Diplomasi
Avrupa, İsrail’e karşı harekete geçme kararı aldı

Avrupa ülkeleri, Gazze’ye yönelik işgalini ve ablukasını sürdürme kararı alan İsrail’e karşı adım atmaya karar verdi.
Gazze’de 18 Mart’ta yeniden başlayan bombardımanlarda en az 3.300 kişi hayatını kaybetti; 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridinde ölenlerin toplam sayısı yaklaşık 53.500 olarak tahmin ediliyor ve BM verilerine göre bunların arasında 28.000’den fazla kadın ve kız çocuğu bulunuyor.
İsrail hükümeti, saldırılarını daha da şiddetlendireceğini açıkladı. Halkın yardım malzemelerine erişiminin engellenmesi de fiilen devam ediyor. İsrail, resmi olarak yardım konvoylarının geçişine izin verdiğini açıklamasına rağmen, pazartesi günü konvoy sayısını beş ile sınırladı.
BM verilerine göre, savaşın başlamasından önce Gazze Şeridine her gün 500 konvoy ulaşıyordu.
Salı günü BM acil yardım koordinatörü Tom Fletcher, yardım sevkiyatlarının artırılmaması halinde 48 saat içinde 14.000’e kadar bebek ve küçük çocuğun ölebileceği uyarısında bulundu. Bunun üzerine İsrail, salı günü izin verilen sevkiyat sayısını 100’e kadar artırabileceğini açıkladı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington’un “kitlesel açlık görüntüleri” kamuoyuna sızarsa İsrail’e “destek verilemeyeceği” uyarısında bulunduğunu belirtti. Netanyahu yaptığı açıklamada, “Bu nedenle sorunu bir şekilde çözmeliyiz,” dedi.
Filistin Devleti’ni tanıma adımları hızlanabilir
Geçtiğimiz yıl boyunca, bir dizi AB üye ülkesi, İsrail’in Gazze Şeridinde yürüttüğü işgal ve orada işlediği savaş suçlarına tepki olarak ilk sonuçları almaya başladı. Böylece, 28 Mayıs 2024’te İrlanda, İspanya ve AB üyesi olmayan Norveç, Filistin’i resmi olarak devlet olarak tanıdı; 4 Haziran 2024’te Slovenya da aynı yolu izledi.
Daha önce sekiz AB ülkesi bu adımı atmıştı: 1988’de Polonya, Çekya ve Slovakya (o zamanlar Çekoslovakya olarak birleşmişlerdi), Macaristan, Romanya ve Bulgaristan ile Kıbrıs’a 2014’te İsveç de katılmıştı. Malta 1988’de Filistinlilerin bir devlete sahip olma hakkını tanımış, ama devleti tanımamıştı.
Yunanistan’da ise parlamento 2015 sonunda hükümetten Filistin’i devlet olarak tanımasını talep etmiş fakat hükümet bu talebi yerine getirmemişti.
Nisan ayında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, haziran başında New York’ta yapılacak bir konferansta tanıma kararını açıklayacağını duyurmuş ama bunun karşılığında birkaç Arap devletinin İsrail’i tanımasını şart koşmuştu.
Toplamda 147 BM üye devleti ve Vatikan, Filistin devletini tanıyor. Almanya bu ülkeler arasında yer almıyor ve bu konuda geri adım atmıyor.
Avrupa’nın şimdiye kadar aldığı İsrail karşıtı kararlar
Avrupa ülkeleri, İsrail ile askeri ve siyasi işbirliğini daha önce de gözden geçireceğine ilişkin kararlar almış ama uygulamada bu kararlar pek de işe yaramamıştı.
Örneğin Hollanda’da bir mahkeme, Şubat 2024’te ABD’nin F-35 savaş uçağı için İsrail’e parça teslimatını yasakladı. AB dışında, Birleşik Krallık Eylül 2024’te İsrail’e silah sevkiyatında bazı kısıtlamalar getirmiş olsa da sonraki üç ayda ihracat izinleri artış gösterdi.
Hollanda Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp 7 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, hükümetinin AB’ye “İsrail ile Ortaklık Anlaşması”nın gözden geçirilmesi çağrısını yaptığını, çünkü İsrail hükümetinin anlaşmanın 2. maddesinde yer alan “dış ilişkilerde temel insan haklarını koruma yükümlülüğünü” artık yerine getirmediğini belirtti.
Pazartesi günü Fransa ve Birleşik Krallık, Kanada ile birlikte baskıyı artırmak için ortak bir açıklama yayınlayarak İsrail’in savaş politikasını açıkça eleştirdi ve “hedefli yaptırımlar da dahil olmak üzere ilave önlemler” alınacağını duyurdu.
Londra ayrıca dün (20 Mayıs) İsrail ile devam eden serbest ticaret müzakerelerini askıya aldı.
İsrail’e yönelik uluslararası kınamanın başını Londra çekiyor
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy salı günü yaptığı açıklamada, Gazze’deki saldırıların yol açtığı “iğrenç” duruma tepki olarak Birleşik Krallık’ın İsrail ile yeni ticaret anlaşması görüşmelerini dondurma kararı aldığını söyledi.
Uluslararası eleştiriler salı günü, Londra’nın Gazze’deki gerginliğin tırmanması nedeniyle İsrail büyükelçisini çağırması ve Başbakan Keir Starmer’ın İsrail’den bölgedeki yardımı “büyük ölçüde artırmasını” talep etmesiyle şiddetlendi.
Starmer, İngiltere parlamentosunda yaptığı açıklamada, “Masum çocukların yeniden bombalanması kesinlikle kabul edilemez. İsrail’in Gazze’ye ‘temel’ miktarda gıda girişine izin vereceğini açıklaması, temel miktar diyorum, tamamen ve kesinlikle yetersizdir,” dedi.
Lammy de, Netanyahu hükümetini “Gazzelileri evlerinden güneydeki bir köşeye sürmeyi ve ihtiyaç duydukları yardımın çok az bir kısmını vermeyi planlamakla” suçladı.
Bakan, İsrail’in Gazze’yi “temizlediğini” ve bölgeden “geriye kalan her şeyi yok ettiğini” söyleyen İsrail’in aşırı milliyetçi maliye bakanı Bezalel Smotrich’i de sert bir şekilde eleştirdi.
Lammy, “Buna adını koymalıyız: Bu aşırılık, tehlikeli, iğrenç, canavarca ve ben bunu en güçlü şekilde kınıyorum,” dedi.
Britanya ayrıca üç İsrailli yerleşimciye, iki yasadışı yerleşimci karakoluna ve bölgedeki Filistin topluluklarına karşı şiddeti destekleyen iki örgüte yaptırım uyguladı.
Kıta’da İsrail ve Netanyahu’ya sahip çıkanlar da var
Öte yandan Avrupa’da tüm ülkeler İsrail’in Gazze işgaline karşı harekete geçmeye istekli değil.
Örneğin Berlin, İsrail’e karşı tüm önlemlerden uzak duruyor. Federal Şansölye Friedrich Merz geçen hafta, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) tarafından tutuklama emri çıkarılan Başbakan Netanyahu’nun “ilke olarak Almanya’ya seyahat edebilmesi gerektiğini” tekrar dile getirdi.
Merz, “Bunun nasıl mümkün olacağı, planlanması halinde” kamuoyuna “zamanında bilgi verileceğini” söyledi.
Netanyahu’yu tutuklama emrine rağmen kabul eden tek ülke, Başbakan Viktor Orbán’ın liderliğindeki Macaristan oldu. Orbán, ziyaret sırasında ülkesinin UCM’den çekileceğini duyurmuştu.
Macaristan parlamentosu bu adımı dün salı günü resmen onayladı.
Avrupa, İsrail ile ilişkiler konusunda bölündü
Dün düzenlenen AB dışişleri bakanları toplantısında, Alman Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Hollanda’nın talebi doğrultusunda AB’nin İsrail ile imzaladığı ortaklık anlaşmasının gözden geçirilmesine karşı çıktı fakat bu görüşünü kabul ettiremedi.
Belçika, Finlandiya, Fransa, İrlanda, Lüksemburg, Portekiz, Slovenya, İspanya ve İsveç olmak üzere dokuz üye ülke, salı günkü dışişleri bakanları toplantısı öncesinde Hollanda’nın önerisini kamuoyuna açıkladı.
Euronews’e konuşan diplomatik kaynaklara göre, Danimarka, Estonya, Malta, Polonya, Romanya ve Slovakya da salı günü yapılan gözden geçirmeyi destekledi. İsrail’in sadık bir destekçisi olan Avusturya ise herhangi bir itirazda bulunmadı.
Kaynaklara göre Bulgaristan, Hırvatistan, Kıbrıs, Çekya, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İtalya ve Litvanya karşı çıkarken, Letonya “tarafsız” kaldı.
Batı Şeria’daki şiddetten sorumlu İsrailli yerleşimcilere yeni yaptırımlar getirerek İsrail’e baskıları artırma önerisi 27 üye ülkeden 26’sı tarafından desteklendi, fakat Macaristan tarafından veto edildi.
AB diplomasi şefi Kaja Kallas’a göre, AB Komisyonu şimdi İsrail’in özellikle anlaşmadaki insan hakları yükümlülüklerine uyup uymadığını incelemeye başlayacak. Aksi takdirde, anlaşma askıya alınacak ve bu da en azından iki taraf arasındaki ticareti daha pahalı hale getirecektir.
Fakat inceleme çok uzun sürebilir. Ayrıca, AB üye devletlerinin anlaşmanın askıya alınmasına onay verip vermeyeceği de belirsiz.
İsveç Dışişleri Bakanı Maria Malmer Stenergard, daha da ileri giderek “tekil İsrail bakanlarına karşı AB yaptırımları uygulanması için baskı yapacağını” belirtmişti.
Öte yandan Financial Times’a konuşan bir AB diplomatı, bloğun İsrail ile ticaret anlaşmasını gözden geçirmesinin sonucuna bakılmaksızın, “Üye devletlerin büyük çoğunluğunun bunu talep etmiş olması, İsrail hükümetine güçlü bir mesaj gönderir,” dedi.
İsrail’den Britanya ve AB’ye tepki
İsrail ise salı günü geç saatlerde Kaja Kallas’ın açıklamasına yanıt verdi.
İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Oren Marmorstein, sosyal medya platformu X’te bir açıklama yayınlayarak, AB’nin İsrail ile ilişkilerini gözden geçirme kararının gerekçesini reddettiklerini açıkladı.
Marmorstein, İsrail’in “Hamas tarafından dayatılan” bir savaşta savunma pozisyonunda olduğunu savundu.
Sözcü ayrıca AB’ye, İsrail hükümetinin Hamas tarafından reddedilen çok sayıda ABD ateşkes ve rehine takası önerisini kabul ettiğini hatırlattı.
Marmorstein, “Bu gerçekleri görmezden gelmek ve İsrail’i eleştirmek, Hamas’ın tutumunu sertleştiriyor ve Hamas’ı silahlarına sarılmaya teşvik ediyor. Hamas’ın bu tür eleştirileri son zamanlarda övmesi bunun açık bir göstergesidir ve savaşın uzamasına neden oluyor,” dedi.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, AB’yi, ABD ve İsrail’in bölgedeki yardım akışını sağlamak için son dönemde attığı adımları görmezden gelmekle eleştirirken, “bu gerçeği” kabul eden ve İsrail’e desteğini sürdüren diğer ülkeleri övdü.
Marmorstein, İsrail’in sorunu çözmek için AB temsilcileri ve üye ülkelerle görüşmeye açık olduğunu da belirtti ve açıklamasını, Brüksel’e “gerçek sorunun kaynağı olan Hamas’a” baskı yapması yönünde çağrıda bulunarak sonlandırdı.
Marmorstein İngiltere’ye de sert çıkarak, “Eğer İngiliz hükümeti, İsrail karşıtı takıntıları ve iç siyasi hesapları nedeniyle İngiliz ekonomisine zarar vermeyi göze alıyorsa, bu onun kendi hakkıdır. Dış baskı, İsrail’i yok etmek isteyen düşmanlarına karşı varlığını ve güvenliğini savunma yolundan saptırmayacaktır. İngiliz Mandası tam 77 yıl önce sona erdi. Dış baskı, İsrail’i yok etmek isteyen düşmanlarına karşı varlığını ve güvenliğini savunma mücadelesinden saptırmayacaktır,” dedi.
Diplomasi
Moritanya’nın Beyaz Saray’da İsrail ile yeniden diplomatik ilişki kuracağı iddia edildi

Moritanya’nın Trump’ın desteğiyle çarşamba günü Beyaz Saray’da yapılacak bir toplantıda İsrail ile diplomatik ilişkilerini yeniden kurmaya hazırlandığı iddia edildi.
İsrail Başbakan Benyamin Netanyahu’nun bugün ABD yönetiminin arabuluculuğunda Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Gazvani ile görüşmesi bekleniyor.
Görüşmenin, İsrail ile Arap ve Müslüman ülkeler arasındaki İbrahim Anlaşmaları’nın genişletilmesi amacıyla Trump yönetimi tarafından organize edildiği iddia edildi.
ABD haber sitesi Semafor’a göre, görüşme Washington’da düzenlenen ABD-Afrika zirvesi sırasında yapılacak.
The Times of Israel, Trump’ın ilk başkanlık döneminin sonunda, İsrail ile Moritanya ve Endonezya arasında normalleşme anlaşmaları imzalamaya çok yaklaştığını ancak görev süresinin sona ermesi nedeniyle bunun hayata geçmediğini ileri sürmüştü.
Moritanya, 1999’da İsrail ile diplomatik ilişki kuran ilk Müslüman ülkelerden biri olmuş, ancak İsrail’in Gazze’ye saldırmasının ardından 2010 yılında İsrail ile ilişkilerini kesmişti. Bir dizi yıkıcı saldırının ilki olan bu savaş, Arap dünyasında geniş çaplı öfkeye yol açmıştı. Moritanya’nın iddia edilen bu son hamlesi İsrail’in Gazze’deki saldırılarının uluslararası kamuoyunca “soykırım” olarak nitelendirildiği bir dönemde geldi.
Trump yönetimi, Arap ve Afrika ülkeleri ile İsrail arasında normalleşme anlaşmalarını uzun süredir destekliyor ve bunları ekonomik ortaklıklar olarak sunuyor. Ancak, bu anlaşmaların İsrail’in Filistin topraklarında sürdürdüğü işgal ve savaş suçlarına siyasi bir örtü sağladığı yaygın olarak savunuluyor.
Moritanya, İsrail’i tanımayan (Cezayir, Komorlar, Cibuti, Libya, Somali ve Tunus dahil) veya ilişkilerini askıya alan (Mali ve Nijer gibi) dokuz Afrika ülkesinden biri.
ABD’li yetkililer İsrail’le normalleşme ve İbrahim Anlaşmaları için büyük sürprizleri olduğunu iddia etmişti. Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt, “Başkan, bölgedeki daha fazla ülkenin İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayacağından kesinlikle umutlu” açıklamasını yapmıştı.
Suudi Arabistan’ın bu ülkelerden biri olacağı konuşuluyordu, ancak analistler Riyad’ın şu an bu anlaşmayı jeopolitik açıdan “karlı” bulmadığını ve yanaşmadığını belirtmişti. Nitekim savaşın bölgede yayılmasıyla Suudi Arabistan, İran ile ilişkilerini de güçlendirdi ve İsrail’in İran’a yönelik saldırıları kınadı.
İsrail’le görüşmeleri sürdüren Suriye’nin ise şimdilik “sınır güvenliği” bağlamında Tel Aviv’le anlaşacağı düşünülüyor.Kaynaklara göre, Suriye ile İsrail arasındaki “sessiz” görüşmeler tam anlamıyla normalleşmeyi değil taraflar arasında sınırlı bir güvenlik anlaşmasını hedefliyor.
Asya
Malezya Başbakanı ASEAN toplantısında Trump’ın tarifelerinin ‘baskı altına almak’ için kullanıldığını söyledi

Malezya Başbakanı Enver İbrahim, çarşamba günü ASEAN’ın önemli dışişleri bakanları toplantısının açılışında, ABD’nin gümrük tarifelerinin artık diğer ülkeleri “baskı altına almak, izole etmek ve kontrol altında tutmak” için kullanıldığını söyledi.
Kuala Lumpur’da düzenlenen bakanlar toplantısının açılış töreninde konuşan İbrahim, “Dünya çapında, bir zamanlar büyümeyi sağlamak için kullanılan araçlar artık baskı, izolasyon ve kontrol altında tutmak için kullanılıyor” dedi. “Gümrük tarifeleri, ihracat kısıtlamaları ve yatırım engelleri artık jeopolitik rekabetin keskin araçları haline geldi” diye ekledi.
Enver İbrahim, ASEAN’daki meslektaşlarına, bölgenin bu gerçekle “açık ve kararlı” bir şekilde yüzleşmesi gerektiğini ve bloğun birlikteliğinin deklarasyonlarla sınırlı kalmaması gerektiğini hatırlattı.
Pazartesi günü, ABD Başkanı Donald Trump, altı ASEAN üyesini etkileyen yeni bir dizi gümrük vergisi oranı açıkladı. Bunlar arasında Myanmar ve Laos’tan gelen mallara %40, Tayland ve Kamboçya’dan gelen mallara %36 vergi yer alıyor. Endonezya için oran %32, Malezya için ise %25.
Malezya, 10 üyeli bloğun bu yılki dönüşümlü başkanlığını yürütüyor. Bu haftaki toplantılar arasında ASEAN’ın içişleri bakanları toplantısı ve ardından ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Japonya ve Hindistan gibi önemli ortak ülkelerle toplantılar yer alıyor.
Nikkei Asia‘nın gördüğü dışişleri bakanları toplantısının ortak bildiri taslağı, tek taraflı gümrük vergisi uygulamalarının “kontra üreten nitelikte olduğunu ve küresel ekonomik parçalanmayı şiddetlendirme riski taşıdığını” ve “ASEAN’ın ekonomik istikrarı ve büyümesi için karmaşık zorluklar oluşturduğunu” belirtiyor.
Malaya Üniversitesi Uluslararası ve Stratejik Çalışmalar Bölümü’nde doçent olan Khoo Ying Hooi, Nikkei Asia’ya verdiği demeçte, Trump’ın son gümrük vergisi açıklamalarının, Japonya ve Güney Kore gibi müttefikleri hedef almak anlamına gelse bile, daha çok güç gösterisi ve “Önce Amerika” söylemini canlandırmak amacıyla yapıldığını söyledi.
“Bu, stratejik olmaktan çok sembolik bir hamle gibi görünüyor ve kimin zarar göreceği önemli olmaksızın seçmenlere ticaret konusunda sert olduğunu göstermek amacıyla yapılmış bir hamle” dedi.
Khoo, Güneydoğu Asya’nın ticareti çeşitlendirmek, bölgesel entegrasyonu güçlendirmek ve tek bir pazara bağımlılığı azaltmak için adımlar attığını belirtti. Güney-Güney ticaret ortaklıklarının kurulduğunu ekleyen Khoo, bu çabaların “hızlanıp derinleşebileceğini” kaydetti.
Malezya Başbakanı Enver İbrahim konuşmasında, ASEAN’ın “merkeziliğinin” devam etmesi gerektiğini yineleyerek, jeopolitik ve ekonomik belirsizliklerin dünya çapında arttığı bir dönemde bloğun diyalog için birincil dayanak noktası olması gerektiğini vurguladı.
“Küresel düzen parçalanıyor” dedi ve ekledi: “Çatışma, zorlama ve güvensizlik artık çok sayıda ilişkiyi tanımlıyor ve bunların sonucunda sayısız hayat kaybediliyor veya altüst oluyor.”
Öte yandan, toplantıda Malezya Dışişleri Bakanı Mohamad Hasan, küresel siyasi manzaranın “iki kutupluluktan tek kutupluluğa ve nihayet çok kutupluluğa” doğru değişmeye devam edeceğini vurguladı.
Diplomasi
Çekya Cumhurbaşkanı: Savaş bittikten sonra Rusya ile ilişkiler düzelebilir

Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, Ukrayna’daki savaş sona erdikten sonra Avrupa ülkelerinin Rusya ile ilişkilerini yeniden kurabileceğini belirtti. Pavel, önceliğin ateşkese ve Rusya’yı müzakere masasına getirmeye verilmesi gerektiğini vurgularken, Moskova’nın yapıcı bir diyalog sergilemesi halinde Avrupa güvenliği ve ekonomik işbirliği konularının tartışılabileceğini ifade etti.
Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, Ukrayna’daki savaşın sona ermesinin ardından Avrupa ülkelerinin Rusya ile ilişkilerini yeniden kurabileceğini söyledi.
BBC Rusça‘ya konuşan Pavel, öncelikli görevin Rusya’yı müzakerelere çekmek ve ateşkesi sağlamak olduğunu vurguladı.
Pavel, bu adımların ardından barış anlaşması ve Ukrayna’nın yeniden inşası konularının ele alınabileceğini belirtti.
‘Moskova’nın tutumu belirleyici olacak’
Pavel, “bitmeyen bir savaşın” hem Ukrayna hem de Rusya için ağır insani kayıplara yol açacağı ve sadece bu iki devletin değil, tüm Avrupa’nın ekonomisine ciddi zarar vereceği uyarısında bulundu.
Gelecekte atılacak adımların büyük ölçüde Moskova’nın tutumuna bağlı olacağını ifade eden Çekya lideri, Rusya’nın yapıcı bir diyaloğa hazır olduğunu göstermesi durumunda Avrupa güvenliği ve ekonomik işbirliği konularında müzakere masasına dönebileceğini dile getirdi.
Ancak Pavel, “Ukrayna’da barışın sağlanmasının, atılacak her türlü adım için kilit ve vazgeçilmez bir koşul olduğunun” altını çizdi.
Pavel, Rusya ile temasların yeniden kurulması fikrinin “insan adaleti ve uluslararası hukuk temelinde” kabul edilmesinin son derece zor olduğunu da kabul etti.
‘Putin ile eşit ortaklar olarak görüşürüm’
Gerektiği takdirde Vladimir Putin ile kişisel bir görüşmeye hazır olduğunu belirten Pavel, bu diyaloğun “büyüğün küçüğe veya güçlünün zayıfa karşı olduğu bir pozisyondan değil, eşit ortaklar arasında” gerçekleşmesi şartını koştu.
Çekya Cumhurbaşkanı’na göre Rusya yönetimi şu anda “ya kazanırsın ya da kaybedersin” mantığıyla hareket ederken, kendisi “karşılıklı kazancın” mümkün olduğuna inanıyor.
‘Kimse Rusya’yı kontrol etmeye çalışmıyor’
Pavel, savaşın sona ermesi, Avrupa güvenlik mimarisinin düzenlenmesi ve taraflar arasında güvenin yeniden tesis edilmesinin ardından askeri harcamaların azaltılması ve ekonomilerin güçlendirilmesi gibi konuların da konuşulabileceğini söyledi.
“Bunun hem Rus hem de Avrupalı vatandaşlar için eşit derecede faydalı olacağına eminim, çünkü hepsi barış içinde yaşamak istiyor,” diyen Pavel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kimse Rusya’yı kontrol etmeye çalışmıyor; bizim de kendimize ait yeterince sorunumuz var.”
Çekya Cumhurbaşkanı ayrıca, Vladimir Putin’in “sonsuza dek iktidarda kalmayacağını” ve Rusya’daki insanların onurlu bir yaşam, dünyada serbestçe dolaşma, eğitim ve diğer ülkelerle iş yapma imkânları arzuladığını düşündüğünü ekledi.
Pavel, “Rusların çoğunluğunun tecrit altında ve bu kadar sıkı bir kontrol altında olmaktan memnun olduğunu sanmıyorum,” dedi.
‘NATO’nun Ukrayna kararı değişmedi’
NATO’nun 2025 yılı sonuç bildirisinde Ukrayna’nın üyelik perspektifine neden doğrudan atıfta bulunulmadığı sorusuna ise Pavel, bunun mevcut bir uygulamadan kaynaklandığını belirtti.
Pavel’e göre, daha önceki deklarasyonlarda yer alan ve iptal edilmeyen her şey yürürlükte kalmaya devam ediyor.
Çekya Cumhurbaşkanı, “Dolayısıyla, bir önceki zirvenin sonuçları hâlâ geçerli ve güncelliğini koruyor. Ukrayna bu deklarasyonda anılmadıysa, bunun tek sebebi hiçbir şeyin değişmemiş olmasıdır,” diye açıkladı.
-
Ortadoğu1 hafta önce
Reuters: Suriye’de Şara’ya bağlı güçler 1.500 Alevi’yi katletti
-
Söyleşi2 hafta önce
İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı
-
Görüş1 hafta önce
Altı Gün Savaşı’ndan ‘On İki Gün Savaşı’na
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran-İsrail savaşı ve Orta Asya
-
Avrupa2 hafta önce
Yeni MI6 şefinin dedesi, “Kasap” olarak bilinen Nazi casusu çıktı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jerusalem Post: Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde Çin’in Orta Doğu stratejisi
-
Amerika2 hafta önce
Zohran Mamdani: Canavarın ininde bir ‘nepo bebek’
-
Dünya Basını2 hafta önce
Kimler faşist olabilir? Önce Mussolini’nin İtalya’sına, sonra İsrail’e bakalım