Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Filistinli işçi yasağının faturası

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, İsrail’in 7 Ekim sonrası Filistinli işçilerin İsrail’e girişine izin vermemesinin ekonomik maliyetine odaklanıyor. Bu uygulamanın hem Filistin topraklarında hem İsrail’in inşaat başta olmak üzere çeşitli sektörlerinde hissedilen olumsuz etkisinin kalıcı olabileceği değerlendiriliyor:

***

İsrail’in Filistinli İşçilere Uyguladığı Yasak Her İki Ekonomiye de Zarar Veriyor

Bu sancılı ayrışma, Gazze’deki savaşın ilişkileri kalıcı olarak koparması halinde her iki tarafı nelerin beklediğine dair fikir veriyor.

Galit Altstein

Batı Şeria’nın Ramallah kentinde yaşayan inşaat işçisi Fadi Sajdia için Müslümanların kutsal ayı Ramazan, her gün oruç tutulan ve geceleri ziyafet çekilen bir zaman olmalı. Ancak Ekim ayında Hamas’ın İsrail’in güneyinde gerçekleştirdiği katliama kadar İsrail’de çalışan 150.000 Filistinli gibi o da işsiz.

“Ailemin geçimini sağlayan tek kişi benim” diyor 37 yaşındaki Sajdia: “Artık sadece temel ihtiyaçlarımızı alabiliyoruz.”

İsrail’in dört bir yanındaki şantiyeler, Filistinli işçilere yönelik yasak görünürde bir son olmadan devam ettiği için boş duruyor. İnşaat sektörünü ekonomik krizin merkez üssü haline getiren bu durum, Gazze’deki savaşın istikrarsız bağları kalıcı olarak koparması halinde her iki tarafı nelerin beklediğine dair fikir veriyor.

İki ekonomi arasındaki sancılı ayrışma, Filistin toprakları için can simidini tehdit ederken İsrailli inşaatçıları yurtdışında işgücü aramaya itti – sektör tahminlerine göre işgücündeki bu değişimin tamamlanması en iyi ihtimalle bir yıl sürecek. Savaştan önce İsrail’de istihdam edilen Filistinlilerin üçte ikisinden fazlası inşaat sektöründe çalışıyordu.

Gazze’deki savaşı tetikleyen 7 Ekim Hamas saldırısının ardından İsrailli yetkililer güvenlik kaygıları nedeniyle Batı Şeria ile olan sınırları tamamen kapattı. Hükümet o tarihten bu yana başta Hindistan ve Sri Lanka’dan olmak üzere İsrail’e girişine izin verilen yabancı işçi kotasını üç kat artırarak 65 bine çıkardı. Ancak şu ana kadar sadece 850 kişi geldi.

Bölünmenin her iki tarafında da kötü durum somut bir şekilde hissediliyor.

İsrail Maliye Bakanlığı inşaat, tarım ve sanayide çalışan Filistinli işçilerin yokluğunun ayda 3 milyar şekele (840 milyon dolar) mal olduğunu tahmin ediyor.

Savaşın ekonomik sarsıntıları Filistin topraklarında çok daha yıkıcı oldu ve Gazze’de insani bir kriz yaşanıyor. Orada çatışmalar hâlâ devam ediyor ve İsrail hükümeti, bu plana karşı artan küresel muhalefete rağmen, güneydeki Refah kentine asker göndererek ABD tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Hamas’a karşı kampanyasını sürdürme sözü verdi.

Halen 17 bin Filistinlinin Yahudi yerleşimlerinde çalıştığı Batı Şeria’da işsizlik iki kattan fazla artarak %30’un üzerine çıktı.

Birleşmiş Milletler’e göre, savaştan önce Batı Şeria’da istihdam edilenlerin beşte biri İsrail’de ya da yerleşim yerlerinde çalışıyordu ve buralarda ortalama yerel ücretin iki katından fazla kazanıyorlardı. Kazançları yıllık yaklaşık 4 milyar dolardı ve bu da yerel gayri safi yurtiçi hasılanın dörtte birine denk geliyordu.

Hamas’ın Ekim ayında düzenlediği ve bin 200 kişinin öldüğü, 250 kişinin de kaçırıldığı saldırının yarattığı şok, bazı İsrailli Yahudiler arasında başka Filistinlilerin de saldırı hazırlığında olabileceği şüphesini yarattı. Hamas tarafından yönetilen Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail’in Gazze’ye yönelik misilleme amaçlı hava ve kara saldırıları 31, binden fazla kişinin ölümüne neden oldu.

Filistin Yönetimi tarafından yönetilen ancak hâlâ büyük ölçüde İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından kontrol edilen Batı Şeria’da gerilim tırmandı. İsrailli sivillere ve askerlere yönelik saldırıların ardından yüzlerce Filistinli IDF tarafından tutuklandı. Yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddeti de artıyor.

Batı Şeria’dan gelen Filistinli işçilerin istihdamı son yirmi yılda, kısmen dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan İsrail’de düşük ücretli kol işçilerine olan talebe yanıt olarak giderek arttı. Geçen Ekim ayına kadar İsrail’de yaklaşık 156 bin Filistinli istihdam ediliyordu.

Gazze’den gelen işçiler için İsrail sınırı 2005 yılından beri kapalıydı. Son yıllarda en fazla 20 bin işçinin sadece sınırlı bir kısmının İsrail’e girmesine izin veriliyordu.

Görünürdeki Yol

Sorunlar ekonominin çok ötesinde. Eğer bir çözüm bulunamazsa, bu durum İsrail ve Filistin güvenlik güçleri arasındaki işbirliğini tehlikeye atabilir.

İsrail sağındaki bazı kesimler, yetkilileri bu fırsatı değerlendirmeye ve bağları koparmaya çağırıyor. Yüz bin işçinin üye olduğu küçük bir sendika olan Ulusal İşçi Federasyonu, “İsrail Filistinlileri istihdam etmeyi bırakmalı ve diğer ülkelerden vasıflı işçiler getirmeli” dedi.

Bu görüş, mevcut savaşa kadar gerilimin arttığı zamanlarda bile Filistinlilerin istihdamının korunmasından yana olan İsrail güvenlik kurumunun görüşü değil.

Şimdi ise kısmen Batı Şeria’yı istikrara kavuşturmak için Filistinlilerin dikkatli ve kademeli bir şekilde geri dönmelerini öneriyor. Şimdiye kadar Başbakan Binyamin Netanyahu’nun sağcı hükümeti, işçileri dışarıda tuttuğu için halkı arkasına almış görünüyor.

7 Ekim’den önce İsrail’deki her üç inşaat işçisinden biri Filistinlilerden oluşuyordu. İnşaat işlerinin ilk aşamalarını onlar domine ediyordu, yani onlar olmadan çok az şey ilerleyebiliyordu. İnşaat alanlarının yaklaşık %40’ı kapalı; geri kalanı ise sadece kısmen yeniden başladı.

İsrail’in altyapı sektöründe de benzer bir durum söz konusu; savaştan önce istihdam ettiği yaklaşık 10 bin Filistinli işçiye artık güvenemiyor. Gazze’den ve Lübnan’daki Hizbullah militanlarından atılan füzelerin isabet ettiği çok sayıda tesisin onarılması gerektiği için ihtiyaçlar daha da acil.

İnşaat, GSYH’nin yalnızca %6 ila %7’sini karşılasa da 2023’ün son çeyreğinde büyümede görünen neredeyse rekor düşüşün neredeyse yarısını oluşturdu.

Merkez Bankası’nın araştırma müdürü Adi Brender, “Bu, ekonominin üzerindeki bir değirmen taşı gibi, önümüzdeki yıl ya da daha uzun bir süre içinde İsrail’in GSYH’sinin %1,5-%2’sine mal olabilir” dedi. İnşaat sektöründeki gerileme, daha geniş çaplı bir toparlanmayı engelleyebilecek bir dizi faktör arasında yer alıyor.

Zincirleme Etki

İsrail’in son yirmi yılda hızla yükselen ekonomisi – büyük ölçüde gelişen yüksek teknoloji sektörü sayesinde kişi başına düşen GSYİH’si İngiltere ve Fransa’yı geçti- yolların ve konutların hızla genişletilmesini içeriyordu. Şimdi bu sektörler neredeyse durma noktasına geldiğine göre zincirleme etkileri yaygın olacak.

İnşaat sektörüne tedarik sağlayan yerel fabrikaların üçte ikisinden fazlası Ocak ayında satışlarının %50’den fazla düştüğünü bildirdi. İsrail İmalatçılar Birliği Başkanı Ron Tomer, kapanmalar, işten çıkarmalar ve “Türkiye ve Çin gibi dost olmayan ülkelerden ithalata bağımlılık” konusunda uyarıda bulundu.

Diğer bir endişe ise, halihazırda dünyanın en pahalı emlak piyasalarından biri olan bu bölgede emlak fiyatlarının hızla yükselerek kiracılar ve ev sahipleri üzerinde baskı oluşturması.

İnşaat sektöründeki sıkıntıların bulaşıcılığı, sağlam kredi kuruluşları için de risk oluşturabilir. Moody’s Investors Service’e göre inşaat ve gayrimenkul sektörleri Eylül 2023 itibariyle İsrail’in en büyük beş bankasının brüt kredilerinin %26’sını oluşturuyor.

40 yıllık bir inşaat firmasının sahibi olan Aharon Galili, 100 konutluk bir şantiyeyi kapatmak zorunda kaldı. “Hâlâ krediler için büyük faizler ödemek zorunda kalıyorum” dedi: “Ben hayatta kalabilirim ama bazıları bunu kaldıramaz.”

Ekonomik Yaralanma

Batı Şeria’da ekonomik olarak yolların ayrılması ağır bedeller ödetiyor. Bölge Eylül ortasından bu yana güvenlik tecridi altında ve İsrail’in beş ay önce Gazze’ye yönelik hava saldırıları ve neredeyse tam ablukası başladığından beri huzursuzluk arttı.

Filistin GSYİH’si 2023’ün son çeyreğinde yıllık bazda %33 daraldı. İşletmelerin üçte biri tamamen ya da kısmen kapandığını bildirdi.

Filistin Yönetimi’nin mali durumu daha da kötüleşiyor. İsrail’in kendi adına topladığı vergi gelirlerini kabul etmeyi reddetti çünkü İsrailli yetkililer hâlâ Hamas tarafından yönetilen Gazze için ayrılan fonları kesiyor. Filistin Ekonomi Bakanı Khaled al Osaily Bloomberg’e yaptığı açıklamada, sonuç olarak yönetimin çalışanlarının maaşlarının yalnızca %60’ını ödeyebildiğini söyledi.

Batı Şeria’nın daha derin bir izolasyona girmesi halinde İsrailli işletmeler ve Filistinli haneler bu durumla başa çıkmakta zorlanacak.

Şimdilik, işçilerin İsrail’e toplu dönüşüne dair bir işaret yok. İnşaat sektörüne tedarik sağlayan Termokir’in İcra Kurulu Başkanı Eli Cohen’e göre bu değişim muhtemelen kalıcı olacak.

“Bu gerçek bir kırılma noktası” dedi: “İşler yakın zamanda eski haline dönmeyecek ve bazı kısıtlamalar kaldırılsa bile bu çok sınırlı bir süreç olacak.”

ORTADOĞU

Irak’a sığınan iki bin Suriye askerinin iadesi bugün başlıyor

Yayınlanma

suriye ordusu

Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, Irak’a kaçan Suriye ordusu askerlerinin iadesine bugün başlanacağını açıkladı.

Irak resmi haber ajansı INA’ya göre Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, konuya dair açıklama yaptı. Miri, Irak’a Esad yönetimi askerlerinin Suriye’ye iadesine bugün başlanacağını belirtti. İade işlemlerinin Irak’taki ilgili makamlar tarafından başlatılacağını aktaran Miri, sürecin Suriye tarafı ile koordineli yürütüleceğini ifade etti.

Suriye ordusuna bağlı yaklaşık 2 bin asker 7 Aralık’ta El-Kaim Sınırı Kapısı üzerinden Irak’a kaçmıştı. 9 Aralık’ta ise Heyet-i Tahrir Şam’a bağlı askeri operasyonlar komutanlığı, zorunlu askerlik yapanlara yönelik genel af kararı çıkarmıştı.

Irak’ın Anbar vilayetine bağlı Rutba ilçesinde bir kampa yerleştirilen askerler kötü koşullar nedeniyle ülkelerine geri gönderilmek için eylem yapmıştı.

Rutba ilçesi Kaymakamı İmat el-Duleymi, yaptığı açıklamada kaçan askerlerin çadırlarda barındığını ve bölgede elektrik, su ve ısınma imkanlarının yetersiz olduğunu ve yerleştirildikleri kampın internet erişiminden yoksun olduğundan dolayı aileleriyle iletişim kuramadıklarını söylemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail tek kurşun sıkmadan Dera’ya ilerliyor: PYD, İsrail dahil herkesten yardım istiyor

Yayınlanma

Türkiye ve onun desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) Ayn el Arap’a (Kobani) yönelik operasyona hazırlanırken HTŞ ile aradığı diyaloğu henüz kuramayan PYD, Türkiye’ye karşı İsrail dahil tüm ülkelerden yardım bekliyor. Bu arada Suriye topraklarına giren İsrail de Dera’ya doğru ilerliyor.

PKK’nın Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim video konferans yöntemiyle düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

DW Türkçede yer alan habere göre Salih Müslim HTŞ ile PYD arasında PYD’nin işgalindeki toprakların geleceğine ilişkin henüz bir müzakere süreci başlamadığını söyledi.

Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) Suriye’nin başkentini ele geçirip Esad yönetimini devirdiğinde Salih Müslim HTŞ ile diyaloga açık olduklarını söylemiş, “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti. Ayrıca PYD liderliği kendine bağlı kurumlara HTŞ’nin tanıdığı yeni Suriye bayrağının asılması talimatını vermişti.

Şam’a gönderdikleri mesajlara “henüz yanıt alamadıklarını” söyleyen Müslim, yine de olası müzakereleri yürütmek üzere bir heyet hazırladıklarını ve umutlu olduklarını belirtti.

Müslim, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın “HTŞ ve Kürtler arasında bir diyaloğu önlemek için aceleyle ve erkenden” Şam’a gitmiş olabileceğini düşündüğünü de söyledi.

HTŞ ile müzakerelerden istedikleri sonucu alamamaları halinde Şam’la bir çatışma ihtimali görüp görmediğinin sorulması üzerine Müslim, “Bu olmazsa kendimizi siyasi olarak savunacağız. Her şey masada ancak iyi niyetle yaklaşıyoruz” dedi.

Hem HTŞ hem SMO için “cihatçı” nitelemesi yapan Müslim, yine de HTŞ’nin geçmişte kendilerine yönelik operasyonlara katılmadığına dikkat çekti. Fakat bu yapının da “Türkiye ile koordinasyon halinde olduğunun” farkında olduklarını kaydetti.

“İsrail desteğine açığız”

İsrail basınında son günlerde çıkan “İsrail’in Suriyeli Kürtleri Türkiye’ye karşı koruması gerektiği” şeklindeki yorumların sorulması üzerine Müslim, “Özellikle İsrail’den değil, herkesten destek istediklerini” söyledi. Salih Müslim, “İsraille iletişimimiz yok, eğer böyle bir (Kürtlere destek) açıklamaları varsa elbette takdirle karşılarız” dedi. Müslim, Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği tutumun “İsrail’i de rahatsız ettiğini” savundu.

Jerusalem Post gazetesi 9 Aralık tarihinde, “Suriye Kürtlerinin temsilcileri yardım ve koruma talebiyle İsrailli yetkililere başvurdu” diye yazmıştı.

İsrail’in Türkiye’ye karşı açık desteğinin SDG kontrolündeki bölgelerde yaşayan Arap halkları huzursuz edip etmeyeceği sorusu üzerine Müslim, “Mısır, Fas, Tunus, Körfez ülkeleri… tüm bu Arap ülkelerinin zaten İsraille ilişkisi var” ifadelerini kullandı. Arap aşiretlerinin sırf bu yüzden kendileri aleyhine tutum almasını beklemediğini söyledi.

İsrail ordusu Dera’ya ilerliyor

Türkiye’nin PYD’ye yönelik eylemlerinden rahatsızlığını dile getiren İsrail ise Esad yönetiminin devrilmesi üzerine girdiği Suriye topraklarındaki işgalini tek bir kurşun dahi sıkmadan derinleştiriyor.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), İsrail’in Dera kırsalında dokuz kilometre ilerleyerek bölgedeki Koya köyüne ve Vahdet barajı bölgesine girerek stratejik mevzilere konuşlandığını duyurdu.

SOHR’un bildirdiğine göre İsrail güçleri bölgeye girmeden önce bölge sakinlerinden silahlarını teslim etmelerini istedi.

SOHR, ayrıca İsrail güçlerinin İsrail – Suriye sınırındaki tampon bölge yakınlarındaki Kuneytra bölgesi ve Dera arasındaki sınırda yer alan Sayda köyü yakınlarındaki askeri bir bölge olan 74. Tugay bölgesine girdiğini aktardı.

İsrail ordusu bu ay Esad hükümetinin çöküşünün ardından, Suriye sınırında yer alan stratejik Hermon Dağı’nı işgal etmiş ve Suriye ile işgal altındaki Golan Tepeleri arasındaki silahtan arındırılmış bölgeye girmişti. İsrailli yetkililer, bu hareketi İsrail’in sınırlarının güvenliğini sağlamak için sınırlı ve geçici bir önlem olarak tanımlamasına rağmen en az 2025’in sonuna kadar işgali devam ettireceklerinin mesajlarını veriyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD, Suriye’de eğittiği gruba Esad devrilmeden önce “Zamanınız geldi” demiş

Yayınlanma

“IŞİD’e karşı mücadele” kapsamında ABD ve Birleşik Krallık tarafından eğitilen “Devrimci Komando Ordusu” (RCA) isimli gruba, Esad devrilmeden önce ABD Özel Kuvvetleri tarafından verilen bir brifingde, “Sizin zamanınız geldi,” denildiği belirtiliyor.

İngiliz The Telegraph’ta yayınlanan habere göre, Washington’un saldırıdan önceden haberdar olduğuna dair ilk işaret olarak RCA, Esad yönetiminin sonunu getirebilecek bir saldırı için güçlerini artırmalarının ve “hazır olmalarının” söylendiğini açıkladı.

RCA komutanlarından Başar el-Maşadani, Palmira kentinin eteklerinde Rusya tarafından kullanılan eski bir Suriye ordusu hava üssünden The Telegraph’a yaptığı açıklamada “Bize bunun nasıl olacağını söylemediler. Bize sadece, ‘Her şey değişmek üzere. Bu sizin anınız. Ya Esad düşecek ya da siz düşeceksiniz’ [dediler]. Ama ne zaman ya da nerede olacağını söylemediler, sadece hazır olmamızı söylediler,” dedi.

Maşadani’ye göre, Irak sınırındaki ABD kontrolündeki Tanf hava üssündeki brifingden önceki haftalarda, RCA’nın safları, komutası altına aldığı kendisi gibi daha küçük serbest birliklerle dolduruldu.

HTŞ geçen ayın sonlarına doğru yıldırım harekatıyla güneye, Şam’a doğru ilerlerken, RCA da Tanf’tan ilerledi ve şu anda başkentin kuzeyindeki toprak parçaları da dahil olmak üzere ülkenin yaklaşık beşte birini işgal ediyor.

Üst düzey RCA yetkilileri, Suriye’deki ABD’li komutanların ilerleme emrini, 2019’daki yenilgisine kadar ülkenin kuzeydoğusunun büyük bölümünü işgal eden IŞİD’in kalıntılarının “Esad’ın düşmesi halinde oluşacak güç boşluğundan yararlanmasını önlemek için” verdiklerini söyledi.

The Telegraph’a göre bu durum Washington’un sadece 8 Aralık’ta Beşar Esad yönetimini deviren HTŞ öncülüğündeki saldırıdan haberdar olduğunu değil, aynı zamanda operasyonun boyutları hakkında da kesin istihbarata sahip olduğunu gösteriyor.

Geçen hafta kentin eteklerindeki Rus kontrolündeki Suriye hava üssünü ele geçiren RCA savaşçıları, saldırı başlamadan yaklaşık üç hafta önce, kasım ayı başında Esad’ın olası düşüşüne hazırlanmalarının söylendiğini belirttiler.

Ekim ayı başında Maşadani ve diğer komutanlar, Tanf’taki Amerikalı subayların Ebu Hatab tugayını ve diğer birlikleri RCA’nın ortak komutası altına soktuğunu söyledi.

Bunun sonucunda RCA’nın mevcudu yaklaşık 800’den 3.000’e çıktı. Kuvvetin tüm üyeleri ABD tarafından silahlandırılmaya ve şu anda feshedilmiş olan Suriye ordusundaki askerlere ödenen maaşın yaklaşık 12 katı olan ayda 400 dolar maaş almaya devam etti.

Saldırı başladığında RCA güçleri doğu çölü boyunca yayıldı ve kilit yolların kontrolünü ele geçirdi. Ayrıca güneydeki Dera kentinde HTŞ’den önce Şam’a ulaşan bir isyancı grupla birleştiler.

Yüzbaşı Maşadani, RCA ve Suriye’nin geçici lideri Muhammed el-Colani tarafından yönetilen HTŞ militanlarının işbirliği içinde olduğunu ve iki güç arasındaki iletişimin Tanf’taki Amerikalılar tarafından koordine edildiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English