Bizi Takip Edin

AVRUPA

Avro Bölgesine girmek Hırvatistan’a yaramadı: Fiyat artışları tepki doğurdu

Yayınlanma

Bu yılın başı itibariyle AB’nin ortak parasal birliği Avro Bölgesine giren Hırvatistan’da ürün fiyatlarındaki artış tüketici gruplarının tepkisini çekti.

Avro Bölgesine girişin üzerinden 48 saat geçmeden, fiyatlara fahiş artışlar yapıldı. Zagreb yönetimi, fiyat artışlarını ‘kalleşçe bir sömürü ve karaktersiz vurgunculuk’ olarak nitelendirdi.

1 Ocak’ta Avro Bölgesine girişle birlikte hükümet fiyat artışlarının olmayacağına garanti vermişti. Buna rağmen Hırvatlar perakende satıcılar ve hizmet sağlayıcılarda fiyat artışlarından şikayet etmeye başladılar.

Hırvat Ekonomi Bakanı Davor Filipović, fiyat artışlarını görüşmek için büyük perakende zincirleri ile acil bir yüz yüze toplantı çağrısı yaptı.

Bakandan ‘utanç listesi’ çağrısı

Yapılan kısa görüşmenin ardından medyaya konuşan bakan, “Perakende zincirleri her ay fiyat artırıyor, ve şimdi, avroya geçişin ardından, fiyatları tekrar artırıyor ve yurttaşları kandırmaya çalışıyor,” dedi.

Daha sonra bir tweet atan Filipović, geniş bir ürün yelpazesinin fiyatları için kara liste ve fiyatların dondurulması gibi bir dizi tedbirin gündemde olduğunu açıkladı. 

Filipović’in altını çizdiği ‘kara liste’ uygulaması, fiyat artışlarına giden zincirlerin ismini kamuoyuna açıklayarak bir ’utanç listesi’ yaratmayı hedefliyor.

Bakan, “Hırvat yurttaşları ve hükümet fiyatların düşürülmesini talep ediyor,” dedi.

Hırvatlar rahatsız

Hırvat İşverenler Birliği içerisinde yer alan perakende sektörü ise, bakanın yaptığı tehditlerden ‘nahoş biçimde şaşkına döndüklerini ve şoka uğradıklarını’ söyledi.

Devlet denetleme kurulu, avroya geçişte yasaya 1.738 aykırı işlem tespit etti.

Tüketici örgütlerinden Ana Knežević, geçen yıldan bu yana yükselen fiyatlar nedeniyle ‘öfkeli ve hayal kırıklığına uğramış’ olduklarını söyledi.

Tüketici örgütleri, özellikle kahve ve fırın ürünlerinde fahiş fiyat artışları olduğunu belirtiyorlar. Bunda, fiyatları ‘yuvarlama’ etkili oluyor. Birçok kafe, örneğin bir hafta önce 1,09 avroya tekabül eden kahve fiyatlarını 1,20 veya 1,50 avroya ‘yuvarlamış’ durumda.

Avro Bölgesi faydalı mı?

Hırvatistan da Avrupa’daki enflasyondan nasibini almış durumda. Ekmek fiyatlarının geçen yıla göre reel olarak yüzde 30 arttığı görülürken, petrol, doğalgaz ve buğday fiyatları da bir hayli artmış durumda.

Hırvatistan’da yıllık enflasyon yüzde 13,5 civarında.

Hırvat hükümeti, bugün konuyu görüşmek üzere tekrar toplanacak. 

Avro Bölgesine 2009 yılında katılan Slovakya’da medya, bu uygulamayla birlikte her şeyin daha pahalı hale geldiğinden yakınıyordu. 

Avro Bölgesine dahil olmayan ülkeler arasında İsveç, Danimarka, Macaristan, Polonya gibi AB üyeleri yer alıyor.

AVRUPA

Economist: Ukrayna’nın temerrüde düşmemek için bir ayı kaldı

Yayınlanma

Ukrayna ekonomisindeki gerileme savaşın ilk yılına kıyasla yavaşlamış olsa da ülkenin yurt dışından finansmana ihtiyacı var. The Economist, Ukrayna’nın uluslararası kreditörlerle yürüttüğü ve 1 Ağustos’a kadar tamamlanması beklenen müzakereleri ele alarak, ülkenin temerrüde düşebileceği uyarısını yaptı.

Rusya’nın askeri müdahalesinin başından bu yana, Ukrayna’nın devlet tahvillerini satın alan yabancı alacaklılar (yatırım fonları, bankalar ve hükümetler dahil) Ukraynalı yetkililerle mevcut borç ödemelerini yapmamalarına izin verecekleri konusunda anlaştı.

Ukrayna, borç yükümlülüklerini her zamanki gibi yerine getirecek olsaydı, bunu yapmak için her yıl GSYİH’sinin yüzde 15’ini harcamak zorunda kalacaktı. Dergiye göre bu ödemeler, savunmadan sonra hükümet harcamalarının en büyük ikinci kalemi haline gelecek.

Moratoryum 1 Ağustos’ta sona eriyor ve Ukraynalı yetkililer şu anda kreditörlerle görüşmelerini sürdürüyor.

Haziran ayı ortasında ülkenin Maliye Bakanı Sergey Marçenko henüz bir uzlaşmaya varılmadığını bildirmişti. Müzakerelerin ana konusu Ukrayna’nın yaklaşık 20 milyar dolar değerindeki borç yükümlülüklerinin yeniden yapılandırılması.

Maliye Bakanlığı, kreditörlere borcun mevcut değerinin yüzde 60’ını, yani 2024-2027 yıllarında ödemesi gereken yaklaşık 12 milyar doları silmeyi teklif etti. Ülkenin tahvil sahipleri ise bu teklifi kabul etmedi ve borcun sadece yüzde 22’sini silmeye hazır olduklarını açıkladı.

Ukrayna’ya yönelik mali yardım programlarında aktif olarak yer alan önemli bir küresel finans kuruluşu olan Uluslararası Para Fonu (IMF), ülkenin sunduğu şartlarda (yani borcunun yüzde 60’ının iptali ile) yeniden yapılandırma fikrini destekliyor.

IMF’nin mali yardım programı, Ukrayna’nın sıkı bütçe disiplinine uyması ve kamu borcunu azaltmaya çalışması gerektiğini ima ediyor; şu anda GSYİH’nin yüzde 90’ını aşan borç, IMF’nin planına göre 2033 yılına kadar yüzde 60’a düşürülmeli.

IMF, borç affının Ukrayna’nın ‘iki yakasını bir araya getirmesine’ yardımcı olacağına inanıyor. Özel kreditörler ise IMF ekonomistlerinin analizlerinin güncel olmadığını düşünerek bu konuda şüpheci davranıyor.

Borç affı konusunda şimdi bir anlaşmaya varılamazsa Ukrayna’nın önünde sadece iki seçenek kalacak. İlk seçenek, alacaklılardan borç ödemelerine ilişkin mevcut moratoryumun uzatılmasını talep etmek, ikinci seçenek ise temerrüde düşmek.

Dergi, kulağa ne kadar radikal gelirse gelsin, yeniden yapılandırma ile arasında büyük bir fark olmadığını söyledi; her iki senaryoda da alacaklılar herhangi bir ödeme görmeyecek.

Buna ek olarak, ülkeler genelde temerrüde düşmekten kaçınmaya çalışırlar, böylece finans piyasasına dönmeleri ve tahvillerini satarak yeniden borçlanmaları daha kolay olur.

Ancak Ukrayna’nın bunu hızlı bir şekilde yapması pek mümkün değil: Ülke, savaş nedeniyle sermaye piyasalarından çekilmek zorunda kaldı.

Dolayısıyla uzun vadede (en azından savaş devam ederken) temerrüde düşmenin yatırım çekme şansı üzerinde fazla bir etkisi olmayacak.

Ukrayna’nın alacaklılarının (başta Avrupa Birliği ve ABD olmak üzere) hükümetleri borç ödemelerine ilişkin moratoryumu uzatmayı kabul ederken, özel sektör daha temkinli davranıyor.

Normal bir durumda, bir ülkenin borçlarını yeniden yapılandırmayı kabul ederken, alacaklılar ülkedeki ekonomik durumun iyileşeceği üzerine bahse girer. Ancak söz konusu olan savaşan bir devlet olduğunda, bu artık yeterli değil.

Dergiye konuşan Ukraynalı bir tahvil sahibi, “Sonuçta ülkenin borçlarını ödeyebilmesi için varlığını sürdürmesi gerekiyor,” ifadelerini kullandı.

Bu bağlamda, özel alacaklılar için Batılı hükümetlerin ülkeyi finansal olarak desteklemeye devam etmesini, sadece silah değil cari harcamalar için de para sağlamasını temin etmek özellikle önemli.

Ukraynalı borç sahiplerinin bir diğer korkusu da ülkenin gelecekteki toparlanma süreciyle ilgili. Ukrayna’nın müttefikleri ve IMF, savaş sona erdikten ve borçlar silindikten sonra devletin mali piyasalara dönebileceğini vaat ediyor ancak yatırımcılar bunun gerçekçi olduğundan şüphe duyuyor.

Mevcut yeniden yapılandırmayı Ukrayna’ya yardım yükünü vergi mükelleflerinden finans sektörüne kaydırmanın bir yolu olarak görüyorlar ve Batılı hükümetlerin bunu yapmak için daha pek çok girişimde bulunması muhtemel.

Economist‘e göre bir diğer sorun da ülkeyi yeniden inşa etmenin yatırımcılar açısından kârlı olmayacağı. Dolayısıyla Ukrayna’nın uzun bir süre boyunca sadece özel yatırımlara değil, Batılı ülkelerin yardımına da ihtiyacı olacak. Ülkenin, ülkeyi yeniden inşa edecek insanları eğitmesi ve altyapıyı yeniden inşa etmesi gerekecek.

Bu arada, borçların yeniden yapılandırılması meselesi, hükümetler ve finans sektörünün birbirlerine güvenmediklerini gösteriyor ki bu da yardım sağlanmasını daha da zorlaştırabilir.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Meloni partisinin saflarında faşizme yer olmadığını söyledi

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni 2 Temmuz Salı günü İtalya’nın Kardeşleri partisine, ülkenin faşist geçmişini “putlaştıran” herkesi saflarından çıkarması gerektiğini söyledi.

Meloni’nin çağrısı, geçtiğimiz hafta gizli bir medya soruşturması kapsamında partisinin gençlik kolları üyelerinin faşist selamlar verdiği ve “Sieg Heil” sloganları attığı bir videonun yayınlanmasının ardından geldi.

Parti liderlerine gönderdiği mektupta Meloni, eylemlerinin grubun itibarına zarar vermesinden dolayı “kızgın ve üzgün” olduğunu söyledi. Mektupta, “İtalya’nın Kardeşleri’nde ırkçılığa ya da antisemitizme yer olmadığı gibi, 20. yüzyılın totaliter rejimlerine nostalji duyanlara ya da aptalca folklorun herhangi bir tezahürüne de yer yoktur,” diye yazdı. 

Görevlerinin, “kapsamını anlamamış olanların onu mahvetmesine izin verilemeyecek kadar büyük” olduğunu savunan Meloni, son yıllarda “aşırı sağla” arasına mesafe koymaya çalışıyor ve partisinin “ana akım muhafazakâr” olduğunu söylüyor.

Geçtiğimiz hafta videoyu yayınlayan gazetenin “gizli yöntemlerini” kınayan Meloni, salı günü yaptığı açıklamada partisinin “şeffaf ve tutarlı” olması gerektiğini söyledi.

Meloni, “İtalya’nın Kardeşleri’nin özel davranışlarıyla uyuşmayan bir kamu imajı olabileceğine inanan herkes ne olduğumuzu anlamıyor ve bu nedenle aramızda hoş karşılanmıyor,” dedi.

Fanpage isimli yayın, İtalya’nın faşist lideri Benito Mussolini’ye atıfta bulunan “Duce” sloganı atan gençlik üyelerinin kliplerini yayınlamıştı. Ayrıca bir grup sohbetinde birinin, “Yahudiler bir ırktır ve onlardan nefret ediyorum,” dediği de görülüyordu.

Haberin ikinci bölümünün yayınlanmasının ardından geçen hafta iki gençlik örgütü üyesi istifa etti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

CDU’dan Les Républicains’e “Le Pen” desteği

Yayınlanma

Alman Hıristiyan Demokratlarının (CDU) dış politika sözcüsü Jürgen Hardt Euractiv’e yaptığı açıklamada, CDU’nun, aynı AP grubunda yer aldıkları Fransız muhafazakâr partisi Les Républicains’in (LR), Fransız yasama seçimlerinin ikinci turunda Ulusal Birlik ile sol koalisyon Yeni Halk Cephesi’nin karşı karşıya gelmesi halinde cordon sanitaire (güvenlik kordonu) çağrısında bulunmama kararını anlayışla karşıladığını söyledi.

Hardt, “Les Républicains’in mevcut durumda ne Rassemblement National’i [Ulusal Birlik] ne de radikal solu destekleyemeyeceğini anlayabiliyorum, zira her iki kamp da devlet için bir tehdit oluşturuyor,” dedi.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçtiğimiz ay yapılan Avrupa seçimlerinde RN karşısında aldığı ağır yenilginin ardından yapılan erken genel seçimlerin pazar günkü ilk turunda muhafazakâr LR sadece %6,57 oy alabildi.

Bir zamanlar ülkenin en büyük sağ partisi olan LR, RN ile Macron’un Rönesans hareketi arasında kalarak yıllar içinde siyasi zemin kaybetti.

Cumhurbaşkanının Ulusal Meclisi feshedeceğini ve yeni seçimlere gidileceğini açıklamasından birkaç gün sonra, partinin lideri Eric Ciotti’nin diğer LR yetkililerine danışmadan RN ile bir seçim anlaşması yaptığını açıklamasıyla parti fiilen ikiye bölündü.

Bu durum CDU’nun müttefiklerinin, her ikisinin de üyesi olduğu “merkez sağ” Avrupa Halk Partisi’nden (EPP) ihraç edilebilecekleri uyarısında bulunmalarına yol açtı.

Pazar günü RN’nin ilk turda tarihi bir üstünlük sağlamasının ardından LR üyeleri ikinci tur için herhangi bir oylama talimatı vermeme konusunda da anlaştı.

RN adayının Yeni Halk Cephesi’nden başka bir adaya karşı yarışması durumunda muhafazakârlar “aşırı sağcı” adaya karşı oy verme çağrısı yapmayacaklar, yani cordon sanitaire artık bir parti politikası değil.

Hardt böyle bir stratejinin “anlaşılabilir” olduğunu söylerken, kararı seçmenlere bırakmak ile aşırı sağa açıkça oy verilmesi çağrısında bulunmak arasında ayrım yaptı.

Sözcü, “LR, RN’nin ikinci turda seçilmesi için çağrıda bulunsaydı, EPP’deki konumlarının ciddi bir şekilde sorgulanması gerekirdi,” dedi.

LR’nin önde gelen AP üyesi, aynı zamanda geçen hafta EPP grubunun başkan yardımcısı ve parti saymanı seçilen François-Xavier Bellamy, kampanyanın başlarında “aşırı sağı” hiçbir zaman açıkça desteklememiş olmasına rağmen “elbette RN’yi sola tercih edeceğini” söylemişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English