Amerika
Biden, Çin’in yapay zekaya küresel erişimini engellemek için çip kontrollerini genişletiyor

Biden yönetimi görevi bırakmasına günler kala, Çin’in gelişmiş çiplere ve bazı yapay zeka teknolojilerine üçüncü ülkeler üzerinden erişmesini engellemeyi amaçlayan yeni bir dizi teknoloji ihracat kısıtlamasını açıkladı.
Çarşamba günü resmi olarak yayınlanacak ve 120 günlük bir yorum döneminin ardından, yeni Trump yönetimi tarafından değiştirilmediği ya da kaldırılmadığı takdirde yürürlüğe girecek olan kurallar, ihracat hedeflerini üç kategoriye ayırıyor: müttefikler ve ortaklar; düşmanlar; ve en büyük kategori olan diğerleri.
Amaç, Çin, Rusya, Kuzey Kore ve İran’ı içeren ikinci kategorideki ülkelerin ABD dışındaki Güneydoğu Asya ve Orta Doğu gibi yerlerdeki veri merkezlerinde bulunan yapay zeka çiplerine erişimini kısıtlamak.
Başkan Joe Biden’ın görevden ayrılmasından bir hafta önce gelen “yapay zeka yayılımı çerçevesi”, yönetimin Çin’in en son teknolojilerdeki ilerlemesini yavaşlatmak için dört yıldır verdiği mücadeleyi yeni kurallarla şekillendiriyor.
Yeni kurallara göre, ABD’nin 18 önemli müttefik ve ortağına yapılan çip satışlarına yeni kısıtlamalar getirilmiyor. Ticaret Bakanlığı’na göre bu ekonomilerde yerleşik şirketler, silah ambargosu altında olanlar hariç olmak üzere, küresel yapay zeka hesaplama kapasitelerinin %7’sine kadarını -ki bu da muhtemelen yüz binlerce çip anlamına geliyor- herhangi bir üçüncü ülkeye yerleştirebilecek.
Japonya, Güney Kore, Hollanda ve Tayvan – hepsi de önemli çip üreticisi ekonomiler – bu kategoriye giriyor.
Bu 18 müttefik ve ortak dışındaki ülkelerin büyük çoğunluğu için ABD, çiplerin ihracatı, yeniden ihracatı ve ülke içi transferi için izin isteyecektir. Ticaret Bakanlığı, süreci hızlandırmak amacıyla, belirli bir tahsisata kadar lisans başvurularının “onay karinesi” altında inceleneceğini söyledi.
Bir ülke tahsisatına ulaştıktan sonra, başvurular bir ret politikası kapsamında incelenecek.
Yapay zeka veri merkezlerine yönelik talebin hızla arttığı Singapur, Malezya, Tayland ve Vietnam bu kategoriye giriyor, yani daha katı ihracat lisansı gereklilikleriyle karşı karşıya kalacaklar.
Kamboçya ve Myanmar da dahil olmak üzere silah ambargosu uygulanan 22 ülke için miktara bakılmaksızın bir “ret karinesi” uygulanacak.
Sektörden tepki geldi: Yapak zekada küresel ilerleme tehlikede
Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Wadhwani Yapay Zeka Merkezi Direktörü Gregory Allen Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada, “Bu politikanın amacı, diğer şeylerin yanı sıra, Çin’in büyük miktarda çipi Çin’e başarılı bir şekilde kaçırmasını son derece zorlaştırmak ve ayrıca önde gelen yapay zeka şirketleri ve önde gelen bulut şirketleri için yapay zeka altyapısının çoğunu veya tamamını ABD’de inşa etmeleri için önemli teşvikler yaratmaktır” dedi.
Yeni kural, istişare edilmeden hazırlandığını söyleyen sektör temsilcilerinin tepkisini çekti ve önde gelen Amerikan teknoloji şirketleri ile düzenleyiciler arasındaki gerilimin altını çizdi.
Çipleri yapay zekada kullanılan önde gelen Amerikan grafik işlemci şirketi Nvidia, pazartesi günü yaptığı sert bir açıklamada yapay zeka konusundaki küresel ilerlemenin “tehlikede” olduğunu söyledi.
Nvidia’nın hükümet işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Ned Finkle bir blog yazısında, “Biden Yönetiminin yeni kuralı, piyasa sonuçlarına hile karıştırmaya ve inovasyonun can damarı olan rekabeti bastırmaya çalışarak, Amerika’nın zor kazanılan teknolojik avantajını heba etme tehdidinde bulunuyor” diye yazdı.
Finkle, “‘Çin karşıtı’ bir önlem kisvesine bürünmüş olsa da, bu kurallar ABD’nin güvenliğini arttırmak için hiçbir şey yapmayacaktır” diye ekledi.
Washington merkezli Yarı İletken Endüstrisi Birliği Başkanı ve CEO’su John Neuffer Pazartesi günü yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu büyüklükte ve etkide bir politika değişikliğinin, başkanlık geçiş sürecine günler kala ve sektörden anlamlı bir girdi alınmadan aceleye getirilmesinden derin bir hayal kırıklığı duyuyoruz. Yeni kural, stratejik pazarları rakiplerimize kaptırarak Amerika’nın ekonomisine ve yarı iletkenler ve yapay zeka alanındaki küresel rekabet gücüne istenmeyen ve kalıcı zararlar verme riski taşıyor.”
Yapay Zekaya yeni kontroller
Çerçeve ayrıca en gelişmiş kapalı ağırlıklı Yapay Zeka modellerinin “model ağırlıkları” üzerinde yeni kontroller getiriyor. Model ağırlığı, YZ yazılımının tahminlerde bulunmak veya kararları kontrol etmek için kullandığı sayısal parametreleri ifade eder ve bir model “öğrendikçe” zaman içinde gelişir. Kurallar, bu tür ağırlıkların ihracatı, yeniden ihracatı ve ülke içi transferleri için izin gerektiriyor.
Bakanlık, açık ağırlık modelleri gibi yaygın olarak bulunan model ağırlıklarına sahip modellerin kontrollere tabi olmayacağını söyledi.
ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo pazar günü bir telefon görüşmesinde gazetecilere verdiği demeçte, “Yapay zeka, ona güç veren yarı iletkenler ve model ağırlığı, hepimizin bildiği gibi, çift kullanımlı bir teknolojidir,” diyerek yapay zekanın düşmanlar tarafından nükleer simülasyonlar yürütmek, biyolojik silahlar geliştirmek ve askeri yeteneklerini ilerletmek için kullanılabileceği iddiasını dile getirdi.
Ticaret Bakanlığı bir haber bülteninde, teknolojinin aynı zamanda güçlü saldırı amaçlı siber operasyonları destekleyebileceğini ve kitlesel gözetleme de dahil olmak üzere insan hakları ihlallerine yardımcı olabileceğini öne sürdü.
Raimondo, yeni Trump yönetiminin uzmanlardan, sektör oyuncularından ve ortak ülkelerden gelen girdileri dikkate almasına olanak sağlamak için “120 günlük çok uzun bir yorum süresi” konulduğunu söyledi.
Raimondo, kısıtlamaların dar anlamda ulusal güvenlik kaygılarını hedeflediğini ve örneğin oyun çiplerinin bundan muaf olduğunu vurguladı.
Amerikalı şirketlerin Pazar potansiyelini azaltabilir
ABD-Çin ekonomik ve teknolojik rekabeti konusunda uzmanlaşmış Washington merkezli bir analist olan Ray Wang, çerçevenin Nvidia ve Advanced Micro Devices gibi Amerikan çip şirketlerinin pazar potansiyelini azaltma riski taşıdığını söyledi.
Wang, bunun aynı zamanda Çin’i yapay zeka çipleri geliştirme çabalarını hızlandırmaya iteceğini söyledi.
Nikkei Asia’nın haberine göre Çinli teknoloji şirketleri, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü öncesinde bir dizi önemli sarf malzemesi de dahil olmak üzere çip üretim malzemelerini güvence altına almak için acele etti.
Aralık ayında, Biden yönetimi kapsamlı yeni ihracat kısıtlamaları açıkladı ve neredeyse tamamı Çinli olan 140 kuruluşu ticaret kara listesine ekledi. Aynı ay yönetim, Çin yapımı eski çiplerle ilgili olarak cezalandırıcı gümrük vergilerine yol açabilecek bir ticaret soruşturması başlattı. Soruşturma, Çin’den yapılan ithalata yönelik kapsamlı gümrük vergileri uygulamakla sürekli tehdit eden Trump göreve dönmeden önce tamamlanmayacak.
Üst düzey bir yönetim yetkilisi, göreve gelecek Trump yönetiminin bu yeni kuralların uygulanmasını geciktirmeyeceğini umduğunu ifade etti. “Zaman gerçekten çok önemli” diyen yetkili, ABD modellerinin Çin modellerinin altı ila 18 ay önünde olduğuna dikkat çekti. Wang, Trump’ın geri dönüşü ve Mike Waltz’un ulusal güvenlik danışmanı ve Senatör Marco Rubio’nun dışişleri bakanı olarak seçilmesinin “Çin’in kritik teknolojilerdeki ilerlemesini kısıtlamak için iddialı adımlar atmaya hazır bir yönetim bekleyebiliriz” anlamına geldiğini söyledi.
Aralık ayında Çin, Nvidia hakkında bir antitröst soruşturması başlattığını duyurdu ve ABD’ye bazı çift kullanımlı malzemelerin ihracatı üzerindeki kendi kontrollerini sıkılaştırdı.
Amerika
Politico: Beyaz Saray İran’ın misillemesinden endişeli

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi gecesi Oval Ofis’te yaptığı konuşmada zafer kazanmış gibi görünse de Beyaz Saray içinde yetkililer İran’ın olası bir karşı saldırısına hazırlandıkları için hava o kadar iyimser değildi.
Trump’ın başkanlığı dönemindeki en önemli askeri harekat olan İran’a Amerikan B-2 bombardıman uçakları gönderme kararı, ABD’yi Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance’in uzun süredir kaçınmaya söz verdikleri türden bir başka Orta Doğu çatışmalarının içine sürükleme tehdidi oluşturuyor.
Politico’ya konuşan bir Beyaz Saray yetkilisi, “Bunun bizi ne kadar uzun süreli bir sürece sürükleyeceğini bilmiyoruz. Şu anda mesajımız, nükleer kapasiteden kurtulmak ve müzakerelere odaklanmak,” dedi.
Beyaz Saray’dan üst düzey bir yetkiliye göre, Trump son birkaç gün içinde, ABD personelini minimum riskle Tahran’ın nükleer kapasitesini ortadan kaldırmak için nadir bir fırsat yakaladığına dair ikna olmaya başladı.
İkinci bir yönetim yetkilisi ve Beyaz Saray’a yakın bir kaynağa göre, Trump’ın tamamlanmasının ardından “çok başarılı” olarak nitelendirdiği saldırı planları, başkanın İran’ın nükleer tesislerini yok etme çabalarına İsrail’in katılıp katılmayacağına “iki hafta içinde” karar vereceğini açıkladığı sırada zaten hazırdı.
İlk Beyaz Saray yetkilisi, bununla birlikte, başkan gerginliğin azaltılması için umut verirken, askeri seçenekleri de değerlendirdiğini söyledi.
Aynı yetkili, “Çeşitli saldırı paketlerini inceledi ve dar kapsamlı ve özel olarak hazırlanmış bir paketi seçti,” dedi.
Beyaz Saray’ın üst düzey yetkilisi hafta başında, asker göndermeyen ve Amerikan vatandaşlarının hayatını doğrudan tehlikeye atmayan “cerrahi” bir saldırının, önceki yönetimleri uğraştıran uzun ve maliyetli savaşlardan kaçınma yönündeki başkanın taahhüdüne aykırı olmayacağını belirtti. Bu tür savaşlar, zira “Amerikalıların çoğunluğunun orta ve uzun vadede karşı çıkacağı şeylerin ana eksenini oluşturuyor.”
Cumartesi günü yaptığı kısa konuşmada Trump, ABD’nin İran’a yönelik saldırılarının şimdilik sona erdiğini ima etti. Saldırıları gerçekleştiren ABD askerlerine teşekkür eden Trump, onların hizmetlerine artık ihtiyaç duyulmamasını umduğunu vurguladı.
Aynı zamanda, başkan Tahran’ı barış yapmaya çağırdı ve bunu yapmazlarsa İran’ın son sekiz gün içinde gördüğünden “çok daha büyük” bir trajedi ile karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu. İsrail, ülke genelinde askeri ve nükleer tesisleri vurmuştu.
Şimdi çok şey İran’ın saldırıya nasıl tepki vereceğine bağlı. Orta Doğu’da 40.000’den fazla ABD askeri ve savunma bakanlığı sivil personeli bulunuyor ve Tahran misilleme yapmaya karar verirse bu kişiler hedef alınabilir.
Yönetim, İran ve bölgedeki vekil ağının son haftalarda İsrail’in askeri harekatıyla yeterince zayıflatıldığına ve Tahran’ın misilleme yapma ve daha geniş çaplı bir savaşı tetikleme kabiliyetinin sınırlı olacağına dair güvenini artırıyor.
Bir ABD’li yetkili, İran’ın ABD saldırıları sonrasında ya pes edeceği ya da kısa süreli bir diplomatik çıkış yolu bırakacak sınırlı bir misilleme yapacağı ihtimalinin “gerçekçi” olduğunu söyledi.
Yetkili, “Bu, İran için gerçekten bilinmeyen bir alan. Rejim, kurulduğu günden bu yana ABD’nin saldırısını önlemeye çalışıyor,” diye konuştu.
Fakat Politico’ya göre “Trump dünyasında” endişe devam ediyor. Beyaz Saray’daki tartışmalara aşina bir kişi, “Burada tırmanma riski çok yüksek,” dedi.
İran’ın misillemesi sonucu Amerikalıların da dahil olduğu çok sayıda zayiatın olduğu bir olay olursa, “ABD’nin müdahale etmesi için baskının artacağı” düşünülüyor.
Savunma Bakanı Pete Hegseth için, “Baskı hissedecek ve bir şekilde saldırıların Trump’ın iddia ettiği kadar başarılı olduğunu kanıtlamak zorunda kalacak,” diyen bu kişi, Pentagon’un bu yıl, İran’ın nükleer tesislerinin yeraltındaki derinliği ve yaygınlığı nedeniyle, ABD ordusunun bu tesisleri yok etmek için 30 gün süren sürekli saldırılar düzenlemesi gerektiğini değerlendirdiğini söyledi.
Beyaz Saray, İran’a yönelik bombardımanlar hakkında hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat kongre liderlerine önceden bilgi verdiğini söyledi.
Fakat Temsilciler Meclisi ve Senato istihbarat komitelerinin üst düzey üyeleri de dahil olmak üzere Demokratlar, saldırılardan önce bilgilendirilmediklerini söyleyerek tepki gösterdi.
Demokrat Temsilci Jim Himes, “Anayasa’ya göre, ikimiz de savunmaya yemin ettik, bu konuyla ilgilenmem bombalar düşmeden ÖNCE olmalıdır,” diye yazdı.
Duyurudan kısa bir süre önce, Senato Azınlık Lideri Chuck Schumer, ayrıntılar olmadan “yüzeysel” bir bildirim aldı.
Cumartesi günü, her iki ülkenin diplomatlarına göre, yönetim NATO müttefikleri İngiltere ve Fransa’yı da planlanan saldırılar hakkında bilgilendirdi.
Amerika
ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

ABD’nin İran’a yönelik askeri saldırısı, hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Partili çok sayıda senatör ve temsilcinin sert tepkisini çekti. Siyasiler, Kongre’den resmi yetki alınmadan gerçekleştirilen saldırının anayasayı açıkça ihlal ettiğini ve ABD’yi Orta Doğu’da felaketle sonuçlanabilecek bir savaşa sürükleme riski taşıdığını belirtti.
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) İran’a yönelik saldırısı, hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Partili çok sayıda Kongre üyesinin sert eleştirilerine neden oldu.
Siyasiler, saldırının Kongre’den resmi bir yetki alınmadan yapılmasının anayasayı açıkça ihlal ettiğini ve ABD’yi Orta Doğu’da felaketle sonuçlanabilecek bir savaşa sürükleme riski taşıdığını vurguladı.
Temsilciler Meclisi’ndeki Demokrat Azınlık Lideri Hakeem Jeffries, İran’a yönelik “darbeye” onay verdiği için ABD Başkanı’nı eleştirerek, “Trump, askeri güç kullanımı için Kongre’den izin almayı başaramadı ve Amerika’yı Orta Doğu’da feci bir savaşa sokma riski taşıyor,” ifadelerini kullandı.
‘Anayasaya aykırı ve yasa dışı bir eylem’
Eleştiriler parti ayrımı gözetmeksizin dile getirildi. Demokrat temsilci Ro Khanna, Trump’ın “Kongre’den hiçbir yetki almadan İran’a saldırdığını” belirtirken, Cumhuriyetçi temsilci Thomas Massie yaşananları “her yönüyle anayasaya aykırı” olarak nitelendirdi.
Demokrat Senatör Bernie Sanders da “Trump’ın yaptığı anayasaya aykırıdır,” diyerek savaş ilan etme yetkisinin anayasal olarak yalnızca Kongre’ye ait olduğunu hatırlattı.
Temsilci Ralph Nader ise kararı “bariz bir anayasa ihlali” olarak tanımlayarak, bu adımın “çok sayıda Amerikan askerinin ölümüne yol açacağı” uyarısında bulundu ve en sert şekilde kınanması gerektiğini söyledi.
Demokrat temsilci Yasmin Ansari, Trump’ın adımını “ABD’yi yasal bir dayanak veya siyasi hesap verebilirlik olmaksızın başka bir savaşa sürükleyebilecek yasa dışı bir askeri eylem” olarak gördüğünü belirtti.
Ansari, “Trump bizi sonu gelmeyen bir savaşa daha sürükleme riski taşıyor,” diyerek Kongre’yi savaş yetkileri kararını oylamak üzere acil toplantıya çağırdı.
İran: Nükleer sanayinin gelişiminin durdurulmasına izin vermeyeceğiz
‘Bizi barışa değil, savaşa yaklaştırıyor’
Saldırının bölgedeki istikrarı daha da bozacağına dikkat çeken temsilciler, barış yerine şiddeti körükleyeceği endişesini dile getirdi.
Demokrat temsilci Summer Lee, İran’ı bombalamanın “bizi barışa değil, savaşa yaklaştırdığını ve milyonlarca insanın hayatını tehlikeye attığını” ifade ederek, Trump’ın “bir kez daha anayasayı çiğnediğini ve yetkisi dışında hareket ettiğini” ekledi.
Temsilci İlhan Omar da askeri “darbelerin” barış getirmeyeceğini, “aksine daha fazla şiddeti körükleyip bölgeyi istikrarsızlaştıracağını” vurguladı.
Bir diğer Demokrat temsilci Bonnie Watson Coleman ise ABD’nin bu son tırmandırıcı adımıyla “halkımıza yönelik yakın bir tehdit oluşturmayan” bir ülkeye savaş açtığını belirtti.
Cumhuriyetçi temsilci Marjorie Taylor Greene ise “Eğer Netanyahu önce İran halkının üzerine bomba atmasaydı, İsrail’e de bomba düşmezdi,” diyerek ABD’nin başka bir dış savaşa dahil olmaması gerektiğini savundu.
Beyaz Saray ve istihbarat kulisleri
Saldırı kararına yönelik tartışmalar yönetim içinde de yaşandı. New York Times gazetesinin Beyaz Saray kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, yönetim içinden ve dışından çok sayıda danışman, Trump’ı saldırıdan vazgeçirmeye çalıştı.
Danışmanlar, askeri müdahale yerine İsrail’e istihbarat desteği verilmesini önerse de Trump’ın askeri seçenekte ısrar ettiği bildirildi.
Öte yandan CNN televizyonu, istihbarat komitelerindeki üst düzey Demokratların saldırı hakkında önceden bilgilendirilmediğini, ancak bazı Cumhuriyetçilerin plandan haberdar olduğunu aktardı.
Bu durumun Kongre koridorlarında geniş çaplı bir öfkeye yol açtığı belirtildi. Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi de “Trump’ın İran’a saldırısı ABD’yi bölgesel bir savaşa sürükleyebilir,” açıklamasında bulundu.
Amerika
Hiroşima Nagazaki Barış Komitesi’nden Steinbach, İsrail’in gizli nükleer gücünün perde arkasını anlattı

Hiroşima Nagazaki Barış Komitesi’nden John Steinbach, Schiller Enstitüsü panelinde İsrail’in gizli nükleer programının perde arkasını anlattı. Steinbach, İsrail’in nükleer cephaneliğinin sadece bir savunma aracı olmadığını, aynı zamanda başta ABD olmak üzere diğer ülkeleri kendi istediği politikalara zorlamak için kullanılan bir şantaj mekanizması olduğunu belirtti.
Hiroşima Nagazaki Barış Komitesi’nden (Hiroshima Nagasaki Peace Committee of the National Capital Area) John Steinbach, Schiller Enstitüsü tarafından düzenlenen “True Citizens of Every Nation Demand Peace” (Her Ulustan Gerçek Yurttaşlar Barış İstiyor) başlıklı online panelde, İsrail’in gizli nükleer silah programının tarihini ve mevcut durumunu detaylarıyla anlattı.
Steinbach, İsrail’in nükleer cephaneliğinin, varlığı tehdit edildiğinde tüm dünyayı yok etmeyi amaçlayan “Samson Seçeneği” doktrininin ötesinde, başta ABD olmak üzere diğer ülkeleri kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeye zorlamak için aktif bir şantaj aracı olarak kullanıldığını vurguladı.
Steinbach, İsrail’in bugün 100 ila 500 arasında gelişmiş termonükleer bomba ve nötron bombasına sahip olduğunu belirtti. Ayrıca, ABD’nin doğu kıyılarına ve Moskova’nın ötesine ulaşabilen Jericho 1, 2 ve 3 balistik füzeleri ile Almanya tarafından sağlanan ve nükleer kapasiteye sahip en az altı adet Dolphin sınıfı denizaltıdan oluşan sofistike bir fırlatma sistemine sahip olduğunu ifade etti.
‘Asıl amaç ABD’yi zorlamak’
İsrail’in nükleer programının temel amacının, yazar Israel Shahak’ın ifadesiyle “statükoyu İsrail’in lehine dondurmak” olduğunu belirten Steinbach, bu politikanın özellikle ABD’yi hedef aldığını söyledi.
Steinbach, Fransa’nın nükleer programının eski direktörü Francis Perrin’in, “İsrail programının aslında ABD’yi istediklerini yapmaya zorlamak amacıyla tasarlandığını düşündüklerini” söylediğini aktardı.
Bu zorlama politikasının ilk kez 1973 savaşında bariz bir şekilde uygulandığını belirten Steinbach, “İsrailliler, ABD’nin devasa bir hava ikmali yapmaması durumunda nükleer silah kullanma tehdidinde bulundu. Kissinger ve Nixon istemeyerek de olsa boyun eğdi, hava ikmali gerçekleşti ve dünya nükleer alarma geçti,” dedi.
Nükleer programın kökenleri ve Fransa işbirliği
Steinbach, İsrail’in nükleer programının temellerinin, Holokost’un bir daha asla tekrarlanmaması vizyonuyla David Ben-Gurion tarafından atıldığını ve genç bir bakan yardımcısı olan Şimon Peres’in programın başına getirildiğini söyledi. Programın bilimsel liderliğini ise Ernst Bergmann’ın üstlendiğini ekledi.
Programın 1950’lerin ortalarında ABD’den alınan bir araştırma reaktörüyle büyük bir ivme kazandığını belirten Steinbach, aynı dönemde Fransa ile başlayan işbirliğine dikkat çekti.
Steinbach, “İsrail, Fransız programında tam bir ortaktı. 1950’ler ve 60’ların başındaki Cezayir testlerinin aslında ortak İsrail-Fransız testleri olduğunu anlamalıyız,” değerlendirmesinde bulundu.
Fransa’nın ayrıca Dimona reaktörünün inşasına yardım ettiğini ve tesisin sivil amaçlı bir araştırma reaktörü olarak tanıtılmasına rağmen, bunun bir plütonyum üretim reaktörü olduğunu bildiğini ifade etti.
Kennedy’yi kandıran maket tesis
Dönemin ABD başkanları Eisenhower ve Kennedy’nin İsrail’in nükleer silah edinmesine şiddetle karşı çıktığını ve programdan büyük şüphe duyduğunu belirten Steinbach, Kennedy’nin denetim talebi üzerine İsrail’in başvurduğu aldatmacayı şöyle anlattı:
“İsrail aşırı önlemler aldı. Denetçiler geldiğinde gördükleri her şey tam bir sahtekarlıktı. Onlara hiçbir zaman Dimona kompleksinin gerçek kısımları gösterilmedi, bir maket gösterildi. Denetçiler geri dönüp tesisin sivil amaçlı olduğunu söylediler.”
Steinbach, Kennedy’nin programı durdurmaya kararlı olduğunu ancak kısa bir süre sonra öldürüldüğünü de sözlerine ekledi.
Eski CIA analisti McGovern: İstihbarat ‘İran nükleer silah yapmıyor’ diyor, başkan dinlemiyor
Vanunu’nun ifşaatları oyunu değiştirdi
İsrail’in yıllarca “nükleer belirsizlik” politikası izlediğini ancak Dimona’da teknisyen olarak çalışan Mordecai Vanunu’nun Sunday London Times‘a sızdırdığı fotoğraf ve belgelerin her şeyi değiştirdiğini vurgulayan Steinbach, bu belgeleri inceleyen Manhattan Projesi’nin bomba tasarımcıları Frank Barnaby ve Ted Taylor’ın vardığı sonuçların şok edici olduğunu belirtti.
Steinbach, “O dönemde İsrail’in 200’e yakın nükleer silaha sahip olduğu tahmininde bulundular. Daha da önemlisi, İsrail’in sadece atom bombasına değil, aynı zamanda hidrojen bombasına ve savaş başlıklarıyla kolayca eşleştirilebilecek minyatürleştirilmiş nükleer silahlara da sahip olduğunu belirlediler. Bu, istihbarat camiası için devasa bir başarısızlıktı,” dedi.
Steinbach ayrıca, Güney Afrika ile ortak nükleer testler yapıldığını, program için uranyumun büyük kısmının Güney Afrika’dan, sarı kek uranyumun Almanya’dan sağlandığını ve ABD’nin Pensilvanya eyaletindeki Numec tesisinden de zenginleştirilmiş uranyum kaçırıldığına dair güçlü kanıtlar olduğunu söyledi.
‘UAEA casus yuvasına dönüştü’
Konuşmasının sonunda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nı (UAEA) sert bir dille eleştiren Steinbach, kurumun “içinin kof ve bir casus yuvası” haline geldiğini savundu.
Steinbach, “Bu durum, UAEA’nın, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın (NPT) ve Birleşmiş Milletler’in güvenilirliğini ölümcül bir şekilde zayıflatmıştır,” ifadelerini kullandı.
Steinbach, Mısırlı diplomat Mohamed el-Baradei’nin dürüst bir UAEA direktörü olduğunu ancak ABD’nin onu kasıtlı olarak görevden alarak kurumu bugünkü haline getirdiğini iddia etti.
-
Görüş6 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu5 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi1 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Avrupa5 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor