Bizi Takip Edin

AVRUPA

Casus ve Prens Andrew ile bağı olduğu iddia edilen Çinli, Birleşik Krallık’tan çıkarıldı

Yayınlanma

Prens Andrew ile iş bağlantıları olan ve İngiliz siyaset ve iş dünyasının önde gelen isimlerinden oluşan bir ağa erişimi olduğu iddia edilen Çinli bir casus, ulusal güvenlik gerekçesiyle Birleşik Krallık’tan çıkarıldı.

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre perşembe günü yapılan bir duruşmada, İngiliz iç istihbarat örgütü MI5’ın, Birleşik Cephe Çalışma Departmanı (UFWD) için çalışan ve Çin Komünist Partisi üyesi olduğu öne sürülen 50 yaşındaki Çin vatandaşının Büyük Britanya’ya girişinin yasaklanması yönünde İçişleri Bakanlığı kararı onandı.

UFWD’nin Çin devleti adına istihbarat topladığı öne sürülüyor. Birleşik Krallık Güvenlik Servisi tarafından Kasım 2021’de terörle mücadele yasaları uyarınca sınırda durdurulduktan sonra adamın telefonundan indirilen veriler, Kraliçe Elizabeth’in ikinci oğlunun yanı sıra Birleşik Krallık’taki güçlü figürlerle yakın ilişkilerini ortaya çıkardı.

Özel Göçmenlik Temyiz Komisyonunun kararında, “Başvuru Sahibi, ÇKP (UFWD dahil) veya Çin Devleti tarafından siyasi müdahale amacıyla kullanılabilecek önde gelen Birleşik Krallık şahsiyetleri ve üst düzey Çinli yetkililerle ilişkiler kurabilecek bir konumdaydı,” denildi.

Komisyon, Prens Andrew’un kıdemli danışmanı Dominic Hampshire tarafından telefonla gönderilen bir mektubun, başvuru sahibinin Çin’deki potansiyel ortaklar ve yatırımcılarla yaptığı görüşmelerde York Dükü adına hareket ettiğini gösterdiğini de ekledi.

Kararda, “Bu durumun, Başvuru Sahibinin üst düzey Çinli yetkililer ile Birleşik Krallık’ın önde gelen isimleri arasında Çin Devleti tarafından siyasi müdahale amacıyla kullanılabilecek ilişkiler kurabilecek bir konumda olduğunu gösterdiği değerlendirilmiştir,” denildi.

Söz konusu kişi, Birleşik Krallık-Çin ticari ilişkilerini desteklemeye adanmış Londra merkezli bir kuruluş olan 48 Group Club’ın da onursal üyesiydi. Üyeleri arasında eski başbakan Sir Tony Blair ve eski başbakan yardımcısı Lord Michael Heseltine’in yanı sıra devlet memurları, işletme yöneticileri ve diplomatlar da bulunuyor.

İşadamı Çin Komünist Partisi ile bağlantısı olduğunu ya da UFWD’den talimat aldığını reddetti. Şirketinin Çinli yatırımcılara Britanya pazarında yardımcı olduğunu ve McLaren Automotive’in Çin pazarına araç getirmesine yardımcı olduğunu söyledi. 

Fakat kararda, “UFWD bağlantılarını Birleşik Krallık’taki bağlantılarına tam olarak açıklamış olma ihtimalinin düşük olduğu, bunun da faaliyetlerinde ‘aldatıcı bir unsur’ olduğunu gösterdiği” belirtildi.

Prens Andrew, Amerikalı finansçı ve çocuklara cinsel istismar suçlusu Jeffrey Epstein ile olan dostluğunun bir sonucu olarak ve Epstein’ın insan ticareti yaptığı iddia edilen kadınlardan biriyle mahkeme dışı bir anlaşmaya varmasının ardından 2019 yılında kraliyet görevlerini bırakmak zorunda kalmıştı.

Ağustos 2021 tarihli ve Çinli işadamının telefonunda bulunan “dük için konuşma noktaları” başlıklı bir belge, Prens Andrew’un “çaresiz bir durumda olduğunu ve her şeye tutunacağını” öne sürüyordu.

Notta, “Para hakkında konuşursa: ‘işler iyi gidiyor, Dominic ile görüşüyorum, o takip edecek’. Anlaşmaların ne zaman gerçekleşeceğini sorarsa: ‘iyi ilerleme kaydediyoruz’; hemen değil ama çok uzak olmayan bir gelecekte. Az söz verip çok iş yapmak daha iyidir,” yazdığı öne sürülüyor.

Birleşik Krallık güvenlik kurumları “Çin casusluğu tehdidi” konusunda bir süredir diken üstünde. MI5 Başkanı Ken McCallum, 2022 yılında Pekin’in casusluk teşkilatlarının İngiliz kamuoyunda tanınan kişileri etkilemek için “uzun bir oyun” oynadıklarını ileri sürmüştü.

Bunu “oyunun kurallarını değiştiren stratejik bir meydan okuma” olarak nitelendiren McCallum, Çin devletinin “etki satın almak ve uygulamak için sabırlı, iyi finanse edilmiş, aldatıcı kampanyalar düzenlediğini” savunmuştu.

AVRUPA

Starmer: Avrupa’nın Ukrayna’yı savunmak için adım atması gerek

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Avrupalı müttefiklerin Ukrayna’nın Rusya ile mücadelesine yardım etmek için devreye girmesi gerektiğini söyledi.

POLITICO’ya özel bir mülakat veren Birleşik Krallık lideri, önümüzdeki günlerde ve haftalarda Trump’ın dönüşüyle birlikte ortaya çıkacak herhangi bir barış girişiminde, İngiliz askerlerinin barışı koruma rolüyle görevlendirilmesi de dahil olmak üzere, “tam bir rol” oynamayı taahhüt etti.

Fakat Stermer, Ukrayna’nın diğer tüm müttefiklerinin askeri desteği artırmasının ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i Rusya ile müzakereler için “mümkün olan en güçlü konuma” getirmesinin hayati önem taşıdığını söyledi.

Trump’ın dönüşünün Avrupa’nın Ukrayna için çok daha fazlasını yapması gerektiği anlamına gelip gelmediği sorusuna Starmer, “Evet, bence toplu olarak daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Bence bu Avrupa genelinde kabul görüyor,” cevabını verdi.

Starmer diğer ülkelere “ne yapmaları ya da yapmamaları gerektiğini” söylemediğinde ısrar etti fakat “şu anda dünyadaki çatışmalar açısından farklı bir bağlamda yaşadıklarının” altını çizdi.

Britanya, Ukrayna’da askeri üs kurmayı değerlendirecek

Kasım ayındaki seçim zaferinin ardından Pazartesi günü göreve başlayacak olan Trump, savaşı bir gün içinde sona erdireceğini söyleyerek Ukrayna’nın müttefiklerini telaşlandırdı.

Bu konuda bir zaman çizelgesi olmasa bile, Trump’ın ekibi barış müzakerelerinde ısrar etmenin bir yolunu hızla bulacağına inanıyor.

Bu hafta Dışişleri Bakanı adayı Marco Rubio, Ukrayna ve Rusya’nın uzlaşmaya varması gerektiğini söyledi. 

İngiliz askerlerinin Ukrayna’ya konuşlanıp konuşlanmayacağı yönündeki bir soruya doğrudan cevap vermeyi reddeden Starmer, “Kendimizi çok aşıyoruz. … Ukrayna bir savaş durumunda. İster savaş ister müzakere olsun, Ukrayna’nın mümkün olan en güçlü konumda olması gerekiyor,” dedi.

Tüm bunlara rağmen İşçi Partisi lideri, zamanı geldiğinde İngiliz personelin bir rol üstlenerek orada bulunacağı konusunda kararını vermiş görünüyor.

Starmer, “Kesin rollerle ilgili tartışmaların önüne geçmek istemiyorum ama biz üzerimize düşen tüm rolü oynayacağız. Açıkçası bunun ne anlama geldiği konusunda pek çok tartışma var. Benim için önemli olan ilkeleri aklımızda tutmamız: Bu kalıcı olmalı, etkili olmalı ve caydırıcı olmalı çünkü en kötüsü kalıcı olmayan ve önümüzdeki yıllarda Rusya’nın daha da saldırganlaşmasına yol açacak bir çatışmaların durdurulmasıdır,” ifadelerini kullandı.

Baerbock ile Scholz arasında Kiev’e yardım tartışması

Starmer, Trump’ın Avrupa’nın güvenliği ve küresel ticaret için oluşturduğu riskler konusunda “diplomatik olmaya” özen gösterdi.

Trump ile eylül ayındaki akşam yemeği de dahil olmak üzere birkaç kez konuştuğunu kaydeden İngiliz lider, “ABD burada hayati bir rol oynamıştır. Bunu takdir etmeliyiz. Beklediğiniz gibi ABD ile her gün birlikte çalışıyoruz ve çalışmaya da devam edeceğiz. Seçilmiş Başkan Trump’ın da ABD’nin bu meselenin çözümündeki hayati rolünü çok iyi bildiğinden kesinlikle eminim,” dedi.

Starmer, ABD ile bir ticaret anlaşması konusunda görüşmeler yapmak istediklerini de açıkça ifade ettiğini aktardı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Frontex: Düzensiz göçmen sayısı yüzde 38 azaldı

Yayınlanma

AB’nin sınır koruma birimi Frontex’e göre Akdeniz, Atlantik ya da AB’nin doğu ve güneydoğu sınırları üzerinden AB üyesi ülkelere gelen göçmenlerin sayısı geçen yıl yüzde 38 azalarak 239.000’e düştü.

Frontex, bunun başlıca nedeni olarak AB’nin Tunus ve Libya gibi ülkelerle mülteci savunma anlaşmaları imzalamış olmasını gösterdi.

Frontex’in salı günü açıkladığı üzere, bu düşüşün başlıca nedeni Orta Akdeniz rotası olarak adlandırılan güzergahta önemli ölçüde daha az geçiş yaşanmış olması.

2024 yılında bu rota üzerinden İtalya’ya sadece 67.000 mülteci girdi. 2023 yılında bu sayı 163.000’di ki bu 2024’e kıyasla yüzde 59 daha fazlaydı.

Frontex İcra Direktörü Hans Leijtens’e göre bunun nedeni “başta Tunus olmak üzere Kuzey Afrika ülkeleriyle daha iyi işbirliği yapılması.”

Fakat aynı zamanda kaçış rotaları da her zamanki gibi değişmeye başladı. Özellikle Libya’nın doğusundan Yunanistan’a uzanan Doğu Akdeniz rotasını kullanan mültecilerin sayısı yüzde 14 artarak 69.000’e yükselirken, Batı Afrika’dan İspanyol Kanarya Adalarına geçenlerin sayısı da yüzde 18’lik bir artışla yaklaşık 47.000 oldu.

Rusya ve Belarus üzerinden AB’ye geçenlerin sayısı da 17.000 ile bir önceki yıla göre oldukça yüksekti. Fakat bunların yüzde 80’i, askerlik hizmetinden kaçmak isteyen Ukraynalılardı.

AB’nin göç savunması konusunda Tunus ve Libya ile işbirliği yapması AB’ye deniz yoluyla geçiş sırasında ölenlerin sayısında da artışa yol açıyor çünkü mülteciler bir kez daha daha daha tehlikeli rotaları kullanmak zorunda kalıyor.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) istatistiklerine göre, Akdeniz’i geçerek Avrupa’ya ulaşırken ölen mültecilerin sayısı azaldı: 2024’te 2.333 olan bu sayı, 2023’te 3.155 idi. IOM’ye göre 2014’ten bu yana Akdeniz’den Avrupa’ya kaçarken ölenlerin toplam sayısı 31.272.

Fakat örgütün özellikle yüksek belgeleme standartları gerektiren rakamlarının çok düşük olduğu düşünülüyor. Buna ek olarak, Batı Afrika’dan Kanarya Adalarına geçiş sırasında ölenlerin sayısı geçen yıl arttı.

İspanyol sivil toplum kuruluşu Caminando Fronteras 2024 yılında en az 9.757 kişinin öldüğünü ve bu sayının bir önceki yıla göre yarı yarıya daha fazla olduğunu kaydetti.

Öte yandan göçmenler söz konusu olduğunda özellikle Alman hükümeti, mültecileri eksik istihdam görülen mesleklerde işgücü olarak kullanabileceği “bürokratik olmayan bir yaklaşım” benimsiyor.

Örneğin, uzun zamandır Suriyeli mültecilerin, özellikle de Almanya’da henüz kazançlı bir iş bulamamış olanların, geri dönüşüne odaklanılıyor. Fakat Federal Kalkınma Bakanı Svenja Schulze çarşamba günü Şam’a yaptığı bir ziyaret sırasında, Alman sağlık sistemini çalışmalarıyla destekleyen 5.800 Suriyeli doktorun bir istisna olduğunu ve Almanya’nın bu insanların çalışmalarına “bağımlı” olduğu için “bu insanları elinde tutmakta çıkarı olduğunu” söyleye biliyor.

Schulze’ye göre, önemli sayıda Suriyeli doktor yeniden yapılanmaya katkıda bulunmak için ülkelerine dönmeyi düşünüyor. Mülteci doktorları kaybetmeden bunu mümkün kılmak için Berlin, şu anda korumaya muhtaç olanların menşe ülkelerine gider gitmez koruma statülerini kaybetmelerini öngören bir yönetmeliği değiştirmeye hazırlanıyor.

Schulze ayrıca Almanya’daki hastanelerin Suriye’deki hastanelerle işbirliği yapmasını öngören hastane ortaklıkları kurulması ihtimalini de değerlendiriyor.

Schulze’ye göre bu sayede Suriyeli doktorlar Almanya’dan Suriye için çalışabilecek.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baerbock ile Scholz arasında Kiev’e yardım tartışması

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Ukrayna’ya yapılacak yeni yardımı ülkesinin katı harcama kısıtlamalarının gevşetilmesi koşuluna bağlayarak hükümet içinde sert bir siyasi tartışmanın fitilini ateşledi.

Siyasi yelpazenin farklı kesimlerinden Alman liderler 23 Şubat’ta yapılacak federal seçimler öncesinde Ukrayna’ya 3 milyar avroluk bir yardım paketinin kabul edilmesi için bastırıyor. Eğer gerçekleşirse, bu yardım şimdiye kadar herhangi bir müttefikten gelen en büyük yardım paketi olacak.

Fakat Scholz, yardım paketini ancak yeni borçlanmayla ödenmesi halinde destekleyeceğini söyledi. Alman siyaset arenasında tartışmalı bir talep olan bu durum, yardım paketinin hızlı bir şekilde geçme ihtimalini çok düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda seçim öncesinde kilit konulardan biri haline gelen harcamalar konusundaki anlaşmazlığı da alevlendiriyor.

Scholz çarşamba günü geç saatlerde Alman televizyonuna verdiği demeçte, “Eğer herkes bunun kredilerle finanse edilmesi konusunda anlaşırsa ben yine de desteklerim,” dedi.

Bu ayın başlarında Alman medya kuruluşu Spiegel, Yeşiller’den Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi’nden Savunma Bakanı Boris Pistorius’un 3 milyar avroluk yardım paketi için bastırdıklarını ama Scholz’un öneriyi engellediğini bildirdi.

Bild’de yer alan habere göre ise, çarşamba günü yapılan kabine toplantısı sırasında Scholz, Baerbock’a seslenmeye çalıştı fakat Baerbock toplantıyı terk etti.

Baerbock ile Pistorius’un hazırladığı paket, ilave Iris-T hava savunma bataryaları, Patriot füzeleri, on adet kundağı motorlu obüs ve daha fazla topçu mühimmatı içeriyor.

Baerbock Şansölyenin vetosunu açıkça eleştirirken, Scholz ana mesele olarak finansman kaygılarını gösteriyor.

Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve mali açıdan muhafazakar Hür Demokrat Parti (FDP) gibi sağ eğilimli partiler Ukrayna’ya yardımı destekliyor ama Almanya’nın yapısal bütçe açığını acil durumlar dışında gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 0,35’i ile sınırlayan anayasal “borç freninin” gevşetilmesine genel olarak karşı çıkıyor ve bu da yardımın nasıl finanse edileceği konusunda bir anlaşmazlık yaratıyor.

Scholz şimdi Ukrayna yardımının ek borçlanmayla finanse edilebilmesi için parlamentonun acil durum ilan etmesini istiyor. Şansölye seçim kampanyası sırasında defalarca normal bütçe harcamalarını kullanmanın Almanya’nın sosyal refah sistemi ve emekli maaşları pahasına Ukrayna’ya yardım etmek anlamına geleceğini savundu.

CDU’lu kıdemli parlamenter Jürgen Hardt, Şansölyenin son talebinin “Ukrayna’ya yardım etmemek için bir bahane olarak kullanıldığını” ileri sürdü ve “Şansölyenin seçim kampanyası sırasında aksi takdirde Alman emeklilerden para alınması gerekeceğini ciddi bir şekilde iddia etmesi, cüretkarlık açısından aşılamaz,” dedi.

Hardt, Alman vergi mükellefini asıl yaralayacak olanın yeni borç faizlerini ödemek olduğunu, Ukrayna’daki “başarısızlığın” ise “daha pahalı ve ekonomi için daha kötü” bir sonuç doğuracağını savundu.

FDP’li siyasetçiler de Scholz’un talebini sert bir dille eleştirdi. FDP’nin genel sekreteri Marco Buschmann X’te yazdığı yazıda, “[Scholz] şimdi de Ukrayna’nın aksi takdirde eli boş gideceği tehdidiyle Federal Meclis’e 3 milyar avro için şantaj yapmak istiyor,” dedi.

Genelde daha fazla borç almaktan yana olan Yeşiller üyeleri bile Scholz’u sert bir dille eleştirerek, onu seçim öncesinde Ukrayna yardımını engellemek istemekle suçladı.

Bütçe komitesinde yer alan Yeşiller milletvekili Sebastian Schäfer, X’te yaptığı açıklamada, “Görünüşe göre Şansölyelik, Federal Meclis’te çoğunluğa sahip olmamak için hararetle bir yol arıyor,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English