Avrupa Komisyonu’nun Net Sıfır Sanayi Yasası (NZIA) önerisi 22 Mayıs Pazartesi günü rekabetten sorumlu AB bakanlarından geniş destek aldı. Fakat nükleer enerji ve AB düzeyinde finansman konularındaki çözümlenmemiş ihtilaflar önümüzdeki müzakereleri zorlaştırabilir.
Mart ayında Avrupa Komisyonu tarafından sunulan ve şimdi Avrupa Parlamentosu ve AB ülkeleri arasında müzakere edilmesi gereken yasa tasarısı, Avrupa’nın ‘yeşil dönüşüm’ için ihtiyaç duyulan ‘temiz teknolojinin’ %40’ını tek başına üretmesini hedefliyor.
Stratejik öneme sahip olduğu düşünülen teknolojiler arasında güneş panelleri, rüzgar türbinleri, bataryalar ve diğer enerji depolama, ısı pompaları ve jeotermal enerji, elektrolizörler ve yakıt hücreleri, biyogaz teknolojileri, karbon yakalama ve depolama ile elektrik şebekeleri yer alıyor.
Son aylarda bu tür teknolojiler için yeni üretim kapasitelerinin inşasının, ABD ve Çin gibi büyük sübvansiyon programlarının teşvik ettiği dünyanın diğer bölgelerinde gerçekleşebileceğine dair endişelerin artmasıyla AB de kendi çerçevesini çizmeye başladı.
Bununla birlikte Komisyon, yasanın dünya genelinde bu tür üretim tesislerinin yaygınlaştırılmasına karşı olduğu şeklinde anlaşılmasını istemiyor. Komisyon Başkan Yardımcısı Margrethe Vestager Pazartesi günü AB bakanlarına yaptığı açıklamada, “İklim değişikliğiyle mücadelede herkese yetecek kadar temiz sanayi olacak. ABD, Hindistan, Avrupa, Afrika kıtası, Çin, her yerde temiz sanayilere ihtiyaç var”,” dedi.
Teklifle Komisyon, daha kolay ve hızlı izin prosedürlerinin Avrupa’yı cazip bir yer haline getireceği umuduyla, Avrupa’da ‘temiz teknoloji’ üretim tesislerinin kurulmasının hızlandığını görmek istiyor.
Tartışmalar sırasında, aralarında Fransa tarafından kurulan ve bakanları geçen hafta Paris’te bir araya gelen ‘nükleer ittifak’ın üyeleri Fransa, Finlandiya, Slovenya, Hırvatistan, Macaristan, Bulgaristan, Romanya ve Çekya’nın da bulunduğu bazı bakanlar nükleer enerjinin de teklif kapsamına alınmasını desteklediklerini dile getirdiler.
Almanya, Lüksemburg ve Avusturya nükleerin de yasaya dahil edilmesine karşı çıkıyor. Metinde nükleer enerjiden bahsedilse de ‘stratejik net sıfır teknoloji’ olarak değerlendirilmiyor. Bu durumda nükleer enerji %40 yerli üretim hedefine tabi olmayacak.
Üye devletlerin tartışmasının ardından Vestager, farklı görüşleri yönetmenin kolay olmayacağını vurguladı. “Net Sıfır Sanayi Yasası’nda yer alan sektörler, relokasyon riski nedeniyle seçildi,” diyen Vestager, ‘iklim değişikliğiyle mücadelemize çok şey katabilecek ya da belki de çok şey katamayacak herhangi bir sanayi olmaması için teklifin amacının ne olduğu konusunda’ bir tartışma beklediğini sözlerine ekledi.
Yasa teklifi özünde, örneğin üye devletlerin bir fabrika inşa etmek için gerekli tüm izinler için tek bir irtibat noktası oluşturmasını zorunlu kılarak ve izin prosedürlerinin en fazla ne kadar sürebileceğine dair son tarihler belirleyerek üretim tesisleri inşa etmeyi kolaylaştırmayı amaçlıyor.
Fakat Litvanya Ekonomi Bakan Yardımcısı Ieva Valeskaite, bunun bazı üye devletlere aşırı yük getirebileceğini belirterek ‘uygulama sürecinde belirli bir esneklik düzeyi’ çağrısında bulundu.
Ayrıca teklif, halihazırda uygulanmakta olanlara ek olarak herhangi bir sübvansiyon planı da içermiyor.
Bunun yerine, Avrupa Yatırım Bankası veya ulusal sübvansiyon programları gibi mevcut finansman seçeneklerini ‘tartışmak ve tavsiyelerde bulunmak’ üzere ‘Net-Sıfır Avrupa Platformu’ adında yeni bir çalışma grubu kurulacak.
Komisyon, normalde AB ülkeleri tarafından verilebilecek sübvansiyon miktarını katı bir şekilde sınırlayan devlet yardımı kurallarını geçici olarak gevşetmiş durumda. Bu durum bazı üye devletler tarafından eleştirilirken Polonya temsilcisi Kamila Król ‘üye devletlere eşit muamele edilmesi’ çağrısında bulundu.
“Yeni araçlar aralarındaki farklılıkların derinleşmesine yol açamaz” uyarısında bulunan Król, ‘TCTF’ye [Geçici Kriz ve Geçiş Çerçevesi] dayalı finansmanın iyi bir çözüm olmadığını’ sözlerine ekledi.
Vestager ise yapısal yatırım ihtiyaçlarının bir kısmını karşılayacak bir mekanizma olacak bir ‘Avrupa Varlık Fonu’ üzerindeki çalışmaların halen devam ettiğini vurguladı.
Kritik hammadde meselesi tartışılıyor
Öte yandan AB’nin 27 üye ülkesinden sanayi bakanları 22 Mayıs Pazartesi günü Brüksel’de bir araya gelerek birliğin kritik hammadde tedarikini görüştü.
‘Kritik Hammadde Yasası’ (CRMA), AB’nin otomobil bataryalarında veya rüzgâr türbini mıknatıslarında kullanılan lityum veya nadir toprak elementleri gibi yeşil ve dijital geçişler için gerekli olduğu düşünülen hammaddeler konusunda Çin ve diğer ülkelere olan bağımlılığını azaltmayı amaçlıyor.
Komisyon teklifinde, hammaddelerin madenciliği, rafine edilmesi ve geri dönüştürülmesinde ‘kendine yeterlilik’ hedefleri ortaya konuyor. Bunu desteklemek için Brüksel, yeni madencilik projeleri için izin kurallarını kolaylaştırmak ve Avrupalı şirketler için AB düzeyinde ortak bir satın alma platformu oluşturarak daha iyi anlaşmalar elde etmelerini sağlamak istiyor.
Yeni madenlere kamuoyu onayı aranıyor
Öte yandan düzenleme hakkındaki tartışmalar sürüyor. Portekiz Ekonomi Bakanı António Costa Silva, “Bugün beni asıl endişelendiren Avrupa’da bu tür madenlerin geliştirilmesine yönelik toplumsal muhalefettir,” derken, ileri teknoloji geliştirmek isterken yeni madenlerin açılmasını reddetmenin ‘paradoks’ olduğunu savundu.
İrlandalı bakan Dara Calleary de yeni madencilik projelerinin toplumsal onayının düşük olduğu konusunda uyarıda bulunarak CRMA’yı desteklemek için daha fazla kamu katılımı çağrısında bulundu. İtalya İktisadi Kalkınma Bakanı Adolfo Urso ise Avrupa Komisyonuna ‘vatandaşların çabaları anlayabilmesi için iletişim konusunda çok iddialı olması’ çağrısında bulundu.
Urso, İtalya’daki hammadde yataklarının birçoğunun Toskana, Ligurya ve Sardunya gibi turistik bölgelerde bulunduğuna ve doğa koruma alanlarının madencilik faaliyetlerini zorlaştırdığına dikkat çekti.
Urso’ya göre İtalya’nın sadece daha hızlı izin vermeye değil, aynı zamanda çevre mevzuatının uygulanmasında daha fazla esnekliğe de ihtiyacı var.
Slovak Ekonomi Bakan Yardımcısı Peter Švec’e göre ise “Çevresel etkisi olmayan madencilik yoktur.”
Buna karşılık olarak bazı ülkeler ‘geri dönüşüm’e daha fazla önem verilmesi gerektiğini savunuyor. Alman Devlet Bakanı Sven Giegold, belirli hammaddeler için asgari geri dönüşüm hedefleri getirilmesini önerirken, Fransız Bakan Roland Lescure ise ‘döngüsel ekonomiyi teşvik etmek için’ atık ihracatının sınırlandırılmasını önerdi.
AP’deki tarım vekillerinden ‘doğanın restorasyonu’na ret
Bir başka tartışma ise ‘doğanın restorasyonu’ yasası ile ilgili. 23 Mayıs Salı günü, tarım (AGRI) komitesindeki AB milletvekillerinin çoğunluğu, merkez sağ EPP raportörü Anne Sander’in öncülüğünde Komisyon’un doğayı restore etmek için önerdiği yasayı reddetmek üzere bağlayıcı olmayan bir görüş lehinde oy kullandı. EPP’ye liberal Renew ve diğer sağcı gruplar da destek verdi.
AB yürütme organı Haziran 2022’de, bozulmuş arazilerin onarılması ve biyolojik çeşitlilik kaybının tersine çevrilmesi için ilk kez yasal olarak bağlayıcı hedefler getiren doğa restorasyon yasasını masaya yatırdı.
Plan AB üye ülkelerinin tarım, orman, okyanus ve kentsel alanlarda doğayı restore etmeleri için 100 milyar avroluk bir bütçe de içeriyor. Fakat yasa tasarısı teklif edildiği günden bu yana milletvekilleri arasında hararetli tartışmalara konu oldu.
Birçok ülke, yasanın tarımsal üreticileri vuracağını savunuyor.