Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Ankara-Şam arasındaki ‘pürüzler’ ve Arap dünyasına açılan kapı

Yayınlanma

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev ve beraberindeki heyeti kabul etti. Şam’da yapılan görüşmede Türkiye ile normalleşme gündemi ve diğer bölgesel gelişmeler ele alındı.

Suriye Cumhurbaşkanı, “Bu tür görüşmeler, verimli olması ve Şam’ın beklediği somut hedeflere ulaşılması için Rusya ve Suriye arasında önceden koordine edilerek ve planlanarak hazırlanmalı,” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Esad, Şam’ın beklediği somut sonuçlar arasında “Suriye topraklarındaki işgalin sona ermesi ve teröre desteğin kesilmesi” olduğunu Putin’in temsilcisi Lavrentyev’e söyledi.

Görüşmede Lavrentyev de ülkesinin Moskova’daki üçlü görüşmeden duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve temasların dışişleri bakanlıkları seviyesine çıkarılmasını önemli gördüklerini belirtti.

Diplomatik temasları kapsamında Lübnan’ın Başkenti Beyrut’ta bulunan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da Türkiye ile Suriye arasındaki diyaloğu memnuniyetle karşıladıklarını dile getirdi. Abdullahiyan, “Görüşmelerin, iki ülkenin çıkarlarına olumlu yansıyabileceğine inanıyoruz,” değerlendirmesinde bulundu.

“ABD’nin bir rejim değişikliği politikası olmadığını” savunan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price ise Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme sürecini desteklemediklerini söyledi. Sözcü Price, Esad yönetiminin Suriye’de “kıyım” yaptığını öne sürerek bunun için hesap vermesi gerektiğini anlattı.

Normalleşmede şu ana kadar ne yaşandı?

28 Aralık tarihli Moskova’daki üçlü (Türkiye, Rusya, Suriye) savunma bakanları toplantısının ardından Türkiye ve Suriye’den olumlu açıklamalar geldi. Şam’da yayımlanan El Vatan gazetesi görüşmeden bir gün sonra temasların “olumlu bir atmosferde” gerçekleştiğini yazdı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Suriye Cumhurbaşkanı Esad’la belirli bir takvimde görüşmek istediğini tekrarladı.

Temasları istihbarat ve askeri düzlemden diplomatik düzeye taşınması için ocak ayının ikinci yarısına işaret ediliyordu. Ancak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu görüşmenin şubat ayının başında olabileceğini açıkladı.

Bu rötarın arkasında normalleşme temposunu yavaşlatan bir dizi unsur yer alıyor. Şam için en büyük sorun Türk askerinin Suriye’deki varlığı ve Türkiye’nin ÖSO’ya verdiği destek.

Ak Parti Genel Başkanı Başdanışmanı ve Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay’ın “Halep’in geçici bir statüyle Türkiye’nin kontrolüne verilmesi” önerisinde bulunması da Suriye tarafındaki güvensizlik hissini büyüten çarpıcı bir örnek.

Görüşmelerde ÖSO’ya verilen desteğin kesilmesi talebine Ankara’nın şimdilik yeşil ışık yakmaması da Şam açından bir diğer temel sorun. TSK’nın Suriye’deki kurumsal varlığı ise Şam’a göre; iktidardan pay talep eden ÖSO’yu ayakta tutan yegâne güç.

Esad-Lavrentyev görüşmesinin yapıldığı gün Lübnan merkezli El Mayadin kanalına konuşan Suriyeli üst düzey kaynaklar, Şam’ın “Ankara’nın seçime ilişkin hedefleriyle ilgilenmediğini, TSK’nın çekilmesine ilişkin gündemin netlik kazanması gerektiğini, Dışişleri Bakanları toplantısının henüz Şam tarafından onaylanmadığını” söyledi. Suriye’nin uzun süredir tekrarladığı bu argümanlar bir yönüyle Rusya’ya yönelik mesajlar içeriyor.

Özetle Suriye, müttefiki Rusya’dan, yeri ve zamanı geldiğinde Türkiye’yi Suriye topraklarından çıkarmak için verdiği sözü tutmasını istiyor. Şam ayrıca kayıtsız şartsız hiçbir somut kazanım elde etmeden, Türkiye’deki seçim kampanyasının bir unsuru haline dönüşerek temasların seviyesini yükseltmek istemediğini tekraren dile getiriyor.

Şam’ın Türkiye ile normalleşmede Moskova’nın baskısına rağmen ağırdan almasını sağlayan bir unsurun da geri planda işleyen Arap ülkeleriyle normalleşme süreci olduğu söylenebilir. Yani Suriye sadece Türkiye ile değil Arap dünyası ile de hummalı bir geri dönüş diplomasisi yürütüyor. Ve durumun sağladığı bir takım avantajlar mevcut.

Üstelik o cephede işler Türkiye ile olduğundan daha hızlı işliyor ve Araplarla normalleşmede Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) bir adım önde görünüyor. Kasım ayından bu yana iki kez Şam’ı ziyaret eden BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan 4 Ocak’ta Suriye lideri Esad’la Şam’da görüştü, Riyad ile Şam arasındaki mektup trafiğini sağladı. Son bir yıldır Suriye İstihbarat Başkanı Husam Luka’nın Suudi mevkidaşı Halit bin Ali Humeydan ile yoğun temasları da Suudi-Suriye diyaloğunun olgunlaştığının göstergesi olarak değerlendiriliyor.

12 Ocak tarihinde Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ile Mısırlı mevkidaşı Samih Şükri Kahire’de bir araya geldi ve İran ile Türkiye’ye “Arap işlerine karışmayın” mesajı verdiler. İki ülkenin “Suriye topraklarına yönelik operasyon tehdidini reddettiği” de açıklandı.

Gelişmeler, Ankara’yı çoklu bir “normalleşme” trafiğinde doğru anı yakalamaya zorluyor. Ankara, Suriye ile normalleşirken, Suriye de Arap dünyasıyla normalleşiyor. İran’ın da bu yönde çabaları var ve Ankara’nın Suud-Mısır ve BAE ile normalleşme çabaları da aynı anda sürüyor. Beş yıl önce Suriye ile normalleşmek Ankara için daha kolay olabilecekken artık çok aktörlü bir normalleşmede elini güçlendiren Şam’ın taleplerini Ankara’nın dikkate alması gerektiği görülüyor.

ORTADOĞU

İsrail ve BM’den “Starlink” girişimi

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler, yardım çalışmalarının devamı için Gazze’de Starlink internet uydularını kullanmak amacıyla İsrail ile görüşmeler yürütülüyor. Hamas’ın güç kazanabileceğinden endişe duyan İsrail, BM’den bazı güvenceler istedi. BM, İsrail’in talebini yerine getirmeye hazırlanıyor.

Axios’tan Barak Ravid’in üç İsrailli ve bir BM yetkilisine dayandırdığı habere göre İsrail ve Birleşmiş Milletler (BM) Elon Musk’ın SpaceX Starlink internet sisteminin Gazze’de BM yardım görevlilerinin güvenliğini artırma planının bir parçası olarak konuşlandırılmasını müzakere ediyor.

BM, İsrail’e sistemin, Gazze’de yardım dağıtımının devam edebilmesi için gereklilik olduğunu söyledi. İsrail ise sistemin Hamas’ın eline geçmesinden ve İsrail istihbaratının, Hamas’ı izlemesini zorlaştırarak İsrail’e yönelik koordineli saldırı riskini artırmasından endişe duyuyor.

Yardım çalışanlarının İsrail hava saldırılarına hedef olması üzerinde BM, haziran ayında Gazze’deki operasyonlarının büyük bölümünü askıya aldı. Bu durum Gazze’de ihtiyaç sahibi Filistinlilere ulaşan yardım miktarında keskin bir düşüşe yol açtı ve insani krizi daha da derinleştirdi.

Axios’a konuşan İsrailli yetkililer, İsrail hükümetinin BM’nin yardım operasyonlarını askıya alma kararını BM liderliği tarafından yönlendirilen ve savaşı sona erdirmesi için İsrail üzerindeki baskıyı artırmayı amaçlayan siyasi bir hamle olarak gördüğünü söyledi. BM yetkilileri bunu özel olarak yalanladı.

ABD’li yetkililer, Biden yönetiminin taraflar arasında arabuluculuk yapmaya çalıştığını, İsrail’e BM’nin güvenlik endişelerinin gerçek olduğunu vurgularken bir yandan da bir çözüm üzerinde çalışmaya başladığını söyledi.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller geçen hafta yaptığı bir açıklamada “BM’nin insani yardım ulaştırmak için karşı karşıya olduğu bazı güvenlik sorunlarını aşmak için son birkaç gündür çeşitli BM ve İsrail hükümetinin çeşitli bileşenleri arasında bir dizi görüşmeye katıldık” dedi ancak Starlink’ten özellikle bahsetmedi.

Üst düzey bir İsrailli yetkili, konunun İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın geçen hafta Washington’a yaptığı ziyaret sırasında gündeme geldiğini söyledi.

Ardından konuyla ilgili New York’taki BM merkezinde konuyla ilgili bir dizi toplantı düzenlendiği kaydedildi. Habere göre görüşmeler sırasında BM yetkilileri sahadaki personeliyle daha sağlıklı iletişim kurabilmek için SpaceX Starlink uydu sistemini Gazze’ye yerleştirmek istediklerini söyledi. İsrailli yetkililer ise Hamas’ın geçmişte sofistike ve hassas iletişim ekipmanlarını ele geçirdiğini ve Starlink sistemini de ele geçirebileceğini söyledi. İsrail; BM’den sistemin ele geçirilmesi durumunda uzaktan devre dışı bırakılabileceği konusunda garanti istediler.

Bunun üzerine BM de sistemin uzaktan etkisiz hale getirilebileceğini göstermek ve İsrail güvenlik servislerinin endişelerini gidermek amacıyla İsrailli teknik uzmanlara sistemin sunumunu yapmak üzere İsrail’e bir ekip göndermeyi önerdi.

Axios’a konuşan üst düzey bir BM yetkilisi “BM güvenlik departmanından bir ekip, Gazze’deki BM operasyonlarıyla ilgili güvenlik konularında devam eden angajmanımızın bir parçası olarak İsrail’e gidiyor” dedi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’den “UCM” adımı: Ben-Gvir’e “göstermelik” soruşturma

Yayınlanma

İsrail Devlet Savcısı Amit Aisman’ın, “Uluslararası Ceza Mahkemesini (UCM) memnun etmek” amacıyla Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir hakkında soruşturma açılmasına ilişkin adımlar attığı iddia edildi.

İsrail devlet televizyonu KAN’da yer alan habere göre, Aisman, Başsavcı Gali Baharav-Miara’dan “Gazze’deki Filistinlileri provoke ettiği şüphesiyle” Ben-Gvir hakkında adli soruşturma başlatılmasını istedi.

Süreci Başsavcı Miara’nın yürüttüğüne yer verilen haberde, Ben-Gvir’e yönelik soruşturma açılıp açılmayacağı hakkında henüz nihai bir karar alınmadığını, soruşturma açılması yönünde karar alınsa bile Ben Gvir’e karşı iddianame hazırlanması ihtimalinin uzak olduğuna dikkati çekildi.

Başsavcılık ofisi yetkililerinin görüşlerine yer verilen haberde, muhtemel soruşturmanın “hiçbir sonuca varmayacağı” değerlendirildi.

Uzmanlar, Devlet Savcısı Aisman’ın bu adımı “sadece UCM’yi ikna etmek için” attığını belirtti.

Haberde, Ben Gvir hakkında muhtemel soruşturmanın, “UCM’yi memnun etme ve İsrail yargı sisteminin bakanları soruşturduğunu gösterme” amacıyla başlatılan “göstermelik” bir girişim olduğuna ilişkin intibaların olduğuna yer verildi.

Ben-Gvir’den tepki

Aşırı sağcı görüşleriyle bilinen Ben-Gvir ise KAN’ın haberine ilişkin X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, “İnanılmaz. Savcı, İsrailli bir bakanı düşman ülkenin vatandaşlarını provoke etme şüphesiyle soruşturmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.

Ben-Gvir, İç güvenlik teşkilatı Şin-Bet (Şabak) ile başsavcılığın, “Gazze’de suikast düzenleyeceğine İsrailli bir bakana suikast düzenlemeye çalıştıklarını, bunun başarılı olmayacağını” savundu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han, 20 Mayıs’ta, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında “yakalama kararı” başvurusunda bulunduğunu bildirmişti.

Han, Netanyahu ve Gallant’ın 8 Ekim 2023’ten itibaren Gazze Şeridi’nde “savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan cezai sorumluluk taşıdığına inanmak için makul gerekçeler bulunduğunu” açıklamıştı.

Uluslararası bölgesel insan hakları mecralarında aynı şekilde Ben-Gvir hakkında da tekrarladığı provoke açıklamaları çerçevesinde benzer bir adım atılması çağrıları yükseliyor. Ben-Gvir, son olarak 30 Haziran’da yayımlanan videoda “Filistinli mahkumlar başlarından vurularak öldürülmeli” ifadelerini kullanmıştı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Tunus’ta cumhurbaşkanı seçimi 6 Ekim’de yapılacak

Yayınlanma

kays said

Tunuslular 2022’de yapılan Anayasa referandumuyla başkanlık sistemine geçtikten sonra ilk kez Cumhurbaşkanını seçecek.

Yeni Anayasa ile başkanlık sistemine geçilen Tunus’ta, Tunus Cumhurbaşkanlığının sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Kays Said’in 6 Ekim Pazar günü cumhurbaşkanı seçiminin düzenlenmesi için kararname yayımladığı belirtildi.

Tunus’ta 5 yılda bir düzenlenen cumhurbaşkanı seçimi en son Ekim 2019’da yapılmış, seçimin ikinci turunda yüzde 70’in üzerinde oy alan Anayasa Profesörü Kays Said Cumhurbaşkanı seçilmişti.

Said’in yeniden aday olup olmayacağı belli değil. Ancak daha önce yaptığı açıklamalarda “Kendimi kimseyle rekabet içerisinde hissetmiyorum. Sorumlu hissediyorum ve vazgeçmeyeceğim” demişti.

Siyasi tartışmalar ve başkanlık sistemi

Kays Said’in 25 Temmuz 2021’de açıkladığı olağanüstü kararla Meclis’in çalışmalarını dondurması ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırması, ülkede siyasi krizin derinleşmesine yol açtı.

Cumhurbaşkanı Said’in 22 Eylül 2021’de açıkladığı yeni kararnameyle yetkilerini genişleterek yürütme organını tamamen kendine bağlamasının ardından, Aralık 2021’de açıklanan “siyasi krizden çıkış yol haritası” kapsamında, ülkede 25 Temmuz 2022’de Anayasa referandumu, ardından erken genel seçimler yapıldı.

Yeni Anayasa ile başkanlık sistemine geçilen Tunus’ta, 24 Aralık 2023’te yapılan seçimler ile Halk Meclisinin yanı sıra Bölgesel ve Yerel Ulusal Konsey oluşturuldu.

Cumhurbaşkanı Said’in 25 Temmuz kararlarının ardından attığı adımları “demokratik bulmadıkları” gerekçesiyle ülkedeki çoğu siyasi parti seçimleri boykot ediyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English