Ukrayna ordusu, 6 Ağustos’ta Rusya’nın Kursk oblastına, savunma hatlarını hızlı ve sürpriz bir şekilde yarmayı amaçlayan bir saldırı başlattı.
Askeri analistler Michael Kofman ve Rob Lee’nin Foreign Affairs’te kaleme aldıkları makaleye göre, saldırının üçüncü haftasında Ukrayna’nın kazanımlarını pekiştirmesi ve Rusya içindeki mevzilerini elinde tutması, stratejik hedefleri konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Taarruz, Ukrayna için giderek daha olumsuz hale gelen savaşın gidişatına ilişkin algıyı geçici olarak değiştirdi.
Kiev şimdi ilk başarılarından nasıl faydalanacağına karar vermek zorunda. Kofman ve Lee’ye göre saldırı, henüz Rusya birliklerini Ukrayna’nın doğu cephesinden çekmeye zorlayabilmiş değil. Ukraynalı askeri liderlerin bu taktiksel zaferi stratejik ve siyasi kaldıraca nasıl dönüştüreceklerini belirlemeleri gerekiyor.
Taarruz fırsatlar sunmasının yanı sıra önemli riskler de barındırıyor. Ukrayna’nın yaklaşık 10 bin ila 15 bin askerden oluşan kuvvetleri, daha önce Donetsk ve Harkov’daki saldırılarda görev alan Hava Taarruz Kuvvetleri gibi seçkin birliklerin unsurlarını da içeriyor.
Ukrayna bu kaynakları Kursk oblastına kaydırarak cephe hattının geri kalanının dayanacağına inanıyor. Kiev ayrıca operasyonun Moskova’yı diğer kritik bölgelerdeki güçlerini yeniden konuşlandırmaya zorlayarak doğudaki Ukrayna savunması üzerindeki baskıyı azaltacağını umuyor. Ancak Ukrayna Genelkurmay Başkanı Aleksandr Sırskiy, Rusya’nın geri çekilmek yerine Donetsk cephesine odaklandığını ve en savaşa hazır birliklerinden bazılarını Ukrayna taarruzuna karşı konuşlandırdığını belirtmişti.
Stratejik kumar
Kofman ve Lee’ye göre siyasi açıdan Kursk saldırısı, barış görüşmeleri için uluslararası baskı olması durumunda Ukrayna’nın müzakere pozisyonunu güçlendirme amaçlı bir kumar olabilir. Ukrayna ele geçirdiği bölgelerin kontrolünü elinde tutabilirse, bunları bir pazarlık kozu olarak kullanabilir.
Fakat bu bölgelerin kış boyunca elde tutulması Ukrayna’nın askeri kaynaklarını zorlayabilir. Analistlere göre, saldırı Ukrayna birliklerinin moralini ciddi ölçüde yükseltti ve Rusya’nın sınır boyunca hazırlıklı olmasındaki boşlukları ortaya çıkararak Moskova’yı ‘utanca sürükledi’.
Bu kısa vadeli kazanımlara rağmen Ukrayna’nın stratejik durumu hala istikrarsız. Rusya ordusu hala insan gücü, teçhizat ve mühimmat açısından önemli avantajlara sahip. Kofman ve Lee, Ekim 2023’ten bu yana Rus güçlerinin Ukrayna topraklarının yaklaşık 1207 kilometrekaresini ele geçirdiğini ve taarruz operasyonlarının hız kazanmaya devam ettiğini belirtiyor.
Kursk taarruzu, Ukrayna’nın yine Sırskiy tarafından komuta edilen 2022 Harkov operasyonunu anımsatan bir hız ve hassasiyetle yürütüldü.
Ukrayna kuvvetleri zırhlı birlikleri, mekanize piyadeleri ve topçuları bir araya getirerek Rus savunmacıları hızla atlattı ya da kuşattı. Rusya’nın takviye güç göndermeye yönelik ilk girişimleri, Yüksek Hareket Kabiliyetli Topçu Roket Sistemi (HIMARS) saldırılarının etkili bir şekilde kullanılmasıyla karşılandı.
Rusya’nın ilk tepkisi dağınık olsa da Moskova şimdi diğer cephelerden askerler ve düzenli birlikler de dahil olmak üzere takviye birlikler gönderiyor.
Kofman ve Lee, Kursk taarruzunun, Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda devam eden saldırı operasyonları nedeniyle halihazırda zayıflamış olan Ukrayna kuvvetlerini zorlayabileceğine dikkat çekti. Ukrayna güçleri aşırı genişlerse, şu anda tehdit altında olan Pokrovsk ve Vugledar kentleri de dahil olmak üzere diğer kritik bölgelerde zemin kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilirler.
Kursk taarruzunun sonucu belirsizliğini koruyor. Ukrayna mevzilerini koruyabilir ve Rusya’yı elverişsiz koşullarda karşılık vermeye zorlayabilirse savaşın dengesini değiştirebilir. Fakat Rusya’nın asgari asker taahhüdüyle taarruzu kontrol altına alması ve insansız hava araçları ve hava saldırıları kullanarak yıpratma savaşına odaklanması durumunda, Kiev için bu kumar işe yaramayabilir.
Kofman ve Lee, Ukrayna’nın daha geniş stratejisinin halihazırda şekillenmekte olduğunu savunuyor. Kursk saldırısı, Ukrayna ve Batılı müttefiklerinin nasıl ilerlemeyi planladıkları konusunda soru işaretleri yarattı. Uzmanlara göre kış yaklaştıkça ve Rusya’nın Ukrayna’nın enerji altyapısına dönük saldırılar yoğunlaştıkça, Ukrayna’nın acil askeri hedeflerini uzun vadeli stratejik hedeflerle dengelemesi gerekecek.
Meşhur Amerikalı ekonomist Jeffrey Sachs, Çin’in kasıtlı olarak endüstriyel kapasite fazlası geliştirdiği iddialarını “kesinlikle yanlış” olarak nitelendirerek, dünyanın yeşil enerji kaynaklarına küresel geçişi sağlamak için Pekin’in üretim gücüne ihtiyacı olduğunu söyledi.
“ABD hükümet yetkilileri Çin’in aşırı kapasiteye sahip olduğunu söyledi. Bu kesinlikle yanlış” diyen Columbia Üniversitesi ekonomi profesörü Jeffrey Sachs, çarşamba günü Asya için Boao Forumu’nun oturum aralarında konuştu. Ünlü ekonomist, “Çin’in büyük bir kapasitesi var ama kapasite fazlası yok. Dünyanın Çin’in kapasitesine ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
Ekonomistin yorumları, Çin’in önde gelen elektrikli araç, güneş paneli ve lityum pil üreticilerine yöneltilen suiistimal suçlamalarının ortasında geldi.
Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa ülkelerindeki politikacılar bu şirketlerin Pekin tarafından ağır bir şekilde sübvanse edildiğini ve bunun da Avrupa Birliği gibi pazarlarda stok fazlası yarattığını söyledi.
Bu iddiayla Çin’in bu ürünlerine çok sayıda gümrük vergisi ve ticari kısıtlama getirilerek AB’deki fiyatları yükseltildi ve ABD pazarına girmeleri tamamen engellendi.
Pekin’in “küresel ticareti bozmak için geniş üretim gücünü silah olarak kullandığı” yönündeki suçlamaları kesinlikle reddediyor.
Aynı zamanda Columbia Üniversitesi’nin Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi’nin direktörü olan Sachs, Çin’in yoksul ülkelerin güneş panelleri satın almalarına yardımcı olmak için uzun vadeli, düşük maliyetli finansman sunmasını önerdi.
“Diğer ülkeler elektriğe kavuştuğunda, daha hızlı bir ekonomik büyümeye sahip olacaklar ve bundan 20 yıl sonra kredileri geri ödeyebilecek kadar zengin olacaklar” dedi. “Bu kesinlikle Çin’in ve kapasitesinin yurtdışındaki enerji dönüşümünü hızlandırmaya yardımcı olduğu bir kazan-kazan önerisidir” diye ekledi.
Üst düzey yetkililer, akademisyenler ve iş dünyası yöneticilerinin her yıl bir araya geldiği Boao Forum for Asia, salıdan cumaya kadar Çin’in güneyindeki ada eyaleti Hainan’da düzenleniyor.
Sachs ayrıca ABD’nin kapasite fazlası iddialarının, Washington’daki yetkililerin Çin’in küresel yeşil enerji hiyerarşisindeki üstün konumunu kıskanmalarından kaynaklandığını söyledi.
“Şimdi, ilginç bir şekilde, ABD bu konuda kötü bir şey söylemiyor bile, çünkü ABD artık enerji sistemini değiştirmeye bile çalışmıyor” dedi.
“ABD, mevcut hükümet döneminde iklim değişikliği ve enerji dönüşümü konularından vazgeçti. Yani şimdi Çin basitçe başı çekiyor” diye ekledi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın uyguladığı ya da uygulamayı düşündüğü gümrük vergileri hakkında konuşan Sachs, bunların diğer ülkeleri tehdit etme, hükümetten gelir elde etme ve Amerikan sanayisini yeniden inşa etme arzusundan kaynaklandığını söyledi.
“Bunların hiçbiri işe yaramayacak gibi görünüyor. Örneğin Çin için tehditlerin pek bir anlamı yok… ABD, Çin’in ihracat yönünün nispeten küçük ve küçülen bir parçası” ifadelerini kullandı.
Göreve geldiğinden bu yana Trump, Çin ve diğer ülkelere karşı gümrük vergilerini artıran katı bir politika izledi.
Tüm Çin mallarına yüzde 20 ek vergi koymanın yanı sıra, komşuları Kanada ve Meksika’yı da ithalat vergileriyle tehdit etti ve nisan ayından itibaren ABD’nin tüm ticaret ortaklarına “karşılıklı gümrük vergileri” uygulanacağını duyurdu.
Sachs, “Temel olarak benim görüşüm, ABD’nin kendini izole etme hatasına düştüğüdür,” dedi. “Dünyanın geri kalanı ‘Bu sizin sorununuz ama biz açık ticarete ve işbirliğine devam ediyoruz’ demeli. Benim tavsiye edeceğim yaklaşım budur” değerlendirmesini yaptı.
Reuters’ın iddiasına göre, gizli bir Çinli teknoloji firması tarafından işletilen bir şirketler ağı, yakın zamanda işten çıkarılan ABD hükümet çalışanlarını işe almaya çalışıyor.
Washington merkezli düşünce kuruluşu Foundation for Defense of Democracies’de yeni ortaya çıkan tehditler konusunda kıdemli analist olan Max Lesser, işe alım ilanları veren bazı şirketlerin “eski hükümet çalışanlarını ve yapay zeka araştırmacılarını hedef alan daha geniş bir sahte danışmanlık ve kelle avcılığı firmaları ağının parçası” olduğunu öne sürdü.
Reuters’ın Lesser’in araştırmasına dayanan haberine göre, bazı durumlarda örtüşen web sitelerini paylaşan, aynı sunucuda barındırılan veya başka dijital bağlantılara sahip olan ağa dahil olduğu iddia edilen dört danışmanlık ve işe alım şirketi hakkında çok az bilgi kamuya açık.
Dört şirketin web siteleri, Reuters’ın haberi sırasında web sitesi kullanılamaz hale gelen bir internet hizmetleri şirketi olan Smiao Intelligence ile birlikte aynı IP adresinde barındırılıyor. Reuters, Smiao Intelligence ile dört şirket arasındaki ilişkinin niteliğini belirleyemedi.
Reuters’ın bu dört şirketin ve Smiao Intelligence’ın izini sürme girişimleri başarısız oldu, telefon numaralarının eski olduğu, adreslerin boş olduğu, e-postaların yanıtlanmadı kaydedildi.
Araştırmasını yayından önce Reuters ile paylaşan Lesser, kampanyanın daha önceki Çin istihbarat operasyonları tarafından kullanılan “iyi kurulmuş” teknikleri takip ettiğini söyledi.
Lesser, “Bu faaliyeti önemli kılan şey, ağın son zamanlarda yaşanan toplu işten çıkarmalardan etkilenen eski federal çalışanların mali zayıflıklarını istismar etmeye çalışmasıdır” dedi.
Reuters, şirketlerin Çin hükümetiyle bağlantılı olup olmadığını ya da herhangi bir eski federal çalışanın işe alınıp alınmadığını belirleyemedi.
Araştırma hakkında Reuters’e bilgi veren üç istihbarat analisti, ağın yabancı bağlantılı kuruluşların Başkan Donald Trump ve milyarder teknoloji kralı Elon Musk’ın Devlet Verimliliği Departmanı tarafından işten çıkarılan ya da emekliliğe zorlanan personelden nasıl istihbarat toplamaya çalıştığının en iyi örneği olduğunu söyledi.
Analistler, ağ tarafından istihdam edildikten sonra federal çalışanlardan hükümet operasyonları hakkında giderek daha hassas bilgiler paylaşmalarının ya da isteyerek ya da istemeyerek katılmaları için hedef alınabilecek başka kişiler önermelerinin istenebileceğini belirtti.
Washington’daki Çin Büyükelçiliği’nden bir sözcü Reuters’e gönderdiği e-postada Çin’in kampanyaya dahil olduğu iddia edilen kuruluşların hiçbirinden haberdar olmadığını ve Pekin’in veri gizliliği ve güvenliğine saygı duyduğunu söyledi.
Beyaz Saray sözcüsü ise Çin’in sürekli olarak casusluk ve baskı yoluyla ABD’nin “özgür ve açık sistemini” istismar etmeye çalıştığını öne sürdü.
Reuters’a konuşan eski bir Adalet Bakanlığı savcısı olan David Aaron, yabancı istihbarat servislerinin genellikle yabancı bir hükümet için çalıştıklarını bile bilmeden kaynak toplamak için iş bulma dolandırıcılığını kullandığını söyledi.
Aaron, birçok eski hükümet çalışanının “vatanseverlikle motive olmasına rağmen, bazılarının aldatıcı taktiklere karşı savunmasız olabileceğini” de sözlerine ekledi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve beraberindeki heyet iki günlük ABD ziyaretine başladı.
Ziyaret kapsamında Fidan, ABD’li mevkidaşı Marco Rubio ile görüştü. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce tarafından yapılan açıklamaya göre, ikili güvenlik ve ticaret alanındaki kilit konularda işbirliğini el aldı.
Rubio, Ukrayna ve Güney Kafkasya’da barış için Türkiye’nin desteğini talep ederken, Ankara’nın “IŞİD’i Yenmek için Küresel Koalisyon’daki liderliğini” takdir etti.
Sözcüye göre Amerikan bakan, Suriye’nin “ne uluslararası terörizm için bir üs ne de İran’ın istikrarsızlaştırıcı faaliyetleri için bir yol” olmasını istemediklerini, bunun için de “istikrarlı, birleşik ve barışçıl bir Suriye’nin desteklenmesi için yakın işbirliğine duyulan ihtiyacı” yineledi.
Rubio ayrıca ikili ticarette son dönemde kaydedilen ilerlemelere dikkat çekti ve ileriye dönük olarak daha da büyük bir iktisadi ortaklığı teşvik etti.
Son olarak Bakan, Türkiye’de son dönemde Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve ertesinde başlayan protestolarda yaşananla ilgili endişelerini dile getirdi.
Türkiye resmi açıklama yapmadı: AA, ‘dışişleri kaynaklarına’ dayanarak haber geçti
Türk Dışişleri Bakanlığı kaynaklarının AA’ya aktardığına göre ise, Fidan ve Rubio salı günü gerçekleştirdikleri görüşmede ‘Suriye hükümetiyle angaje olmanın önemini’ vurguladılar.
Kaynaklar, “Her iki taraf da Suriye hükümetiyle angaje olmanın önemini vurguladı ve Suriye’nin istikrara kavuşturulması ve terörle mücadele konusundaki kararlılıklarını ifade etti,” dedi.
AA’ya konuşan kaynaklara göre Fidan ve Rubio, ‘bölgesel barış’ için elzem görülen Gazze’de kalıcı ateşkes ihtiyacı da dâhil olmak üzere bir dizi bölgesel ve ikili konuyu ele aldı.
Kaynaklar, görüşmede ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında 16 Mart’ta yapılan telefon görüşmesinde ele alınan konuların da takip edildiğini söyledi.
İki taraf ayrıca yaklaşan devlet başkanı düzeyindeki ziyaretlerin hazırlıklarını da ele aldı ve her iki taraf da savunma işbirliğinin önündeki engelleri kaldırma konusundaki kararlılıklarını ifade etti.
Haberde, “Her iki taraf da savunma sanayinde işbirliğinin önündeki engellerin kaldırılması yönündeki siyasi iradelerini açıkça ifade ettiler. Mevcut sorunları çözmek için teknik toplantılar düzenlenecek,” denildi.
İki taraf ayrıca Rusya ve Ukrayna arasında ateşkes sağlanması yönündeki çabaları da ele aldı ve Türkiye ABD’nin bu yöndeki son çabalarını desteklediğini ifade etti.
Görüşmelerde ayrıca Azerbaycan ve Ermenistan arasında devam eden barış süreci ve Bosna Hersek’in istikrarının tüm Balkan bölgesi için önemi de ele alındı.
Masada Hamas mı var?
Öte yandan Trump, Senato’dan onay alan bir grup ABD Büyükelçisiyle Beyaz Saray’da yaptığı toplantıda Türkiye ve Erdoğan için “iyi bir ülke, iyi bir lider” dedi.
ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Thomas Barack da toplantıda yerini aldı. Trump’ın yakın dostu ve gayrimenkul zengini olarak bilinen Barack, Başkana, “kadim medeniyetlerden biri” olan Türkiye’ye atadığı için teşekkür etti.
Yetkin Report’ta Murat Yetkin’in kaleme aldığı yazıda, Trump’ın Türkiye’ye karşı CAATSA yaptırımlarının kaldırılması gibi adımların karşılığında Hamas ve Gazze üzerine bir pazarlık yapabileceği iddia ediliyor.
Yetkin, CHP lideri Özgür Özel’in 18 Mart günü yaptığı açıklamada, Trump-Erdoğan telefonlaşmasına değinerek, görüşmede Gazze ve İsrail’den söz edilmemesini eleştirdiğini ve “Filistin davasını Trump için satma” dediğini aktarıyor.
Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff’un Tucker Carlson’a verdiği mülakatta Türkiye’de “iyi haberler” gelmesini beklediklerini söylediğini hatırlatan Yetkin, Witkoff’un ilgili mülakatın bir başka yerinde de, “Bir terör örgütü Gazze’yi yönetemez; bu İsrail için kabul edilemez. Ancak silahsızlanmaları mümkün. O zaman bir süre daha kalabilir ve hatta siyasete dahil olabilirler,” dediğinin altını çiziyor.
Yetkin, “Trump, Erdoğan’a PKK ve Hamas’a birlikte silah bıraktırma planı nedeniyle mi destek veriyor?” diye sorarken, Filistin Kurtuluş Örgütü İcra Komitesi Sekreteri Hüseyin el-Şeyh’in Fidan ABD’ye uçmadan, 19 Mart’ta Ankara’da Dışişleri Bakanı Fidan ile görüştüğünü de kayda alıyor.