Bizi Takip Edin

Ortadoğu

Muhalefeti “sokaklara anarşi tohumları ekmekle” suçladı

Yayınlanma

Netanyahu

Netanyahu, Mecliste yaptığı konuşmada, hükümetinin hukukun üstünlüğünü sistematik olarak zayıflattığı iddialarıyla ilgili “Demokrasi tehdit altında değil, derin devlet tehdit altında” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Mecliste muhalefetin düzenlediği ve başbakanın yasal olarak katılmak zorunda olduğu “40-imzalı tartışma” oturumunda yaptığı konuşmada, hükümetinin hukukun üstünlüğünü sistematik olarak zayıflattığı iddialarına yanıt verdi.

İsrail hükümetinin son haftalarda üst düzey yetkilileri görevden alma ve yargı üzerinde daha fazla kontrol sağlama yönünde attığı ve anti-demokratik olarak nitelendirilen adımları İsrail Meclisi’nde sert tartışmaların yaşanmasına yol açtı.

FP: Büyük hesaplaşma kapıda

Düzenleme gereği oturumda konuşmak zorunda olan Netanyahu kürsüye çıktığı sırada muhalefet milletvekillerin yoğun tepkisiyle karşılaştı. Netanyahu yumruğunu kürsüye vurarak “zorbalığı”, “kışkırtmayı” ve “seçilmiş yetkililere yönelik şiddeti” kınadı. Netanyahu, İsrail’de demokrasinin tehdit altında olduğu iddialarına yanıt verirken konuşması muhalif milletvekillerinin protestolarıyla sık sık kesildi.

Netanyahu, son dönemde sıkça dile getirdiği “derin devlet” iddialarını tekrarlayarak, “Demokrasi tehdit altında değil, bürokratların yönetimi tehdit altında. Derin devlet tehdit altında” dedi.

Halkın sandıkta verdiği oyların “kararlara, atamalara ve politikalara” yansıması gerektiğini savunan Netanyahu, “Hükümetin sınırsız bir gücü olmayabilir, ancak hiç gücü olmaması da kabul edilemez. Yönetim erkleri arasında bir denge olmalı” dedi.

Muhalefet ise Netanyahu’yu, demokratik denetim mekanizmalarını zayıflatmaya çalışmakla itham etti.

İsrail Başbakanı, konuşmasının devamında git gide kalabalıklaşan hükümet karşıtı protesto hareketleriyle ilgili muhalefeti suçladı, “sokaklarda anarşi tohumları ektiklerini” söyledi. Netanyahu, gösterilere izin verildiğini ancak “gösterilerinizi, barikatlarınızı, ateş yakmalarınızı, polis memurlarına saldırılarınızı… seçilmiş yetkililere yönelik şiddeti görüyoruz, başbakana, ailesine ve diğer seçilmiş yetkililere yönelik açık cinayet tehditlerinden bahsetmiyorum bile” dedi.

Netanyahu’nun konuşması, hükümetin yargı atamaları üzerindeki siyasi denetimi önemli ölçüde artıracak tartışmalı yasa tasarısının nihai oylaması öncesinde geldi.

İsrail’de “yargıyı siyasallaştıran” yasa tasarısı Meclis’te

Hükümet ayrıca Başsavcı Gali Baharav-Miara’yı görevden almaya yönelik adımlar attığı için eleştiriliyor. Baharav-Miara, hükümetin yasa tasarıları ve atamalarına karşı çıkarak, bu adımların hukukun üstünlüğünü baltaladığını söylüyor. Netanyahu ve bakanları ise başsavcıyı, hükümetin çalışmalarını engellemekle suçluyor.

Gazze’de ilhak tehdidi

Netanyahu, Hamas’ın rehineleri serbest bırakmaması halinde İsrail’in baskıyı artıracağını ve bunun “Gazze’de ilhakı da kapsayabileceğini” söyledi.

İsrail’in “tam zafer” yolunda ilerlediğini öne süren Netanyahu’nun konuşması sırasında Gazze’den atılan roket nedeniyle bazı yerleşim birimlerinde sirenler çaldı.

Muhalefet lideri Yair Lapid ise Netanyahu’yu, 7 Ekim’de yaşanan güvenlik zafiyeti nedeniyle sert bir dille eleştirerek, “Tarihte 7 Ekim Başbakanı olarak hatırlanacaksınız” dedi.

Lapid, Netanyahu hükümetinin 2025 bütçesiyle ilgili de eleştirilerde bulunarak, Netanyahu’yu siyasi olarak ayakta kalabilmek için orta sınıfın omzuna daha fazla ekonomik yük bindirmekle suçladı. Lapid, “7 Ekim’de güvenliği sağlayamadınız, şimdi de ekonomiyi yönetemiyorsunuz” ifadelerini kullandı.

İsrail Meclisi, ülke tarihinin en yüksek yıllık bütçesini onayladı

Ulusal Birlik Partisi lideri Benny Gantz da Netanyahu’ya sert eleştiriler yöneltti. “Bir yalanı tekrar etmek onu doğru yapmaz” diyen Gantz, Netanyahu’nun “derin devlet” iddialarının ve savaş yönetiminin gerçeği gizleyemeyeceğini söyledi.

7 Ekim saldırıları ve sonrasında yaşananlar nedeniyle Netanyahu’nun yönetimini sorgulayan Gantz, “Bir devlet soruşturma komisyonundan neden bu kadar korktuğunuzu biliyoruz. Çünkü sadece katliam öncesi başarısızlıklarınızı değil, savaşın başındaki yönetim zafiyetinizi de ortaya çıkaracak” dedi.

Ortadoğu

Ahmed Şara’nın Irak’a daveti ülkeyi karıştırdı

Yayınlanma

Ahmed Şara

Geçmişte El Kaide saflarında savaşmış olan Suriye’nin yeni lideri Ahmed Şara’nın Irak’a daveti tepki çekti. Şii siyasetçiler daveti “şehitlerin kanına ihanet” olarak değerlendiriyor.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin, Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yı gelecek ay Bağdat’ta düzenlenecek Arap Birliği Zirvesi’ne davet etmesi, ülkede sert tepkilere yol açtı. Tepkinin temelinde Şara’nın geçmişte Irak’ta El Kaide saflarında savaşmış olması yatıyor.

Sudani, çarşamba günü düzenlenen Süleymani Forumu’nda yaptığı açıklamada, Şara’ya resmi davet gönderildiğini açıkladı. The National Genel Yayın Yönetmeni Mina el-Uraybi’nin sorusu üzerine Sudani, “Evet, kendisine resmi davet gönderildi ve zirveye katılması memnuniyetle karşılanır” dedi.

17 Mayıs’ta düzenlenecek olan Arap Birliği Zirvesi, Irak’ın 2012’den bu yana ev sahipliği yaptığı ilk zirve olacak. Zirve, İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü saldırıların ve İran-ABD arasında yürütülen nükleer görüşmelerin gölgesinde yapılacak.

Şii nüfusa yönelik sistematik saldırılar

Ahmed Şara, 2003’teki ABD işgalinden sonra Irak’a Suriye üzerinden gelen binlerce yabancı savaşçıdan biriydi. 2005’te ABD kuvvetleri tarafından tutuklandı ve 2011’e kadar cezaevinde kaldı. Serbest kaldıktan sonra Suriye’ye dönen Şara, El Kaide bağlantılı bir grup kurarak Beşar Esad yönetimine karşı savaştı. 2016’da El Kaide ile bağlarını kopardığını iddia eden Şara, Heyet-i Tahrir Şam’ı (HTŞ) grubu kurdu ve geçen aralık ayında düzenlenen bir saldırısıyla Şam’da Esad yönetimini devirdi.

Pek çok Iraklının hafızasında, 2003’teki ABD işgalinin ardından başlayan ve Şara’nın da içinde yer aldığı örgütün sistematik saldırıları hala tazeliğini koruyor. Şara’nın o dönemde bağlı olduğu El Kaide’nin Irak kolu, özellikle Şii nüfusa yönelik çok sayıda saldırıyla anılıyor. Necef, Kerbela ve Sadr City gibi Şii yoğunluklu bölgelerde düzenlenen bombalı saldırılarda yüzlerce sivil yaşamını yitirmiş, 2006’da Samarra’daki Askeriyye Türbesi’ne yapılan saldırı mezhep çatışmasını derinleştirmişti. Bu geçmiş nedeniyle, Şara’nın Bağdat’a davet edilmesi Irak’taki Şii gruplar açısından ciddi bir hassasiyet yaratıyor.

Siyasetçiler ve gruplar tepkili

The National’da yer alan habere göre Şii Milletvekili Yusuf El Kilabi, Sudani’yi “geç olmadan kararını gözden geçirmeye” çağırarak, “Şehitlerin kanıyla yoğrulmuş Irak, terörist Colani’yi hoş karşılamayacaktır” dedi.

Bir başka Milletvekili Falih El Hazali de “Irak, Arap diyaloğunun merkezidir; Bağdat’ın terörist Colani için güvenli limana dönüşmesine izin vermeyeceğiz. Şehitlerin kanı henüz kurumadı” ifadelerini kullandı.

İran’ın liderliğindeki Direniş Ekseni’nin parçası olan Iraklı direniş örgütleri de Şara’nın ABD kuvvetlerince tutuklandığına dair resmî belgeleri ve El Kaide lideri Eymen El Zevahiri’ye bağlılık yemini ettiği videoları sosyal medyada paylaşmaya başladı. Zevahiri, 2022’de ABD’nin Kabil’e düzenlediği bir insansız hava aracı saldırısıyla öldürülmüştü.

Sosyal medyada da tepki var

Iraklı sosyal medya kullanıcıları da öfkelerini dile getirdi. X platformunda Sara Ali adlı kullanıcı, Şara’nın kanlı ellerle Irak bayrağı önünde gösterildiği bir görsel eşliğinde, “Iraklıların ve Alevilerin katili, sen burada hoş karşılanmıyorsun” mesajını paylaştı.

HTŞ bağlantılı güvenlik güçleri geçen ay Suriye’nin kıyı bölgesinde yüzlerce Alevi’yi katletmişti.

Suriye’nin sahil bölgesinde katliam nasıl başladı?

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Politico: Kesintilerle ABD’nin Ortadoğu’daki nüfuzu da zayıflıyor

Yayınlanma

Trump yönetiminin dış yardımları durdurması ve gümrük tarifeleri, ABD’den yardım alan ülkeleri zor duruma bırakırken uzmanlar bu durumun ABD’nin Ortadoğu’daki nüfuzu üzerine olumsuz etkileri olacağı görüşünde.

Trump ikinci başkanlık dönemine 40 milyar dolarlık dış yardımı askıya alarak başladı. Politico’nun haberine göre, ABD yardımlarının başlıca alıcılarından olan Ürdün, Mısır, İsrail ve Irak da bu karardan doğrudan etkilendi.

Habere göre Trump yönetiminin aldığı karar, yalnızca ekonomik programları değil, aynı zamanda sağlık, eğitim, içme suyu ve mülteci destek hizmetlerini de durma noktasına getirdi. Ürdün’ün ikinci büyük şehri Irbid’de inşaatı devam eden Safed Lisesi, yardım kesintilerinin ardından şantiye hâline geldi. Bir mühendis, “Bir günde işten çıkarıldık” diyerek yaşananların hızını özetledi.

USAID sözleşmelerinin %90’ı donduruldu

ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) 2023’te bölgeye yaklaşık 4 milyar dolar yardım sağladığına dikkat çekilen haberde bu yardımların önemli bir bölümünün Ürdün gibi ülkelerde sağlık sistemini ayakta tutmaya, mültecilere destek vermeye ve terörle mücadeleye odaklandığı ifade edildi. Ancak Trump’ın ikinci döneminin ilk ayında başlattığı 90 günlük durdurma ve sonrasında gelen bütçe kesintileri, bu yapıların çoğunu sekteye uğrattı.

Trump yönetimi USAID dış yardım sözleşmelerinin %90’ını keseceğini açıkladı

Politico’nun ulaştığı belgeye göre, USAID sözleşmelerinin %90’ı donduruldu. Aynı süreçte, Ürdün gibi ABD’ye ihracat yapan ülkeler ani gümrük tarifeleriyle karşılaştı. Ürdün’ün 2023’te ABD’ye yaptığı 3 milyar dolarlık ihracatın üzerine %20 vergi getirildi.

ABD’nin Ortadoğu’daki nüfuzu da etkileniyor

Uzmanlara göre, bu kesintiler sadece ekonomik etki yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgedeki ABD etkisini ve güvenlik mimarisini de zayıflatıyor. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nden Kelly Petillo, “ABD, bu adımlarla Ürdün gibi kilit müttefikleri doğrudan istikrarsızlaştırıyor” değerlendirmesinde bulundu.

ABD’nin ardından bazı Avrupa ülkeleri de dış yardım bütçelerini azaltma yoluna gitti. İngiltere, yardım bütçesini son 25 yılın en düşük seviyesine indirirken; Fransa, aşırı sağın baskısıyla yardım harcamalarını %35 oranında kıstı. Almanya ve Hollanda da benzer adımlar attı.

Sağlık sistemleri çöküyor, klinikler kapanıyor

Kesintiler sahada doğrudan etkisini gösteriyor. Yardım kuruluşları, Ürdün, Suriye ve Irak’ta birçok sağlık merkezinin faaliyetlerini durdurduğunu, personel çıkarmalarının başladığını bildiriyor.

USAID nedir ve dünya çapındaki rolü ne?

Ürdün’de ücretsiz sağlık hizmeti veren bir kliniğin müdür yardımcısı Ebu El-Hayca, “On yıldır mülteci kadınlara ve kız çocuklarına söz verdiğimiz hizmetleri artık sunamıyoruz” dedi. El-Hayca’ya göre ABD’nin Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’na (UNFPA) yaptığı kesintiler, sağlık sistemini çökme noktasına getirdi.

Radikalleşme ve göç riski büyüyor

Habere göre ABD yardımları 2023 yılında Ürdün’ün GSYH’sinin yüzde 2’sinden fazlasını, Suriye’nin yaklaşık yüzde 4’ünü ve Yemen’in GSYH’sinin yaklaşık yüzde 4,3’ünü oluşturuyordu.

Washington merkezli USAID yetkilileri yardım kesintilerinin uzun vadeli etkileri konusunda uyarıda bulunuyor. İsmini vermek istemeyen bir USAID çalışanı, “Umut azaldığında, hastalıklar artar, çocuklar önlenebilir nedenlerle ölür, eğitim geriler. Bu koşullar, ideolojik radikalleşmeye açık bir ortam yaratır” diyor.

Danimarka Mülteci Konseyi Genel Sekreteri Charlotte Slente ise daha sert bir uyarıda bulunuyor: “Eşitsizliğin büyüdüğü bu ülkeler, silahlı gruplar için güvenli limanlara dönüşebilir. Bu, sadece bölge için değil, küresel güvenlik için de tehdit oluşturur.”

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

NYT: İsrail’in İran saldırısı ABD’deki çatlak nedeniyle rafa kalktı

Yayınlanma

NYT, Trump yönetiminin İsrail’in mayıs ayında İran’ın nükleer tesislerine düzenlemeyi planladığı saldırıya destek vermediğini yazdı. Trump’ın İsrail’in İran saldırısı için onay vermemesinin ardında Beyaz Saray’daki derin görüş ayrılıkları ve nükleer müzakere arayışının ağır basması var.

ABD merkezli New York Times gazetesi (NYT) İsrail’in mayıs ayında İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırı planladığını, ancak bu planın Trump yönetimindeki görüş ayrılıkları sonucunda rafa kaldırıldığını yazdı. Habere göre Trump, yönetimi içinde oluşan şüpheler ve diplomasi yanlısı eğilimler sonucunda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya destek vermeyi reddetti ve İran’la doğrudan müzakere yoluna gitti.

İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?

Yönetim içinde derin görüş ayrılıkları

Habere göre, Beyaz Saray’da askeri müdahaleyi savunan ve karşı çıkanlar arasında sert tartışmalar yaşandı. Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, İran’a yönelik bir saldırının ABD’yi istemediği şekilde geniş bir çatışmaya sürükleyebileceği uyarısını yaparken; Beyaz Saray Genel Sekreteri Susie Wiles, Savunma Bakanı Pete Hegseth ve Başkan Yardımcısı JD Vance da operasyon planına şüpheyle yaklaştı.

İran’a karşı en sert söylemleriyle bilinen Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz dahi, İsrail’in planlarının, ABD’nin aktif askeri desteği olmadan başarıya ulaşamayacağı görüşüne katıldı. Trump’ın bazı üst düzey danışmanları, İran’dan gelen dolaylı müzakere sinyallerinin ardından diplomasiye bir şans verilmesi gerektiğini savundu.

Başkan Yardımcısı Vance, Trump’a “nükleer bir anlaşma yapmak için benzersiz bir fırsat doğduğunu” söyledi ve müzakerelerin başarısız olması halinde İsrail’e destek verilebileceğini öne sürdü.

Beyaz Saray’da “İran” çekişmesi

Komando baskını ve bombardıman planı

İsrail’in hazırladığı ilk plan, İran’ın yer altı nükleer tesislerine yönelik komandolarla yapılacak bir baskını ve ABD hava desteğiyle gerçekleştirilecek hava saldırılarını içeriyordu. Ancak ABD’li askeri yetkililer, bu planın bazı önemli nükleer tesisleri etkisiz hale getiremeyebileceğini ve operasyonun Ekim ayından önce hazır olamayacağını belirtti.

Netanyahu’nun zaman kaybetmek istememesi üzerine İsrail, ikinci bir plana yöneldi: Mayıs başında başlatılacak yoğun hava bombardımanı. Bu saldırının bir hafta süreceği ve öncelikle İran’ın hava savunma sistemlerinin devre dışı bırakılacağı, ardından nükleer tesislerin hedef alınacağı öne sürüldü.

ABD askeri hazırlık yaptı ama yeşil ışık vermedi

NYT’nin haberine göre, CENTCOM Komutanı General Michael Kurilla ve Güvenlik Danışmanı Waltz, Trump’ın onaylaması halinde ABD’nin İsrail’e nasıl destek verebileceğini görüştü. Bu çerçevede ABD, 15 Mart’tan itibaren Yemen’deki Husilere yönelik saldırıları gerekçe göstererek Ortadoğu’ya ikinci uçak gemisini (Carl Vinson) gönderdi, iki Patriot hava savunma sistemi ve THAAD bataryaları konuşlandırdı. Bu adımların, İsrail’e İran’a karşı potansiyel bir desteğin parçası olduğu iddia edildi.

Ancak yönetim içindeki şüpheciler ağır bastı. Trump, askeri destekten vazgeçerek diplomasiye yöneldi.

Habere göre, General Kurilla, ay başındaki İsrail ziyaretinde bu kararı açıkladı.

İsrail; ABD-İran müzakereleri çökerse saldırı seçeneği için bastırıyor

Trump, Netanyahu’ya desteği yüz yüze reddetti

Netanyahu ise 3 Nisan günü Trump’a telefon ederek konuyu görüşmek istedi. NYT’ye konuşan İsrailli yetkililere göre Trump, İran planlarını telefonda konuşmak istemediğini söyleyip İsrail Başbakanı’nı ABD’ye davet etti. Ziyaret kamuoyuna ticaret görüşmesi olarak sunulsa da asıl gündem İran’dı.

Trump, görüşmeden önce gazetecilere yaptığı açıklamada “İran’la doğrudan müzakerelerin başladığını” ilan etti. Görüşmede ise Netanyahu’ya açıkça, “İran’la görüşmeler sürerken İsrail’in planladığı saldırıya ABD’nin destek vermeyeceğini” ifade etti.

NYT’ye göre, General Kurilla, ay başında İsrail’e yaptığı ziyarette, ABD’nin askeri destek vermeyeceğini resmen bildirdi. Haberde, Trump’ın İran’la askeri tehditleri sürdüren bir söylemle birlikte müzakere teklifini mart ayında Tahran’a ilettiği, İran’ın ise mart sonunda dolaylı müzakerelere açık olduğunu bildirdiği hatırlatıldı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English