Bizi Takip Edin

Diplomasi

AB’de Ukrayna ile mineral anlaşmasının yeniden canlandırılması talebi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın cuma günü Washington’da Ukrayna Devlet Başkanı Volodiir Zelenskiy ile yaşadığı tartışmanın ardından AB, Ukrayna ile doğal kaynaklar konusunda daha önce konuşulan bir anlaşmayı canlandırma fırsatını değerlendiriyor.

Trump, Ukrayna ile mineraller konusunda kendi anlaşmasını yapmak için yoğun çaba sarf ediyordu fakat Zelenskiy ile yaptığı görüşmenin olumsuz sonuçlanmasının ardından Ukrayna liderini, taslak anlaşma hâlâ imzalanmamışken Beyaz Saray’dan neredeyse kovdu.

AB ülkeleri şimdi Ukrayna’nın maden zenginliklerini kullanmasına yardımcı olmak için 2021’de imzaladıkları anlaşmaya yeni bir soluk getirme şansına sahip. AB bir süredir ortaklığı canlandırmak ve ilerlemeyi hızlandırmak istiyordu.

Çin’e bağımlılığı azaltmak kritik

AB ve Ukrayna kritik hammaddeler konusundaki ortaklıklarını ilk imzaladıklarında anlaşma lityum, kobalt, doğal grafit ve nadir topraklar gibi malzemeler için Çin’e olan ağır bağımlılığı azaltırken yeşil enerji geçişi için hayati önem taşıyan kaynakların tedarikini güvence altına almak için bir teklif olarak görülüyordu.

Nadir minerallerin tedarikinin garanti altına alınması AB’nin gelecekteki güvenliği açısından, özellikle de Avrupa ülkelerinin acilen savunmalarını güçlendirmeye çalıştıkları şu günlerde hayati önem taşıyabilir.

Ukrayna savaşı bazı çabaları sekteye uğratmış olsa da Avrupa Komisyonu sözcüsü Euractiv’e yaptığı açıklamada, “AB’nin ortaklığın uygulanması için Ukraynalı yetkililerle yakın bir şekilde çalıştığını” ve her iki tarafın da uygulama konusunda ilerleme kaydettiğini söyledi.

Nadir toprak elementleri savunma için çok önemli

AB, kritik hammaddelerin yerli üretimini artırmaya çalışsa da, nadir elementlerin sınırlı yatakları ve AB’nin çoğundaki jeolojik durum, bloğun kritik hammadde tedarikinde asla kendi kendine yeterli olamayacağı anlamına geliyor.

AB ülkeleri özellikle, şu anda AB’nin ağır nadir toprak elementleri ithalatının %100’ünü sağlayan Çin’e bağımlı.

AB’nin savunma yatırımlarını daha da artırmaya yönelik yeni açıklanan taahhütleri ve Trump yönetiminin ABD’nin Avrupa’ya yönelik savunma taahhüdünü geri çekip çekmeyeceğine dair endişe, kritik hammadde tedarikini güvence altına alma sorununu daha da kötüleştiriyor.

Anlaşmalar imzalandıktan sonra bile, Ukrayna’da yatırım yapmak isteyen yabancı şirketlerin inşaat çalışmalarına başlamadan önce olağan kayıt sürecinden geçmeleri gerekecek.

Bu da önceden mevcut altyapısı olmayan büyük sıfırdan projelerin (örneğin nadir toprak madeni gibi) inşa edilmesi ve faaliyete geçmesinin yıllar alabileceği anlamına geliyor.

AB’nin ABD ile olası bir anlaşmaya karşı Ukrayna ile ek bir mineral anlaşması yapıp yapmayacağı sorulduğunda bir Komisyon sözcüsü, AB’nin “ABD ile rekabet değil, Ukrayna ile işbirliği” konusunda ısrarcı olduğunu iddia etti.

Sözcü sözlerini, “AB Ukrayna’nın yanındadır ve yanında olmaya devam edecektir zira Ukrayna tüm kıtamızın güvenliği için mücadele etmektedir,” diye sürdürdü.

AB destekli projeler Ukrayna’da başladı

Mevcut AB-Ukrayna anlaşması sadece Avrupa endüstrisine kritik malzemeler ve nadir topraklardan pay sağlamayı değil, aynı zamanda AB’nin Ukrayna’nın maden çıkarma endüstrisini ve tedarik zincirinin diğer kilit parçalarını geliştirmesine yardımcı olmasını amaçlıyor.

Euractiv’e konuşan bir AB yetkilisi, anlaşma kapsamında AB destekli iki projenin 2024 yılında başlatıldığını, bunlardan birinin titanyum madenciliğiyle ilgili olduğunu, diğerinin ise maden çıkarma ve işleme tekniklerinin verimliliğini arttırmaya yönelik olduğunu söyledi.

Ayrıca jeolojik raporların dijitalleştirilmesi ve potansiyel yatakların tespitine yönelik diğer çalışmalarda da ilerleme kaydedildi.

Aynı yetkili, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın Ukrayna’nın maden çıkarma sektörüne yönelik düşük karbon stratejisinin geliştirilmesi ve daha fazla kritik hammadde projesinin belirlenmesi için 6 milyon avroluk bir hibe verdiğini de sözlerine ekledi.

Avrupa Komisyonu’nun refah ve endüstriyel stratejiden sorumlu başkan yardımcısı Stéphane Séjourné, Kiev’de Ukraynalı yetkililerle görüştükten kısa bir süre sonra ancak Zemanskiy’in talihsiz Washington seyahatinden önce çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında, “Halihazırda Avrupa olarak adlandırılabilecek bir dizi projemiz var,” dedi ve bunlardan bazılarının “mart ayı itibariyle hazır ve çalışır durumda” olabileceğini söyledi.

Séjourné Kiev ziyareti sırasında AB’nin kararlılığını teyit etmeye ve “Ukraynalılar için bir kazan-kazan” olarak nitelendirdiği bir anlaşmayla ilgili çalışmaları hızlandırmaya çalıştı.

Diplomasi

NATO’dan Ukrayna’ya soğuk duş

Yayınlanma

NATO’nun 24-25 Haziran’da Lahey’de düzenlenecek zirvesinin bildiri taslağında, Ukrayna’nın üyeliği ve yıllık 40 milyar dolarlık yardım vaadi gibi önemli taahhütler çıkarıldı. Bloomberg’in gördüğü belgeye göre, tek sayfaya indirilen metnin ana odağı, üye ülkelerin savunma harcamalarını artırması oldu. Taslakta Rusya ‘tehdit’ olarak nitelendirilirken, önceki metinlerde yer alan ‘saldırgan’ ifadesine yer verilmediği dikkat çekti.

Bloomberg‘in haberine göre, 24-25 Haziran’da Lahey’de gerçekleştirilecek NATO zirvesinin bildiri taslağında, Ukrayna’ya ilişkin önemli taahhütlere yer verilmedi.

Taslak metinden hem Ukrayna’nın gelecekteki üyeliğine dair vaatler hem de yıllık 40 milyar dolar askeri yardım sözü çıkarılırken, ana vurgu savunma harcamalarının artırılmasına yapıldı.

Öncelik Ukrayna değil savunma harcamaları

Haberde, üzerinde hâlâ değişiklik yapılabilecek olmasına rağmen, mevcut tek sayfalık taslağın, geçen yılki on sayfadan uzun ve Ukrayna’ya uzun vadeli güvenlik yardımı vaat eden metinden çarpıcı biçimde farklı olduğu belirtildi.

Mevcut metin, neredeyse tamamen savunma harcamalarına odaklanıyor. Buna göre ittifak üyeleri, mevcut yüzde 2’lik savunma harcaması hedefini 2032 yılına kadar GSYİH’nin en az yüzde 3,5’ine çıkarmayı taahhüt edecek.

Ayrıca altyapının korunması, sınırlar ve sivil halkın krizlere hazırlanması gibi savunmayla ilgili diğer faaliyetler için de GSYİH’nin yüzde 1,5’i kadar ek harcama yapılması planlanıyor.

Üye ülkelerin, Ukrayna’ya yaptıkları yardımları bu genel savunma harcaması rakamına dahil etme konusunu da değerlendirecekleri ifade edildi.

Ramstein toplantısı Ukrayna için rekor askeri yardım kararlarıyla sona erdi

Geri çekilen vaatler

Bildiri taslağında, geçmiş deklarasyonlarda yer alan birkaç önemli ifadenin eksikliği dikkat çekiyor. Metinde, Ukrayna’nın uzun vadeli de olsa NATO’ya katılım beklentilerine dair hiçbir ifade bulunmuyor.

Ayrıca, Kiev’e yıllık 40 milyar dolar askeri yardım sağlama yönündeki geçen yılki vaat de taslakta yer almıyor.

Dönemin genel sekreteri Jens Stoltenberg, başlangıçta beş yıl için 100 milyar avro önermiş, ancak bazı ülkelerin direnciyle karşılaşınca bunu yıllık 40 milyar avroya (ittifakın savaşın başından beri Ukrayna’ya sağladığı yaklaşık miktar) çevirmişti.

Ancak bu teklif, bazı ülkelerin birkaç yıl sonrasına yönelik somut taahhütler vermeye hazır olmaması nedeniyle bir vaatten öteye gidememişti.

Bu yılın başlarında Avrupa Birliği de Avrupa diplomasisinin lideri Kaja Kallas tarafından önerilen 40 milyar avroluk kendi askeri yardım paketini kabul etmeye çalışmış, ancak bu plan İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz’in karşı çıkmasıyla başarısız olmuştu.

Rusya ‘tehdit’ ama ‘saldırgan’ değil

Bloomberg‘in haberine göre, birçok ülkenin ısrarı üzerine Rusya, taslak bildiride Avro-Atlantik güvenliğine yönelik bir “tehdit” olarak tanımlandı.

Fakat mevcut Amerikan yönetiminin tutumu göz önüne alındığında, bu ifadenin metne dahil edilmesinin garanti olmadığı belirtildi. Bununla birlikte, geçen yılki deklarasyonların aksine, Rusya’dan “saldırgan” olarak bahsedilmediği veya Ukrayna’da “istilacı bir savaş” yürüttüğüne dair bir atıf yapılmadığı görüldü.

ABD’nin Donald Trump döneminde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı gibi birçok uluslararası belgede bu tür ifadeleri engellediği biliniyor.

Trump’a ‘zafer hissi’ yaşatma stratejisi

Konuya yakın kaynaklara göre, Lahey’deki zirve de kısa tutulacak. Mevcut Genel Sekreter Mark Rutte’nin ana hedefinin, harcamaların GSYİH’nin yüzde 5’ine çıkarılmasında ısrar eden Trump’a bir zafer hissi yaşatmak ve ABD’nin ortak savunmaya tam bağlılığını sağlamak olduğu belirtildi.

Trump’ın ilk başkanlık döneminde, o zamanlar Hollanda başbakanı olan Rutte, Trump’ın GSYİH’nin yüzde 2’lik hedefini talep ettiği ve aksi takdirde toplantıyı terk etme tehdidinde bulunduğu bir NATO zirvesindeki anlaşmazlığı çözmeyi başarmıştı.

Kaynaklar, mevcut zirvede Hollanda kralı ile verilecek bir akşam yemeği dışında sadece savunma harcamalarının tartışılacağı tek bir oturum planlandığını söyledi.

Bu düzenlemenin, Trump ile diğer ülke liderleri arasında yaşanabilecek kamuya açık tartışma olasılığını sınırlamak için yapıldığı ifade edildi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Ukrayna’da barış için toprak tavizi vermeyi kabul edenlerin oranı arttı

Yayınlanma

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü’nün yaptığı kamuoyu yoklaması, Ukrayna’da barış karşılığında topraktan vazgeçmeye hazır olanların oranının son altı ayda arttığını ortaya koydu. Mayıs-Haziran 2025 itibarıyla halkın yüzde 38’i bu görüşü desteklerken, yüzde 52’si toprak tavizine karşı çıkıyor. Hem Kiev hem de Moskova resmi olarak toprak tavizlerini reddederken, Rusya ele geçirdiği bölgelerin tanınmasını talep ediyor.

Ukrayna’da barışın tesis edilmesi amacıyla Rusya’ya toprak tavizi verilmesini destekleyenlerin oranında son altı ayda artış yaşandı.

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü (KMIS) tarafından yürütülen kamuoyu araştırmasının sonuçlarına göre, bu görüşü savunanların oranı son dönemde yükseldi.

Ankete göre, Mayıs-Haziran 2025 döneminde katılımcıların yüzde 38’i toprak tavizini destekledi. Bu oran, şubat-mart aylarında yüzde 39 seviyesindeydi.

Aralık 2024’te yapılan araştırmada da benzer şekilde halkın yüzde 38’i bu yönde görüş bildirmişti.

Strana gazetesinin aktardığına göre bu veriler, çatışmanın sona ermesi için topraktan vazgeçmeyi kabul edenlerin sayısının yaklaşık altı aydır aynı seviyelerde seyrettiğini gösteriyor.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, Ekim 2024’te Ukraynalıların sadece yüzde 32’si toprak tavizine hazırdı.

Taviz karşıtlarının oranı düşüyor

Anket sonuçları, toprak tavizine karşı çıkarak çatışmaların devam etmesini savunanların oranında ise düşüş olduğunu ortaya koydu.

Mayıs-Haziran 2025 itibarıyla Ukraynalıların yüzde 52’si toprak tavizine karşı çıkarken, bu oran Şubat-Mart aylarında yüzde 50, Aralık 2024’te ise yüzde 51’di.

Ekim 2024’te ise katılımcıların yüzde 58’i toprak kaybetmemek için çatışmanın sürmesi gerektiğini düşünüyordu.

Verilere göre, taviz karşıtlarının oranı 2022’den bu yana düşüş gösteriyor. O dönemde halkın yüzde 87’si tavizlere karşı çıkarken, bu görüşü savunanlar sadece yüzde 8’di.

Günümüzde ise taviz yanlılarının oranı dört kattan fazla artmış durumda. Tüm anketlerde katılımcıların yüzde 10 ila yüzde 11’i bu konuda kararsız kaldı.

Hem Moskova hem de Kiev, toprak tavizlerini ihtimal dışı bırakıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, zamanla kaybedilen toprakların bir kısmının diplomatik yollarla geri alınmasını sağlayacak bir uzlaşı arayışına kapı aralamıştı.

Zelenskiy’e göre, topraklarla ilgili müzakereler iki tarafın heyetleri arasında değil, doğrudan kendisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yürütülmeli.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise ülkesinin “başkasının toprağında gözü olmadığını” ancak “kendisinin olanı da vermeyeceğini” vurgulamıştı.

Medinskiy: Uzlaşma olmazsa Kiev yeni topraklar kaybeder

Rusya’nın talepleri ve geçmiş müzakereler

Rus tarafının 2 Haziran’da İstanbul’da sunduğu bir memorandumda, Moskova’nın Ukrayna güçlerinin Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetleri, Zaporojye ve Herson oblastlarından çekilmesini ve Kırım ile birlikte bu bölgelerin Rus toprağı olarak uluslararası alanda tanınmasını talep ettiği belirtilmişti.

Rus müzakere heyeti başkanı Vladimir Medinskiy ise Kiev’in 28 Şubat 2022’deki ilk müzakerelerde daha yumuşak koşullarla bir barış anlaşması imzalama şansını kaçırdığını söylemişti.

Medinskiy’e göre o dönemde Ukrayna’nın Kırım’ı Rusya’nın bir parçası olarak tanıması ve Donetsk ve Lugansk’ı “rahat bırakma” taahhüdü vermesi yeterli olacaktı.

Bu sırada Rus güçleri Harkov, Sumi ve Dnipropetrovsk oblastlarında ilerleyişini sürdürüyor.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, Rus birliklerinin son olarak Dnipropetrovsk’a girmesinin ardından Kiev’e sahada yeni gerçeklikler vadetmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Dünya Bankası: Küresel ekonomi en kötü on yıla doğru ilerliyor

Yayınlanma

Dünya Bankası tarafından yayınlanan yeni analize göre, küresel iktisadi büyüme 1960’lardan bu yana en zayıf on yılına doğru ilerliyor.

Analizde, ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret savaşının dünya ekonomilerini etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğu belirtiliyor.

Dünya Bankası, salı günü yayınladığı raporda, Trump’ın ABD’nin ticaret ortaklarına uyguladığı yeni gümrük vergilerinin, dünya çapındaki resesyonları hesaba katıldığında, küresel iktisadi büyümeyi 2008 finansal krizinden bu yana en düşük seviyesine indireceğini öngörüyor.

Washington merkezli kurum, gümrük vergileri nedeniyle yeni bir küresel resesyon beklemiyor, ama basın açıklamasında, küresel büyüme tahminlerinin bu yıl ve gelecek yıl gerçekleşmesi halinde, 2020’lerin ilk yedi yılında ortalama küresel büyümenin, 1960’lardan bu yana en yavaş on yıl olacağına dikkat çekti.

Dünya Bankası raporunda, bu yılki küresel GSYİH büyüme tahminini ocak ayında yaptığı %2,7’den %2,3’e düşürdü. Bu tahmin, dünya çapındaki gümrük vergilerinin mayıs ayı sonundaki seviyelerinde kalacağı varsayımına dayanıyor.

Bu durum, dünya ekonomisini, 2009’daki finansal krizin ardından yaşanan ilk küresel resesyon ve 2020’deki koronavirüs pandemisinin ilk yılı olan ikinci küresel resesyon hariç, 17 yılın en zayıf büyüme hızına doğru sürüklüyor.

Dünya Bankası verilerine göre, bu yıllarda küresel iktisadi büyüme sırasıyla %1,3 ve %2,9 oranında daralmıştı.

Kurumun raporunda, “Gümrük vergilerindeki keskin artış ve bunun sonucunda ortaya çıkan belirsizlik, dünya ekonomilerinin çoğunda geniş tabanlı bir büyüme yavaşlamasına ve görünümün bozulmasına katkıda bulunuyor,” denildi.

“Ticaret geriliminin artmasıyla ortaya çıkan kargaşa”nın, tüm bölgelerde ve gelir gruplarında dünya ekonomilerinin yaklaşık %70’i için büyüme tahminlerini düşürmesine neden olduğunu da ekleyen kurum, gelişmekte olan ekonomilerde beklenen yavaşlamanın, artan kamu borç seviyeleri gibi uzun vadeli eğilimlerden de etkileneceğini belirtti.

Fitch Ratings salı günü, gümrük vergisi artışlarının ve ticaret politikasındaki belirsizliğin etkisini gerekçe göstererek, bu yıl küresel devlet tahvillerine ilişkin görünümünü “nötr”den “kötüye gidiyor”a düşürdüğünü açıkladı.

Kredi derecelendirme kuruluşu raporunda, “Küresel ticaret savaşının tırmanması, gümrük vergilerinin ne zaman sona ereceğine ve bunların küresel ticaret hacimleri, tedarik zincirleri, yatırımlar ve uluslararası ilişkiler üzerindeki etkisine ilişkin belirsizlik, küresel ekonomi için önemli bir olumsuz şok oluşturuyor,” dedi.

Ocak ayında göreve yeniden gelen Trump, Amerika’nın ticaret ortaklarının çoğuna ve otomobiller ve çelik gibi önemli mallara ithalat vergilerini artırdı.

Washington ile bir anlaşma sağlanamadığı takdirde, 9 Temmuz’dan itibaren ABD’nin birçok ticaret ortağına cezai nitelikte yüksek “karşılıklı gümrük vergileri” uygulanacak. Bu vergiler, geçen ay yasal bir engele takılmıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English