Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Eski CIA yetkilisi: İsrail’in saldırısı pervasızca

Yayınlanma

Mevcut ve eski ABD’li yetkililer İsrail’in Suriye’deki İran elçilik yerleşkesine düzenlediği hava saldırısının bölgedeki çatışmaları tırmandırmasından ve İsrail ile müttefiki ABD’ye karşı misilleme saldırılarına yol açmasından korktuklarını ifade ettiler.

İran Devrim Muhafızları’nın Suriye ve Lübnan’daki Kudüs Gücü’nün komutanı Muhammed Rıza Zahedi’nin İsrail’in hava saldırısında öldürülmesi İran-İsrail gerilimini yeni bir boyuta taşıdı. İran’ın Şam’daki konsolosluk binasına yapılan saldırı ile gerçekleşen suikast, Gazze’de savaşın neredeyse altı ay önce başlamasından bu yana yaşanan savaşın bölgeye yayılma riskini artırdı.

Orta Doğu’da görev yapmış eski bir üst düzey CIA yetkilisi olan Ralph Goff, New York Times’a yaptığı açıklamada İsrail’in saldırısını “inanılmaz derecede pervasızca” olarak nitelendirdi. Goff, “Bu sadece İran ve vekillerinin gerilimi tırmandırmasına yol açacak ki bu da Tahran’ın vekillerinin misilleme saldırılarına hedef olabilecek bölgedeki Amerikan birlikleri için çok tehlikeli” dedi.

Goff, Suriye’deki saldırının İsrail’in İran Devrim Muhafızları Ordusu ve Kudüs Gücü birimini “küçük düşürmeye” ve “dünyanın dört bir yanındaki İsrailli Yahudileri öldürmeye ya da kaçırmaya yönelik devam eden planları nedeniyle cezalandırmaya” yönelik “uzun vadeli stratejisine” uygun olduğunu söyledi.

“Taraflar istemese bile savaşa sürüklenebilir”

Haaretz’den Amos Harel ise Tahran’ın İsrail’e yanıt vermekte zorlandığı ileri sürdüğü bugünkü yazısında İran’ın benzer suikastlara yanıt verme girişimlerinin başarısız olduğunu hatırlattı. Harel şöyle devam etti: “İsrail intikam saldırısı endişesiyle dünyanın dört bir yanındaki temsilciliklerinde alarm ve güvenlik seviyesini yükseltti. Aynı zamanda Lübnan ve Suriye sınırları boyunca bir karşılık verilmesi ve İsrail topraklarının derinliklerinde bir saldırı düzenlenmesi de mümkün. İsrail bugüne kadar Gazze’de Hamas’a karşı yürütülen savaşa odaklanmaya ve kuzeyde topyekûn bir savaştan kaçınmaya çalıştı. Amerikan yönetimi de Gazze’de ateşkes sağlandığı takdirde Lübnan’da bir çözüme ulaşılması amacıyla başkanlık elçisi Amos Hochstein’ı yeni bir müzakere turu için gönderme sözü verdi. Bu son adım, İranlıları şoke etmek ve kuzeydeki topluluklara ateş açmaya devam etmenin Kudüs için tahammül edilemez olduğunu anlamalarını sağlamak amacıyla atılmış gibi görünen önemli bir gerilimi yansıtıyor. Ancak Ortadoğu’daki mesaj ve tehdit oyununda bu eylemin tam tersi bir sonuç doğurması ve İranlıları, tarafları savaşın eşiğine getirecek bir tırmanışa itmesi de muhtemel. Taraflar bunu gerçekten istemese bile bu kesinlikle gerçekleşebilir.”

“Süleymani suikastının İsrail versiyonu”

Bir zamanlar Pentagon’un Orta Doğu politikasından sorumlu en üst düzey yetkilisi olan ve şu anda Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nde görev yapan Dana Stroul, NYT’ye verdiği demeçte “Dünkü saldırı önemli bir tırmanış ve zaten istikrarsız olan bölgeyi tam ölçekli bir savaşa sürükleme riski taşıyor” dedi. Stroul, 2020’de Bağdat havaalanı yakınlarında bir Amerikan insansız hava aracı saldırısıyla öldürülen Kudüs Gücü komutanına atıfta bulunarak, “Bu, ABD’nin Kasım Süleymani’yi vurmasının İsrail versiyonu” dedi. Stroul, Süleymani sonrası dönemi değerlendirmenin öğretici olduğunu çünkü Kudüs Gücü’nün komuta ve kontrolünün zayıfladığını ileri sürdü. İsrail’in saldırısının da Kudüs Gücü’nün faaliyetleri üzerinde bir etkisi olacağını savundu.

“Yanıt için baskı var”

Financial Times’a konuşan İranlı bir yetkili Tahran’ın “İsrail ya da ABD ile doğrudan bir çatışma” istemediğini yineledi. Ancak saldırının niteliği göz önüne alındığında karşılık vermek için “büyük bir baskı” olacağını ve Şam’daki saldırının “İsrail’in İran’ı bir çatışmaya sürüklemek istemesinden başka bir anlama gelemeyeceğini” de sözlerine ekledi.

Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsü’nden İran uzmanı Alexander Grinberg, FT’ye verdiği demeçte “İsrail’deki anlayış, İran rejiminin vekilleri aracılığıyla yürüttüğü oyunların bedelini ağır bir şekilde ödemediği sürece hiçbir şeyin değişmeyeceği yönünde” dedi.

“İran’ın seçenekleri sınırlı”

Orta Doğu’daki Amerikan askeri operasyonlarını denetleyen Pentagon Merkez Komutanlığı’nın eski lideri emekli general Kenneth F. McKenzie Jr. da NYT’ye yaptığı açıklamada İsrail saldırısının Kudüs Gücü için “bir darbe” olduğunu söyledi, “Onların uzun vadeli, dikkatle geliştirilmiş ilişkileri kaybolacak” dedi. General McKenzie İran’ın bir şekilde misilleme yapmasını beklediğini söyledi, ancak ekledi: “İran’ın İsrail’i vurma seçenekleri çok çok sınırlı. İsrailliler de geri adım atmayacaktır.”

Eski bir IDF istihbarat subayı olan Michael Milshtein de FT’ya yaptığı açıklamada “Şu anda Hizbullah’ın ve kuzeydeki İranlı milislerin Hayfa’ya roket fırlatmak gibi çılgın operasyonlar düzenleyeceğini düşünmüyorum” dedi: “Ancak İranlıların başka alanlarda da karşılık vermeye çalışacaklarını düşünüyorum, örneğin Avrupa, Güney Amerika ya da başka yerlerdeki İsrail ya da Yahudi hedeflerine zarar vermek gibi.”

ORTADOĞU

Roger Waters: Mesele 7 Ekim’de değil, 1948’de başladı

Yayınlanma

Ünlü müzik grubu Pink Floyd’un gitaristi ve bestecisi Roger Waters, İngiliz yayıncı Piers Morgan’ın programına katılarak Filistin meselesi hakkında dikkat çekici yorumlarda bulundu.

Röportajda Hamas’ın kadınlara yönelik cinsel şiddet uyguladığına dair herhangi bir kanıt bulunmadığı iddiasını yineleyen Waters, 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonu ve ölen İsraillilerle ile ilgili olarak da, “Bu tamamen yanlış bir eşitleme. Ezen, İsrail Devleti, bütün bir haka soykırım yapıyor. Soykırımın yapıldığı hapisteki bazı insanlar da 7 Ekim’de soykırıma direndi,” dedi.

İsrail’deki ölen insanlara ve ailelerine üzüldüğünü kaydeden Waters, “Ama bunun ne zaman başladığını unutmayalım: Bu mayıs ayında başladı, 15 Mayıs 1948 olduğunu zannediyorum, Nakba’da başladı. Bir grup insan, başka bir grup insandan toprağın tamamını çalmaya çalışıyor,” dedi.

Waters sivillerin öldürülmesini “savaş suçu” olarak nitelendirdi fakat Hamas”ı “terör örgütü” olarak nitelendirmeyi reddederek Filistin’in “zalime” karşı mücadele etme hakkını savundu.

Waters, Gilmour’un ‘retweetine’ cevap vermedi

Waters, “Filistin’in kurtuluşu için mücadele eden insanların zalime karşı yasal ve ahlaki olarak mücadele etme hakları vardır. Eğer birisi ülkenizi işgal eder, tüm insanları evlerinden kovar, her şeyinizi çalar ve tüm topraklarınızı 75 yıl boyunca işgal ederse, silahlı direniş için mutlak bir hakkınız vardır,” dedi.

Morgan, Pink Floyd’un gitaristi David Gilmour’un eşi ve yazar Polly Samson’dan gelen bir tweet’i okuduğunda Waters, kendisini “çürümüş çekirdeğinize kadar antisemitik” ve bir dizi başka kışkırtıcı sıfatla tanımladığı için güldü. Waters, 1980’lerin ortalarında Pink Floyd’dan şiddetli bir şekilde ayrılmasından bu yana Gilmour ile kavgalı.

Morgan, Gilmour’un da bunu retweetlediğini belirtince Waters karşılık olarak, “Yorum yok. Oh, kapa çeneni… Onlar halka açık, ben ise özelim,” cevabını verdi.

İsrail radyo kanalı artık Waters şarkıları çalmayacak

Haaretz’in haberine göre röportajın ardından çarşamba günü İsrailli ve uluslararası kadın örgütü Naamat bir İsrail radyo kanalından Waters’ın şarkılarını yayınlamamasını istedi.

Naamat başkanı Hagit Peer, “Dün geceki yorumları, temelde antisemitik ve tamamen zalimce olan önceki sayısız yorumlarına katılıyor. Yapılması gereken ahlaki ve doğru şey, şarkılarının dinlenmesinden elde ettiği telif haklarına ortak olmamaktır,” diye yazdı.

Talebe yanıt veren echo99fm CEO’su Noam Cohen Geffen, savaşın başlamasından bu yana Waters’ın ve Pink Floyd grubunun şarkılarını yayınlamayı neredeyse tamamen durdurduklarını, yalnızca istek üzerine çaldıklarını ve “öngörülebilir gelecekte” Waters’ın şarkılarını yayınlamayacaklarını söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

“Hamas’ın ateşkes yanıtı anlaşma için alan sağlıyor”

Yayınlanma

Üst düzey İsrailli yetkili, Hamas’ın arabulucular vasıtasıyla İsrail’e ilettiği ateşkes teklifinin olası bir anlaşma için daha fazla alan sağladığını, ancak farklılıkların hala önemli olduğunu vurguladı ve Netanyahu’nun ofisinin görüşmelere zarar verdiğini belirtti.

İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad, esir takası müzakerelerinde arabuluculuk yapan tarafların, Hamas’ın ateşkes teklifine verdiği yanıtı İsrailli müzakere ekibine ilettiğini duyurdu. Ayrıca açıklamada, İsrail’in yanıtı incelediği ve konuya ilişkin değerlendirmelerini arabuluculara bildireceği kaydedildi.

Hamas da “Savaşı durduracak bir anlaşmaya varmak için istekliyiz ve arabulucularla iletişimimiz devam ediyor” şeklinde bir açıklama yaparak son taleplerini ilettiğini doğruladı.

Açıklamasında “Savaşı durdurmak ve İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesi amacıyla arabulucularla bazı fikir alışverişinde bulunduk” ifadelerini kullanan Hamas, taleplerinde esnek davrandığını, İsrail’in ise “kandırmaya ve kaçmaya çalıştığını” belirtti.

Hamas’ın daha sonra yaptığı bir açıklamada, İsmail Haniye’nin Katar ve Mısır’daki arabulucularla yaptığı görüşmeler dışında Türk yetkililerle de görüşmeler yapıldığı belirtildi.

Açıklamada, “Hareket, devam eden müzakerelerin içeriğini olumlu bir ruhla ele aldı” denildi.

ABD, Katar ve Mısır’ın da aralarında bulunduğu arabulucular tarafından altı ayı aşkın bir süredir yürütülen müzakerelerde, rehinelerin karşılıklı serbest bırakılmasını ve çatışmalarda ateşkes sağlanmasını öngören bir anlaşmaya varılamadı.

Süreç nasıl gelişti?

Anlaşmanın şu anki versiyonu mayıs ayı sonunda ABD Başkanı Joe Biden tarafından kamuoyuna açıklanan ve İsrail’in üç aşamalı uzun vadeli taslağı üzerine inşa edilen bir öneriye dayanıyor. Ancak bir aydan fazla bir süre geçmesine rağmen müzakerelerde çok az ilerleme kaydedilmiş görünüyor.

Hamas 11 Haziran’da İsrail’in önerisine yanıtını sundu ve ABD bu yanıtta Hamas’ın daha önce kabul ettiği maddelerden geri adım atılmasını da içeren düzinelerce değişiklik yapılmasını eleştirdi. 12 Haziran’da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bazı değişikliklerin “uygulanabilir olmadığını” söyledi.

Bunu takip eden haftalarda arabulucular Hamas’ı bazı taleplerinden vazgeçirmek için çalıştılar ve süreç sonunda Hamas yeni yanıtını arabulucular vasıtasıyla İsrail’e iletti. Üst düzey bir İsrailli yetkili Times of Israel’e yeni yanıtın, birkaç hafta süren çıkmazın ardından müzakerelerin ilerlemesini sağlayacak kadar olumlu olduğunu söyledi.

Hangi maddelerde anlaşma sağlanamıyor?

İsrailli yetkiliye göre Hamas’ın yeni yanıtı, tarafları İsrail’in teklifinin 8. ve 14. maddeleriyle ilgili bir çözüme yaklaştırdı. 8. madde ateşkes anlaşmasının altı haftalık birinci aşaması sırasında İsrail ve Hamas arasında yapılacak müzakerelere odaklanırken 14. madde ise anlaşmanın birinci aşaması ile ikinci aşaması arasındaki geçiş süreciyle ilgili.

İsrail, bu iki maddedeki ifadeleri, istediği takdirde Gazze’de Hamas’a saldırılarına devam etmesine izin verecek kadar muğlak tutmaya çalışırken, Hamas ise taraflar ateşkes anlaşmasının ilk altı haftalık birinci aşamasını kabul ettikten sonra İsrail’in saldırılara devam etmeyeceğini garanti altına almaya çalıştı.

Üst düzey İsrailli yetkili, Hamas’ın nispeten olumlu tepkisine rağmen bir anlaşmaya varılabilmesi için hala kapatılması gereken önemli farklar olduğunu açıkladı.

İsrail hükümetinin, önümüzdeki günlerde Katar, Mısır ve Amerikalı arabulucularla daha detaylı yeni bir müzakere turuna girip girmeyeceğine karar vermesi gerekiyor.

Axios haber sitesinin ismi açıklanmayan üst düzey bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı haberine göre, hükümetin Mossad liderliğindeki müzakere ekibine bu tür görüşmelere girme yetkisi vermesi halinde, bir anlaşmaya varılabilmesi için tarafların muhtemelen birkaç haftaya daha ihtiyacı olacak.

IDF’ye dayandırılan bilgi notu

İsrail basınına yansıyan bilgilere göre Netanyahu’nun ofisi, diplomasi muhabirlerine “üst düzey bir savunma yetkilisi”ne dayandırılması kaydıyla bir bilgi notu geçti. Bilgi notunda “Hamas, (ateşkes) anlaşmasında İsrail’in ilk aşamadan sonra (Gazze’de) savaşa geri dönmesini engelleyecek bir madde üzerinde ısrarını sürdürüyor” denilirken, bu durumun İsrail açısından “kabul edilemez” olduğu vurgulandı.

Başbakan’ın ofisinin İsrail ordusundan kaynaklara dayandırmak istediği “kabul edilemez” çıkışı üst düzey yetkili tarafından “Netanyahu’nun ofisinin müzakerelere zarar verme” girişimi olarak değerlendirildi.

İsrail’de rehinelerin kurtarılmasına mı yoksa Hamas’a karşı mücadeleye devam edilmesine mi öncelik verileceği konusundaki iç tartışma son aylarda yoğunlaştı ve Netanyahu hükümetine karşı, anlaşmaya varmasını talep eden ülke çapındaki kitlesel protestolar giderek şiddetlendi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamaney: Vatandaşların neden sandığa gitmediği araştırılmalı

Yayınlanma

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, 28 Haziran’da yapılan cumhurbaşkanı seçiminde rekor düşük katılımın ardından yaptığı açıklamada oy kullanmayan yüzde 60’lık kesimin ülke yönetimine karşı olduğunu düşünmenin doğru olmadığını söyledi.

İran devlet televizyonuna göre, Hamaney, başkent Tahran’daki konutunda Şehid Mutahhari İlahiyat Yüksekokulunun yöneticilerini kabul ettiği toplantıda konuşma yaptı.

Hamaney’in gündeminde geçen hafta yapılan tarihin en düşük katılımlı cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. Uzmanlar katılımın düşük olmasının siyasete duyulan hayal kırıklığının bir göstergesi olduğunu düşünürken Hamaney, “Seçimlerin ilk aşamasına katılım beklenenden az ve tahminlerin aksine gerçekleşti. Bunun nedenleri, siyasetçiler ve sosyologlar tarafından araştırılmalıdır” dedi.

Oy kullanmayan yüzde 60’lık kesime işaret eden Hamaney, “Bazı insanlar, bazı yetkilileri ve hatta İslami sistemi sevmeyebilir ancak oy vermeyen herkesin bu kişilerle aynı fikri paylaştığı düşüncesi tamamen yanlıştır” ifadelerini kullandı.

Hamaney, “İslam’ı, İslam Cumhuriyeti’ni seven ve ülkenin kalkınmasını isteyenler, bunu seçimlere katılarak göstermelidir. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci aşaması çok önemli” değerlendirmesinde bulundu.

Anayasayı Koruyucular Konseyinin reformist adayların birçoğunu elemesinin halkın sandığa gitme oranını düşürdüğü yaygın olarak kabul ediliyor. Bu durum, rejimin meşruiyeti ve halk ile arasının açılması tartışmalarına yol açıyor.

Geçen hafta cuma günü yapılan 14’üncü dönem cumhurbaşkanı seçiminde adaylardan hiçbiri yüzde 50’yi geçemeyince seçimi önde tamamlayan reformist aday Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakâr aday Said Celili, ikinci tura kalmıştı.

Yüzde 40 katılım oranıyla ülke tarihindeki en düşük katılımlı cumhurbaşkanı seçimi olan birinci turda Pezeşkiyan, oyların yüzde 42,5’ini alırken Celili’nin oyu yüzde 38,6 oldu.

İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanı seçildiği Haziran 2021 seçimlerinde ülke genelinde katılım yüzde 48,8 idi. 1 Mart’ta düzenlenen genel seçimlerde katılım oranı daha da geriledi ve ülke genelinde yüzde 41’e düştü.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English