Bizi Takip Edin

RUSYA

‘Artık BMGK’nın değişmesinin zamanı geldi’

Yayınlanma

Rusya’nın resmi haber ajansı TASS, Küresel Gazeteciler Konseyi heyeti ile Moskova’da “Rusya-Türkiye: İşbirliğini Güçlendirmede Medyanın Rolü” temalı bir çalıştay düzenledi. Birçok televizyoncu ve gazeteci, Rus yetkililerle bir araya geldi. Görüşmeler kapsamında Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Rusya Devlet Duması’nın Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı, aynı zamanda Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Leonid E. Slutski, Harici için gazeteci Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtladı.

Esra Karahindiba ve Leonid E. Slutski

‘ABD, BM Güvenlik Konseyi’nin rolünü azaltmaya çalışıyor’

Esra Karahindiba: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun yıllardır tekrar ettiği “Dünya beşten büyüktür” doktrini hakkında ne düşünüyorsunuz? ABD Başkanı Joe Biden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin genişlemesi konusunun masaya yatırılabileceği ile ilgili yeşil ışık yaktı. Ancak burada diğer üyeler kadar Rusya’nın nasıl yaklaştığı da önemli. Böyle bir konu tartışmaya açılırsa Rusya’nın duruşu ne olacak?

Leonid E. Slutski: Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, son aylarda sık sık, “Dünya sadece beş ülkeden oluşmuyor. Dünya beşten büyüktür” diyor. Biz bunu anlıyoruz. Bu düşünceye yakınız. Bununla beraber BM’nin reformlarına ve bağlı kurumların reformlarına gelince çok temkinli davranmamız gerektiğini düşünüyorum. Tabi ki Güvenlik Konseyi genişletilebilir ve genişleyecektir. Ama bu genişleme mekanizması nasıl olacak? Bu konsey şu ya da bu yaklaşıma eğilimli olmasın çünkü politikada çok farklı eğilimler var. Rusya, BM’nin dünyanın başlıca örgütü olmasından yana. Zaten bu dünya düzeni, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşmuştur ve Rusya bunu destekliyor. Tabi ki bugünün gerçeklerini de göz önünde bulundurmak gerek. Ben de BM Parlamenterler Asamblesi’nin üyesiyim. Biz beş parlamenter olarak Rusya’yı temsil ediyoruz. Volkan Bozkır da BM Genel Kurulu’nda görev yaparken hepinizin bildiği gibi ABD’den şöyle bir teklif geldi. “Evet, BM’yi reforme etmemiz gerekiyor ve Güvenlik Konseyi’nin rolünü azaltmamız gerekiyor.” Böyle bir teklif vardı.

Benim de belirttiğimi gibi Rusya’nın pozisyonu şu: BM, dünyanın başında kalacak ve dünya düzeninin icrasında en yüksek yerde olacaktır. Güvenlik Konseyi’nin ve onun formatının değiştirilmesini konuşurken şunu unutmamalıyız ki konsey, birkaç defa ABD tarafından kırılmıştır. 1999 yılında eski Yugoslavya’ya yönelik böyle bir tutumu gördük. 2003 yılında ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Colin Powell, Güvenlik Konseyi’nde bağırıyordu. Orada bir tüp vardı ve o tüpün içinde kimyasal silah olduğunu iddia ediyordu. Hepimiz hatırlıyoruz bunu. Sonuçta Irak’a saldırı yapıldıktan sonra hiçbir kimyasal silah kalıntısı tespit edilmemiştir. Washington’un beğenmediği rejim ve lider ortadan kaldırılmıştır, silinmiştir. Bu da BM Güvenlik Konseyi’nin iki kararına aykırı bir yaklaşımdı. Irak, yıllarca devleti olmayan bir toprağa dönüştü. O zaman Irak Sünni generallerinden oluşan Baas hareketi, hala faaliyet gösteriyor ve bu temelde dünyanın en tehlikeli örgütü DAEŞ ortaya çıktı. Tanıyoruz onları. Birkaç sene sonra aynı senaryo Libya’da tekrarlandı. Libya, bildiğimiz gibi devleti olmayan bir ülkedir. Türkiye, Libya ile çok yakın ilişkiler içinde. Biz de yakından izliyoruz ve oradaki gelişmelerden dolayı endişe duyuyoruz. Ama sorunuz Güvenlik Konseyi’ydi. Suriye’de biz aynı senaryonun ortaya çıkmasına izin vermedik.

Bugün Türkiye ile Suriye konusunda görüşüyoruz ve işbirliği yapıyoruz. Astana formatı kapanmış olmasına rağmen hala çalışıyoruz bu konuda. Suriye’de İslam Hilafeti kurulması senaryosu vardı; aslında bir numaralı terörizm ülkesi olabilirdi. Washington’un Güvenlik Konseyi’ni atlatma çabaları bizi çok rahatsız ediyor. Biz Güvenlik Konseyi’nin değişmesini destekliyoruz. Bizim Dışişleri Bakanımız Lavrov bu konuda çok konuştu ama aynı zamanda BMGK’nın ne yönde nasıl genişletilebileceğini açık bir şekilde konuşmalıyız ve bu mekanizmayı belirlemeliyiz.

‘BMGK’nın nasıl değişeceği konusunda Türkiye ile istişare halindeyiz’

E.K. : Peki BMGK nasıl değişecek?

L.S.: Hangi ülkeler sayesinde BMGK’nın formatının değişeceği, nasıl dönüşeceği konusunda Türkiye Dışişleri Bakanlığı ile fikir teatisinde bulunmaktayız. Tabi mecliste ve siz gazetecilerle de konuşuyoruz bu konuyu. Bana kalırsa bu konuda yakın zamanda dengeli bir tutum bulabiliriz. Biz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sloganını destekliyoruz ama çok dengeli ve çok temkinli davranmalıyız bu konuda. Gerçekten bu Güvenlik Konseyi’nin genişlemesi nasıl olsun ve hangi prensiplere göre değişsin, bunu masaya yatırmamız gerekiyor.

Rusya ve Türkiye sağduyulu bir yaklaşım bulacak derken şunu demek istiyorum; Ankara’da ve Ankara dışında bu konuya sağduyulu yaklaşan uzmanlar, analistler de aynı şeyi söylüyorlar. Bizim yaklaşımlarımız örtüşüyor. Daha sık görüşmemiz ve bu konuları konuşmamız gerekiyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın son Rusya ziyaretinde bu konuyu konuşmadık. Daha çok cari durumu ele aldık. Yine de bu konuda bu şekilde düşünmeye devam edeceğiz. Şöyle hissediyorum: Artık BMGK’nın değişmesinin zamanı geldi.

‘Suriyeli sığınmacıların dönüşünü sağlayarak Türkiye’yi rahatlattık’

Slutski, Suriyeli sığınmacılar hakkında ise şöyle konuştu:

“Türkiye’nin doğusundaki sığınmacılar, Suriye’ye yeniden kabul edilmeye başlandı. Pençe-Kılıç operasyonunun amacı 30 kilometre derinliğindeki alanı sığınmacıların geri dönmesi için temizlemekti. Türkiye’deki göçmenler Deyrizor, Halep ve Şam’a geri dönüyor. Ve bütün bu yıllar 3,7 milyon Suriyeli sığınmacı Türkiye’de kalmıştı. Şimdi onların geri dönüşlerine tanık oluyoruz. Ve artık onlar Türkiye ekonomisi için yük olmaktan çıktı. Beşar Esad’ı ikna eden bizdik. Bu yüzden Erdoğan yeniden seçildi. Çünkü son ana kadar durum çok zordu. Erdoğan’ın yeniden seçileceği belli olana kadar durum AK Parti için çok zordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı biz yeniden seçtirdik demiyorum. Tabi ki onu Türk halkı seçti ama bizim de bir rolümüz oldu. Biz Türkiye’nin doğusunda yaşayan Suriyeli sığınmacılar için kapıları açtık ve Türkiye’yi rahatlattık. Bence Ankara ile en yakın seviyede temasları devam ettirmemiz gerekiyor.

Türkiye’ye gelince Türkiye yayılma politikası uyguluyor. Suriye’nin kuzey doğusu, neredeyse küçük Türkiye olmuş durumda. El-Bab’ın nüfusu savaş öncesinde 4 bin iken şimdi 70 bin olmuş durumda. 14 Türk okulu, Türk üniversitesi açıldı. Ve biz tarihten biliyoruz ki Türkiye bir yere giriyorsa artık oradan çıkmaz. Kalıyor. Bu yüzden durum şöyle: Biz bunu olmuş gibi görüyoruz. Biz Fırat’ın ötesindeki durumu şimdilik değerlendirmiyoruz. Afrin ve Cerablus’taki olaylara şimdilik bakmıyoruz. IŞİD’le mücadele için yapılan Fırat Kalkanı operasyonu konusunda fikirlerimiz örtüşüyor. PKK konusundaki görüşlerimiz örtüşüyor. Biz daha çok görüşüp saatlerimizi ayarlamalıyız. Böyle bir deyim var. Tek şey söyleyebilirim. Suriye var olmaya devam edecek ve belki de önümüzdeki sene Anayasa oluşturulacak ve Suriye’nin ekonomisi adım adım normalleşecektir. Biz Suriye Devleti’nin var olmamasını tahayyül edemiyoruz. Bütün bu sorunlara omuz omuz bakacağız.”

‘Birbirimizin güvenliğini sağlamak açısından yan yana olacağız’

Slutski aynı zamanda Kanal İstanbul ve Möntro Anlaşması tartışmalarına katılarak şunları kaydetti: “Kanal İstanbul projesi tamamlandığında Ankara, teorik olarak Montrö Anlaşması’ndan çıkarsa Amerikan uçak gemileri Karadeniz’de olacak. Rusya ve Türkiye olarak coğrafi, tarihi ve siyasi olarak birbirimize güvence veren iki büyük ülkeyiz ve böyle de kalabiliriz. Stratejik temel açısından ve birbirimizin güvenliğini korumak açısından biz şüphesiz yan yana olacağız.”

RUSYA

Rus milyarderler Trump dönemine hazırlanıyor

Yayınlanma

Rus iş dünyasının önde gelen isimleri, hükümetin Rusya ekonomisi için öngördüğü iyimser büyüme tahminlerini gerçekçi bulmadıklarını ve Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak Rusya’ya uygulanan yaptırımları kaldırmasını beklemediklerini öne sürdü.

Bloomberg, büyük ölçekli Rus şirketlerini yöneten milyarderler ve iş insanları ile yapılan görüşmeler sonucunda bu yönde bir habere yer verdi.

Hükümetin planına göre, Rusya ekonomisi bu yıl yüzde 3,9 oranında büyüyecek (2023’teki yüzde 3,6 büyüme sonrasında). Büyüme oranı 2025’te hafif bir düşüşle yüzde 2,5’e gerileyecek, ardından tekrar artacak: 2026’da yüzde 2,6, 2027’de yüzde 2,8, 2028-2030 yılları arasında ise yıllık ortalama yüzde 3 seviyesinde olacak.

Ancak Bloomberg‘in haberine göre, Rusya’nın en zengin sermayedarları bu büyüme rakamlarının ulaşılabilir olduğuna inanmıyor.

Milyarderler, ülke ekonomisinin zor bir dönemden geçtiğini ve Batılı şirketlerin ülkeden ayrılmasının özellikle makine ve teknoloji sektörlerinde üretim tabanını zayıflattığını düşünüyor.

İthal ikame süreçleri yavaş ilerlerken, yüz binlerce kişinin askere alınması iş gücü açığını artırarak durumu daha da kötüleştirdi.

Habere göre, Trump’ın 24 saat içinde bir “anlaşma” sözü vermesine rağmen milyarderlerin çoğu savaşın yakın zamanda sona ereceğinden şüpheli.

Ayrıca, Rusya’nın yaptırımların kalkacağına dair beklenti taşımadığı ve dünya çapında en fazla yaptırım uygulanan ülke olarak İran ve Kuzey Kore’yi geçtiği belirtildi.

Stockholm School of Economics uzmanları, kısa vadede Rusya ekonomisinin “mutlak bir çöküş” riski altında olmadığını, ancak “orta ve uzun vadede görünümün karamsar” olduğunu iddia etti.

Uluslararası Para Fonu ise önümüzdeki yılın başında Rusya’nın GSYİH büyüme oranının üç kat yavaşlayarak yüzde 1,3’e düşeceğini ve on yılın sonunda yıllık yüzde 1 seviyesine kadar gerileyeceğini öngörüyor.

Rusya Merkez Bankası’nın tahminlerine göre ise ekonomi 2025’te sadece yüzde 0,5 ila 1 oranında büyüme gösterecek ve özel tüketim ile yatırım artışı sıfırlanabilir.

Yaptırımlar nedeniyle petrol dışındaki diğer önemli kaynak bazlı sektörler zorlanmaya başladı. Gazprom çeyrek yüzyıldan bu yana ilk kez zarar ederken, kömür şirketleri ihracatta ciddi bir düşüş yaşadı.

İş dünyasının yeni karşılaştığı bir başka sorun ise Merkez Bankası’nın faiz oranlarını ekonominin 20 yıldan uzun süredir görmediği bir seviyeye çıkarması oldu.

Milyarderler Oleg Deripaska ve Aleksey Mordaşov, Merkez Bankası’nı bu konuda kamuya açık bir şekilde eleştirirken, diğer sermayedarlar Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina’nın, büyük savunma harcamaları karşısında enflasyonu dizginlemek için yeterli araçlara sahip olmadığını ifade etti.

Bloomberg’e konuşan milyarderlerden biri, hükümetin savaşı “özel bir askeri harekât” olarak değil, savaş olarak kabul etmesi durumunda, yüksek enflasyonu halka anlatmanın daha kolay olabileceğini savundu.

Rusya’nın neoliberal elitleri savaştan etkilendi mi?

Okumaya Devam Et

RUSYA

Arktik LNG-2’de üretim yaptırımlar nedeniyle fiilen durdu

Yayınlanma

ABD yaptırımları nedeniyle Rusya’nın Arktik LNG-2 projesinde doğalgaz üretimi ve sıvılaştırma neredeyse tamamen durduruldu ve Novatek’in projeye yönelik 2024 ihracat hedefleri sekteye uğradı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, enerji devi Novatek’e ve bazı diğer şirketlere, faaliyetleri hakkında bilgi açıklamama yetkisi tanıdı.

Bu yetki özellikle Novatek’in yürüttüğü Arktik LNG-2 projesini kapsıyor. Projede doğalgaz sıvılaştırma tamamen durdurulmuş durumda ve gaz üretimi de neredeyse sıfırlandı.

Sektörden bir yetkilinin Bloomberg‘e verdiği bilgiye göre, kasım ayının ilk 10 gününde Arktik LNG-2 sahalarında günlük ortalama 0,4 milyon metreküp gaz üretildi. Bu, ekim ayına kıyasla yüzde 90’dan fazla bir düşüş anlamına geliyor.

Bu seviye, Arktik LNG-2’nin ilk aşaması için kaydedilen en düşük üretim miktarı.

Bloomberg‘e konuşan bir kaynağa göre, 2023’ün dördüncü çeyreğinde ilk üretim hattının deneme işletmeleri sırasında proje günlük 2 milyon ila 14 milyon metreküp arasında gaz üretimi gerçekleştiriyordu. Fakat, ABD’nin devreye soktuğu ilk yaptırımlar, Novatek’in 2024 başında LNG ihracatına başlama planlarını baltaladı.

Novatek, projedeki üç üretim hattından ikisini inşa etmiş olmasına rağmen, Arktik LNG-2’den henüz hiçbir alıcıya gaz teslim edilmedi. Ağustos ayından bu yana sekiz LNG sevkiyatı yapılmış olsa da bu sevkiyatlar satılamadı; tankerler, taşıdıkları gazı ya yüzer depolama tesislerine geri yükledi ya da denizde bekletmek zorunda kaldı.

ABD’nin projeyle bağlantılı tankerleri hızla yaptırım kapsamına alması ve Novatek’in yüzde 40 fiyat indirimi teklif etmesine rağmen, hiçbir ülke bu gazı kabul etme yönünde adım atmıyor.

Yaptırımların etkileri, Arktik LNG-2 projesindeki gemilerin bayrağını taşıyan ülkelerin denizcilik yetkililerince de izleniyor. Geçtiğimiz günlerde Panama, Rusya’nın gölge LNG filosuyla bağlantılı olduğu iddia edilen Singapurlu dört tankerin kaydını iptal edeceğini açıkladı.

Bloomberg’in aktardığına göre, Arktik LNG-2 tesisleri ekim ayında ticari gaz sıvılaştırma işlemlerini durdurdu; sadece tesisin teknik durumunu korumak için gerekli operasyonlar sürdürülüyor. Şimdi ise üretim de fiilen durmuş durumda.

Doğalgaz üretimi en azından önümüzdeki yaz aylarına kadar ertelenmiş görünüyor. Bu sonbaharda faaliyete geçirilmesi planlanan ikinci hattın çalışmayacağı, üçüncü hattın ise 2026’dan 2028’e kadar ertelendiği belirtiliyor.

Arktik LNG-2’nin yıllık 19,8 milyon ton LNG üretme kapasitesine ulaşması bekleniyordu; ilk hat ise 6,6 milyon tonluk üretim kapasitesi sunuyordu.

Projenin tam kapasiteyle devreye alınması, Moskova’nın Rusya’nın yıllık LNG üretimini 2030’a kadar üç kattan fazla arttırarak 100 milyon tona çıkarma hedefinin önemli bir parçasıydı. Bu hedefin beşte biri kadar bir katkının Arktik LNG-2’den sağlanması öngörülüyordu.

Pazartesi günü Putin, Novatek ve Surgutneftegaz gibi şirketlere, mali göstergeler dahil, açıklanan bilgilerin kapsamını kendilerinin belirleyebilmesi için yetki veren bir kararname imzaladı. Bu kararname, Yamal LNG, Arktik LNG-2 ve Nijniy Novgorod’daki Lazurit Merkezi Tasarım Bürosu için de geçerli olacak.

Rusya makamları, yaklaşık 50 şirketin operasyonel bilgilerini açıklamama yetkisini, ABD ve diğer ülkelerin “uluslararası hukuka aykırı dostane olmayan eylemlerine” karşı alınan bir tedbir olarak tanımladı.

Yaptırım altındaki Arktik LNG-2’nin akıbeti

Okumaya Devam Et

RUSYA

Lavrentyev: Rusya, Hizbullah konusunda İsrail’e garanti vermeyecek

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, İsrail’in Hizbullah’a yönelik silah kaçakçılığını engelleme talebine cevap vererek, bu konuda garanti vermelerinin mümkün olmadığını açıkladı. Lavrentyev, sınırda yeni kontrol noktaları kurulmasının Rusya ordusunun yetkisi dışında olduğunu vurguladı.

Rusya Devlet Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, RIA Novosti haber ajansına verdiği mülakatta Moskova’nın, Suriye’den Lübnan’a yapılan “silah kaçakçılığını” önleme konusunda İsrail’e garanti veremeyeceğini bildirdi.

Daha önce İsrail basınında, İsrail’in Rusya’yı Orta Doğu’da çözüm sürecinde arabulucular arasında görmek istediği belirtilmişti.

Lavrentyev, İsrail’in “Şii grupların Suriye üzerinden Lübnan’a askeri malzeme geçişini engellemek için Rusya’dan garanti alma” talebi sunduğunu doğruladı. Ancak bu talebin karşılanmasının mümkün olmayacağını ifade etti.

Yetkili, “Bunun için sınırda yeni kontrol noktaları kurulması gerekiyor ki bu görev, Suriye’deki Rus ordusunun yetki alanı dahilinde değil,” ifadelerini kullandı.

Lavrentyev, İsrail’in bu düzenlemeye dair Rusya’dan garanti beklentisine dair, “Öncelikle, böyle bir garanti veremeyiz,” ifadesini kullandı.

İsrail’in, bölgesel çözüm süreci konusunda Moskova ile temas halinde olduğu daha önce de biliniyordu. Bu kapsamda, Başbakan Benyamin Netanyahu’nun en güvendiği isimlerden biri olarak kabul edilen Stratejik Planlama Bakanı Ron Dermer’in Moskova’ya gizli bir ziyaret gerçekleştireceği bile bildirilmişti.

Öte yandan Yedioth Ahronoth gazetesi yazarı Itamar Eichner, dün kaleme aldığı makalede, “İsrail, Rusya’nın Hizbullah, Suriye ve İran üzerinde etkisi olduğunu biliyor. Bu nedenle Tel Aviv, Lübnan’daki terör örgütünün savaştan sonra toparlanmasına engel olmak için Moskova’dan silah kaçakçılığını önleme konusunda garanti almak istiyor,” değerlendirmesini yaptı.

Lavrentyev, İsrail’in Suriye-Lübnan sınırını kapatma isteğine dair değerlendirmelerde bulunurken, Suriye’deki Rus hava üssü Hmeymim yakınlarında gerçekleşen bir saldırıya da dikkat çekti.

Bu saldırı, yaklaşık bir ay önce meydana gelmiş ve Rus birliklerini doğrudan etkilememiş olsa da Lavrentyev, bu olay hakkında açıklama yapmayı gerekli buldu.

Yetkili, “İsrail, Hmeymim’in yakınında bir hava saldırısı gerçekleştirdi. Doğrudan hava üssünü hedef almadılar; zira bunun İsrail açısından çok olumsuz sonuçları olurdu, bunu çok iyi biliyorlar. Bazı haberlere göre saldırı, depolara ve binalara yönelikti,” ifadelerini kullandı.

Lavrentyev ayrıca, Rusya Savunma Bakanlığı’nın “İsrail’e bir temsilci gönderdiğini” de belirtti.

Rusya Dışişleri: İran, İsrail’e saldırısını meşru müdafaa hakkı çerçevesinde gerçekleştirdi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English