Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD ve İngiltere Yemen’i vurdu: İran uyardı

Yayınlanma

ABD ve İngiltere, Avustralya, Bahreyn, Kanada ve Hollanda’nın desteğiyle yürüttükleri hava harekatı kapsamında Yemen’deki 8 Husi hedefini vurduklarını açıkladı.

ABD Başkanı Joe Biden’ın Husilerin Kızıldeniz’de seyreden gemilere yönelik saldırılarına yanıt olarak askeri harekât yetkisi verdiği 11 Ocak’tan bu yana ABD, Yemen’deki Husi hedeflerini sekizinci kez hedef aldı. Dün geceki saldırılarla, İngiliz askeri kuvvetleri ise ikinci kez devreye girmiş oldu. İngiltere Savunma Bakanlığı tarafından yayımlanan ortak açıklamada, ABD ve İngiltere silahlı kuvvetlerine ait güçlerin adı geçen diğer 4 ülkenin de desteğiyle Kızıldeniz’deki ticari gemileri hedef alan Yemen’deki Husilere ait bazı noktaları vurdukları belirtildi.

Söz konusu hava saldırılarının Husilerin ticaret gemilerine ve dolayısıyla küresel ticarete yönelik tehditlerini yok etmek amacıyla yapıldığı ifade edilen ortak açıklamada, Husilerin de 11 Ocak’tan bu yana koalisyon gemilerine yönelik balistik füze saldırıları ve ABD ticari gemilerine yönelik insansız hava araçlı saldırılar düzenlediği kaydedildi. Açıklamada, “Bugünkü saldırı özellikle Husilerin yer altı depolama sahasını ile füze ve hava gözetleme yetenekleriyle ilişkili yerleri hedef aldı” ifadeleri kullanılırken, vurulan hedef sayısının 8 olduğu kaydedildi.

Ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Amacımız gerilimi düşürmek ve Kızıldeniz’de istikrarı yeniden tesis etmektir, ancak Husi liderliğine yönelik uyarımızı yineleyelim: Devam eden tehditler karşısında dünyanın en kritik su yollarından birinde hayatları ve ticaretin serbest akışını savunmaktan çekinmeyeceğiz.”

Yemen’deki Husiler, ABD ve İngiltere güçlerinin, başkent Sana’nın yanı sıra Taiz ve el-Beyza kentlerine hava saldırısı düzenlediğini açıkladı.

Husilere ait Ensarullah internet sitesinde habere göre ABD-İngiliz güçlerinden hava saldırılarından dördü Sana’daki ed-Deylemi Hava Üssü’nü hedef alırken, diğer dört saldırı da (Sana’daki) es-Sab’in ilçesindeki el-Hafa bölgesini hedef aldı. Husiler ait Al-Masirah televizyonunun haberinde de, ABD-İngiltere savaş uçaklarının Taiz kentinde iki hedefi, El-Beyza kentinde de bir hedefi vurduğu belirtildi.

Husiler, saldırıları protesto etti

Sana’nın kuzeyindeki Beni Huşeyş (Bani Hushaish) bölgesinde toplanan binlerce silahlı Yemenli, ABD ve İngiltere’nin Yemen’e saldırılarını protesto ederek, hafif ve ağır silahlarla geçit töreni yaptı. ABD, İngiltere ve İsrail aleyhine slogan atan Yemenliler, Yemen ve Filistin bayrakları taşıyarak, Filistin direnişini desteklemeye devam edeceklerini, her türlü karara ve seçeneğe hazır olduklarını vurguladı.

Silahlı Husi destekçileri, ABD ve İngiltere’nin Yemen’e düzenlediği saldırılarını protesto ederek gövde gösterisi yaptı. Foto: Mohammed Hamoud / AA

Öte yandan Husilere bağlı Yemen hükümeti Savunma Bakanlığı Manevi İrşad Dairesi Başkan Yardımcısı Abdullah Bin Amir de yaptığı açıklamada, “Sana’ya düzenlenen saldırılar, Yemen’e yönelik saldırıların başlangıcından bu yana en şiddetli saldırılar olabilir” ifadelerini kullandı.

Savaşın yayılma riski artıyor

Askeri gerginliğin tırmanması ABD ve müttefiklerinin, kaçınmaya çalıştıklarını söyleseler de daha geniş bir bölgesel savaş riskine dair endişeleri artırıyor.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, yeni saldırılar başlatan ABD’ye “savaşın kapsamının genişleyeceği” konusunda uyarı mesajı gönderdiklerini söyledi.

İran devlet televizyonunun haberine göre, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) Gazze’deki durumla ilgili bugün düzenleyeceği toplantıya katılmak için New York’a giden Abdullahiyan, bölgedeki gelişmelere dair gazetecilere açıklama yaptı. ABD’nin İngiltere ile birlikte Yemen’deki Husilere karşı düzenlediği hava saldırılarına değinen Abdullahiyan, “ABD ve İngiltere’ye, bölgede barış ve güvenliği tehdit eden saldırılarının savaşın kapsamını genişleteceği konusunda mesaj ve ciddi uyarılar gönderdik” dedi.

Kızıldeniz gerilimi

Husiler, İsrail’in Gazze’deki saldırılarına tepki gerekçesiyle 31 Ekim’de Yemen açıklarında İsrailli şirketlere bağlı olduğunu belirttikleri ticari gemilere el koymaya, bazılarına da dron ve füzelerle saldırılar düzenlemeye başladı. ABD güçleri bu süreçte birçok kez Yemen’den atılan füze ve kamikaze dronları düşürdüğünü duyurdu. Husilerin eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi, Kızıldeniz’deki seferlerini durdurma kararı aldı.

ABD, küresel deniz ticareti güvenliğinin tehlikeye girdiği gerekçesiyle 18 Aralık’ta bir grup ülkenin katılımıyla Husi güçlere karşı “Refah Muhafızı Operasyonu” adında çok uluslu “deniz görev gücü” oluşturulduğunu açıkladı.

Kızıldeniz’de 31 Aralık’ta İsrail ile bağlantılı gemiyi ele geçirmeye çalışan Husilere ait 3 sürat teknesi, ABD helikopterleri tarafından ateş altına alındı. Husiler, 10 Ocak’ta da İsrail’e destek olduğu gerekçesiyle Kızıldeniz’de ABD’ye ait bir geminin füze ve kamikaze dronlarla hedef alındığını duyurdu.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 11 Ocak’ta ABD ve Japonya tarafından sunulan, Husilerin Kızıldeniz’deki saldırılarının acilen sonlandırılmasının talep edildiği kararı kabul etti.

Küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’si Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan Süveyş Kanalı üzerinden yapılıyor.

ORTADOĞU

SDG’den sonra ENKS de geçici Anayasa’ya itiraz etti

Yayınlanma

ahmet şara-mazlum abdi

Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) rakip olarak Türkiye’nin de desteği ile kurulan ve Erbil’e yakınlığıyla bilinen Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), yeni Suriye anayasa taslağını eleştirdi.

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yönetiminin lideri Ahmed Şara dün geçici anayasanın temel hükümlerinin belirlendiği bildirgeye imza attı. “İslam hukuku yasaların temel kaynağıdır” maddesinin de bulunduğu yeni anayasaya HTŞ ile hafta başında el sıkışan SDG’den sonra ENKS de tepki gösterdi.

ENKS’den yapılan açıklamada “Bu bildiri, Suriye toplumunun gerçek çeşitliliğini yansıtan demokratik bir devlet inşa etme yönündeki beklentilerden uzak, hayal kırıklığı yaratan bir belgedir” denildi.

Taslağın, “Suriye’nin çeşitli siyasi, etnik ve dini bileşenlerini temsil etmeyen bir komisyon tarafından hazırlandığına” vurgu yapılan açıklamada, “Bu durum, belgenin kapsayıcılığını ve ulusal uzlaşıyı zayıflatmış, dışlama politikasını ve iktidarın tekelleşmesini pekiştirmiştir” ifadelerine yer verildi.

ENKS, geçici anayasanın “Suriye’nin çok uluslu ve çok dinli bir devlet olarak çoğulcu doğasını görmezden geldiği, ülkedeki etnik ve dini bileşenlerin haklarını güvence altına almadığı” eleştirisinde bulunduğu açıklamada, “Devletin isimlendirilmesinde tek bir etnik kimliği sabitleyerek diğer bileşenleri açıkça dışlamıştır. Ayrıca, cumhurbaşkanının dini konusundaki şartı koruyarak devletin dinler karşısında tarafsızlığı ilkesine aykırı davranmış, demokratik bir sistemin temeli olması gereken eşit vatandaşlık ilkelerine ters düşmüştür” ifadelerine yer verdi.

Rudaw’ın aktardığı açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bunlara ek olarak bildiri, merkezi yönetim sistemini güçlendirmiş ve cumhurbaşkanına, güçler ayrılığı veya kurumsal denge için net garantiler sunmadan geniş yetkiler vermiştir. Bu durum, otokratik yönetimin yeni biçimlerde yeniden üretilmesi konusunda endişe yaratmaktadır. Bildiri ayrıca sivil ve bireysel özgürlüklere ek kısıtlamalar getirmiş, kadının rolünü sosyal statüsünü ve toplumsal rolünü korumakla sınırlandırmıştır. Bu yaklaşım, baskı ve toplum üzerindeki kısıtlamaların bir uzantısıdır.”

“Geçiş döneminin adil katılım garantileri olmaksızın beş yıl olarak belirlenmesi, bu süreci gerçek bir siyasi dönüşümün hazırlığı olmak yerine mevcut durumu pekiştiren bir araca dönüştürmektedir. Bu durum, krizi çözmek yerine derinleştirmektedir.”

“Suriye Kürt Ulusal Konseyi, bu bildiriyi tekçiliği ve iktidarın tekelleşmesini pekiştiren bir adım olarak görmektedir. Bu durum, siyasi ve etnik çoğulculuğu sağlamak için bildirinin yeniden gözden geçirilmesi yönünde tüm ulusal demokratik ve etnik güçlerden sorumlu bir duruş gerektirmektedir.”

“Konsey ayrıca, Kürt meselesinin yerli bir halkın meselesi olarak adil ve demokratik çözümü için mücadele etme, tüm vatandaşlarının haklarını garanti altına alan ve aralarında adalet ve eşitliği sağlayan adem-i merkeziyetçi bir Suriye çerçevesinde mücadele etme kararlılığını vurgulamaktadır.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, Edan Alexander’ı serbest bırakacak

Yayınlanma

Edan Alexander

Hamas, ateşkese arabulucu ülkelerin sunduğu öneriye yanıt olarak Gazze’de esir tutulan biri hayatta 4’ü ölü, 5 ABD-İsrail vatandaşını teslim edeceğini duyurdu.

Hamas’tan yapılan açıklamada, dün arabulucu ülkeler Mısır ve Katar’dan müzakerelerin yeniden başlatılmasına ilişkin bir öneri alındığı ve olumlu şekilde değerlendirildiği belirtildi. Öneriye cevaben Hamas’ın ABD vatandaşlığı da bulunan hayattaki İsrail askeri Edan Alexander ile 4 ABD-İsrail vatandaşının naaşını teslim edeceği aktarıldı.

Hamas’ın ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin müzakerelere başlamaya hazır olduğu vurgulanan açıklamada, İsrail’e ateşkes anlaşmasına tam uyma çağrısı yapıldı.

Gazze’de 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşaması 2 Mart’ta sona ermişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail hükümeti, 3 Şubat’ta başlaması gereken ikinci aşama müzakerelerini engellemişti.

İsrail, 2 Mart’ta Gazze Şeridi’ne her türlü insani yardım malzemesinin girişini durdurmuş, 9 Mart’ta da Gazze Şeridi’ne elektrik tedarikini kesmişti.

İsrail müzakere heyetinin 10 Mart’ta “kalıcı ateşkesi görüşme” yetkisi olmaksızın Katar’ın başkenti Doha’ya ulaştığı bildirilmişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da müzakerelere katılmıştı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail, Suriye’den sonra Lübnan’da da kalıcı işgale hazırlanıyor

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, kara sınırını belirlemek için Lübnan’la yapılması planlanan müzakerelere rağmen İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki beş stratejik noktada “süresiz olarak” kalacağını söyledi.

Katz’ın ofisinden yapılan açıklamaya göre, dün Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir ve diğer üst düzey askeri yetkililerle yaptığı değerlendirme toplantısında Katz, “Ordunun Lübnan’daki tampon bölgeyi kontrol eden beş noktada süresiz olarak kalacağını ve bunun, kuzeydeki İsrail vatandaşlarını korumak adına alınan bir karar olduğunu” net bir şekilde ifade etti. Ayrıca, bu durumun gelecekte, sınırdaki anlaşmazlık noktalarıyla ilgili olası müzakerelerle bağlantılı olmadığını açıkladı.

Times of Israel’de yer alan habere göre Katz, orduya bu beş stratejik noktadaki mevzilerini güçlendirmesi ve uzun süreli işgale hazırlanması talimatını verdi.

İsrail ve Lübnan; ABD ve Fransa arabuluculuğunda iki ülke arasındaki kara sınırı dahil sorunların çözümü için üç ortak çalışma grubunun kurulması konusunda anlaşmıştı. İsrail basınına göre Tel Aviv yönetimi bu sürecin sonunda Lübnan ile ilişkilerini normalleştirmeyi hedefliyor. Hizbullah’a yakın medyaya göre “yeni Lübnan yönetiminin ABD’nin çıkarlarına daha uygun bir pozisyonda olması, Hizbullah’ın bu sürece karşı koymasını zorlaştırıyor.” Ancak yine de “Lübnan içinde bu plana karşı ciddi bir direnç oluşacağı da kesin.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English