Çin’in nüfus verileri dünya gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Ülkenin nüfusu, 2022’de 800 bin kişi azalarak, 1961’den bu yana ilk kez geriledi. Ayrıca, 2022’de 9,56 milyon bebek dünyaya gelirken, doğum sayısı da önceki yıla göre yüzde 9,8 azaldı. Nüfus artış hızı ise eksi yüzde 0,6’ya düştü.
Ulusal İstatistik Bürosunun (UİB) verilerine göre, Çin ana karasının nüfusu 2021’de 1 milyar 412 milyon 600 bin iken, 2022’de 1 milyar 411 milyon 800 bin olarak belirlendi.
Diğer yandan, Çin’in 2022 yılındaki Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYİH), önceki yıla oranla yüzde 3 artarak 121 trilyon 20 milyar 700 milyon yuanı (yaklaşık 17,94 trilyon ABD Doları) buldu. Bu, Kovid-19 salgınının ilk etkilerinin hissedildiği 2020’deki yüzde 2,2’lik büyümenin ardından Çin’de 1976’dan bu yana kaydedilen en düşük yıllık hasıla artışı oldu. Büyüme oranı, Çin hükümetinin 2022 yılı için yüzde 5,5 civarında olmasını öngördüğü büyüme hedefinin gerisinde kaldı.
Çin’de nüfusun azalma eğilime girmesiyle, Hindistan’ın 2023’te “dünyanın en büyük nüfusa sahip ülkesi” olarak Çin’i geride bırakacağı öngörülürken, Batı basınında sıkça, bu durumun, yaşlanan nüfusla birlikte Çin’in iş gücü potansiyelinde azalmaya yol açacağı ve ekonomiye etkilerinin hissedileceği gündeme getiriliyor. Konuyu, “demografik kriz, durgun ekonomi” gibi başlıklarla işleyen Batı medyası, Çin’in azalan nüfusunu ekonomik gerilemeyle ilişkilendirmenin de ötesinde, Çin’in ABD ile rekabette geriye düşeceğini iddia ediyor.
Batı’da “yaşam standardı”, Çin’de “kriz”
Bu tartışmayı gündemine alan Global Times (GT) gazetesi, Batı medyasının mantığını “hastalıklı” diye nitelendirerek, aksine, “Batılı gelişmiş ülkelerin tarihi, toplumlar daha iyi yaşam standartları ile zenginleştikçe doğurganlık oranlarının düşme eğiliminde olduğunu kanıtlamıştır” yorumunu yaptı.
Benzer bir nüfus gerilemesi Batı’da yaşandığında, “yüksek öğrenime erişim, eğitim süresi, istihdam olanakları ve bireycilikteki yükseliş” gibi sayısız neden sıralandığı belirtilen GT makalesinde, “iş Çin’e geldiğinde ise buna kriz deniyor” görüşü paylaşılıyor.
Konuyla ilgili GT’ye demeç veren Fudan Üniversitesi profesörü Shen Yi, bu mantığın “ideolojik klişelerden”, “baştan kesinleşmiş bakış açılarıyla kanıt arama alışkanlıklarından” ve “endişelerinden” kaynaklandığını söyledi.
Makalede, Çin’in nüfusundaki düşüşün, onun dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri olma statüsünü değiştirmeyeceği, GSYİH büyümesinde durgunluğa yol açmayacağı ve ABD ekonomisini geçmesine engel teşkil etmeyeceği kaydedildi. GT’ye göre, Çin’in gelişimi yavaşlarsa, bunun en önemli nedeni nüfus düşüşü olmayacak.
Çin nüfusu “sıfır büyüme” aşamasında
Diğer yandan Çinli akademisyenler bu düşüşün geleceğini uzun süredir öngörüyordu. Nankai Üniversitesi Ekonomi Okulu Nüfus ve Kalkınma Enstitüsü profesörü Yuan Xin, Global Times’a Çin’in ulusal nüfusunun şu anda “sıfır büyüme” aşamasının etrafında dolaştığını söyledi.
Yuan, bunun gerekçelerinden biri olarak gençlerin pandemi döneminde hamileliği erteleme kararı almasını gösterdi. Yuan, bu nedenle, önümüzdeki iki veya üç yıl içinde nüfus artışının yeniden başlayacağını öngörmenin mümkün olduğunu kaydetti. Diğer yandan çocuk yetiştirme maliyetlerinin hızla artmasının da etkili olduğunu belirten Yuan, bu faktörün göz ardı edilmemesi gerektiği uyarısında bulundu.
Nüfus avantajı nicelikten niteliğe kayıyor
BM’nin 2022 Dünya Nüfus Beklentileri raporuna göre, Çin’in nüfusu 2050’ye kadar 1,3 milyardan fazla olmaya devam edecek. Bunun hiç de küçük bir nüfus boyutu olmadığını belirten Yuan, önümüzdeki 30 yılda Çin’in nüfus düşüşünün ılımlı olacağını ve Çin’in hala büyük bir pazar olacağını söyledi.
Ayrıca, Çin’in eğitim alanındaki ilerlemeyi de vurgulayan Yuan, Çin’deki kolejlerin ve üniversitelerin kayıtlarının sürekli genişlemekte olduğunu bildirdi: “Raporlar, Çin yüksek öğretim kurumlarının şu anda yılda yaklaşık 10 milyon mezun verdiğini gösteriyor. Bu, Çin’in nüfus avantajının nicelikten niteliğe doğru kaydığı anlamına geliyor. Saf nüfus sayısına güvenmek ve emek-yoğun sanayi zincirinde kalmak, Çin’in gelecekteki yolu olmayacak.”
Önlemler ve yeni politikalar
2016’dan beri nüfus artışı hızının azaldığı Çin’de hükümet, 1980’lerden itibaren uygulanan “tek çocuk” politikasını terk ederek önce 2016 yılında çocuk sahibi olma sınırını 2’ye çıkarmış, ardından 2021’de ailelerin 3 çocuk sahibi olmasına izin veren yasa değişikliğini kabul etmişti. Ayrıca Temmuz 2021’de, vergi indirimlerinden doğumları teşvik etmek için esnek çalışma iznine ve daha fazla kreşe kadar bir dizi destek önlemini uygulamaya koydu.
Çin Komünist Partisi’nin 20. Ulusal Kongresi sırasında, doğum oranlarını artırmak ve hamilelik, doğum, çocuk yetiştirme ve okul maliyetlerini düşürmek için bir politika belirleneceği vurgulandı.