barış planı önerileri gündeme geldi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Rus ve Amerikan heyetlerinin Riyad’daki toplantısının son derece yapıcı geçtiğini belirtti.

Witkoff, toplantının ardından düzenlenen basın toplantısında Rossiya 24 televizyon kanalına yaptığı açıklamada, “Toplantı çok yapıcı bir şekilde gerçekleşti, hepimiz iyi bir sonuç almaya odaklandık. Bunu daha önce de konuşmuştuk. Bu tür görüşmelerden daha iyi bir sonuç hayal edemezdik,” dedi.

ABD Başkanı’nın ulusal güvenlik danışmanı Mike Waltz ise ABD’nin Avrupa’yı güvenlik kurumuna katkıda bulunmaya çağırdığını ve bu yönde bazı hareketler olduğunu, ancak bazı NATO müttefiklerinin gayrisafi yurt içi hasılalarının (GSYİH) yüzde 2’sinden daha azını savunmaya harcamaya devam ettiğini ifade etti.

Waltz, “Bunun kabul edilemez olduğunu söylüyoruz, bu konu NATO zirvesinde gündeme gelecek. Fransa ve İngiltere’nin şimdi Ukrayna’da güvenliğe daha fazla yatırım yapmaktan bahsetmeleri de iyi bir şey,” diye konuştu.

Reuters: Lavrov ve Rubio, gelecekteki ekonomik fırsatları görüştü

Öte yandan Reuters haber ajansının ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsüne dayandırdığı haberine göre, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ukrayna’daki çözümün ardından ekonomi alanında ortaya çıkabilecek olası işbirliği alanlarını görüştü.

Sözcü, “Rubio ile Lavrov, Ukrayna’daki çatışmanın sona ermesinin ardından ortaya çıkabilecek tarihi, ekonomik ve yatırım fırsatları konusunda gelecekteki işbirliği konusunda anlaştı,” ifadelerini kullandı.

Fox News: Rusya ve ABD, üç aşamalı barış planını masaya yatırdı

Fox News TV muhabiri Jackie Heinrich’in kaynaklara dayandırdığı haberine göre de Rusya ve ABD, Ukrayna’daki durumun çözümüne ilişkin görüşmelerde ateşkes, Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimleri ve nihai bir anlaşmanın imzalanmasını öngören üç aşamalı bir barış planı önerdi.

Heinrich, Rusya ve ABD’nin Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimlerinin yapılmasını, başarılı bir çatışma çözümü sürecinin kilit koşullarından biri olarak gördüğünü vurguladı.

 

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Çin’den Ukrayna’ya barış gücü gönderme fikrine ret

Yayınlanma

Çin, Ukrayna’ya barış gücü gönderme konusunu görüşmeyi reddederken, Rusya da İngiliz ve Avrupa güçleri himayesindeki birliği desteklemiyor. AB ülkeleri de bu konuda fikir ayrılığı yaşıyor.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Guo Jiakun, Pekin’in, barış anlaşmasına uyulup uyulmadığını denetlemek üzere Ukrayna’ya barış gücü birliği gönderme konusunu görüşmeyeceğini belirtti.

Sözcü, Çin’in Rusya-Ukrayna ihtilafının diyalog ve müzakereler yoluyla çözülmesini savunduğunu yineledi.

Guo Jiakun, “Son olaylar, Çin’in Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek için sunduğu önerilerin objektif, adil, rasyonel ve pragmatik olduğunu kanıtladı,” dedi.

Suudi Arabistan’da ABD ile Rusya arasında başlayan görüşmeleri memnuniyetle karşılayan Guo, Pekin’in barış diyaloğuna “ilgili tüm tarafların zamanında katılmasını beklediğini” vurguladı.

The Economist‘in haberine göre, daha önce ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden askeri personel ile birlikte Çin ve Brezilya’dan barış gücü birliklerinin Ukrayna’daki ateşkes hattı boyunca konuşlandırılmasını önermişti.

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, sadece Avrupalılardan oluşan bir gücün Rusya’nın olası saldırganlığını caydırmada daha az etkili olacağı gerekçesiyle bu karara duyulan ihtiyacı açıklamıştı.

Trump yönetimi, ABD ordusunun Ukrayna’ya gönderilmesi ihtimalini dışlamış, ancak barışı koruma misyonuyla çatışma bölgesine gönderilecek NATO üyesi ülkelerin birliklerine “dış destek” sağlamaya hazır olduğunu belirtmişti.

Financial Times‘ın haberine göre ise, AB ülkeleri 17 Şubat’ta Paris’te yapılan acil zirvede Ukrayna’ya barış gücü gönderilmesi konusunda anlaşmaya varamadı.

Almanya, İtalya, Polonya ve İspanya bu fikre karşı çıkarken, Fransa, İngiltere ve İsveç destek verdi.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, kalıcı bir barış sağlanana kadar konunun tartışılmaması gerektiğini savunurken, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Ukrayna’ya destek için olası seçenekler arasında asker göndermeyi “en zor ve en az etkili” olarak nitelendirdi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, aralık ayında yaptığı açıklamada, Moskova’nın Ukrayna’ya “İngiliz ve Avrupa güçleri” himayesinde bir barış gücü birliği gönderilmesi fikrini desteklemediğini ifade etmişti.

Ancak Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, bu konunun müzakereler çerçevesinde “değerlendirilebileceğini” kabul etmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English