Diplomasi
Ursula von der Leyen’in ikinci dönemi hâlâ belirsiz

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in görevdeki ikinci dönemi için destek arayışı sürerken, kilit isimlerden Giorgia Meloni “kırılgan çoğunluk” uyarısı yaptı.
Leyen’in görevde kalabilmesi için önce AB’nin 27 liderinin desteğini, ardından da Avrupa Parlamentosu’nda (AP) çoğunluğu sağlaması gerekiyor. Meloni’nin başında bulunduğu AP grubu Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR), bu ayın başlarında yapılan seçimlerin ardından şu anda AP’deki en büyük üçüncü grup konumunda.
Meloni, ECR olmadan varılan uzlaşmayı “hata” olarak nitelendirdi ve adayların “Avrupa yasama organında zorluklar yaşayacağı” uyarısında bulundu.
Birinci döneminde Leyen’i destekleyen “merkez sağ” Avrupa Halk Partisi (EPP), sosyalistler ve liberal Renew yine çoğunluğu sağlayabiliyor ama AP’de eskisine göre daha “sağ” bir kalabalık bulunduğu için durumu fazlasıyla kırılgan.
“Kapalı kapılar ardında anlaşma”ya tepki
Meloni, bugün yapılacak ve üst düzey pozisyonların belirleneceği AB zirvesi öncesinde yaptığı konuşmada, altı “merkezci” AB liderinden oluşan grubu, kendisini ikinci kez dışlayan bir anlaşmaya imza attıkları için eleştirdi.
Listede Leyen’in yanı sıra bir sonraki Avrupa Konseyi başkanı olarak Portekiz’in eski başbakanı sosyal demokrat António Costa ve bloğun baş diplomatı olarak Estonya liberal Başbakanı Kaja Kallas yer alıyor.
Meloni’nin dışlanması, Fransa’dan Emmanuel Macron ve Almanya’dan Olaf Scholz’un da aralarında bulunduğu aynı üç merkezci grubu temsil eden liderlerin bu ayın başlarında gayrı resmi bir zirve öncesinde kapalı kapılar ardında yapılan bir toplantıda isimleri belirlemesinin ardından ikinci kez kenara itildiğine işaret ediyor.
Financial Times’a konuşan bir AB diplomatı sürecin “[Meloni’nin] siyasi bir güç olarak merkezi olmadığını göstermek gibi siyasi bir amacı varmış gibi göründüğünü” söyledi.
Scholz’dan Leyen’e destek
Çarşamba günü Federal Meclis’te konuşan Scholz, Avrupalı liderlerin üç aday üzerinde hızlı bir şekilde anlaşmasını umduğunu söyledi.
Scholz, “Bunlar iyi atamalar ve iyi bir Avrupa geleceği için net bir karar. AB zirvesinde bu konuda bir anlaşmaya varacağımızı umuyorum. Böylesine zor zamanlarda herhangi bir çıkmazı göze alamayız. İnsanlar iş kavgası görmek istemiyor; Avrupa kurumlarının hızlı bir şekilde çalıştığını görmek istiyorlar,” dedi.
Scholz liderler zirvesine hareketinden önce milletvekillerine yaptığı açıklamada, “Antonio Costa’nın AB Konseyi Başkanı, Ursula von der Leyen’in Komisyon Başkanı ve Kaja Kallas’ın da Yüksek Temsilci olması yönünde (…) artık bilinen ortak bir pozisyon var,” dedi.
Meloni dışlanmak istemiyor
Fakat Meloni, Avrupa’nın “conventio ad excludendum”, yani dışlayıcı karar alma mekanizması ile mücadele edeceğine ve İtalya için etkili bir komisyon görevi peşinde koşmaya devam edeceğine söz verdi.
“Anketlerin verdiği mesaj doğrultusunda siyasi bir hız değişikliği istedik ve tekrar isteyeceğiz,” diyen Meloni, ECR grubunun Macron’un liberal Renew grubunu geçerek AP’deki üçüncü en büyük siyasi aile haline geldiğini ve tarihsel olarak üst düzey görevlerde söz sahibi olduğunu savundu.
İtalyan lider diğer Avrupalı liderleri süreci anti-demokratik bir şekilde değiştirmekle suçladı.
PiS, Meloni’yi ECR’den ayrılmakla tehdit ediyor
Bununla birlikte, ECR içinde Polonyalı Hukuk ve Adalet (PiS) partisi de Meloni’ye isyan etmek üzere. Meloni, PiS’in itirazları nedeniyle AP üyesi Nicola Procaccini’yi grubun lideri olarak yeniden atamak için yapılacak oylamayı ertelemek zorunda kaldı.
Konuyla ilgili bilgi sahibi iki kişiye göre Polonyalılar, ortak liderlik ve diğer önemli görevlerde rol almazlarsa gruptan ayrılmakla tehdit ediyorlar.
PiS’in Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın partisi Fidesz’e katılabileceği ve birkaç Çek milletvekilini de yanlarına alarak ECR’yi AP’de dördüncü sıraya düşürebileceği konuşuluyor.
Leyen “göç”ü ilk sıraya yazma sözü verdi
Öte yandan Euractiv’in ulaştığı bir mektuba göre, ikinci kez göreve gelmek isteyen Leyen AB liderlerine, dış kaynak kullanımı prosedürlerini değerlendirmek ve komşu ülkelerle ekonomik ortaklıklar geliştirmek suretiyle AB’nin göç politikasının dış boyutunu güçlendirmeye hazır olduğunu söyledi.
AB liderlerinin Brüksel’de bir araya geleceği toplantı öncesinde Leyen, AB ülkelerine 25 Haziran tarihli bir mektup göndererek göç konusunu ciddiyetle ele alacağına dair söz verdi.
AB, bu bahar yeni bir İltica ve Göç Paktı kabul etti ve ardından hızla “göçü dışsallaştırmak” için ek adımlar aramaya başladı.
Leyen mektupta, “Pakt tek başına başarımızı garanti etmeyecektir (…) göç konusundaki çalışmalarımızın dış boyutu, Paktın bir bütün olarak başarısı için kilit bir faktördür,” dedi.
Leyen, “Pek çok üye devlet, AB dış sınırından daha uzaktaki sığınma başvurularını ele alarak düzensiz göçü önlemek için yenilikçi stratejiler arıyor,” derken, Brüksel’in her zaman UNHCR ile yakın bir şekilde çalışacağını ve “uluslararası hukuku dikkate alacağını” belirtti.
Diplomasi
Avrupa ülkeleri ‘diplomaside’: İran’ın balistik füze programını hedef aldılar

Avrupa dışişleri bakanları cuma öğleden sonra Cenevre’de İranlı yetkililerle bir araya geldiler ve İran’dan yalnızca nükleer faaliyetlerini değil, balistik füze programını da azaltmasını istediler.
Perşembe sabahı gazetecilere konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, şu anda İran ile diplomasi hedeflerinin Tahran’ın sadece nükleer programını değil, aynı zamanda balistik füze programını ve İran’ın bölgesel istikrarı bozucu faaliyetlerini de “önemli ve kalıcı” bir şekilde azaltmasını sağlamak olduğunu söylemişti.
Barrot, “Tamamen askeri bir çözüm yok,” diyerek İran’ın Washington ile müzakere masasına dönmesi gerektiğini ekledi.
Almanya, Fransa ve İngiltere, İran’a “İsrail’in saldırılarının durmasını beklemeden” müzakerelere başlaması çağrısında bulundu.
Wall Street Journal’a (WSJ) göre bazı Avrupalı yetkililer ABD’nin İran’a yönelik sıfır zenginleştirme hedefini desteklerken, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın resmi tutumu, İran’ın herhangi bir zenginleştirme programının sıkı sınırlar içinde tutulması ve Tahran’ın nükleer bomba yapımında kullanılabilecek yeterli miktarda silah sınıfı fisil madde biriktirememesi için yakından izlenmesi yönünde yeni bir anlaşma yapılması yönünde.
ABD Başkanı Donald Trump ise, New Jersey’in Morristown kentine varışında, “İran Avrupa ile konuşmak istemiyor. Bizimle konuşmak istiyor. Avrupa bu konuda yardımcı olamayacak,” dedi.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmelerin ardından, İsrail’in “saldırganlığını” durdurması halinde müzakerelere geri dönmeye hazır olduğunu söyledi.
Arakçı, Tahran’ın üç ülkeyle ve Avrupa Birliği ile “görüşmelerin devamını” desteklediğini eklerken, ülkesinin “yakın gelecekte yeniden bir araya gelmeye hazır olduğunu” da ifade etti.
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, “Bugünkü olumlu sonuç, İran tarafının tüm önemli konularda müzakereleri sürdürmeye temelde istekli olduğu izlenimiyle ayrıldığımızdır. Tüm bölge son derece kritik bir durumda ve müzakerelerde daha fazla tırmanışın önlenmesi ve ilerleme sağlanması bizim ortak çabamız,” dedi.
Avrupalıların bu müzakerelere dahil olması gerektiğini, ancak Washington’un da önemli bir rol oynadığını ekledi.
Almanya’nın en üst düzey diplomatı, “Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu müzakerelere ve bir çözüm bulunmasına dahil olması büyük önem taşıyor,” dedi ve Almanya’nın İsrail’in güvenlik çıkarlarını koruyacağını da sözlerine ekledi.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy de toplantı hakkında benzer izlenimlerini dile getirerek, İranlıların görüşmelere devam etmeye hazır olduğunu ve İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağının açıkça belirtildiğini söylediler.
Fakat Reuters’ta yer alan habere göre İranlı üst düzey bir yetkili cumartesi günü, Cenevre’de ülkesinin nükleer programı hakkında yapılan görüşmelerde Avrupa güçleri tarafından sunulan önerilerin “gerçekçi olmadığını” belirterek, bu önerilere bağlı kalınması halinde bir anlaşmaya varmanın zor olacağını söyledi.
İsrail ile İran arasındaki çatışmanın tırmanmasını önlemek amacıyla E3 olarak bilinen Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanları ile AB’nin İranlı mevkidaşları cuma günü (20 Haziran) bir araya geldikten sonra ilerleme kaydedildiğine dair çok az işaret vardı.
“Avrupalıların Cenevre’de yaptığı tartışmalar ve öneriler gerçekçi değildi. Bu tutumda ısrar etmek İran ile Avrupa’yı bir anlaşmaya yaklaştırmayacaktır,” diyen üst düzey yetkili, İran’ın her halükarda Avrupa’nın önerilerini Tahran’da inceleyeceğini ve bir sonraki toplantıda yanıtını sunacağını söyledi.
Her iki taraf da önerilerin ayrıntılarını açıklamasa da, iki Avrupalı diplomat, E3’ün İsrail’in yakın vadede ateşkes kabul etmeyeceğini ve İran ile ABD’nin müzakereleri yeniden başlatmasının zor olacağını düşündüğünü söyledi.
Diyalogun, başlangıçta ABD’nin katılmadığı, İran’ın balistik füze programını da içerebilecek daha sıkı denetimleri öngören yeni bir anlaşma üzerinde paralel bir müzakere süreci başlatılması olduğu belirtildi.
Cumartesi günü İran cumhurbaşkanıyla görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki tarafın müzakereleri hızlandırma konusunda anlaştığını ama İran’ın “niyetinin barışçıl olduğuna dair her türlü güvenceyi vermesi” gerektiğini vurguladı.
Bazı Avrupalı bakanların cuma günü İran’ın nükleer programın ötesindeki konularda müzakereye daha hazır olduğunu öne sürmesine rağmen, üst düzey yetkili, füze programı da dahil olmak üzere savunma kapasitesinin müzakere edilebileceği olasılığını reddetti ve uranyum zenginleştirmesinin tamamen durdurulması fikrinin çıkmaz sokak olduğunu yineledi.
Yetkili, “İran diplomasiyi memnuniyetle karşılar, fakat savaşın gölgesinde değil,” dedi.
Öte yandan AB’nin dış politika kolu Avrupa Dış Eylem Servisi, İsrail’in Avrupa Birliği ile ilişkilerini düzenleyen anlaşma kapsamında insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler olduğunu açıkladı.
Reuters ve dpa haber ajanslarının gördüğü bir belgeye göre, İsrail “AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının 2. maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal etmiş” olacak.
Örgüt, bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerini kaynak olarak gösterdi.
Diplomasi
Karin Kneissl: Trump, İran’a saldırarak aptalca bir karar verdi

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırı kararını ‘aptalca’ olarak nitelendirdi. Kneissl, bu saldırının tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini ve İran’a bölgedeki Amerikan üslerini vurma konusunda meşruiyet kazandırdığını belirtti.
Eski Avusturya Dışişleri Bakanı ve St. Petersburg Devlet Üniversitesi GORKI Merkezi Başkanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere saldırma kararının “aptalca” olduğunu ve tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini açıkladı.
Kneissl, 22 Haziran gecesi gerçekleştiği belirtilen saldırının ardından yaptığı değerlendirmede, bu hamlenin İran’a bölgedeki Amerikan askeri üslerine saldırma hakkı tanıdığını vurguladı.
Kneissl, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “ABD Başkanı Trump bunu Kongre’nin onayı olmadan yaptı. Böylesine aptalca bir karar beklemiyordum,” ifadelerini kullandı.
‘Tüm savaş yasaları ihlal edildi’
ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini bombalamaya nasıl cüret ettiğini sorgulayan Kneissl, “Tüm savaş yasaları ihlal edildi,” diyerek duruma tepki gösterdi.
Kneissl, Trump’ın bu kararında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun baskısı altında kaldığını belirterek, “Ancak bu bir mazeret olamaz,” diye ekledi.
Eski bakan, saldırının sonuçlarına dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Artık İran’ın, bölgedeki 40 bin ABD askerinin bulunduğu Amerikan askeri üslerine saldırması önünde hiçbir engel kalmadı. Ve hâlâ Tahran adına bu tür saldırılar düzenleyebilecek çok sayıda silahlı grup var.”
ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’
Diyalog fırsatı kaçırıldı
Kneissl, saldırıdan önce Cuma günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Amerikan yönetimi arasında diyalog için küçük bir fırsat penceresi doğduğunu hatırlattı. “İran belirli konuları tartışmaya hazırdı,” diyen Kneissl, “Peki ya şimdi?” sorusunu yöneltti.
Eski bakan ayrıca, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere seyreltilmiş uranyum içeren bombalarla saldırmış olabileceği ihtimali üzerinde durdu.
Bu tür mühimmatların ilk kez 1999 baharında ABD’nin Belgrad’ı bombaladığı Sırbistan’da kullanıldığını belirten Kneissl, “Bu işe yaramayacak. Seyreltilmiş uranyumlu mühimmatlar eski Yugoslav Halk Ordusu’nun tanklarına karşı kullanılmıştı. Hiçbir etkisi olmadı, sadece daha önce Irak’ta olduğu gibi çevre felaketine yol açtı. Bu kez sonuçlar 26 yıl öncesine göre çok daha büyük olabilir. ABD ve NATO güçleri o zaman da askeri hedeflerine ulaşamamış, o çatışmada da desteğe ihtiyaç duymuşlardı,” dedi.
ABD’nin saldırı açıklaması
22 Haziran’ı sabaha bağlayan gece ABD Başkanı Donald Trump, ABD Hava Kuvvetleri’nin “Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’daki üç nükleer tesise” başarılı bir saldırı düzenlediğini duyurmuştu.
Trump, Tahran’ın çatışmayı sona erdirmeyi kabul etmesi gerektiğini ifade etmişti.
Bu saldırıdan önce, 13 Haziran’dan itibaren İsrail’in de İran’a yönelik günlük saldırılar düzenlediği ve operasyonun amacının İran’ın füze ve nükleer programlarını yok etmek olduğu belirtilmişti.
Diplomasi
UAEA: İran’ın nükleer tesislerinde radyasyon seviyesinde artış yok

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırısının ardından bölgede radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmediğini duyurdu. İranlı yetkililer de tesislerin altyapısının güvende olduğunu ve radyasyon sızıntısı olmadığını açıkladı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), bugün yaptığı açıklamada, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırılarının ardından radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini bildirdi.
İranlı yetkililer de tesislerde sızıntı olmadığını ve altyapının güvende olduğunu belirtti.
ABD uçakları, pazar günü şafak vaktinde İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmişti.
UAEA, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “İran’daki Fordo dahil üç nükleer tesise yönelik saldırıların ardından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, şu ana kadar tesis dışında radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış bildirilmediğini teyit etmektedir,” ifadelerini kullandı.
Ajans, daha fazla bilgi elde edildiğinde İran’daki duruma ilişkin ek değerlendirmeler sunacağını da ekledi.
İran: Tesisler güvende, sızıntı yok
ABD saldırılarına ilk resmi tepki İranlı yetkililerden geldi. Sabah saatlerinde yapılan açıklamada, saldırıdan etkilenen tesislerde herhangi bir radyasyon sızıntısı veya çevredeki halk için bir tehdit kaydedilmediği vurgulandı.
Açıklamada ayrıca, nükleer tesislerin altyapısının güvende olduğu ifade edildi.
İran Atom Enerjisi Kurumu da derhal gerekli incelemelerin yapıldığını ve “ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırıları sonucunda herhangi bir kirliliğe dair bir belirti olmadığını” duyurdu.
ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’
-
Görüş6 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu5 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi1 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Avrupa5 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor