Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

ÇKP irtibat şefi, Biden’ın güvenlik yardımcısına Tayvan’ın ‘kırmızı çizgi’ olduğunu hatırlattı

Yayınlanma

Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) uluslararası irtibat sorumlusu Liu Jianchao, çarşamba günü Washington’da ABD ulusal güvenlik danışman yardımcısı Jonathan Finer ile bir araya geldi. Deneyimli Çinli diplomat, Pekin’in Tayvan ve Güney Çin Denizi konusundaki pozisyonlarını yineledi.

Görüşme Tayvan’daki başkanlık seçimlerinden birkaç gün önce ve Pekin ile Manila’nın Güney Çin Denizi’ndeki toprak anlaşmazlıkları nedeniyle karşı karşıya geldiği bir dönemde gerçekleşti.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada “İki taraf samimi ve yapıcı görüşmelerde bulundu” denildi. Finer’in “Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi’nde barış ve istikrarın önemini vurguladığı görüşmede, Orta Doğu’daki zorluklar, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı ve boğazlar arası meseleler ele alındı” denildi.

İki taraf ayrıca ABD ve Çin arasında “üst düzey diplomasi ve etkileşimlerin sürdürülmesine yönelik desteği teyit etti” ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelede işbirliğini görüştü.

Hem Beyaz Saray hem de Çin’in resmi açıklamalarında Biden ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasında kasım ayında San Francisco’da yapılan zirveye atıfta bulunuldu.

Çin bildirisinde “[Finer ve Liu] iki lider tarafından varılan önemli mutabakatın uygulanması için ortak çaba sarf etmeleri ve bu amaca ulaşmak için iletişim, değişim ve işbirliğini sürdürmeye devam etmeleri gerektiği konusunda mutabık kaldılar” denildi.

Tayvan ABD-Çin ilişkilerinin merkezinde

Ayrıca, Xi-Biden zirvesinden bu yana ABD’yi ziyaret eden en üst düzey Çinli yetkili olan Liu’nun “Tayvan ve Güney Çin Denizi gibi konularda Çin’in pozisyonlarını belirttiğini” de teyit etti.

Salı günü Washington’da Dış İlişkiler Konseyi tarafından düzenlenen bir etkinlikte Liu, Tayvan’ın Pekin’in ABD ile ilişkilerinde merkezi bir öneme sahip olduğunu açıkça ifade etti.

Liu, “Birbirleriyle bu kadar uzun süre ilişki içinde olan hem Çin hem de ABD, birbirlerinin temel çıkarlarını ve asla aşılamayacak kırmızı çizgilerini çok iyi biliyor” dedi ve ekledi: “Çin için Tayvan sorunu temel çıkarların tam merkezinde yer alıyor. Bu asla aşılmaması gereken kırmızı çizgidir.”

Pekin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning, Washington’un Tayvan’a “yanlış sinyaller” göndermekten kaçınması gerektiğini söyleyerek bu sözleri yineledi.

Mao Perşembe günü yaptığı açıklamada, “ABD tarafını… Tayvan’daki yerel seçimlere her ne şekilde olursa olsun müdahale etmeyi bırakmaya ve ‘Tayvan bağımsızlığı’ yanlısı ayrılıkçı güçlere yanlış sinyaller göndermekten vazgeçmeye çağırıyoruz” dedi.

Tayvan’ın ABD tarafından desteklenen iktidardaki Demokratik İlerleme Partisi’nin başkan adayı William Lai Ching-te, cumartesi günkü seçimleri savaş ve barış arasında bir seçim olarak nitelendiren Pekin tarafından ayrılıkçı ve “baş belası” olarak nitelendiriliyor.

DİPLOMASİ

Tusk, Putin’i aradığı için Scholz’u önce övdü sonra eleştirdi

Yayınlanma

Polonya Başbakanı Donald Tusk hafta sonu gelmeden Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Rusya lideri Vladimir Putin’le yaptığı telefon görüşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirmişti, fakat pazar günü Rus liderle yapılan telefon görüşmelerinin faydasız olduğunu öne sürdü.

Scholz cuma günü Putin’i arayarak Ukrayna’daki son gelişmeleri ve barış beklentilerini görüşmüştü. Scholz daha sonra Tusk’ı arayarak görüşme hakkında bilgi verdi.

Tusk aynı gün X’te yayınladığı mesajda, “Şansölyenin sadece Rus saldırganlığını kesin bir dille kınamakla kalmayıp aynı zamanda Polonya’nın pozisyonunu da yinelediğini duymaktan memnuniyet duydum: Ukrayna olmadan hiçbir şey olmaz,” yazmıştı.

Alman hükümet sözcüsü Steffen Hebestreit, Scholz’un Putin’e Rusya ve Ukrayna arasında ‘adil ve kalıcı’ bir barış için müzakere etme isteğini göstermesi çağrısında bulunduğunu söyledi.

Cumartesi günü Rusya’nın Ukrayna’nın enerji altyapısına yönelik saldırılarının ardından ise Tusk, Scholz’un Putin ile yaptığı görüşmeye atıfta bulunarak, “Kimse Putin’i telefon görüşmeleri ile durduramaz. Bu savaştaki en büyük saldırılardan biri olan gece saldırısı, telefon diplomasisinin Ukrayna’ya tüm Batıdan gelen gerçek desteğin yerini alamayacağını kanıtladı,” diye yazdı.

Tusk, önümüzdeki haftaların “sadece savaşın kendisi için değil geleceğimiz için de belirleyici olacağını” ekledi.

Scholz, Putin ile görüşmeyi savundu

Scholz, Tusk’un da aralarında bulunduğu eleştirileri reddederek Ukrayna’nın Batılı müttefiklerine güvenebileceğini ve Kiev olmadan hiçbir karar alınmayacağını söyledi.

Scholz ayrıca hiçbir Avrupalı liderin Putin ile düzenli temas halinde olmamasından yakınırken, ABD’nin Beyaz Saray’a yeniden seçilen Donald Trump ile temas halinde olacağını söyledi.

AFP’nin aktardığına göre Scholz, pazar günü Brezilya’daki G20 zirvesine gitmeden önce Berlin’de yaptığı açıklamada, Scholz’un Putin’le yaptığı görüşmenin çok detaylı olduğunu fakat Rusya liderinin savaşla ilgili görüşlerinde çok az değişiklik olduğunu gösterdiğini ve bunun iyi bir haber olmadığını söyledi.

Zelenskiy, Scholz’a tepki gösterdi

Öte yandan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in Scholz’u Putin’le konuşmaması konusunda uyardığı bildirildi. Ukrayna Devlet Başkanının ofisinden bir kaynak Reuters’a yaptığı açıklamada Zelenskiy’in bu görüşmenin Rus liderin izolasyonunu artırmayacağına ve savaşın daha kısa sürede sona ermesine yardımcı olmayacağına inandığını söyledi.

Zelenskiy, Ukrayna halkına hitaben yaptığı günlük konuşmada Avrupalı liderlerin Putin’i aramasının “Putin’in uzun zamandır istediği şey olduğunu” belirtti.

Ukrayna lideri, “Bana göre Olaf’ın çağrısı pandoranın kutusunu açtı. Şimdi başka konuşmalar, başka telefon görüşmeleri olabilir. Sadece bir sürü kelime,” dedi.

Zelenskiy, Putin için “izolasyonunu zayıflatmak […] ve onlarca yıldır yaptığı gibi hiçbir yere varmayacak sıradan müzakereler yürütmek son derece önemli” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Rusya’dan ABD’ye uranyum ihracatına geçici kısıtlama

Yayınlanma

Rusya, ABD’ye zenginleştirilmiş uranyum ihracatına geçici kısıtlamalar getirdi. Rusya hükümetinin basın servisi, bu adımın ABD’nin Rus ürünlerine uyguladığı ambargolara yanıt olarak alındığını açıkladı.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bu kısıtlama, ABD’ye veya ABD’nin yargı yetkisi altında olan kişilere yapılan dış ticaret anlaşmaları kapsamında zenginleştirilmiş uranyum ihracatını kapsıyor. Ancak Federal Teknik ve İhracat Kontrol Kurumu tarafından verilen tek seferlik lisanslar istisna teşkil ediyor.”

Karar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in talimatıyla alındı ve ABD’nin 2024-2027 yılları arasında Rus uranyum ürünlerine getirdiği kısıtlamalar ile 2028 itibarıyla uygulamaya koyacağı ithalat yasağına yanıt niteliği taşıyor.

ABD Enerji Enformasyon İdaresi verilerine göre, Rusya 2023 yılında ABD’nin ticari reaktörleri için gereken zenginleştirilmiş uranyumun yüzde 27’sini sağlayarak en büyük tedarikçi oldu.

Rusya’nın ABD’ye gerçekleştirdiği uranyum ihracatının yıllık yaklaşık 1 milyar dolar değerinde olduğu tahmin ediliyor.

ABD Başkanı Joe Biden, mayıs ayında Rusya’dan zenginleştirilmiş uranyum ithalatını yasaklayan bir karara imza atmıştı.

Ancak tedarik sorunları yaşanması halinde yasak kapsamında bazı istisnalar uygulanabilecekti.

Rusya ise bu yasağı piyasa dışı bir müdahale ve haksız rekabet olarak nitelendirdi.

Putin, eylül ayında yaptığı bir açıklamada, hükümetin uranyum, titanyum ve nikel gibi stratejik hammaddelerin ihracatını kısıtlamayı değerlendirmesi gerektiğini, fakat bu kısıtlamaların ülkenin iç çıkarlarına zarar vermemesi gerektiğini vurgulamıştı.

ABD’den Rusya’ya karşı yeni nükleer atılımı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Graham’den Netanyahu’ya: Nükleer İran’ı durdurmak için ne gerekiyorsa yapın

Yayınlanma

Güney Carolina Cumhuriyetçi Senatörü Lindsey Graham, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya, İran’ın nükleer tesislerine saldırması halinde ABD’nin İsrail’in arkasında olduğunu söyledi.

Cumartesi gecesi Kudüs’te yapılan görüşmenin ardından Graham’in ofisinden yapılan açıklamada, “ABD’nin İran’dan gelen tehdide karşı İsrail’in arkasında olduğunun görülmesi ve duyulması zorunludur,” denildi.

ABD Başkanı Joe Biden İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik doğrudan saldırılarını desteklemediği, ama seçilmiş başkan Donald Trump’ın İsrail’i engellemeyeceği tahmin ediliyor.

Aralarında Graham’in de bulunduğu pek çok Cumhuriyetçi senatör şimdiden böyle bir hamleye destek vereceklerini açıkladılar. Ekim ayında İsrail İran’ın füze üretim tesislerini vurmuştu; Axios’un geçen haftaki iddiasına göre Perçin’deki bir nükleer silah araştırma tesisi de vuruldu.

Görüşmenin ardından ofisinden yapılan açıklamada, “Senatör Graham Amerika’nın İsrail’den daha iyi bir dostu olmadığına inanıyor. İran’ın nükleer patlamasından hiçbir zaman şimdiki kadar endişe duymamıştı. [Senatör] Başbakana şu mesajı iletti: İranlı Ayetullahın nükleer silah kapasitesine sahip olmasını engellemek için ne gerekiyorsa yapın,” denildi.

Senatörün ofisinden yapılan açıklamada, Graham’e göre “nükleer silah sahibi bir İran Ayetullahı”nın İsrail için “varoluşsal bir tehdit”, dünya için ise “bir kabus” olduğu ileri sürüldü.

Graham, “İranlı Ayetullah sürekli olarak Amerika Birleşik Devletleri’nden ‘Büyük Şeytan’ olarak bahsetmektedir. İran rejiminin nükleer silaha sahip olmamasını sağlamak Amerika’nın çıkarınadır. Bu, İsrail’deki dostlarımız ve tüm dünya için kritik ve tehlikeli bir andır,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English