Bizi Takip Edin

Ortadoğu

Trump’ın “sürgün” planına tepki çığ gibi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki Filistinlilerin başta Ürdün ve Mısır olmak üzere Arap ülkelerine sürgün edilmesi gerektiği yönündeki açıklaması bölgede ve uluslararası arenada sert tepkilere neden oldu.

Trump, Gazze’nin “temizlenmesi için” söz konusu ülkelerin daha fazla Filistinliyi kabul etmesi ve bu kişilerin “farklı yerlerde inşa edilecek konutlara yerleştirilmesi” çağrısında bulunmuş, bunun “geçici” veya “uzun süreli” olabileceğini söylemişti.

Bu konuyu Ürdün Kralı II. Abdullah ile telefonda konuştuğunu ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile de görüşeceğini kaydeden Trump, “Arap ülkeleriyle bir araya gelip (Filistinlilerin) barış içinde yaşayabilecekleri başka bir yerde konutlar inşa etmeyi tercih ederim” demişti.

Hamas: Direneceğiz

Hamas’ın üst düzey yetkilisi Musa Ebu Merzuk, Trump ve İsrail’in önerilerine karşı çıkarak, Filistinlilerin kendi topraklarında kalma haklarının tartışılmaz olduğunu vurguladı. Ebu Merzuk, “Bu planlar, halkımızın direnişini kıramaz. Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi fikri tarih boyunca başarısız olmuştur ve yine başarısız olacaktır” dedi.

Hamas’tan yapılan yazılı açıklamada, “Filistinli halkımızın yerlerinden edilmesini, herhangi bir bahane veya gerekçeyle topraklarından nakledilmesini veya sökülüp atılmasını reddeden Mısır ve Ürdün’ün asil tutumunu takdir ediyoruz” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, Filistin halkının topraklarına bağlılığını göstererek yerinden edilmeyi ve sürgünü reddettiğine dikkat çekilerek, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatına, Filistin halkının her türlü yerinden edilmesini kesin bir dille reddetme ve başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletini kurma yönündeki ulusal haklarını destekleme çağrısı yapıldı.

Filistin Yönetimi: Kırmızı çizgimiz

Filistin Devlet Başkanlığı da Gazze’deki Filistinlilerin göç ettirilmesine yönelik projelerin reddedildiğini belirterek, bu tür girişimlerin “kırmızı çizgilerin aşılması” anlamına geldiğini ifade etti.

Yapılan açıklamada, “Filistin halkı, topraklarından ve kutsallarından vazgeçmeyecek, 1948 ve 1967’de yaşanan felaketlerin tekrarlanmasına izin vermeyecek ve halk asla topraklarından ayrılmayacak” ifadelerine yer verildi.

Mısır ve Ürdün’ün Filistin halkının göç ettirilmesine karşı olan tutumlarına değer verildiği belirtilen açıklamada, “Filistin halkı ve liderliği, Filistin topraklarının birliğini tehlikeye atacak herhangi bir politikayı kesinlikle kabul etmeyecektir. Filistin ve Arap dünyasının yanı sıra uluslararası toplumun temel ilkelerine zarar verecek her türlü girişim kesinlikle reddedilmektedir” değerlendirmesinde bulunuldu.

Açıklamada, ABD Başkanı Trump’a ateşkesin sürdürülmesi ve İsrail’in Gazze’den çekilmesi yönündeki çabaları destekleme, Filistin yönetiminin Gazze’deki görevlerini üstlenmesini sağlama, barışı tesis etme ve bağımsız Filistin devletinin kurulmasına odaklanma” çağrısı yapıldı.

Açıklamada, Gazzelilerin göç ettirilmesi girişiminin “kırmızı çizgilerin aşılması” anlamına geldiği kaydedildi.

Gazze’deki Filistinlilerin göç ettirilmesinin bölgedeki istikrar ve güvenliği bozacağı konusunda uyarıda bulunulan açıklamada, Abbas liderliğindeki Filistin yönetiminin, Arap ve uluslararası toplum ile ABD dahil olmak üzere temaslarını sürdürdüğü vurgulandı.

“Bölgesel istikrara tehdit”

Trump’ın Filistinlilerin yerleştirilmesi için adres olarak gösterdiği Mısır ve Ürdün’den de tepki gecikmedi.

Mısır Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin topraklarından sürülmesini reddettiğini açıklayarak, bölgenin istikrarına yönelik tehdit konusunda uyardı ve uluslararası topluma iki devletli çözümün fiilen uygulanması çağrısı yaptı.

Mısır Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Mısır’ın, Filistin halkının kendi topraklarındaki kararlılığına, meşru haklarına ve uluslararası hukuk ile uluslararası insani hukuk ilkelerine bağlı kalmasına desteği devam ediyor” ifadelerine yer verildi.

Filistinlilerin her ne şekilde olursa olsun, geçici veya uzun vadeli bir şekilde, topraklarından tehcir edilmesinin, topraklarını terk etmeye zorlanmasının ve topraklarını terk etmeye teşvik edilmesinin kabul edilemeyeceği vurgusu yapılan açıklamada, bunun bölgesel istikrarı ve barış imkanlarını tehdit ettiği uyarısı yapıldı.

Açıklamada, uluslararası topluma başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak iki devletli çözümü uygulamaya koyma çağrısı yapıldı.

“Filistin sorununun çözümü Filistin’dedir”

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi de Filistinlilerin tehcir edilmesine yönelik her türlü girişimi reddettiğini belirtti.

Safedi, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in BM Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatörlüğü’ne geçici olarak atadığı Sigrid Kaag ile Amman’da düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Safedi, “Bizim sabitelerimiz ortadadır. Filistinlilerin topraklarındaki istikrarı Ürdün’ün sabitesidir ve değişmemiştir, değişmeyecektir” dedi.

Ürdün Dışişleri Bakanı, “Tehciri reddedişimiz değişmeyen sabitemizdir ve hepimizin arzuladığı barış ve istikrarın gerçekleşmesi için zorunludur” ifadelerini kullandı.

Safedi, “Filistin sorununun çözümü Filistin’dedir. Ürdün Ürdünlülerin, Filistin Filistinlilerindir” diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Safedi ayrıca ülkesinin Gazze’ye mümkün olabilecek en büyük miktarda insani yardımı iletmeyi sürdüreceğini ve bölgede barışı sağlamak için ABD yönetimiyle birlikte çalışmayı arzuladığını dile getirdi.

“Geçmişte de başarısız oldu”

Arap Birliği de yaptığı yazılı açıklamada, “Filistin halkını topraklarından sürme, ilhak etme veya yerleşim birimlerini genişletme yoluyla topraklarından çıkarma girişimlerinin geçmişte başarısız olduğu, kabul edilemez olduğu ve uluslararası hukuku ihlal ettiği kanıtlanmıştır” dedi.

İnsanların zorla yerinden edilmesinin ve topraklarından sürülmesinin ancak etnik temizlik olarak adlandırılabileceğine vurgu yapılan açıklamada, “Arap ülkeleri ve uluslararası toplumca mutabakat sağlanmış bu sabit prensiplerin ve istikrarlı belirleyicilerin herhangi bir şekilde çiğnenmesi, sadece çatışmayı uzatacak ve barışı daha da uzaklaştıracaktır” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, Filistin davasının bir halk ve toprak davası olduğuna işaret edilerek, bu halkın kendi topraklarından çıkarılması girişimlerinin kabul edilemez ve uluslararası hukuka aykırı nitelik taşıdığı vurgulandı.

Mevcut aşamanın Gazze Şeridi’nde varılan ateşkes anlaşmasının sağlamlaştırılması ve sürdürülmesi için ortak çalışmayı gerektirdiğine işaret edilen açıklamada, Filistin halkının Gazze Şeridi’nde 15 ayı aşkın bir süre içinde tarihte benzeri görülmemiş korkunç bir vahşete maruz kaldığı belirtildi.

Açıklamada, “İki devletli çözümün barışa giden bir yol olduğuna inanan tüm dünya ülkelerini, bu çözüme ulaşmak için güvenilir bir yol başlatmak ve bunu mümkün olan en kısa sürede sahada uygulamak için gayretle ve derhal çalışmaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Ortadoğu

‘Hamas, ABD’nin yeni ateşkes teklifinden memnun’

Yayınlanma

ABD’nin yeni ateşkes teklifinde, İsrail’in Gazze’den sınırlı şekilde çekilmesi ve BM öncülüğündeki insani yardım mekanizmasının yeniden devreye alınması öngörülüyor.

Suudi Arabistan merkezli Şarkul Avsat gazetesine konuşan bir kaynak, Hamas’ın teklifin içinde yer alan “savaşın sona ereceğine dair güvencelerden” memnun olduğunu belirtti.

Habere göre, ABD’nin yeni ateşkes teklifi arabulucular tarafından verilen, “müzakereler sürdükçe çatışmaların yeniden başlamayacağı” yönündeki güvenceleri de kapsıyor. Planın İsrail ve Hamas tarafından onaylanmasının ardından, anlaşmanın ABD Başkanı Donald Trump tarafından açıklanması bekleniyor.

Hamas’a yakın bir başka kaynak ise teklifin, ABD’li temsilci Steve Witkoff’un yılın başında sunduğu planla neredeyse aynı olduğunu ifade etti. Bu planda, Gazze’de tutulan esirlerin yarısının serbest bırakılması karşılığında sayısı açıklanmayan Filistinli mahkumların salıverilmesi ve 60 günlük geçici ateşkes süreci yer alıyordu. Hamas’ın teklife resmi yanıtını Cuma günü iletmesi bekleniyor.

İsrail’in sınırlı olarak çekilmesi öngörülüyor

Lübnan gazetesi Al-Akhbar ise teklifin, İsrail ordusunun Mart ayında çöken ateşkesten önceki pozisyonlarına çekilmesini içerdiğini yazdı. O dönemde İsrail güçleri Gazze’nin merkezindeki Netzarim Koridoru’ndan çekilmiş, ancak Mısır sınırındaki Filadelfi Koridoru’nda konuşlanmaya devam etmişti.

Yardımların kesintisiz şekilde ulaştırılmasını sağlamak amacıyla BM yardım mekanizmasının yeniden devreye alınması da planın bir parçası. Halihazırda sınırlı yardım dağıtımı yapan ve yoğun şekilde eleştirilen ABD-İsrail destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı’na (GHF) ise metinde yer verilmedi. Vakfın faaliyetlerinin, yerinden edilmeleri artırdığı ve 500’den fazla yardım arayan sivilin ölümüne neden olduğu iddia edilmişti.

Yeni teklif ayrıca, savaşın tamamen sona ermesine dair bir anlaşma sağlanmasa dahi, ateşkesin geleceğine ilişkin müzakerelerin devam edeceğini taahhüt ediyor.

Sürgün ve silahsızlanma talepleri masada

New York Times’a konuşan bir İsrailli güvenlik yetkilisi ve Hamas’a yakın bir kaynak, Hamas’ın bu kez esir takası sırasında kutlama ya da tören düzenlemeyeceğini aktardı. Daha önceki takaslarda yapılan kutlamaların Tel Aviv’de ciddi rahatsızlık yarattığı biliniyor.

Ayrıca, yurtdışında bulunan bazı üst düzey Hamas yetkililerine, İsrail’in silahsızlanma talebine sembolik bir yanıt olarak kişisel silahlarını teslim etmeleri talimatı verildi. Bu isimler arasında Halil el-Hayye, İstanbul’da bulunan Zahir Cebbarin ve Hamas’ın Şura Konseyi Başkanı Muhammed İsmail Derviş yer alıyor. Talimatın Katar’daki arabulucular aracılığıyla iletildiği bildirildi.

İsrail, bununla birlikte Gazze’deki tüm Hamas liderlerinin sürgün edilmesini de talep ediyor. Hamas ise hem silahsızlanma hem de sürgün taleplerini kamuoyu önünde açıkça reddediyor.

ABD Başkanı Trump, İsrail’in teklifi kabul ettiğini iddia etse de, şu ana kadar ne İsrail ne de Hamas’tan resmi bir açıklama yapılmış değil.

Hamas: Saldırıların tamamen sonlanmasını hedefliyoruz 

Hamas Siyasi Büro üyesi Kemal Ebu Avn yaptığı açıklamada, “Hareketin liderliği, Gazze’ye yönelik saldırganlığın tamamen sona erdirilmesini sağlayacak kapsamlı bir anlaşma için yoğun ve kesintisiz çaba gösteriyor” dedi. Hamas’ın arabulucular tarafından sunulan tekliflere “olumlu bir yaklaşım” gösterdiğini de vurguladı.

Hamas Sözcüsü Tahir en-Nunu da dün, “Anlaşmaya varmak konusunda hazır ve ciddiyiz. Savaşı tümüyle sona erdirecek her girişimi kabul etmeye açığız” ifadelerini kullandı.

Hamas, savaşın kalıcı olarak sona ermesi ve İsrail güçlerinin tamamen Gazze’den çekilmesi konusunda ısrarcı. Bu iki unsur, taraflar arasında anlaşmaya varılmasının önündeki en büyük engeller olarak öne çıkıyor.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hamas tamamen yenilmeden ve liderleri Gazze’den çıkarılmadan savaşın sona ermeyeceğini defalarca dile getirdi.

İsrailli gazeteci Noam Amir ise Çarşamba günü yaptığı yorumda, “İsrail’in tutumunda şu ana kadar bir değişiklik yok. İsrail, güncellenmiş Witkoff planını kabul etmiş olsa da, savaşı sona erdirecek ya da Hamas’ın Gazze’de kalmasına izin verecek herhangi bir teklife açık değil” değerlendirmesinde bulundu.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Gazze’de yardım bekleyen siviller böyle hedef alınmış

Yayınlanma

“UG Solutions” adlı güvenlik şirketinin iki çalışanı Gazze’de yardım bekleyen sivillerin nasıl hedef alındığını gösteren kamera kayıtlarını AP ile paylaştı. Çalışanlar, yardım dağıtım merkezlerinde yüz tanımlama özellikli kameralar olduğunu, bunlardan çekilen görüntülerin ABD’li uzmanlar ve İsrailli askerlerce eş zamanlı olarak izlediğini bildirdi.

Associated Press (AP) haber ajansının elde ettiği görüntüler ve konuya ilişkin bilgi sahibi kişilerin ifadeleri, insani yardım dağıtım merkezlerinde sıra bekleyen Gazellilere yardım dağıtım çalışanları tarafından ateş edildiğini ortaya koydu.

ABD-İsrail güdümlü Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın (GHF) Gazze’deki çalışmalarına yardım eden ABD hükümetiyle anlaşmalı “UG Solutions” adlı güvenlik şirketinin ismini vermek istemeyen iki çalışanı, AP haber ajansına konuştu.

Çalışanlar, Gazze’de yardım bekleyen sivillere doğru düzenli olarak ses bombası ve biber gazı atıldığına şahit olduklarını anlattı.

Yardım dağıtım noktasında çalışan bir kişinin aralıklı olarak havaya, yere ve sivillerin üzerine rastgele ateş açtığına şahit olduğunu aktaran çalışanlar, en az bir kişinin vurulduğunu gördüklerini belirtti.

Çalışanlar, “Hiçbir neden olmaksızın çok kötü şekilde yaralanan insanlar var” ifadelerini kullandı.

İsmini vermek istemeyen çalışan, hiçbir tehdit olmamasına rağmen neredeyse her dağıtımda mermi, şok bombası ve biber gazı kullanıldığını söyledi.

Görüntüler insani durumu gözler önüne serdi

Çalışanlar tarafından AP’ye verilen görüntüler, İsrail’in ABD-İsrail güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı”nın (GHF) yardım dağıtım noktalarındaki durumu gözler önüne serdi.

Dağıtım merkezinde çalışanlar tarafından AP’ye sağlanan görüntülerde, Gazellilerin kurşun sesleri, biber gazı ve ses bombaları arasında insani yardıma erişmek için çabaladığı anlar yer aldı.

Başka bir videoda ise, birkaç erkeğin silah seslerinin ardından kalabalığı nasıl dağıtacakları konusunda birbirlerini cesaretlendirici sözler söylediği anlar kaydedildi.

Videoyu çeken çalışan, diğer çalışanların yiyeceklerini yeni almış ve ayrılmakta olan Gazzelilere doğru ateş ettiğini gördüğünü ifade etti.

Çalışanların “kalabalığı dağıtmak” niyetiyle ateş açtıklarını belirten kişi, öte yandan kalabalık dağılmasına rağmen ateşe devam ettiklerini söyledi.

Bir başka görüntüde ise, dağıtım alanında kalan yiyecek kutularını toplamak için koşuşturan Gazzelilerin üzerlerine biber gazı atıldığı anlar yer aldı.

Kayıtta, biber gazı atan kişinin “Tadını beğendin mi?” şeklindeki alaycı ifadeleri duyuldu.

AP’ye konuşan başka bir yetkili ise, “sivillerin emniyetini ve güvenliğini sağlamak, yardım dağıtım noktasını kontrol altına almak” amacıyla ateş açıldığını savundu.

Yardım dağıtımlarının yüzde 31’i yaralamalı

GHF tarafından desteklenen ABD merkezli Safe Reach Solutions (SRS) şirketi tarafından hazırlanan bir iç raporda, haziran ayında iki haftalık bir dönemdeki yardım dağıtımlarının yüzde 31’inde yardım arayan Gazzelilerin yaralandığı tespit edildi.

AP ile paylaşılan belgelere göre, bu dönemde 37 ses bombası, 27 mermi ve 60 kutu biber gazı kullanıldı.

İsmini vermek istemeyen çalışan, bölgeye gelen her bir çalışana tabanca, ses bombası, göz yaşartıcı gaz ve saniyeler içinde onlarca mermi atabilen İsrail yapımı bir otomatik tüfek verildiğini ifade etti.

Yardım dağıtım merkezleri eş zamanlı olarak izleniyor

Çalışan, yardım dağıtım merkezlerine yiyecek bir şeyler bulmak için gelen Gazzelilerden “şüpheli” görülenlerin belgelenip hakkında İsrail ordusuna bilgi verildiğini anlattı.

Dağıtım merkezlerinde yüz tanımlama özellikli kameralar olduğunu aktaran çalışan, ABD’li analistlerle İsrailli askerlerin bu kameralarca kaydedilen görüntüleri eş zamanlı olarak izlediğini söyledi.

Çalışan, kameralar sistemde şüpheli bir kişi tespit ettiğinde İsrailli yetkililerin notlar almaya başladığını ifade etti.

Görüntülerin doğruluğu teyit edildi

AP, görüntülerin doğruluğunu teyit etmek için havadan çekilen görüntüleri kullanarak videoların coğrafi konumunu belirledi ve iki adli tıp uzmanı ile çalıştı.

Montana Üniversitesinden ses uzmanı Rob Maher ve ses uzmanı Steven Beck videoların sesiyle oynandığına dair hiçbir emare olmadığını bildirdi.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Netanyahu’nun oğlu, adını değiştirerek İngiltere’ye gitti

Yayınlanma

Netanyahu’nun oğlu Avner’in, 2022 yılında eğitim için gittiği İngiltere’de “Netanyahu” soyadını taşımanın kendisi için tehdit oluşturduğunu düşündüğü ve bu nedenle ismini “Avi Segal” olarak değiştirdiği ortaya çıktı. Yerel basına göre Avner, İngiltere’de hem üniversite kaydını hem de bir daire alımını bu isimle yaptı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun oğlu Avner Netanyahu’nun 2022’de eğitimi için İngiltere’ye gitmeden önce korktuğu için adını değiştirdiği ortaya çıktı.

Yerel basındaki haberlere göre, Avner Netanyahu ismini Avi Segal olarak değiştirdi, bu isimle İngiltere’de üniversite kaydını yaptırdı ve bir daire satın aldı.

Netanyahu’nun muhalefette bulunduğu 2022’de eğitimi için İngiltere’ye giden oğlu Avner’in, yoğun Müslüman nüfusun olduğu bölgede “Netanyahu” soyadıyla tanınma korkusuyla ismini değiştirerek Avi Segal’i kullanmaya başladığı ortaya çıktı.

Müslümanların yaşadığı ülkede korkuyormuş

İsrail kimliğindeki ismini babaannesinin soyadını kullanarak Avi Segal şeklinde değiştiren Avner, ismini ehliyet ve pasaportunda da değiştirdiğini belirterek, Müslümanların yaşadığı bir ülkede o isimle dolaşmaktan korktuğunu söyledi.

İngiltere’den Avi Segal adıyla 502 bin sterline daire aldığı ortaya çıkan Avner’in satın alım işlemini nakit olarak yaptığı, daha sonra Oxford Üniversitesinde yüksek lisans eğitimine babasıyla olan bağlantısını gizleyerek başladığı ve okuldaki kayıtlarda da isminin Avi Segal olarak geçtiği ifade edildi.

İsrail yasalarına göre, yurt dışından alınan ve değeri 2 milyon İsrail şekelinin altında olan mülkler için vergi dairesine bildirim yapılmasına gerek olmadığı belirtilen haberde, Avner’in sterlinin şekele karşı en zayıf olduğu dönemde aldığı dairenin fiyatının 1,97 milyon şekele tekabül etmesi nedeniyle bildiriminin yapılmadığı vurgulandı.

Daireyi aldığı kaynak kendisine sorulan Avner’in kaynağın ailesi olduğunu söylediği aktarıldı.

Avner’in, 7 Ekim 2023’ten sonra İngiltere’den İsrail’e döndüğü kaydedildi.

İsrail basını, Netanyahu ailesinin çok sayıda mülkünün bulunduğunu belirterek, Avner’in İngiltere’den aldığı dairenin de bunlardan biri olduğunu yazdı.

Yair Netanyahu ifadeye çağırıldı

Öte yandan Netanyahu’nun diğer oğlu Yair’in hak sahibi olmayan kişilere diplomatik pasaport verilmesiyle ilgili devam eden soruşturma kapsamında İsrail polis teşkilatının yolsuzluk suçlarıyla mücadele birimi “Lahav 433” tarafından ifadeye çağırıldığı bildirildi.

Yair’in hak sahibi olmadığı halde diplomatik pasaport aldığından şüphelenildiği ve İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’in (Şabak) bunun gerekli olmadığına inandığı belirtildi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English