Bizi Takip Edin

Diplomasi

Çin, ABD Savunma Bakanı ile görüşmeyi reddetti

Yayınlanma

Çin’in bu hafta Laos’ta düzenlenen ASEAN Savunma Bakanları Toplantısı-Plus’ta, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile görüşmeyi reddettiği bildirildi.

CNN’in haberine göre, Austin, ABD ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki askeri iletişim hatlarını korumaya yönelik uzun süredir devam eden çabaların bir parçası olarak Laos’taki toplantıda Çinli mevkidaşı Dong Jun ile görüşmek istedi. Ancak üst düzey bir savunma yetkilisi Laos’ta Austin ile birlikte seyahat eden gazetecilere yaptığı açıklamada, Çin’in yakın zamanda Tayvan’a yapılan silah satışını gerekçe göstererek teklifi kabul etmediğini söyledi.

Üç hafta önce ABD,  Tayvan’a 2 milyar dolarlık bir silah satışını onaylamış ve bu satış kapsamında adaya ilk kez gelişmiş karadan havaya füzeler tedarik edilmişti. Çin bu satışı eleştirerek egemenliğini savunmak için “kararlı karşı tedbirler” alacağına söz verdi.

Çin’in Laos’taki toplantıyı reddetmesi, ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Biden yönetimindeki son toplantıları için Peru’da bir araya gelmelerinden sadece birkaç gün sonra gerçekleşti. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan toplantının “samimi, yapıcı [ve] geniş kapsamlı” olduğunu ancak Biden’ın Çin hükümeti ile yeni gelen Trump yönetimi arasında bir kanal olarak hareket etmeyeceğini söyledi.

Dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin 2022 yılında Tayvan’ı ziyaret etmesinin ardından Çin, ABD ile askeri konular ve iklim de dahil olmak üzere bir dizi iletişim hattını kesmişti. Askeri iletişim iki liderin San Francisco’da bir araya gelmesinin ardından yeniden başlatılmıştı. Bu ret kararı ise, iki ülke arasında son bir yıl içinde askerden askere iletişimde görülen iyileşmenin ardından geldi.

Diplomasi

Suudi Arabistan’dan petrol resti: OPEC+ üretim artışında Rusya’yı dinlemedi

Yayınlanma

OPEC’in en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan, son yıllarda yüksek petrol fiyatlarını destekleme stratejisini değiştirerek ortaklarıyla müzakere etmek yerine ültimatom diline geçti. Riyad, iki ay içinde üçüncü kez üretim kotalarında önemli bir artış sağlayarak Rusya’nın tepkisini çekti; Moskova’nın petrol fiyatları bütçe beklentisinin yaklaşık yüzde 40 altına düştü.

OPEC‘in en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan, son yıllarda yüksek petrol fiyatlarını destekleme hedefini terk ederek stratejisini değiştirdi ve ortaklarıyla müzakere etmek yerine ültimatomlarla hareket etmeye başladı.

Riyad, cumartesi günü OPEC+ ülkelerini günlük ortalama petrol üretimini temmuz ayı için 411 bin varil artırmaya zorlayarak iki ay içinde üçüncü kez önemli bir kota artışını kabul ettirdi.

Bu durum, petrol fiyatları bütçede öngörülenin yaklaşık yüzde 40 altına düşen Rusya’da memnuniyetsizlik yaratırken, Moskova’nın bu duruma karşı koyacak gücü bulunmuyor.

Bloomberg‘in eski ve mevcut OPEC ülke delegeleri, hükümet yetkilileri ve sektör uzmanlarıyla yaptığı görüşmelere dayandırdığı haberine göre, Suudi Arabistan’ın bu adımları, küresel pazardaki payını geri kazanma çabasının bir parçası.

Strateji değişikliği, nisan ayında petrol vadeli işlem kontratlarının varil başına 60 doların altına düşerek son dört yılın en düşük seviyesine gerilemesine yol açmıştı.

Müzakerelerden ültimatoma geçiş

OPEC+ temsilcilerine göre, Suudiler son aylarda ortaklarını hazırlıksız video konferanslara çağırarak üretim artışı planlarını sadece birkaç gün, hatta saatler öncesinden bildiriyor.

Bu yaklaşım, OPEC+ temsilcilerinin Viyana’daki kartel merkezinde toplandığı ve uzlaşmaya varmak için bazen bütün gece, hatta günlerce süren tartışmalar yürüttüğü önceki yıllardaki müzakerelerle keskin bir tezat oluşturuyor.

Irak’ın 2018-2020 yılları arasında enerji işlerinden sorumlu eski başbakan yardımcısı ve petrol bakanı Tamir Gadhban, Bloomberg‘e yaptığı açıklamada, “Elbette daha büyük üreticinin daha fazla gücü var, ancak diğer [OPEC+] üyelerinin de söz hakkı olduğunu ve rollerini oynadıklarını kabul ediyorlardı. Bizim de söz hakkımız vardı. Tartışıyorduk, aynı fikirde olmuyorduk,” dedi.

Rusya ile derinleşen anlaşmazlık

Ancak bu dönem sona erdi. 3 Nisan’da Suudiler, mayıs ayında günlük arzı planlananın yaklaşık üç katı olan 411 bin varil artıracaklarını açıklayarak piyasayı şaşırttı.

Bu karar, Donald Trump’ın tüm ülkelere yüzde 10 ithalat vergisi ve yaklaşık 60 ülkeye daha yüksek oranlar getiren “misilleme gümrük vergilerini” duyurmasından bir gün sonra geldi ve küresel ekonominin resesyona sürükleneceği yönündeki bahisleri alevlendirdi.

OPEC+, nisan ayında birkaç yıllık kısıtlamaların ardından üretimi yeni artırmaya başlamıştı ve o ay için kota sadece günlük 138 bin varil yükseltilmişti.

Mayıs ayında da benzer temkinli bir artış bekleniyordu. Ancak bu gerçekleşmedi ve petrol fiyatı birkaç gün içinde 75 dolardan 60 doların altına düştü.

Mayıs başında OPEC+, haziran kotasının günlük 411 bin varil daha artırılacağını duyurdu. Geçtiğimiz cumartesi günü yapılması planlanan ve OPEC+’nın önde gelen üyelerinin katılacağı çevrim içi toplantı öncesinde ise görüş ayrılıkları belirginleşti.

Rusya, Umman ve Cezayir ile birlikte temmuz üretiminin mevcut seviyede tutulmasını ve önceki artışların sonuçlarının değerlendirilmesini önerdi.

Fakat toplantıdan bir gün önce Reuters, delegelere dayanarak daha büyük bir hacmin tartışılabileceğini bildirmişti.

Sonuç olarak, Rusya öncülüğündeki muhaliflerin gücü yetersiz kaldı ve Suudi Arabistan’ın üretimi günlük 411 bin varil daha artırma teklifi onaylandı.

Bloomberg, Rusya ve diğer ülkelerin kararı desteklemesine ve delegelerin bölünme iddialarını reddetmesine rağmen, kimin üstün geldiği konusunda hiçbir şüphe olmadığını belirtti.

Riyad’ın strateji değişikliğinin arkasındaki nedenler

Diğer OPEC+ ülkelerinin temsilcileri, Suudi Arabistan’ın pozisyonunu neden değiştirdiğinin gerçek nedenlerini bilmediklerini söylüyor.

Tahminler arasında Riyad’ın, petrol fiyatlarının düşürülmesi çağrısında bulunan ve mayıs ayında Körfez ülkelerine bir tur düzenleyerek şeyhleri öven ve onlarla milyarlarca dolarlık anlaşmalar yapan Trump’ı yatıştırma isteği bulunuyor.

Diğerleri ise krallığın sabrının taştığını ve aylardır kendilerine ayrılan kotalardan fazla üretim yapan Kazakistan ve Irak gibi ülkeleri disipline etmeye çalıştığını düşünüyor.

Riyad’daki duruma aşina kaynaklara göre, krallık yetkilileri, son yıllarda kaya gazı devrimi sayesinde ABD’de günlük ortalama üretimi mart ayında rekor seviye olan 13,5 milyon varile çıkaran Amerikan şirketlerine kaptırdığı pazar payını geri almak istiyor.

Son iki aydaki petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle ABD şirketleri şimdiden üretim ve sermaye yatırımlarını sınırlamaya başladı; sondaj kulesi sayısı üst üste beşinci haftada da azaldı.

S&P Global Commodity Insights, bu yıl ABD üretiminde yüzde 1,1’lik bir düşüş öngörüyor; eğer bu gerçekleşirse, bu (Kovid salgınının yaşandığı 2020 hariç) 2015’ten bu yana ilk düşüş olacak.

Üretimde zamanından önce artış

Rystad Energy analisti Jorge Leon, “Suudi Arabistan şu anda gerçekten süreci yönetiyor. Bu sadece arz yönetimi değil, jeopolitik niyetleri olan stratejik bir yeniden düzenleme,” diyor.

Riyad’ın eylemleri sonucunda OPEC+, temmuz ayı itibarıyla toplam günlük ortalama üretimini 1,37 milyon varil artırmış olacak. ING emtia piyasaları strateji direktörü Warren Patterson, 18 ayda gerçekleştirilmesi planlanan 2,2 milyon varillik arz artışının yüzde 60’ından fazlasının dört ay içinde piyasaya döneceğini belirtiyor.

Patterson, OPEC+’nın aynı hızda üretim artırmaya devam etmesini ve 2,2 milyon varillik artışa planlanandan 12 ay önce, yani üçüncü çeyreğin sonunda ulaşmasını bekliyor.

Öte yandan Goldman Sachs, OPEC+’nın ağustos ayında üretimi 411 bin varil daha artırmasını ve eylülde duraklamasını bekliyor. Ancak banka analistleri, kartelin durmayabileceği riskinin de bulunduğunu belirtiyor.

Patterson, Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışmanın tırmanması (Ukrayna’nın stratejik bombardıman uçaklarının bulunduğu havaalanlarına büyük ve başarılı bir saldırı düzenlemesi) ve ABD’nin Rus petrolü alıcılarına karşı yüzde 500’lük gümrük vergileri getiren yaptırımlar uygulama olasılığının (tasarının yazarları senatörler Lindsey Graham ve Richard Blumenthal, tasarının haziran ortasındaki G7 zirvesine kadar kabul edilmesini umuyor) şimdilik petrol fiyatlarını desteklediğini belirtiyor.

Pazartesi günü Brent petrolün varil fiyatı yaklaşık yüzde 4 artarak 65,2 dolara yükseldi.

Ancak ING, dördüncü çeyrekte Brent petrolün ortalama fiyatının 59 dolar olmasını bekliyor.

Goldman Sachs ise yılın geri kalanı için ortalama 60 dolar, 2026 yılı için ise varil başına 56 dolar fiyat öngörüyor.

Tüm bunlar Rus ekonomisini olumsuz etkiliyor. Reuters hesaplamalarına göre, vergilendirme amacıyla hesaplanan Rus petrolünün ortalama fiyatı mayıs ayında varil başına 4 bin 195 ruble oldu.

Bu, Nisan 2023’ten bu yana en düşük seviye ve 2025 yılı bütçe gelirlerinin planlanmasında kullanılan seviyenin yüzde 38 altında.

Rusya, pandemiden bu yana en düşük petrol fiyatlarına hazırlanıyor

Okumaya Devam Et

Diplomasi

OECD: Pandemiden bu yana en zayıf büyüme geliyor

Yayınlanma

OECD tahminlerine göre, Donald Trump’ın ticaret savaşı ABD dahil önde gelen ekonomilerin ivmesini kırarken, küresel ekonomi Covid-19 krizinden bu yana en zayıf büyüme dönemine giriyor.

OECD, “Belirsizlikle mücadele, büyümeyi canlandırma” başlığıyla, Ekonomik Görünüm Raporu’nu yayımladı.

Örgüt salı günü, ticaret engellerini hafifletmeye yönelik anlaşmaların yatırımları canlandırmak ve fiyat artışlarını önlemek için “önemli” olacağı uyarısında bulunarak, küresel üretim ve G20’nin önde gelen ekonomilerinin çoğu için tahminlerini düşürdü.

OECD’nin son tam tahminlerine göre, küresel büyümenin 2025 ve 2026’da yüzde 2,9 olması bekleniyor. Bu rakam, pandeminin etkisiyle üretimin düştüğü 2020 yılından bu yana her yıl yüzde 3’ü aştı.

OECD, ABD’nin büyümesinin özellikle keskin bir şekilde yavaşlayarak geçen yılki yüzde 2,8’den 2025’te yüzde 1,6’ya ve 2026’da yüzde 1,5’e gerileyeceğini, yüksek enflasyonun ise Fed’in bu yıl faiz indirimine gitmesini engelleyeceğini belirtti.

Son değerlendirme, ABD Başkanı’nın 2 Nisan’daki “kurtuluş günü” gümrük vergisi açıklamalarından önce yayınlanan mart ayı ara tahminlerinin aşağı yönlü revizyonunu yansıtıyor.

OECD, o zaman bile Trump yönetiminin vergileri ve bunlarla ilgili politika belirsizliğinin “önemli bir bedel” getireceği konusunda uyarıda bulunmuştu. Trump o zamandan bu yana bazı vergileri kısmen geri çekti fakat OECD, ABD’nin ortalama efektif gümrük vergisi oranındaki artışın yüzde 2,5’ten yüzde 15’in üzerine çıkarak “eşi görülmemiş” bir seviyeye ulaştığını ve bunun İkinci Dünya Savaşından bu yana en yüksek seviye olduğunu belirtti.

Paris merkezli kuruluş, mart ayındaki ara tahminlerine kıyasla Çin, Fransa, Hindistan, Japonya, Güney Afrika ve Birleşik Krallık dahil olmak üzere G20 ülkeleri için 2025 tahminlerini de düşürdü.

OECD baş ekonomisti Álvaro Pereira, ülkelerin ticaret engellerini azaltacak anlaşmaları acilen imzalamaları gerektiğini söyledi ve “Aksi takdirde, büyüme üzerindeki etkisi oldukça önemli olacak. Bunun, herkes için çok büyük yansımaları olacak,” dedi.

Pereira, OECD’nin Aralık 2024’te yayınladığı son tam görünüm raporuna kıyasla, neredeyse tüm ülkelerin büyüme beklentilerinin aşağı yönlü revize edildiğini söyledi.

OECD, “Zayıflayan ekonomik beklentiler, neredeyse istisnasız olarak tüm dünyada hissedilecek,” dedi.

Büyüme ve yatırım üzerindeki olumsuz etkiye, küresel ticaret politikasının yönüne ilişkin belirsizlik de ekleniyor. ABD’nin gümrük vergileri konusunda attığı adımlar şimdiye kadar büyük dalgalanmalar yaşadı.

OECD, Trump’ın “kurtuluş günü” vergilerini uygulamakta yetkisini aştığına hükmeden geçen haftaki mahkeme kararı gibi aksiliklere rağmen, mayıs ortası itibarıyla gümrük vergilerinin aynı seviyede kalacağı varsayımıyla tahminlerini hazırladı.

Bunun bir sonucu olarak, ABD enflasyonunun 2025 yılı sonunda yaklaşık yüzde 4’e yükselerek 2026 yılında da Fed’in hedefinin üzerinde kalması bekleniyor. Bu da merkez bankasının faiz indirimine muhtemelen gelecek yıla kadar beklemesi anlamına geliyor.

OECD, son göstergelerin ABD’de reel GSYİH büyümesinde “önemli bir yavaşlama” ve enflasyon beklentilerinde önemli bir artışa işaret ettiğini belirtti.

Genel olarak, OECD’nin bu yıl için öngörüsü, mart ayındaki ara tahminine kıyasla G20 üyelerinin yaklaşık dörtte üçü için aşağı yönlü revize edildi.

Yeni tahminlere göre, Çin’in büyümesi geçen yılki yüzde 5’ten 2025’te yüzde 4,7’ye ve 2026’da yüzde 4,3’e çekilecek.

Avro bölgesi ise bu yıl sadece yüzde 1 ve 2026’da yüzde 1,2 büyüyecek.

Japonya ekonomisi bu yıl ve gelecek yıl sadece yüzde 0,7 ve yüzde 0,4 büyüyecek. 

Birleşik Krallık ekonomisinin bu yıl yüzde 1,3 ve 2026’da yüzde 1 büyüyeceği tahmin ediliyor. Bu rakamlar, mart ayında beklenen yüzde 1,4 ve yüzde 1,2’lik oranların altında.

OECD Türkiye ekonomisinin 2025’te yüzde 2,9, 2026’daysa yüzde 3,3 büyümesini bekliyor. Kurumun 2025 tahmini daha önce yüzde 3,1, 2026 tahminiyse yüzde 3,9’du.

OECD’nin Türkiye için 2025 enflasyon tahmini yüzde 31,4. Kurum enflasyonun 2026’daysa ortalama 18,5’e inmesini bekliyor.

OECD politika faizinin 2026 sonunda yüzde 25’e düşmesini bekliyor.

Küresel ticaret 2025 yılında yüzde 2,8, 2026 yılında ise yüzde 2,2 oranında büyüyecek ve bu rakamlar Aralık 2024’te OECD tarafından yapılan tahminlerin oldukça altında kalacak.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

İngiltere, Abramoviç’i Ukrayna fonları için mahkemeye vermekle tehdit ediyor

Yayınlanma

İngiliz hükümeti, Roman Abramoviç’in Chelsea futbol kulübünün satışından elde edilen 2,34 milyar sterlin (3,2 milyar dolar) tutarındaki fonun Ukrayna’daki insani yardım projelerine aktarılması konusunda milyarderle anlaşmazlık yaşıyor. Satıştan üç yıl sonra bile çözülemeyen anlaşmazlık nedeniyle hükümet, paranın Ukrayna’daki mağdurlara ulaştırılması için yasal yollara başvurabileceğini açıkladı.

İngiliz hükümeti, Roman Abramoviç’e ait Chelsea futbol kulübünün satışından elde edilen ve üzerinden üç yıl geçmesine rağmen hâlâ Ukrayna’ya ulaştırılamayan 2,34 milyar sterlin (3,2 milyar dolar) tutarındaki fonun kullanımı konusunda milyarderle yaşanan anlaşmazlık nedeniyle yasal yollara başvurma tehdidinde bulundu.

Fonlar şu anda özel bir hesapta tutulurken, İngiliz hükümeti paranın Rusya’nın askeri müdahalesi sonrası Ukrayna’daki insani yardım projelerine, Abramoviç ise “Ukrayna’daki savaşın tüm mağdurlarını” kapsayacak bir hayır kurumuna aktarılmasını istiyor.

Maliye Bakanı Rachel Reeves ve Dışişleri Bakanı David Lammy yaptıkları ortak açıklamada, “Hükümet, Chelsea futbol kulübünün satışından elde edilen fonların, Rusya’nın yasa dışı kapsamlı işgalinin ardından Ukrayna’daki insani amaçlara yönlendirilmesini sağlamaya kararlıdır. Bu konuda Abramoviç ile bugüne kadar bir anlaşmaya varılamamış olmasından derin hayal kırıklığı duyuyoruz,” dedi.

Açıklamada ayrıca, “Müzakere kapısı açık kalsa da, Ukrayna’da mağdur olan insanların bu fonlardan bir an önce yararlanabilmesi için gerekirse mahkeme yoluyla talepte bulunmaya hazırız,” ifadeleri kullanıldı.

Anlaşmazlığın odağındaki fonların akıbeti

Taraflar arasındaki temel anlaşmazlık, özel bir hesapta bulunan 2,34 milyar sterlinin (3,2 milyar dolar) tam olarak kimlere aktarılacağı konusunda düğümleniyor.

İngiliz yetkililer, 2022 yılında bu amaçla oluşturulan fonun, Ukraynalılar için sağlık, eğitim ve barınma programlarını destekleyen insani yardım projelerine kaynak sağlaması gerektiğini savunuyor.

Buna karşılık, milyarder Roman Abramoviç, fonların aralarında Rusların da olabileceği “Ukrayna’daki savaşın tüm kurbanlarına” yardım edecek bir hayır kurumu aracılığıyla dağıtılmasını önerdi.

Lordlar Kamarası’ndan tepki

Geçtiğimiz yıl Lordlar Kamarası’na bağlı bir komisyon, Abramoviç’in kulübün satışı sırasında fonları Ukrayna’yı desteklemek için kullanma sözünün yerine getirilmemesini ve varlıkların dondurulmuş halde kalmasını “anlaşılmaz” olarak nitelendirmişti.

Komisyon, “Bu çıkmaz, hem Abramoviç hem de daha bağlayıcı taahhütler alması gereken hükümet açısından kötü bir yansımadır,” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Roman Abramoviç, Chelsea futbol kulübünü 2003 yılında satın almıştı. Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin ardından İngiliz yetkililer, Mart 2022’de Abramoviç’i yaptırım listesine dahil etmişti.

Bunun üzerine Abramoviç, kulübü satma teklifinde bulunmuş ve İngiliz hükümetinden bu yönde izin almıştı.

Amerikalı sermayedar Todd Boehly öncülüğündeki bir konsorsiyum, kulübü 4,25 milyar sterline satın almıştı. Bu meblağın 1,75 milyar sterlinlik kısmının, Stamford Bridge stadyumunun yeniden inşası da dahil olmak üzere Chelsea’nin geliştirilmesi için kullanılması planlanmıştı.

Geriye kalan 2,5 milyar sterlin, Ukrayna’daki savaştan etkilenenlere yardım amacıyla özel bir banka hesabına aktarılmıştı.

Ancak, İngiliz yetkililer ile Abramoviç arasında fonların nihai alıcısı konusundaki anlaşmazlık sürerken, bu meblağın bir kısmı idari ve hukuki masraflar için harcandı.

Rus milyarder Abramoviç, Evraz holdingini Rusya’ya taşıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English