Bizi Takip Edin

Ortadoğu

Almanya, Rus füzelerine karşı Arraw 3 satın alıyor

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanlığı, Almanya’ya “Arrow 3” hava ve füze savunma sistemi temininin ABD tarafından onaylandığını duyurdu.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, ABD hükümeti Almanya’nın Arrow 3 füze savunma sistemini İsrail’den tedarik etmesi için Tel Aviv’in sunduğu talebi onayladı. Washinton’un onayı ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’a bildirildi.

Açıklamada, İsrail Savunma Bakanlığı, Alman Federal Savunma Bakanlığı ve İsrail Havacılık ve Uzay Endüstrisi arasında 3,5 milyar dolarlık tarihi bir anlaşma imzalanacağı aktarıldı. Bakanlık, bunun İsrail’in şimdiye kadarki en büyük savunma anlaşması olacağını belirtti.

ABD hükümetinin onayının alınması üzerine İsrail ve Almanya Savunma Bakanlıklarından üst düzey yetkililerin katılımıyla, anlaşmanın başlangıcını teşkil eden 600 milyon dolarlık Taahhüt Mektubu imzalamak için tören düzenleneceği ifade edildi. Nihai sözleşmenin ise iki ülkenin parlamentolarının onayının ardından 2023’ün sonuna kadar imzalanmaya hazır olacağı kaydedildi.

Almanya için özel olarak üretilecek ilk Arrow-3’lerin 2025 yılında teslim edilerek Almanya’da konuşlandırılması bekleniyor.

Komşu ülkeleri de koruyacak

Almanya’nın Rusya-Ukrayna savaşından sonra olası Rus balistik füze saldırılarına karşı hava savunma sistemini kurma hedefini koymuştu. Plana göre, savunma kalkanı Almanya’nın yansıra komşu Polonya, Romanya ve Baltık ülkelerini de Rusya’dan gelecek füzelere karşı koruyabilecek.

İsrailli ve Alman yetkililer, İsrail-ABD ortak yapımı Arrow 3 sistemlerinin temini için Eylül 2022 ve Nisan 2023’te bir araya gelmişti.

İsrail Savunma Bakanlığı, ABD Füze Savunma Ajansı ve İsrail Havacılık ve Uzay Endüstrisi işbirliğinde geliştirdiği ve balistik füzeleri engellemek için tasarladığı Arrow 3’ün, “türünün dünyadaki en gelişmiş sistemlerinden biri” olduğunu belirtiyor. Katmanlı bir füze savunma sistemine sahip İsrail’de kısa mesafeli füzelere karşı ‘Demir Kubbe’, orta menzilli füzelere karşı ‘Davud’un Sapanı’ adlı savunma sistemleri de bulunuyor.

Ortadoğu

PKK kendini feshetti: Türk-Kürt ilişkileri yeniden tanımlanmalı

Yayınlanma

Bahçeli’nin çağrısı ile başlayan süreçte kongresini toplayan PKK kendini feshetti. “PKK adıyla yürütülen çalışmalar sonlandırıldı” açıklamasının yapıldığı örgüt bildirisinde Lozan ve 1924 Anayasası eleştirildi, Kürt-Türk ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi istendi.

PKK, 12. Kongresi’nde aldığı kararla örgütsel yapısını feshettiğini ve silahlı mücadeleyi sonlandırdığını duyurdu. Bu karar, örgütün kurucusu Abdullah Öcalan’ın çağrısının ardından geldi ve Türkiye’de yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendiriliyor.

PKK, 5-7 Mayıs 2025 tarihleri arasında Irak’ın kuzeyinde düzenlediği 12. Kongresi’nde, örgütsel yapısını feshetme ve silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı aldı. Örgütün yayın organı Fırat Haber Ajansı’nda yayımlanan kongre kararlarının açıklandığı bildiride, “PKK 12. Kongresi, pratikleşme süreci Önder Apo tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı” ifadelerine yer verildi.

Fesih kararının sadece KCK’nın Türkiye kolu ‘PKK’ ile sınırlı tutulması dikkat çekti. KCK bünyesinde, Türkiye’de PKK, Suriye’de YPG/YPJ, Irak’ta KCK-Bakur ve HPG, İran’da ise PJAK gibi silahlı ve siyasi uzantılar yer alıyor.

Suriye federasyona mı gidiyor?

Süreç Bahçeli’nin çağrısı ile başladı

PKK’nın fesih süreci, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin geçen Ekim ayında Öcalan’a yaptığı çağrının ardından başlamıştı. Bahçeli, 22 Ekim’de Öcalan’a “Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil ortak aklı çalıştırmaya, dürüst samimi adımlara, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır. Türkiye’nin sorunu Kürtler değil bölücü terör örgütüdür. Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek mecburidir… Terörist başı işin içinde olmazsa bir şey olmaz diyenlere de sesleniyorum. Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin Türkiye Büyük Millet Meclisinde DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” çağrısında bulunmuştu.

Bahçeli’nin sözlerine yanıt veren Öcalan ise 27 Şubat’ta cezaevinden yaptığı açıklamada, örgütün silahlı mücadeleyi bırakması ve demokratik siyasete yönelmesi gerektiğini belirtmişti. PKK, bu çağrıya yanıt olarak kongresini topladı ve fesih kararını aldı.

Lozan ve 1924 Anayasası vurgusu

PKK’nın fesih bildirisinde, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasına atıfta bulunularak “soykırım” kelimesine yer verilmesi dikkat çekti.

“Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı” denilen metinde, “PKK katı Kürt inkârının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının egemen olduğu koşullarda şekillendi” denildi.

“Kürt-Türk ilişkilerini yeniden düzenlenmesi kaçınılmaz”

Bildiride 3. Dünya savaşı koşullarında Türk-Kürt ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi gerektiği savunuldu: “Önder Apo Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın öncesini referans alarak, Ortak Vatan ve Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını Kürt sorununun çözüm çerçevesi olarak benimsedi. Cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleşen Kürt isyanları, 1000 yıllık tarihi Kürt-Türk ilişki diyalektiği ve 52 yıllık önderlik mücadelesi Kürt sorununun ancak Ortak Vatan ve Eşit Yurttaşlık temelinde çözülmesinin kazandıracağını göstermiştir. 3. Dünya Savaşı kapsamında Ortadoğu’da yaşanan güncel gelişmeler de Kürt-Türk ilişkilerini yeniden düzenlemeyi kaçınılmaz kılmaktadır.”

TBMM’ye çağrı

PKK’nın bildirisinde, örgütün tarihi misyonunu tamamladığı ve Kürt sorununun demokratik siyaset yoluyla çözülmesi gerektiği vurgulandı. Bildiride, “Söz konusu kararların uygulanması Önder Apo’nun süreci yürütüp yönlendirmesini, demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve sağlam bütünlüklü bir hukuki güvenceyi gerektirir. Bu aşamada Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihi sorumlulukla rolünü oynaması önemli olmaktadır” denildi.

Türk hükümeti: Tarihi adım

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, PKK’nın fesih kararını “bölgesel barış için tarihi bir adım” olarak nitelendirdi ve Türkiye’nin süreci yakından takip edeceğini belirtti. Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise, kararın “terörsüz bir Türkiye’ye doğru önemli bir adım” olduğunu söyledi.

CHP: Meclis sürece dahil olmalı

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ise bir TV’de katıldığı bir canlı yayında “Bu ülke 40 yıldır terörle mücadele ediyor. Şimdi silahların susması, kanın durması elbette önemlidir. Ancak sürecin meşruiyeti için Meclis’in bu sürece dahil olması şarttır” dedi.

Sürecin şeffaf yönetilmemesinden duyduğu rahatsızlığı dile getiren Başarır, “Bu süreci Şamil Tayyar’dan duymamalıyız. Parlamentoda temsil edilen partilerle şeffaf biçimde yürütülmelidir. Kimse bize, gazetecilerden, kulislerden bilgi vermesin. Meclis dışlanırsa, toplumsal uzlaşı sağlanamaz” ifadelerini kullandı.

Piyasa tepkisi olumlu

PKK’nın fesih kararı, Türkiye ekonomisinde olumlu bir etki yarattı. Reuters’ın haberine göre, BIST 100 endeksi %3’ün üzerinde değer kazandı. Türk lirası da Avro karşısında %1,3 oranında değerlenirken uluslararası tahvillerde artış gözlendi.

PKK’nın fesih kararı, Türkiye’de ve bölgede yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor. Ancak sürecin nasıl ilerleyeceği ya da başarılı olup olunmayacağı henüz bilinmiyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Edan Alexander bugün serbest bırakılıyor

Yayınlanma

Edan Alexander

ABD Başkanı Donald Trump bölge ziyareti için bugün yola çıkarken Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de rehin tutulan İsrail-ABD vatandaşı Edan Alexander serbest bırakılacak.

Bu adım, Hamas’ın Trump yönetimine yönelik bir “iyi niyet göstergesi” olarak yorumlanırken, savaşın tarafları arasında yeni bir ateşkes zemini oluşabileceğine dair umutları da artırdı.

21 yaşındaki Alexander, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’in güneyine düzenlediği baskın sırasında görev yaptığı askeri üsten kaçırılmıştı. Söz konusu baskın üzerine İsrail Gazze’ye yönelik saldırılarına başlamıştı.

AFP’nin haberine göre eğer serbest bırakılırsa, Alexander İsrail’in mart ayında Hamas’la 8 haftalık ateşkesi sonlandırarak Gazze’ye yoğun hava saldırıları başlatmasından bu yana özgürlüğüne kavuşan ilk rehine olacak. O tarihten bu yana yüzlerce kişi İsrail saldırılarında öldü.

İsrail, Alexander’ın da aralarında bulunduğu 59 rehinenin hâlâ Hamas’ın elinde olduğunu söylüyor. Bu kişilerden yaklaşık 24’ünün hayatta olduğu, geri kalanının ise öldüğü tahmin ediliyor. Hamas ve ona bağlı gruplar, Ekim 2023’te yaklaşık 250 kişiyi rehin almıştı. Bunların bir bölümü ateşkes anlaşmaları kapsamında serbest bırakılmıştı.

Trump: Umarım bu savaşın sonu olur

ABD Başkanı Donald Trump, pazar günü yaptığı açıklamada Alexander’ın serbest bırakılmasının, “Katar ve Mısır’ın arabuluculuğunda ABD ile iyi niyetle atılmış bir adım” olduğunu söyledi. Trump, gelişmeyi, “yaşayan tüm rehinelerin ve ölenlerin naaşlarının sevdiklerine ulaştırılması yönünde önemli bir ilerleme” olarak değerlendirdi.

Trump “Umarım bu adım, bu acımasız savaşın sonlandırılması için gereken son aşamaların ilki olur. Kutlama gününü sabırsızlıkla bekliyorum” dedi.

Trump, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan ilk resmi dış gezisi için bugün yola çıkıyor. Programında İsrail yer almıyor.

Trump-Netanyahu gerginliği büyüyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun güvenlik kabinesiyle bir araya gelmesi beklenen Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da bugün İsrail’e ulaştı. Görüşmede İran’la nükleer müzakereler ve rehinelerin durumu ele alınacak.

Alexander’ın ailesinin, ABD’den İsrail’e doğru yola çıktığı bildirildi.

İsrail: Taviz vermedik

Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, Alexander’ın serbest bırakılmasının beklendiği belirtildi. Ancak İsrail tarafı, bu gelişme karşılığında herhangi bir taviz verilmediğini, ateşkes ya da Filistinli mahkumların serbest bırakılması gibi bir anlaşmanın söz konusu olmadığını vurguladı.

Açıklamaya göre İsrail, yalnızca Alexander’ın teslimi için “güvenli bir koridor” oluşturmayı kabul etti.

Öte yandan Hamas içinden bir kaynak, AFP’ye arabulucuların Hamas’a, Alexander’ın teslimi için İsrail’in Gazze’deki saldırılarına ara vereceği bilgisini verdiğini söyledi: “Hamas’a, tam olarak sabah 09.30’da İsrail’in hava ve karadaki operasyonlarını durdurduğu bildirildi. Bu, Edan’ın transferi ve teslimi için güvenli bir koridor oluşturmak amacıyla yapıldı.”

Netanyahu’ya: Utanmıyor musunuz

Hamas, Edan Alexander’ı serbest bırakmaya hazırlanırken Netanyahu’ya yönelik eleştiriler de yeniden gündeme geldi.

Yolsuzluk suçlamaları nedeniyle mahkemede savunma yapan Netanyahu’nun duruşmasında bir kadın, “Amerikan Başkanı kendi vatandaşını kurtarırken, siz onların orada ölüme terk edilmesinden utanmıyor musunuz” diye sordu.

Muhalifler, Netanyahu’nun Gazze’deki savaşı politik çıkarlarla sürdürdüğünü ve rehineleri kurtarmak için yeterince çaba göstermediğini öne sürüyor. Netanyahu ise hem rehinelerin kurtarılması hem de Hamas’ın askeri yapısının yok edilmesi hedeflerine bağlı kaldığını savunuyor.

Gazze’de işgalin genişletilmesi planına onay

Alexander’ın serbest bırakılacağı haberinin ardından, Rehine Aileleri Forumu da Tel Aviv’deki Rehineler Meydanı’na toplanma çağrısında bulundu. Forum yaptığı açıklamada, “Edan’ın dönüşü, tüm rehinelerin evlerine döneceği kapsamlı bir anlaşmanın başlangıcı olmalı” ifadelerine yer verdi.

Savaşın bilançosu ağır

7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısında bin 200 ölmüş, 250 kişi rehin alınmıştı. Bu baskının ardından başlatılan İsrail’in geniş çaplı askeri saldırılarında, Gazze Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 52 bin 800’den fazla Filistinli öldü. Ölenlerin büyük kısmı kadın ve çocuklardan oluşuyor.

İsrail’in operasyonları sonucu Gazze’nin büyük bölümü harabeye dönerken, nüfusun yaklaşık %90’ı birden fazla kez evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Şam’da Trump Tower teklifi

Yayınlanma

Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın, Körfez turu sırasında ABD Başkanı Donald Trump ile yüz yüze görüşme gerçekleştirebilmek için Şam’da Trump Tower inşası, İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi ve ABD’nin Suriye’nin petrol ve doğalgaz kaynaklarına erişiminin sağlanmasını içeren bir teklif sunduğu öne sürüldü.

ABD tarafından hâlâ terörist olarak tanımlanan Şara, Washington’la ilişkileri normalleştirmek, yaptırımların kaldırılmasını sağlamak ve uluslararası tanınırlık elde etmek için bir anlaşma arayışında. Şara’nın teklifi, hem ABD’nin ekonomik çıkarlarını hem de bölgesel istikrarı kapsayan stratejik bir öneri olarak sunuluyor.

Reuters’ta yer alan habere göre, Trump destekçisi Amerikalı iş insanı Jonathan Bass, bazı Körfez ülkeleri ve Suriyeli aktörlerle birlikte, Trump’ın Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne yapacağı ziyaret sırasında düşük ihtimalle de olsa Ahmed Şara ile bir görüşme zemini oluşturmak için girişimlerde bulunuyor.

İş insanı Jonathan Bass, 30 Nisan’da Şam’da Ahmed Şara ile dört saat süren bir görüşme gerçekleştirmişti.

Suriye, 14 yılı aşkın süredir devam eden savaşın ardından toparlanma sürecine girebilmek için ABD yaptırımlarının kaldırılmasını öncelikli hedef haline getirmiş durumda. Ancak Washington’ın belirlediği koşulların uygulanması, ülkede hâlâ büyük zorluklar yaratıyor.

Jonathan Bass, halen El Kaide geçmişi nedeniyle ABD’nin terör listesinde bulunan Şara’nın Trump’la aynı odada bulunmasının, Beyaz Saray’ın Şam’a bakışını yumuşatabileceğini ve Suriye–İsrail hattındaki gerilimi azaltabileceğini savunuyor.

Bass, “Şara, ülkesinin geleceği için bir iş anlaşması istiyor,” diyerek, bu teklifin enerji işbirliğini, İran’a karşı ortak hareketi ve İsrail ile doğrudan angajmanı da kapsadığını belirtti. “Bana Şam’da bir Trump Tower istediğini söyledi. Komşularıyla barış istiyor. Söyledikleri hem bölge hem de İsrail için iyi şeylerdi,” diyen Bass, Şara’nın kendisini Trump’la kişisel olarak da özdeşleştirdiğini aktardı: “İkisi de geçmişte suikast girişimlerinden sağ kurtulmuş.”

Suriye hükümeti yetkilileri ve cumhurbaşkanlığı ofisi konuya ilişkin yorum yapmadı. Ancak Suriye Cumhurbaşkanlığı, Şara’nın geçtiğimiz pazar günü Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile bir görüşme gerçekleştirdiğini duyurdu.

Şara’ya yakın bir kaynak, Trump ile görüşmenin hâlâ ihtimal dahilinde olduğunu, ancak şimdiye kadar resmi bir davet gelip gelmediğinin netleşmediğini belirtti. Kaynak, “Görüşmenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ancak son anda belli olur,” dedi.

“Trump–Şara görüşmesi zor ama imkansız değil”

Trump’ın Ortadoğu turu sırasında Ahmed Şara ile doğrudan bir görüşme yapması, programın yoğunluğu, Trump’ın öncelikleri ve Suriye politikası konusunda kendi ekibi içinde fikir birliği olmaması nedeniyle düşük bir ihtimal olarak değerlendiriliyor.

Ancak kaynaklar, Trump’ın ziyareti sırasında üst düzey bir ABD–Suriye görüşmesinin planlandığını, ancak bunun Trump ile Şara arasında olmayacağını belirtiyor.

Orta Doğu Enstitüsü Suriye Girişimi Direktörü Charles Lister, “Trump’la doğrudan temasa geçmek en etkili yol olarak görülüyor. Çünkü yönetim içinde çok sayıda ideolojik engel var,” ifadelerini kullandı.

Washington henüz Suriye konusunda kapsamlı ve tutarlı bir politika geliştirmiş değil. Ancak biri ABD’li yetkili olmak üzere üç farklı kaynağa göre, ABD yönetimi son dönemde Suriye ile ilişkileri daha çok terörle mücadele ekseninde ele alıyor.

Bu yaklaşım, geçtiğimiz ay New York’ta ABD ile Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani arasında gerçekleşen görüşmede de gözlendi. ABD heyetinde Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir terörle mücadele yetkilisinin yer alması bu yönde bir işaret olarak değerlendirildi.

Kaynaklara göre, ABD yetkilileri Şeybani’ye, özellikle Suriye ordusunda görev yapan yabancı savaşçıların üst düzey görevlerden alınması ve mümkün olduğunca sınır dışı edilmeleri konusundaki adımların yetersiz bulunduğunu aktardı.

Öte yandan, ABD Hazine Bakanlığı da Şam yönetimine yönelik kendi taleplerini iletti ve böylece Washington’ın şartlarının toplam sayısı 12’yi aştı.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü James Hewitt, Suriye’deki geçici yönetimin atacağı adımların, ABD’nin destek verip vermeyeceğini ya da yaptırımları hafifletip hafifletmeyeceğini belirleyeceğini ifade etti.

“Şara zeytin dalı uzattı, İsrail füze gönderdi”

Suriye’nin Washington’a yönelik girişimlerinin en önemli hedeflerinden biri, ülkenin İsrail için bir tehdit oluşturmadığını anlatmak. Zira 2024 sonunda Şam’da yönetimin değişmesinden bu yana İsrail, Suriye’ye yönelik hava saldırılarını artırdı.

İsrail kara birlikleri, ülkenin güneybatısında bazı bölgeleri işgal etti. Tel Aviv, bu adımların Suriye’deki azınlık toplulukları korumaya yönelik olduğunu savunurken, Şam yönetimi saldırıları gerilimi tırmandırıcı bir hamle olarak görüyor.

Geçtiğimiz hafta Şara, Birleşik Arap Emirlikleri aracılığıyla İsrail ile dolaylı görüşmeler yürütüldüğünü doğruladı. Reuters, bu temasların bölgede tansiyonu düşürmeyi amaçladığını yazmıştı.

Jonathan Bass, ayrıca Şara’nın İsrail ile doğrudan temas kurulmasına zemin hazırlayabilecek bazı mesajları kendisi aracılığıyla ilettiğini de söyledi.

Ancak İsrail, bu adımlara rağmen Şam’daki cumhurbaşkanlığı sarayı yakınlarını da hedef alan yeni hava saldırılarına başladı. Tel Aviv, bu saldırıyı Suriye’deki Dürzi azınlığı koruma amacıyla gerçekleştirdiğini savundu.

Bass, “Şara İsrail’e zeytin dalı uzattı, İsrail füzeyle karşılık verdi,” dedi ve ekledi:
“Bu ilişkinin düzelmesi için Trump’a ihtiyaç var.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English