Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Biden Tayvan seçimlerinin ardından Taipei’ye heyet gönderecek

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden’ın cumartesi günü Tayvan’da yapılacak seçimlerin ardından eski üst düzey yetkililerden oluşan üst düzey bir heyeti Taipei’ye göndermeyi planladığı bildirildi.

Financial Times’ın (FT) planlar hakkında bilgi sahibi beş kişiye dayandırdığı haberine göre, Beyaz Saray, iki partili heyete liderlik etmesi için eski Demokrat Dışişleri Bakan Yardımcısı James Steinberg ve eski Cumhuriyetçi Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley’i görevlendirdi.

Biden, göreve geldiği dönemlerde Pekin’in baskısı karşısında Tayvan’a ABD desteği konusunda güvence vermek üzere eski yetkililerden oluşan iki üst düzey heyeti Taipei’ye göndermişti. Ancak uzmanlara göre bir başkanlık seçiminin hemen ardından böyle bir heyet göndermek alışılmadık bir durum ve bu hamle muhtemelen Pekin’i kızdıracaktır.

Çin’in Washington Büyükelçiliği Financial Times’ın heyetle ilgili haberine verdiği yanıtta Çin’in “ABD’nin Tayvan bölgesiyle herhangi bir şekilde resmi temas kurmasına kesinlikle karşı olduğunu” söyledi. Biden yönetimini “Tayvan bağımsızlığı yanlısı ayrılıkçı güçlere yanlış sinyaller göndermekten vazgeçmeye ve Tayvan bölgesindeki seçimlere herhangi bir şekilde müdahale etmekten kaçınmaya” çağırdı.

Tayvan’daki seçimlerde iktidardaki Demokratik İlerleme Partisi’nin adayı Lai Ching-te ile ana muhalefet Kuomintang Partisi’nden Hou Yu-ih ve Tayvan Halk Partisi’nden Ko Wen-je karşı karşıya geliyor. Çin, DPP’nin Tayvan’ın bağımsızlığını savunan kanadıyla ilişkili olan ABD destekli Lai’ye karşı son derece temkinli.

Biden’ın göndereceği misyon ise, ABD ve Çin’in 1979’da diplomatik ilişkilerin normalleşmesinden bu yana en kötü durumda olan ilişkilerini istikrara kavuşturmaya çalıştıkları bir döneme denk geliyor. Biden kasım ayında San Francisco’da Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile bir zirve gerçekleştirmiş ve bu zirvede ilişkilerde yaşanan türbülansın hafifletilmesi gerektiğini konuşmuşlardı.

‘Geri tepebilecek, riskli bir hamle’

Eski bir ABD’li yetkili Biden’ın seçimden hemen sonra Taipei’ye heyet gönderme kararının geri tepebilecek riskli bir hamle olduğunu söyledi.

FT’ye konuşan yetkili, “Bu hassas dönemde ABD’nin en önemli hedefi hem Pekin hem de Taipei’yi itidalli olmaya teşvik etmek olmalıdır,” dedi ve ekledi: “Böylesine üst düzey bir heyet göndermek Taipei’ye ayı gibi sarılmak gibi görünüyor ve Pekin’e aşırı tepki vermesi için kılıf sağlıyor. Etkili olabilmek için daha ince eylemlere ihtiyacımız var.”

Gezi hakkında bilgi sahibi olan bir başka kişi ise hem Taipei’nin hem de Pekin’in bu geziyi kendi gündemlerini Washington’un politikalarını zorlaştıracak şekilde dayatmak için kullanabilecekleri riskini göz önünde bulundurarak bunun kötü bir fikir olduğunu söyledi.

Söz konusu kişi, Çin’in ABD’den misyonla ilgili alacağı her türlü özel güvenceye, özellikle de Pekin’in tamamen güvenmediği Lai’nin kazanması halinde ,”şüpheyle” yaklaşacağını söyledi. Tayvanlı politikacıların da “ziyareti kendi amaçları doğrultusunda kullanacaklarını ve bununda Boğazlar arası gerginliği alevlendirebileceğini” söyledi.

ABD’li üst düzey bir yetkili, Hadley ve Steinberg’e ABD’nin Tayvan’la gayri resmi ilişkilerini yöneten Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Tayvan’daki Amerikan Enstitüsü’nün Washington’daki başkanı Laura Rosenberger’in de katılacağını söyledi.

Yetkili, Biden’ın Washington’un kazanan ve kaybeden adaylarla ABD politikası ve ABD ile Tayvan arasındaki “gayri resmi ilişkinin benzersizliği” hakkında “açık bir şekilde iletişim kurmasını” sağlamak için bir heyet gönderdiğini söyledi.

Biden iki yıl önce ABD Genelkurmay eski Başkanı Michael Mullen ve Pentagon’un eski üst düzey yetkililerinden Michèle Flournoy’u Tayvan’a göndermişti. Bu heyet, Pekin’in ada üzerindeki baskıyı artırmaya çalışabileceği endişesiyle Taipei’ye “güven vermeyi” amaçlıyordu.

O dönemde, Çin Tayvan çevresinde savaş uçaklarının uçuşlarını artırırken, Biden, Steinberg ve eski Cumhuriyetçi Dışişleri Bakanı Richard Armitage’ı içeren iki partili bir heyet daha göndermişti.

DİPLOMASİ

Olaf Scholz, G20 bildirisinden memnun kalmadı

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz salı günü Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen G20 zirvesinin sonuç bildirgesini eleştirdi.

Scholz, “G20’nin [Ukrayna’daki savaştan] Rusya’nın sorumlu olduğunu açıkça ifade edecek kelimeleri bulamaması çok yavan. Bu benim istediğim bir şey değil,” dedi.

G20 liderlerinden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e de yüklenen Şansölye, “İnsanların onun kör megalomanisi, topraklarını sadece şiddet yoluyla genişletme planı yüzünden acı çekmek zorunda kaldığı 1000 gün,” diyerek Ukrayna savaşının 1000. gününe atıf yaptı.

Alman lider, “İsrail’in kendini savunma hakkını” savundu

G20’nin Gazze’de ateşkes çağrısını takdir etmekle birlikte Scholz, Orta Doğu’daki çatışma yayılmaya devam ederken bildirinin “Hamas, Hizbullah ve İran’dan gelen tehditler” karşısında “İsrail’in kendini savunma hakkına” değinmemesinden “üzüntü duyduğunu” söyledi.

Ayrıca bildiride çatışmanın yayılmasından Hamas’ın sorumlu tutulmamasından da hoşnut olmadığını kaydeden Scholz, “Uzlaşı sağlanamamış olmasından büyük üzüntü duyuyorum. Her şeyin İsrail’e yönelik korkunç ve acımasız bir terör saldırısıyla başladığını söyleseydik durum daha iyi olurdu,” iddiasında bulundu.

Şansölye, “[sonuç olarak] jeopolitik gerilimlerin G20 üzerinde de ne kadar etkili olduğu anlaşılıyor… Uluslararası ilişkilerde esen rüzgar giderek sertleşiyor,” dedi.

Scholz, Taurus füzelerini vermeme kararının arkasında duruyor

Öte yandan Almanya Şansölyesi Scholz, nihai bildirinin Ukrayna’ya ilişkin yorumlarından duyduğu memnuniyetsizliğe rağmen, Kiev’e uzun menzilli füzelerin teslimatını engelleme kararını savunarak bunun doğru bir seçim olduğunu söyledi.

Scholz ülkesinin Ukrayna’nın Avrupa’daki en büyük destekçisi olduğunu ve olmaya devam edeceğini belirtti ama aynı zamanda “sağduyulu davranmanın” önemini de vurguladı.

Scholz, uzun menzilli füzelerin erken teslim edilmesine karşı çıktığını ve bunda haklı olduğunu çünkü bunun Alman birliklerini Rusya’nın derinliklerinde hedef seçimine dahil olmaya zorlayacağını söyledi ve “Çatışmaya bu şekilde katılmanın doğru olacağını düşünmüyorum,” dedi.

Macron Çin’i ‘nüfuzunu kullanmaya’ çağırdı

Bu arada Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Rusya’yı temsil ettiği zirvede Putin’i “mantığa kulak vermeye” çağırdı.

Fransız lider, “Rusya’ya burada gerçekten aklıselime kulak vermesi çağrısında bulunmak istiyorum. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak sorumlulukları var,” dedi ve Rusya’yı “küresel istikrarsızlığa neden olan bir güç” olmakla suçladı.

Macron, Rusya’nın müttefiki Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile yaptığı ikili görüşme sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada Çinli mevkidaşını Rusları gerilimi azaltmaya zorlamak için “tüm nüfuzunu kullanmaya” çağırdığını söyledi.

Macron, Xi’nin Ukrayna’ya yönelik saldırılarını durdurması ve yeni nükleer tutumunu yeniden gözden geçirmesi için Putin ile müzakere etme kapasitesine sahip olduğunu savundu.

Fransa Cumhurbaşkanı Xi ile görüşmesinde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin (KDHC) Ukrayna savaşına Rusya’nın yanında katılma kararını da gündeme getirdiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Çin, Suudi Arabistan ve İran, İsrail’in operasyonlarına son verilmesi çağrısı yaptı

Yayınlanma

Çin, Pekin’in arabuluculuğuyla sağlanan yumuşamayı ilerletmeye yönelik görüşmeler sırasında Suudi Arabistan ve İran arasındaki ilişkileri “çeşitli alanlarda” geliştirme taahhüdünü yineledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan ortak açıklamaya göre, salı günü Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da bir araya gelen üç ülkenin üst düzey diplomatları, İsrail’in Gazze ve Lübnan’daki askeri operasyonlarına “derhal son verilmesi” çağrısında bulundu.

Ayrıca İsrail’in İran’ın “egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik saldırılarını ve ihlallerini” de kınadılar.

Açıklama, İsrail’in geçen ay İran’a düzenlediği hava saldırısında Tahran’ın nükleer programının bir bölümünü vurduğunu, savunma ve füze üretim kapasitesini zayıflattığını teyit etmesinden bir gün sonra geldi.

Ortak açıklamada “Üç taraf, devam eden şiddet ve tırmanma döngüsünün bölge ve dünya güvenliğinin yanı sıra deniz güvenliği için de ciddi bir tehdit oluşturduğuna inanmaktadır” denildi.

Bu toplantı, yedi yıllık düşmanlığın ardından diplomatik bağların yeniden kurulması için Mart 2023 ‘te Pekin’de bir anlaşmaya varılmasının ardından Riyad ve Tahran arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi sürecini desteklemek üzere kurulan Çin-Suudi Arabistan-İran üçlü komitesinin ikinci toplantısıydı.

Çin’in arabuluculuk ettiği anlaşma, kendisini küresel bir barış yapıcı olarak konumlandırmaya ve Washington’un Orta Doğu’daki geleneksel hakimiyetine meydan okumaya çalışan Pekin için diplomatik bir zafer olarak görüldü.

Resmi Suudi Basın Ajansı’nın ortak açıklamaya dayandırdığı haberine göre Riyad ve Tahran salı günü ayrıca “Pekin Anlaşması’nı tüm hükümleriyle uygulama kararlılıklarını ve ülkeleri arasındaki komşuluk ilişkilerini pekiştirme yönündeki çabalarını teyit ettiler”.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Danimarka’dan Ukrayna’ya F-16 desteği: İlk parti teslim edildi

Yayınlanma

Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile gerçekleştirdiği görüşmede, Kopenhag’ın Kiev’e 6 adet F-16 savaş uçağı teslim ettiğini ve 13 adet daha göndermeyi planladığını duyurdu.

Frederiksen, “Altı tanesi çoktan teslim edildi. Bu ilk parti… Ardından bir parti daha gelecek ve sonrasında bir parti daha. Toplamda 19 uçak olacak,” dedi.

Başbakan ayrıca, Danimarka’nın geçen yazdan bu yana Ukraynalı pilotların eğitimine destek verdiğini belirtti.

Ekim ayı başında Hollanda Savunma Bakanı Ruben Brekelmans, Amsterdam’ın ilk parti F-16’ları Kiev’e teslim ettiğini bildirmişti.

Brekelmans, teslim edilen uçak sayısını açıklamazken, taahhüt edilen 24 adet F-16’nın “önümüzdeki aylarda” ülkeye ulaşacağını kaydetmişti.

Hollanda, daha önce Ukrayna’nın kendisine teslim edilen F-16’ları Rusya topraklarında gerçekleştirilecek savunma operasyonlarında kullanmasına onay vermişti.

Ülkenin Silahlı Kuvvetler Komutanı Onno Eichelsheim, “Savaş hukuku kurallarına uyulması şartıyla F-16’ların kullanımı ve menzili konusunda herhangi bir kısıtlama getirmedik,” açıklamasında bulundu.

Hollanda, Danimarka, Belçika ve Norveç, Ukrayna’ya toplam 79 adet F-16 savaş uçağı sağlama taahhüdünde bulunan ülkeler koalisyonunun üyeleri.

Zelenskiy ise Rusya’ya karşı hava sahasında etkin bir savunma için 120 ila 130 savaş uçağına ihtiyaç duyduklarını öne sürmüştü.

The Times gazetesinin haberine göre, temmuz ayı sonunda Hollanda’nın Kiev’e 6 adet F-16 teslim ettiği bildirilmişti. Zelenskiy, ağustos ayı başında F-16’ların Ukrayna’daki ilk görüntülerini kamuoyuyla paylaştı. Aynı ayın sonunda bir savaş uçağı düştü.

Ukrayna Genelkurmay Başkanı Aleksandr Sırskiy, CNN‘e verdiği mülakatta, savaş uçağı pilotunun kaza öncesinde iki füze düşürdüğünü ve üçüncü bir füzeyi de etkisiz hale getirmeye çalıştığını aktardı.

Breaking Defence dergisinin haberine göre de F-16’nın bir Patriot karadan havaya füze sistemiyle koordineli çalışırken, düşürülen füzenin enkaz bulutuna girerek kazaya sebebiyet vermiş olabileceği değerlendiriliyor.

Ukrayna’ya ait F-16 düştü: ‘Dost ateşi’ iddiası

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English