Bizi Takip Edin

AVRUPA

Alman televizyonlarında bir ilk: AfD lideri Weidel ile BSW lideri Wagenknecht karşı karşıya geldi

Yayınlanma

Almanya’nın yükselen iki partisi Almanya için Alternatif (AfD) ile Sahra Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) liderleri ilk kez canlı yayında karşı karşıya geldi.

WELT’in “Düello” isimli yayınına AfD Eş Başkanı Alice Weidel ile BSW lideri Sahra Wagenknecht katıldı.

65 dakika süren tartışmada ikili Ukrayna savaşından İsrail’e yönelik tutuma, göç sorunundan neo-Nazilerle ilişkilere kadar birçok konuda kozlarını paylaştı.

Wagenknecht, konuşmasının başında Weidel’in BSW’yi “eski partilerin kullanışlı aptalları”, müesses nizam partileri için “kürek tutucular” olarak nitelendirmesine sert tepki gösterdi ve “Bunu alçakça ve küçültücü buluyorum,” dedi.

Weidel’den Wagenknecht’e “müesses nizam” salvosu

Weidel ise doğu eyaletlerinde devam eden koalisyon görüşmelerine atıfta bulunarak BSW liderine karşı çıktı ve “Seninle, insanların da fark edeceği gibi, gerçek bir değişim mümkün olmayacak,” dedi.

AfD lideri, “parti çizgilerinin ötesinde” konuşmanın mümkün olduğunu söyleyerek Wagenknecht’in uzun yıllara dayanan deneyimini vurguladı. Fakat daha sonra, Wagenknecht’in “eski partilerin güvercini” olduğunu ve AfD ile değil ama diğer partilerle koalisyon kurmak isteyeceğini söyledi.

Wagenknecht programda Thüringen AfD lideri Björn Höcke ile net bir çizgi de çekti. Höcke, AfD’nin içindeki neo-Nazi unsurların yer aldığı etno-milliyetçi (völkisch) grupların lideri konumunda.

BSW lideri, Björn Höcke ve neo-Nazizm üzerinden yüklendi

BSW lideri, Höcke’nin kitaplarından alıntılar yaparak (“iyi huylu zalimlik politikası”, “büyük ölçekli tersine göç politikası”, “ilerici Afrikalılaştırma”) yaptı ve “Bunu çok korkutucu buluyorum,” dedi.

“Kontrolsüz göç”ün dizginlemesinin BSW’nin de politikası olduğunu savunan Wagenknecht, bununla birlikte on yıllardır Almanya’da yaşayıp Alman toplumu ile kaynaşmış göçmenleri geri gönderme fikrinin “korkunç” olduğunu söyledi.

Weidel’i “bir ile on arasında ne kadar sağcı” bulduğu sorulduğunda BSW lideri “Belki 6” cevabını verdi. Wagenknecht, Weidel’in “muhafazakâr pozisyonları” ve “güçlü bir piyasa yönelimini” temsil ettiğine işaret etti. BSW liderine göre AfD eş başkanı, “Höcke kanadının” hakim olduğu bir partinin “çekici yüzü” olarak öne çıkıyor.

Wagenknecht bu noktada özet olarak Weidel’e seslenerek, “neo-Nazi bataklığına saplanmış” insanlarla koalisyon kuramayacaklarını belirtti.

Wagenknecht, Weidel’in kızgınlığı körüklediğini ve aşırı sağcılar tarafından kullanılmasına izin verdiğini söyledi.

Wagenknecht: Ben komünist değilim

Buna karşılık Weidel ise Wagenknecht’i eski partisi Die Linke’nin (Sol Parti) “Stalinizmi yücelten komünist platformu”nun bir üyesi olmakla suçladı. Weidel, bu platformun Küba ve Venezuela’nın iktisadi modelini de savunduğunu kaydetti.

Wagenknecht altyapı yatırımları için kredi sağlanması lehine konuşurken, Weidel Federal Anayasa’da bulunan borç freninde ısrar etmek gerektiğini savundu.

Weidel bunun yerine sosyal bütçede tasarrufa gidilmesi gerektiğini savundu ve vatandaşlık ödeneğinin artık yabancılara ödenmemesini istedi.

Moderatör ikilinin farklılıklarını “farklı sosyalleşmelerine” bağladı ve Wagenknecht’in Doğu Almanya’da, Weidel’in ise Doğu Vestfalya’da büyüdüğünü hatırlarak BSW liderini “doğuştan komünist olmakla” suçladı.

Wagenknecht ise buna hemen yanıt vererek, “Bana şimdi bu lafı etme, ben komünist değilim,” dedi.

Göç konusunda benzerlikler ve farklılıklar

AfD lideri “yeniden/tersine göç” terimini tanımlaması istendiğinde, kısa ve öz bir şekilde bunun “ülkedeki yasaları uygulamak için kullanılan bir terim” olduğunu söyledi.

AfD’nin üst düzey yetkililerinin talep ettiği gibi “milyonları” sınır dışı etmek ve “asimilasyon baskısını” artırmak söz konusu değilmiş gibi konuşan Weidel, kendisini özellikle neo-Nazi yöneticilerden ayırıyor göründü.

Weidel, ilticanın “geçici bir konaklama” olduğunu ve Almanya’ya göç etmek için bir “araç” olmadığını vurguladı. “Sahtekarlıkla” Alman pasaportu almış olan kişilerin vatandaşlıklarının ellerinden alınması gerektiğini söyledi.

Weidel ayrıca yabancı suçluluğunun kontrolden çıktığını söyledi ve  Kanada’dakine benzer şekilde “katı kriterlere göre nitelikli göç”ün gerekli olduğunu savundu.

AfD’de bazı yöneticilerin iddiasına göre, Alman pasaportu olan insanlar bile, ülkeye entegre olmadıklarına inanılıyorsa, geldikleri ülkelere geri dönmeye zorlanacak.

Weidel ayrıca Höcke’yi de savundu. Höcke de bir süre önce yine WELT’te Thüringen’in CDU adayı Mario Voigt ile bir münazaraya katılmış ve tersine göçün “yurtdışında yaşayan Almanların geri dönmesi gerektiği” anlamına geldiğini ileri sürmüştü.

Rusya enerjisinin tekrar kullanılmasında hemfikirler

Ukrayna-Rusya savaşı söz konusu olduğunda ise Wagenknecht, Almanya’nın Rus gazının kullanılmasını savundu.

Rusya’ya yönelik yaptırımları “kendi kalesine gol atmak” olarak nitelendiren BSW lideri, “müzakere edilmiş bir barış” çağrısında bulundu.

Weidel ise bunların AfD’nin her zaman öne sürdüğü görüşler olduğunu söyledi.

AfD’nin İsrail savunuculuğu Wagenknecht’in hedefinde

Öte yandan dış politikada ikili İsrail konusunda ayrı düştü. Wagenknecht, Orta Doğu’daki savaş konusunda AfD’yi tek taraflı olarak İsrail hükümetinin yanında yer almakla suçladı.

Gazze’yi fiili bir “açık hava hapishanesi” olarak nitelendiren BSW lideri, İsrail ordusunun işlediği savaş suçlarından bahsetti ve “terörle terörle mücadele edemezsiniz” dedi.

Wagenknecht, “adil bir barışın ancak iki devletli bir çözüme dayanabileceğini” de savundu.

Weidel ise “İsrail’in kendini savunma hakkını” tekrar tekrar vurguladı ve bu bağlamda, “Müslüman antisemitizminden” ve AfD hükümetinin Almanya’da “Krawallbrüderlere” (magandalara) müsamaha göstermeyeceğinden bahsetti.

Bununla birlikte AfD lideri, “İsrail’e satılan silahlar nedeniyle Almanya’ya silah kalmayacağını” gerekçe göstererek bu ülkeye silah satışına karşı olduklarını ileri sürdü.

Wagenknecht bunun üzerine BSW’nin İsrail’e silah satışını durdurmaya yönelik bir önerge verdiğini ve AfD’nin buna destek olmadığını hatırlattı.

Weidel’in ABD seçimlerindeki başkan adayı Trump

Alice Weidel ve Sahra Wagenknecht arasındaki televizyon tartışmasında iki siyasetçiye kasım ayında yapılacak ABD seçimleri de soruldu.

AfD lideri Weidel açık favorisinin Donald Trump olduğunu söyledi ve “Bazen açıklamalarında çok ama çok keskin olabiliyor. Yine de iyi politikalar üretti,” diyerek Trump’a destek verdi.

AfD’li siyasetçi, özellikle ekonomi politikası söz konusu olduğunda Cumhuriyetçi adaya övgü dolu sözler sarf etti.

Wagenknecht ise kasım ayındaki seçimde oy kullanmak zorunda kalmayacağı için mutlu olduğunu söyledi.

Kamala Harris’in de kendisi için bir alternatif olarak görünmediğini vurgulayan Wagenknecht, “Trump delirmiş durumda ve Harris savaş politikasını sürdürecek,” dedi.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English