Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD ve Bahreyn yeni bir güvenlik anlaşması imzaladı, sırada Riyad olabilir

Yayınlanma

ABD ve Bahreyn, yeni bir güvenlik ve ekonomik anlaşma kapsamında savunma ilişkilerini geliştirdi.

Anlaşmanın, Washington’un Suudi Arabistan dahil diğer Orta Doğu ülkelerine yönelik taahhütleri için bir şablon olabileceği düşünülüyor.

Kapsamlı Güvenlik Entegrasyonu ve Refah Anlaşması ya da C-SIPA olarak bilinen anlaşma, ABD ile Bahreyn arasında savunma, güvenlik, teknoloji ve ticaret gibi alanlarda işbirliğini geliştirmeyi amaçlıyor.

Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Bahreyn Veliaht Prensi Salman bin Hamad Al Khalifa, yaklaşık bir yıl süren görüşmelerin ardından çarşamba günü Washington’da anlaşmayı imzaladı.

Anlaşmanın imza töreninde konuşan Blinken, “Bu anlaşmayı bölgesel istikrarı, ekonomik işbirliğini ve teknolojik yenilikleri güçlendirmede bize katılmak isteyebilecek başka ülkeler için de bir çerçeve olarak kullanmak istiyoruz” dedi.

Bahreyn, halihazırda ABD Donanması’nın Orta Doğu’dan sorumlu Beşinci Filosu’na ev sahipliği yapıyor ve ABD tarafından “NATO üyesi olmayan önemli bir müttefik” olarak sınıflandırılıyor.

5. Madde garantisi yok

Anlaşma ABD’nin Bahreyn’e yönelik güvenlik taahhüdünü yükseltiyor ancak müttefikine yönelik bir saldırıya kendisine yönelik bir saldırı olarak karşılık vermesini gerektirecek NATO tarzı bir 5. Madde savunma garantisinden uzak duruyor.

Bloomberg’e konuşan üst düzey bir yönetim yetkilisine göre anlaşma bunun yerine tehditleri caydırmayı amaçlıyor. Yetkili, Bahreyn’e yönelik bir saldırı durumunda ABD’nin derhal müttefikiyle istişarede bulunmayı ve karşılık verme yollarını tartışmayı taahhüt ettiğini söyledi.

Yetkili, Kongre onayı gerektirmeyen anlaşmanın, diğer Orta Doğu ülkelerinin de zaman içinde katılmasına olanak tanıyacak hükümler içerdiğini kaydetti.

Anlaşma metnine göre ABD ve Bahreyn, her iki ülkenin de “toprak bütünlüğüne yönelik herhangi bir dış saldırıyı caydırmaya ve buna karşı koymaya yardımcı olmak için birlikte çalışmayı” kabul etti.

Anlaşma, Biden yönetiminin Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile ABD’den sağlam güvenlik garantileri karşılığında Suudi Arabistan’ın İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesini sağlayacak potansiyel bir çerçeve üzerinde çalıştığı bir dönemde gerçekleşti.

Sırada Suudi Arabistan mı var?

Washington, Suudi Arabistan ile İsrail normalleşmesi üzerinde çalışıyor. Biden yönetimi yetkilileri, gelecek yıl yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde bir anlaşmaya varmak umuduyla aylardır Riyad’a gidip geliyorlar ancak henüz elle tutulur bir gelişme yok.

Suudiler özel olarak ABD’den sağlam savunma garantileri, birinci sınıf Amerikan silahlarına erişim ve Beyaz Saray’ın nükleer enerji santralleri kurma planının bir parçası olarak uranyumu yurt içinde zenginleştirmelerine izin vermesini istediler.

Suudi yetkililer İsrail’in Filistinlilerle bozulan ilişkilerinden duydukları hayal kırıklığını da dile getirdiler. Riyad, İsrail ile normalleşmenin Filistinliler için bir çözüm olmadan gerçekleşmeyeceğini söyledi.

Bahreyn 2020 yılında Abraham Anlaşması’nı imzalayarak İsrail ile ilişkilerini normalleştirmişti. Bu anlaşma ABD’nin, Bahreyn’in geçmişte huzursuzluk çıkarmaya çalışmakla suçlayarak sık sık gergin bir ilişki içinde olduğu İran’a karşı bir siper oluşturma çabalarının bir parçası olarak görülüyordu.

Bloomberg’e konuşan Bahreynli bir yetkili, bu son güvenlik anlaşmasının ABD-Bahreyn ilişkilerinin genişletilmesi ve Orta Doğu için yeni bir güvenlik mimarisi oluşturulması açısından bir sonraki adım olduğunu söyledi.

Çin’in etkisi

Prens Muhammed bin Selman, ülkesinin ABD’ye olan geleneksel bağımlılığının ötesinde güvenlik ve ekonomik ortaklıklar geliştirmeye giderek daha fazla yöneldi. Suudi Arabistan, bölgesel rakibi İran ile yakınlaşmak için Çin’e başvurdu ve bu da petrol ihraç eden bölgedeki gerilimin azalmasına yardımcı oldu.

Çin’in Orta Doğu’da artan etkisinden endişe duyan ABD, tarihi müttefiklerini yanında tutma çabalarına girişti. Geçtiğimiz hafta G20 zirvesinde açıklanan Hindistan ve Avrupa arasında Orta Doğu üzerinden bir ticaret koridoru planları, Çin’in Kuşak Yol inisiyatifine alternatif yaratma çabasının bir parçası olarak değerlendiriliyor.

ORTADOĞU

Irak’a sığınan iki bin Suriye askerinin iadesi bugün başlıyor

Yayınlanma

suriye ordusu

Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, Irak’a kaçan Suriye ordusu askerlerinin iadesine bugün başlanacağını açıkladı.

Irak resmi haber ajansı INA’ya göre Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, konuya dair açıklama yaptı. Miri, Irak’a Esad yönetimi askerlerinin Suriye’ye iadesine bugün başlanacağını belirtti. İade işlemlerinin Irak’taki ilgili makamlar tarafından başlatılacağını aktaran Miri, sürecin Suriye tarafı ile koordineli yürütüleceğini ifade etti.

Suriye ordusuna bağlı yaklaşık 2 bin asker 7 Aralık’ta El-Kaim Sınırı Kapısı üzerinden Irak’a kaçmıştı. 9 Aralık’ta ise Heyet-i Tahrir Şam’a bağlı askeri operasyonlar komutanlığı, zorunlu askerlik yapanlara yönelik genel af kararı çıkarmıştı.

Irak’ın Anbar vilayetine bağlı Rutba ilçesinde bir kampa yerleştirilen askerler kötü koşullar nedeniyle ülkelerine geri gönderilmek için eylem yapmıştı.

Rutba ilçesi Kaymakamı İmat el-Duleymi, yaptığı açıklamada kaçan askerlerin çadırlarda barındığını ve bölgede elektrik, su ve ısınma imkanlarının yetersiz olduğunu ve yerleştirildikleri kampın internet erişiminden yoksun olduğundan dolayı aileleriyle iletişim kuramadıklarını söylemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail tek kurşun sıkmadan Dera’ya ilerliyor: PYD, İsrail dahil herkesten yardım istiyor

Yayınlanma

Türkiye ve onun desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) Ayn el Arap’a (Kobani) yönelik operasyona hazırlanırken HTŞ ile aradığı diyaloğu henüz kuramayan PYD, Türkiye’ye karşı İsrail dahil tüm ülkelerden yardım bekliyor. Bu arada Suriye topraklarına giren İsrail de Dera’ya doğru ilerliyor.

PKK’nın Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim video konferans yöntemiyle düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

DW Türkçede yer alan habere göre Salih Müslim HTŞ ile PYD arasında PYD’nin işgalindeki toprakların geleceğine ilişkin henüz bir müzakere süreci başlamadığını söyledi.

Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) Suriye’nin başkentini ele geçirip Esad yönetimini devirdiğinde Salih Müslim HTŞ ile diyaloga açık olduklarını söylemiş, “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti. Ayrıca PYD liderliği kendine bağlı kurumlara HTŞ’nin tanıdığı yeni Suriye bayrağının asılması talimatını vermişti.

Şam’a gönderdikleri mesajlara “henüz yanıt alamadıklarını” söyleyen Müslim, yine de olası müzakereleri yürütmek üzere bir heyet hazırladıklarını ve umutlu olduklarını belirtti.

Müslim, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın “HTŞ ve Kürtler arasında bir diyaloğu önlemek için aceleyle ve erkenden” Şam’a gitmiş olabileceğini düşündüğünü de söyledi.

HTŞ ile müzakerelerden istedikleri sonucu alamamaları halinde Şam’la bir çatışma ihtimali görüp görmediğinin sorulması üzerine Müslim, “Bu olmazsa kendimizi siyasi olarak savunacağız. Her şey masada ancak iyi niyetle yaklaşıyoruz” dedi.

Hem HTŞ hem SMO için “cihatçı” nitelemesi yapan Müslim, yine de HTŞ’nin geçmişte kendilerine yönelik operasyonlara katılmadığına dikkat çekti. Fakat bu yapının da “Türkiye ile koordinasyon halinde olduğunun” farkında olduklarını kaydetti.

“İsrail desteğine açığız”

İsrail basınında son günlerde çıkan “İsrail’in Suriyeli Kürtleri Türkiye’ye karşı koruması gerektiği” şeklindeki yorumların sorulması üzerine Müslim, “Özellikle İsrail’den değil, herkesten destek istediklerini” söyledi. Salih Müslim, “İsraille iletişimimiz yok, eğer böyle bir (Kürtlere destek) açıklamaları varsa elbette takdirle karşılarız” dedi. Müslim, Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği tutumun “İsrail’i de rahatsız ettiğini” savundu.

Jerusalem Post gazetesi 9 Aralık tarihinde, “Suriye Kürtlerinin temsilcileri yardım ve koruma talebiyle İsrailli yetkililere başvurdu” diye yazmıştı.

İsrail’in Türkiye’ye karşı açık desteğinin SDG kontrolündeki bölgelerde yaşayan Arap halkları huzursuz edip etmeyeceği sorusu üzerine Müslim, “Mısır, Fas, Tunus, Körfez ülkeleri… tüm bu Arap ülkelerinin zaten İsraille ilişkisi var” ifadelerini kullandı. Arap aşiretlerinin sırf bu yüzden kendileri aleyhine tutum almasını beklemediğini söyledi.

İsrail ordusu Dera’ya ilerliyor

Türkiye’nin PYD’ye yönelik eylemlerinden rahatsızlığını dile getiren İsrail ise Esad yönetiminin devrilmesi üzerine girdiği Suriye topraklarındaki işgalini tek bir kurşun dahi sıkmadan derinleştiriyor.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), İsrail’in Dera kırsalında dokuz kilometre ilerleyerek bölgedeki Koya köyüne ve Vahdet barajı bölgesine girerek stratejik mevzilere konuşlandığını duyurdu.

SOHR’un bildirdiğine göre İsrail güçleri bölgeye girmeden önce bölge sakinlerinden silahlarını teslim etmelerini istedi.

SOHR, ayrıca İsrail güçlerinin İsrail – Suriye sınırındaki tampon bölge yakınlarındaki Kuneytra bölgesi ve Dera arasındaki sınırda yer alan Sayda köyü yakınlarındaki askeri bir bölge olan 74. Tugay bölgesine girdiğini aktardı.

İsrail ordusu bu ay Esad hükümetinin çöküşünün ardından, Suriye sınırında yer alan stratejik Hermon Dağı’nı işgal etmiş ve Suriye ile işgal altındaki Golan Tepeleri arasındaki silahtan arındırılmış bölgeye girmişti. İsrailli yetkililer, bu hareketi İsrail’in sınırlarının güvenliğini sağlamak için sınırlı ve geçici bir önlem olarak tanımlamasına rağmen en az 2025’in sonuna kadar işgali devam ettireceklerinin mesajlarını veriyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD, Suriye’de eğittiği gruba Esad devrilmeden önce “Zamanınız geldi” demiş

Yayınlanma

“IŞİD’e karşı mücadele” kapsamında ABD ve Birleşik Krallık tarafından eğitilen “Devrimci Komando Ordusu” (RCA) isimli gruba, Esad devrilmeden önce ABD Özel Kuvvetleri tarafından verilen bir brifingde, “Sizin zamanınız geldi,” denildiği belirtiliyor.

İngiliz The Telegraph’ta yayınlanan habere göre, Washington’un saldırıdan önceden haberdar olduğuna dair ilk işaret olarak RCA, Esad yönetiminin sonunu getirebilecek bir saldırı için güçlerini artırmalarının ve “hazır olmalarının” söylendiğini açıkladı.

RCA komutanlarından Başar el-Maşadani, Palmira kentinin eteklerinde Rusya tarafından kullanılan eski bir Suriye ordusu hava üssünden The Telegraph’a yaptığı açıklamada “Bize bunun nasıl olacağını söylemediler. Bize sadece, ‘Her şey değişmek üzere. Bu sizin anınız. Ya Esad düşecek ya da siz düşeceksiniz’ [dediler]. Ama ne zaman ya da nerede olacağını söylemediler, sadece hazır olmamızı söylediler,” dedi.

Maşadani’ye göre, Irak sınırındaki ABD kontrolündeki Tanf hava üssündeki brifingden önceki haftalarda, RCA’nın safları, komutası altına aldığı kendisi gibi daha küçük serbest birliklerle dolduruldu.

HTŞ geçen ayın sonlarına doğru yıldırım harekatıyla güneye, Şam’a doğru ilerlerken, RCA da Tanf’tan ilerledi ve şu anda başkentin kuzeyindeki toprak parçaları da dahil olmak üzere ülkenin yaklaşık beşte birini işgal ediyor.

Üst düzey RCA yetkilileri, Suriye’deki ABD’li komutanların ilerleme emrini, 2019’daki yenilgisine kadar ülkenin kuzeydoğusunun büyük bölümünü işgal eden IŞİD’in kalıntılarının “Esad’ın düşmesi halinde oluşacak güç boşluğundan yararlanmasını önlemek için” verdiklerini söyledi.

The Telegraph’a göre bu durum Washington’un sadece 8 Aralık’ta Beşar Esad yönetimini deviren HTŞ öncülüğündeki saldırıdan haberdar olduğunu değil, aynı zamanda operasyonun boyutları hakkında da kesin istihbarata sahip olduğunu gösteriyor.

Geçen hafta kentin eteklerindeki Rus kontrolündeki Suriye hava üssünü ele geçiren RCA savaşçıları, saldırı başlamadan yaklaşık üç hafta önce, kasım ayı başında Esad’ın olası düşüşüne hazırlanmalarının söylendiğini belirttiler.

Ekim ayı başında Maşadani ve diğer komutanlar, Tanf’taki Amerikalı subayların Ebu Hatab tugayını ve diğer birlikleri RCA’nın ortak komutası altına soktuğunu söyledi.

Bunun sonucunda RCA’nın mevcudu yaklaşık 800’den 3.000’e çıktı. Kuvvetin tüm üyeleri ABD tarafından silahlandırılmaya ve şu anda feshedilmiş olan Suriye ordusundaki askerlere ödenen maaşın yaklaşık 12 katı olan ayda 400 dolar maaş almaya devam etti.

Saldırı başladığında RCA güçleri doğu çölü boyunca yayıldı ve kilit yolların kontrolünü ele geçirdi. Ayrıca güneydeki Dera kentinde HTŞ’den önce Şam’a ulaşan bir isyancı grupla birleştiler.

Yüzbaşı Maşadani, RCA ve Suriye’nin geçici lideri Muhammed el-Colani tarafından yönetilen HTŞ militanlarının işbirliği içinde olduğunu ve iki güç arasındaki iletişimin Tanf’taki Amerikalılar tarafından koordine edildiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English