Bizi Takip Edin

RUSYA

‘Artık BMGK’nın değişmesinin zamanı geldi’

Yayınlanma

Rusya’nın resmi haber ajansı TASS, Küresel Gazeteciler Konseyi heyeti ile Moskova’da “Rusya-Türkiye: İşbirliğini Güçlendirmede Medyanın Rolü” temalı bir çalıştay düzenledi. Birçok televizyoncu ve gazeteci, Rus yetkililerle bir araya geldi. Görüşmeler kapsamında Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Rusya Devlet Duması’nın Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı, aynı zamanda Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Leonid E. Slutski, Harici için gazeteci Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtladı.

Esra Karahindiba ve Leonid E. Slutski

‘ABD, BM Güvenlik Konseyi’nin rolünü azaltmaya çalışıyor’

Esra Karahindiba: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun yıllardır tekrar ettiği “Dünya beşten büyüktür” doktrini hakkında ne düşünüyorsunuz? ABD Başkanı Joe Biden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin genişlemesi konusunun masaya yatırılabileceği ile ilgili yeşil ışık yaktı. Ancak burada diğer üyeler kadar Rusya’nın nasıl yaklaştığı da önemli. Böyle bir konu tartışmaya açılırsa Rusya’nın duruşu ne olacak?

Leonid E. Slutski: Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, son aylarda sık sık, “Dünya sadece beş ülkeden oluşmuyor. Dünya beşten büyüktür” diyor. Biz bunu anlıyoruz. Bu düşünceye yakınız. Bununla beraber BM’nin reformlarına ve bağlı kurumların reformlarına gelince çok temkinli davranmamız gerektiğini düşünüyorum. Tabi ki Güvenlik Konseyi genişletilebilir ve genişleyecektir. Ama bu genişleme mekanizması nasıl olacak? Bu konsey şu ya da bu yaklaşıma eğilimli olmasın çünkü politikada çok farklı eğilimler var. Rusya, BM’nin dünyanın başlıca örgütü olmasından yana. Zaten bu dünya düzeni, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşmuştur ve Rusya bunu destekliyor. Tabi ki bugünün gerçeklerini de göz önünde bulundurmak gerek. Ben de BM Parlamenterler Asamblesi’nin üyesiyim. Biz beş parlamenter olarak Rusya’yı temsil ediyoruz. Volkan Bozkır da BM Genel Kurulu’nda görev yaparken hepinizin bildiği gibi ABD’den şöyle bir teklif geldi. “Evet, BM’yi reforme etmemiz gerekiyor ve Güvenlik Konseyi’nin rolünü azaltmamız gerekiyor.” Böyle bir teklif vardı.

Benim de belirttiğimi gibi Rusya’nın pozisyonu şu: BM, dünyanın başında kalacak ve dünya düzeninin icrasında en yüksek yerde olacaktır. Güvenlik Konseyi’nin ve onun formatının değiştirilmesini konuşurken şunu unutmamalıyız ki konsey, birkaç defa ABD tarafından kırılmıştır. 1999 yılında eski Yugoslavya’ya yönelik böyle bir tutumu gördük. 2003 yılında ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Colin Powell, Güvenlik Konseyi’nde bağırıyordu. Orada bir tüp vardı ve o tüpün içinde kimyasal silah olduğunu iddia ediyordu. Hepimiz hatırlıyoruz bunu. Sonuçta Irak’a saldırı yapıldıktan sonra hiçbir kimyasal silah kalıntısı tespit edilmemiştir. Washington’un beğenmediği rejim ve lider ortadan kaldırılmıştır, silinmiştir. Bu da BM Güvenlik Konseyi’nin iki kararına aykırı bir yaklaşımdı. Irak, yıllarca devleti olmayan bir toprağa dönüştü. O zaman Irak Sünni generallerinden oluşan Baas hareketi, hala faaliyet gösteriyor ve bu temelde dünyanın en tehlikeli örgütü DAEŞ ortaya çıktı. Tanıyoruz onları. Birkaç sene sonra aynı senaryo Libya’da tekrarlandı. Libya, bildiğimiz gibi devleti olmayan bir ülkedir. Türkiye, Libya ile çok yakın ilişkiler içinde. Biz de yakından izliyoruz ve oradaki gelişmelerden dolayı endişe duyuyoruz. Ama sorunuz Güvenlik Konseyi’ydi. Suriye’de biz aynı senaryonun ortaya çıkmasına izin vermedik.

Bugün Türkiye ile Suriye konusunda görüşüyoruz ve işbirliği yapıyoruz. Astana formatı kapanmış olmasına rağmen hala çalışıyoruz bu konuda. Suriye’de İslam Hilafeti kurulması senaryosu vardı; aslında bir numaralı terörizm ülkesi olabilirdi. Washington’un Güvenlik Konseyi’ni atlatma çabaları bizi çok rahatsız ediyor. Biz Güvenlik Konseyi’nin değişmesini destekliyoruz. Bizim Dışişleri Bakanımız Lavrov bu konuda çok konuştu ama aynı zamanda BMGK’nın ne yönde nasıl genişletilebileceğini açık bir şekilde konuşmalıyız ve bu mekanizmayı belirlemeliyiz.

‘BMGK’nın nasıl değişeceği konusunda Türkiye ile istişare halindeyiz’

E.K. : Peki BMGK nasıl değişecek?

L.S.: Hangi ülkeler sayesinde BMGK’nın formatının değişeceği, nasıl dönüşeceği konusunda Türkiye Dışişleri Bakanlığı ile fikir teatisinde bulunmaktayız. Tabi mecliste ve siz gazetecilerle de konuşuyoruz bu konuyu. Bana kalırsa bu konuda yakın zamanda dengeli bir tutum bulabiliriz. Biz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sloganını destekliyoruz ama çok dengeli ve çok temkinli davranmalıyız bu konuda. Gerçekten bu Güvenlik Konseyi’nin genişlemesi nasıl olsun ve hangi prensiplere göre değişsin, bunu masaya yatırmamız gerekiyor.

Rusya ve Türkiye sağduyulu bir yaklaşım bulacak derken şunu demek istiyorum; Ankara’da ve Ankara dışında bu konuya sağduyulu yaklaşan uzmanlar, analistler de aynı şeyi söylüyorlar. Bizim yaklaşımlarımız örtüşüyor. Daha sık görüşmemiz ve bu konuları konuşmamız gerekiyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın son Rusya ziyaretinde bu konuyu konuşmadık. Daha çok cari durumu ele aldık. Yine de bu konuda bu şekilde düşünmeye devam edeceğiz. Şöyle hissediyorum: Artık BMGK’nın değişmesinin zamanı geldi.

‘Suriyeli sığınmacıların dönüşünü sağlayarak Türkiye’yi rahatlattık’

Slutski, Suriyeli sığınmacılar hakkında ise şöyle konuştu:

“Türkiye’nin doğusundaki sığınmacılar, Suriye’ye yeniden kabul edilmeye başlandı. Pençe-Kılıç operasyonunun amacı 30 kilometre derinliğindeki alanı sığınmacıların geri dönmesi için temizlemekti. Türkiye’deki göçmenler Deyrizor, Halep ve Şam’a geri dönüyor. Ve bütün bu yıllar 3,7 milyon Suriyeli sığınmacı Türkiye’de kalmıştı. Şimdi onların geri dönüşlerine tanık oluyoruz. Ve artık onlar Türkiye ekonomisi için yük olmaktan çıktı. Beşar Esad’ı ikna eden bizdik. Bu yüzden Erdoğan yeniden seçildi. Çünkü son ana kadar durum çok zordu. Erdoğan’ın yeniden seçileceği belli olana kadar durum AK Parti için çok zordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı biz yeniden seçtirdik demiyorum. Tabi ki onu Türk halkı seçti ama bizim de bir rolümüz oldu. Biz Türkiye’nin doğusunda yaşayan Suriyeli sığınmacılar için kapıları açtık ve Türkiye’yi rahatlattık. Bence Ankara ile en yakın seviyede temasları devam ettirmemiz gerekiyor.

Türkiye’ye gelince Türkiye yayılma politikası uyguluyor. Suriye’nin kuzey doğusu, neredeyse küçük Türkiye olmuş durumda. El-Bab’ın nüfusu savaş öncesinde 4 bin iken şimdi 70 bin olmuş durumda. 14 Türk okulu, Türk üniversitesi açıldı. Ve biz tarihten biliyoruz ki Türkiye bir yere giriyorsa artık oradan çıkmaz. Kalıyor. Bu yüzden durum şöyle: Biz bunu olmuş gibi görüyoruz. Biz Fırat’ın ötesindeki durumu şimdilik değerlendirmiyoruz. Afrin ve Cerablus’taki olaylara şimdilik bakmıyoruz. IŞİD’le mücadele için yapılan Fırat Kalkanı operasyonu konusunda fikirlerimiz örtüşüyor. PKK konusundaki görüşlerimiz örtüşüyor. Biz daha çok görüşüp saatlerimizi ayarlamalıyız. Böyle bir deyim var. Tek şey söyleyebilirim. Suriye var olmaya devam edecek ve belki de önümüzdeki sene Anayasa oluşturulacak ve Suriye’nin ekonomisi adım adım normalleşecektir. Biz Suriye Devleti’nin var olmamasını tahayyül edemiyoruz. Bütün bu sorunlara omuz omuz bakacağız.”

‘Birbirimizin güvenliğini sağlamak açısından yan yana olacağız’

Slutski aynı zamanda Kanal İstanbul ve Möntro Anlaşması tartışmalarına katılarak şunları kaydetti: “Kanal İstanbul projesi tamamlandığında Ankara, teorik olarak Montrö Anlaşması’ndan çıkarsa Amerikan uçak gemileri Karadeniz’de olacak. Rusya ve Türkiye olarak coğrafi, tarihi ve siyasi olarak birbirimize güvence veren iki büyük ülkeyiz ve böyle de kalabiliriz. Stratejik temel açısından ve birbirimizin güvenliğini korumak açısından biz şüphesiz yan yana olacağız.”

RUSYA

Putin’den füzelere yanıt: Çatışma küresel nitelik kazandı

Yayınlanma

Yazar

Rusya televizyonları yayınlarını keserek ve hiçbir duyuruda bulunmadan Putin’in açıklamasını girdiler. Açıklama televizyon yayınından bir süre sonra Kremlin internet sitesinde de yayınlandı.
Açıklamanın tam çevirisi:

* * *

“Daima bir cevap olacak”

Rusya Federasyonu silahlı kuvvetler personelini, ülkemizin yurttaşlarını, bütün dünyadaki dostlarımızı, keza Rusya’yı stratejik  bozguna uğratma fırsatıyla ilgili hayaller besleyenleri, bugün özel askeri harekat bölgesinde meydana gelen, topraklarımızda batı yapımı uzun menzilli silahlar kullanılmasından sonraki olaylar hakkında bilgilendirmek istiyorum.

Ukrayna’da batı tarafından provoke edilen çatışmayı tırmandırma siyasetine devam eden ABD ve onun NATO’daki müttefikleri daha önce, Rusya Federasyonu topraklarına karşı uzun menzilli yüksek hassasiyetli silah sistemlerini kullanma izni vermediklerini açıklamışlardı. Uzmanlar şunu iyi biliyorlar ve Rusya tarafı da devamlı surette vurguladı: bu silahları üreten ülkelerin askeri uzmanlarının doğrudan dahli olmaksızın benzer silahların kullanılması mümkün değildir.

19 Kasım günü ABD yapımı altı taktik ATACMS füzesiyle, ve 21 Kasım günü Büyük Britanya yapımı Storm Shadow ve ABD yapımı HIMARS sistemleriyle Rusya Federasyonu topraklarında, Bryansk ve Kursk oblastlerindeki askeri tesislere kombine bir füze saldırısı gerçekleştirildi. Bu andan itibaren, daha önce devamlı surette vurguladığımız gibi, Ukrayna’da batı tarafından provoke edilen bölgesel çatışma küresel bir niteliğin unsurlarını kazandı. Hava savunma sistemlerimiz bu saldırıları püskürttü. Neticede, düşmanın belli ki önüne koymuş olduğu hedeflere ulaşılamadı.

Bryansk oblastinde ATACMS füzelerinin parçalarının düşmesiyle çıkan yangın söndürüldü, kurban ve ciddi bir hasar yok. Kursk oblastinde saldırı, “Kuzey” ordu grubumuzun komuta noktalarından birine karşı yapıldı. Saldırı ve hava savunma muharebesi sonucunda ne yazık ki tesisin dış güvenlik birimleri personelinden zarar görenler, ölenler ve yaralananlar var. Yönetim noktasının komuta ve operasyon personeli zarar görmedi ve kıtalarımızın Kursk oblastindeki düşman birliklerini yok etme ve söküp atmaya yönelik faaliyetleri normal bir şekilde devam ediyor.

Bir kez daha özellikle vurgulamak istiyorum: düşmanın bu tür silahları kullanması özel askeri harekat bölgesinde askeri eylemlerin gidişatına etkide bulunamaz. Kıtalarımız bütün askeri temas hattı boyunca taarruza başarıyla devam ediyor. Önümüze koyduğumuz bütün görevler yerine getirilecektir.

Rusya silahlı kuvvetleri Amerikan ve Britanya uzun menzilli silahlarının kullanılmasına cevap olarak 21 Kasım’da Ukrayna’nın savunma sanayisi tesislerinden birini kombine bir saldırıyla vurmuştur. Askeri şartlarda, Rusya’nın orta menzilli yeni füze sistemlerinden biri, mevcut durumda nükleer olmayan hipersonik konfigürasyonda bir füze de denenmiştir. Füze uzmanlarımız bunun adını Oreşnik koydular. Deneme başarıyla tamamlandı, fırlatma hedefine ulaşıldı. Ukrayna topraklarında Dinyepropetrovsk şehrindeki büyük ve daha Sovyetler Birliği zamanından beri bilinen sanayi komplekslerinden bugün de füze ve diğer silahların üretimini yapan biri vuruldu.

Kısa ve orta menzilli füzeler tarafımızdan ABD’nin orta ve kısa menzilli füze üretimi ve Avrupa’ya ve Asya-Pasifik bölgesine konuşlandırma planlarına karşı cevabi tedbir olarak geliştirilmektedir. ABD’nin orta ve kısa menzilli füzelerin tasfiyesi anlaşmasını uydurma bir bahaneyle tek taraflı olarak yıkmakla hata ettiği kanısındayız. Bugünse ABD bu araçları sadece üretmekle kalmıyor, görüyoruz ki, kıtalarının eğitim faaliyetleri sırasında gelecek vaat eden füze sistemlerinin dünyanın muhtelif bölgelerine ve bu kapsamda Avrupa’ya da konuşlandırılması meseleleri üzerine çalıştılar. Dahası, tatbikatlar sırasında da bunların kullanılmasına yönelik eğitim veriyorlar.

Rusya’nın orta ve kısa menzilli füzeleri, bu türden Amerikan silahları dünyanın herhangi bir bölgesinde ortaya çıkıncaya kadar konuşlandırmama yükümlülüğünü gönüllü ve tek taraflı olarak üstlendiğini hatırlatırım.

Tekrar ediyorum: Oreşnik füze sisteminin muharebe şartlarında denenmesi, tarafımızdan, NATO ülkelerinin Rusya’ya karşı saldırgan eylemlerine cevap olarak gerçekleştiriliyor. Orta ve kısa menzilli füzelerin konuşlandırılmasına devam edilip edilmeyeceği meselesine tarafımızdan ABD ve uydularının eylemlerine bağlı olarak karar verilecektir. Modern füze komplekslerimizin denenmesine devam edilmesi sırasında yok edilecek hedefler tarafımızdan Rusya Federasyonu’nun güvenliğine yönelik tehditler dikkate alınarak belirlenecektir. Silahlarımızı, kendi  silahlarının bizim tesislerimize karşı kullanılmasına izin veren ükelerin askeri hedeflerine karşı kullanma hakkımız olduğu kanısındayız; saldırgan eylemlerin devam etmesi durumunda da kararlı ve simetrik bir şekilde cevap vereceğiz. Rusya’ya karşı kendi muhariplerini kullanma planları kuran ülkelerin yönetici elitlerine bu hususta ciddiyetle düşünmelerini tavsiye ediyorum.

Elbette, Ukrayna topraklarında zaruret halinde ve cevabi tedbir olarak Oreşnik gibi sistemlerle vurulacak hedefleri seçerken orada bulunan sivillere tehlikeli bölgeleri terk etmelerini önerecek ve dost devletlerin yurttaşlarından da bunu rica edeceğiz. Bunu insani mülahazalarla yapacağız: açıkça, kamuoyu önünde, bu istihbaratı alacak düşman tarafından girişilecek karşı tedbirlerden endişe etmeden.

Neden endişe etmeden? Çünkü bu tür silahlara karşı koyacak vasıtalar günümüzde mevcut bulunmuyor. Füzeler hedeflere 10 Mach, saniyede 2,5-3 kilometre hızla saldırıyor. Dünyada mevcut modern hava savunma sistemleri ve Amerikalıların yaptığı Avrupa’daki füzesavar sistemleri bu tür füzeleri yakalayamaz, bu mümkün değil.

Bir kez daha vurguluyorum: uluslararası güvenlik sistemini yıkan Rusya değil ABD’dir ve mücadeleye devam ederken kendi hegemonyasına sarılıyor, bütün dünyayı küresel bir çatışmaya itiyorlar. Biz, bütün tartışmalı meseleleri barışçıl vasıtalarla çözmeyi her zaman tercih ettik ve bugün de hazırız, ama hadiselerin her türlü gelişmesine de aynı şekilde hazırız.

Eğer bundan şüphesi olanlar varsa beyhude; daima bir cevap olacak.

Okumaya Devam Et

RUSYA

Ukrayna, Rusya’nın ilk kez kıtalararası balistik füzeyle saldırdığını iddia etti

Yayınlanma

Ukrayna Hava Kuvvetleri, Rusya’nın bu sabah (21 Kasım) Ukrayna’ya yönelik saldırısında, Astrahan oblastından bir kıtalararası balistik füze  fırlattığını duyurdu.

Reuters ajansı söz konusu saldırının, Rusya’nın savaşın başlangıcından bu yana ilk kez bu kadar uzun menzilli bir füze kullandığına işaret ettiğini yazdı.

Bu saldırı, Ukrayna’nın bu hafta Rusya topraklarını hedef almak için ABD ve İngiltere’den sağlanan füzeleri kullanmasının hemen ardından gerçekleşti.

Moskova, bu tür eylemlerin çatışmayı daha da tırmandıracağı yönünde uyarılarda bulunmuştu.

Kiev, açıklamasında füze türüne dair ayrıntı vermeyerek, “Rusya’nın Astrahan oblastı topraklarından kıtalararası balistik füze fırlatıldı,” ifadelerini kullandı.

Bu tür balistik füzeler hem nükleer hem de konvansiyonel savaş başlıkları taşıma kapasitesine sahip olmasıyla dikkat çekiyor.

Bir gün önce Ukrayna’daki Telegram kanallarında, kaynak belirtilmeksizin, Rusya’nın nükleer yük taşıma kapasitesine sahip RS-26 Rubej füzeleri ile Ukrayna’yı hedef alabileceği yönünde iddialar ortaya atıldı.

Aynı gün ABD, İtalya, Yunanistan ve İspanya, Ukrayna’daki büyükelçiliklerini geçici olarak kapatma kararı aldı.

Dinyeper Bölgesel Askeri Yönetim Başkanı Sergey Lisak, saldırının bir rehabilitasyon merkezine hasar verdiğini belirtti.

Merkezin kazan dairesi kısmen tahrip olurken, onlarca pencere kırıldı. Olayda can kaybı yaşanmadı.

Fakat dokuz garaj, bir sanayi tesisi ve iki özel ev zarar gördü. Evlerden birinde çıkan yangın kontrol altına alındı.

Rusya’nın saldırıları yalnızca Dinyeper ile sınırlı kalmadı. Kiev, Odessa ve Suma oblastları da hedef alındı. Bu bölgelerde elektrik arzında ciddi aksaklıklar meydana geldi.

İsviçreli askeri uzman Bosshard ile mülakat: Rusya’dan hangi karşılık beklenebilir?

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rusya’nın nükleer doktrinini güncellemesi ne anlama geliyor?

Yayınlanma

Rusya, nükleer caydırıcılık politikasını güncelleyerek, Belarus’un güvenliğine yönelik tehditleri de nükleer silah kullanımına gerekçe olarak tanımladı. Uzmanlar, bu değişikliklerin açıklayıcı bir nitelik taşıdığını belirtirken, doktrinin zamanlamasının ABD’nin Ukrayna’ya yönelik füze yardımıyla bağlantılı olabileceğine dikkat çekiyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Rusya Federasyonu’nun Nükleer Caydırıcılık Alanındaki Devlet Politikasının Temelleri” başlıklı doktrin belgesinde yapılan değişiklikleri onayladı.

Putin, 25 Eylül 2024 tarihinde yaptığı bir toplantıda doktrinin değiştirileceğini duyurmuştu.

Daha önce, Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov da haziran ayında yaptığı açıklamada, askeri operasyon deneyimlerinin ışığında doktrinin güncellenebileceğini söylemişti.

Yeni metin, Putin tarafından duyurulan hükümler doğrultusunda, nükleer silah kullanımına ilişkin koşullarda önemli değişiklikler içeriyor.

Artık nükleer silahların kullanımı sadece Rusya’nın değil, Belarus’un güvenliğine yönelik kritik tehdit durumlarında da gündeme gelebilecek.

Rusya, güncellenmiş nükleer doktrinini yayımladı

Özellikle seyir füzeleri, insansız hava araçları, hipersonik silahlar ve diğer uzay-havacılık saldırı araçları gibi unsurlar, geniş çaplı bir saldırının güvenilir şekilde tespit edilmesi hâlinde nükleer yanıt için gerekçe olarak değerlendirilebilecek. Önceki belgelerde bu kapsam sadece balistik füzelerle sınırlıydı.

Ayrıca, nükleer doktrinin, değişen koşullara uyum sağlamak için sürekli güncellenmesi gereken bir belge olduğu vurgulandı.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, basın mensuplarının doktrinin yayımlanmasının ABD’nin Ukrayna’ya ATACMS füzeleri gönderme kararıyla aynı zamana denk gelip gelmediği sorusuna, belgenin “zamanında” yayımlandığını söyleyerek yanıt verdi.

Peskov, güncellenen önemli maddelerden birinin, nükleer silaha sahip olmayan bir devletin nükleer bir devletin desteğiyle Rusya’ya saldırması hâlinde bunun ortak bir saldırı olarak değerlendirileceği olduğunu kaydetti.

Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Batı’nın bu yeni doktrini dikkatlice inceleyeceğini umduğunu ifade etti.

Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) düşünce kuruluşundan uzman Aleksandr Yermakov, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte yapılan değişikliklerin çoğunlukla açıklayıcı nitelikte olduğunu söyledi.

Yermakov, “Örneğin, daha önceki belgelerde misilleme amaçlı bir nükleer saldırının balistik füzelerle tetiklenebileceği belirtiliyordu. Şimdi buna insansız hava araçları ve seyir füzeleri de eklendi,” dedi.

Yermakov, doktrinin yayımlanma zamanlamasının ABD’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardımlarıyla bağlantılı olabileceğine dikkat çekerek, “Bu değişiklikler daha önce duyurulmuştu. Ancak son gelişmeler ışığında, olası tırmanma risklerini hatırlatmak amacıyla yayımlandı,” ifadelerini kullandı.

Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde Uluslararası Güvenlik Merkezi uzmanı Dmitriy Stefanoviç ise, güncellenen doktrinin, küresel nükleer arenadaki yeni eğilimlere ve olaylara yanıt verdiğini ifade etti.

Stefanoviç, bazı ülkelerin cephaneliklerini artırdığına, yeni nükleer silah sahibi devletlerin ortaya çıktığına ve nükleer faktörün öneminin son yıllarda arttığına dikkat çekti.

Uzman, doktrinin Belarus ile nükleer işbirliğini güçlendiren unsurlar içerdiğini de ekledi.

Stefanoviç, “Güncellenen belge, nükleer silah kullanımı için gerekli koşullar olan ‘nükleer eşik’ konusunu biraz daha netleştiriyor. Bu ne Rusya için ne de rakipleri için rahatlama nedeni değil. ABD ve NATO ile doğrudan çatışma riski devam ettiği sürece, hızlı bir nükleer tırmanma senaryosu her zaman mümkün,” değerlendirmesini yaptı.

Rusya, Biden’ın ATACMS kararına nasıl tepki verecek?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English