Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi: İsrail kibri yüzünden gafil avlandı

Yayınlanma

ABD’nin İsrail Büyükelçisi Martin Indyk, Hamas’ın İsrail’i şok eden baskını ve devam eden savaşı Foreign Affairs’e değerlendirdi. Indyk’e göre İsrail gücüne çok güvendiği için Hamas’ın baskını karşısında gafil avlandı: “İsraillileri 1973’te yenilmez olduklarına, Ortadoğu’da süper güç olduklarına, çok güçlü oldukları için artık Mısır ve Suriye’nin endişelerini dikkate almalarına gerek olmadığına inandıran şey kibirdi. Aynı kibir son yıllarda, birçok kişi İsraillilere Filistinlilerle ilgili durumun sürdürülemez olduğunu söylediğinde bile kendini tekrar gösterdi. Sorunun kontrol altında olduğunu düşünüyorlardı. Ancak şimdi tıpkı 1973’te olduğu gibi tüm varsayımları yerle bir oldu. Ve bununla yüzleşmek zorunda kalacaklar.”

Indyk’e göre Hamas’ı yönlendiren İran değil ancak kesinlikle eşgüdüm söz konusu çünkü başta Suudi-İsrail barışı olmak üzere İsrail’in Araplarla barışı Hamas’ın da İran’ın da aleyhine.

Foreign Affairs’te yayınlanan analizin tamamını dikkatinize sunuyoruz:

***

Hamas Neden Saldırdı ve İsrail Neden Şaşırdı?

Filistinli grup Hamas, 7 Ekim Cumartesi sabahı İsrail’e eşi benzeri görülmemiş ölçekte sürpriz bir saldırı gerçekleştirdi: binlerce roket fırlattı, İsrail topraklarına militanlarını sızdırdı ve sayısı bilinmeyen rehineler aldı. En az 100 İsrailli öldü ve en az 1.400 kişi yaralandı; İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ülkesinin “savaşta” olduğunu ilan etti. İsrail güçlerinin karşılık vermesi üzerine yaklaşık 200 Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 1.600 Filistinli yaralandı.

Foreign Affairs, bunun İsrail, Filistinliler ve bölge için ne anlama geldiğini anlamak için Dış İlişkiler Konseyi’nde ABD-Ortadoğu Diplomasisi alanında Lowy (Enstitüsü) kıdemli üyesi olan Martin Indyk’e başvurdu. Indyk, ilki 1995-1997 yılları arasında ve ikincisi 2000-2001 yılları arasında iki kez ABD’nin İsrail Büyükelçisi olarak görev yaptı. Ayrıca 2013-2014 yılları arasındaki İsrail-Filistin müzakerelerinde ABD Başkanı Barack Obama’nın özel temsilcisi olarak yer aldı. Daha önce Başkan Bill Clinton’ın özel yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Yakın Doğu ve Güney Asya işlerinden sorumlu kıdemli direktör ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Yakın Doğu işlerinden sorumlu dışişleri bakan yardımcısı olarak görev yaptı. Indyk cumartesi öğleden sonra Genel Yayın Yönetmeni Justin Vogt ile görüştü. Aşağıdaki konuşma uzunluk ve anlaşılırlık açısından düzenlenmiştir.

-Bazı gözlemciler bugün yaşananların İsrailliler üzerinde 11 Eylül saldırılarının Amerikalılar üzerinde yarattığı etkiye benzer bir etki yarattığını belirttiler. Ancak İsrailliler son yıllarda çok sayıda şiddet olayına maruz kaldı, elbette Filistinliler de öyle. Bunu farklı kılan nedir?

Bu olay İsrail açısından tam bir sistem hatasıydı. İsrailliler, sofistike casusluk araçlarıyla Filistinlilerin tam olarak ne yaptıklarını ayrıntılı olarak bilmeye alışkınlar. Gazze ile sınırın İsrail tarafındaki topluluklar arasına çok pahalı bir duvar inşa ettiler. Hamas’ın büyük bir saldırı düzenlemekten caydırıldığından emindiler: buna cesaret edemezlerdi, çünkü ezilirlerdi, çünkü Filistinliler başka bir savaşa neden olduğu için Hamas’a cephe alırlardı. İsrailliler Hamas’ın artık farklı bir modda olduğuna inanıyordu: her iki tarafın da yaşa ve yaşat düzeninden faydalanacağı uzun vadeli bir ateşkese odaklanmıştı. Gazze’den her gün yaklaşık 19,000 Filistinli işçi İsrail’e geçiyordu ve bu da ekonomiye fayda sağlıyor, vergi geliri yaratıyordu.

Ancak tüm bunların büyük bir aldatmaca olduğu ortaya çıktı. Bu yüzden insanlar şokta ve tıpkı 11 Eylül’de olduğu gibi, şöyle bir his var: “Nasıl olur da ayak takımı bir grup terörist bunu başarabilir? Nasıl olur da güçlü İsrail istihbaratını ve güçlü İsrail Savunma Kuvvetlerini yenebilirler?” Bu soruya henüz iyi cevaplar bulamadık ama eminim ki bunun bir nedeni de kibirdi -İsrail’in salt gücün Hamas’ı caydırabileceğine ve İsrail’in uzun vadeli sorunları çözmek zorunda olmadığına dair inancı.

-Hamas neden şu anda bu tür bir saldırı gerçekleştirmeyi seçti? Stratejik mantık neydi?

Sadece tahmin yürütebilirim, açıkçası hâlâ şoktayım. Ancak şu anki bağlamı göz önünde bulundurmanız gerektiğini düşünüyorum. Arap dünyası İsrail ile uzlaşıyor. Suudi Arabistan İsrail ile ilişkileri normalleştirmekten bahsediyor. Bu olası anlaşmanın bir parçası olarak ABD İsrail’e, Hamas’ın düşmanı olan Filistin Yönetimi’ne taviz vermesi için baskı yapıyor. Dolayısıyla bu Hamas ve İranlı destekçileri için tüm süreci bozmak için bir fırsattı ve bence geriye dönüp bakıldığında her ikisi için de son derece tehdit ediciydi. Hamas’ın İran’dan emir aldığını düşünmüyorum, ancak koordinasyon içinde hareket ettiklerini ve devam etmekte olan ve Arap halkları arasında büyük destek kazanan normalleşmeyi sekteye uğratmak konusunda ortak bir çıkarları olduğunu düşünüyorum. Amaç, İsrail ile barış yapan ya da yapma ihtimali olan Arap liderleri utandırmak ve İsrail’i askeri yenilgiye uğratabilecek olanların Hamas ve İran olduğunu kanıtlamaktı.

İsrail ile Suudi Arabistan arasında bir barış anlaşması ve ABD’nin Suudi Arabistan’a güvenlik garantisi vermesine ilişkin görüşmeler devam ediyor. Büyük olasılıkla Hamas ve İran’ın temel motivasyonlarından biri bu anlaşmayı bozmaktı çünkü bu anlaşma onları izole etmekle tehdit ediyordu. Bu da en azından yakın vadede umutlarını yok etmek için çok iyi bir yoldu. Filistin meselesi yeniden gündeme geldiğinde ve Orta Doğu’daki Araplar İsrail’in elindeki Amerikan silahlarının çok sayıda Filistinliyi öldürdüğünü gördüklerinde, bu çok güçlü bir tepkinin fitilini ateşleyecektir. Ve [Suudi Arabistan Veliaht Prensi] Muhammed bin Selman gibi liderler bu tür bir muhalefete karşı durma konusunda çok isteksiz olacaklardır. Bunu yapması için ayağa kalkması ve halkına “Bu yol doğru değil. Benim yolum Filistinlilere, sadece sefalet getiren Hamas’ın yolundan çok daha fazlasını kazandıracaktır” demesi gerekecektir. Bence bu tür bir krizde herhangi bir Arap liderden bu tür bir cesaret beklemek çok fazla.

-İsrail hükümeti için şu anda ne gibi seçenekler var?

Bunu daha önce beş kez yaşadılar ve ortada net bir taktik kitabı var. Orduyu harekete geçiriyorlar, havadan saldırıyorlar, Gazze’ye zarar veriyorlar. Hamas liderliğinin başını ezmeye çalışıyorlar. Ve eğer bu Hamas’ın roket atmayı durdurması ve rehineleri serbest bırakmak için müzakerelere başlaması açısından işe yaramazsa, o zaman İsrail’in Gazze’ye tam ölçekli bir işgali ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum.

Bu da iki sorunu beraberinde getirir. Birincisi, İsrail, nüfusun yoğun olduğu bölgelerde savaşacak ve İsrail’in kullanacağı yüksek teknolojili Amerikan silahları sivil kayıplara yol açacak ve bu uluslararası tepkileri ve kınamayı ABD ve İsrail’e kaydıracak ve İsrail’e durması için baskı yapacak. İkinci sorun ise, eğer İsrail geniş çaplı bir savaşta başarılı olursa, Gazze’nin sahibi olur ve şu sorulara yanıt vermek zorunda kalır: Nasıl çıkacağız? Ne zaman çekileceğiz? Kimin lehine çekileceğiz? Unutmayın, İsrailliler 2005 yılında Gazze’den zaten çekildiler ve geri dönmek istemiyorlar.

-Netanyahu ile on yıllardır kişisel ve profesyonel düzeyde tanışıyor ve iş yapıyorsunuz. Nasıl bir yol seçmesini bekliyorsunuz?

Bilinmesi gereken ilk şey, savaş söz konusu olduğunda ihtiyatlı davranmakla gurur duyduğudur. Büyük çaplı savaşlar başlatmamaya çok dikkat ediyor. Dolayısıyla bence ilk tercihi hava kuvvetlerini kullanarak Hamas’ı ateşkesi kabul edecek kadar cezalandırmak ve ardından rehinelerin iadesi için pazarlık yapmak olacaktır. Başka bir deyişle, statükoya geri dönüş: Hamas’ı durdurmak için ABD, Mısır ve Katar’ı kullanmaya çalışarak elde etmeye çalışacağı şey bu olacak. Eğer bu işe yaramazsa, ki ben yarayacağından şüpheliyim, o zaman başka seçeneklere bakması gerekecek.

-Bunun işe yarayacağından neden şüphe ediyorsunuz?

Çünkü Hamas’ın niyetinin İsrail’in büyük bir misilleme yapmasını sağlamak ve çatışmayı tırmandırmak olduğundan korkuyorum: Batı Şeria’da bir ayaklanma, Hizbullah saldırıları, Kudüs’te bir isyan.

-Yani başka bir deyişle Hamas, İsrail’in statükoyu eski haline getirmeyi amaçlayan herhangi bir girişimine boyun eğmeyecek mi?

Doğru. Ve tırmandırma açısından en yakından izlenmesi gereken taraf Hizbullah. Filistinlilerin ölü sayısı artarsa Hizbullah da mücadeleye katılmak isteyecektir. İsrail’in ana şehirlerine yağdırabilecekleri 150,000 roketleri var ve bu sadece Gazze’de değil Lübnan’da da topyekûn bir savaşa yol açacaktır. Ve bu durumda herkes sürüklenecektir.

Diğer taraftan Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve İsrail ile İbrahim Anlaşmalarını imzalayan ülkeler – Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn – hepsinin olayların yatışmasında ve ateşkesin sağlanmasında çıkarı var çünkü bu durum ne kadar uzun sürerse İsrail ile ilişkilerini sürdürmeleri o kadar zorlaşacak.

İsrail’deki mevcut siyasi istikrarsızlık oradaki karar alma mekanizmasını etkileyecek mi?

Bence tüm bunlar şimdilik ikinci planda kalıyor. Bu henüz bilinmeyen boyutlarda derin bir kriz. Ve başbakan sadece vatandaşları savunmakla değil, olanlardan dolayı suçlanmaktan kaçınmak gibi gerçek bir sorunla da karşı karşıya. Ve bunu nasıl yapabileceğini de öngöremiyorum. Bu yüzden çatışma yoluyla kendini kurtarmanın bir yolunu bulmak zorunda. Koalisyonundaki aşırılık yanlısı, aşırı sağcı üyelerin ne olacağını dikte etmesini göze alamaz, çünkü İsrail’i çok kötü bir yere götüreceklerdir. Bu yüzden ya onlar üzerinde kontrol sahibi olmalı ki bunu henüz yapamadı ya da onları uzaklaştırmalı. Muhalefet lideri [Yair] Lapid bugün Netanyahu’nun Likud partisi, Lapid’in partisi ve [muhalefet lideri] Benny Gantz’ın partisinin yer alacağı dar kapsamlı bir acil durum hükümetine katılmayı teklif etti. Netanyahu bunu aşırılık yanlılarını bir kenara itmenin, sorumluluk göstermenin ve ülkeyi bir araya getirmenin bir yolu olarak görebilir.

-Bunun 1973 Yom Kippur Savaşı’nı başlatan İsrail’e yönelik sürpriz Arap saldırısından 50 yıl sonra, neredeyse bugün gerçekleşiyor olması dikkat çekici.

Bu dikkat çekici ve tesadüf değil. Araplar için Yom Kippur savaşının bir zafer olarak görüldüğünü hatırlayalım. Mısır ve Suriye, İsrail ordusunu gafil avlamış, Süveyş Kanalı’nı geçmeyi ve Golan Tepeleri’ne ilerlemeyi başarmışlardı ki birçok İsrailli İsrail’in bittiğini düşünmüştü. Sonuçta İsrail bu savaştan galip çıkmış olsa da ilk günlerin zaferi Arap dünyasında hâlâ kutlanıyor. Dolayısıyla Hamas’ın 50 yıl sonra aynı şeyi yapabileceğini göstermesi, Arap dünyasındaki konumunu güçlendirecek ve 50 yıl boyunca İsrail’in yanında yer alan ülkelere ve liderlere karşı büyük bir meydan okuma olacak. Hamas’ın çok farklı bir düşman olduğunu da belirtmek gerekir. 1973 yılında [Mısır Devlet Başkanı] Enver Sedat, İsrail ile barış yapmak için İsrail ile savaşa girdi. Hamas ise İsrail’i yok etmek ya da onu zayıflatmak için elinden geleni yapmak için savaş başlattı. Hamas’ın İsrail ile barış yapmak gibi bir niyeti yok.

İsraillileri 1973’te yenilmez olduklarına, Ortadoğu’da süper güç olduklarına, çok güçlü oldukları için artık Mısır ve Suriye’nin endişelerini dikkate almalarına gerek olmadığına inandıran şey kibirdi. Aynı kibir son yıllarda, birçok kişi İsraillilere Filistinlilerle ilgili durumun sürdürülemez olduğunu söylediğinde bile kendini tekrar gösterdi. Sorunun kontrol altında olduğunu düşünüyorlardı. Ancak şimdi tıpkı 1973’te olduğu gibi tüm varsayımları yerle bir oldu. Ve bununla yüzleşmek zorunda kalacaklar.

ORTADOĞU

İsrail’de hükümet-yargı kavgası yeniden alevlendi

Yayınlanma

İsrail’de hükümet ile yargı arasında tansiyonu yeniden yükselten bir karar geldi. Yüksek Mahkeme, gece yarısı alınan hükümet kararına karşı harekete geçerek, Şin-Bet Direktörü Ronen Bar’ın görevden alınmasını geçici olarak durdurdu.

7 Ekim’de Hamas’ın düzenlediği baskın öncesinde İsrail’de siyaset gündeminin en hararetli başlığı “yargı reformu”ydu. Bu reform girişimi, kararları üzerindeki yargı denetimini kırmak isteyen hükümet ile Yüksek Mahkeme’yi sert biçimde karşı karşıya getirmiş; ülkede kitlesel protestolara yol açmıştı. Ancak 7 Ekim sonrası başlayan savaş atmosferi bu gerilimi bir süreliğine gölgede bırakmıştı. Şimdi ise, savaşın gölgesinde geçen ayların ardından, İsrail yargısı ile hükümeti yeniden açık bir çatışma yaşıyor.

Yüksek Mahkeme, Ronen Bar’ın görevden alınmasına karşı açılan davalar sonuçlanana kadar hükümetin kararına tedbir koyduğunu açıkladı. Mahkeme, ilgili itirazları en geç 8 Nisan’a kadar görüşeceğini belirtti.

Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki hükümet, yaptığı oylamayla Bar’ın en geç 10 Nisan’a kadar görevden alınmasına karar vermişti.

Hükümetten sert tepki

Kararın hemen ardından hükümet cephesinden tepki gecikmedi. İletişim Bakanı Shlomo Karhi, Yüksek Mahkeme’nin müdahalesini sert sözlerle eleştirdi. Karhi, mahkemenin böyle bir konuda yetkisi olmadığını savunarak, “Bu konuda hukuki bir yetkiniz yok. Bu, hükümetin yetki alanıdır. Verdiğiniz karar geçersizdir” dedi.

Likud Partisi üyesi Karhi, hükümetin dün gece aldığı kararı hatırlatarak Bar’ın görev süresinin 10 Nisan veya daha erken bir tarihte sona ereceğini ve yerine yeni bir bir Şin-Bet başkanının atanacağını söyledi.

Muhalefetten Yüksek Mahkeme’ye destek

Karara muhalefetten ise destek geldi. Demokratik İsrail Partisi Başkanı Yair Golan, Yüksek Mahkeme’nin tedbir kararını “önemli bir kazanım” olarak nitelendirdi. Golan, “Halkın kitlesel seferberliği etkisini gösteriyor, yılmadan süren sivil mücadele başarıya ulaşıyor” diyerek kararın arkasında halk desteğinin yattığını savundu.

Ronen Bar’ın “kötü ve tehlikeli bir hükümete karşı durarak cesaret gösterdiğini” ifade eden Golan, demokrasi için verilen mücadelenin süreceğini belirtti. Golan, hükümetin Gazze Savaşı sürecinde sıkça kullandığı bir sloganı da muhalefet lehine uyarlayarak, “Savaşacağız ve kazanacağız” dedi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrailli Bakandan “zorunlu göç ve işgal” tehdidi

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail ordusuna “Gazze’de yeni bölgelerin ele geçirilmesi, Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi ve Gazze Şeridi çevresindeki tampon bölgelerin genişletilmesi” talimatı verdiğini aktardı.

Hamas’ın İsrailli esirleri serbest bırakmayı reddettiğini ileri süren Katz, Hamas bu tavrını devam ettirdikçe “daha fazla toprak kaybedeceğini ve İsrail’in bu toprakları ilhak edeceğini” açıkladı.

Katz, “İsrail ordusunun Filistinlileri sürgün ederek kara işgaliyle ele geçirdiği noktalarda kalıcı kontrol sağlayacağını” söyledi.

Gazze Şeridi’ne yönelik havadan, denizden ve karadan şiddetli saldırıların süreceği tehdidini yineleyen Katz, şu ifadeleri kullandı: “Gazze nüfusunu güneye tahliye etmek ve ABD Başkanı (Donald) Trump’ın Gazze sakinleri için gönüllü transfer planını uygulamak da dahil tüm askeri ve sivil baskı araçlarını kullanacağız.”

İsrail ordusu Gazze’ye bomba yağdırıyor

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nde 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.

İsrail ordusunun saldırıları yeniden başlatmasından itibaren çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 600’e yakın Filistinli hayatını kaybetti, yaklaşık 1000 kişi yaralandı.

Ateşkesi bozan İsrail, yeni ateşkes tekliflerini reddettiği gerekçesiyle Hamas’a karşı “gittikçe artan askeri güçle” hareket edeceğini duyurdu.

Hamas ise “İsrail’in verdiği sözlere uymadığını ve ateşkese arabulucu ülkelerin gözü önünde sorumluluklarını yerine getirmeyerek Gazze Şeridi’nde Filistin halkına karşı soykırımını yeniden başlattığını” açıkladı.

İsrail’in saldırıları, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet Direktörü’nü görevden alması gibi tartışmalı siyasi adımlarının gölgesinde başlatması dikkati çekti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Eski Şin-Bet Direktörü: Netanyahu “gayrimeşru” taleplerde bulundu

Yayınlanma

Yoram Cohen

İsrail iç istihbarat servisi Şin Bet’in eski direktörü Yoram Cohen, görev süresi boyunca Başbakan Binyamin Netanyahu’nun kendisinden birden fazla kez gayimeşru taleplerde bulunduğunu açıkladı. Cohen, güvenlik teşkilatının yeni başkanının bu tür taleplere karşı duramayabileceğinden endişe ettiğini belirtti.

İsrail’in Kanal 12 televizyonuna verdiği röportajda Cohen, Netanyahu kabinesinin mevcut Şin-Bet Başkanı Ronen Bar’ın görevden alınmasına onay vermesinin ardından, kurumun etkinliğinin yeni atanacak isme bağlı olduğunu söyledi.

Cohen, “Eğer [Bar] görevini tamamlar ve yerine şu anki iki yardımcısından biri ya da eski yardımcılarından biri atanırsa ki bu üç isim de değerli kişiler, o zaman işlerin usulüne uygun yürütüleceğine dair içimiz rahat olabilir” dedi.

Ancak Cohen, bu üç ismin dışında biri atanırsa, “Başbakana karşı kendini ‘borçlu’ hisseden biri göreve gelebilir. Böyle biri göreve başlarken daha en baştan işi gerektiği gibi yapmaktan kaçınabilir” ifadelerini kullandı.

“Başbakan, gelecekte karşılaşacağımız pek çok mesele nedeniyle, yeni direktörden de gayrimeşru taleplerde bulunabilir. Zira Başbakan, Şin-Bet başkanından meşru olmayan taleplerde bulunuyor” diyen Cohen, bu iddiaların kişisel deneyimlerine dayandığını da belirtti.

Netanyahu’nun kendisinden birden fazla kez “meşruiyeti sorgulanabilir ve yasal sınırda” taleplerde bulunduğunu söyleyen Cohen, aynı taleplerin kendisinden sonra göreve gelen Nadav Argaman ve mevcut başkan Ronen Bar’a da iletildiğini ifade etti.

İsrail’in, devlete değil kişilere sadakat gösteren bir Şin-Bet direktörüyle karşı karşıya kalabileceğini söyleyen Cohen, böyle bir ismin, Başbakana siyasi muhalefet edenlere karşı “siyasi gerekçelerle” harekete geçebileceği uyarısında bulundu.

Cohen, daha önce 2011’de Netanyahu’nun, gizli bir güvenlik toplantısından bilgi sızdırıldığı şüphesiyle üst düzey savunma yetkililerinin telefonlarının dinlenmesini istediğini öne sürmüştü.

“Şin-Bet direktörünün görevden alınması ve yakında gerçekleşmesi beklenen [Başsavcı Gali Baharav-Miara’nın] görevden alınması, toplum içinde büyük çatışmalara, daha derin ayrışmalara yol açacaktır” diyen Cohen, bu sürecin şiddeti artıracağını ve bunun sadece Netanyahu’nun değil, tüm hükümetin sorunu olacağını kaydetti.

“Bunun nereye gideceğini biliyorlar ama koyun gibi sessizce hareket ediyorlar” ifadelerini kullanan Cohen, bakanları “siyasi, ekonomik ve kişisel çıkarlar uğruna koltuklarına yapışmakla” suçladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English