Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Arap Birliği Suriye’nin katılımıyla toplanıyor

Yayınlanma

Suriye Cumhurbaşkanı Başkanı Beşar Esad, ülkesini temsilen 12 yıl sonra Arap Birliği zirvesine katılıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) itirazlarına rağmen Suriye’nin birliğe geri dönüşünü onaylayan Arap devletlerinin önünde çözüm arayan çok sayıda kriz başlığı bulunuyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Arap Birliği Konseyi’nin 32. Oturumunun açılışına katılmak üzere Perşembe günü Suudi Arabistan’ın Cidde kentine gidiyor. Esad 10 Mayıs’ta Suudi Arabistan Kralı Selam bin Abdulaziz Al Suud’un davet mektubunu almıştı.

2022 yılında Suudi Arabistan ve Suriye arasında istihbarat örgütleri düzeyinde yürütülen normalleşme görüşmeleri 2023 ilk baharında diplomatik düzeye taşındı. Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Miktad’ın Nisan ayında Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretle normalleşmede önemli bir eşik aşılmıştı. ABD’nin Suudi Arabistan’a ve diğer Arap devletlerine gönderdiği uyarılara rağmen Riyad, Şam’ın normalleşme girişimlerine aktif destek sundu.

Arap Birliği, Suriye krizinin patlak vermesinden sonra 12 Kasım 2011’de Suriye’nin üyeliğini askıya almıştı.

Geldiğimiz aşamada Arap Birliği toplantısına Suriye lideri Beşar Esad’ın katılması hem sembolik bir önem taşıyor hem de Suriye krizinde bir dönemin kapandığına işaret ediyor. Suriye’deki insani kriz, mültecilerin durumu, Suriye’nin yeniden inşası, Suriye’de konuşlu bulunan yabancı orduların konumları ve terör örgütleriyle mücadele gibi bir dizi kriz başlığı müzakere edilmeyi bekliyor.

“Her ülke kendi kararını verecek”

Suriye’nin dönüşünü değerlendiren Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, bu kararın  birliğe üye bütün ülkelerin, Suriye ile yeniden ilişki kuracakları anlamına gelmediğini belirtti. Gayt, “Her ülke kendi vizyonu doğrultusunda karar verecektir” diye ekledi.

Arap Birliği Genel Sekreteri, “Suriye’nin Arap Birliğine dönüş adımı, Arapların Suriye’deki krize çözüm getirme sürecini kolaylaştırma çabasıdır” ifadelerini kullandı.

Arap Birliği ülkelerinin Suriye ile ilişkisi konusunda da Ebu Gayt, “Suriye’nin Arap Birliğine dönüşü, tüm Arap ülkelerinin Suriye ile ilişkilerini yeniden başlatacağı anlamına gelmiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Suud bakan: Dünyamız bizi yol ayrımına getirdi

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan Arap Birliği dışişleri bakanları toplantısının oturum aralarında yaptığı konuşmada, “Bugün dünyamız, bizi bir yol ayrımına getiren birçok zorluktan geçiyor. Bölgemizin güvenli ve istikrarlı hale gelmesi ve zorluklara uygun çözümler bulmak için birlikte durmamız ve ortak Arap eylemini güçlendirmek için daha fazla çaba göstermemiz zorunludur. Arap bölgesi, sürekli olarak koordine olmamızı gerektiren insan potansiyeli ve doğal kaynaklarla doludur” ifadelerini kullandı.

19 Mayıs’ta düzenlenmesi beklenen 32. Arap Birliği Liderler Zirvesi için bakanlar düzeyindeki hazırlık toplantısının oturum aralarında Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan  ile Suriyeli mevkidaşı Faysal el-Mikdad bir araya geldi.

Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Ataf ise, “Cezayir, komşuları Türkiye ve İran ile Arap ilişkilerinde yakınlaşmaya ek olarak, kardeş Suriye’nin yeniden teşkilatımız içindeki yerini almaya başlamasıyla özellikleri belirginleşmeye başlayan bu eğilimin işaretlerini memnuniyetle karşılamaktadır. Kardeş Yemen’deki krize sürdürülebilir bir çözüme ulaşmaya yönelik olumlu göstergeleri de selamlıyor ve destekliyoruz” diye ekledi.

ORTADOĞU

Gazze’nin ‘ertesi günü’ için “uluslararası yönetim” planı

Yayınlanma

ABD yönetimi ve İsrail’e sunulan Gazze için ertesi gün planı Gazze’yi geçici olarak yönetecek Çok Uluslu Otorite kurulmasına dayanıyor. Planda Filistin Otoritesi’ne kısmi bir rol bicilerken planın mimarına göre Gazze’de Hamas etkin olduğu sürece kendi hazırladıkları dahil hiçbir plan işe yaramayacak.

ABD’nin eski Türkiye ve Irak büyükelçisi James Jeffrey, Majalla için kaleme aldığı makalede Washington’da yapılan “Gazze” planını anlattı. Wilson Center’ın Orta Doğu Programı Başkanlığını yürüten Jeffrey, söz konusu planın Gazze’de uluslararası bir yönetim kurulması üzerinden şekillendiğini belirtti.

Düşünce kuruluşları ve medyadan uzman isimlerin katıldığı çalışmanın mayıs ayında Wilson Center’ın düzenlediği bir forumda tartışıldığını anlatan Jeffrey planın İsrailli ve ABD’li hükümet yetkilileri ve Arap muhataplarla da paylaşıldığını belirtti.

Jeffrey geliştirdikleri planın 11 Haziran’da Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın açıkladığı Biden yönetiminin, Arap devletlerinin “Gazze’nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında” rol oynayacağı bir “geçici güvenlik ve yönetişim girişimi” önerisiyle yakından örtüştüğüne dikkat çekti ve ekledi: “Planımız öncelikle Gazze’yi yönetecek ve Uluslararası Temas Grubu’na (ICG) rapor verecek Çok Uluslu Otorite kurulmasına odaklanmaktadır.”

Jeffrey planın ayrıntılarını şöyle anlattı:

“Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır ve diğer kilit Arap ve G-7 hükümetleri tarafından hazırlanan uluslararası bir tüzükle oluşturulacak. Bu tüzük Filistin Yönetimi ile bir istişare mekanizması içerecek ve mümkünse ateşkese ilişkin 10 Mayıs Kararını takip eden bir BM Güvenlik Konseyi Kararı ile ‘desteklenecek.’ İsrail’in önerisindeki 2. aşama için yürütülecek ateşkes müzakerelerinde başka yasal temeller üzerinde de çalışılabilir.”

“Çok Uluslu Otorite, Yüksek Temsilci tarafından yönetilecek, Temas Grubu hükümetleri ve diğer hükümetlerin bağışlarıyla finanse edilecek; finans, güvenlik, ulaşım, bakanlık irtibatları, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için kendi ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Geniş yönetişim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.”

ABD ve diğer ICG hükümetleri, Hamas sonrası oluşturulacak sivil polis ve jandarma, sorumluluklarını üstlenecek şekilde eğitilene kadar Çok Uluslu Otorite altında çok uluslu bir Polis Gücü organize edilecek. Bu güçte az sayıda Amerikalı sivil yetkili ve askeri personel yer alacak. Yine, özel güvenlik düzenlemelerinin ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde ele alınması gerekecek.”

“Otorite aynı zamanda Gazze’ye insani yardım, istikrar, kalkınma, yeniden inşa ve diğer yardımların sağlanmasında yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirebilecek, koordine edebilecek ve birleştirebilecek.”

“Merkezi kontrol hem güvenlik için hem de yeniden yapılanma ve diğer uluslararası desteğin ateşkes hükümlerine bağlılığının sağlanması için gerekli.”

Jeffrey planla ilgili birkaç soruna dikkat çekti. Bunlardan ilkinin Biden yönetiminin Gazze için “sahada ABD askeri olmayacak” açıklaması olduğuna işaret eden Jeffrey, “İsrail’in liman kenti Aşdod’a taşınan yüzer iskelede ABD’nin zaten askerleri bulunuyor. Washington’un ayrıca 25 kadar ülkede konuşlanmış kuvvetleri var ve bunların bazıları son zamanlarda karada ve denizde ateş altında kaldı. Pek çok çatışmada ortaya çıkan gerçek, hiçbir uluslararası polis teşkilatının ABD desteği ve en azından ABD’nin sahadaki varlığı olmadan işlevini yerine getiremeyeceğidir” iddiasında bulundu.

Jeffrey’e göre ikinci sorun Filistin Yönetimi’nin rolü: “Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, hizmetlerin finansmanı ve seyahat belgeleri de dahil Filistin Yönetimi’nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle Çok Uluslu Otorite’nin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi’nin yönetimdeki rolüne ilişkin olarak tüm ortaklar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecek.”

Üçüncü sorunun Hamas’ın durumu olduğunu söyleyen Jeffrey, “Planın kendisi Hamas’ın Gazze’deki kalıntılarının rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu plan ne de Gazze’ye yönelik diğer yönetim, güvenlik ve yeniden inşa planları, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas’ın etkin kontrolü elinde tutması halinde işe yaramayacaktır” dedi.

Jeffrey şöyle devam etti: “Başbakan Netanyahu, Biden’ın ateşkes önerisine yanıt verirken, Hamas’ın bu öneri altında bile yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aslında Başkan da ‘Hamas’ın iktidarda olmadığı Gazze’de daha iyi günlerin geleceğini’ belirtti. Muhtemelen, Başkan’ın Hamas’ın akıbetini ya da Hamas’ın taahhütlerini kapsayacağını belirttiği ateşkes kapsamındaki siyasi çözüm, İsrail önerisinin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde ele alınacaktır.”

Jeffrey bu üç sorunun olası bir ‘ertesi gün’ geçici çözümünün en ciddi sorunları olduğunu ve tüm bölge halkları için daha iyi gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve önemli riskler üstlenmesini gerektireceğini yazdı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İran yeni cumhurbaşkanını seçiyor

Yayınlanma

İran’da 14’üncü dönem cumhurbaşkanı seçimlerinin ikinci turu için oy verme işlemi başladı. Oyunu kullanan İran lideri Hamaney, halkı sandığa çağırdı.

İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, başkent Tahran’da düzenlediği basın toplantısında, oy verme sürecinin başladığını duyurdu.

Seçimde reformist aday Tebriz Milletvekili ve eski Sağlık Bakanı Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakâr aday eski Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Said Celili yarışıyor.

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, oyunu Tahran’da kabullerini gerçekleştirdiği İmam Humeyni Hüseyniyesi’ndeki salonda kurulan sandıkta kullandı. Oyunu kullandıktan sonra basın mensuplarına açıklama yapan Hamaney, “Halkın seçimlere ilgisinin öncekinden (ilk tur) daha fazla olduğunu duydum. Eğer öyleyse sevindirici” dedi.

Hamaney, “Yarın yeni cumhurbaşkanımızı göreceğiz. İnşallah halkımız oy verir ve en iyisini seçer” ifadelerini kullandı.

Pezeşkiyan’ın hedefi sandığa gitmeyenler, silahı ise “korku”

İçişleri Bakanlığı Seçim Merkezinin verilerine göre, 88 milyon nüfusa sahip ülkede, yaklaşık 62 milyon seçmen, 59 binden fazla merkezde kurulan sandıklarda oy kullanabilecek. Ayrıca 95 ülkede kurulan seçim merkezlerinde ülke dışındaki İran vatandaşları da sandığa gidebilecek.

Yerel saatle 08.00’de başlayan oy verme süreci saat 18.00’de sona erecek ancak bu süre ihtiyaç halinde İçişleri Bakanlığına bağlı Seçim Merkezinin kararıyla uzatılabilecek. Seçim sonuçlarına dair ilk verilerin gece yarısı yayımlanması, kesin sonuçların ise yarın sabah saatlerinde açıklanması bekleniyor.

İran’da cumhurbaşkanı 4 yıl görev yapıyor ve üst üste en fazla iki defa seçilebiliyor.

Anketlerde Pezeşkiyan önde

Öte yandan ülkede yapılan anketlerde, Pezeşkiyan öne çıkıyor.

Son olarak İranlı Öğrenciler Anket Ajansı (ISPA) tarafından 3 Temmuz’da ülke genelinde 3 bin 660 kişiyle yüz yüze yapılan kamuoyu yoklamasında, katılımcıların yüzde 49,5’i reformistlerin adayı Pezeşkiyan’a, yüzde 43,9’u ise eski Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri muhafazakâr aday Celili’ye oy vereceğini belirtti.

Katılımcıların yüzde 4,8’i oy kullanacağını ancak henüz karar veremediğini belirtirken, yüzde 1,8’i ise “boş oy” kullanacağını söyledi.

ISPA’nın ilk tur seçimleri için 26 Haziran’da yaptığı anketin sonuçları, adayların aldığı oy oranları açısından ülkedeki diğer anketler arasında en yakın sonucu vermişti.

İlk turda katılım yüzde 40’ta kaldı

İran’da 28 Haziran’da yapılan 14’üncü dönem cumhurbaşkanı seçiminde adaylardan hiçbiri yüzde 50’yi geçemeyince seçimi önde tamamlayan reformist aday Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakâr aday Said Celili, 5 Temmuz’daki ikinci tura kalmıştı.

Yüzde 40 ile ülke tarihindeki en düşük katılımlı cumhurbaşkanı seçimi olan birinci turda Pezeşkiyan oyların yüzde 42,5’ini alırken, Celili’nin oyu yüzde 38,6 olmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hizbullah, İsrail’e 20 İHA ve 200 roketle saldırı düzenledi

Yayınlanma

ABD ve Fransa’nın arabuluculuk çabalarına rağmen İsrail ile Hizbullah arasında gerginlik tırmanmaya devam ediyor. Hizbullah’ın İsrail topraklarına 20 insansız hava aracı (İHA) gönderdiği ve 200’den fazla roket attığı belirtildi.

The Times of Israel’in haberine göre Hizbullah, kuzey sınırında İsrail askeri üslerine saldırılar düzenledi.

Hizbullah, İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki Sur kentine düzenlediği ve Hizbullah’ın üst düzey saha komutanı Muhammed Nime Nasır ve bir mensubunun öldürüldüğü saldırıdan bir gün sonra İsrail topraklarına 20 İHA gönderdi ve yaklaşık 200 roket fırlattı. İlk belirlemelere göre Akka’da bir alışveriş merkezinde hasar oluştu ancak can kaybı veya yaralanma yaşanmadı. Öte yandan, bölgede saldırı nedeniyle büyük çaplı yangın başladığı aktarıldı.

İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre, Lübnan sınırında da karşı saldırılar başlatıldı.

ABD ve Fransa’dan “Mavi Hat” diplomasisi

Gazze’de 7 Ekim’den bu yana saldırılarını sürdüren İsrail, kuzey sınırında da Lübnan Hizbullah ile çatışıyor.

İsrail ile Lübnan arasında “Mavi Hat” olarak tabir edilen sınır hattında son haftalarda gerginlik tırmanıyor.

İsrail ordusu, 18 Haziran’da Lübnan’a yönelik olası bir saldırıya ilişkin “operasyonel planı” onayladığını duyurmuştu.

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz da 21 Haziran’da yaptığı açıklamada, Hizbullah’ın İsrail topraklarına ve vatandaşlarına yönelik saldırılarına izin verilemeyeceğini ve gerekli kararları yakında alacaklarını ifade etmişti.

Lübnan Hizbullahı da İsrail Gazze’de bir ateşkes anlaşması imzalayana kadar saldırılarına devam edeceği pozisyonunu yinelemişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English