4 yıl aradan sonra Biden-Trump münazarasından ne beklemeli?
Kavga gürültü geçen dört yılın ardından, kısır döngüsünü kıramayan ABD, yine Biden ve Trump’ın ringe çıkmasını bekliyor. 333 milyon Amerikalı, 81 yaşındaki Biden ve 78 yaşındaki Trump’tan daha genç bir aday bulamamanın üzüntüsüyle ekranların başına geçecek. 2020’deki ilk münazara öncesi yorumları anımsıyorum. Merkez medyadan Twitter’a herkes benzer yorumlar yapıyordu. Uykucu Joe, Trump gibi bir siyaset üstadına nasıl kafa tutacaktı? İki kelimeyi bir araya getiremiyor, sürekli kekeliyor, sahneyi nereden terk edeceğini bile kestiremiyordu. Her mitingi bir stand-up edasında geçen Trump, güç bela ayakta duran Biden’ı rezil eder, makinalı tüfek gibi konuşarak üstünlüğünü tüm Amerikalılara ispatlardı!
Biden da işte onu buradan yakaladı. Zar zor kurabildiği cümleleri sürekli kesen Trump’a tek bir cevap verdi;
“Bir sus be adam!”
Amerikan halkı, o günlerde tünelin ucunda ışığı göremiyordu. Covid-19 salgını devam ediyor ve bitecek gibi de gözükmüyordu. Amerikalılar tıkılıp kaldıkları evlerinde televizyon açıp Trump’ın basın toplantılarında medya mensuplarıyla güreşmesini izlemekten artık yorulmuştu. Biden, onlara “eskiyi” anımsatıyordu. Amerikan istihbaratı, eğlence endüstrisi, Hollywood ve neredeyse tüm ünlü tayfası da dahil olmak üzere Biden’a bir omuz verince vatandaş da yaşlı maşlı demeyip oyunu verdi. Covid günlerini hatırlayın, medeniyetin sonu gelecek diyenler bile vardı! Daha kötü ne olabilirdi ki?
Çok konuşan, kaybedince mızıkçılık yapan Trump gitmiş, merkez medyanın öve öve bitiremediği “yetişkinler” ofise geçmişti. Ancak sonraki dört yıl Amerikalılara hiç de “yetişkinler” yönetiyormuş gibi hissettirmedi. Uluslararası meselelerde yaşanan ve ABD’nin küresel hegemonyasının düşüşe geçmesine yol açan skandallar zaten Trump tarafından defalarca Biden’ın yüzüne vuruldu. Ancak bu münazarada ne konuşulur, öncekilerden farkı ne olur bunu anlatmak isterim.
Söz kesmek yok
Adaylar dört yıl öncekiyle aynı olsa da bu sefer kurallar farklı. ABD’nin başkanlık münazara tarihinin aksine ilk kez seyircisiz bir tartışma yapılacak. Adayların mikrofonları söz hakkı olmadığı süre içinde kapalı olacak. Her lafa müdahil olmasının Trump’a geçen seçimde nasıl kaybettirdiği düşünüldüğünde bu kuralın ona yarayacağını bile söylemek abartı olmaz.
Teknik detayların yanında ne konuşulacak ona bakalım. Bu seçimde Trump’ın en büyük meselesi peşini bırakmayan davaları oldu. Geçtiğimiz aylarda, Amerikan devletinin Başkanları için yasal anlamda kırmızı çizgisinin bir porno yıldızına seçim kampanyası sırasında sus payı vermek olduğunu öğrendik. Ortadoğu’da istediğiniz suçu işleyin, Ukrayna’da bireysel çıkarınız için Amerikan küresel gücünü kullanın ama sakın ha porno yıldızına rüşvet vermeyin, bir anda ABD’nin ilk hüküm giyen başkanı oluverirsiniz.
Neyse…
Biden Trump’ı buradan çok yıpratacaktır. Trump’ın kitlesinde tam tersi etki yaratmasına rağmen Demokrat tarafı yasal sürecin kararsızları Trump’tan uzaklaştıracağını umuyor. Daha davaların da sonu gelmedi.
Trump açısından ise en kolay hedef Biden’ın sağlığı. Mitinglerinde de çokça dalga geçtiği için münazarada önemli bir yer tutacağını söylemek gerekir. Ancak Biden’ı eleştirmek için Trump’ın elinde çok malzemesi var. Demokratların başa geçmesinden sonra patlayan göçmen krizi, Cumhuriyetçi eyaletlerin sınır güvenliği üzerinden çıkan tartışmada Federal hükümetle ters düşmesi, özellikle muhafazakarların sıkça bahsettiği fentanil krizi, abarta abarta paylaşılan büyüme rakamlarına karşın Amerikalıların alım gücünün düşmesi derken iç siyasette Biden’a vuracak çok materyal mevcut. Tabii Trump’ı muhafazakârlar gözünde bir kahraman yapan asıl mesele ırkçılık ve LGBT hakları gibi tartışmalar üzerinden başlayan kültür savaşlarının bir şövalyesi olması. Konu, birkaç cümle dahi olsa yine de münazarada gündeme gelecektir.
Trump İsrail’den vurmayabilir
Benim için tartışmanın en can alıcı noktası İsrail üzerine olacak. 2023’ün başında dahi her anket sonrası bir dil altı almak zorunda kalan Biden’ın başına bir de Hamas-İsrail faciası geldi. Obama döneminden bu yana kavga ettiği Netanyahu hükümetinin katliamları, Biden’ı 2020’de George Floyd protestolarıyla konsolide ettiği ilerici sol gruplarla papaz etmişti. Böylece özellikle seçimin kaderini belirleyen Michigan, North Carolina ve Arizona gibi kilit eyaletlerdeki Müslüman ve ilerici gruplar “sandığa gitmeyeceğiz” demeye başladılar. Bu, Biden için kıyamet senaryosuydu. Anketlere göre 7 geçişken eyaletin 7’sinde de Trump önde. Neredeyse her İsrail katliamı sonrası merkez medya kuruluşları “Biden sinirden kuduruyor” haberi yapsa da ilerici kitleler Biden’ın İsrail’e silah desteğini ikiletmediğini biliyorlar.
Biden’a öfke öyle bir hal aldı ki meşhur kampüs protestolarında karşı karşıya gelen Trumpçılar ve sol gruplar Biden’a tek bir ağızdan hakaret etmeye bile başladılar. Şimdi böylesi komik bir senaryo oluşmuşken Trump nasıl bir strateji izler? Kendi tabanı, eskisi gibi olmasa da hala büyük oranda İsrail destekliyor. Bu durumda Biden’a ne şekilde vuracak? “İsrail’e yeterince destek vermiyorsun, ben olsam neler neler veririm” dese belki de sol ilerici gruplar “beterin beteri var” korkusuyla yine Biden’ın arkasında saf tutabilirler. Trump, kendi kitlesindeki İsrail karşıtı “Hristiyan Milliyetçisi” kitleye de güvenerek Biden’ı “senin yüzünden katliam oluyor” diyerek eleştirebilir. Ancak bu sefer de zaten son yıllarda pek ziyaret etmediği Evanjelist grupları kızdırma ihtimali var. Trump için en mantıklısı zaten zor durumdaki rakibini İsrail konusunda “ellememek”. Ancak Trump, her zaman en mantıklısını yapmaz.
Faciaya dönüşen Afganistan çekilmesi, Doların eski albenisini kaybetmesi, Cumhuriyetçilerin bıktığı Ukrayna desteği Trump’ın vurmaktan çekinmeyeceği konular olacak. Demokratlar “Ukrayna savaşını bitirmek için plan ne?” sorusuna hep “ne kadar gerekirse destekleyeceğiz” diye yanıt verdiler. Ancak bu yanıt, geçtiğimiz yıl “gücümüz yettiğince destekleyeceğiz” halini aldı. Trump, Biden’ı Ukrayna meselesindeki plansızlık üzerinden illa ki yıpratacaktır.
Son olarak Trump’ın azla vazgeçmeyeceği konu Biden’ın meşhur oğlu olacaktır. İkircikli Ukrayna ilişkileri, Lap-top meselesi, kamuoyunda büyük tartışmalar yaratan yaşam şekli derken Hunter Biden da Trump gibi suçlu bulundu. Hayır hayır, babasının Başkan Yardımcısı otoritesini Ukrayna devleti üzerinde baskı kurmak için kullanmasından değil, hem uyuşturucu kullanıp hem de silah sahibi olduğu için. Amerikan devletinin kırmızı çizgileri pek ilginç değil mi?
Özetle, anketlere bakarak “tamam seçim bitti” yorumlarına karşıyım. Ben de birçokları gibi Trump’ı şu an için epey avantajlı görüyorum. Ancak seçime daha uzun zaman var. Bu süre zarfında yaşanacak gelişmelerin seçimin kaderini değiştirmesi çok şaşırtıcı olmaz. Bu değişimin sebebi belki münazara performansı, belki yasal gelişmeler, belki de güvenlik tehdidi olabilir. Neticede Trump’ın gelmesini açıkça ulusal güvenlik sorunu olarak gören çokça Amerikalı var. Bu Amerikalıların bir kısmı da ABD’nin karar alma noktalarında oturuyorlar.
Heritage Foundation’ın zamanında Reagan için de hazırladığı “muhafazakâr dönüşüm rehberi” yeni adı “Project 2025” ile Trump için hazırlandı. Bu rehberle Trump’ın koltuktaki ilk gününden itibaren muhafazakârlar, kaybettiklerine inandıkları Amerikan bürokrasisini geri alacaklar. Bunun için neredeyse birkaç yıldır örgütlenmeye başladılar. Tüm eyaletlerde ve Federal yapıda karar alıcıları muhafazakâr olarak atayacaklar. Vaatlerinin yüzde 20’sini bile yapabilmeleri demek ABD kurumlarındaki Demokrat nüfuzunu etkisiz kılmaya yetebilir. Bu yüzden Demokratlar için bu seçimi kaybetmek, 2016’daki gibi Beyaz Saray’ı kaybetmek değil, komple devleti kaybetmek olacaktır.
Bugün, Trump’ın dönüşüne büyük bir hazırlık var. Avrupa bile kendini buna hazırlıyor. Ancak Pentagon’dan ABD istihbaratına, devlet içinde güçlü konumda bulunan Demokratların yenilgiyi sakince kabulleneceğini sanmıyorum.