Bizi Takip Edin

Avrupa

Alman ordusu ve istihbaratından sivilleri savaşa hazırlama raporu – 2

Yayınlanma

Almanya’da ordu, bakanlık yetkilileri, istihbarat servisleri ve bazı özel kurumlar tarafından hazırlanan bir “yeşil kitap”, doğu cephesinde Rusya ile bir kriz ya da savaş durumunda Almanya’daki sivillerin askeri lojistiğe entegrasyonunun ana hatlarını çiziyordu.

Yeşil Kitap, sabotaj ve “genel huzursuzluğu” önlemek için kapsamlı baskıcı önlemler alınmasını öngörüyor.

Örneğin, belgenin dayandığı senaryoda anlatıldığı gibi Rusya ile gerilim tırmanırsa, belgede sadece ulaşım yollarını ve kritik altyapıyı korumak için adımlar atılması gerekmeyeceği; “sivil toplum” üzerinde beklenen yüklerin “huzursuzluğa” ve hatta “siyasi istikrarsızlığa” yol açmamasını sağlamak için de önlemler alınması gerekiyor.

Bu durum da istihbarat servislerinin kapsamlı faaliyetlerini ve polis ve Federal Ordu ile daha yakın işbirliğini gerektirecek. Buna ek olarak, halkın “dayanıklılığını”, yani krizlerin ve savaşların dayatmalarına katlanma istekliliğini güçlendirmek zaten gerekli olacak.

Kaçınılmaz sivil-asker işbirliğinin (ZMZ) şimdiden “okullarda öğretilmesi” çağrısında bulunan Yeşil Kitap’tan bir yıl önce, Alman Silahlı Kuvvetleri Genel Müfettişi Carsten Breuer de, halk arasında buna uygun bir “zihniyet değişikliği” talebini dile getirmişti.

“Yeşil Kitap ZMZ 4.0” adındaki belge, aralarında çok sayıda askeri personel, çeşitli federal ve eyalet bakanlıkları ile üç Federal Anayasayı Koruma Teşkilatının (BfV) temsilcileri ve danışmanlık firması PricewaterhouseCoopers’ın (PwC) dört çalışanının da bulunduğu 20 kişilik bir çekirdek ekip tarafından hazırlandı.

Alman ordusu ve istihbaratından sivilleri savaşa hazırlama raporu

Kritik altyapı: Demiryolları ve köprüler savaş için onarılıyor

German Foreign Policy’nin aktardığı Yeşil Kitap’ta belirtildiği üzere, bir kriz ya da savaş durumunda NATO birliklerinin “merkezi Almanya” üzerinden doğuya naklinin öncelikli olarak güvence altına alınması gerekiyor.

Bunun için de sınır kapılarının “gecikme olmaksızın” geçilebilir olması, yani sınırlardaki olası trafik sıkışıklıkları, mülteci hareketleri ve hatta “barış aktivistlerinin gösteri ve ablukaları” tarafından mümkün olduğunca engellenmemesi isteniyor.

“Yeşil Kitap” daha sonra karayolu ya da demiryolu ile ulaşımın sağlanması gerektiğini belirtiyor; Leverkusen yakınlarındaki Ren köprüsünün kapatılması senaryosunda olduğu gibi, köprülerin durumu da dikkate alınıyor.

Buna istinaden, halihazırda Almanya’daki yollar, demiryolları ve köprüler şu anda askeri hareketliliği artırmak ve kolaylaştırmak için onarılıyor.

Savaşa karşı protesto, abluka ve sabotajlara karşı önlemler

Yeşil Kitap sabotaj eylemlerinin yanı sıra, örneğin demiryolu hatlarının bloke edilmesini de içerebilecek protestolara karşı da uyarıda bulunuyor.

Aynı durum limanlar ve havaalanları için de geçerli. Belgenin yazarları kritik altyapının korunmasına yönelik tedbirleri özellikle vurguluyor; elektrik santralleri veya trafo merkezleri gibi enerji altyapısının yanı sıra iletişim ağları ve veri merkezlerinden de bahsediyorlar.

Yeşil Kitap’ın yazarlarına göre kritik altyapının “aşırılık yanlıları, teröristler” ve “gizlice faaliyet gösteren askeri özel kuvvetler” tarafından gerçekleştirilen saldırılara karşı korunması “istihbarat servisleri ve özel sektör arasında yakın işbirliği” gerektiriyor.

“Sivil genel huzursuzluk” ve “siyasi istikrarsızlık” ihtimali

Yeşil Kitap’ın yazarları prensip olarak, birliklerin konuşlandırılması ve buna bağlı lojistik çabaların “sivil yaşam üzerinde büyük bir etki yaratacağını” kabul ediyorlar.

Bu sadece “toplu taşıma ve nüfusun hareketliliğine yönelik” her türlü kısıtlamadan ibaret değil. Yalnızca bu kısıtlamalar bile sivil nüfusa yönelik “tedarikin” “ancak sınırlı ölçüde ya da gecikmeli olarak sürdürülebileceği” anlamına gelebilir; yani olası seferberlik hali, Alman halkının maddi ve manevi gereksinimlerinin ikinci plana atılmasına yol açacak.

Yeşil Kitap, savaşın neden olduğu altyapı tahribatı ya da ölü sayısındaki büyük artış gibi başka yüklerden bahsetmiyor. Fakat yazarlar, sivillere yönelik “kısıtlamalar” nedeniyle “ülkede kamu güvenliği ve düzeninin sağlanmasına yönelik taleplerin artması gerektiğini” varsayıyor.

Bunun nedeni, müşkül durumun devam etmesi halinde, sadece halk arasında “huzursuzluk” çıkması ihtimalinin bulunması değil, aynı zamanda “huzursuzluğun” kasıtlı olarak “genel bir huzursuzluk durumuna”, yani “siyasi istikrarsızlık” durumuna ulaşması için “zorlanması ve kışkırtılması” ihtimalinin de göz ardı edilememesidir.

Yazarlara göre, böyle bir durumdan her ne pahasına olursa olsun kaçınılması gerekiyor.

Halka karşı polis-asker-istihbarat baskı kampanyası

Bu doğrultuda, Yeşil Kitap kapsamlı baskı önlemlerine odaklanıyor.

Örneğin, “polis varlığını artırarak iç güvenliği sağlamanın” önemli olduğu belirtilirken, polis ve silahlı kuvvetler arasında yakın işbirliği gereksinimine de işaret ediliyor; örneğin asker nakillerine ilişkin bir “durum raporunun” oluşturulması ve güncellenmesi, “sınırların kontrolü ve izlenmesinin” güçlendirilmesi gibi.

Gerekirse Alman Silahlı Kuvvetlerinin askeri polisi ya da diğer NATO güçlerinin askeri polis birimlerinin de bu sürece dahil edilebileceği vurgulanıyor.

Yeşil Kitap’ın yazarları federal ve eyalet düzeyindeki iç istihbarat servislerine (Federal ve Eyaletlerdeki Anayasayı Koruma Teşkilatları) büyük önem atfediyor.

Örneğin, “Dezenformasyon kampanyalarını hızla fark etmeli ve toplumsal bölünmelere karşı koymak için karşı önlemler önermelidirler,” diyorlar. “Hibrit tehditlerin tespiti ve bunlara karşı savunma” için istihbarat servisleri ile Alman silahlı kuvvetleri ve polisi arasında “sistematik yakın koordinasyon” şart görülüyor.

Yeşil Kitap’ın yazarları, polis ve istihbarat servislerinin kesinlikle birbirinden ayrı çalışması gerektiği şeklindeki ayrım şartının, “kamu güvenliğinin kaybına yol açmayacak” şekilde “tasarlanmasını” talep ediyor. Bu durum, ayrılma şartının fiilen iptal edilmesine kapı açıyor.

Alman toplumunun yeniden eğitimi

Genel olarak, Yeşil Kitap’ın yazarları, krizlerin ve savaşların kaçınılmaz olarak beraberinde getirdiği her türlü dayatmaya karşı “dirençli”, “dayanıklı” hale getirmek amacıyla tüm Alman toplumunun kapsamlı bir şekilde yeniden düzenlenmesini öneriyor.

Belgeye göre, dayanıklılığın sağlanması için “sivil aktörlerin” ve sivil toplum kuruluşlarının sürekli olarak dahil olması gereken yoğun bir “devlet kademeleri arasında dikey ve yatay ağ” oluşturulmalı; çünkü, “dayanıklı bir toplum”, “yerel halktan devlet kurumlarına kadar” “tüm aktörlerin dayanışmasını” gerektirir.

Siviller bu bağlamdaki rolleri konusunda “eğitilmeli ve duyarlı hale getirilmeli”; her bireyin katkıda bulunması gerektiğine dair “kolektif bir farkındalık yaratılmalı.”

Belgeye göre örneğin, siviller şu soruyu sormalı: “Kişisel dayanıklılığımı nasıl güçlendirebilirim?” Bu, “erzak stoklamakla” başlıyor, fakat genel olarak “kıtlıklara hazırlanmayı” da içeriyor.

Yeşil Kitap, başarılı sivil-asker işbirliğinin “katılıma, birlikte düşünmeye” ve aynı zamanda “koşulları kabul etmeye” bağlı olduğunu belirtiyor. Bu kapsamda, sivil-asker işbirliği “ilgili aktörlerle düzenli olarak uygulanmalı” ama aynı zamanda okullarda da öğretilmeli.

Avrupa

Merz, göç konusunda ‘ulusal acil durum’ ilan etti

Yayınlanma

Almanya’da Şansölye Friedrich Merz, göç konusunda “ulusal acil durum” ilan etti.

Yeni federal hükümet, Avrupa Birliği’nin işleyişine ilişkin anlaşmanın 72. maddesini yürürlüğe koymak istiyor.

Bunun sonucunda Dublin Anlaşması geçerliliğini yitirecek, sınır kontrolleri ve sığınmacıların geri gönderilmesi artacak.

WELT’in ulaştığı bilgilere göre, şu anda komşu ülkelerin büyükelçileri İçişleri Bakanlığı’nda bilgilendiriliyor. “Ulusal acil durum”u ne zaman yürürlüğe gireceği henüz belli değil.

72. madde, üye ülkelere kamu düzenini korumak ve iç güvenliği sağlamak için bazı AB düzenlemelerinden sapma izni veriyor. Bu durumda bunun izin verilip verilmeyeceği, geçen yıl trafik lambası koalisyonu ile CDU/CSU arasında tartışma konusu olmuştu.

Hukukçular, son kararın Avrupa Adalet Divanı’na ait olabileceğini belirtiyor.

CSU’lu İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt çarşamba günü Alman sınırlarında sığınmacıların geri çevrilmesini emretmişti. Böylece, 2015 yılında Merkel hükümetinin aldığı, güvenli üçüncü ülkelerden gelen göçmenlerin sığınma talebinde bulunmaları halinde ülkeye girişlerine izin verilmesi kararını tersine çevirdi.

Almanya, göçmenleri sınırda geri çevirmeye başlayacak

Federal polise gönderilen bir yazıda, güvenli bir üye ülkeden gelen sığınmacılara girişin “reddedilebileceği” belirtilirken, hamile kadınlar gibi “savunmasız kişiler” için istisnalar olacağı belirtildi.

Federal Meclis seçimleri öncesinde Merz, şansölye olarak göreve başladığı ilk gün “yönetmelik yetkisi” ile İçişleri Bakanlığına tüm sınırları kalıcı olarak kontrol etmesini ve tüm yasadışı girişleri geri çevirmesini talimat vereceğini duyurmuştu.

CSU’nun yeni grup başkanvekili Alexander Hoffmann, X’te yaptığı açıklamada, “Seçim kampanyasında verdiğimiz sözleri tutuyoruz ve göç politikasında dönüşüm konusunda ciddiyiz. Ülkemize kimlerin gireceğine biz karar veriyoruz ve yasadışı göçü sonlandırıyoruz!” dedi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Alman Şansölyesi’nden Ukrayna’ya güvenlik garantisi açıklaması

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, olası bir ateşkesin ardından Ukrayna’ya verilecek güvenlik garantilerinin Avrupa ve ABD’nin orduya desteği şeklinde olabileceğini belirtti. Merz, Almanya’nın Ukrayna’ya asker göndermesinin söz konusu olmadığını vurguladı.

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Ukrayna’da olası bir ateşkesin ardından Kiev’e verilecek güvenlik garantilerinin Avrupa ve ABD’nin Ukrayna ordusuna desteği şeklinde olabileceğini açıkladı.

Merz, Welt gazetesine verdiği mülakatta, Almanya’nın Ukrayna’ya asker göndermesinin söz konusu olmadığını vurguladı.

Merz, Kiev’in bu durumda ne tür güvenlik garantileri alabileceği sorusuna yanıt olarak, Almanya’nın Avrupa’nın ortak çabaları çerçevesinde ABD’nin desteğiyle “Ukrayna ordusunu kayda değer ölçüde desteklemeye, ona silah tedarik etmeye” devam edebileceğini belirtti.

Alman Şansölyesi, “Böyle bir ateşkes anlaşmasının ve gelecekteki bir barış anlaşmasının nasıl uygulanabileceğine dair birçok olasılık var,” ifadelerini kullandı.

Reuters ajansının haberine göre, 23 Nisan’da Londra’da yapılan görüşmelerde Ukrayna ve Avrupa temsilcileri, ABD tarafına Kiev için güvenlik garantileri öngören bir plan sundu.

Bu planın detayları arasında şunlar yer alıyor:

— NATO Antlaşması’nın 5. maddesindekilere benzer, ABD dahil olmak üzere güvenilir garantiler. Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda müttefikler arasında bir fikir birliği bulunmuyor ve Rusya buna karşı çıkıyor.

— Ukrayna ordusu için herhangi bir kısıtlama olmaması. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ordunun 800 bin kişilik bir güce sahip olması gerektiğini ve bunun finansmanına yardım edileceğini söylemişti.

— Garantör devletlerin, özel bir Avrupa ülkeleri grubundan ve istekli Avrupa dışı ülkelerden oluşması. Ukrayna topraklarında yabancı güçlerin varlığı ve operasyonları için herhangi bir kısıtlama öngörülmemesi.

— Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne katılma hedefinin korunması.

Rusya, Ukrayna’da yabancı askerlerin bulunmasını kabul edilemez buluyor çünkü bu birliklerin NATO ülkelerinden geleceğini, ancak zorunlu olarak ittifak bayrağı altında olmayacağını belirtiyor.

Ancak Moskova, Kiev’e güvenlik garantilerini görüşmeye hazır olduğunu ifade etmişti.

Zelenskiy, ABD’ye İsrail’inkine benzer güvenlik garantileri vermesi çağrısında bulunmuş, NATO ülkelerinin İsrail’e saldırıları püskürtmede yardım ettiğini belirtmişti.

Washington ise, Rusya’nın misilleme riski nedeniyle Batı’nın Ukrayna üzerinde Rus füzelerini düşüremeyeceğini açıklamıştı.

7 Mayıs’ta ABD Başkanı’nın Ukrayna Özel Temsilcisi Keith Kellogg, tarafların 30 günlük bir ateşkes anlaşmasına varmaya yakın olduğunu söylemişti.

Rusya tarafından Zafer Günü’nün 80. yıl dönümü münasebetiyle ilan edilen ve 8 Mayıs gece yarısı başlayan ateşkes, 11 Mayıs gece yarısına kadar sürdü. Moskova, Kiev’i ateşkes rejimine uymaya çağırmış, aksi takdirde “etkili bir yanıt” vereceğini belirtmişti.

Zelenskiy ise bu girişimi reddetmiş ve yerine 30 günlük bir ateşkes önerisinde bulunmuştu.

Moskova, uzun süreli bir ateşkesi engelleyen “incelikler” olduğunu belirtmişti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu incelikler arasında Ukrayna’nın bu süreyi nasıl kullanacağı gibi konuları saymıştı.

Almanya’dan Ukrayna’ya kapsamlı askeri sevkiyat

Okumaya Devam Et

Avrupa

Avrupa Barış Projesi 9 Mayıs’ta kıtayı barışa çağırıyor

Yayınlanma

Akademisyen, sanatçı ve iş insanlarından oluşan bir grup, Avrupa Barış Projesi’ni başlattı. Proje, 9 Mayıs 2025’te tüm Avrupa’da eş zamanlı olarak barış çağrısı yapmayı hedefliyor. Katılımcılar, pencerelerinden ve meydanlardan barış çağrısı yapacak.

Başta Almanya’nın önde gelen Avrupa uzmanlarından siyaset bilimci Prof. Dr. Ulrike Guérot, aktrist Isabelle Casel ve gazeteci Peter van Stigt olmak üzere akademisyen, sanatçı ve iş insanlarından oluşan bağımsız bir grup, Avrupa Barış Projesi adıyla yeni bir girişim başlattı.

Proje, Avrupa’nın geleceğini vatandaşların ellerine almayı ve kıtada sürdürülebilir barışı teşvik etmeyi amaçlıyor.

Guérot: Avrupa Barış Projesi 15 binden fazla katılımcıya ulaştı

Öte yandan Alman siyaset bilimci Ulrike Guérot, Harici’ye yaptığı açıklamada, başlattığı Avrupa Barış Projesi’nin büyük ilgi gördüğünü ve şu ana kadar 15 binden fazla katılımcıya ulaştığını belirtti.

Projenin internet sitesinin yoğunluk nedeniyle zaman zaman aşırı yüklendiğini ifade eden Guérot, kayıt olmak isteyenlerden sabırlı olmalarını rica etti.

Guérot, proje hakkında önemli haberler paylaştı. Dün proje için Birleşmiş Milletler (BM) fonuna başvurduklarını belirterek, “Projemiz, BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan 16 numaralı ‘Barış’ hedefiyle uyumlu,” dedi.

Yaratıcılık ve sanatla ilerleyen projeler için bir fon bulunduğunu ve bu fona başvurduklarını söyleyen Guérot, “Avrupa Barış Projesi’ni 9 Mayıs sonrasında da BM fonuyla, Birleşmiş Milletler’den gelecek fonla devam ettirmeyi umuyoruz,” diye konuştu.

Proje kapsamında dijital bir galeri oluşturacaklarını duyuran Guérot, katılımcılardan destek talep etti ve “Projemizi desteklememize yardımcı olursanız, bulunduğunuz yerde manifestoyu okursanız, bize fotoğraf gönderirseniz, bize video materyallerinizi gönderirseniz, yakında dijital bir galerimiz olacak,” ifadelerini kullandı.

Guérot, projenin bir sonraki adımı olarak, kayıt yaptıran tüm kişilerin adreslerini topladıklarını ve yaklaşık 15 bin e-postaya sahip olduklarını belirtti.

Bu doğrultuda, 26 Eylül’de “Hertenstein 2.0” adıyla bir konferans düzenlemeyi düşündüklerini açıkladı. Hertenstein’ın önemine değinen Guérot, “İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1946’da Avrupalı vatandaşlar bir araya gelmiş ve federal, sosyal ve adil bir Avrupa yaratmak istemişlerdi,” anımsatmasını yaptı.

‘Şu anda Avrupa Birliği’nin başarısız olduğu bir zamandayız’

Eylül ayında düzenlenecek Hertenstein 2.0 konferansının güncel bir bağlamı olduğunu vurgulayan Guérot, “Şu anda Avrupa Birliği’nin başarısız olduğu bir zamandayız, 21. yüzyıl için yeni Avrupa’yı yeniden inşa ediyoruz,” diye konuştu.

Siyaset bilimci, Avrupa Barış Projesi’ne katılan tüm insanlarla birlikte 26 Eylül’de bir Avrupa halk konferansı, bir Avrupa vatandaş konferansı düzenleyebileceklerini söyledi.

Guérot, projenin şu ana kadar gösterdiği ilgiden dolayı minnettar olduğunu dile getirdi ve “Şu ana kadar katılan ve projemizi büyük bir etkinliğe dönüştürmemize yardımcı olan herkese çok minnettarım, çok memnunum,” dedi.

Projenin, İkinci Dünya Savaşı’ndan 80 yıl sonra Avrupalı vatandaşların barışı ilan ettiği bir zamanda gerçekleştiğini sözlerine ekledi.

Projenin ana etkinliği 9 Mayıs 2025 tarihinde saat 17.00’de gerçekleştirilecek. Bu tarihte, Avrupa kıtasındaki tüm ülkelerde ve tüm Avrupa dillerinde vatandaşlar pencerelerinden, balkonlarından ve meydanlardan eş zamanlı olarak barış sloganı atılacak.

Proje organizatörleri, Avrupa Birliği ve ulusal hükümetlerin Avrupa’yı Rusya’ya karşı savaşa sürükleme çabalarının barış, demokrasi, özgürlük ve halkların karşılıklı anlayışı gibi temel Avrupa ilkelerine ihanet anlamına geldiğini vurguluyor.

Proje, katılımcıların eylemlerini filme alıp fotoğraflamasını ve bunları proje web sitesinde oluşturulacak dijital bir galeride yayımlanmak üzere göndermesini istiyor. Bu şekilde, Avrupa vatandaşlarının savaşa değil, barışa taraf olduğu belgelenmiş olacak.

Projeye bireysel veya kuruluş olarak katılım mümkün. Katılan herkesin, önümüzdeki haftalarda interaktif bir Avrupa haritasında yer alacak bir barış güvercini simgesiyle temsil edileceği belirtildi.

Proje, Dublin’den Selanik’e, Lizbon’dan Helsinki’ye ve hatta Moskova’ya kadar tüm Avrupa’yı kapsayan geniş bir katılım hedefliyor.

Alman siyaset bilimci Guérot’tan 9 Mayıs çağrısı: Avrupa barış için ses versin

Projenin web sitesinde, katılımcıların kendi yerlerindeki etkinlikleri girebileceği ve yakındaki diğer katılımcıları bulabileceği bir özellik de bulunacak.

Ayrıca, proje tanıtımı için poster, tişört, çıkartma gibi materyaller için sanatsal şablonlar sunulacak. Proje, bu büyük etkinliğin gerçekleştirilmesi için coşku, bağlılık, yaratıcılık ve finansal desteğe ihtiyaç duyduğunu belirterek, kaydolan her katılımcıdan en az 1 avro bağış yapmasını rica ediyor.

Avrupa Barış Projesi’nin “Avrupa olarak barışa dair söyleyeceklerimiz var” başlıklı çağrı metninde şu ifadelere yer verildi:

9 Mayıs saat 17.00’de: Avrupa’nın barışçıl geleceği için bir işaret verme zamanı!

Eğer AB ve ulusal hükümetleri bizi Rusya’ya karşı savaşa sürüklemek istiyorsa, barış, demokrasi, özgürlük ve halkların karşılıklı anlayışı gibi tüm temel Avrupa ilkelerine ihanet ediyorlar demektir! Bu nedenle biz, Avrupa vatandaşları olarak, bu harika kıtanın geleceğini kendi ellerimize alıyoruz! Avrupa Barış Projesi’ni başlatıyoruz. 9 Mayıs 2025 saat 17.00’de hep birlikte, Avrupa kıtasındaki tüm ülkelerde ve tüm Avrupa dillerinde, pencerelerimizden, balkonlarımızdan ve meydanlarımızdan performatif bir söz eylemiyle BARIŞI haykıralım! Sonrasında da kutlayalım!

Çağrı metnini pek çok dilde burada bulabilirsiniz. Eğer sizin ülkenizin dili veya yerel diliniz (Katalanca, Galce, Alsasça vb.) eksikse, lütfen çevirisini bize gönderin! Çağrı metnini dilediğiniz gibi değiştirebilirsiniz (bir şeyler çıkarabilir veya ekleyebilirsiniz). Bu durumda, lütfen metnin altına kendi künye (VisdP) bilgilerinizi ekleyin.

Barış eylemimize katılın ve iletişim formunu doldurun; böylece sizi tüm planlamalar ve etkinlikler hakkında bilgilendirebiliriz.

Lütfen bu projeyi büyük ve anlamlı hale getirmemize yardımcı olun!

Bunun için coşku, bağlılık ve yaratıcılığın yanı sıra biraz da paraya ihtiyaç var. Bu nedenle, buraya kaydolan ve katılan herkesten en az 1 avro bağış yapmasını rica ediyoruz.

Avrupa Barış Projesi’ne birey olarak katılabileceğiniz gibi kuruluş olarak da katılabilirsiniz. Kaydolan herkes, önümüzdeki haftalarda interaktif bir Avrupa haritasında, sizin, şehrinizin ve köyünüzün de bu eyleme katıldığını gösteren bir barış güvercini alacak; Dublin’den Selanik’e, Lizbon’dan Helsinki’ye, tüm Avrupa’yı ve kıtayı baştan başa katederek Moskova’ya ve daha da ötesine uzanan bir katılımla!

Ayrıca sitede, bulunduğunuz yerdeki planlanmış etkinlikleri girebileceğiniz veya yakınınızdaki diğer katılımcıları bulabileceğiniz bir özellik olacak; böylece bu eylem için bir araya gelebilirsiniz!

Web sitemizdeki Sanat Çalışmaları (Art Work) bölümümüzde, önümüzdeki haftalarda Avrupa Barış Projesi’ni tanıtmak için posterler, tişörtler, çıkartmalar, rozetler veya bayraklar için sanatsal şablonlar sunuyoruz. Bunları kendiniz bir fotokopicide veya çevrimiçi siparişle —otobüs duraklarında, ağaçlarda, ilan panolarında, duvarlarda veya iş yerinizde poster olarak— bastırabilirsiniz.

9 Mayıs saat 17.00’de pencereyi açıp barış manifestosunu okuma temel fikrini, yaratıcı bir şekilde eylemler, sanat, performanslar, happening’ler veya flashmob’larla genişletebilirsiniz: Avrupa Barış Projesi’nin aktörleri sizsiniz ve bu fikri kendi hayal gücünüze göre şekillendiriyorsunuz!

Lütfen çağrıyı yaparken, pencerede veya meydanınızda kendinizi filme alın ya da fotoğraflayın ve ardından bu resimleri/videoları bize gönderin. Avrupa vatandaşlarının savaşa değil, barışa taraf olduğunu belgelemek için bunları 9 Mayıs 2025’ten sonra bu web sitesinde dijital bir galeride yayınlayacağız!”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English