Ortadoğu
Ukrayna, Batılı ülkelerden iki farklı savaş uçağı daha istedi

Ukrayna, F-16 ve Mirage-2000’lere ek olarak Gripen ve Eurofighter savaş uçakları için de Batılı ülkelerle görüşmeler yürütüyor.
Ukrayna Savunma Bakanı Rustem Umerov, Kiev’in Gripen ve Eurofighter savaş uçaklarının temini için Batılı ülkelerle görüşmeler yürüttüğünü açıkladı.
Umerov, Rada TV kanalına yaptığı açıklamada, “Şu anda müttefiklerimizden F-16’lar ve Mirage-2000’ler için söz aldık. Gripen ve Eurofighter Typhoon savaş uçakları için de müzakereler sürüyor. Yakında alacağımız somut neticeleri açıklayabiliriz,” dedi.
Bakan, Ukrayna’nın hava üstünlüğü elde etmek için çok sayıda uçağa ihtiyaç duyduğunu da sözlerine ekledi.
Mayıs ayı sonunda İsveç, Gripen savaş uçaklarının teslimatını askıya almıştı. İsveç Savunma Bakanı Paul Jonsson, bu kararın F-16 uçaklarının teslimatı üzerinde çalışan müttefiklerin isteği üzerine alındığını belirtmişti.
İlk F-16’ların ülkeye ulaştığı ve savaşta kullanılacağı, Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy tarafından duyurulmuştu. Fakat 26 Ağustos’ta ilk F-16 kaybı yaşandı ve pilot Aleksey Mesya kazada hayatını kaybetti. Kazanın olası nedenleri arasında pilot hatası ve dost ateşi gösteriliyor.
Eurofighter Typhoon, Avrupa konsorsiyumu Eurofighter GmbH tarafından geliştirilen 4. nesil çok amaçlı bir savaş uçağı. İlk uçuşunu 1994’te gerçekleştiren uçak, 2003’ten beri aktif olarak kullanılıyor.
Avusturya, Almanya, İtalya, İspanya, Birleşik Krallık, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Umman’da hizmet veriyor. Hava üstünlüğü sağlamak için tasarlanan bu uçağın birim fiyatı yaklaşık 120 milyon dolar.
JAS 39 Gripen de benzer özelliklere sahip 4. nesil bir savaş uçağı. İsveçli Saab şirketi tarafından geliştirilen uçak, 1997’de İsveç Kraliyet Hava Kuvvetleri envanterine girdi.
Çok yönlü görevler üstlenebilen Gripen, hassas bombalar, seyir füzeleri ve gemi savar füzeler dahil çeşitli silah sistemleri taşıyabiliyor. JAS kısaltması İsveççede Jakt (avcı), Attack (saldırı uçağı) ve Spaning (keşif) kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor.
ABD, Ukrayna’ya F-16’lar için orta menzilli güdümlü bomba tedarik edecek
Öte yandan ABD, 23 Eylül Pazartesi günü açıklanması beklenen 375 milyon dolarlık yeni askeri yardım paketinin bir parçası olarak Ukrayna’ya F-16’larda kullanılmak üzere orta menzilli güdümlü bombalar göndermeyi planlıyor.
Joint Standoff Weapon (JSOW) olarak bilinen bu bombalar hem Amerikan ordusu hem de müttefikleri tarafından kullanılıyor.
Politico‘nun Amerikalı üst düzey yetkililere dayandırdığı haberinde, bu bombaların 130 kilometreye kadar uzaklıktaki hedefleri vurma kapasitesine sahip olduğu ve bu sayede Ukrayna’ya Rus hedeflerine karşı ek yetenekler kazandıracağı belirtiliyor.
Hazırlık aşamasında olan yardım paketi, hava savunma sistemlerinin yanı sıra topçu mühimmatı ve füzeleri de içerecek.
JSOW, hava savunma sistemlerinin kapsama alanı dışındaki hem sabit hem de hareketli hedefleri vurmak üzere tasarlanmış, taktik amaçlı güdümlü bir hava bombası. Bombanın geliştiricisi ise ABD’li Texas Instruments şirketi.
Eylül ayı başında ABD, Ukrayna’yı Rusya’ya karşı yürüttüğü savaşta desteklemek amacıyla 250 milyon dolarlık ek yardım sağlamıştı. Bu yardım paketinde Javelin ve AT-4 tanksavar sistemleri, Bradley zırhlı muharebe araçları, M113 zırhlı personel taşıyıcıları, mayına karşı korumalı zırhlı araçlar (MRAP), el bombaları, RIM-7, Stinger ve TOW füzeleri ile HIMARS çoklu roketatar sistemleri için mühimmat ve 155 ile 105 milimetre kalibreli topçu mühimmatı yer alıyordu.
Ukrayna’nın Bağımsızlık Günü olan 24 Ağustos’ta Pentagon, Kiev’e toplamda 125 milyon dolar değerinde hava savunma füzeleri, Javelin tanksavar sistemleri, HIMARS mühimmatı, anti-drone ekipmanları ve topçu mermileri sağlayacağını duyurmuştu.
ABD, Rusya’nın askeri müdahalesinin başından bu yana Ukrayna’ya toplamda yaklaşık 56 milyar dolarlık askeri yardımda bulundu. Washington, Kiev’i gerektiği sürece desteklemeye devam edeceğini defalarca vurguladı.
Ortadoğu
Arakçi: ABD ile müzakerelerin yeniden başlaması için hiçbir anlaşma yapılmadı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, ABD ile müzakerelerin yeniden başlaması için şu anda hiçbir anlaşma yapılmadığını ve görüşmeler için bir zemin bulunmadığını açıkladı. Arakçi, Avrupa’yı snapback mekanizmasını etkinleştirmemesi konusunda uyararak bunun ‘tarihi bir hata’ olacağını belirtti ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Grossi’yi kabul etme gibi bir planlarının olmadığını söyledi.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, ABD ile müzakerelerin yeniden başlaması için şu anda herhangi bir anlaşma yapılmadığını ve görüşmeler için bir zemin bulunmadığını belirtti.
Arakçi, Avrupa’yı “snapback” (tetik mekanizması) olarak bilinen mekanizmayı etkinleştirmemesi konusunda uyararak bunun “tarihi bir hata” olacağını söyledi. Ayrıca, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi’yi şu anda kabul etme gibi bir planlarının olmadığını da sözlerine ekledi.
Tesnim ajansının aktardığına göre dün katıldığı televizyon programında konuşan Arakçi, son dönemde yaşanan çatışmaların diplomasiye bir ihanet olduğunu vurgulayarak, İran’ın meşru müdafaa hakkını kullandığını ve dünyanın artık kendilerine hak verdiğini ifade etti.
İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı
‘ABD ile müzakereler için bir zemin yok’
Diplomasinin her zaman var olduğunu ancak müzakerenin diplomasinin sadece bir parçası olduğunu belirten Arakçi, “Diplomasi şu anda da mesaj alışverişleri ve görüşmelerle devam ediyor. Ancak ABD ile müzakerelere dönüp dönmeyeceğimiz değerlendirilmeli,” dedi.
Arakçi, ABD’nin müzakerelerin ortasında ihanet ettiğini ve bu tecrübenin değerlendirmelerinde dikkate alındığını vurguladı.
Trump’ın açıklamalarına ilişkin ise Arakçi, “Müzakerelerin yeniden başlaması için hiçbir anlaşma yapılmadı, hatta bu konuda bir görüşme dahi olmadı. Şu anda müzakere için bir zemin bulunmuyor,” ifadelerini kullandı.
Arakçi, çatışmalardan önceki müzakerelerde ABD’nin sunduğu teklifin birçok unsurunun kabul edilemez olduğunu ve İran’ın kendi karşı teklifini sunacağı sırada saldırının gerçekleştiğini belirtti.
Avrupa’ya ‘tarihi hata’ uyarısı
Arakçi, Avrupa’nın müzakere masasına dönme çağrılarına tepki göstererek, “Hangi müzakere masası? ‘Müzakere masasına dönün’ diyenler hangi masadan bahsettiklerini açıklamalı,” şeklinde konuştu.
Özellikle Fransa ve İngiltere’nin “snapback” mekanizmasını etkinleştirme ihtimaline değinen Arakçi, bunun Avrupa’nın en büyük stratejik hatası olacağını ve nükleer dosyadaki rollerini sonsuza dek bitireceğini söyledi.
Arakçi, “Avrupa, nükleer tesislere yapılan saldırıyla müzakere gücümüzü yok edeceğini sandığı gibi, snapback ile de İran’ın elini boşaltacağını sanıyor. Bu yanlış bir varsayımdır. Ne askeri saldırılar ne de snapback İran’ın konumunu zayıflatmaz, aksine Avrupa’nın rolünü tamamen ortadan kaldırır,” diye konuştu.
‘İran Lübnan değildir’
Çatışmaların durdurulması sürecine de değinen Arakçi, İran’ın tek şartının düşmanın ön koşulsuz olarak saldırılarını durdurması olduğunu ve bu şartın gerçekleştiğini ifade etti.
Arakçi, “Ateşkesi kabul ettiğimizi söylemedik, ancak rejim saldırılarına devam etmezse bizim de devam etme niyetimiz yok,” diye konuştu.
İsrail’in çaresizlikten bu noktaya geldiğini savunan Arakçi, Avrupalı bir muhatabına net bir mesaj verdiğini belirterek, “Açıkça söyledim; onlara İran’ın Lübnan olmadığını ve ateşkesi ihlal ederlerse İran’ın karşılık vereceğini iletin. Umarım ateşkese saygı gösterirler çünkü müsamaha göstermeyeceğiz,” dedi.
Grossi’nin ziyaret talebine ret
UAEA ile ilişkiler ve Başkan Grossi’nin Tahran’a yapacağı ziyaret talebi hakkında da konuşan Arakçi, “İran İslam Cumhuriyeti’nin şu anda Sayın Grossi’yi kabul etme gibi bir planı yoktur,” ifadelerini kullandı.
Arakçi, nükleer tesislerin bir kısmının tahrip edildiği mevcut durumda denetimlerin, hasarın boyutu hakkında kesin bilgiye erişim anlamına geleceğini ve bu konunun Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi tarafından değerlendirileceğini belirtti.
Saldırganın tespiti için BM’de girişim başlatıldı
Arakçi, saldırıların yol açtığı zararların tazmini için de adımlar atıldığını açıkladı. Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Hukuk Departmanı’nın, Birleşmiş Milletler nezdinde saldırganın tespiti ve zararların tazmini konusunu takip etmekle görevlendirildiğini söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Danışmanlığının da maddi ve insani kayıpların belgelenmesi sürecini yürüttüğünü ekledi.
Komşu ülkelere dostluk mesajı
İran’ın bölgedeki Amerikan üslerine yönelik saldırısının komşu Arap ülkelerine yönelik bir mesaj taşımadığını vurgulayan Arakçi, “Saldırı, yalnızca ABD’nin tehdidine bir yanıttı. Bölgedeki Amerikan üslerinin, ev sahibi ülkelerin bilgisi olmasa bile, İsrail’i desteklemede rol oynadığına dair kanıtlarımız var,” dedi.
Arakçi, İran’ın politikasının başta Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri, Irak ve Mısır olmak üzere komşularıyla dostane ilişkileri geliştirmek olduğunu sözlerine ekledi.
Ortadoğu
Hamaney, ABD’nin İran’a yönelik bombardımanının “hiçbir sonuç vermediğini” söyledi

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail ile ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonra yaptığı ilk açıklamalarda, ABD’nin İsrail’in nükleer tesislerine yönelik saldırılarının “hiçbir sonuç vermediğini” ve Donald Trump’ın saldırıların etkisini “abarttığını” söyledi.
Bu açıklamalar, hafta sonu ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı hasarın boyutu konusunda çelişkili bilgiler ortasında geldi. ABD güçleri üç İran nükleer tesisini vurdu ve Trump, saldırıların tesisleri “yok ettiğini” iddia etti.
Ancak perşembe günü yayınlanan bir video mesajında, ülkenin en üst düzey karar vericisi Hamaney, ABD başkanının “ihtiyacı olduğu için abarttığını” söyledi ve İran halkını “şanlı zaferinden” dolayı tebrik etti.
The third video message of the Leader of the Islamic Revolution, Ayatollah Khamenei, addressed to the Iranian nation, will be released shortly.
Follow: https://t.co/B3zXG73Jym pic.twitter.com/qRxQMJinJm
— Press TV
(@PressTV) June 26, 2025
86 yaşındaki Hamaney, “Onun sözlerini duyan herkes, sözlerinin arkasında farklı bir gerçeklik olduğunu anlayabilirdi — onlar hiçbir şey yapamadılar” diye ekledi.
Bu açıklamalar, ABD’nin saldırılarının Tahran’ın nükleer programını ne ölçüde engellediği konusunda spekülasyonların yoğunlaştığı bir dönemde geldi.
Salı günü İran Cumhurbaşkanı Masud Pezeşkiyan, “saldırgan düşmanın” nükleer tesisleri yok etmede başarısız olduğunu söyledi. Aynı gün sızan bir ABD istihbarat raporu, saldırıların Tahran’ın nükleer programını sadece birkaç ay geciktirdiğini öne sürdü.
Ancak çarşamba günü, Trump tarafından atanan CIA direktörü John Ratcliffe, tesislerin “ağır hasar gördüğünü” ve “yıllar boyunca yeniden inşa edilmesi gerekeceğini” söyledi.
Hamaney aksine İran’ın ABD’ye zarar verdiğini ifade etti. İran, “ABD’ye sert bir darbe indirdi, özellikle de bölgedeki önemli üslerinden biri olan Al Udeid üssünü hedef alarak hasar verdi” dedi.
İran’ın bölgedeki hayati Amerikan tesislerine erişebilmesi ve gerekli gördüğü takdirde bu tesislere saldırı düzenleyebilmesinin önemsiz bir mesele olmadığını da sözlerine ekledi. “Bu önemli bir gelişme ve gelecekte tekrar yaşanabilir” uyarısında bulundu. “Saldırganlık tekrarlanırsa, düşman şüphesiz ağır bir bedel ödeyecek” dedi.
Ayetullah Hamaney ayrıca, İsrail’e saldırıları kastederek, “İslam Cumhuriyeti’nin bu kadar yıkıcı saldırılar gerçekleştirebileceği fikrinin düşmanın aklından bile geçmediğini, ancak bunun gerçekleştiğini” söyledi.
“Gelişmiş çok katmanlı savunma sistemlerini aşmayı başaran ve güçlü füze ve silah saldırılarıyla düşmanın askeri ve kentsel merkezlerinin büyük bir bölümünü yerle bir eden silahlı kuvvetlerimize yardım ettiği için Tanrı’ya şükrediyoruz” dedi.
Hamaney’in uzun süre kamuoyunun önüne çıkmaması, güvenliği konusunda spekülasyonlara yol açmıştı. İsrail, 12 günlük çatışmanın ilk aşamalarında üst düzey İranlı askeri yetkilileri ve nükleer bilim adamlarını hedef aldı.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, kampanya sırasında Hamaney’i doğrudan hedef almayı dışlamadı ve hatta İranlıları ayaklanmaya ve rejim değişikliği peşinde koşmaya çağırdı.
ABD Başkanı Donald Trump, savaş sırasında Hamaney’in yerini tam olarak bildiklerini, ancak onu ortadan kaldırma kararı alınmadığını söyledi.
Hamaney perşembe günü yaptığı açıklamada, İslam Cumhuriyeti’nin “Siyonist rejimi diz çöktürdüğünü ve ezdiğini” savundu.
İran’ın “ABD’ye ağır bir tokat attığını” söyledi.
Ortadoğu
Trump’tan Netanyahu’ya Gazze “rüşveti”

ABD Başkanı Trump’tan Netanyahu’ya Gazze savaşını sonlandırması için rüşvet gibi destek geldi. Trump, Netanyahu hakkındaki yolsuzluk davasının iptal edilmesini istedi. İsrail muhalefeti ise bu çıkışın, Trump’ın Gazze savaşını sona erdirmesi için Netanyahu’ya sunduğu dolaylı bir “telafi” hamlesi olduğunu savunuyor.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun hakkında süren yolsuzluk davasının derhal iptal edilmesini veya kendisine af verilmesini talep ederek İsrail iç siyasetinde yeni bir fırtınaya neden oldu. Trump’ın açıklamaları, Netanyahu’nun savaş nedeniyle ertelenen çapraz sorgusunun yeniden başlayacağı güne denk gelirken, içerdiği mesajlar dikkat çekici bulundu: “ABD, İsrail’i kurtardı, şimdi Bibi’yi de kurtaracak.”
Trump, Truth Social üzerinden yaptığı paylaşımda, Netanyahu’nun “İsrail’in hayatta kalması için İran’a karşı verilen savaşta gösterdiği liderliği” överek, davayı “siyasi güdümlü bir cadı avı” olarak nitelendirdi. “Bu adalet rezaleti kabul edilemez” diyen Trump, Netanyahu için “büyük bir kahraman” ifadesini kullanarak, “Derhal af edilmeli ya da dava iptal edilmelidir” çağrısı yaptı.
Trump’tan Netanyahu’ya mesaj
Ancak İsrail’de bu açıklamalara itiraz geldi. Ana muhalefet lideri Yair Lapid, Trump’a duyulan minnettarlığı dile getirirken, “Bir devlet başkanının bağımsız bir ülkenin hukuk sürecine karışmaması gerektiğini” söyledi. Lapid, Trump’ın çıkışının Netanyahu’yu Gazze savaşını sona erdirmeye ikna etmek için yaptığı bir “telafi girişimi” olabileceğini ima ederek, “Görünüşe göre bu açıklama, savaşı sonlandırması için Netanyahu’ya verilen bir mesajın parçası” dedi.
Trump’ın söz konusu açıklaması, Netanyahu’nun siyasi geleceği açısından büyük önem taşıyan üç ayrı yolsuzluk dosyasının yeniden gündeme geldiği bir dönemde geldi. Netanyahu’nun İran ile savaş nedeniyle ara verilen çapraz sorgusu bugün yeniden başlayacak. Başbakan, 1000, 2000 ve 4000 numaralı davalarda dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma ve rüşvetle suçlanıyor. Özellikle 4000 No’lu “Bezeq-Walla davası” ciddi yaptırımlar doğurabilecek içerikte.
Trump’ın doğrudan yargı sürecine müdahale eden bu çıkışı, İsrail’de yargı bağımsızlığı tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Netanyahu’nun partisinden doğrudan bir yanıt gelmezken, Likud Partisi Trump’ın açıklamasının İbranice çevirisini sosyal medya hesaplarından paylaştı.
Bu hamle, Trump’ın hem Netanyahu üzerindeki etkisini pekiştirme çabası hem de Gazze savaşını diplomatik bir kazanıma dönüştürme girişimi olarak yorumlanıyor.
-
Görüş2 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 hafta önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi2 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?
-
Avrupa1 hafta önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Dünya Basını4 gün önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir
-
Görüş1 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savunma sanayiinde ‘Amerikan malı’ baskısı geri tepiyor