Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Xi, Avrupa’daki son durağında Orbán ile bir araya gelecek

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Fransa ile başlayıp Sırbistan ile devam eden Avrupa turunun son durağında Budapeşte’de Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ile bir araya gelecek.

Beş günlük Avrupa turu kapsamında bu akşam (8 Mayıs) Sırbistan’dan Macaristan’a geçecek olan Xi, Macar medya grubu Magyar Nemzet tarafından yayınlanan mektubunda Budapeşte’ye Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin Çin ile ilişkilerine “liderlik etmesi” çağrısında bulundu.

Xi, makalesinde, “Birlikte zorluklardan geçtik ve değişken uluslararası ilişkilerin ortasında güç politikalarına birlikte meydan okuduk. Egemen devletlerin bağımsız bir şekilde diğer ülkelerle dostane alışverişlerde bulunması için kendi yolumuzu bulduk,” diye yazdı.

“Macaristan ile birbirimizi kilit ortaklar olarak görüyoruz”

Çin ve Macaristan’ın 75 yıl önce diplomatik ilişkiler kurduğuna işaret eden Xi, k’arşılıklı saygı, eşit muamele, karşılıklı fayda ve herkes için kazan-kazan durumu ilkelerine bağlı kalarak, birbirimizi kilit ortaklar olarak gördüklerini’ söyledi.

Kendi ülkesinin, ‘Çin tarzı modernleşme’ yoluyla ulusal gücünü ve refahını ilerletmeyi hedefleyerek ‘yüksek kaliteli kalkınmayı’ teşvik etmeye ve uluslararası pazarlara açıklığı artırmaya odaklandığını yazan Çin lider, Macaristan’ın da ekonomik başarı ve daha fazla kalkınma elde etmek için çalıştığına vurgu yaptı.

Xi, mevcut ziyaretinin geleneksel dostluğu ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliğini daha da derinleştirmesini ve iki ülke arasındaki kapsamlı stratejik ortaklığı yeni zirvelere taşımasını umduğunu ifade etti.

Xi, AB-Çin ilişkileri için Budapeşte’nin önemini vurguladı

Xi Jinping, Macaristan-Çin ilişkilerini daha da güçlendirmek için beş temel noktanın altını çizdi. İlk olarak, ilişkilerin siyasi temellerinin güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı ve “Çin, özellikle diplomatik ilişkilerimizin 75. yıldönümü ışığında, Macaristan ile ikili ilişkileri uzun vadede stratejik olarak planlamaya kararlıdır. Üst düzey değişimlerin olumlu ivmesini pekiştirmeyi, düzenli hükümetler arası, yasama ve parti değişimlerini desteklemeyi ve politika iletişimini geliştirmeyi hedefliyoruz. Çin-Macaristan ilişkilerinin ileri düzeyde gelişmesi için sağlam bir siyasi temel sağlayarak birbirimizin temel çıkarlarına yönelik karşılıklı desteğimizi sürdüreceğiz,” dedi.

Çin Devlet Başkanı ikinci olarak, iki ülkenin kalkınma stratejileri arasında daha iyi koordinasyon sağlanması ve pratik işbirliğinde yeni zirveler hedeflenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Macaristan’ı ‘Çin tarzı modernleşme ve kalkınma yolculuğunda’ ortak olarak gördüklerinin altını çizen Xi, Kuşak ve Yol Girişimi ile Macaristan’ın Doğu Açılımı stratejisi arasında ‘derin bir entegrasyonu’ teşvik etmeye ve Budapeşte-Belgrad demiryolu gibi kilit projeleri hızlandırmaya istekli olduklarını ilan etti.

Xi Jinping ayrıca Çin’in temiz enerji, yapay zeka, dijital ekonomi ve yeşil kalkınma gibi gelişmekte olan sektörlerde Macaristan ile işbirliğini geliştirmeye hazır olduğunu belirtti.

Üçüncü olarak Xi, ikili ilişkilerde ‘kamusal düşüncenin’ temellerini güçlendirmek için ‘halktan halka değişimleri’ genişletmenin önemini vurguladı. Çinli lider bu kapsamda eğitim, kültür, turizm, spor, gençlik, medya ve yerel topluluklar dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği ve değişimleri sürekli olarak genişletmek istediklerini vurguladı. Çin Devlet Başkanı özellikle iki ülke arasındaki doğrudan hava yollarının genişletilmesi ve karşılıklı vize anlaşmalarının kolaylaştırılması konularının altını çizdi.

Dördüncü olarak Xi, Çin ve AB’nin stratejik ortaklar olduğunu, rekabetten çok işbirliği ve çatışmadan çok uzlaşma ile karakterize edilen geniş bir ortak çıkar yelpazesini paylaştıklarını vurguladı. Her iki tarafın da küresel istikrar için işbirliği yapma ve dünya çapında kalkınmaya daha güçlü bir ivme kazandırma konusundaki karşılıklı sorumluluğunun altını çizdi ve Macaristan ve Çin’in bölgesel işbirliğine öncülük etmesi ve olumlu Çin-AB ilişkilerini teşvik etmesinin kritik önem arz ettiğini yazdı.

Son olarak, Çin ve Macaristan’ın uluslararası konulardaki diyaloglarını yoğunlaştırmalı ve küresel zorlukların üstesinden gelmek için işbirliği yapması gerektiğini vurgulayan Xi, görüş yazısında şunları kaydetti: “Çin ve Macaristan uluslararası ve bölgesel meselelerde benzer görüşleri ve birbirine yakın pozisyonları paylaşmaktadır. Birlik ve işbirliği için kararlılıkla bir arada durmalı ve barış, kalkınma, eşitlik, adalet, demokrasi ve özgürlük gibi insanlığın ortak değerlerini aktif bir şekilde savunmalıyız.”

Çin yatırımları özel önem taşıyor: Nükleer işbirliği de gündemde

Çin, Macaristan’ı Avrupa’daki en yakın ortaklarından biri olarak görüyor ve ülkeye yatırım vaatlerinde bulunuyor.

Çinli yetkililer, elektrikli araç üreticisi BYD ve batarya üreticisi CATL’nin yatırımlarını takiben, tartışılmakta olan potansiyel projelerden birinin Çin’in Great Wall Motor şirketi için bir elektrikli araç fabrikası olduğunu söyledi.

Fakat Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó, Xi’nin ziyareti sırasında fabrika planlarını açıklayabileceğine dair haberlerin erken olduğunu söyledi ve “Müzakereler sırasında, herhangi bir anlaşma yapılmadan önce belirli şirketler hakkında konuşmak Macaristan’ın ulusal çıkarlarına aykırıdır,” diye ekledi.

Szijjártó, Xi’nin Macaristan ziyareti sırasında Çin ile altyapı, inşaat, enerji ve sanayi sektörlerini kapsayan en az 16 anlaşma imzalanmasını beklediğini söyledi ve iki ülkenin “tüm nükleer enerji portföyünü kapsayan” bir işbirliği programı başlatacağını söyledi.

Çin’in tahminlerine göre, Çinli işletmelerin Macaristan’daki toplam doğrudan yabancı yatırımları bu yılın sonuna kadar 30 milyar avroya ulaşabilir.

Orbán’ın danışmanından Xi ve Çin yorumları: Bölgede kilit devlet haline geliyoruz

Başbakan Orbán’ın siyasi direktörü Balázs Orbán salı günü Kossuth radyosuna yaptığı açıklamada, Çin Devlet Başkanı’nın ziyaretini yorumlarken, Şi’nin Avrupa Birliği’nde sadece Fransa’da değil Macaristan’da da temaslarda bulunacak olmasının Budapeşte’nin ‘bağlantı stratejisinin’ başarısını teyit ettiğini söyledi.

Balázs Orbán bu ziyaretin aynı zamanda Macaristan’ın bölgede kilit bir devlet haline geldiğinin de bir göstergesi olduğunu sözlerine ekledi.

Bir Çin Devlet Başkanının Macaristan’ı en son ziyaret etmesinin üzerinden yirmi yıl geçtiğini hatırlatan Orbán, bu süre zarfında Çin’in bir süper güç ve ekonomik olarak en güçlü ülkelerden biri haline geldiğini ve birçok teknolojik sektörde lider konumda olduğunu söyledi.

Danışman, Macaristan’ın hedefinin IT, telekomünikasyon, elektromobilite, elektrikli araç üretimi ve yüksek hızlı demiryollarının geliştirilmesi de dahil olmak üzere ileri, yüksek katma değerli teknolojinin Macar ekonomisinde yer alması olduğunu belirtti.

Orbán, amaçlarının, ‘Doğu ve Batı teknolojilerinin Macaristan’da birbirine yakınsaması’ olduğunu kaydetti. Danışmana göre bu durum istihdam yaratacak, ücretleri arttıracak ve ekonomik büyümeyi destekleyecek.

İhracat odaklı bir ekonomi olarak Macaristan’ın aynı zamanda Macar ürünlerinin Çin pazarında giderek daha geniş bir kabul görmesini hedeflediğini de kaydeden Orbán, ayrıca Macaristan’ın Çin yatırımları sayesinde Avrupa’nın elektrikli araç üretim merkezi haline gelmesini umduğunu belirtti.

Belgrad ziyaretine NATO’nun bombardımanının yıldönümü damga vurdu

Xi’nin Sırbistan ziyareti ise, NATO’nun Belgrad’daki Çin Büyükelçiliğini bombalamasının 25. yıldönümüne denk geldi.

Salı günü Sırbistan’a giden Xi, 1999 yılındaki bombardıman sonucu üç kişinin ölmesi nedeniyle NATO’ya tepki göstererek Çinlilerin ve Sırpların bu olayı “asla unutmamaları” gerektiğini söyledi.

Çarşamba günü Xi’yi Belgrad’da ağırlayan Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić, kalabalığa Çin liderine “dünyanın herhangi bir yerindeki en sıcak karşılamayı” sunmaktan mutluluk duyduğunu söyledi.

Sırbistan ile tarım ve ulaşımda işbirliği

Vučić Xi’ye, “Bize Çin hakkında soru sorduklarında karmaşık cevaplarımız yok. Küçük bir ülke olarak pek çok sorunumuz var ve sonra büyük dostlarımızı arıyoruz, Sayın Başkan,” dedi.

Xi ise, “Bu iki taraflı ve samimi bir dostluk. Ülkelerimiz arasında güçlü bir dostluk duygusu var,” devabını verdi.

Vučić, Çin ile temmuz ayında yürürlüğe girecek olan ve Sırp çiftçilere “güvenlik getireceğini” söylediği serbest ticaret anlaşmasını da duyurdu.

İnşaat ve Ulaştırma Bakanı Goran Vesić gazetecilere yaptığı açıklamada Sırbistan’ın 2024 yılı sonuna kadar neredeyse tamamlanacak olan Belgrad-Budapeşte demiryolu için Çin’den yüksek hızlı trenler satın alacağını ve Çin’in Belgrad’ın ilk metro inşaatına da katılacağını söyledi.

DİPLOMASİ

Reuters: Ukrayna’ya askeri yardım koordinasyonunu ABD yerine NATO üstlendi

Yayınlanma

Reuters ajansına konuşan bir kaynağa göre, ABD, Ukrayna’ya yönelik Batı ülkelerinin askeri yardımlarının koordinasyon görevini Kuzey Atlantik İttifakı’na (NATO) devretti.

Bu adım, önceden planlanmış olmasına rağmen birkaç ay ertelenmişti.

Ajans, bu kararın NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermeden “savaşta daha aktif bir rol üstlenmesini” sağlayacağını belirtti.

Fakat diplomatlar, ABD’nin Kiev’e en büyük askeri desteği sağlamaya devam etmesi nedeniyle bu değişikliğin etkisinin sınırlı kalabileceğini ifade etti.

Ajans ayrıca, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşını hızla sona erdirmek istediğini, ancak bunu başarmak için nasıl bir yol izleyeceğini henüz açıklamadığını anımsattı.

NATO ülkeleri, temmuz ayında Washington’da düzenlenen bir zirvede, Ukrayna’ya askeri yardım sevkiyatının koordinasyonunun NATO’ya devredilmesine karar verdi.

Bu yeni yapı, NATO Güvenlik Yardım ve Eğitim Misyonu (NSATU) olarak adlandırılıyor ve yaklaşık 700 kişilik bir personel kadrosuna sahip.

Misyonun merkezi, Almanya’nın Wiesbaden kentindeki bir ABD üssünde bulunuyor.

McFaul: Ukrayna, topraklardan feragat karşılığında NATO üyeliğine ikna edilmeli

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İsviçreli Büyükelçi Buch: Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular

Yayınlanma

İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, Rusya-Ukrayna barış görüşmelerinin erken sonlandırılmasının savaşın uzamasına ve ölümlerin artmasına yol açtığını belirtti. Batı’nın bu stratejisinin sadece Rusya’yı değil, tüm Batı’yı da zayıflattığını vurguladı.

İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, Türkiye’nin savaşın altıncı haftasında gerçekleştirdiği ve giderek olumsuz bir şöhrete bürünen Rusya-Ukrayna barış görüşmelerine dair değerlendirmede bulundu.

Antithèse adlı YouTube kanalına mülakat veren Ruch, müzakerelerin nasıl sonlandırıldığı ve Batı’nın bu süreçteki rolü üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Ruch, Batı’nın –özellikle İngiliz müttefikler ve Amerikalıların– müzakerelerin başarıya ulaşmasının eşiğinde olduğu bir dönemde bu süreci sonlandırdığını belirtti.

Bu kararın, Batı’nın Rusya’yı zayıflatma stratejisi kapsamında alındığını ifade eden Ruch, bu yaklaşımın hem Rusya’yı hem de Batı’yı zayıflattığını ileri sürdü.

“Bu kararı son derece ahlaksızca buluyorum, zira savaşın devam etmesi halinde ölümlerin on binlerce, hatta yüz binlerle ifade edilebileceği aşikardı,” diyen Ruch, bu kararın insani boyutunu vurguladı.

Ruch, Batı’nın müzakereleri sonlandırma kararını, Rusya’yı zayıflatma amacıyla erken alındığını ve bunun da savaşın uzamasına yol açtığını savundu.

Ruch, “Neden bu kadar çok insan öldü?” sorusunu sorarak, Batı’nın stratejisinin sadece Rusya’yı değil, aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflattığını dile getirdi.

Avrupa’nın bu süreçte önemli ölçüde etkilendiğini belirten Ruch, “Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular,” dedi.

Savaşın devam etmesi durumunda ölümlerin artacağı ve çatışmaların daha da tırmanacağı konusunda uyarılarda bulunan Ruch, “Bu, insanlık adına büyük bir trajediydi,” ifadelerini kullandı.

Ayrıca, bugün yapılacak bir barış anlaşmasının bile Rusya’nın uzlaşmaya hazır olup olmadığına bağlı olduğunu belirten Ruch, sürecin son derece zorlu olduğunu vurguladı.

Öte yandan Ruch, kitabının yazılmasına neden olan süreç hakkında da bilgiler verdi. “Rusya’nın işgalinden sonra başladım, zira bu durumu önleyememiş olmamız mümkün değildi,” diyen Ruch, Batı’nın masada iki taslak anlaşma olmasına rağmen bunlara uymamasının savaşın uzamasına neden olduğunu söyledi.

Tarihçilerin bu dönemi bir gün yeniden ele almasının gerektiğini belirten Ruch, “Bu, belki de tarihçiler tarafından bir gün yeniden ele alınması gereken bir tartışma,” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’nin bu süreçteki rolüne de değinen Ruch, Türkiye’nin tarafsızlık konusunda Ukrayna ile çalışmak istediğini ve bu konuda görüşmeler yaptığını anlattı. “Türkler, Ukrayna için tarafsızlık kavramı üzerinde bizimle çalışmak istiyorlardı,” diyen Ruch, Türkiye’nin tarafsızlık modeli üzerine çalışmalar yaptığını ve bu sürecin önemli olduğunu belirtti.

Ruch, Batı’nın küresel bir gündemi olduğunu ve bu savaşla yüzleşmek için acelelerinin olmadığını ifade etti. Rusya’nın nükleer tehditlerini artırması ve Batı’nın buna karşı ne tür tedbirler alacağı konusundaki endişelerini dile getiren Ruch, kara birliklerinin NATO ile Rusya arasında bir savaşa yol açabileceğini ve bunun Türkiye’nin güvenliği açısından ciddi riskler taşıdığını vurguladı.

Ayrıca Ruch, savaşın yarın sona ereceğini düşünmediğini ve çözüm modelinin hala İstanbul’da müzakere edilenlere dayandığını belirtti. Tarafsızlık ve güvenlik garantileri konusundaki belirsizlikler nedeniyle bu sürecin ne kadar zor olacağını vurgulayan Ruch, “Bu savaşın yarın sona erdiğini göremeyeceğiz,” diye ekledi.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English