Bizi Takip Edin

ASYA

Çinli uzmanlar: Filistin meselesi çözülmeden Orta Doğu’ya barış gelmez

Yayınlanma

Çin’in Orta Doğu’ya yaklaşımı İsrail ve Hamas arasındaki son çatışmalarla test edilirken, analistler Çin’in yaklaşımını değiştirmeyeceğini ve bir Filistin devletinin kurulmasını desteklemeye devam edeceğini söyledi.

İsrail’in Hamas saldırısının ardından “savaş hali” ilan etmesinden bir gün sonra Çin; Rusya, Türkiye ve bazı Arap devletlerine katılarak, sükunet ve itidal çağrısında bulundu.

Batı’daki ve hatta Asya’daki çoğu ülkenin aksine Çin Hamas’ı kınamadı ya da İsrail’e destek vermedi.

Pazar günü Birleşmiş Milletler’de yapılan acil bir oturumda Çin Büyükelçisi Zhang Jun Çin’in “sivillere yönelik tüm şiddet ve saldırıları kınadığını” ve “tüm tarafların sivillere ve sivil tesislere yönelik saldırılardan ve tahribattan kaçınması gerektiğini” söyledi.

Pekin’in tepkisi, uzun zamandır sürdürdüğü yabancı çatışmalardan uzak durma politikasıyla tutarlıydı.

Şanghay Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Enstitüsü profesörlerinden Fan Hongda, İsrail devletinin yanı sıra bağımsız bir Filistin devletini öngören iki devletli çözümün uluslararası toplum tarafından çatışmayı sona erdirmenin bir yolu olarak genel kabul gördüğünü söyledi.

Ancak Çin’in son saldırılara verdiği tepki, İsrail tarafından eleştirildi:

“Şu ana kadar Çin’in BM’de Dışişleri Bakanlığı ve Zhang aracılığıyla verdiği yanıt, Filistinli teröristlerin İsraillilere karşı bilinen tüm insani ve uluslararası hukuku ihlal eden insanlık dışı barbarlıklarının kristal berraklığındaki kanıtları karşısında ahlaksızca olmuştur.”

Gazze Şeridi’ni kontrol eden Filistinli direniş örgütü Hamas’ın hafta sonu gerçekleştirdiği saldırılar, 50 yıl önceki Yom Kippur savaşından bu yana İsrail’e yönelik en kapsamlı saldırı oldu.

Prof. Fan, “Çin’in tutumu özellikle dikkat çekti çünkü Gazze’de yaşananlar önceki çatışmalardan farklıydı ve tepkiler ülkeler arasında farklılık gösterdi” dedi ve ekledi: “Gazze’deki savaş öncekilerden çok farklı ve Çin’in Orta Doğu diplomasisini test ediyor.”

Çin’in Northwest Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Yan Wei ise şunları söyledi, “Çin, Filistin’in bağımsız bir ülke olarak kendini kurma hakkını vurgulamış ve bu tür çağrıları desteklemiştir çünkü uzun vadede Filistin meselesi Orta Doğu meselesinin özünü oluşturmaktadır ve oluşturacaktır.”

“Filistin meselesi çözülmeden Ortadoğu’da gerçek bir barışın sağlanması çok zor olacaktır” diyen Yan Wei, “Bu Çin’in tutarlı bir pozisyonudur” diye ekledi.

Pekin’in arabuluculuk çabalarını baltalayabilir

Öte yandan uzmanlara göre bu çatışma, İran ve Suudi Arabistan arasındaki diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmek üzere Çin’in arabuluculuğunda varılan anlaşma da dâhil olmak üzere bölgedeki diğer barış girişimlerini baltalama tehdidi yaratıyor.

O zamandan bu yana Pekin bölgesel çatışmalarda arabuluculuk yapma konusunda daha istekli olduğunu gösterdi ve hatta Çin Devlet Başkanı Xi Jinping haziran ayında Filistin yönetimi lideri Mahmud Abbas’ı Pekin’de ağırladığında barış görüşmelerini kolaylaştırmayı teklif etti.

Devam eden savaş Netanyahu’nun bu ayın sonlarına doğru gerçekleştirmeyi planladığı Çin gezisine de gölge düşürüyor.

Çin ile bağları güçlendirmek ve Suudi Arabistan ile ilişkilerini normalleştirmek için Pekin’den yardım istemek Netanyahu’nun gündeminin üst sıralarında yer alıyordu.

Pekin’deki İsrail misyonunun başkan yardımcısı Yuval Waks pazar günü yaptığı açıklamada “Bu şartlar altında [ziyaretin] gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmiyorum” dedi.

Şanghay Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nde araştırmacı olan Li Weijian, arabuluculuk çabalarının uzun bir süreç olacağını ve Çin’in sorunu tek başına çözemeyeceğini söyledi.

Li, Filistinliler ve İsrailliler arasındaki anlaşmazlığın, “kendi gelişimlerine daha fazla odaklanırken bazı anlaşmazlıklarını bir kenara bırakmaya” istekli olan Suudi Arabistan ve İran arasındaki anlaşmazlıktan farklı olduğunu söyledi.

Li sözlerini şöyle sürdürdü: “Filistin’in toprakları ve başkenti olan bağımsız bir devlet kurmak gibi somut talepleri var ve özel bir bölge olarak varlığını sürdürmesi çok zor. Bu nedenle Çin’in Filistin meselesinin çözümü için bastırması gerekiyor ki marjinalleşmesin ve yeniden uluslararası ilgi odağı haline gelsin.”

ASYA

2025 Japonya ve Güney Kore ekonomilerini test edecek

Yayınlanma

Kang-Kook Lee, Japonya Ritsumeikan Üniversitesi Ekonomi Enstitüsü profesörü
Nikkei Asia

Yasadışı bir şekilde Sıkıyönetim ilan eden Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol’un görevden alınması Güney Kore ve Japonya’da manşetleri süslerken, her iki ülkenin yönetimleri de yavaşlayan büyümeyi canlandırmak gibi zor bir görevle karşı karşıya.

Güney Kore ekonomisi yılın ilk üç ayında %1,3 gibi makul bir oranda büyüdükten sonra bir sonraki çeyrekte %0,2 oranında küçüldü ve temmuz-eylül döneminde sadece %0,1 oranında büyüdü. Özel tüketim ve ekipman yatırımlarının desteğiyle inşaat yatırımları ve ihracat azalırken, Kore Kalkınma Enstitüsü (KDI) 2024 büyüme tahminini %2,5’ten %2,2’ye düşürdü.

Şimdi de Güney Kore, ocak ayında göreve gelecek olan ABD Başkanı Donald Trump ile mücadele etme ihtimaliyle karşı karşıya. Trump’ın %10 ila %20 arasında gümrük vergisi uygulama taahhüdü de dahil olmak üzere güçlü korumacı politikaları Güney Kore’nin ihracata bağımlı ekonomisine ciddi darbe vurabilir.

Ayrıca Trump, Enflasyon Azaltma Yasası (IRA) kapsamında ABD’de fabrika inşa eden yeşil endüstri şirketlerine ve yarı iletken sektöründeki şirketlere verilen sübvansiyonları azaltmayı planladığını açıkladı ki bu da Güney Koreli büyük şirketlere zarar verecek bir hamle.

Kasım ayı ortası itibariyle gösterge KOSPI endeksi yaklaşık %9 oranında gerilerken, won’un dolar karşısındaki değeri de aynı dönemde %8 oranında değer kaybederek Güney Kore borsası ve para birimini büyük ekonomiler arasında en kötü performans gösteren ülkeler arasına soktu. KDI, özellikle durgunlaşan ihracat nedeniyle 2025 yılı için %2 büyüme öngörüyor. Yabancı yatırım bankaları daha da az iyimser, Goldman Sachs %1,8’lik bir büyüme öngörüyor.

Uzmanlara göre, gelecek yıl Yoon ya da bir başkası tarafından yönetilecek olan Güney Kore hükümetinin ekonomiyi canlandırmak için daha aktif bir rol üstlenmesi gerekiyor. Toplam kamu harcamalarındaki büyüme 2024 yılında %2,8 olarak gerçekleşerek zayıf ekonomiyi canlandırmaya yetmemiş, 2025 yılında ise %3,2 olarak öngörülmüştür. Her iki rakam da nominal GSYH büyüme oranının oldukça altında.

Hükümet mali açığı ve kamu borcunu azaltmaktan bahsederken, ironik bir şekilde şirketler ve zenginler için vergi indirimleri uyguladı. Bunun sonucunda, ekonomik durgunlukla daha da kötüleşen vergi gelirlerinde önemli bir eksiklik ortaya çıktı. 2023 yılında vergi gelirleri bütçelenenden yaklaşık 56 trilyon won (yaklaşık 39 milyar dolar) ya da GSYH’nin yaklaşık %2,5’i kadar daha azdı. 2024’te yaklaşık 30 trilyon wonluk bir açık daha bekleniyor.

Japonya’da tüketimde toparlanma

Japonya ekonomisinin ise yavaş bir toparlanma sürecinde olduğu ve son dönemdeki büyüme oranının Güney Kore’nin biraz üzerinde olduğu görülüyor. Yılın ilk üç ayında %0,6 daralan ekonomi ikinci çeyrekte %0,5, üçüncü çeyrekte ise %0,2 büyüdü.

Özellikle son dönemdeki toparlanma, yatırımlardaki hafif düşüşe ve ihracat büyümesindeki %0,4’lük düşüşe rağmen üçüncü çeyrekte %0,9 büyüyen özel tüketimden kaynaklandı. Tüketimdeki bu toparlanma, bu yılki yıllık Shunto bahar ücret görüşmelerinde nominal ücretlerin %5,6 oranında artarak 33 yılın en büyük zammını alması sonucu ücret artışıyla yakından bağlantılı.

Enflasyon dikkate alındığında reel ücret artışı, artan fiyatlar nedeniyle mayıs ayına kadar 26 ay boyunca negatif seyretmiş ancak haziran ayında pozitife dönmüştür. İç tüketim GSYH’nin en büyük payını oluşturduğundan, ücretlerde ve hane halkı gelirinde sürdürülebilir artışlar ekonomik toparlanma için kritik önem taşımakta. Ancak reel ücretlerin ağustos ayında yeniden gerilemeye başladığını belirtmek gerekir. Ekim ayında IMF, Japonya için büyüme tahminlerini 2024 yılı için %0,3’e ve 2025 yılı için %1,1’e düşürmüştür.

Trump’la zorlu bir yıl

Güney Kore ve Japonya ekonomik büyüme beklentileri konusunda artan endişelerle karşı karşıya. Trump’ın seçilmesinin ardından ABD Hazine tahvillerinin getirisi yükseldi ve dolar güçlendi. Yeni ABD yönetiminin ekonomi politikalarının önümüzdeki yıl Doğu Asya hükümetleri için önemli zorluklar yaratması bekleniyor.

Güney Kore hükümeti 22 Kasım’da ekonomik kutuplaşmayı ele almak ve orta sınıfı desteklemek için yeni bir gündem sunarak daha proaktif bir maliye politikasına geçişin sinyallerini verdi.

Aynı gün Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba, ülkenin vahim mali durumuna rağmen 21,9 trilyon yen (yaklaşık 140 milyar dolar) devlet harcaması içeren bir ekonomik paket açıkladı. Toplam 10.4 trilyon yen ekonomiyi canlandırmak ve ücretleri teşvik etmek için tahsis edilecek olup, buna şirketlerin ücretlerini artırmaları için destek ve yapay zeka ve yarı iletken endüstrileri için sübvansiyonlar da dahildir. Pakette ayrıca elektrik ve benzin fiyatlarını sınırlandırmaya yönelik sübvansiyonlar, 30.000 yenlik nakit yardımlar ve düşük gelirli haneler için ek çocuk yardımları gibi yüksek enflasyonun etkisini azaltmaya yönelik tedbirler de yer alıyor.

Ishiba, hem şimdi hem de gelecekte sürdürülebilir ücret ve gelir artışının sağlanmasının büyük önem taşıdığını vurguladı. Ancak Japonya’da, özellikle de kırılgan işçiler için ücretlerin artmaya devam edip etmeyeceği henüz belli değil.

Güney Kore’de hükümetin muhafazakâr, “trickle-down” ekonomi politikalarından gerçekten uzaklaşıp uzaklaşmayacağı konusunda yaygın bir kuşku var.

2025 yılı, özellikle Güney Kore’nin siyasi bir kriz yaşadığı ve Japonya’nın Liberal Demokrat Parti liderliğindeki azınlık hükümeti altında yoluna devam ettiği bir dönemde, her iki ülkenin hükümetleri için de kritik sınavlar sunacak.

Okumaya Devam Et

ASYA

2025’te Pakistan’ın önündeki zorluklar: Siyasi ve ekonomik kriz

Yayınlanma

Farhan Bokhari, İslamabad merkezli dış haberler muhabiri
Nikkei Asia, 30 Aralık 2024

Pakistan’ın huzursuz siyaseti ve ekonomik geleceğine ilişkin netlik eksikliği, önümüzdeki yıl da ülkenin geleceğine gölge düşürmeye devam edecek.

Şubat 2024’te yapılan parlamento seçimlerinden bu yana, eski Başbakan İmran Han’ın Pakistan Tehreek-e-Insaf (PTI) partisi, yaygın hile iddiasıyla sonuçlara itiraz etmeye devam ediyor.

Sonuç olarak, Pakistan’ın Başbakan Şahbaz Şerif liderliğindeki iktidar yapısı ile Han liderliğindeki muhalefet, parlamentodaki sözlü tartışmalardan sokaklardaki fiziksel çatışmalara kadar defalarca karşı karşıya geldi. Kısacası, ülke içindeki keskin bölünmeler ülkenin görünümünü bozmaya devam etti.

Bu çatışmaların sonuncusunda, daha geçen ay, Han’ın binlerce destekçisi Pakistan’ın başkenti İslamabad’a akın etmiş ve güvenlik güçleri tarafından geri püskürtülmüştü.

Bu çatışmada kaç kişinin öldüğü hala bir tartışma konusu. PTI, destekçilerinden en az 12 kişinin öldüğünü iddia ederken, hükümet destekli parlamento üyeleri protestoculardan hiçbirinin ölmediğini iddia etti.

Dış borç ve IMF dayatmaları

Siyasi çekişmelerin ötesinde, Pakistan’ın dış borç geri ödemelerinde Sri Lanka’daki durumu andıran bir temerrüde düşeceği uyarılarıyla kuşatılmasının üzerinden bir yıldan fazla bir süre geçtikten sonra gelen huzursuzluk, ekonominin güçlü bir toparlanma yolunda olduğu yönündeki resmi iddiaları zayıflattı.

Şimdilik Pakistan, bu yılın eylül ayında Uluslararası Para Fonu’ndan 7 milyar dolarlık bir kredinin uzun müzakerelerin ardından temin edilmesinin ardından (ancak Pakistan’ın daha önce yeni yatırımcılara vergi imtiyazları sağlamak için ayrılan yedi özel ekonomik bölgeyi iptal etmek gibi zorlu koşulları kabul etmesinin ardından) ödeme gücüne geri döndü. Bu bölgeler, bir zamanlar Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin ana odağı olarak lanse edilen Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun (CPEC) en önemli parçalarından biriydi.

Ek koşullar Pakistan’ın başta elektrik ve gaz olmak üzere kamu hizmetleri tarifelerini yükseltmesini ve daha fazla Pakistanlıyı gelir vergisi mükellefi olmaya zorlamasını gerektiriyor. Nüfusun %2’sinden azının vergi mükellefi olarak kayıtlı olduğu Pakistan, bu alanda dünyanın en kötü performans gösteren ülkelerinden biri olarak kabul ediliyor.

Bu önlemler, Pakistan’ın yıllık %3’ün biraz altındaki ekonomik büyümesinin, ülkenin yıllık nüfus artış oranına kabaca eşit olduğu için önemsiz sayıldığı bir yılda geldi. Ülkenin gelecekteki rotasını değiştirmek Şerif’in siyasi olarak güçlü toprak sahiplerini gelir vergisi mükellefi olmaya zorlamak ve tarım sektörü için gelir vergisi ödemelerine getirilen aftan vazgeçmek gibi popüler olmayan adımlar atmasını gerektiriyor.

Terör saldırıları

Geçtiğimiz yıl terör saldırılarının sayısında da bir artış yaşandı ve yetkililer bu saldırıların çoğunlukla Pakistan’daki hedeflere saldıran ve sınırın hemen ötesindeki sığınakların görece güvenliğine geri dönen Afganistan merkezli militanlar tarafından yönetildiğini iddia etti.

Şu an için, başta militan saldırıları olmak üzere en büyük zorlukların üstesinden gelmenin acilen ulusal bir mutabakat gerektirdiği açık.

Pakistan’ın borç ödemelerinde Sri Lanka tipi bir temerrüde düşme ihtimalinden dönmesiyle birlikte iddia ettiği ekonomik istikrar bile, Pakistan’ın borsa fiyatlarındaki ani yükselişin ötesinde uzun vadeli yatırımlara henüz dönüşmedi.

Ulusal Hükümet formülü

İleriye dönük olarak, ülke liderlerinin Pakistan’ın gelecekteki görünümünü iyileştirmek için üç hayati alanda ilerleme göstermesi gerekiyor.

İlk olarak, ülke genelinde barışın geri gelebilmesi için siyasi çıkmazın acilen sona ermesi gerekiyor. Pakistan’ın daha fazla çatışmaya tahammülü yoktur zira bu durum gelecekteki umutların azalmasına neden olacaktır. Siyasi figürler tarafından sükuneti sağlamak için, devam eden anlaşmazlığı sona erdirmek üzere tüm siyasi partilerin temsilcilerinin katılacağı bir ulusal hükümetin kurulması gibi farklı formüller kamuoyuna açıklanmıştır. Ancak, herhangi bir yeni formülün işe yaraması için mevcut siyasi çekişmeye son vermesi gerekmektedir.

İkinci olarak, Pakistan, büyük ölçüde işlevsiz olan vergi toplama sisteminin reforme edilmesi ve ekonomik büyümenin canlandırılması gibi ikiz sütunlara dayanan yeni bir ulusal ekonomik formülü benimsemelidir. Geçtiğimiz yıl, Pakistan’ın ekonomik performansı, başarısız hükümet politikalarının bir sonucu olarak tarımsal büyümenin başarısızlığı nedeniyle daha da azaldı. Ne kadar güçlü olursa olsun, toplumun herhangi bir kesimine taviz verme zamanı derhal sona ermelidir. Ekonomik canlanmaya yönelik yeni bir hamle, nüfuz sahibi birey ve toplulukların çıkarları bir kenara bırakılmadıkça işe yaramayacaktır.

Son olarak, yılın sonuna yaklaşırken Pakistan, bölgesel ve küresel akranlarına ayak uydurma mücadelesini vurgulayan benzersiz zorluklarla karşı karşıya. Aralık ortasındaki çocuk felcini yok etme kampanyasına, hükümet liderlerinin kampanyanın önemini ve başarıya olan ihtiyacı vurgulayan güçlü mesajları eşlik etti.

Ancak Pakistan’ın karşı karşıya olduğu acı gerçek göz ardı edilemez. Afganistan’la birlikte, özellikle çocukları etkileyen ölümcül virüsün tekrarlayan vakalarıyla boğuşan iki ülkeden biri olmaya devam ediyor

Çoğunluğu Müslüman olan ve nükleer silaha sahip tek ülke olduğunu gururla dile getiren Pakistan, nüfusunun karşı karşıya olduğu vahim koşulları -özellikle de yoksulluk sınırının altında yaşayan yaklaşık %40’lık kesimi- görmezden gelemez. Bu acil sorunlar, liderlerinin ülkenin küresel konumunu yükseltme hedeflerini gölgede bırakıyor.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin, yeni yıl öncesinde gelişmiş ABD çip malzemelerini temin etmek için yarışıyor

Yayınlanma

Konuyla ilgili bilgi sahibi kaynakların Nikkei Asia’ya verdiği bilgiye göre Çinli şirketler, Washington’un sektöre daha fazla ihracat kısıtlaması getireceği endişesiyle yeni yıldan önce ABD’li tedarikçilerden gelişmiş çip ve elektronik malzemeleri temin etmek için çabalıyor.

Kaynaklar, DuPont, Entegris ve Chemours gibi tedarikçilere verilen siparişlerin kasım ayından bu yana arttığını ve kimyasal-mekanik parlatma pedleri, filtreler, özel kaplar, gelişmiş yağlayıcılar ve denetim ve test için yüksek kaliteli ampuller gibi çok çeşitli önemli sarf malzemelerini içerdiğini söyledi.

Çin teknoloji endüstrisinin, halihazırda ilan edilmiş olan kısıtlamalara ek olarak, ABD’nin gelişmiş çip yapım malzemeleri ve tasarımlarının kullanımına ilave kısıtlamalar getirebileceğinden endişe ettiğini de eklediler.

Stoklama çabalarına aşina olan bir çip distribütörü, “Çin son birkaç yıldır yerel çözümler bulma çabalarını artırıyor, ancak bazı ABD’li tedarikçilerin çip yapım malzemeleri ve sarf malzemelerinin kalitesi hala yerel seçeneklerden çok daha iyi ve daha istikrarlı” dedi.

DuPont, yonga üretiminde kritik bir adım olan kimyasal-mekanik parlatma işlemlerinde yaygın olarak kullanılan yüksek kaliteli pedler sunuyor. Entegris, gofretleri taşımak için kullanılan özel plastik taşıyıcılar olan filtreler ve FOUP’ların tedarikinde dünya lideridir; Chemours ise havacılık ve uzay dahil olmak üzere çok çeşitli endüstrilerdeki çeşitli makine türlerinde kullanılan kritik yağlayıcılar sunmaktadır.

Nikkei Asia’nın edindiği bilgilere göre Çinli yonga üreticileri ve ekipman sağlayıcıları, Amerikalı tedarikçilerin girdilerini kapmanın yanı sıra, büyük ölçüde ABD’li, Avrupalı ve Japon tedarikçiler tarafından kontrol edilen üst düzey sarf malzemeleri için alternatif kaynaklar bulma konusunda da acele ediyor. Bu çabalar arasında çok sayıda yabancı kimyasal ve malzeme tedarikçisini yerli tedarikçilerle değiştirmeye çalışmak da yer alıyor.

Bir çip üretim ekipmanı satıcısının yöneticisi, “Müşteriler bana bazı önemli sarf malzemelerinin tedarikinin kesintiye uğrama riskiyle karşı karşıya kalabileceğinden endişe ettiklerini söylediler ve bizden yakında ikinci kaynakları bulmaya ve doğrulamaya başlamamızı istediler” dedi.

Görevden ayrılmadan yeni yaptırımlar

Bu hamle, Washington-Pekin teknoloji yarışı kızışırken Çin’in Amerikalı tedarikçilere olan bağımlılığını azaltma kampanyasıyla uyumlu. Beş yıldır ABD’nin baskısı altında çalışan Huawei, Çin’in teknoloji alanında kendine güvenini artırmasında itici güç oldu.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi bu ay kapsamlı yeni ihracat kısıtlamaları açıkladı ve ülkenin en büyük çip ekipmanı üreticileri de dahil olmak üzere 140 Çinli kuruluşu ticaret kara listesine ekledi. Tedarikçilerin, kara listedeki müşterilerle iş anlaşmalarını tamamlamak için belirli kısıtlamalara bağlı olarak 2 Ocak veya 31 Ocak’a kadar süreleri var; bu tarihten sonra onlarla iş yapmaya devam etmek için bir lisans almaları gerekecek.

ABD bu ay ayrıca Çin’deki olgun çip üretimine ilişkin bir tedarik zinciri incelemesi yayınladı ve Amerikan şirketlerinin yalnızca %17’sinin ürünlerinin Çin çipi içermediğini doğrulayabildiğini söyledi. ABD hükümeti, Aralık 2027’den itibaren devlet kurumlarının Çin çipleri ya da hizmetleri içeren ürünleri tedarik etmesini yasaklayacağını açıkladı.

Biden yönetimi bu hafta ayrıca Çin’in olgun ya da daha az gelişmiş yarı iletkenlerle ilgili ticaret uygulamalarına yönelik Section 301 soruşturmaları başlattı. Ancak Biden gelecek ay görevden ayrılmadan önce bir sonuca varılamayacak ve Donald Trump’ın yeni yönetiminin soruşturmaları sürdürüp sürdürmeyeceği belli değil.

Entegris ve Chemours yorum yapmayı reddetti. DuPont ise Nikkei Asia’nın yorum talebine yanıt vermedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English