Bizi Takip Edin

Avrupa

CDU Başkanı Merz: Almanya, Avrupa’da daha çok sorumluluk almalı

Yayınlanma

Ukrayna’da devam eden savaş nedeniyle hem Avrupa içinden hem de iç kamuoyundan tepkilerle karşılaşan Almanya’dan dikkat çekici bir ses çıktı.

Hıristiyan Birlik Partisi (CDU) Başkanı Friedrich Merz, Almanya’nın kendisini, dışarıdan göründüğünden daha küçük gösterdiğini savundu.

Alman ajansı dpa’ya konuşan Merz, Berlin’in Avrupa çapında daha fazla liderlik sorumluluğu alması gerektiğini söylerken, bu konuda Alman ekonomisinin gücünün kendisini anlattığını belirtti.

Almanya’nın yalnızca AB içinde değil AB dışında da kendini küçük gösterdiğini savunan CDU şefi, ülkesinin daha fazla “idari sorumluluk” almasını istedi.

“Avrupa Birliği, Almanya liderlik sorumluluğu almaya istek gösterdiğinde iyi gidiyor,” diyen Merz, bu durumun ülkesinin jeostratejik öneminden, AB içindeki en kalabalık nüfusa ve en güçlü ekonomiye sahip olmasından kaynaklandığını öne sürdü.

Merz, yurt dışına yaptığı seyahatlerde, dışarının Almanya’dan beklentileriyle Almanya’nın kendini gördüğü yer arasında çok büyük fark olduğunu söyledi.

Almanya’nın yeni Çin Halk Cumhuriyeti stratejisi hakkında da konuşan Merz, Çin’in “otoriter bir ülke” olmakla birlikte önemli bir ticaret ortağı olduğunu kaydetti. CDU şefi, “Kendimizi Çin’den tamamen koparamayacağız. Ama aynı zamanda Çin’e karşı çıkarlarımızı da korumak zorundayız,” dedi.

Avrupa

Fransa: Müslüman Kardeşler bağlantılı örgütler AB’de lobi yapıyor

Yayınlanma

Fransa’nın hazırladığı rapora göre, Müslüman Kardeşler ile bağlantılı örgütler, “önemli lobi faaliyetleri” yoluyla Avrupa Birliği (AB) kurumlarını etkilemeye çalışıyor.

POLITICO’nun resmi hali yayınlanmadan önce gördüğü belgede, İslamcı grubun ideolojik müttefiklerinin Brüksel’i “küfrü suç saymaya” ve Fransa’nın hem din özgürlüğünü hem de din özgürlüğünden muafiyeti koruyan “katı laik” devlet modeliyle çelişen “tekil” bir din özgürlüğü vizyonunu teşvik etmeye çalıştığı ileri sürülüyor.

Raporda, Avrupa Parlamentosu (AP) ve milletvekillerinin “özellikle hedef alındığı” belirtiliyor.

Fransız İçişleri Bakanlığının, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron başkanlığında yapılan ulusal güvenlik konseyi toplantısında tartışılan belgenin, yayınlanmasıyla tehlikeye girebilecek kaynakların isimlerini ve devam eden davalara atıfları içermeyen, sansürlenmiş bir versiyonunu çarşamba günü yayınlaması bekleniyordu.

Toplantının ardından Macron’un ofisi, raporun hafta sonuna kadar yayınlanacağını açıkladı.

POLITICO’nun gördüğü ön raporda, 20. yüzyılda  Mısır’da İslam hukuku ile yönetilen bir devlet kurmak amacıyla kurulan Müslüman Kardeşler’in, grubun ideolojisini paylaşan ve Müslüman ve İslamcı hareketlere yurtdışında finansman sağladığı bilinen Katar ve Kuveyt’ten para alan birkaç pan-Avrupa örgütü aracılığıyla faaliyetlerini yürütmeye çalıştığı iddia ediliyor.

Listede yer alan örgütler arasında Avrupa Müslümanları Konseyi (CEM) ve Avrupa Müslüman Gençlik ve Öğrenci Örgütleri Forumu (FEMYSO) da bulunuyor.

Raporda, Müslüman Kardeşler’in iç çemberindeki üyelerin CEM üyesi olduğu ve FEMYSO’nun Müslüman Kardeşler yetkilileri için bir “eğitim yapısı” olarak kullanıldığı iddia ediliyor.

Akademisyenler, Müslüman liderler ve istihbarat görevlileriyle yapılan onlarca röportaja dayanan raporun bulguları, on yıl önce Birleşik Krallık’ta yayınlanan bir hükümet raporundaki bulgularla benzerlik gösteriyor.

Raporda, Müslüman Kardeşler’in etki elde etme kampanyasının bir kısmını “İslamofobi ile mücadele” kisvesi altında yürüttüğü iddia edildi. 

Fransa son günlerde seküler yapısını korumak için büyük çaba sarf ediyor. Bu hafta başında Avrupa Bakanı Benjamin Haddad, Brüksel’in ülkenin seküler değerlerine saygı göstermeyen kampanyaları ve İslamcı hareketlerle bağlantılı olduğu iddia edilen kuruluşları finanse ettiği iddialarının ardından, AB’nin hibe dağıtımında daha sıkı kontroller yapılmasını istedi.

Cumhurbaşkanlığı ofisi de salı günü yaptığı açıklamada, Macron’un hükümetine Müslüman Kardeşler’in etkisine karşı önlemler önerme görevi verdiğini ve bu önlemlerin önümüzdeki ay tartışılmasının beklendiğini duyurdu.

Raporun erken bir versiyonu muhafazakâr günlük gazete Le Figaro ve sağcı dergi Valeurs Actuelles’e sızdırıldı. Bu sızdırma, isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan üst düzey bir hükümet yetkilisi tarafından İçişleri Bakanı Bruno Retailleau’ya atfedildi.

Görevinden dolayı raporun tamamına erişimi olan Retailleau, bu hafta başında gazetecilere yaptığı açıklamada, belgenin “İslamcı sızmanın nasıl bir tehdit olduğunu” ortaya koyacağını söylemişti.

Ulusal Birlik (RN) Başkanı Jordan Bardella, France Inter’e verdiği demeçte, Müslüman Kardeşler’in Fransa’nın karşı karşıya olduğu “en varoluşsal sorunlardan biri” olduğunu öne sürdü.

Geçen yıl kısa bir süre başbakanlık görevini yürüten ve şu anda merkezci, Macron yanlısı Rönesans Partisi’nin lideri olan Gabriel Attal ise buna yanıt olarak 15 yaşın altındaki kızların başörtüsü takmasını yasaklama önerisini ortaya attı.

Solcu Boyun Eğmeyen Fransa’nın (LFI) lideri Jean-Luc Mélenchon ise, hükümeti İslamofobiyi körüklemek ve aşırı sağın argümanlarına “güvenilirlik kazandırmak”la suçladı.

Mélenchon, “Yeter artık! Ülkeyi mahvedeceksiniz,” diye yazdı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Türkiye, AB savunma fonuna katılmaya hazırlanıyor

Yayınlanma

Atina ve Lefkoşa’nın itirazlarına rağmen, Türkiye’nin yeni Avrupa savunma programlarına katılımının ilerlemesi bekleniyor, zira nihai kararlar Avrupa Birliği içinde oybirliği ile değil, nitelikli çoğunluk oyuyla alınacak.

Salı günü Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias, Türkiye’ye dolaylı olarak atıfta bulunarak bu gelişmeye karşı çıktığını dile getirmişti.

Brüksel’de düzenlenen Dışişleri Konseyi toplantısı öncesinde yaptığı açıklamada bakan, “Düşman kendi duvarlarımızın içindeyse Avrupa’yı savunamayız,” demişti.

Kathimerini’ye göre Türkiye’nin AB savunma girişimlerine dahil edilmesi sürpriz değil. Son aylarda, Avrupa’nın savunma kapasitesini güçlendirmenin aciliyeti nedeniyle AB’nin Türkiye ile savunma konusunda işbirliği yapma niyetinde olduğu mesajı, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’den Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis’e ve çalışma düzeyindeki temaslara kadar birçok düzeyde Atina’ya iletilmişti.

Yunanistan ve Kıbrıs dışında neredeyse tüm AB üye ülkeleri için, ittifakın en büyük ikinci ordusuna sahip bir NATO üyesini dışlamak, özellikle de blok Ukrayna ve Orta Doğu’da daha fazla nüfuz arayışında olduğu bir dönemde, pek mantıklı değil.

Atina, Brüksel’de de dirençle karşılaştı ve bu durum Yunan hükümetini AB başkentlerindeki büyükelçilerini harekete geçirmeye sevk etti. Diplomatlara, Yunanistan’ın endişelerini ortak ülkelerin dışişleri ve savunma bakanlıklarına iletmeleri ve kararların nitelikli çoğunlukla değil, oybirliğiyle alınması gerektiğini vurgulamaları talimatı verildi.

Yunanistan, AB ile aday ülkeler arasında ikili ve gelecekteki anlaşmaları düzenleyen Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşmanın (TFEU) 212. maddesini gerekçe gösterdi.

Ne var ki pratikte Atina’nın manevra alanı sınırlı. Üçüncü ülkeleri ilgilendiren tekliflerin seçimi nitelikli çoğunlukla kararlaştırılacak ve bu da Yunanistan ve Kıbrıs’a AB içinde bu konuda sadece kırılgan ve değişken ittifaklar bırakacak.

Müzakereler 27 Mayıs’ta yapılacak Genel İşler Konseyi toplantısı öncesinde birkaç gün daha devam edebilir. Zorluklara rağmen, diplomatik kaynaklar, müzakerecilerin önemli farklılıkları gidermek için çalıştıkları için görüşmelerin hassas bir aşamada olduğunu belirtiyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Portnov suikastı, ‘Zelenskiy için tehlikeli bilgileri’ gündeme getirdi

Yayınlanma

Eski Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in danışmanı Andrey Portnov, bugün İspanya’nın başkenti Madrid’in banliyösünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Cinayetin Rusya-Ukrayna çatışmasıyla bağlantılı olabileceği ya da bir hesaplaşma olabileceği değerlendirilirken, Portnov’un geçmişte tartışmalı bir figür olduğu biliniyordu.

Eski Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in danışmanı Andrey Portnov, bugün Madrid’in Posuelo de Alarcón belediyesindeki özel bir Amerikan okulunun yakınında uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.

Portnov’a Mercedes marka aracına bindiği sırada en az dört el ateş edildiği ve saldırganların olay yerinden kaçtığı bildirildi.

İspanyol polisi, cinayetin Rusya-Ukrayna çatışmasıyla bağlantılı olabileceği veya bir hesaplaşma olabileceği ihtimalleri üzerinde duruyor.

El Pais gazetesinin aktardığına göre, saldırıyı iki ya da üç kişi gerçekleştirdi ve toplamda beş el ateş edildi.

20 Minutos gazetesi ise soruşturmanın Portnov cinayetini Rusya-Ukrayna çatışmasıyla ilişkilendirdiğini ancak bir hesaplaşma olabileceği ihtimalini de dışlamadığını belirtti.

İspanyol radyo istasyonu Cadena SER, Portnov’un daha önce Ukrayna’da kamu fonlarını zimmetine geçirdiği ve insan hakları ihlallerinde bulunduğu iddiasıyla Avrupa Birliği’nin (AB) yaptırım listelerinde yer aldığını kaydetti.

Eski Ukrayna lideri Yanukoviç’in danışmanı Madrid’de öldürüldü

AB yaptırımları Mart 2015’te kaldırılmış, ancak Portnov bir ay sonra Ukrayna’nın Mirotvorets adlı kayıt sistemine “vatan haini” olarak dahil edilmişti.

Burada Portnov, Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne tecavüz etmekle suçlanıyordu. Portnov ayrıca Ukrayna gizli servislerinin de radarındaydı ve Rusya ile bağlantıları olduğundan şüpheleniliyordu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı özel yetkili büyükelçisi Rodion Miroşnik, Portnov’un “Yanukoviç dönemi etkili bir yetkili” olduğunu anımsattı ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin çevresi için tehlikeli bilgilere sahip olabileceğini ifade etti.

Gazeteci Anatoliy Şariy de Portnov’un “Zelenskiy hakkında elindeki belgeleri yayınlamadan hemen önce” öldürüldüğünü kaydetti.

2014 yılının baharında Portnov’u Moskova’dan kaçırma girişiminde bulunulmuştu.

Kiev polis teşkilatı güvenlik daire başkan yardımcısı Yuriy Spasskih, bu davada sanık olarak yargılanmıştı.

Bir sonraki yılın mart ayında Moskova oblastındaki Hımki Mahkemesi tarafından 3,5 yıl hapis cezasına çarptırılan Spasskih’in, Portnov’u Moskova’da kaçırıp Kiev’e götürmeye çalıştığı tespit edilmişti.

Kaçırma olayının azmettiricisinin ise Kiev Belediye Başkanı Vitaliy Kliçko olduğu iddia edilmişti.

Kaçırma girişimine rağmen Portnov Ukrayna’ya dönmüştü. Ukrayinska Pravda gazetesi, Portnov’un 2019’da ülkesine döndüğünü ancak Şubat 2022’de Rusya’nın askeri müdahaleye başlamasının ardından Ukrayna’yı terk ettiğini yazdı.

Portnov, 2010 yılında Yanukoviç’in Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından devlet başkanlığı idaresi başkan yardımcılığı ve yargı reformu ile yargı teşkilatı konularından sorumlu ana daire başkanlığı görevine getirilmişti.

Portnov bu göreve, kararını “önceden hazırlanmış bir ihanet” olarak nitelendiren Yuliya Timoşenko Bloku’ndan geçmişti.

Daha sonra devlet başkanı danışmanı ve Ukrayna devlet başkanlığı idaresi yargı teşkilatı konularından sorumlu ana daire başkanı olarak görev yaptı.

Portnov, 2014 başlarında kabul edilen ve devam eden Maydan eylemlerini bastırmayı amaçlayan “16 Ocak yasaları” olarak bilinen yasa paketinin ortak yazarlarından biri olarak gösteriliyordu.

Yasalar, Ukrayna parlamentosu (Yüksek Rada) tarafından tek günde onaylanmış ve ertesi gün Yanukoviç tarafından imzalanmıştı.

2019 yılında Ukrayna Başsavcılığı, Portnov’u kolluk kuvvetlerinin görevi kötüye kullanması ve cinayetlerin organize edilmesi davasında tanık olarak sorgulamıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English