Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Filistinliler, İsrail’deki yargı kriziyle ilgili ne düşünüyor?

Yayınlanma

Filistinliler, İsrail’de yargı reformuyla ilgili tartışmaları yakından takip ediyor, ancak bunun hem İsrail hem de Filistinliler açısından doğuracağı sonuçlar konusunda farklı görüşlere sahip.

Bazı Filistinliler, krizin “Siyonist varlığın çöküşünün” ve İsrail toplumu ile İsrail ordusu IDF’nin “parçalanmasının” başlangıcı olacağı görüşünde. Diğer bir kesim ise İsrail hükümetinin İsrail halkını yeniden bir araya getirmek için Filistinlilerle ya da Lübnan merkezli Hizbullah ile askeri bir çatışma başlatma ihtimalini dikkat çekiyor.

Filistinli köşe yazarı Talal Okal, İsrail’deki “en sağcı” hükümetin varlığının Filistinlilere “tarihi bir fırsat” sunduğu görüşünde. Jerusalem Post’un aktardığına göre Okal, İsrail hükümetinin şu anda yolsuzlukla ilgili suçlamalardan yargılanan Başbakan Binyamin Netanyahu’nun “kellesini kurtarmaya” odaklandığını söyledi. Okal ayrıca İsrail hükümetinin politikaları ve eylemleri nedeniyle ABD de dahil uluslararası alanda destek bulamadığını görüşünde. Okal, krizin başlangıcından bu yana Netanyahu hükümetinin, dikkat dağıtmak için Filistinlilerle birkaç kez çatışma başlattığını da sözlerine ekledi. Okal, “Netanyahu denedi, önce Gazze sonra Cenin… ama krizi hafifletmeyi başaramadı” dedi:

“Filistinliler için tarihi fırsat”

“Hizbullah ile olan gerilimi de tırmandıramadı. Netanyahu ne zaman sınırlı bir süre için kısmi bir gerilimi büyütme yoluna gitse, [İsrail’deki] protestolar sokaklara geri dönüyor. Genel olarak, İsrail hükümeti tarafından başlatılan her saldırı turunda, İsrail’in caydırıcılık yeteneği aşınıyor ve yenilmez olduğunu iddia ettikleri ordunun prestiji Cenin’de, mülteci kampında ve köylerinde birkaç direnişçi karşısında çaresiz kaldığı için azalıyor.”

“İç kriz tırmanmış ve bir iç savaşın patlak vermesi tehdidini doğuran tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. İsrail ile ABD arasındaki uçurum artmaktadır. Faşist-ırkçı işgal devletinin genel iç ve dış manzarası gün geçtikçe daha da karanlık bir hal almakta, iç koşullar başta ordu, güvenlik ve polis teşkilatları olmak üzere tüm devlet kurumlarına ulaşan toplumsal ve kurumsal çözülmeye doğru ilerlemektedir.”

“Yargı darbesine karşı çıkan protestoculara yönelik şiddetin düzeyi de artmıştır, bu da savaş çemberinin, şiddet ve karşı şiddet kullanımının genişlemek üzere olduğunu göstermektedir. Dışarıda ise İsrail’in izolasyonu artmakta ve ırkçı-faşist doğası giderek daha belirgin hale gelmektedir. ABD politikasında radikal bir değişiklik olacağı yanılsamasına kapılmadan, ki bu perspektifte olmayacak, bu durum Filistinliler için heba etmeye hakkı olmadıkları tarihi bir fırsat yaratıyor.”

Saldırı ihtimaline karşı uyarı

Filistin’in günlük gazetesi el Kudüs ise başyazısında “bir aldatma ve siyaset ustası olan Netanyahu’nun, ister Batı Şeria’da ister Gazze Şeridi’nde olsun, Filistinlilere karşı başlatılacak bir dizi saldırı ve savaş yoluyla tüm Yahudileri Filistinlilere karşı birleştirebileceği” uyarısında bulundu. Başyazıda, “Geçmişte olduğu gibi, işgalci devlet krizlerini ve iç sorunlarını her an çıkabilecek savaşlar ve saldırganlık yoluyla çözecektir” denildi.

Filistin Yönetimi liderliğinin görüşlerini sık sık yansıtan Doğu Kudüs gazetesine göre, “Netanyahu durumun kontrolünden çıkabileceğini hissettiğinde, dikkatleri İsrail içinde olup bitenlerden başka yöne çekmek ve Yahudileri bu saldırganlığı desteklemek üzere birleştirmek ve iç kriz yerine dış krize öncelik vermek amacıyla Filistinlilere, Güney Lübnan’a, Suriye’ye ve hatta İran’a karşı saldırganlığa başvuruyor.”

“Yargı Filistinlilerin aleyhinde ama…”

İsrail parlamentosu Knesset’in Filistinli üyesi Ahmet Tibi ise El Cezire’ye yaptığı açıklamada yasanın “Yüksek Mahkeme’nin hükümet kararları üzerindeki her türlü denetimini zayıflattığını ve ortadan kaldırdığını” söyledi. Tibi, Yüksek Mahkeme’nin “Filistinlilere yardım etmediğini ya da adil bir şekilde yargılamadığını ve yerleşimciler, suikastlar, cinayetler ve işgalin lehine karar verdiğini” hatırlattı ancak ekledi: “Yargının kararları taraflı olsa bile faşist hükümetin yargı üzerinde tam kontrol sahibi olmasını istemiyoruz. Bu, hükümetin Filistinliler aleyhindeki kararları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmasına yol açacaktır.”

“Filistinliler için mevcut yargı da faşist”

Al-Shabaka düşünce kuruluşunda ABD politikaları üzerine çalışan Tarık Kenney-Shawa da Tibi’nin endişelerini tekrarlayarak Yüksek Mahkeme’nin “İsrail’in en aşırı akımlarına karşı bir kontrol ve denge” görevi görmek yerine sadece “onları daha da güçlendirmeye hizmet ettiğini” söyledi.

2021 yılında Yüksek Mahkeme, İsrail’i Yahudi halkının ulus devleti olarak tanımlayan tartışmalı bir yasayı onaylamıştı. Yüksek Mahkeme ayrıca İsrailli yetkililerin, Filistinlileri herhangi bir suçlama ya da yargılama olmaksızın gizli delillerle idari gözaltında tutmasına da izin vermişti.

Kenney-Shawa, yeni yasanın İsrail’in gündemine daha fazla hizmet eden “politikaların hızlanmasına” yol açabileceği ve “Filistinlileri yerinden edip etnik olarak temizleyebileceği ve Yahudi üstünlüğünü daha da pekiştirebileceği” uyarısında bulundu. Kenney-Shawa’ya göre birçok Filistinlinin “bu mevcut sistemi korumayı ve sürdürmeyi” amaçladığını söylediği protestoları desteklememesinin nedeni de bu.

“İsrail’in iç sorunu”

Orta Doğu analisti ve Jadaliyya dergisinin editörü Muin Rabbani ise reformlarla ilgili krizin öncelikle “İsrail’in Yahudi nüfusu arasındaki bir iç anlaşmazlık” olduğunu hatırlattı. Rabbani krizin derinleşebileceğini ve İsrail toplumu ve kurumları içindeki kutuplaşmayı artırabileceğini belirtti ve yeni yasanın kabul edilmesinin, “İsrail’in silahlı kuvvetlerinin ve güvenlik hizmetlerinin zayıflaması” gibi etkileri olması halinde Filistinlilerin yararına olabileceğini sözlerine ekledi.

Nasrallah: İsrail yok olma yolunda

Öte yandan Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, yargı reformunun Meclis’ten geçtiği günün İsrail’in en kötü gününü yaşadığını ve yok olma yolunda ilerlediğini söyledi.

İsrail basınında yer alan haberlere göre Hasan Nasrallah, Muharrem’in yedinci günü münasebetiyle televizyonda yaptığı konuşmada, “İsrail bir zamanlar yenilemeyecek bir bölgesel güç olarak düşünülüyordu ve bölge ülkeleri onun tehdidini ortadan kaldırılamayacak bir gerçek olarak kabul etti” dedi.

Nasrallah, İsrail’in özgüveninin krizle birlikte kötüleştiğini belirterek pazartesi gününü İsrail’in kuruluşundan bu yana “en kötü” günü olarak nitelendirdi, “Bu durum Allah’ın izniyle onu çöküş, parçalanma ve yok olma yoluna sokmuştur” dedi.

ORTADOĞU

BM Özel Komitesinden “Gazze” raporu: Soykırım tanımıyla uyuşuyor

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler (BM) Özel Komitesi’nin yayımladığı raporda, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” belirtildi. Hamas da İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde 41 günde 2 bin Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

İsrail’in, işgali altındaki topraklarda, Filistinli ve diğer Arap halklarına yönelik insan haklarını etkileyen uygulamaları araştıran BM Özel Komitesi raporu yayımlandı.

Ekim 2023-Temmuz 2024 döneminde yapılan incelemelere dayanan raporda, Gazze’deki kitlesel sivil kayıplar ve Filistinlilere “kasıtlı” olarak dayatılan yaşamı tehdit eden koşullara dikkat çekildi. Raporda, söz konusu koşullar göz önüne alındığında İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” kaydedildi.

İsrailli yetkililerin, Filistinlileri, yiyecek ve su gibi yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakan politikaları “açıkça” desteklediği belirtilerek şu ifade kullanıldı: “İnsani yardımın sistematik ve hukuksuz şekilde engellenmesi, İsrail’in, yardımları siyasi ve askeri kazanımlar için araçsallaştırma niyetini açıkça ortaya koymaktadır.”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) bağlayıcı kararlarına rağmen insani yardımların engellendiğinin belirtildiği raporda, “İsrail kasıtlı olarak ölüme ve açlığa neden olmakta, açlığı bir savaş yöntemi olarak kullanmakta ve Filistin halkını toplu olarak cezalandırmaktadır” değerlendirmesi yer aldı.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

Raporda ayrıca, İsrail’in “kapsamlı bombalama” saldırılarının, Gazze’deki temel hizmetleri “yok ettiği” ve insan sağlığına kalıcı etkileri olacak “çevre felaketine” neden olduğu kaydedildi.

İsrail’in yapay zekâ destekli hedef sistemlerine ilişkin endişelerin de yer aldığı raporda, “(Bu durum), İsrail’in sivil ayrımı yapma ve sivil ölümlerini önlemek için yeterli önlemleri alma yükümlülüğünü göz ardı ettiğini göstermektedir” denildi.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210’u çocuk, 11 bin 742’si kadın olmak üzere 43 bin 736 Filistinli öldü, 103 bin 370 kişi yaralandı.

Enkaz altında hala binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

“Generallerin Planı” kapsamında 41 günde 2 bin kişi katledildi

Öte yandan Hamas’tan yapılan açıklamada, İsrail ordusunun 41 gündür Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olan Cibaliya, Beyt Hanun ve Beyt Lahiya’ya sürdürdüğü kuşatmasına ilişkin bilgi verildi.

İsrail’in 41 gündür kuşatma uygulayıp kara ve hava saldırıları düzenlediği Gazze’nin kuzeyinde, 2 bin Filistinlinin yaşamını yitirdiği, 6 bin kişinin yaralandığı ve yüzlerce kişinin enkaz altında kaldığı bildirildi.

Gazze’nin kuzeyinde yaşayan 80 bin Filistinlinin kuşatma altında mahsur kaldığına dikkat çekilen açıklamada, İsrail’in bölgede soykırım ve etnik temizlik gerçekleştirdiği kaydedildi.

“Generallerin Planı”nın mimarı: Ya teslim olacak ya açlıktan ölecekler

Açıklamada, “İsrail ordusu tüm barınma merkezlerini ve hastaneleri hedef aldı, sağlık personelini alıkoydu, ambulansları imha etti, tıbbi ve insani yardımların girişini engelledi” ifadesi kullanıldı.

Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olarak bilinen Beyt Lahiya, Beyt Hanun ve Cibaliya’nın nüfusu 200 bin olarak tahmin edilirken, bunların yarısından fazlasının Gazze kentine göçe zorlandığı biliniyor.

Bu adımın, daha önce İsrail basınına yansıyan ve “Generaller Planı” olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yeri hazırlığı yapmak amacıyla Filistinlilerin Gazze’nin kuzeyinden tahliye edilmesi adına atıldığı düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Trump’a “hediye” mi sahadaki gerçek mi?

Yayınlanma

Netanyahu’nun, Trump’a erken dış politika “hediyesi” olarak Lübnan’da ateşkes önerisi sunmaya hazırladığı iddia edildi. İsrail’in ateşkes arayışının arka planında ise Lübnan’ın güneyinde verdiği ağır kayıplar ve ordunun savaşmak istememesi yer alıyor.

İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’in, ABD Başkanı seçilen Donald Trump ve damadı Jared Kushner’e Lübnan’da ateşkes anlaşmasını ilerletmek istediklerini ilettiği öne sürüldü.

The Washington Post gazetesinin üç mevcut ve eski İsrailli yetkiliye dayandırılan haberinde İsrail’in, Trump’a “erken bir dış politika zaferi kazandırmak amacıyla” Lübnan’da ateşkes anlaşmasını hızlandırmak istediği iddia edildi.

İsrail’in ateşkes isteğinin arka planında ise karadan işgal etmeye çalıştığı Lübnan’ın güneyinde ağır kayıplar vermesi ve ordunun Lübnan’da savaşmak istememesi yer alıyor. Washington Post haberinde ise İsrail’i ateşkes isteğine iten sahadaki bu gerçeklere değinilmedi.

İsrail ordusu Lübnan’da savaşmak istemiyor

Haberde İsrailli Bakan Dermer’in, ABD’de Trump ve damadı Kushner ile pazar günü Lübnan’da ateşkese ilişkin teklifi görüştüğü, akabinde ise Beyaz Saray’a giderek Biden yönetimi yetkilileriyle Lübnan ile ilgili mevcut görüşmeleri ele aldığı kaydedildi.

İsrailli bir yetkilinin, “İsrail’in Trump’a ocak ayında Lübnan konusunda bir hediye vereceğine ilişkin anlayış olduğu” yorumuna yer verilen haberde, bir başka İsrailli yetkiliye göre “Trump ile görüşmeler, Batı ve Rusya işbirliğini içeren İsrail’in Lübnan’da ateşkes önerisine” odaklandı.

Haberde, İsrailli yetkililere göre ateşkes teklifinin şartlarından birinin, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin ötesine çekilmesi olduğu belirtilirken, İsrailli bir askeri yetkili ise ateşkes görüşmelerinin başarısızlığa uğraması halinde Lübnan’da kara saldırılarını artırmak için planların oluşturulduğunu söyledi.

Hizbullah’a yakın bir kaynağa göre “Hizbullah’ın geçici ateşkes kapsamında Litani Nehri’nin kuzeyine çekilmeye hazır olduğu” iddiasına yer verilen haberde, İsrailli bir yetkiliye dayandırılarak “Lübnan ordusunun, ABD ve İngiltere’nin gözetiminde, ilk 60 gün boyunca sınır bölgesinin kontrolünü sağlayacağı” ileri sürüldü.

Yedioth Ahronot gazetesi geçen hafta ismini açıklamayan ABD’li yetkililere dayandırdığı haberinde Trump’ın Biden yönetimine İsrail ile Hizbullah arasında ateşkese varılmasına ilişkin mesaj yolladığı ileri sürülmüştü.

WSJ: Hizbullah’ın direnişi İsrail için eziyete dönüşebilir

Lübnan’a karadan işgal etmeye çalışan İsrail ordusu, ağır kayıplar vermeye devam ediyor. Daha dün tek bir çatışmada 6 İsrail askeri öldürüldü. Üstelik Lübnan’a yönelik saldırılarının gerekçesi olan İsrail’in kuzeyindeki toplulukların evlerine dönmeleri sağlanamadığı gibi durum, İsrail açısından daha da kötüleşti. Lübnan’dan İsrail’e atılan füzeler ve İHA saldırıları İsrail’in iç kesimlerine yayıldı ve bu saldırılar her gün İsrail’in kuzeyi başta olmak üzere onlarca yerleşim yerinde sirenlerin çalması ve insanların sığınakları koşmasına neden oluyor.

Sahadaki bu durum karşısında son haftalarda İsrail ordusu, basına “Lübnan’da hedeflerin çoğuna ulaşıldığına” yönelik haberler servis etmeye başladı. Sızdırılan bu açıklamaların savaşın devamına karar verecek İsrail ordusuna bir mesaj olduğu tahmin ediliyor. İsrail ordusunun, Gazze cephesinde savaş devam ederken Lübnan’a kara operasyonu düzenlemesine itiraz ettiği de biliniyordu. İsrail’in ilan ettiği savaş hedeflerine ulaşılmasının imkansızlığı, ordunun “gönülsüzlüğü” ve verilen ağır kayıplarla birleşince İsrail hükümeti diplomasiyi yeniden öne almak zorunda kaldı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Katz’ın “Hizbullah” açıklaması Halevi’yi bile şaşırttı

Yayınlanma

Katz-Halevi

Netanyahu tarafından görevden alınan Yoav Gallant’ın yerine atanan İsrail’in yeni Savunma Bakanı Israel Katz’ın İsrail’in hedeflerinden birinin Hizbullah’ın silahsızlandırılması olduğunu açıklarken Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi şaşkınlığını gizleyemedi.

İsrail Lübnan’ın güneyinde karadan ilerlemeye çalışırken Washington ve Beyrut’ta İsrail ve Hizbullah arasındaki çatışmaların müzakere yoluyla sona erdirilmesine yönelik müzakereler sürüyor. Ancak İsrail’in yeni Savunma Bakanı Israel Katz, İsrail’in tüm hedeflerine ulaşana kadar savaşmaya devam edeceğini söyledi.

Genelkurmay Başkanı Korgeneral Herzi Halevi ile birlikte Kuzey Komutanlığı’nı ziyaret eden Katz, “Ateşkes yapmayacağız, ayağımızı gazdan çekmeyeceğiz ve savaşın hedeflerine ulaşılmasını içermeyen hiçbir düzenlemeye izin vermeyeceğiz” dedi.

Katz bu hedefleri “Hizbullah’ı silahsızlandırmak, Litani Nehri’nin ötesine itmek ve kuzey İsrail sakinlerinin güvenli bir şekilde evlerine dönmelerini sağlamak” olarak sıraladı.

Açıklamasının videosunda Halevi’nin Katz’ın Hizbullah’ı silahsızlandırmayı savaşın hedeflerinden biri olarak söylemesine şaşkınlıkla tepki verdiği görüldü, zira İsrail hükümetinin resmi olarak açıkladığı böyle bir hedefi bulunmuyor.

Katz, İsrail’in “[herhangi bir anlaşmayı] kendi başına uygulama ve her türlü terörist faaliyet ve örgüte karşı harekete geçme hakkı” konusunda ısrarcı olmaya devam edeceğini vurguladı ve “Şimdi tüm gücümüzle Hizbullah’ı vurmaya devam etmeliyiz” dedi.

6 İsrail askeri öldürüldü

Öte yandan Lübnan’ın güneyinde karadan işgalini ilerletmeye çalışan İsrail, Hizbullah’la girdiği çatışmada 6 askerini daha kaybetti. Çatışma, İsrail’in güney Lübnan’daki kara operasyonunu daha da genişleteceğini açıkladığı sırada, meydana geldi ve Lübnan’da kara işgalinin başlamasından bu yana İsrail’in tek günde verdiği en ağır kayıplardan biri oldu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada askerlerin Golani Tugayı’nın 51. Taburunda görev yaptıkları belirtildi. Ordunun soruşturmasına göre askerler Lübnan’ın güneyindeki bir köyde bir binanın içinde en az dört Hizbullah militanıyla girdikleri çatışmada öldürüldü.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English