ABD Başkanı Biden, 10 Mart’ta Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i Beyaz Saray’da ağırlayacak. Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, ana gündemin Ukrayna’ya verilen destek ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlar kapsamında “ABD ile AB arasındaki güçlü işbirliği” olduğunu söylese de, kritik gündemlerden birinin Çin’in ‘ortaya koyduğu zorluklar’ olduğu ifade ediliyor.
Politico’ya göre, ABD, Çin’le yüzleşmek için Avrupa’yı silahlarını birleştirmeye ikna etmeye ve cezbetmeye çalışıyor, “ancak Avrupa’nın aklında başka öncelikler var”.
Politico makalesinde, Biden’ın cuma günü Ursula von der Leyen ile Washington’da yapacağı görüşme öncesinde, ABD’li yetkililerin Avrupa’ya hem Pekin hakkında “acil uyarılar”da bulunduğu hem de ticaret anlaşmazlıklarını “yumuşatma sözü” verdiği kaydediliyor.
Uyarı kısmında, ABD hükümetinin Çin’in Ukrayna savaşında Rusya’yı silahlandırmayı düşündüğüne dair istihbarat paylaştığı belirtiliyor. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz gibi bazı Avrupalı liderlerin Çin’e bunu yapmaması için “sert uyarılarda” bulunduğu hatırlatılırken, von der Leyen de dahil olmak üzere diğerlerinin ise ABD’nin iddialarını paylaşma konusunda daha dikkatli davrandığına dikkat çekiliyor.
Taahhütler kısmında ise, ABD’li yetkililerin Avrupalılara, şirketlerinin geçen yıl kabul edilen ABD iklim yasa tasarısından bazı vergi kredileri ve sübvansiyonlara erişim elde edeceğine dair güvence verdiği kaydediliyor.
Ancak Avrupa’nın bu konuda “en iyi ihtimalle kararsız” olduğu ve birçok ülkenin karlı Çin pazarından çekilme konusunda tereddüt ettiği – özellikle güçlü ticari bağlantılara sahip Almanya – ifade ediliyor.
Çin konusunda bölünme yaşanıyor
Bir ileri bir geri hamlelerin, Çin’in büyüyen ekonomik ve askeri gücünün nasıl ele alınacağı konusunda ABD’yle Avrupa ülkeleri arasında “devam eden bölünmeleri ortaya çıkardığı” söylenen makalede, George W. Bush yönetiminde Avrupa ve Avrasya İşlerinden sorumlu eski bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan Heather Conley’in şu yorumuna yer veriliyor:
“Avrupalılar Rusya’yı devre dışı bıraktıkları için şimdiden derin bir ekonomik travma yaşadılar. Çin’in önünü kesmeyi hayal bile edemiyorlar.”
Ancak makalede diğer yandan, ABD’nin Avrupa üzerindeki baskısı arttıkça, Amerikan kampanyasının meyve verebileceğine dair işaretler olduğu ifade ediliyor. Örneğin, Almanya, Çin’in Huawei ve ZTE ekipmanlarını kullanmaya devam edip etmeyeceğini gözden geçirdiğini söyledi; Hollanda çarşamba günü Çin’e gelişmiş çipli yazıcı satışını engelleyeceğini söyledi.
Conley’e göre, Washington Avrupa’dan bundan daha fazlasını elde edebilmek için politika önceliklerini yeniden “tasavvur etmeli”.
Şu anda ABD’nin German Marshall Fonu’nun başkanı olan Conley, “ABD’nin Avrupa’yı ve Asya’daki müttefiklerimizi güçlendirmek için çalıştığımız bir alternatif yaratması gereken noktadayız” dedi.
Conley, bunun, müttefiklerin ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran teknoloji, kritik mineraller ve tedarik zincirleri hakkında mevzuat tasarlamak anlamına geldiğini savundu.
Biden yönetiminin odak noktası başından beri buydu
Politico’ya konuşan Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, Avrupalıları Çin’e karşı daha sert bir yaklaşıma ikna etmenin başından beri Biden yönetiminin odak noktası olduğunu ve yönetimin Avrupalıların ABD’nin bakış açısına şimdi eskisinden çok daha yakın olduğuna inandığını vurguladı.
Bu iddiaları reddeden Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü, “AB kendi kararlarını alıyor” dedi ancak şöyle devam etti: “Çin Halk Cumhuriyeti’nin ortaya koyduğu endişeler konusunda ABD ve Avrupa arasında benzeri görülmemiş bir uyum var ve bu konuda onlarla koordinasyonu sürdürüyoruz.”
ABD’nin Çin konusundaki şahin bakışını savunan isimlerden eski Savunma Bakanlığı yetkilisi lbridge Colby, “Avrupa’nın gerçekten adım atacağına ve Çin ile yüzleşmeye maddi olarak katkıda bulunacağına dair bahse giriyorlar. Yine de Avrupa’nın en büyük ekonomilerinin liderleri, ayrışmayla ve dolayısıyla bir çatışma durumunda Çin’e yönelik anlamlı yaptırımlarla ilgilenmediklerini açıkça söylüyorlar” dedi.
Colby’e göre, Biden yönetimi, Avrupa politikasının Çin sorunu ışığında işlediğini düşünüyorsa, “büyük bir kopukluk var demektir.”
Makalede, Avrupa’nın atacağı herhangi bir adımın, Çin’i ekonomik olarak tecrit etmek açısından Biden yönetiminin istediğinin çok gerisinde kalabileceği yorumu yapılıyor.
‘Bağımlılığı riskten arındırma’ hedefi
Von der Leyen, Ocak ayında Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda AB’nin Çin’den “ayrılmak” yerine “riski azaltmak” istediğini söylemişti. Ancak AB’nin Çin’e yönelik politikasının sertleşebileceğine dair işaretler de var.
Avrupalı yetkililer, geçen yaz Joe Biden’ın imzaladığı Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) tarafından oluşturulan sübvansiyon programına AB erişimi konusunda bir anlaşma sağlanması yönünde ilerleme kaydetmeyi umuyorlar.
Tarafların, AB şirketlerine ABD’nin Kanada ve Meksika gibi serbest ticaret ortaklarına sunduğu teşviklere aynı erişimi sağlayacak özel bir muafiyet üzerinde çalıştığı bildirilirken, Politico’ya göre, Washington’da IRA’yı “yeniden açma iştahı olmadığı” için bu hafta nihai bir anlaşma beklenmiyor.
Buna karşılık AB, tedarik zincirlerinde stratejik özerklik sağlama girişimleri kapsamında, özellikle de Çin’in bu alandaki hakimiyetine karşı savaşmak için, kritik hammaddelerde AB içi üretime kota getirmeyi hedefliyor.
Avrupa, özellikle de araba akülerinden güneş panellerine kadar her şeyin bileşenleri olan lityum ve kobalt gibi ham minerallerde kıtlık yaşıyor. Von der Leyen, salı günü Kanada’ya yaptığı ziyarette ağırlıklı olarak bu fikre odaklandı ve Kanada’nın Avrupa’ya çok ihtiyaç duyulan kaynakları sağlayabileceğini öne sürdü: “Çin, Avrupa’nın nadir toprak arzının yüzde 98’ini üretiyor. Avrupa’nın bu bağımlılığı riskten arındırması gerekiyor.”
Yeni kota planında, AB’nin 2030’a kadar herhangi bir stratejik hammaddede ‘üçüncü bir ülkeye’ yüzde 70’den fazla bağımlı olmaması hedefi konuyor.