Ortadoğu
İzleri silenemeyen Beyrut patlamasında sorumlular hâlâ hesap vermedi

İki yıl önce tarihin en büyük patlamalarından birini yaşayan Lübnan’da halk yoksullukla boğuşuyor. Patlamanın sorumlularının hâlâ hesap vermemiş olması vicdanları sızlatıyor. Sık sık müdahale edilen davanın ucu siyasilere dokundukça 1975-1989’teki iç savaşı akıllara getiren saldırı ve tartışmalar yaşanıyor.

Tarihin gördüğü nükleer olmayan en şiddetli patlamada binlerce araç kullanılamaz hale geldi.
4 Ağustos 2020’de, tarihin nükleer olmayan en büyük patlamalarından biri, Beyrut limanını yerle bir etti, başkentin büyük bir bölümünü de harap oldu. Yetkililer, 220 kişinin ölümüne ve 7.000’den fazla kişinin yaralanmasına neden olan patlamaya endüstriyel kimyasal amonyum nitratın büyük bir stokunun yıllardır gelişigüzel depolandığı bir depoda çıkan yangından kaynaklandığını söyledi. Patlama, 20 kilometre uzakta olanlar da dahil birçok binaya zarar verdi ve 300 bin kişinin evi hasar gördü veya yıkıldı, pek çok işletme hizmet veremez hale geldi. Yine de Lübnanlılar savaş yerine dönen sokakları temizlemek, ve kendilerinden daha fazla zarar gören komşularına destek vermek için var gücüyle çalıştı.

Bir ay boyunca yanan dev silo patlamanın sembolü haline gelmişti.
Beyrut Limanı’ndaki patlamanın sembolü haline gelen 48 metre yüksekliğindeki buğday silosu ise patlamadan iki yıl sonra, yaklaşık bir ay süren yangının ardından kısmen çöktü. Silo içerisinde kalan buğdayın mayalanması üzerine çıktığı değerlendirilen yangın itfaiyenin haftalar süren çalışmaları sonunda söndürülmesinden kısa bir süre sonra çöktü. Kameralara yansıyan devrilme nedeniyle limanda büyük toz dumanları yükseldi ve güvenlik amacıyla limanın yakınından geçen yol trafiğe kapatıldı. 50 yıllık dev yapıdaki tahıl silosu, henüz sonuçlanmayan soruşturma nedeniyle bugüne kadar kontrollü şekilde yıkılamamış ve harabe halde bırakılmıştı.
Yüzde 74 yoksulluğun pençesinde
Lübnan iki yıl önce gerçekleşen patlamadan beri ekonomik kriz ve buna bağlı olarak gelişen elektrik ve enerji kesintilerinin yol açtığı sosyal sorunlarla boğuşuyor. Patlamadan önce kötüleşmeye başlayan Lübnan ekonomisi patlamadan sonra tepetaklak oldu. Lübnan Merkez Bankası’nın dolar likidite sorunu olduğunu itiraf etmesi, döviz rezervlerinin erimesi, ülkedeki mevcut ekonomik krizi başka bir boyuta taşıdı. Lübnan lirası, ABD doları karşısında yüzde 90’a varan değer kaybı yaşadı ve ülkede resmi olmayan verilere göre enflasyon yüzde 700 arttı. Birleşmiş Milletler’in (BM) 1 Temmuz 2021’de yayımladığı değerlendirme raporunda, Lübnanlıların yarısından fazlasının yoksulluk sınırı altında yaşadığı, yaşam şartlarının 1975-1990 yıllarındaki iç savaş döneminden bile daha kötü olduğu vurgulandı. BM Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu’na göre, 2021 yılı itibarıyla Lübnan nüfusunun yüzde 74’ü yoksulluk sıkıntısı çekiyor. Ülkedeki resmi asgari ücretin değeri ise 400 dolardan 40 doların altına kadar geriledi. Rakamlar, Lübnan tarihinin en karanlık sayfaları olan iç savaş döneminden daha kötü bir tabloya işaret ediyor.
Davaya siyasi engel
Öte yandan patlamaya ilişkin soruşturma devam ediyor ancak dosyada adı geçen siyasilerin dokunulmazlığı nedeniyle iki yıldır bir sonuç alınamadı. Dosyanın ilk hakimi Fadi Savvan eski Başbakan Hassan Diyab’ın yanı sıra iki eski Ulaştırma Bakanı ile Maliye Bakanı Ali Hasan Halil’i ihmarkârlıkla suçlayınca görevden alındı. Yerine görevlendirilen Hıristiyan hukukçu Tarık Bitar ise dört eski bakana yönelik adımları nedeniyle hedef tahtası haline geldi. Bitar, geçen yıl Eylül ayında, Hıristiyan olan eski Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Yusuf Finyanus ve Ekim ayında eski Maliye Bakanı Ali Hasan Halil hakkında gözaltı kararı çıkarması üzerine bu kez silahların konuştuğu yeni bir tartışma dönemi başladı. Ali Hasan Halil’in başkanı olduğu Emel Hareketi destekçilerinin Bitar’ın kararı protesto etmek için Beyrut Adalet Sarayı’na yürüdüğü sırada kalabalığa ateş açıldı, olayda Hizbullah ve Emel Hareketi’ne mensup 6 kişi öldü, 32 kişi yaralandı.
Hizbullah ve Emel Hareketi saldırıdan muhalefette yer alan Hıristiyan Lübnan Güçleri Partisi lideri Semir Caca’yı sorumlu tuttu. Yaşanan gerginlik ülkede 1975-1989’da patlak veren iç savaşı akıllara getirdi.
Uluslararası soruşturma talebi
Patlamanın ikinci yıl dönümünde Lübnan Adalet Sarayı önünde toplanan binlerce kişi patlamada hayatını kaybedenlerin fotoğraflarıyla Beyrut Limanı’na doğru yürüdü. Kalabalık limana varmadan hemen önce patlamanın sembolü olan 50 yıllık tahıl silosu üçüncü kez yıkıldı. Ancak anmaya yine de devam edildi. Anmaya katılanlar, Lübnan hükümetinin şeffaf bir şekilde soruşturmayı gerçekleştirebilecek güçte olmadığını ve taleplerinin, dosyanın uluslararası mahkemeye taşınması olduğunu ifade etti.
Ortadoğu
Hürmüz kapanırsa petrol 90 dolara fırlayabilir

Citigroup’a göre, Hürmüz Boğazının kapatılması halinde Brent ham petrolü varil başına 90 dolara kadar yükselebilir.
Şirket, bu önemli su yolunun uzun süreli olarak kapatılmasının olası olmadığını da savundu.
Anthony Yuen ve Eric Lee’nin de aralarında bulunduğu analistler, bankanın mevcut iyimser senaryosuna atıfta bulunarak, “Boğazın kapatılması, fiyatlarda keskin bir artışa yol açabilir. Fakat tüm çabaların yeniden açılmaya odaklanacağı için sürecin kısa olacağını ve birkaç ay sürmeyeceğini düşünüyoruz,” dedi.
Hürmüz Boğazı, Basra Körfezinin girişinde bulunan dar bir su yolu ve OPEC’in önde gelen üreticileri Suudi Arabistan ve Irak da dahil olmak üzere, dünya günlük petrol üretiminin yaklaşık beşte biri buradan geçiyor.
Citigroup’un tahminine göre, birkaç ay boyunca günde yaklaşık 3 milyon varil petrol üretimi kesintiye uğrayabilir.
Citigroup’a göre, İran’ın ham petrol ihracatındaki herhangi bir kesinti, fiyatlar üzerinde beklenenden daha az etki yaratabilir. Banka, ülkenin sevkiyatlarının azaldığını ve Çin rafinerilerinin daha az alım yaptığını belirtti.
Brent vadeli işlemleri şu anda varil başına 77 dolar civarında işlem görüyor.
Ortadoğu
Tahran’ın menzilindeki ABD üsleri

ABD Başkanı Trump’ın İran’a doğrudan saldırı seçeneğini gündeme alması durumunda İran’ın hedef alabileceği ABD üsleri bölgenin dört bir yanına yayılmış durumda. İran’ın Katar’ı bu ülkedeki ABD üssünün meşru hedef olduğu yönünde uyardığı belirtiliyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a yönelik doğrudan saldırıları gündeme almasıyla, Ortadoğu’daki Amerikan üsleri misilleme tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Tahran yönetimi, saldırı durumunda hızla karşılık vereceğini net bir şekilde duyurdu.
İran Savunma Bakanı Aziz Nasirzadeh, “ABD saldırırsa, bölgedeki tüm ABD üsleri menzilimizde ve cesurca hedef alınacaklar” dedi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “Eğer ABD bu çatışmaya askeri olarak girerse, uğrayacağı zarar kesinlikle telafi edilemez olacak” ifadelerini kullandı.
Şu anda Ortadoğu’da on binlerce Amerikan askeri konuşlanmış durumda.
Washington Post’un yaptığı derlemeye göre İran’ın olası misillemesinin hedefi olabilecek Ortadoğu’daki Amerikan askeri üsleri şöyle:
Irak’ta Ayn’ül Esad Hava Üssü, başkent Bağdat’ın 240 kilometre batısında yer alıyor ve ABD ile Irak hava kuvvetlerinin ortak kullanımında. Binlerce Amerikan askerine ev sahipliği yapan üs, ülkedeki en büyük ABD konuşlanması olarak öne çıkıyor. İran ve Irak’taki milis güçler tarafından son yıllarda defalarca hedef alındı.
ABD’nin Ocak 2020’de İranlı General Kasım Süleymani’yi öldürmesinin ardından, İran bu üsse 16 füze fırlatmış; 11’i isabet etmiş, onlarca ABD askeri yaralanmıştı. Aynı saldırı sırasında Irak’ın kuzeyindeki Erbil’de bulunan başka bir ABD üssü de hedef alınmıştı.
Irak’taki direniş örgütleri Ayn’ül Esad üssüne en son ağustos ayında füze ve İHA saldırısı düzenledi.
Suriye’deki ABD varlığı da dikkat çekiyor. Trump yönetimi, bu ay yaptığı açıklamada ülkedeki 8 ABD üssünden yalnızca birinin, güneydeki Tanf Üssü’nün korunacağını duyurdu. Ancak çekilme takvimi belirsizliğini koruyor. Tanf’ın 20 kilometre güneyinde yer alan Ürdün’deki Tower 22 adlı ABD ileri karakolu, Ocak 2024’te düzenlenen bir İHA saldırısında üç ABD askerinin hayatını kaybettiği, onlarcasının da yaralandığı olayla gündeme gelmişti.
Basra Körfezi’ndeki stratejik konuşlanmalar
ABD’nin Körfez bölgesindeki en büyük deniz gücü konuşlanması, Bahreyn’deki Deniz Destek Tesisi. ABD 5. Filosu’nun karargâhı olan bu üste yaklaşık 8 bin 300 ABD askeri görev yapıyor. Katar’da bulunan El-Udeyd Hava Üssü ise Ortadoğu’daki en büyük ABD askeri varlığına sahip tesis. Doha’nın güneybatısında yer alan üs, 10 binden fazla askeri ağırlayabiliyor ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) için ileri komuta merkezi işlevi görüyor.
Kuveyt’teki Kamp Buehring ve Ali El-Salem Hava Üssü, ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri’nde yer alan El-Dafra Hava Üssü, ABD Hava Kuvvetleri’nin 380. Hava Görev Kanadı’na ev sahipliği yapıyor.
Avrupalı bir yetkiliye göre, İranlı yetkililer bu hafta Katar’a ABD üslerinin olası ABD saldırısına karşılık olarak “meşru hedef” olacağı uyarısını yaptı.
Diplomatik noktalar ve sivil tehditler
Bölgede bulunan ABD büyükelçilikleri ve diplomatik misyonları da potansiyel hedefler arasında yer alıyor. ABD, Irak ve İsrail’deki bazı diplomatik personel ve aile bireylerini tahliye etti.
İran’taki direniş örgütlerinin bölgedeki ABD personeline ve çıkarlarına saldırı düzenleyebileceği iddia ediliyor. Haşdi Şabi bileşenlerinden Hizbullah Tugayları’nın (Ketaib Hizbullah) güvenlik yetkilisi Ebu Ali el-Askeri, “Amerikan üsleri, ördek avına dönüşecek… Gökyüzünde uçaklarını bekleyen sürprizlerden bahsetmeye bile gerek yok” dedi.
Bu gelişmelerin ardından Fransa’nın ulusal havayolu şirketi Air France ve Hollanda Kraliyet Havayolları (KLM) çarşamba gecesi Dubai Uluslararası Havalimanı’na yapılan tüm uçuşları iptal etti. Air France, gerekçe olarak “bölgedeki güvenlik durumunu” gösterdi.
ABD’nin olası saldırı noktaları: Whiteman ya da Diego Garcia
ABD’nin İran çevresindeki üsleri saldırı gerçekleştirebilecek kapasiteye sahip olsa da uzmanlara göre büyük çaplı bir operasyon daha çok bölge dışından desteklenecek.
ABD Hava Kuvvetleri’ne ait B-2 hayalet bombardıman uçağı, İran’ın yeraltındaki Fordo nükleer tesisi gibi hedefleri vurabilecek “sığınak delici” bombaları taşıyabilen tek uçak türü. Bu uçaklar, Missouri’deki Whiteman Hava Üssünden kalkarak Ortadoğu’ya 30 saatten uzun sürede havada yakıt ikmali yapılan uçuşlarla ulaşabiliyor.
Pazar günü ABD, ana karadan Avrupa’ya en az 30 yakıt ikmal uçağı konuşlandırdı.
Olası saldırılar ayrıca, Hint Okyanusu’ndaki Diego Garcia Adası’nda bulunan Deniz Destek Tesisinden de yapılabilir. İngiltere’ye ait olan bu askeri adada ABD ve İngiliz donanması ortak operasyon yürütüyor. Analistlere göre B-2 uçakları buradan İran’a 5-6 saat içinde ulaşabiliyor. ABD daha önce buradan Irak ve Afganistan’a yönelik saldırılar gerçekleştirmişti.
Pentagon ayrıca, bu hafta USS Nimitz uçak gemisini Orta Doğu’ya yönlendirdi. Gemi, bölgede halihazırda görev yapan USS Carl Vinson ile birlikte iki ABD uçak gemisinden biri olacak.
Ortadoğu
Grossi: UAEA raporu İran’a saldırı için temel oluşturmaz

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, ajansın İran hakkındaki son raporunun bu ülkeye yönelik bir askeri harekata gerekçe olamayacağını belirtti.
Grossi, CNN‘e verdiği röportajda, belgenin “yeni bir şey içermediğini” vurguladı.
Grossi, “İran’daki nükleer denetimlere ilişkin rapor, herhangi bir askeri eylem için temel teşkil edemez. Askeri harekat, bizim söylediklerimizle hiçbir ilgisi olmayan siyasi bir karar. Ayrıca, bu raporda söylediklerimiz esasen yeni bir şey değil,” diye konuştu.
‘Sistematik nükleer silah programına dair kanıt yok’
Grossi, UAEA’nın elinde İran’ın sistematik bir nükleer silah geliştirme ve üretme programı yürüttüğüne dair herhangi bir gösterge bulunmadığını da sözlerine ekledi.
UAEA Başkanı, 18 Haziran’daki bir başka açıklamasında da İran’ın nükleer silah programı yürüttüğüne dair bir kanıt görmediklerini ifade etmişti.
Grossi, güvenlik koşulları elverdiğinde, ajansın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) kapsamındaki yükümlülükler uyarınca ülkedeki denetimlere devam edeceğini belirtmişti.
İran’ın nükleer programı, Tahran ile Batılı güçler ve özellikle İsrail arasında uzun süredir devam eden bir gerilim kaynağı.
Tel Aviv, İran’ın nükleer silah elde etme niyetinde olduğunu iddia ederken, Tahran ise nükleer faaliyetlerinin tamamen barışçıl amaçlı olduğunu savunuyor.
ABD’li Senatör Warner: İstihbaratımız İran’ın nükleer silah programına dair kanıt bulamadı
-
Görüş6 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu4 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi7 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3