Bizi Takip Edin

ASYA

Güney Kore kamuoyu Washington Deklarasyonu’nu ‘yetersiz’ buldu

Yayınlanma

Seul yönetimi Pyongyang’ın artan nükleer faaliyetlerini gerekçe göstererek, ABD’nin bölgede etkisini artırmasını talep ediyor.

Washington ve Seul, Amerikan stratejik varlıklarının bölgeye düzenli olarak konuşlandırılması ve ABD’nin Pyongyang’a karşı nükleer planlaması konusunda daha yakın istişare dahil olmak üzere yeni önlemler üzerinde anlaştı.

Japan Times’a göre ise, Koreli analistler, ABD Başkanı Joe Biden ve Güney Kore lideri Yoon Suk-yeol tarafından çarşamba günü özetlenen adımların, Pyongyang’ı nükleer cephaneliğini terk etmeye ikna etmeye yetip yetmeyeceğini sorguluyor. Onlara göre, Seul’ün kendi nükleer silahlarıyla karşılık vermesi daha iyi.

Seul’ün endişelerini Washington’la paylaşacağı bir mekanizma

Washington Deklarasyonu’nda ana hatları çizilen son caydırıcılık çabaları, nükleer ve stratejik planlamayı tartışmak için NATO içindeki nükleer istişareleri örnek alan bir Nükleer Danışma Grubunun (NCG) kurulmasını gerektiriyor. Yani anlaşmanın özü, Güney Kore’nin nükleer endişelerini ABD’ye iletmek için özel bir foruma sahip olacak olması.

İki ülke ittifakının 70. yıl dönümünde ABD’ye beş günlük resmi bir ziyarette bulunan Yoon, iki tarafın ayrıca böyle bir saldırı durumunda “acil ikili başkanlık istişareleri” konusunda anlaştığını ve “hızlı, ezici bir çoğunlukla ve kararlı bir şekilde” yanıt verme sözü verdiğini söyledi.

Bildiride Washington’un Seul ile “danışmak için her türlü çabayı göstereceği” ve “nükleer ve stratejik silah operasyon planları hakkında bilgi paylaşacağı” belirtilirken, Biden düzenlediği basın toplantısında ABD başkanının Amerika’nın nükleer cephaneliği üzerinde tek otorite olmaya devam ettiğini vurguladı.

ABD, Kore’ye nükleer balistik füze denizaltısı gönderiyor

ABD ayrıca, ağır bombardıman uçakları ve uçak gemileri gibi “stratejik varlıklarını” Güney Kore ve çevresine düzenli olarak konuşlandırmayı kabul ederken, aynı zamanda 1980’lerin başından beri bir ABD nükleer enerjili balistik füze denizaltısının ülkeye yapacağı ilk ziyareti duyurdu.

Biden, Washington’un Kore Yarımadası’na nükleer silah yerleştirmeyeceğini savunurken, Kuzey Kore’yi ABD’ye veya müttefiklerine ve ortaklarına yönelik bir nükleer saldırının “böyle bir eylemde bulunursa hangi rejim olursa olsun rejimin sonu” ile sonuçlanacağı konusunda uyardı.

ABD, 1958’de Güney Kore’de nükleer silah konuşlandırmıştı, ancak 1991’de, nükleer top mermileri gibi savaş alanında kullanılması amaçlanan “taktik” nükleer silahların yurtdışında konuşlandırılmasını sona erdirmek için Moskova ile yapılan bir anlaşmanın parçası olarak onları geri çekmişti. Bununla birlikte, Yoon da dahil olmak üzere Güney Kore’deki muhafazakar politikacılar, Pyongyang’ın artan nükleer kapasiteli füze cephaneliğine yanıt olarak yeniden konuşlandırma çağrılarını yenilemişlerdi.

Güney Kore nükleer silaha sahip olmayacağını teyit etti 

Washington Bildirgesi’nin öne çıkan ve ülkede çokça tartışılan diğer bir yönü, Güney Kore’nin Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması içinde kalma niyetini yeniden teyit etmesidir; bu, Seul’ün yerli bir nükleer silah kapasitesi peşinde koşmama yönündeki dolaylı bir teminatı olarak yorumlanıyor.

Belge potansiyel nükleer krizlere yanıt vermek için yeni bir ikili masa üstü tatbikat çağrısında bulunurken, potansiyel saldırılara karşı savunmaya daha iyi hazırlanmak ve ortak planlama çabalarını iyileştirmeyi amaçlayan simülasyonlar yürütmek için Genişletilmiş Caydırıcılık Stratejisi ve Danışma Grubu da dahil olmak üzere mevcut mekanizmaları güçlendiriyor.

“Genişletilmiş caydırıcılığı” – Washington’un düşmanları caydırma ve müttefiklerini nükleer silahlar da dahil olmak üzere askeri güçle savunma taahhüdü – güçlendirmeye odaklanması göz önüne alındığında, uzmanlar Washington Bildirgesi’ni ikili savunma bağlarının güçlendirilmesi olarak görüyorlar.

The Japan Times’a konuşan Kore uzmanı ve Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü doçent Ji-Young Lee, “Bana göre, buradaki anahtar husus müttefikler arasında çok daha gelişmiş, daha sıkı istişareler ve Güney Kore’ye Kuzey Kore’nin artan nükleer kapasitelerine yönelik ortak operasyonları planlama ve yürütmede daha büyük bir rol veriyor” dedi.

Deklarasyonu halkı ikna etmedi

George H. W. Bush Vakfı’nın ABD-Çin İlişkileri Kıdemli Üyesi Seong-hyon Lee ise deklarasyonun o kadar da önemli olmadığını düşünüyor.

Lee’ye göre, deklarasyon, özellikle Pyongyang’ı nükleer silah geliştirmeyi, test etmeyi veya kullanmakla tehdit etmeyi bırakmaya ikna etme olasılığının düşük olması nedeniyle, Güney Kore halkının aradığı somut ve inandırıcı adımlar açısından yetersiz.

“Pek çok Güney Koreli’nin istediği bu değildi, bu yüzden bu zirvede gerçekte neyin başarıldığı konusunda kafalarını kaşıyacaklar” diyen Lee, Biden’ın Güney Kore’de Yoon için ne kadar tehlikede olduğunu tam olarak anlamadığını savunuyor.

Son zamanlarda yapılan bir dizi anket, Güney Korelilerin çoğunluğunun – geçen yıl Şubat ayında yapılan geniş kapsamlı bir ankette %71’lik bir oran da dahil olmak üzere – ülkenin kendi nükleer silahlarını geliştirmesi gerektiğine inandığını gösteriyor.

Yoon fazla Amerikan yanlısı…

Ülkedeki muhafazakar politikacılar da, Kuzey Kore’nin yeni silahları test etmesiyle Seul’ün koruma için tamamen Amerikan müttefikine güvenemeyeceğini ve kendi nükleer cephaneliğini geliştirmeyi düşünmesi gerektiğini savunuyor.

Lee, “Güney Kore halkı, Yoon’un Japonya’ya tek taraflı tavizler verdiğini, fazla Amerikan yanlısı olduğunu ve Güney Koreli yarı iletken firmalarının Amerika Birleşik Devletleri’ne yatırım yapması konusunda ticari sağduyuya uygun olmayan bir şekilde büyük bir taviz verdiğini düşünüyor” dedi.

Nikkei Asia’ya göre, ülkedeki sağcı Chosun Ilbo gazetesinde yer alan bir başyazı, Güney Kore’nin Kuzey’den sürekli nükleer tehditlerle karşı karşıya kalması nedeniyle, ülkenin meşru müdafaa için tüm seçenekleri açık tutması gerektiğini savundu ve Washington Deklarasyonu’nun “halkın endişesini temelden çözecek hiçbir önlem içermediğini” söyledi.

“Güney Kore-ABD ittifakı, güvenliğimizin mihenk taşıdır ve bu değişemez” diyen başyazıda,

“Ancak nihayetinde kendimizi koruması gerekenin biz olduğumuz gerçeğini de unutamayız” ifadesi kullanıldı.

Uzmanlara göre, Güney Kore’nin en büyük ticaret ortağı olan Çin’in, ABD stratejik varlığının Çin topraklarına yaklaşmasına müsaade eden Washington Deklarasyonu’na nasıl yanıt vereceği de ayrı bir soru işareti.

ASYA

Rusya Devlet Başkanı Putin’in Çin ziyareti başladı: ‘Kapsamlı ortaklığın derinleştirilmesi’ mesajı

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin ziyareti kapsamında Pekin’deki Halk Kongresi binasına geldi. Putin, mevkidaşı Xi Jinping tarafından karşılandı.

İki devlet başkanı el sıkıştıktan sonra top atışları eşliğinde içeriye geçtiler. Halk Kongresi binasında genişletilmiş formatta toplantı başladı.

Putin, toplantının başında Çin’in Rusya’nın ticari ve ekonomik alandaki ana ortağı olduğunu söyledi.

RİA Novosti‘nin aktardığına göre Moskova ile Pekin’in ortak çalışmaları sırasında ‘sağlam bir pratik işbirliği bagajı’ biriktirmeyi başardıklarına işaret eden Putin, 2023 yılında ikili ticaret hacminin neredeyse dörtte bir oranında artarak 227 milyar dolara ulaştığını hatırlattı.

Putin, “Rusya, geçen yılın sonunda Çin’in ticaret ortağı ülkeler listesinde dördüncü sıraya yükseldi. Mart 2023’te Moskova’ya yaptığınız ziyaretin ardından 2030 yılına kadar Rus-Çin ekonomik işbirliğinin kilit alanlarının geliştirilmesine yönelik planın onaylanması bunda doğrudan rol oynadı,” dedi.

Devlet Başkanı ayrıca Rusya ve Çin arasında yüksek teknolojiler, inovasyon, altyapı inşası ve ulaştırma alanlarındaki işbirliğine de dikkat çekti.

‘Rusya ile Çin arasındaki ödemelerin yüzde 90’ı yuan ve ruble cinsinden yapılıyor’

Bunun yanı sıra Putin, ülkeler arasındaki ikili anlaşmaların yüzde 90’ının ruble ve yuan cinsinden yapıldığını ve bu durumun, iki ülke arasındaki ticaret akışının genişlemesine ivme kazandırdığını ifade etti.

Putin, “Şimdi küçük bir grupla, hem Rusya hem de Çin ekonomilerinin çıkarları doğrultusunda ilişkilerimizi daha da geliştireceğimiz alanlar hakkında konuştuk. Planlanan tüm faaliyetlerin yerine getirileceğinden eminim,” yorumunu yaptı.

Moskova ile Pekin’in 80 büyük ortak yatırım projesinden oluşan bir portföy oluşturduğunu kaydeden Putin, şöyle devam etti: “Pandeminin sonuçlarına ve gelişmemizi engellemeye yönelik bazı eylemlere, üçüncü ülkelerin bazı eylemlerine rağmen, Rusya ile Çin arasındaki ticaret hacmi iyi bir hızla artıyor.”

Xi: Büyük güçler ve ve komşu ülkeler arasındaki ilişkiler açısından bir mihenk taşı

Öte yandan Çin Devlet Başkanı Xi, Putin’e iki ülke arasındaki ilişkilerin testlerden geçtiğini ve bir mihenk taşı haline geldiğini söyledi.

Xinhua‘nın aktardığına göre Xi, “Yeni kampanyada, her zaman olduğu gibi Rusya ile iyi komşu, güvenilir dost ve güvenilir ortak olma niyetindeyiz,” diye konuştu.

Xi, ülkesinin ‘iki halk arasındaki asırlık dostluğu sürekli olarak güçlendirme’ ve ‘uluslararası eşitlik ve adaleti birlikte koruma’ niyetinde olduğunu vurguladı.

Son üç çeyrek yüzyılda Rusya ile ilişkilerin ‘zor koşullar altında sertleştiğini ve değişken bir uluslararası ortamın testine dayandığını’ belirten Xi, bu etkileşimin ‘büyük güçler ve ve komşu ülkeler arasındaki ilişkiler açısından bir mihenk taşı’ haline geldiğini dile getirdi.

Çin lideri, söz konusu ilişkilerin ‘kolay olmadığını ve azami özen gösterilmeyi hak ettiğini’ de sözlerine ekledi.

Kapsamlı ortaklığın derinleştirilmesine ilişkin bildiri imzalandı

Görüşmelerin tamamlanmasının ardından devlet başkanları kapsamlı ortaklık ve stratejik işbirliği ilişkilerinin derinleştirilmesine ilişkin ortak bir bildiri imzaladı. İki ülke arasında işbirliğine ilişkin toplam on belge imzalandı.

Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Yuriy Uşakov, daha önce Moskova ile Pekin’in imzalayacağı ortak bildirinin 30 sayfadan fazla detaylı bir belge olduğunu bildirmişti.

Uşakov’a göre bildiride, ‘ikili ilişkilerin özel niteliğine’ dikkat çekiliyor ve ‘Rusya ve Çin’in adil ve demokratik bir düzenin şekillendirilmesindeki öncü rolünü teyit ederek, ikili ilişkilerin tüm yelpazesini geliştirmenin yolları’ özetleniyor.

Okumaya Devam Et

ASYA

Bloomberg: Çin’de devlet, satılmayan konutları satın alacak

Yayınlanma

Bloomberg’e konuşan konuyla ilgili bilgi sahibi kişiler, Çin’in zor durumdaki emlak piyasasını kurtarmak için şimdiye kadarki en iddialı girişimlerinden biri olacak şekilde, ülke genelinde yerel yönetimlerin satılmamış milyonlarca evi satın almasını sağlayacak bir öneriyi değerlendirdiğini söyledi.

İsimlerinin açıklanmasını istemeyen bu kişiler, Devlet Konseyi’nin ön planla ilgili olarak çeşitli eyaletlerden ve hükümet kuruluşlarından geri bildirim istediğini söyledi. Çin, devlet finansmanı yardımıyla fazla konut envanterini temizlemek için halihazırda birkaç pilot program denemiş olsa da, son plan ölçek olarak çok daha büyük olacak.

Bilgi veren iki kişiye göre, yerel kamu iktisadi teşebbüslerinden, devlet bankaları tarafından sağlanan kredileri kullanarak sorunlu müteahhitlerden satılmamış evleri büyük indirimlerle satın almalarına yardımcı olmaları istenecek. Mülklerin çoğu daha sonra uygun fiyatlı konutlara dönüştürülecek.

Yetkililerin planın ayrıntılarını ve uygulanabilirliğini hâlâ tartıştığını söyleyen kişiler, Çin liderlerinin planı uygulamaya karar vermesi halinde sonuçlanmasının aylar alabileceğini de sözlerine ekledi.

Yetkililerin harekete geçmesi halinde, devletin dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin önündeki en büyük engele yönelik yakından izlenen kampanyasında yeni bir aşamaya geçilmiş olacak.

Çin’de konut satışlarının ilk dört ayda yaklaşık %47 oranında düşmesi ve satılamayan konut stokunun son sekiz yılın en yüksek seviyesinde seyretmesi ekonomiyi zorlayan unsurlar arasında.

Bu planın işleyebilmesi için 1 trilyon yuan (138 milyar 500 bin dolar) civarında bir fona ihtiyaç duyulduğu hesaplanıyor.

2023 yılının başlarında Çin Halk Bankası, özel bir borç verme fonu aracılığıyla bazı finans kuruluşlarına 100 milyar yuan sağlamıştı. Bu para, deneme amaçlı olarak sekiz şehrin yerel sübvansiyonlu kiralama programlarında kullanılmak üzere satılmamış mülkleri satın almasına yardımcı olacaktı.

The Economic Observer gazetesi bu yılın ocak ayında Qingdao ve Fuzhou gibi şehirlerin bu fonları daire satın almak için kullanmaya başladığını bildirdi. Yine de, Merkez Bankası’nın son üç aylık verilerine göre mart ayı itibariyle program kapsamında sadece 2 milyar yuan kullandırıldı ve bu da bankalar ve yerel yetkililer arasında ihtiyata işaret ediyor.

Geçen ayki ÇKP Politbüro toplantısından bu yana, Alibaba Group’un ana merkezi Hangzhou da dahil olmak üzere birçok büyük şehir, işlemleri canlandırmak için konut alımları üzerindeki kalan tüm engelleri kaldırdı.

Bu arada, 50’den fazla Çin şehri, konut talebini artırma çabalarının bir parçası olarak, sakinlerine eski evlerini satmaları ve yeni mülklere geçmeleri için teşvikler sunan “takas” programları başlattı. Tianfeng Securities tarafından bu hafta yayınlanan bir nota göre, bunların arasında 11 yerel hükümet veya şehir destekli kuruluş konut envanteri satın alma denemeleri yürütüyor.

Bloomberg Economics’e göre, buna rağmen Çin’in emlak sektörünün konut arzı ve talebi arasındaki fark kapanana kadar istikrara kavuşması pek mümkün görünmüyor.

Resmi verilere göre satılmayan konut stoku geçen yıl 3,6 milyar metrekareye yükselerek 2016’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Tianfeng Securities’in tahminlerine göre hükümetin 18 ay içinde bu stoku eritmesi en az 7 trilyon yuan ya da Çin’in bu yılki bütçe açığının %78’ine mal olacak.

Konut fazlalığını azaltmak için yerel yönetimlerin görevlendirilmesine yönelik yeni plan, geçen yıl itibariyle gayrisafi yurtiçi hasılanın %56’sına yükselen borç seviyelerini daha da kötüleştirebilir. Bilançoları artan batık krediler ve daralan marjlar nedeniyle zaten aşınmış olan bankalar da baskı altında kalacak.

Okumaya Devam Et

ASYA

Asya hükümetleri, para birimlerini dolara karşı korumaya çalışıyor

Yayınlanma

Asya hükümetleri, bu yıl güçlü Amerikan doları tarafından zorlanan yerel para birimlerinin düşüşünü durdurmak için piyasaya giderek daha fazla müdahale ediyor. 

Nikke Asia’da yer alan habere göre Amerikan ekonomisinin göreli gücü ve daha uzun süre devam edeceği anlaşılan yüksek faiz oranları Asya para birimlerinin zayıflamasına neden oldu.

Asyalı politika yapıcılar doların gücüne karşı sözlü uyarılardan faiz oranlarını yükseltmeye kadar farklı derecelerde tepki veriyor. Hatta bazılarının yerel para birimlerini piyasadan satın alarak müdahalede bulunduğuna inanılıyor. Haberde, bu hamlenin ‘merkez bankalarının güvenilirliğini zedeleyebileceğine’ inanıldığı belirtiliyor. 

Analistlerin odağında, çarşamba günü açıklanacak ABD nisan ayı tüketici fiyat endeksi var. Geçen ayki veriler, Japon yeninin dolar karşısında hızla değer kaybetmesine neden olmuştu. Japon yeni, beklenenden daha güçlü seyreden ABD ekonomisinden en çok etkilenen Asya para birimlerinden biri.

Japonya’da yenin gerileyişine müdahale sürüyor

Analistler, resmi veriler henüz açıklanmamış olsa da, Japon hükümetinin yeni desteklemek için 29 Nisan ve 1 Mayıs tarihlerinde iki kez müdahale etmiş gibi göründüğünü söylüyorlar. Şüpheli ilk müdahaleden önce yen, dolar karşısında 160 seviyesini aşarak son 34 yılın en düşük seviyesine gerilemişti. 

Yenin düşüşü, ABD ve Japonya arasındaki tahvil getirilerindeki yaklaşık 5 puanlık farktan kaynaklanıyor. Refinitiv’e göre Japon yeni bu yıl %9,4’lük bir düşüşle dolar karşısında 155 seviyelerinde seyrediyor.  

Mizuho Securities stratejisti Shoki Omori’ye göre, Washington’dan destek almadan Tokyo için daha fazla dolar satışı ve yen alımı müdahalesi zor olabilir. 

Japonya Merkez Bankasının (BoJ) geçen hafta açıklanan nisan ayı para politikası toplantısına ilişkin görüşlerin özeti, Başkan Kazuo Ueda’nın daha önce kamuoyuna yaptığı açıklamalara kıyasla “şahin bir tonda” olduğunu gösterdi. Bazı kurul üyeleri faiz artışının hızlanabileceğini düşünürken, birçoğu da BoJ’nin tahvil alımlarını azaltması gerektiğini söyledi.

Bununla birlikte Omori, yendeki zayıflığı tersine çevirecek “sihirli bir değnek olmadığı” için temeller değişene kadar yene karşı “short” pozisyonlarının devam edeceğini düşünüyor. 

Güney Kore Merkez Bankası ‘dolar yaktı’

Kore Merkez Bankası verilerine göre, Güney Kore’de forex rezervleri, kısmen ülkenin wonun düşüşünü durdurma çabaları nedeniyle geçen ay mart ayına göre yaklaşık 6 milyar dolar azaldı. 

Ülkenin merkez bankası yaptığı açıklamada, forex rezervlerindeki düşüşün, Eylül 2022’de uygulamaya konulan “Ulusal Emeklilik Hizmeti ile döviz takası gibi piyasa istikrar önlemleri” de dahil olmak üzere çeşitli faktörlerle bağlantılı olduğunu söyledi. 

Seul’deki Korea Investment & Securities’de ekonomist Moon Da Woon’a göre, piyasalar Güney Kore hükümetinin wonun hızlı düşüşünü engellemeye yardımcı olduğunu düşünüyor.

Güney Kore Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası nisan ayında, wonun ABD doları karşısında yaklaşık bir buçuk yıl sonra ilk kez 1.400 seviyesine ulaştığı sırada, hızlı kur hareketleri konusunda uyarıda bulunarak sözlü müdahalede bulunmuştu.

Endonezya faiz artırdı

Endonezya’da ise merkez bankası, para birimini güçlendirmek için geçen ay gösterge faiz oranını beklenmedik bir şekilde 25 baz puan artırarak %6,25’e yükseltti. 

Endonezya Merkez Bankası Başkanı Perry Warjiyo geçen hafta düzenlediği basın toplantısında verilerin şimdilik daha fazla faiz artışına gidilmeyeceğini gösterdiğini söyledi ve para birimini dolar karşısında 16.000’in altına kadar güçlendirmek için çalışma sözü verdi. 

Rupiah, sürpriz faiz artışından önce yaklaşık 16.300 seviyesinden dolar karşısında yaklaşık 16.000 seviyesine kadar güçlendi fakat geçen ay son dört yılın en düşük seviyesine geriledikten sonra henüz toparlanamadı.

Hint rupisi ve Malezya ringiti de düşüşte

Asya’nın en istikrarlı para birimlerinden biri olan Hindistan rupisi, geçtiğimiz ay dolar karşısında 83,739 ile şimdiye kadarki en düşük seviyesine geriledi. 

Singapur’’daki ING’nin Asya Pasifik baş ekonomisti Rob Carnell’e göre, rupi hemen hemen ekim ayından bu yana Hindistan Merkez Bankası tarafından “yoğun bir şekilde yönetiliyor” ve yaklaşık 83 civarındaki dar bir aralıkta işlem görüyor. 

Carnell, Malezya hariç Asya’daki tüm merkez ve bölge bankalarının yeterli rezerv eşiği olan altı aydan fazla ithalatı karşılayacak forex rezervine sahip olduğunu söyledi. 

Malezya ringiti, Şubat ayında 26 yılın en düşük seviyesi olan 4,7965’e geriledikten sonra dolar karşısında 4,737 seviyesinden işlem görüyor. 

Ringitin zayıflığı doların güçlenmesinden, Malezya’nın cari işlemler fazlasındaki düşüşten ve para biriminin yine zayıflayan Çin yuanı ile olan güçlü korelasyonundan kaynaklanıyor. 

Gözler ABD TÜFE’sinde  

ABD’nin en son açıklanan en önemli ekonomik verilerinden tarım dışı istihdamın beklenenden zayıf gelmesi, Asya para birimlerinin biraz nefes alabileceği anlamına geliyor. Fakat Singapur merkezli Maybank’ta kıdemli döviz stratejisti olan Fiona Lim’e göre bu tek başına doları aşağı çekmeyecek.

Lim, yaklaşan ABD enflasyon verilerinin dolar-Asya para birimleri için bir sonraki hareketi belirleyeceğini söyledi ve “Veri açıklanmadan önce muhtemelen bir tür konsolidasyon göreceğiz,” dedi.

Federal fonların faiz oranlarını takip eden CME FedWatch’a göre, yatırımcılar haziran ayındaki bir sonraki Federal Açık Piyasa Komitesi toplantısından sonra ABD’de faiz indirimi ihtimalini %8,5, temmuz ayındaki bir sonraki toplantı için ise yaklaşık %33 olarak öngörüyor. 

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English