Bizi Takip Edin

Diplomasi

Xi – Biden zirvesinde, çatışma noktalarında olmasa da, düşük profilli gündemlerde uzlaşı sağlanabilir

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesine katılmak üzere salı günü (bugün) San Francisco’ya gidiyor, gözler ise yarın Amerikalı mevkidaşı Joe Biden ile bir yıl sonra yapacağı ve 4 saat sürmesi beklenen ilk yüz yüze görüşmede olacak.

Görünürde iki taraf arasındaki ilişkiler “istikrara” kavuşmuş olsa da, uzmanlara göre birçok sürtüşme kaynağı varlığını sürdürürken bu istikrar “kırılgan” bir zeminde ilerliyor.

Washington ve Pekin arasındaki dinamiklerde önemli bir ilerleme kaydedileceğine dair beklentiler zayıflamış olsa da çarşamba günkü toplantıdan bazı somut sonuçlar çıkması mümkün.

The South China Morning Post’un bildirdiğine göre iki lider, doğrudan uçuşlar, fentanil ve ortak sağlık araştırmaları gibi diğer konulardaki fikir birliğinin yanı sıra yapay zekânın yönetişimine ilişkin dönüm noktası niteliğinde bir anlaşmayı duyuracak.

Bu görüşme aynı zamanda ‘dünyanın en büyük iki ekonomisinin birbirinden ayrışma niyetinde olmadığına dair güvence vermek’ ve ‘iki askeri gücün silahlı çatışmaya sürüklenmesini önlemek için mümkün olan tüm adımları atmak’ gibi bir mesaj niteliği de taşıyor.

Financial Times’a konuşan bir ABD’li yetkili, “Uzun bir sonuç listesinden bahsetmiyoruz” dedi ve ekledi: “Buradaki amaç gerçekten de rekabeti yönetmek, aşağı yönlü çatışma riskini önlemek ve iletişim kanallarının açık olmasını sağlamakla ilgili.”

Bu arada Beyaz Saray FT’ye liderlerin ortak bir açıklama yapmayacağını söylemişti.

‘Kırılgan istikrar’ ve Tayvan krizi

İki taraf Tayvan, Güney Çin Denizi, askeri değişimler, teknoloji ve ticaret alanındaki kısıtlamalar ile Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşlara ilişkin tutumları da dahil olmak üzere pek çok konuda karşı karşıya gelmeye devam ederken, gelecek yıl yapılacak ABD başkanlık seçimleri öncesinde belirsizlik sürüyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde kıdemli danışman olan Scott Kennedy’ye göre ABD-Çin ilişkileri “kırılgan bir istikrar” döneminde ve bu durum muhtemelen “çok çok uzun bir süre” devam edecek.

ABD’nin resmi olarak ‘tek Çin’ politikasını desteklemesine rağmen Çin’in ‘kırmızı çizgi’ olarak gördüğü Tayvan’da ayrılıkçılığı desteklemesi ve adayı silahlandırması, iki ülke arasındaki en yakıcı sorunlardan biri.  Analistler Tayvan sorununu ikili ilişkilerde “yapısal” bir risk olarak görüyor.

İki ay sonra yapılacak olan yüksek riskli başkanlık seçimleri öncesinde ise bu risk daha da yükseldi.

Bağımsızlık yanlısı Demokratik İlerleme Partisi’nin (DPP) adayı olan Tayvan Başkan Yardımcısı William Lai Ching-te kazandığı takdirde, ABD ve Çin ilişkileri açısından da bazı sonuçlar ortaya çıkabilir.

Fudan Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü dekanı Wu Xinbo, geçtiğimiz ayın sonlarında Şangay’da yaptığı bir konuşmada, “DPP’nin iktidarda kalması halinde, Tayvan Boğazı ötesi ilişkiler daha da gerginleşecek, bu durum Çin-ABD ilişkilerine de yansıyacak ve önceki dönemdeki yumuşama sona erebilir” dedi.

Zirvede Pekin’in ABD’den Tayvan’ı resmi bağımsızlık peşinde koşmaya teşvik etmeyeceğine dair bir kez daha taahhüt istemesi bekleniyor.

Öte yandan, iki güç arasında son birkaç aydır gerçekleşen bir dizi üst düzey resmi temasla birlikte, ABD’nin Tayvan faaliyetleri sonrası kopan askeri diyaloğun da yeniden kurulmaya başlandığı ifade ediliyor.

Beyaz Saray geçen hafta yaptığı açıklamada Biden-Xi zirvesi sırasında askeri iletişim hatlarının açık tutulması gerektiğini bir kez daha vurgulayacağını belirtti.

Emekli Çin Halk Kurtuluş Ordusu eğitmeni Song Zhongping, Çin ve ABD başkanları arasındaki görüşmenin iki güç arasındaki “stratejik” uyumsuzluğu temelden çözmeyeceğini, ancak askeri karşılıklı güvende belirli bir artış olabileceğini düşünüyor.

Küresel gündemler

İki ülke arasındaki güvensizlik Güney Çin Denizi ötesine geçerek, Ukrayna ve Gazze savaşı da dahil olmak üzere, bölgesel ve küresel meseleleri kapsayan bir yelpazeye yayılmış durumda ve bunlardan herhangi biri tansiyonu daha da yükseltebilir.

Cuma günü San Francisco’da tamamlanan ve liderler zirvesine zemin hazırlayan iki günlük görüşmeler sırasında ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, Çin’in en üst düzey ekonomi yetkilisi He Lifeng’e Washington’un Çinli firmaların Batı yaptırımlarına rağmen Moskova’nın askeri çabalarına yardımcı olabileceğine dair kanıtlar gördüğünü söyledi.

Pekin’i bu tür eylemleri engellemeye çağıran Yellen, Rusya’nın savunma sanayi sektörüne maddi destek sağlayan şirketlerin “önemli sonuçlarla” karşı karşıya kalacağını da sözlerine ekledi.

ABD hükümetinin kara listesi, Rus ordusuna yardım ettikleri gerekçesiyle geçen ay eklenen 42 Çinli şirketle daha da uzadı.

Bu arada Çin’in en üst düzey askeri yetkilisi Zhang Youxia, kısa süre önce Moskova’yı ziyaret etmişti.

South China Morning Post’a konuşan kaynaklar, Biden ve Xi arasındaki görüşme öncesinde Ukrayna ve Orta Doğu’ya ilişkin ifadeler üzerinde bir uzlaşmaya varılamadığını söyledi.

Washington İsrail’e sınırsız destek açıklayıp Orta Doğu’daki askeri yığınağını artırırken, Pekin ise İsrail’in Filistinli sivillere yönelik saldırılarını kınayarak derhal ateşkes çağrısı yaptı. Çin ayrıca Arap ülkelerine özel elçi göndererek çözüm sürecinde yer almak istediğini dillendirdi.

İki ülke arasındaki bir diğer gündem de iklim değişikliğiyle mücadele.

ABD’nin iklim elçisi John Kerry cuma günü yaptığı açıklamada, iki ülkenin bu ay sonunda Dubai’de yapılacak COP28 zirvesi öncesinde iklim konularında “anlayış ve anlaşmalara” vardığını söyledi.

Çinli yetkililer geçtiğimiz hafta Kerry ile Çinli mevkidaşı Xie Zhenhua arasında Kaliforniya’da dört gün süren görüşmeleri tanımlamak için “başarıyla sona erdi” ifadesini kullandı.

Ancak Pekin, iklim değişikliğinin ikili siyasi ilişkilerin daha geniş manzarasından ayrı tutulamayacağı konusunda ısrar etti.

Ticari ilişkilere dair beklentiler zayıf

Bu arada Yellen, He ile görüşmesi sırasında Pekin’in “piyasa dışı politikaları” ve grafit ve diğer kritik mineraller üzerindeki son ihracat kontrolleri hakkındaki endişelerini dile getirirken, Çinli diplomat da Washington’ın kısıtlamaları konusunda uyarılarda bulundu.

Biden yönetimi, selefi Trump tarafından uygulanan yüz milyarlarca dolar değerindeki Çin ürününe yönelik ticaret savaşı tarifelerini yürürlükte bıraktı.

Yellen-He görüşmesinin ardından iki taraf da her iki ülkedeki şirketler ve çalışanlar için eşit bir oyun alanı sağlayan “sağlıklı” bir ekonomik ilişki hedefini memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti.

İki ülke ayrıca, bu ayın başlarında yıllık Çin Uluslararası İthalat Fuarı’na katılan ilk resmi ABD heyetiyle, ilişkilerinde ticaretin, özellikle de tarımın rolünü vurguladılar.

Ancak Çin, ABD’nin Çin’e ve Çin’den yapılan yatırımlara getirdiği kısıtlamalar, Çinli firmalara yönelik yaptırımlar, ihracat kontrolleri ve ülkeye yönelik gümrük vergileri konusundaki endişelerinde ilerleme kaydedilmemesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı.

Washington’un “riski azaltma” hamleleri ve “küçük bahçe, yüksek çit” yaklaşımları, Pekin’de ABD’nin Çin’i ‘çevreleme’ girişimi başlattığı yönündeki şüpheleri besliyor.

Çinli yetkililer iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerde yakın zamanda bir “dönüm noktası” yaşanacağına dair beklentilerini azalttı.

Öte yandan uzmanlar, ABD başkanlık seçimlerinin sonucunun önümüzdeki yıl ikili ilişkilerin seyrini de etkileyebileceğini düşünüyor.

Çin ekonomisi üzerine CSIS’de kıdemli uzman olan Kennedy, “Başkanlık seçimlerinin sonucu Amerika’nın genel dış politikası, Amerika’nın iç, sosyal ve siyasi durumu ve ABD-Çin ilişkileri üzerinde potansiyel olarak büyük bir etkiye sahip olabilir” dedi.

Diplomasi

FT: ABD ile Ukrayna arasındaki maden anlaşması bu hafta imzalanabilir

Yayınlanma

ABD ile Ukrayna’nın petrol, doğalgaz ve tüm maden kaynaklarını kapsayan anlaşmayı bu hafta imzalaması bekleniyor. Financial Times’a konuşan Ukraynalı yetkili, anlaşmanın önündeki engelin, geçmiş ABD askeri yardımlarının geri ödenmesi şartının kaldırılmasıyla aşıldığını belirtti. Anlaşma müzakereleri şubat ayından bu yana devam ediyordu.

Financial Times‘ın (FT) üst düzey Ukraynalı yetkiliye dayandırdığı haberine göre, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Ukrayna, tüm maden kaynaklarını, petrol ve doğalgazı ve temel enerji varlıklarını kapsayan kaynak anlaşmasını bu hafta içinde imzalayabilir.

Yetkili, anlaşmanın önündeki en büyük engellerden birinin, Ukrayna’ya yapılan ABD askeri yardımlarının geri ödenmesi şartının kaldırılması olduğunu belirtti.

Ukrayna Başbakanı Denis Şmigal de önceki gün yaptığı açıklamada bu konuda anlaşmaya varıldığını doğruladı.

Şmigal, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “Anlaşma imzalanmadan önce sağlanan yardımın, anlaşmanın uygulanmasında dikkate alınmamasına karar verildi,” ifadelerini kullandı.

İki ülke arasındaki maden anlaşması müzakereleri şubat ayından bu yana devam ediyordu.

Anlaşmanın ilk taslağı, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy tarafından reddedilmişti. Zelenskiy, belgenin Kiev’in çıkarlarını korumadığını savunmuştu.

Öte yandan NBC News‘in kaynaklarına göre, ilk taslak, ABD’ye askeri yardım karşılığında Ukrayna’nın nadir toprak elementlerinin yüzde 50’si üzerinde hak tanıyordu.

ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna’nın destek için harcanan parayı geri ödemesi çağrısında bulunmuş, ancak Zelenskiy bu talebi adil bulmadığını belirtmişti.

Taraflar daha sonra yeni bir taslak üzerinde anlaşsalar da Zelenskiy ile Trump arasında Beyaz Saray’da yaşanan tartışma nedeniyle imza aşamasına geçilemedi.

Bunun üzerine ABD’nin, geri ödeme maddesini tekrar gündeme getirdiği ve anlaşma şartlarını genel olarak ağırlaştırarak kapsamını tüm maden kaynakları ve altyapıyı içerecek şekilde genişlettiği bildirildi.

Ukrayna tarafından bu versiyon, savaş tazminatına benzetilmişti.

Başbakan Şmigal, anlaşmanın Avrupa Birliği yükümlülüklerine uygun olması ve Ukrayna Anayasası ile yasalarına aykırı olmaması gerektiğini vurgulayarak, yeni taslağın Kiev için güncel sorunları çözmeye olanak tanıyacağını öne sürdü.

Belgenin son hali üzerinde 23 Nisan’da mutabakata varıldı. Zelenskiy, anlaşmadan Ukrayna Anayasası’na aykırı maddelerin çıkarıldığını söyledi.

Önceki gün, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Mike Waltz, tarafların yakında kaynak anlaşmasını imzalayacağına dair güvencesini dile getirmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Ukrayna, Rusya’dan ‘tazminat almak için’ yeni mekanizma önerdi

Yayınlanma

Ukrayna, ülkenin yeniden inşasını finanse etmek amacıyla Rusya’dan ‘ekonomik tazminat mekanizması’ talep etti. Bu mekanizma, Rus ithalatına özel bir gümrük vergisi getirilmesini ve Rusya’nın dondurulan varlıklarına tamamen el konulmasını içeriyor. Rusya ise varlıklarına el konulmasını ‘hırsızlık’ olarak nitelendiriyor.

Ukrayna, ülkenin yeniden inşası için Rusya’dan tazminat almayı hedefleyen yeni bir “ekonomik mekanizma” önerdi.

Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal, bu mekanizmanın Rus ithalatına özel bir gümrük vergisi getirilmesini içerdiğini belirtti.

Denis Şmıgal, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, “Rus mallarının ithalatına özel bir gümrük vergisi getirilmesini önerdik, buradan elde edilecek gelirler Ukrayna’nın yeniden yapılanma fonuna aktarılacak,” dedi.

Şmıgal, bu mekanizmanın “Rusya’daki siyasi değişiklikleri beklemeden hareket etmeyi sağlayan ekonomik bir tazminat mekanizması” olduğunu ifade etti.

Ukrayna Başbakanı, Kiev’in ayrıca Rusya’nın dondurulan varlıklarına “tamamen el konulması” için de çaba göstereceğini sözlerine ekledi.

Ülkenin, bloke edilen varlıklardan elde edilen kârdan 50 milyar dolar yönlendirilmesini halihazırda sağladığını hatırlattı.

Ukrayna’nın temerrüde düşmesine ramak kaldı

Ukrayna, Rusya’nın varlıklarından elde edilen gelirleri doğrudan almıyor. Avrupa Birliği, Ukrayna’ya Rusya’nın Batı’da dondurulan varlıkların faizinden elde edilen kârla geri ödenecek bir kredi tahsis etti.

Rusya Merkez Bankası’nın varlıklarının büyük bir kısmı AB’de dondurulmuş durumda ve toplam değerinin 300 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Moskova, yurt dışındaki varlıklarına el konulmasının “hırsızlık” olarak değerlendirileceği konusunda defalarca uyarıda bulundu ve Batı’nın böyle bir adım atması hâlinde mahkemelere başvurma tehdidinde bulundu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, nisan ayında AB’deki dondurulan varlıkların akıbetine ilişkin tartışmaları bir suçun planlanması ve geliştirilmesiyle karşılaştırdı.

Avrupa Birliği içinde Rusya’nın varlıklarına el konulması konusunda ülkelerin pozisyonları farklılık gösteriyor.

Diğer yandan ABD, Rusya ile Ukrayna arasındaki barış görüşmeleri sırasında tazminat konusu gündeme gelmedi.

Ukrayna’nın yeniden inşası için söz konusu varlıkların, Washington ile yapılan maden anlaşması kapsamında oluşturulacak bir yeniden yapılanma yatırım fonundan sağlanacağı belirtiliyor.

Bununla birlikte, Reuters haber ajansı şubat ayında kaynaklara dayandırdığı haberinde, Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşasına yönelik potansiyel anlaşmalar çerçevesinde Moskova’nın, dondurulan varlıkların bir kısmının yalnızca Rusya’ya katılan bölgelerin topraklarında kullanılması şartıyla bu varlıkların kullanımına rıza gösterebileceğini bildirmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Telegraph: ABD, Ukrayna’daki Avrupa güçlerine garanti vermeye hazır

Yayınlanma

The Telegraph gazetesine göre, ABD’li yetkililer son haftalarda özel görüşmelerde, ateşkes sağlanması halinde Ukrayna’ya gönderilecek Avrupa barış güçlerine destek garantisi vermeye hazır olduklarını belirtti. Bu destek lojistik ve istihbarat paylaşımını içerecek.

The Telegraph gazetesinin konuya vakıf kaynaklara dayandırdığı haberine göre, üst düzey Amerikalı yetkililer son birkaç haftadır özel görüşmelerde, ateşkes anlaşmasına varılması durumunda Ukrayna’ya konuşlandırılacak Avrupa barış güçlerine destek garantisi vermeye hazır olduklarını ifade etti.

Bu destek, lojistik ve istihbarat paylaşımı yoluyla sağlanacak.

Washington, kamuoyu önünde henüz bu tür taahhütlerde bulunmadı. ABD Başkanı Donald Trump daha önce yaptığı açıklamalarda, İngiliz ordusunun böyle bir yardıma ihtiyaç duymayacağını düşündüğünü belirtmişti.

Ancak The Telegraph‘ın edindiği bilgilere göre, Amerikalı yetkililer Avrupa birliğine en azından lojistik ve istihbarat paylaşımı yoluyla destek olmaya istekli olduklarını dile getirdi.

Gazetenin kaynakları, bu konuda henüz nihai bir anlaşmaya varılmadığını ve Donald Trump’ın kararını tahmin etmenin son derece zor olduğunu vurguladı.

Britanya, Ukrayna’ya barış gücü gönderme planından vazgeçebilir

Aynı zamanda, İngiltere Başbakanı Keir Starmer, The Telegraph‘a yaptığı açıklamada, görüşmelerde belirli bir ilerleme kaydedildiğine işaret etti.

Trump’ın güvenlik garantileri verip vermediği sorusuna yanıt veren Starmer, “Sürekli görüşmeler devam ediyor ve o defalarca bizi destekleyeceğini söyledi. Ben de bunun yapmamız gerekenin önemli bir bileşeni olduğunu açıkça belirttim,” dedi.

İngiltere ve Fransa, barış anlaşması imzalandıktan sonra Rusya’dan gelebilecek olası yeni bir saldırganlığı caydırmak amacıyla Ukrayna’ya askeri güç konuşlandırma olasılığını değerlendiren yaklaşık 30 ülkeden oluşan “gönüllüler koalisyonu” olarak adlandırılan grubun liderliğini yapıyor.

Fakatncak Keir Starmer, başından beri bu tür güçlerin ABD’den çeşitli destek biçimleri olmadan pek etkili olamayacağını vurguluyordu.

Starmer, bu koalisyonun kurulduğunu 2 Mart’ta duyurmuştu.

Bu ayın başlarında Kiev’de girişimin katılımcıları bir araya geldi. Görüşmelerin ardından Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Fransız ve İngiliz birliklerinin ülkeye ilk gelenler arasında olacağını bildirdi.

Öte yandan The Times gazetesi; İngiltere, Fransa, Türkiye, Kanada ve Avustralya’nın Ukrayna’ya 30 bin kadar asker gönderme olasılığını görüştüğünü yazmıştı.

Ancak 24 Nisan’da The Times, “gönüllüler koalisyonu” görüşmelerine katılan diplomatik bir kaynağa atıfta bulunarak, İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya asker gönderme yönündeki ilk plandan muhtemelen vazgeçeceğini bildirdi.

Gazetenin görüştüğü kaynağa göre, bu adımın temel nedeni, yabancı birliklerin varlığının ateşkesin ihlal edilmesi durumunda Rusya ile doğrudan bir çatışmaya yol açabileceği endişesiydi.

Bu arada, Reuters haber ajansının aktardığı bilgiye göre, ABD tarafından önerilen barış planı, Ukrayna’ya güvenilir güvenlik garantileri sağlanmasını öngörüyor.

Bu garantilerin, özel olarak oluşturulacak bir grup Avrupa devleti tarafından sağlanması ve Avrupa dışındaki diğer ülkelerin de bu gruba katılabileceği düşünülüyor.

Rubio: Ukrayna’da ilerleme olmazsa ABD masadan kalkar

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English