Bizi Takip Edin

ASYA

Dünya ekonomisi nereye – 4: Çin ve Hindistan’ın koşusu

Yayınlanma

Ocak ayının sonunda, yatırımcılar büyük bir iştahla gelişmekte olan ülkelere hücum ederek bono ve hisse senedi satın almaya başladılar. Institute of International Finance’in (IIF) 21 ülkeyi takibinden elde ettiği sonuçlara göre, bu piyasalara giren para miktarı günlük net 1,1 milyar dolardı.

Görünüşe bakılırsa, baz etkisiyle düşen enflasyon oranı, Çin’in sıfır-COVID siyasetinden vazgeçmesi, Hindistan’ın görece güçlü, Rusya’nın ise beklenmedik büyümesi yatırımcıların ‘gelişmekte olan ülkeler’ iştahını artırdı.

Enflasyon beklentisinin rahatlaması, aynı zamanda başta Fed olmak üzere gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının faiz artırma siyasetinde de gevşemeye işaret edebilir. Bu durum, ‘sıcak para’nın gelişmekte olan ülkelere akmasını önünü açacak bir faktör.

IMF de 2023 tahminlerini bu nedenle revize etti. Gelişmekte olan ülkeler için geçen Ekim ayında yaptığı 2023 tahmini yüzde 3,7 idi. Şimdi bu oranı yüzde 4’e çekmiş durumda. 2024 için beklenti ise yüzde 4,2 büyüme.

Öte yandan, enflasyonun hızındaki yavaşlama belirgin hale gelse de hâlâ pandemi öncesi üç yılın ortalamasından yüksek olacak. 2022’de gelişmekte olan ülke ortalaması yüzde 9,9’du; bu oranın 2023’te yüzde 8,1, 2024’te yüzde 5,5 olması bekleniyor. 2017-2019 arasındaki ortalama enflasyon ise yüzde 4,9’du.

Düşük gelirli ülkelerin yüzde 15’inin borç yükü altında olduğu, yüzde 45’inin de bu noktaya gelme riski taşıdığı tespit ediliyor. Gelişmekte olan piyasaların yüzde 25’i de yüksek riskli kategorisinde sınıflandırılıyor.

Lokomotif: Çin ve Hindistan

IMF tahminlerine göre, 2023’te küresel ekonomideki büyümenin yüzde 50’sini Çin ve Hindistan’ın büyümesi oluşturacak.

Hindistan ekonomisinin bu yıl ve önümüzdeki yıl yüzde 6’nın üzerinde büyüyeceği tahmin ediliyor. Şimdiden dünyanın 5. en büyük ekonomisi haline gelen Asya devinin Mart sonunda GSYİH’sinin 3,5 trilyon dolara ulaşacağı belirtiliyor.

IIF’in hesaplamalarına göre ise, patlama yapan günlük yatırım akışında aslan payı Çin’e gidiyor. Sıfır COVID siyasetinin bitirilmesi ile birlikte, 1,1 milyar dolar günlük akışın 800 milyon dolarının Çin’e doğru olduğu tahmin ediliyor.

Çin Devlet Başkan Yardımcısı Liu He’nin Davos’ta yaptığı konuşmada ‘planlı ekonomiye dönmeyeceklerini’ ve ‘özel sektörü desteklemeye devam edeceklerini’ söylemesi de iyimserliği artırmış görünüyor. 

Çin’in sorunları ve beklentiler

Çin ve dünya ekonomisi için çizilen pembe tabloda bazı karanlık unsurlar da var. Örneğin Çin ekonomisinin yüzde 30’unu oluşturan emlak piyasası ve etrafındaki sektörlerde belirsizlik sürüyor. Zaten He de, Davos’ta yaptığı konuşmada, sorunu kabul ederek, “Düzgünce ele alınmazsa, konut sektöründeki riskler sistemik riskleri tetikleyebilir,” uyarısında bulundu.

Üstelik Liu He, Şi Cinping’in ortaya attığı ‘müşterek refah’ söyleminin ‘eşitlikçilik veya refahçılık’ uygulamaları anlamına gelmeyeceğinin altını kalın kalın çizdi. 

Konuşmasının ardından He, birçok büyük şirketin yöneticileri ile bir araya geldi. Toplantıya katılan şirketler arasında Intel, Cisco, Blackstone, Moderna, Nestle ve BASF gibi tekeller de vardı.

Liu He’nin temel mesajı “Çin geri döndü,” idi ve katılımcılar da Pekin’in ekonomik iyimserliğinden etkilenmiş göründüler. Financial Times’a (FT) izlenimlerini aktaran bir katılımcı, Çin yönetiminin son üç yılda yaptığı her şeyi tersine çevireceği mesajını aldıklarını söyledi ve ekledi: “İş dünyasına dost olacaklar ve ekonominin özel sektör olmadan başarılı olamayacağını biliyorlar.”

Çin ekonomisi için kritik başlıklardan biri endüstriyel üretim. Bu alanda 2022 yılı yüzde 3,6 büyüme ile kapatıldı. Satın alma yöneticileri endeksi (PMI) de hem imalat sektöründe hem de hizmet ve inşaat sektörlerinde Aralık ayına göre büyük bir artış göstererek 50’nin üzerine çıktı. PMI, eşik değer olan 50’nin altına düştüğünde ekonomik daralma beklentisi oluşuyor.

Ama bir de bu tablonun görünmeyen yüzü var. Birincisi, 2022’de Çinli şirketlerin mutlak kârı artsa da endüstriyel kârlarda yüzde 4’lük bir düşüş yaşandı. 

İkincisi, hâlâ zayıf olan talep şirketleri zor durumda bırakıyor; örneğin Çin’in ihracatı Aralık ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9,9 azaldı. Küresel talepteki daralma Çin’in ihracatını da vuruyor. İk işaretler, Çin’in endüstriyel büyümesinin lokomotifinin ihracattan ziyade iç tüketim olacağını gösteriyor.

Ama üçüncüsü, Çinli sanayi devleri için işler biraz düzelmiş olsa da KOBİ’ler için PMI’ın hâlâ 50’nin altında seyrettiğine dikkat çekmek gerek. KOBİ’lerin kamu dışı istihdamın yüzde 80’ini oluşturduğunu da hatırlatalım.

Hindistan efsanesi

Bir başka mesele, Çin’e yönelik iktisadi yaptırımlar ve bu Asya devinin askeri olarak çevrelenmesi nedeniyle küresel ekonominin geleceği.

Uzun süredir, imalatın dünyanın atölyesi konumundaki Çin’den hangi ülkeye kayacağı tartışmasında birinci sırada Hindistan yer alıyor. Demografik yapısı, işgücü potansiyeli, tedarik zincirlerine yakınlığı ve batı ile olan ilişkileri gibi nedenlerle öne çıkarılan Hindistan’ın yakın zamanda bu türden bir dönüşüme öncülük edebileceği hayli şüpheli.

Hindistan’ın büyük bir hızla büyüdüğüne ve Modi-BJP önderliğinde dünya kapitalist sisteminde öncü rol oynamak için bir atılım denediğine şüphe yok.

Bununla birlikte, hâlâ büyük oranda kırsal bir toplum olmaya devam eden Hindistan’ın, egemen sınıflar büyük bir toplumsal altüst oluşu zor yoluyla gerçekleştirmezse, bu temposuyla Çin’in yerine geçmesi mümkün görünmüyor. Altyapısı, ulaşım imkânları ve hâlâ yüzde 77 civarında seyreden okuryazarlık oranı ile Hindistan’ın gidecek çok yolu bulunuyor. Yarımadanın kara nakliye lojistik bedellerinin bile Çin’in yüzde 30 ila 40 arasında üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Buna, Hindistan’ın yabancı mallara uyguladığı gümrük vergisinin yükselikliği de eklenebilir.

Davos’ta bir konuşma yapan Eski Hindistan Merkez Bankası Başkanı Raghuram Rajan da Hindistan’ın Çin’in yerini alacağına ilişkin fikirlerin erken olduğuna dikkat çekti. 

Yine de birçok çokuluslu tekelin tedarik zincirlerini çeşitlendirmek için harekete geçtiği de bir sır değil. Apple, Samsung ve Foxconn gibi şirketler işgücünün ucuz olduğu Hindistan ve Vietnam gibi ülkelerde de yatırımlarını artırıyorlar.

Çin’in hızla sanayileşmesi ve kentlileşmesi ise beklenen bir gelişmeydi. Şimdi, azalan nüfus ile birlikte, işgücü verimliliğini artırmak için Pekin’in bir hamle yapması gerekiyor. Bu kapsamda Çin anakarasındaki robot miktarının devasa boyutlarda arttığını (2015’te 69 bin ünite, 2022’de 300 bin ünite) söylemek gerekiyor; kişi başına düşen robot sayısında hâlâ birçok gelişmiş ekonominin gerisinde olmasına rağmen.

Şunu beklemek daha mantıklı görünüyor: Bugüne kadar ‘1 milyonculuk’ ile ünlenmiş bazı düşük teknolojili üretim, başta Hindistan olmak üzere Güney ve Güneydoğu Asya ülkelerine kayabilir, hatta kaymaya başladı bile. Çin, bir süredir zaten o fason üretim merkezi olma halinden çıkmak için girişimlerde bulunuyor. Çip savaşlarına ve Çin’in yüksek teknolojiye erişiminin ABD tarafından kısıtlanma girişimine rağmen, yarı iletkenler alanında yapılacak bir atılım -ki, mümkün görünüyor- Pekin’i bir hayli rahatlatabilir.

ABD’nin Hindistan hamlesi

ABD’nin Hindistan’ı yeni tedarik zinciri merkezi yapma girişimlerinden de bahsetmek gerek. Görünen o ki Biden yönetimi yüksek teknolojiyi Çin’den uzaklaştırmak için gözünü Hint Yarımadasına çevirmiş durumda. 

Bu kapsamda Japonya ve Hollanda’yı kendi yanına çekerek Uzak Asya ülkesine gelişmiş çip satışını engelleyen ABD’li yöneticiler, Hintli yetkililerle bir araya gelerek olası yatırım imkânlarını görüşüyorlar.

Wall Street Journal’ın aktardığına göre, ABD’lilerle Hintliler arasındaki toplantıya savunma sanayisi devi Lockheed Martin ile yarı iletken üreticisi Micron da katıldı. Bir ABD yetkilisinin aktardığına göre, ABD Başkanı Joe Biden, dünyadaki büyük meydan okumaların hiçbirinin, merkezinde ABD-Hindistan yakın ortaklığı durmadan çözülemeyeceğine inanıyor.

Bu nedenle Hindistan’ın askeri teknoloji alanında Rusya ile geliştirdiği ileri teknolojilere alternatif yaratmak öncelik haline gelmiş durumda. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın söylediğine göre jet motorları, topçu sistemleri, zırhlı piyade gibi sektörlerde ortak teknoloji geliştirmek için kollar sıvanacak. Hatta General Electric’in Amerikan hükümetine jet motoru geliştirmek için bir teklif sunduğu da bildiriliyor.

Bununla birlikte, artan endüstriyel üretim, Hindistan’ın ucuz Rus enerjisine bağımlılığını da artırıyor. Yeni Delhi, Ukrayna savaşında da Rusya’yı kınama kervanına katılmayan Asya ülkelerinden oldu.

Brezilya yeni merkez mi olacak?

“Çin mi, Hindistan mı?” tartışması sürerken ilginç bir ülke daha ortaya çıktı. Lula’nın yeniden başkan seçilmesi ile birlikte Brezilya’nın ‘yeni atölye’ olabileceği, üstelik Çin’in Hindistan yerine Brezilya’nın bu tacı giymesi için ileri atılabileceği düşünülüyor.

Örneğin Çin Renmin Üniversitesinden Di Dongşeng’e göre, Çin, imalat sanayisinin gelecekteki jeopolitik hasmı Hindistan’a taşınmasına izin vermek yerine, ‘daha zararsız’ Brezilya’yı ön plana çıkarabilir.

Çin, ‘Güney-Güney işbirliği’ni hızlandırsa da aynı siyaset Hindistan tarafından da izleniyor. Örneğin Afrika ve Latin Amerika, bu iki ülkenin de gözünü diktiği ‘gelişmekte olan’ bölgeler arasında.

Çin 310 milyar dolarlık hacimle Latin Amerika’nın ticaret ortakları arasında ABD’den sonra ikinci sıraya yerleşirken, Hindistan’ın da Latin Amerika ile ticareti yıldan yıla gelişiyor ve geçen sene 18,9 milyar dolara yükseldi. Latin Amerika’da Hindistan’ın en büyük ticaret ortağı ise Brezilya.

Çin’in endüstri eyaletlerinin kendi malları için Latin Amerika pazarına ihracatın gazına bastığı da vurgulanıyor. Güney Amerika ülkelerinin artan enerji ihtiyacını karşılamak için Çin’den yapılan güneş panelleri ve rüzgar enerjisi ekipmanları satışı bir hayli artmış durumda. Çin’in otomobil ihracatı da önemli ölçüde artmış durumda. Latin Amerika’ya elektrikli araç satışları, Çin’in tüm elektrikli araç satışlarının yüzde 26,19’unu oluşturuyor.

Çinli devler bir yandan da Latin Amerika pazarından çıkan ABD’li şirketlerin yerini dolduruyor. Geçen Ekim ayında Çinli elektrikli araç şirketi BYD, Brezilya’nın Bahia eyaletinin yönetimi ile bölgeye bir fabrika kurma konusunda anlaştı. Bu bölgede daha önce ABD’nin otomotiv devi Ford’un bir fabrikası bulunuyordu.

Bu nedenle Hindistan’ın, Çin’in ötesinde, Brezilya ve hatta Meksika ile endüstriyel bir rekabete girmesi gerekiyor.

Yazılım sektöründe işgücü bağlamında önde gelen ülkeler arasında yer alan Hindistan, Brezilya’dan gelen rekabetle de uğraşmak zorunda kalabilir. Tractian gibi yeni startup’lar, hem Brezilya’dan hem de Kuzey Amerika’dan yalnızca birkaç yıl içinde milyonlarca dolar yatırım çekmeyi ve Bosch, Hyundai, Pirelli gibi tekellere hizmet vermeyi başardı.

Keza IMF, Brezilya ve Meksika için 2023 büyüme tahminlerini de yüzde 0,2 ve yüzde 0,5 yukarı yönlü revize etti.

Ortadoğu ve Orta Asya geriden geliyor

IMF tahminlerinde Ortadoğu ve Orta Asya’ya yönelik beklentiler ise biraz frenlenmiş durumda.

IMF, bu ekonomilerin 2023 yılında yüzde 3,2 büyüyeceğini düşünüyor. Bunda en büyük iki faktör Mısır ve Suudi Arabistan ekonomilerindeki gerileme. Ukrayna savaşı ve emtia fiyatlarına etkisinin yanı sıra Suudi Arabistan’ın OPEC+ anlaşması kapsamında ham petrol üretimini kısması da bu faktörler arasında yer alıyor.

Bölgedeki petrol ithalatçısı ülkelerin büyük borçlarla yaşadığını ve yükselen enerji ve gıda fiyatlarının geçim derdini ağırlaştırdığını savunan IMF, yeni toplumsal karışıklıklar yaşanabileceğine ilişkin de uyarılarda bulundu.

Anglosfer ve Sinosfer

ABD’nin ve öncülük ettiği ittifakın ‘iktisadi güvenlik’ten tutulsun da yeşil enerjiye geçişe kadar devletin iktisadi ve askeri rolünü artırmaya yönelik hamleleri ile Çin ve Rusya’nın karşı hamleleri, ‘küresel’ dünyayı ikiye bölüyor gibi görünüyor.

Ukrayna savaşı ve Rusya yaptırımları ile ağırlaşan enerji krizine bir de Enflasyonu Düşürme Yasası’nı (IRA) ekleyen ABD, Avrupa’ya şimdilik diz çöktürmüş görünüyor. Rusya’yı AB’den koparan ve Çin’e karşı iktisadi savaşa eklemleyen ABD, iktisadi olarak ‘büyümeye yol açmayan bir tür Keynesçi’ politika takip ediyor.

Buna, liberaller ‘otoriterleşmenin hızlanması’ olarak bakıyor. Uluslararası rekabetin artması ve paylaşım hırsının yükselmesi de diyebiliriz. Uzun vadede bakarsak düşme eğiliminde olan kârlar ve yaygın yatırım iştahsızlığı bu süreci tetikliyor. ABD’nin hem askeri hem de iktisadi zor yoluyla gemisini yüzdürmeye çalıştığı bir dönemdeyiz. Herkesin beklediği küresel resesyonun, pastanın küçülmesi ile birlikte bu süreci şiddetlendirmesini beklemeliyiz.

ASYA

Hindistan’da Modi’nin partisi üç eyalette zafer kazandı: Ulusal seçimlere nasıl yansıyacak?

Yayınlanma

Hindistan’ın beş büyük eyaletinde yapılan seçimlerde, iktidardaki Modi’nin Bharatiya Janata Partisi (BJP) en büyük üç eyaleti farkla kazandı. Muhalefet partisi ‘Kongre’ ise 2014’ten bu yana bölgesel parti Bharat Rashtra Samithi tarafından yönetilen Hindistan’ın güneyindeki Telangana eyaletinden galip çıktı.

Analistlere göre Hindistan’da iktidar partisinin ülkenin kalbinin attığı üç bölgede kazandığı eyalet seçimleri, gelecek yıl yapılacak ulusal seçimlerde üst üste üçüncü kez iktidara gelmesini sağlayacak ve yeni oluşmakta olan muhalefet ittifakını zora sokacak.

Bharatiya Janata Partisi pazar günü merkez eyaleti Madhya Pradesh’te iktidarı korudu ve hem Rajasthan hem de Chhattisgarh’da ana muhalefet Kongre partisini yerinden ederek Başbakan Narendra Modi’nin partisi için çıkış anketi tahminlerini aştı.

Kongre partisi ise, bölgesel bir partinin iki dönem üst üste iktidarı elinde tuttuğu Hindistan’ın güneyindeki Telangana eyaletinde zafer kazandı. Ancak gözlemciler, kuzey ve orta eyaletlerdeki galibiyetin BJP’nin kalesini sağlamlaştırdığı anlamına geldiğini söyledi.

Bağımsız bir siyasi yorumcu ve Yeni Delhi merkezli araştırma şirketi C-Voter’ın kurucusu olan Yashwant Deshmukh, South China Morning Post’a verdiği demeçte, bunun önemli olduğunu çünkü Hindice konuşulan bölgenin alt meclisteki 545 sandalyenin yaklaşık 200’ünü oluşturduğunu söyledi.

“Sonuçlar Kongre partisinin kuzeyde tam bir kurumsal gerileme içinde olduğunu gösteriyor. BJP’nin örgütsel gücü ortaya çıktı” dedi.

Uzmanlar en büyük sürprizlerden birinin, BJP’nin 18 yıldır iktidarda olduğu ve bir ‘anti-iktidar dalgasıyla’ karşılaşması beklenen Madhya Pradesh eyaletindeki ‘yankılanan zaferi’ olduğunu söyledi. Komşu eyalet Chhattisgarh’da ise Kongre’nin iyi bir performans göstermesi bekleniyordu çünkü yetkin bir hükümeti vardı.

ABD merkezli yatırım bankacılığı şirketi Jefferies ekim ayında BJP’nin ulusal seçimleri kaybetmesi halinde Hindistan borsasının yüzde 25 düşebileceğini söylemişti. Gösterge niteliğindeki Bombay Menkul Kıymetler Borsası Endeksi pazartesi günü öğleden sonraki işlemlerde %1,5 artış gösterdi. 

Eyalet seçimleri ulusal seçimleri etkileyecek

Hindistan’ın muhalefet partileri, birbirlerinin oylarını azaltmaktan kaçınmak için parlamento koltuklarının çoğunda ortak bir aday ilan ederek BJP’ye meydan okumak için Hindistan Ulusal Kalkınma Kapsayıcı İttifakı (INDIA) altında birleşti.

Ancak henüz ayrıntılı koltuk paylaşımı düzenlemeleri üzerinde anlaşmaya varmadıkları kaydedildi.

South China Morning Post’a konuşan siyasi analist Nilanjan Mukhopadhyay, “Eyalet seçimlerinin sonuçları 2024’teki ulusal seçimler üzerinde büyük bir etkiye sahip olacak. Kongre partisinin çalışanlarının heyecanını azaltacak ve muhtemelen diğer muhalefet partileriyle koltuk için pazarlık gücünü azaltacak,” dedi.

2019’daki parlamento seçimlerinde BJP, güçlü Hindu desteğinin de yardımıyla oyların yüzde 37’sini alarak alt meclisteki 545 sandalyenin 303’ünü -açık bir çoğunluk- kazanmıştı.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin, ABD savaş gemisinin Güney Çin Denizi’ne ‘yasadışı’ olarak girdiğini söyledi

Yayınlanma

Çin ordusu pazartesi günü yaptığı açıklamada bir Amerikan savaş gemisinin Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bir mercan adası olan İkinci Thomas Sığlığı yakınlarındaki sulara “yasadışı” olarak girdiğini söyledi ve ABD’yi yoğun ticaretin olduğu bölgede “barış ve istikrara yönelik en büyük tehdit” olarak tanımladı.

Çin İkinci Thomas Sığlığı’nı Renai Resifi olarak adlandırıyor.

Çin’in Güney Bölge Komutanlığı sözcüsü yaptığı açıklamada “ABD, Güney Çin Denizi’ni kasıtlı olarak bozdu, Çin’in egemenliğini ve güvenliğini ciddi şekilde ihlal etti, bölgesel barış ve istikrarı ciddi şekilde baltaladı ve uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkileri düzenleyen temel normları ciddi şekilde ihlal etti” dedi.

ABD Donanmasının Japonya’nın Yokosuka kentindeki 7. Filosunun halkla ilişkiler sorumlusu Megan Greene, pazartesi günü South China Morning Post’a verdiği yanıtta, ABD gemisinin hareketini “uluslararası hukukla uyumlu” “rutin operasyonlar” olarak tanımladı.

“Bu operasyonlar, büyük ve küçük tüm ulusların egemenliklerinde güvende oldukları, anlaşmazlıkları zorlama olmadan çözebildikleri ve uluslararası yasalar, kurallar ve normlarla tutarlı bir şekilde seyretme ve uçma özgürlüğüne sahip oldukları özgür ve açık bir Hint-Pasifik bölgesini korumaya kararlı olduğumuzu gösteriyor” diyen Greene, e-posta ile verdiği yanıtta ABD’nin müttefikleri ve ortaklarıyla birlikte çalışmaya devam etmekten caymayacağını da sözlerine ekledi.

Geçtiğimiz ay Çin ordusunun tartışmalı Güney Çin Denizi’nde bir ABD savaş gemisini uzaklaştırdığını açıklamasının ardından Pekin ve Washington karşılıklı suçlamalarda bulunmuştu. ABD Donanması yine bunun “rutin bir seyrüsefer serbestisi operasyonu” olduğunu söylemişti.

Filipinler krizi

Çin ve Filipin donanma ve sahil güvenlik gemileri, Çin’in, 1999 yılında askeri karakol olarak kullanmak üzere ABD tarafından bilerek karaya oturtulan paslanmış bir savaş gemisinin Filipinler tarafından ikmal ve tamir edilmesini engellemeye çalışması nedeniyle son aylarda sıkça karşı karşıya geldi.

Filipinler, Güney Çin Denizi’nde Çin ile yaşadığı çok sayıdaki toprak anlaşmazlığında Amerika’dan yardım istedi. Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr. bu yılın başlarında ülkedeki ABD askeri varlığının genişletilmesini kabul etti ve geçen ayın sonlarında ABD ile ortak deniz ve hava devriyeleri başlattı.

Çin, ABD’yi kıyılarından çok uzaktaki sulara karışmakla suçluyor. ABD kıyı muharebe gemisi USS Giffords’un İkinci Thomas Sığlığı yakınlarında seyretmesinin ardından bölgesel gerilimi artıranın Amerika olduğu suçlamasını yineledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin-Kuzey Kore kamyon trafiği yeniden açılıyor

Yayınlanma

Son haftalarda Kuzey Kore (Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti) ve Çin arasındaki ticaret için kilit bir köprüden büyük kargo kamyonlarının geçtiği görüldü ve bu da Pyongyang ile Çin arasında sınır ötesi ticaretin yeniden açıldığının sinyalini verdi.

Nikkei Asia’nın haberine göre, kasım ayı ortalarında bir sabah, en az altı büyük araç Çin’in Liaoning eyaletindeki Dangdong’dan Yalu Nehri’ni geçti. Dört orta ve büyük boy kamyon ve iki treyler Kuzey Kore tarafındaki Sinuiju’ya doğru yola çıktı.

İkili ticaretin tahminen %70’i Dandong-Sinuiju geçişinden oluyor ve köprüdeki hareketlilik koronavirüs pandemisinden sonra sınır ötesi ticaret için bir barometre görevi gördü. Güney Kore kamu yayıncısı KBS de kasım ayında kamyonların iki gün üst üste nehri geçerken görüldüğünü bildirdi.

Bazı gözlemciler bunun Çin’den evlerine dönen Kuzey Koreli işçiler olabileceğini söyledi. Ancak Çin tarafında ticaretle uğraşan bir kaynak Nikkei’ye Dandong’dan Kuzey’e sevkiyata birkaç gün önce başladıklarını bildirdi.

Kaynak, “Günde 100’den fazla aracın geçiş yaptığı zamanlara kıyasla hala düşük hacimli,” ancak şampuan gibi günlük ihtiyaçların yanı sıra bazı gıda maddelerinin de sınırdan ihraç edildiğini söyledi.

Bir başka kaynak ise “Şu anda sadece Kuzey Koreli yetkililer tarafından belirlenen ürünleri gönderiyoruz” dedi.

Kuzey Kore analisti ve Japonya’daki Niigata Prefecture Üniversitesi’nde profesör olan Mitsuhiro Mimura, Nikkei’ye, “Küçük ölçekli olsa bile, bu ‘sıfırın’ ötesine geçtikleri anlamına geliyor” dedi ve “muhtemelen sınırın açılmasının etkisini kademeli olarak ölçecekler” diye ekledi.

Kuzey Kore, Kovid-19’un yayılmasıyla birlikte, sağlık sisteminin zorlanmasını önlemek amacıyla Ocak 2020’de sınır ötesi seyahatleri yasakladı. Sınırdan geçen neredeyse tüm kamyon, gemi ve tren trafiği o ekim ayında kapatılmıştı.

Çin verilerine göre, ikili ticaret 2019 ve 2021 yılları arasında %90 düşerek 318 milyon dolara geriledi. Pandemi sonrası dikkatler sınır kapatmanın nasıl kaldırılacağına çevrildi. Pyongyang önce kademeli olarak deniz taşımacılığına yeniden izin vermeye başladı, ardından Eylül 2022’de Dandong ve Sinuiju arasında yük treni seferleri yeniden başladı. Kamyon taşımacılığı bir sonraki odak noktası oldu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English