Bizi Takip Edin

AVRUPA

Volkswagen, işçilerden taviz istiyor

Yayınlanma

Almanya’nın zordaki otomotiv devi Volkswagen, maliyetleri azaltmak ve verimliliği yükseltmek amacıyla müzakere masasına oturduğu sendikalardan “taviz” istiyor.

Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisi bu ayın başlarında uzun süredir devam eden “iş güvencesi” planlarını iptal etmiş ve ilk kez kendi iç pazarında fabrika kapatmayı düşündüğünü açıklamıştı.

Şimdi, “şiddetli direniş” sözü veren sendikalarla dev tekel arasında çatışma kaçınılmaz görünüyor. Durumun ne kadar gerginleştiğinin bir işareti olarak, yeni bir ücret anlaşması ve gelecekteki bütçeler hakkındaki görüşmelerin planlanandan bir ay önce 25 Eylül’de (bugün) başlaması planlanıyor.

Sendikaların fabrikaların kapatılmasını reddetmesi, tasarrufların işten çıkarmalar olmadan nereden sağlanacağı sorusunu gündeme getirdi.

Volkswagen Grubu İcra Kurulu Başkanı Oliver Blume yayın kuruluşu RTL/ntv’ye yaptığı açıklamada, “Maliyet tarafında ilerleme kaydetmek için önemli bir hareket görmeyi bekliyorum,” dedi.

VW CEO’sundan “uluslararası rekabet “gerekçesi

Volkswagen’deki maliyetlerin uluslararası rekabete kıyasla çok yüksek olduğunu savunan Blume, grubun önümüzdeki haftalarda geliştirme, malzeme, sabit, üretim ve perakende maliyetlerindeki kesintilerle ilgili tüm önlemleri gözden geçireceğini sözlerine ekledi.

Almanya’daki işgücü maliyetlerinin Avrupa seviyesinin iki katı olduğunu söyleyen Blume, Alman yayın kuruluşu ZDF’ye verdiği demeçte bu yıl yatırımlar ve işgücü anlaşmaları konusunda geniş bir anlaşma yapılmasının hedeflendiğini söyledi.

Öte yandan IG Metall sendikası ile bugün yapılacak ilk tur görüşmelerden önce şirket yönetimi, Batı Almanya’daki altı tesisin tamamında dağıttığı broşürlerle işçileri taviz vermeye çağırdı.

junge Welt’in aktardığına göre broşürlerde “verimliliği artırma ve işgücü maliyetlerimizi düşürme” çağrısı yapıldı ve Volkswagen’in “Almanya’da çok pahalıya” üretim yaptığı öne sürüldü.

Volkswagen işçileri “militan bir ruh halinde”

IG Metall’in Emden’deki ilk yetkili temsilcisi Franka Helmerichs, salı günü jW’ye yaptığı açıklamada, işçiler arasındaki ruh halinin “militan olduğunu” belirtti.

Çarşamba günü Emden’deki VW tesisinden Hannover’e beş otobüs hareket edecek ve sendika burada VW yönetimiyle görüşecek. Helmerichs, “Henüz uyarı grevinde olmadığımız düşünüldüğünde bu büyük bir sayı,” dedi.

Sendikacı, VW’nin açıklamaları sadece tehdit değil, “varoluşsal bir tehdit” olduğunu söyledi ve sadece Doğu Frizya’da 20.000 hanenin VW’ye bağlı olduğuna dikkat çekti.

Sendika, işten çıkarmalara kesinlikle karşı

IG Metall, toplu sözleşmeleri tekrar kapatmak ve her ne pahasına olursa olsun işten çıkarmalar ve fabrika kapanışlarından kaçınmak istiyor. İptaller yerine uzun vadeli yatırımların uygun olacağını düşünüyor.

Örneğin, daha önce düşünüldüğü gibi şirketin kendi batarya üretiminde uzun vadeli yatırımlara işaret ediliyor. Helmerichs bunun maliyetleri düşüreceğinden emin ve belki de daha ucuz elektrikli otomobillerin üretimine yardımcı olacağını düşünüyor.

VW Genel İş Konseyi Başkanı Daniela Cavallo, eylül ayı başındaki bir iş konseyi bilgilendirmesinde buna işaret ederek, “İşgücü maliyetlerini düşürmek VW’deki krizi çözmeyecektir. Fakat bunun gerçekleşmesi için de mücadele edilmelidir,” demişti.

AVRUPA

Yeni Fransız hükümetinde göçe ve Schengen’e karşı sesler yükseliyor

Yayınlanma

Fransa Başbakanı Michel Barnier’nin yeni hükümetindeki bazı bakanlar, “belgesiz göçmenlere” yönelik devlet tıbbi yardımının kaldırılabileceğinden bahsediyor.

Göç Yasasının kabul edilmesinden neredeyse bir yıl sonra, AME olarak bilinen devlet tıbbi yardım programı yine tartışmaların merkezinde yer alıyor.

Barnier, hükümetinin yapısını açıkladıktan birkaç saat sonra, 22 Eylül Pazar günü France 2 televizyonuna yaptığı açıklamada, Fransa’da üç aydan uzun süredir bulunan belgesiz göçmenlere sunulan sağlık hizmetlerine erişimin kaldırılması konusunda “hiçbir tabusu olmadığını” söyledi.

Fakat Barnier’nin Fransa’nın ekolojik dönüşüm, iklim ve risk önleme bakanı olarak ikinci kez atadığı Agnès Pannier-Runacher, AME’nin kaldırılmasına karşı çıkıyor.

İçişleri Bakanı: Sosyal yardımda en cazip ülke olmak istemiyorum

Öte yandan yeni atanan İçişleri Bakanı Bruno Retailleau, programın mevcut AME’ye kıyasla büyük ölçüde azaltılacak bir tür acil tıbbi yardıma dönüştürülmesinden yana olduğunu söyledi.

Göçmenlik konusundaki sert tutumuyla tanınan ve Senato’daki eski Les Républicains (LR) grup başkanı Retailleau, geçtiğimiz kasım ayında Göçmenlik Yasası kabul edildiğinde AME’ye karşı çıkmıştı.

23 Eylül Pazartesi günü TF1 kanalına verdiği mülakatta yeni içişleri bakanı, “Bir sorunumuz var çünkü Avrupa’da en çok yardım yapan ülkelerden biriyiz. Fransa’nın öne çıkmasını istemiyorum. Fransa’nın belli sayıda sosyal yardım ve sağlık hizmetlerine erişim konusunda Avrupa’nın en cazip ülkesi olmasını istemiyorum,” dedi.

İnsan hakları grubu: Göçmenlerin yüzde 50’si tıbbi yardım mekanizmasından faydalanmıyor

Fakat Fransa Ulusal İnsan Hakları Danışma Komisyonu (CNCDH) hukuk danışmanı Ophélie Marrel’e göre, sosyal yardımlara erişim göçmenlerin Fransa’ya gelmelerinin ana motivasyonu değil.

“Bu kesinlikle doğru değil,” diyen Marrel, rakamlarla da bunu destekliyor. Euractiv’e verdiği demeçte “AME’ye erişimi olabilecek tüm insanların sadece %50’si bundan faydalanıyor,” iddiasında bulundu.

Bunun başlıca nedenleri ise karmaşık idari prosedürler ve göçmenlerin programla ilgili bilgilere erişememesi.

Barnier’in öncelikleri arasında tıbbi yardımın kaldırılması da var

Barnier’nin öncelikler listesinde AME gibi sosyal yardımlardan faydalananlara karşı mücadele de yer alıyor.

Yakın tarihli bir Senato raporuna göre, sağlık sigortası sistemi tarafından karşılanan AME programı 2023 yılında devlete 1,14 milyar avroya ya da Fransa’daki toplam sağlık harcamalarının %0,5’ine mal olacak.

AME’den yararlananların sayısı 2019 ile 2023 yılları arasında %43 artarak 423.000’e ulaştığı için programın kaldırılması birçok kişiyi etkileyecek.

Başka bir deyişle, belgesiz göçmenler için sağlık hizmetleri daha pahalı olmakla kalmayacak, aynı zamanda acil servisler ve hastaneler üzerindeki baskıyı daha da artıracak.

Sağlık çalışanlarından AME’nin kaldırılmasına itiraz

Sağlık profesyonelleri AME programının kaldırılmasına yönelik ilgilerini halihazırda dile getirdiler.

Göçmenlik Yasa Tasarısı tartışmalarının tüm hızıyla sürdüğü 11 Kasım 2023 tarihinde yayınlanan bir görüş yazısında, 3.500 doktor “itaatsizlik” ve AME’nin kaldırılması halinde tipik olarak AME’den yararlanacak hastalara “ücretsiz bakım sağlamaya devam etme” sözü vermişti.

Pazartesi günü hastaneler arası kolektif, yeni Sağlık Bakanı Geneviève Darrieussecq’e bir mektup göndererek “bu etkisiz ve demagojik teklife karşı gecikmeksizin güçlü ve somut tedbirler” almasını istedi.

Bu gelişme, Les Républicains’in de üyesi olduğu “Cumhuriyetçi Sağ” grubuna mensup milletvekilleri tarafından 17 Eylül’de Ulusal Meclis’e sunulan ve düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimine ilişkin hükümlerin değiştirilmesini öngören yasa tasarısının ardından geldi.

Göç Paktını gözden geçirme çağrısı

Yeni İçişleri Bakanı Bruno Retailleau, giderek artan sayıda üye ülkenin izinden giden Fransa’nın, Göç Paktına ilişkin AB müzakerelerini yeniden açmaya ve Schengen anlaşmalarının sınırlarını test etmeye istekli olduğunu açıkladı.

Retailleau TF1’e verdiği demeçte, AB yasalarının amaca uygun olmadığını ve artık Fransa ve AB’nin yaşadığına inandığı “göç bozukluklarına” uygun olmadığını savundu.

Yeni bakan, “Artık uyarlanamayan AB mevzuatını gözden geçirmeliyiz, öncelikle ‘geri dönüş’ direktifini düşünüyorum… AB kurallarını değiştirmemizin zamanı geldi,” dedi.

“Göç konusunda daha kararlı olmak isteyen diğer üye devletlerle bir tür ittifak oluşturabiliriz,” diyen Retailleau, Avrupa düzeyinde bir hamle yapılabileceğini ima etti.

Yeni Fransız bakan, yıllar süren kurumlar arası görüşmelerin ardından mayıs ayında kabul edilen AB çapındaki bir dizi yasadan oluşan İltica ve Göç Paktı’nın gözden geçirilmesini de önerdi.

Schengen de Paris’in hedefinde

Retailleau ve diğer AB’li mevkidaşlarının yeniden müzakere etmek istedikleri sadece Göç Paktı değil. İnsanların AB üyesi ülkeler arasında serbest dolaşımını sağlayan Schengen anlaşmalarının da gözden geçirilmesini teklif etmeye hazırlar.

Retailleau, “Kasım 2015’ten [Paris’teki IŞİD saldırıları] itibaren sınır kontrollerini uygulamaya başladık. Bakalım [bu kontrolleri kalıcı hale getirmek için] ne kadar ileri gidebileceğiz,” dedi.

Halihazırda sekiz AB üye ülkesi, “göç baskısını” gerekçe göstererek sınır kontrolleri uyguluyor.

Fransa’ya yerleşmek isteyen Cezayirlilere yeni zorluklar gelecek

Göç konusundaki sert görüşleri sır olmayan Başbakan Michel Barnier pazar günü yaptığı açıklamada, “Sosyalist bir Şansölyenin [sınır kontrolleri konusunda] ne yaptığını, Danimarka’da sosyalist bir bakanın ne yaptığını, İngiltere’de sosyalist bir Başbakanın ne yaptığını görüyoruz, bu bizim için bir uyandırma çağrısı olmalı,” dedi.

AB hukuku uyarınca, Avrupa Komisyonuna gerekçelendirildiği sürece geçici sınır kontrollerine izin veriliyor. Bunların kalıcı hale getirilmesi önemli bir yasal değişiklik gerektirecek.

Retailleau ayrıca Mağrip ülkeleriyle İtalya-Arnavutluk modeline benzer yeni geri kabul anlaşmaları yapmaya çalışacağını ve Fransa’ya yerleşmek isteyen Cezayirliler için bazı vize yükümlülüklerini kaldıran ikili Paris-Cezayir anlaşmasını yeniden yazacağını açıkladı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Avrupa’da soğuk hava tahminleri nedeniyle doğalgaz fiyatları yükseliyor

Yayınlanma

Soğuk hava tahminleri ve artan ısınma talebi, İngiltere ve Hollanda’da doğalgaz fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Aynı zamanda, Orta Doğu’daki gerilimlerin ve Ukrayna’daki gelişmelerin piyasalarda dalgalanma yarattığı belirtiliyor. Avrupa genelindeki doğalgaz depolama tesislerinin doluluk oranı ise yüzde 94’e ulaştı.

İngiltere ve Hollanda’da toptan doğalgaz fiyatları, soğuk hava beklentileri ve artan ısınma talebi nedeniyle çarşamba günü yükseldi. Piyasa, Orta Doğu ve Ukrayna’daki gelişmelere odaklanmış durumda.

Reuters ajansının haberine göre Hollanda TTF hub’ında ön-ay vadeli doğalgaz kontratları, Türkiye saatiyle 11:15 itibarıyla yüzde 3,08 artışla megavatsaat başına 36,5 avroya yükseldi. Kasım vadeli kontratlar ise Türkiye saatiyle 11:12’de yüzde 1,58 artışla megavatsaat başına 37,27 avro oldu.

Birleşik Krallık’ta yarın teslimatlı doğalgaz fiyatı, Türkiye saatiyle 11:01 itibarıyla yüzde 0,87 artarak term başına 87,0 pence’e yükseldi.

LSEG analisti Tomasz Marçin Kovalvski, Kuzeybatı Avrupa’da bu sonbaharın ilk ciddi soğuk hava dalgasının 27 Eylül ile 1 Ekim tarihleri arasında yaşanmasının beklendiğini ve bunun ısınma amacıyla doğalgaz talebini artıracağını belirtti. Kovalvski, İngiltere’de en soğuk günün 28 Eylül’de olmasının beklendiğini ve bu tarihte ortalama sıcaklıkların mevsim normallerinin 4 derece altında olacağını söyledi.

Öte yandan, piyasanın Meksika Körfezi’ndeki hava durumunu yakından izlediğini belirten Auxilione analistleri, Orta Doğu’da ve Ukrayna-Rusya sınırındaki artan gerilimin piyasalarda dalgalanma yaratmaya devam ettiğini vurguladı.

Aynı zamanda, Orta Doğu’da İsrail ile Lübnan’daki Hizbullah arasında tırmanan çatışmalar, petrol üreten kilit bölgede savaşın genişleme korkularını artırıyor.

LSEG verilerine göre, Norveç’in doğalgaz ihracatı çarşamba sabahı günlük 32 milyon metreküp artış gösterdi. Gas Infrastructure Europe’un verilerine göre, Avrupa’daki gaz depolama tesislerinin yüzde 94’ü dolu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Çekya’da koalisyon hükümetine bölgesel seçim darbesi

Yayınlanma

Çek Cumhuriyeti’ndeki beş partili iktidar koalisyonunun pozisyonu, önümüzdeki yıl yapılacak parlamento seçimlerinden önce, bölgesel seçimlerin ardından bir kez daha zora girdi.

Hafta sonu yapılan ve eski Başbakan Andrej Babiš’in partisinin ezici bir zafer kazandığı bölgesel seçimlerin ardından Prag yönetimi durumunu değerlendirmeye başladı.

Babiš ve partisi ANO (Memnuniyetsiz Vatandaşlar Hareketi) oyların yüzde 35’ini alarak ülkenin 13 bölgesinden 10’unu kazandı. 685 sandalyeden 292’sini elde eden parti, 2020’deki son bölgesel seçimlerde aldığı yüzde 21’lik oy oranına kıyasla büyük bir artış gösterdi.

Bu arada sağcı SPD (Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi) ve komünist parti Stačilo! (Yeter!) partileri de beklenenden daha iyi bir performans sergileyerek 32’şer sandalye ile beşinci sırada yer aldı.

Yeter!, Aralık 2023’te Bohemya ve Moravya Komünist Partisi (KSČM) lideri Kateřina Konečná tarafından ilan edilmişti. Koalisyon içerisinde KSČM, Birleşik Demokratlar – Bağımsızlar Birliği, Çek Ulusal Sosyal Partisi ve bağımsızlar yer alıyor.

Hükümette çatlak başladı

Sonucun ardından Çek Başbakanı Petr Fiala, Bölgesel Kalkınma ve Dijitalleşme Bakanı Ivan Bartoš’un görevden alınmasını teklif ederek iktidar koalisyonundaki derin istikrarsızlığı gözler önüne serdi ve muhalefeti cesaretlendirdi.

Bartoš pazar günü, iktidar koalisyonunun üyesi Korsan Parti’nin bölgesel seçimlerde yarıştığı sandalyelerin neredeyse tamamını kaybetmesinin ardından partinin başkanlığından istifa etti.

Parti, bu yılın başlarında inşaat izinlerinin dijital ortama aktarılması konusundaki başarısızlığının ardından kamuoyundan gelen tepkiler nedeniyle ağır bir yara almıştı.

Fiala, Bartoš ile salı günü şahsen görüştü ama Bartoš’u görevden alma kararını ancak aynı günün ilerleyen saatlerinde yaptığı bir telefon görüşmesinde bildirdi.

Korsan Parti’den Fiala’ya “ihanet” suçlaması

POLITICO’ya göre başına geleceklerden habersiz olan Korsan Parti Başkanı önce hükümette herhangi bir değişiklik olmayacağını söylemişti, fakat daha sonra Fiala’nın kararını “ihanet” olarak nitelendirerek kınadı.

Başbakan ise X’te yaptığı bir paylaşımla bu suçlamayı reddetti ve Korsanlardan bakanlık görevi için yeni bir aday önermelerini istedi.

Korsan Partinin parlamento grubu başkanı Jakub Michálek ise, “Bugün ODS [Fiala’nın iktidar partisi] tarafından hükümetten atıldık ve geri dönüp yalvarmamız söz konusu değil,” dedi.

Korsan Parti’nin şu anda koalisyondan ayrılmayı düşündüğü bildiriliyor ki bu da Bartoš’un kovulmasının ardından Dışişleri Bakanı Jan Lipavský ve Yasama Bakanı Michal Šalomoun’un da ayrılması anlamına geliyor. Bu aynı zamanda kabinenin parlamentodaki gücünü de zayıf bir çoğunluğa indirecek.

Hükümete kamuoyu desteği diplerde

Kabinenin görevden alınması için onayı gereken Çek Cumhurbaşkanı Petr Pavel, pazartesi günü tüm taraflarla görüşeceğini söyledi.

“Benim için ve vatandaşlar için önemli olan, herhangi bir değişikliğin, eğer olursa, hükümetin istikrarını etkilememesidir,” diyen Pavel, son tartışmaların hükümeti düşürme tehdidi taşıdığını ve bunun kimsenin çıkarına olmadığını sözlerine ekledi.

Fiala hükümeti 2013’ten bu yana Çekya’da en düşük kamuoyu desteğine sahip hükümet.

Kamuoyu Araştırma Merkezi tarafından yaz aylarında yapılan bir ankete katılanların sadece yüzde 24’ü, bu yılın başlarında ülkenin emeklilik sisteminde yapılan reform gibi bir dizi popüler olmayan kararın ardından kabineye güvendiklerini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English